Prof. Dr. Sinsi
|
Komünist Bölücü Terörün Kaynaği Darwinizm’Dir
Yaratıcılık ve Evrimcilik
Darwin Teorisi, evrenin 6 günde yaratıldığını bildiren Kutsal kitapları kökünden sarsmıştır Oksford Piskoposu Wilberforce, Darwin’i savunan Huxley ’e, kendisinin ana yönünden mi, yoksa baba yönünden mi maymundan geldiğini sorar Huxley; “Bilimsel gerçekleri baltalamak için diller döken bir adamın soyundan gelmektense, alçak gönüllü ve kendini bilen bir maymunun soyundan gelmeyi tercih ederim” der Yurdumuzda da Darwin Teorisini tanıtmaya çalışan Ahmet Mithat Efendi ‘nin yazılarına karşı hükümet şu buyruğu verir: “Fimabaat Mithat Efendinin maymunlarına dair matbuata zinhar nesne yazdırılmaması… ”
Paleo-antropoloji kitaplarında, insanların atası olan, 2-3 milyon yıl önce yaşamışlardan kalan iskelet fosillerinden yararlanılarak yapılan resimler vardır Resimdekileri, maymunlardan ayırmada güçlük çekilir ama bunlar, bizler gibi ayakta durur, elleriyle çevredeki nesnelerin şekillerini değiştirirler Hep toplu halde yaşıyor biçimde çizilirler Maymuna çok benzemelerine rağmen, bunlar insanlardır İnsan olduklarını antropoloji bilim dalı ispat etmiştir
Bununla beraber, günümüzde hala maymunlarla akrabalığımızı tanımayan insanlar var Primatlarların (maymun familyası) içinde sınıflandırılmamızı kaldıramayan bu kişilere yaratılışcı (creationist) deniyor Amaçları, her halde bizleri, eskiden olduğu gibi, üretilen tasarımların sonu olmayan tartışmalarına sokarak, gerçeğe dayanmasına olanak bulunmayan ideolojilerini sürdürmek Bu sözlerimden benim yaratılışçı olmadığımı anlamışsınızdır Okuyucularımı yönlendirmek istemem, ama, sizde; hayvanlar alemi içinde olduğumuzu, omurgalılar takımının (ordre =order ) memeliler sınıfının, plasentalılar alt-sınıfının, Primatlar familyasından olduğumuzu ve bir üst atalarımızın Hominoid’ler familyası olduğunu ve cinsimizin insan olduğunu kabul ediyorsanız, siz de benim gibi evrimcisiniz
Tasarım çatışmalarının kökeni İsanın doğumundan 2000 yıl öncesine gider Bu devirlerde iki ayrı dünya görüşü vardı;
Biri, yeni bir dinle oluşturulmuş Yahudi dünyası (Tek Tanrı Tasarımı) Bu Tanrı tek ve çok güçlüydü Dünyanın yaratıcısıydı Dünyamızın tarihini ve bizlerden isteklerini kurallar şeklinde bize yazdı veya yazdırttı Kitabındaki bölümlerden biri de dünyamızın ve insanın nasıl var olduğu konusudur Buna ‘Yaratılış’ demiştir Bize gönderdiği kitapta yaratılışın 6 günde olduğunu yazıyor Tanrı her gün, sırasıyla evreni, zamanı, gökyüzünü, denizleri, dünyayı, bitkileri, gece yıldızlarını, deniz ve hava hayvanlarını, kara hayvanlarını ve en sonunda kendisine benzeyen insanı yarattığını yazar
İnsan önce cennette yaşıyordu Tanrı onu işlediği bir günah sonucu cezalandırdı: merak Ve dünyada yaşamaya mahkum etti Daha sonra işlediği günahlar nedeniyle de ikinci bir defa cezalandırdı: Nuh Tufanı Nuh, inşa ettiği bir gemiyle, her hayvan cinsinden birer erkek ve dişiyi ancak kurtarabildi
İncil de evrenin yaratıldığı zaman da yazılıdır Örneğin Rahip James Usher kapsamlı araştırmaları sonucu, 1650 de yazdığı çok hacimli bir kitapta yaratılış tarihinin İ Ö 23 Ekim 4004 olduğunu açıklar Cambridge Üniversitesi profesörlerinden John Lightfoot da onu eleştirerek, yaratılışın İ Ö 3928 de olduğunu açıklayan bir kitap yazar Yahudi din bilimcileri ise, Tevrata göre yaptıkları hesaplarla bu tarihin doğru olduğunu (3928) ve Nuh Tufanının da İ Ö 2104 olduğunu, gene yazdıkları hacımlı kitaplarla açıklarlar
Öteki dünya Anadolu ‘da, Ege bölgesinde, İyonya ‘da doğdu, Yunanistan ‘da gelişti Nedeni, antik Grek dinlerinin, Yahudilerinki kadar dogmatik olmamasıydı İyonya ‘lıların, dünyayı anlamak yönündeki girişimleri daha değişiktir Gözlem ve düşünme kavramlarını geliştirerek, bilimsel yöntemi keşfettiler Daha sonraları bu yönteme ölçü eklendi Matematik, geometrinin yardımıyla, dünyanın oluşumu konusundaki bilgiler gelişti İsa ‘dan 500-600 yıl önce Anaksimandros ve Pitagor ’un dünyayı yuvarlak tasarladıklarını düşünün İsa ‘dan 350 yıl önce Aristotales dünyanın yuvarlaklığına değin tüm fiziksel delilleri toparlamıştı ve Erasthotenes dünyanın çevresinin 40 000 km olduğunu hesaplayabilmişti (zamanımız hassas ölçümleriyle: 40 075 km dir ) Sisamlı Aristarkes (İ Ö 310-230), dünyanın hem kendi çevresinde, hem de güneşin çevresinde döndüğünü ileri sürdüğü içim, Tanrıların huzurunu kaçırıyor gerekçesiyle, ölüme mahkum edilmişti
Bilimin ortaya çıkmasını eski Yunan alt="Aristo"filozoflarına borçluyuz ama, Orta Çağda bilimsel gelişimin durmasına da onlar neden oldular Eflatun ve Plotinus, Aristarkes ’in, dünyanın merkezde olduğu ve güneşin onun çevresinde döndüğü sistemini yadsıdılar Aristo Roma egemenliğiyle çağdaş olduğundan,yazıları tüm Avrupa ‘ya dağıldı Bilim, İskender Doğu Seferini yapmamış olsaydı, Orta çağdan itibaren yok olup gidecekti O devirlerde Avrupa yerinde sayarken, bilimsel bilgiler İslam dünyasında giderek gelişiyordu
Hıristiyanlık, 1000 yıldan daha uzun bir süre, Avrupa ‘ya İncilin görüşlerini kabul ettirdi Avrupa ‘yı uyandıran, skolastik görüşlerde olsalar bile, Eflatun, Aristo ve Plotinos ’un yazılarına dönmek olmuştur 10 Yüzyılda Leonardo Pisi İtalya ya, hesaplamalarda büyük kolaylık sağlayan Arap rakamlarını kabul ettirmek istiyor, Kilise ise Hıristiyanlıktan gelmediği gerekçesiyle reddediyordu Ama bilimin Arap dünyasından 12 Yüzyılda Avrupa ‘ya geri dönmesine, Kilisenin bu tür davranışları engel olamamıştır 15 Yüzyılda, Kristof Kolomb dünyanın yuvarlaklığını ispat etti Ameriko Vespuci ‘nin, Amerikanın ayrı bir kıta olduğunun farkına varmasıyla, İncilin söylediğinin doğru olmadığı, dünyada iki insan topluluğu yerine (Batı ve Doğu), 3 insan topluluğunun bulunduğu ortaya çıktı Kilise, Kızılderililerin insan olmadığını söyleyerek bu görüşe karşı çıkmaya çalışmıştır Kopernik,Giardino Bruno, Keppler, Galile evrenin gerçek sistemini ortaya çıkardılar
200 yıldan beri incelenmeye başlanan fosiller de, bilgilerimizin pozitif yönde gelişmesine iki ayrı yönden yardımcı olmuştur;
Bir taraftan, deniz hayvanlarının fosillerinin, kıyılardan uzakta, dağların tepelerinde bulunmasıyla, bir zamanlar Leonardo Da Vinci ’nin ileri sürdüğü gibi, dünya coğrafyasının eski devirlerde şimdikinden çok daha değişik olduğu ortaya çıktı Dünya tarihinin, Kutsal Kitapların söylediğinin tersine, 6000 yıl öncesinden, çok daha eskilerde başlaması gerekiyordu 20 Yüzyılda, kayaların tarihini kesin bir şekilde saptayan yöntemlerle dünyanın tarihi ortaya çıkarılmıştır Dünyanın kesin olan yaşı 4,5 milyar yıldır
Yazıları 1655 de yakıldı Daha sonra, 18 Yüzyıl Aydınlanma filozoflarınındevri geldi Linne canlıları sınıflandırdı Buffon kaybolmuş türler kavramını getirdi 1794 de Erasmes Darwin (Charles Darwin’in büyük babası) canlıların tek bir kökenden geldiği görüşünü ileri sürdü
1800de Lamarck ‘Değişim (Transformisme) teorisini ileri sürdü Teori dünya düşünsel tarihinde bir devrim yaratmıştır Teoriye göre canlılar yalnız gelişmekle kalmıyor, aynı zamanda yaşadıkları ortama uymak için değişiyorlardı Bu teori, Kilisenin daha sonraki yüzyıllarda da toparlayamadığı, inançlarda kökten bir sarsılmaya neden oldu Ama dinsel kitapların söyledikleri de toplumun düşüncelerinde yer etmeyi sürdürmüştür Bunun en önemli nedeni Kilise taraftarı bir bölüm filozof ve bilim adamının da evrim teorisine karşıt görüşler ileri sürmeye başlamalarıdır 19 Yüzyıl boyunca bu girişimlerinde başarılı da olmuşlardır Yaratılış ideolojilerinin ilk savunucusu Cuvier ’dir ‘Karşılaştırmalı anatomi ’nin kurucusu olan bu bilim adamı, daha sonra Felaket (Catastrophisme) teorisini ileri sürdü Teori ; Dünyada süreklilik olmadığı ve jeolojik tabakalarda ortaya çıkarılan kaybolmuş türlerin, dünyada 6000 yıldan bu yana ard arda gelen felaketler sonucu kaybolmuş oldukları özüne dayanıyordu Cuvier felaketlerin toplam 27 adet olduğunu bile ileri sürdü Buna göre, Felaketler 6000 yıldan bu yana olduğuna göre, dünya ortalama 222 yılda bir felaketle karşılaşmıştı Görüş, Kutsal Kitapların Yaradılış görüşünü biraz değiştiriyordu ama, Tanrının yaratıcılığı görüşünün varlığını sürdürmesine yetti
Evrimciler yılmadılar Charles Darwin bir mekanizma (düzen) ileri sürdü 1859 da yayınladığı kitabında, evrimin iki ayrı olay sonucu gerçekleştiğini yazıyordu Bir taraftan canlılar yavaş ve sürekli bir değişime uğrarken (günümüzde bu olaya genetik mütasyonlar deniyor), öte yandan değişimle kazanılmış özellikler bazı türlerin doğal ayıklanmasına neden oluyordu Darwin ’in olayı iyi çözümleyememesinin nedeni, zamanında daha kalıtım mekanizmasının (düzeninin) keşfedilmemiş olmasıdır 1866 da Mendel ’in, kalıtımın bilemediğimiz bir takım olaylarla yönetildiğini, anne-babadan oğula aktarıldığını ve bilemediğimiz bu olayların değişmez kurallara bağlı olduğunu göstermesiyle, evrim çözümlenebilecek bir yöne girdi Bununla beraber, bu görüşler, ancak 20 yüzyılda kromozomların keşfedilmesiyle toplumda benimsenmeye başlamıştır Ağrı dağının tepesinde Nuhun Gemisini büyük bir ciddiyetle arıyorlar Ne diyelim Ümidinizi kırmayın Belki bir gemi bulabilirsiniz
-Asim Akin
MASONLUK ve MASONLAR - MASONRY and MASONS
|