|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ölüm ''Son'' Değil !!! (Ahmet Deniz)
Ben  
Duyan, gören, bilen bir “ben”im
Aklım, iradem, duygularım, eylemlerim var
Bir birey olarak, bana ait benliğimle tek ve yalnızım
Bilmeden, istemeden, evrendeki bu döngünün içinde buldum kendimi !
Peki, bir “ben” olarak bu döngüdeki yerim ne ?
Bu gökle yer arasında, bulunduğum tam bu yerde işim ne ?
Hangi ihtiyaç beni gerektirdi de, o yüzden varım ?
Nedeni olmayan bir sonuçsam eğer, bu ne kadar anlamlı ?
Anlamlı değilse, nedir hayat fırsatının bedeli ?
Kim zorladı beni hayata gelmeye ?
Kim ikna etti beni, ölümün sözleşmesini hayata gelirken yapmaya ?
Bu gök, bu yer  
Nedir göğün üstüme çökmesini engelleyen ?
Yer niye savurmaz üstündeki beni ?
Kandil gibi asılı duran yıldızları kim asar oraya her gece ?
Hava, su, ateş, toprak kime borçlu varlığını ?
Düzen, denge nereden alır ölçüsünü ?
İyilik, kötülük  
İyilik ve kötülük mutlak mı ?
Değilse, nereden çıkardık her kötülüğün kötü olduğunu ?
Mutlaksa, kim ayırdı iyilikle kötülüğün, doğruyla yanlışın arasını ?
İyilik iyiyse, yeryüzünde entrika, zulüm, fesat, işkence, kan, gözyaşı niye var ?
Bu durumda, her geçen gün çoğalan bu fâni kalabalığın faydası ne ?
İnsan fâni; iyilik kötülük de mi fâni ?
Mazlumun âhı ne olacak ?
Hesabı tutulmuyorsa, neye yarar adalet, tevazu, fedakârlık, vefa, merhamet ?
İyilikte ya da kötülükte sınır yok; öyleyse beni ben yapan bu özgürlüğün bedeli ne ?
Bazen böyle olur…
Hayat diye itilip kakıldığımız bu süreçten bunalıp bir köşeye ilişir, varoluşumuza, parçası olduğumuz bu hissiz gibi görünen devridaime bir anlam yüklemeye çalışırız Dünyanın çekiminden koptuğumuz nadir anlardır bu anlar ve farklı bir ruh haline gark eder bizi
Geçici de olsa, üzerimize çöken bu tatlı rehavetle dünyadan soyutlanıp, yapıp ettiklerimize, hayallerimize, tutkularımıza dışarıdan bakma fırsatı yakalarız Küçük gibi görünen bu algılama farklılığından, hakikate olan bakışımızı ciddi ölçüde değiştirecek bir sezgi gücü doğar ve eğer yeterince güçlüyse, dünyalık şeylerin üstüne sinmiş olan fâniliği bütün çıplaklığıyla gözlerimizin önüne serer
Fâniliğin hem kendimizden, hem de yapıp ettiklerimizden bir adım önde olduğunu görmek, dünya ile aramızdaki tılsımlı bağın çözülmesine sebep olur Bağ çözülünce gözlerimizi tutan perde kalkar ve önemsediğimiz dünyevi nimetlerin, fâniliğin kesif sisi ardında sanki birer hayalmişçesine ağır ağır kayboluşunu ibretle izleriz
Gerçeğin soğuğunu yiyince, zihnimizde bastırılmış haldeki dünyaya ilişkin güvensizlik fikri depreşir ve dünyaya olan güvenimiz, yerini bir anda sahteliğin yürek boşaltan hayal kırıklığına bırakır Ardından hayallerimiz, tutkularımız, umutlarımız kutsal makamlarını terk ile sıradanlaşır ve yüreğimizi yokladığımızda hiçbirinin koyduğumuz yerde olmadığını görürüz
İçine düştüğümüz hayal kırıklığı, dışımızdaki alemle bir soğukluk salar aramıza Biz de usulca itip kapatırız dış aleme açılan kapımızı soğuk vurmasın diye Bu vesile olur, geçici bir süre dış alemden soyutlanıp iç alemimize döneriz Artık buradan ötesi bizim cesaret ve kararlılığımıza bakar
Cesaretimizi topladığımız anda, bizi bizden ayıran kapı aralanır, biz de bu aralıktan süzülüp benliğimizin derinliklerine bir yol tutarız Yol aldıkça kulaklarımızı tutan uğultu kesilir, yolumuza düşen karanlık çekilir Derken vakit gelir, göz, kulak, kalp ilahi bir bağışla kendini aşar ve bir menzilden ötekine taşır bizi
İşte bu anda kısa uzar, az çoğalır, dar genişler ve hakikatin gür sesiyle kendimize geliriz Şöyle seslenir bize :
Sen  
Benlik kaftanını kuşandın bir kere
Dar da gelse, bol da gelse, kuşanınca çıkartması yoktur bunun
Paylaşması, değiş tokuşu da
İnsan olmanın ağırlığını bilir misin ?
Yükün en ağırını sardın sırtına
Koyu bir yalnızlık yoldaş yazıldı sana
Doğumu, ölümü, sıhhati, hastalığı yalnız tadacaksın
Başarı ya da hezimet sana isabet ederse, ondan doğacak mutluluk veya hüzünden hiç kimse senin kadar nasiplenemeyecek
İyilikten veya kötülükten yana kazandıkların sadece sana ait olacak
Ve sen çalıştığına erişeceksin
Tutacağın yolu iyi seç…
Şunu bil ki, izlerin silinmeden kalacak tepeleyip geçtiğin yollarda
İster sarp yamaçları aş, ister etrafından dolaş düze çıkmak için
İster soluklan, ister terini kurutmadan var menzile
Düşersen, kendi ellerinle doğrulup kalkacaksın düştüğün yerden
Karanlık çöktüğünde, yalnız başına bulacaksın yolunu
Kendin ayıklayacaksın tarlana düşen ayrık otlarını
Savurduğun her tohum senin için bitecek ve biçip kaldırdığın hasadın olacak
Sonra ellerinle bırakacaksın terazinin kefesine yuttuğun tozu, döktüğün teri
Özgürsün  
Ama bil ki hiçbir özgürlük kayıtsız şartsız olmaz
Ve yine bil ki, mesuliyet özgürlüğün doğasında vardır
Özgürlük ile sınırsızlığı birbirine karıştırma
Özgürlük, insanın kendi haklarının sahibi olması demektir Bunun ötesini aramak ise, başkasının hakkına göz dikmektir
Sakın sınırsızlık özlemi iradeni esir almasın
Çünkü ölçüsünü yitirene, nimet değil külfettir özgürlük
Haberin olsun  
Doğruyla yanlış, iyiyle kötü bir olmaz
Doğru yanlışa, iyilik de kötülüğe üstün kılınmıştır
Doğrunun, yanlışın muhatabı sensin
İyiliğin, kötülüğün erbabı da sen
İster doğruda ara nasibini, ister yanlışta
İster iyilikten sar yükünü, ister kötülükten
Ama bil ki, yaptıklarına şahit yazacaklar seni  
Şimdi git  
İster varlığın ötesini ara, ister varlık sana yetsin
İster doğruya tutun, ister tutunduğun şeyi doğru bil
İster eteklerde sıradanlığı, ister zirvelerde kibri solu
İster ezmenin garip hazzını, ister ezilmenin anlaşılmaz sabrını yaşa
İster haddin bil ayakta kal, ister gövdene bakmadan meyveye durup incit belini
İster söz uğruna baş verenlerden ol, ister ilk sıkıda at sırtından sözün yükünü
İster canın pahasına adaleti koru, ister yok pahasına zulme değiş adaleti
İster kudretine rağmen tut öfkeni, ister öfken uğruna kurut nesli ve ekini  
İşte böyle bir özgürlük ortamından çıkar bütün insanlık halleri
Rengarenk ve sonsuz çeşitlilikte
Ve dönüp durur insanlar arasında
Her kişi dilediğince nasiplenir bu döngüden
Ta ki gün geceye yüz tutup, ışık tükenene kadar
Ta ki bir el, kalemi insanın elinden alana ve hayallerin, arzuların, umutların üstüne kalın birer çizik çekip, son satıra ölümü düşene kadar
Evet…
Bir konma göçmedir insanın hikayesi
Bu iki menzil arasında yazılır mutluluğun, hüznün, sevginin, nefretin, merhametin en hakikisi
Dobra dobra, açıkça yazılır ne varsa  Öyle ki, insanın kendinden gizledikleri bile sıkışır satır aralarına
Diğer hikayelere benzemez insanın hikayesi; çünkü önce oynanır, sonra yazılır Öte taraftan, silip de yeniden yazmak yoktur bu hikayede, başkasını oynamak da 
Kitabın tamamını indirmek için >>> OSonDegilWord rar   at uploaded to - Free File Hosting, Free Image Hosting, Free Music Hosting, Free Video Hosting,  
|