08-19-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Muşta Bulunan Tarihi Yerler
Hanlar
Muş şehir merkezinde yukarı çarşıdadır 1307’de Miralay Seyfi Bey tarafından yapılmıştır İki katlı olarak yapılmıştır Alta kattı kesme taştan, üst katı Selçuklu mimari yapısına uygun olarak kerpiçten yapılmıştır 613 metre kare üzerin kurulan hanın birinci katında emanet haneler, kuyumcular, manifaturacılar, bakırcılar ve gümüşçüler çalışırdı İkinci kat ise otel olarak kullanılmıştır Her iki katta toplam 52 dükkân olan han 1916 Rus İşgalinde tamamen tahrip edilmiştir İpek yolu üzerinde olan Erzurum-Muş-Bitlis güzergâhı takip edilmiştir
Aslanlı Han
Muş’un bir Selçuklu yapısı olan Aslanlı Handan Günümüze çok az şey kalmıştır Bu hana ait gücü ifade eden aslan heykeli halen Vali Konağı bahçesindedir
Kilise Ve Manastır
Arak Manastırı (Kilisesi)
Karaçavuş Dağlarının doğu doğrultusunda şimdi yayla olarak kullanılan zirvenin üzerinde kuruludur Manastıra ismini veren Arak (Kepenek) Köyü ise zirvenin eteklerindedir Arak: Farsça’da şarap anlamına gelmektedir Köyün eskiden üzüm ambarının olduğu ve üzüm şırası çıkarılan bir yer olduğu bilinmektedir Manastır dağ üzerinde geniş düzlük üzerinde geniş bir düzlükte kuruludur 200 – 250 metre ilerisinde büyük bir Çan Kulesi mevcuttur Manastırın işçilik ve malzemesinde Roma Üslubu göze çarpar Bir rivayete göre Roma - Sasani mücadelesine sahne olan ve 400 yıl boyunca Sasani hâkimiyeti altında kalan (M S 226-624) bölgede, Sasanilerin iyi niyet ve güç gösterisi olarak bu manastırı Romalı mimar ve ustalara yaptırıp hediye ettiği yönündedir
Çengilli (Beyaz) Kilisesi
İlimiz Merkez Yaygın Beldesine bağlı, Çengilli Köyü (Yukarı Yongalı Mezrası) sınırları içerisinde bulunan ve Hıristiyan âlemince kutsal sayılan Çengilli (Çanlı Surp Garabet) Kilisesi, ilk dönemlerde ateş tapınağı olarak kullanılmıştır Roma döneminden sonra gelen Sasaniler tarafından MS 399 yılında Hıristiyanların ibadethanesine dönüştürülmüştür
Yaygın Beldesine 20 km Muş İl Merkezine de 60 km uzaklıktadır
Köy merkezindeki kilise, ‘Beyaz’ adını yapımında kullanılan malzemeden almaktadır Oldukça büyük bir kompleks olduğu gözlenen yapının hemen hemen tamamı tahrip olmuştur Sadece doğu kısmı tonoz ve doğu duvarındaki kemerler seviyesinde ayakta kalabilmiştir Yapının iç kısmına çok fazla toprak yapıldığından kemer açıklıkları kapanmak üzeredir Yapını iç kısmına çok fazla toprak yığıldığından kemer açılıkları kapanmak üzeredir Yapının üst örtüsünün beşik tonoz olduğu doğudaki kalıntıda anlaşılmaktadır Yapının güneyinde iç kısmında yeni inşaat temelinin atıldığı ve bu inşaatta kullanılmak üzere yapıya ait taşları harç yapımında kullanıldığı tespit edilmiştir
Girişi kesin olarak saptanamayan yapının uzunluğu yaklaşık 40-50m Olup çevre yapılaşmalardan ötürü genişliği ile ilgili her hangi bir ölçü verilememektedir
Köylüler tarafından şifaen belirtildiği ve Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından da tespit edildiği üzere köyün camisi de dâhil olmak üzere tüm yeni yapılaşmalarda bu yapıya ait taşların kullanıldığı tespit edilmiştir 1950’li yıllara dek ayakta olan yapının yaklaşık 300-350 odalı olduğu söylenmektedir Günümüzde ne yazık ki doğu duvarı dışında mimarisi ve büyüklüğü ile ilgili bizi aydınlatabilecek bir kalıntıya rastlanılamamaktadır
Kompleksin kuzeybatısında bulunan yapı dış cephe mimarisi ile dikkat çekmektedir Ortadaki küçük boyutlu dikdörtgen giriş kapısının iki yanı kemer ile hareketlendirilmiş olu, cephe yüzeyinden 5-10 cm kadar taşıntı yapan toplara ayrılmıştır Cephede ayrıca cephenin ½’si oranında üst kısma doğru genişleyen yapışık sütunlar bezeme amaçlı kullanılmışlardır Üst örtü düz dam olup, altındaki kısım silmelerle bezelidir Giriş kapısı altında ise büyük boyutlu kesme taşlar kullanılmıştır İç kısımda ise batı duvarında büyük bir apsis ile yanlarında daha küçük boyutlu iki apsis bulunmaktadır Üzeri beşik tonoz örtülü olan yapı 12mx5m boyutlarındadır
Yine aynı köy içinde ve batısında bir kilise daha tespit edilmiştir Ancak bu kilise dıştan yanı yapılaşmalar ile pek fazla görülmemektedir Güneyinde bulunan küçük girişi de yine evlerin arasında kalmıştır Yapının batı duvarında bir büyük yanlarında ise iki küçük apsis yer alır Orta apsisi taşır hissi verilen üzerleri palmet benzeri motif ile bezeli yarım sütunlar mekânın ağır misket havasını hafifletmektedirler Kilisenin üst örtüsü beşik tonez olup, diğer kiliseden biraz daha küçük boyutludur
Kilisenin kalıntıları halen mevcuttur 1988 yılından beri Hıristiyan dinine mensup turistlerce yoğun bir ilgi ile ziyaret edilmektedir
Kilisenin restore edilmesi ve gerekli ulaşımın sağlanması durumunda daha da yoğun bir ilgi görmesini sağlayacaktır
Meryem Ana Kilisesi
Muş İl Merkezinde Minare mahallesindedir Kesin tarihi bilinmemektedir
Çanlı Kilise(Surpgarabet Manastırı)
“ Bu kilise bütün çeşitli milletler arasında meşhur olup, yılda bir kere nice yüz bin adam toplanarak yedi gün yedi gece çadır ve otağlar kurulup alış verişler olunur, yük bozulup bağlanılıp kervan Revan tarafına yol alır Burada Van Veziri ile Bitlis Hanının ve Atabeyi’nin müsellemleri hazır olup tüccar ve diğer mahlûkları muhafaza ederler Van vilayeti sınırına daha yakın olduğundan Van veziri daha çok asker getirip ziyade baç alır
Muş sahrasının kuzeyinde sık bir ormanlıkta, bağ ve bostan içinde iki adet göğe baş uzatmış heybetli, kubbeli bir kilisedir Dört yanlarında yüzlerce patrik ve papaz odaları vardır İmaretinden günde nice bin sahan yemekler yapılır Yortu günlerinde 145 sığır ve 50 somar buğday pişirilip misafirlerine dağıtırlar Misafire o kadar riayet ederler ki şira ve hurma yedirip her gece nice yüz diba inci ve sırmalı gecelikler serip hizmet ederler Ama her sene gelen adamlardan bolca mal tahsil ederler Ve bütün Kafiristan’a papazları gidip ta Frengistan dan bile adamlar tahsil ederler
Bu kiliselerden başka ilimizde bilinen ve halen kalıntıları mevcut diğer kiliseler ise
- Kırköy Beldesindeki Sirong Kilisesi
- Muş Dere Mahallesi Kırkayak Kilisesi
- Kızılağaç Beldesindeki Kırmızı Kilise
Höyükler
Tarihe yön veren önemli devletlerin egemenliğinde kalmış olan Muş İl sınırları içinde bir kazı ve birkaç yüzey araştırması dışında bu güne kadar ayrıntılı bir çalışma yapılmamıştır Gerçekleştirilen çalışmalar ise, Muş’ta dönemin önemli kültür ürünleri olan, İÖ 2000 boyalı seramiğinin bulunmadığını, buna karşın İÖ 2 binin başlarında itibaren bölge Hurri ülkesi olarak anılmış ve İ Ö 2 binin ortaları ve sonraları ise Hurri-Mitanni devletinin toprakları içerisinde gösterilmesi yerleşim varlığını göstermesi açısından önemlidir Yapılan bu yüzey araştırmalarında Kalkolitik dönemden Ortaçağa kadar süregelen kültürlere ait seramikler bulunmuştur
Ancak bu araştırmalar daha çok belirli yerlerde yoğunlaştırılmış, bunun dışına pek çıkılmamıştır Alpaslan Barajı nedeniyle Murat Nehri boyunca araştırma yapan M S Rothman, Yağcılar Höyüğü yakınındaki Yeroluk (Palas) ve Bozbulut’ta (Komus) bazı araştırmalar yapmıştır
Etkin bir kültürün egemen olduğu bölgede yer alan Muş ve çevresinde Erken Tunç Çağa ait C A Burney sekiz, M S Rotman ise bunların dışında yirmi höyük tespit etmiştir Ayrıca bu merkezler ile Elazığ bölgesi arasında bir ilişkinin var olduğu ortaya konulmuştur
Yağcılar (Evran) Höyüğü
Yağcılar Höyüğü, Muş’un 24 km kuzey-batısında, Muş-Elazığ yolu üzerinde, Murat Köprüsünü 1700 m geçtikten sonra kuzeye ayrılan yolun 7 km sinde, Yağcılar Beldesi sınırları içinde yer almaktadır
Dolabaş Höyüğü
Malazgirt İlçesinin Dolabaş Köyü’ndedir Bir Urartu yerleşmesidir
Bostankale Höyüğü
Malazgirt İlçesinin Botan Köyündedir Bir Urartu yerleşmesidir Birinci derecede sit alanı olarak gösterilmektedir
Mercimekkale Höyüğü
Muş merkez İlçe sınırları dâhilinde Muş-Varto Karayolu üzerindedir Tespit edilen 28 höyükten biri olmakla birlikte Doğu Roma (Bizans) döneminde de haberleşme amaçlı kullanılmıştır Halk arasında yaygın bir rivayete göre Muş ilinde korkunç bur kuraklık yaşanmıştır Yaşanan bu kuraklık döneminde Muş ovasında sadece Sekavi beyinin ekmiş olduğu mercimekten başka hiçbir ürün yetişmemiştir Sekavi Beyi topladığı mercimekleri üst üste kale gibi yığmıştır Bir gün yanına oldukça ihtiyar biri gelmiş Rivayete göre bu ihtiyar Hz Hızır’dan başkası değilmiş İhtiyar Bey’e “Allah rızası için bir avuç mercimek ver” demiş Sekavi Beyi mercimek vermemek için bin bir yalan uydurmuş ve “eğer benim mercimeğim var ise taş olsun” demiş Bunun üzerine Hz Hızır “Allah’ım bu beyin Mercimeklerini taş et” diye beddua etmiş ve bütün mercimekler taş olmuş O günden sonra bu yere Mercimekkale adı verilmiş
Aradere Köyü Mezarlığı
Malazgirt ilçesinin Aradere Köyündedir Atatürk Üniversitesinden bir ekipçe yapılan yüzey araştırmaları sonunda önemli bulunmuştur
Malazgirt Yeniköy (Alyar) Kaya Mezarı
Urartulara ait kaya mezarlığıdır
Varto Kayalıdere Ören Yeri (Kale Şehri)
Merkez İlçe’ye 40 km, Varto’ya 20 km uzaklıkta Kayalıkaya Köyü’ndedir Bir Urartu yerleşmesidir İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nce Prof Dr Seton Lloyd ve C A Burrey başkanlığında, 1965’de yapılan kazıda bulunmuştur Kazılarda; kale, tapınak, şarap mahzeni, mezar ve küçük buluntular ortaya çıkarılmıştır Urartu Kralı II Sarduri devrine ( MÖ 764-735) tarihlenen kale, oldukça sağlamdır Avlusu taş döşemeli tapınakta, oturur durumda MÖ VII yy ın tunç aslan heykeli, düğmeler, ok başları, tunç iğneler, aslan avı tasvirli kemer parçaları ele geçmiştir Buluntular, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir
Köprüler
Murat Irmağı Köprüsü
Muş – Varto yolu üzerinde Muş şehir merkezine 10 km uzaklıktadır Bir Selçuklu yapısıdır Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir 1817 tarihli mermerden kitabesinin onarımlarla
İlgili olduğu sanılmaktadır 143 m uzunluğunda, 4 77 m genişliğindedir Yüksekliği 16 – 18 m dir 12 gözlüdür Günümüzde orta ayaktan yıkılmıştır
Hatun Köprüsü
Malazgirt’in girişindedir Bir Selçuklu yapısıdır 10 m uzunluğunda, 5 m genişliğindedir Günümüze kadar gelebilmiş yegâne Selçuklu eserlerinden biridir
Kız Köprüsü
Malazgirt’e 2 km uzaklıktadır İki yekpare taştan 3 m uzunluğunda, 1 m genişliğindedir Rivayete göre devrin kral kızlarından biri tarafından yaptırılmıştır
|
|
|