| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Nuh Tufanı Gerçek Mi? 
 
              
 NUH TUFANI GERÇEK Mİ?
 
 
 
 Kutsal kitapların gerçek dışı hurafelerle dolu olduğu iddiası materyalistlerin en gözde kavramlarından biridir
  Materyalistle-re göre Nuh tufanı olayı da hayal ürünü, insanları etkilemek maksadıyla kutsal kitaplara konulmuş bir hurafedir  
 Nuh tufanı olayı bütün kutsal kitaplarda bulunduğu gibi ve tarihi belgelerde de izleri vardır
   
 Kimi kutsal kitapların tahrif edilmişliği verdikleri bilgilerin güvenilirliğini büyük ölçüde zedeler ama aynı konu ayrıntılarıyla Kuran-ı Kerim’de varsa bu olay çok geniş bir boyutluk, derinlik ve gerçeklik kazanır
  Nitekim bu konuda son yıllarda yapılan kapsamlı araştırmalar bu bilgilerin bilim dünyasınca da büyük değer verildiğini göstermektedir  
 Kuran’da ve diğer kutsal kitaplardaki bilgilere göre Nuh (a
  s) kavmine gönderilmiş bir peygamber idi  Defalarca kavmini doğ-ru yola davet etmiş olmasına rağmen her defasında kötü bir şe-kilde ret edilmişti  Bunun üzerine Yaratıcı irade helak edilmele-rini emir buyurmuş, oluşan büyük bir tufan sonucu iman eden-ler dışında tüm Nuh kavmi yok olmuştur  
 ======================
 
 Materyalist felsefe Nuh tufanı olayını kutsal kitapların verdikleri diğer bilgiler gibi gerçek olmayan, insanları korkutup dinsel emirlere itaat etmelerini sağlamaya yönelik bir hurafe olduğu görüşündedir
   
 Fakat Nuh tufanı olayını ciddiye alan nice bilim insanı da vardır; bu konuda çok ve detaylı araştırmalar yapmışlardır
   
 Büyük bir tufan sonucu ortadan kalkan bir uygarlığın izleri zaman içinde normal şartlarda ortadan kalkan diğer uygarlıklara kıyasla bizlere çok daha iyi, korunmuş bir halde ulaşmaktadır
  O dönem insanlarının içinde yaşadıkları evler, günlük hayatlarında kullandıkları eşyalar gibi o dönem uygarlığını gösteren izler kısa bir zaman içinde derin bir balçık tabakasının altına gömülmüş günümüze kadar hemen hemen hiç bozulmadan ulaşmayı başarmıştır  
 Mezopotamya Ovası'nı etkisi altına alan Tufan'ı araştırmak için yapılmış birçok kazı vardır
  Bölgede yapılan kazılarda başlıca dört şehirde, büyük bir tufan sonucu gerçekleşmiş olabilecek sel felaketinin izlerine rastlanmıştır   
 Bu şehirler Mezopotamya Ovası'nın önemli şehirleri Ur, Uruk, Kiş ve Şuruppak'tır
  Bu şehirlerde yapılan kazılar, bunla-rın tümünün M  Ö 3000'li yıllar civarında bir sele maruz kaldıklarını göstermektedir  
 ======================
 
 Günümüzde Tel-El Muhayer olarak isimlendirilen Ur şeh-rinde yapılan kazılarda ele geçirilen medeniyet kalıntılarının en eskisi M
  Ö 7000'li yıllara kadar uzanmaktadır  İnsanların ilk uy-garlık kurdukları yerlerden birisi olan Ur şehri, tarih boyunca birçok medeniyetin birbiri ardına gelip geçtiği bir yerleşim böl-gesi olmuştur  
 Ur şehrinde yapılan kazılarda ortaya çıkartılan arkeolojik bulgular, buradaki medeniyetin çok büyük bir sel felaketi so-nunda kesintiye uğradığını, daha sonra zaman içinde tekrar yeni uygarlıkların meydana çıkmaya başladığını göstermektedir
   
 Leonard Woolley, British Museum ve Pennsylvania Üniversi-tesi tarafından ortaklaşa yürütülen bir kazı çalışmasına da baş-kanlık etmiştir
   
 Sir Woolley'in kazıları Bağdat ile Basra Körfezi arasındaki çölün ortalarında gerçekleşti
  Reader's Digest dergisinde Woolley'in kazıları şöyle anlatılmaktadır: 
 -Kazı yapılan bölgede, derine inildikçe çok önemli bir bu-luntu ortaya çıkarılmıştı
  Bu, Ur şehrinin krallar mezarlığıydı  Araştırmacılar Sümer krallarının ve soyluların gömülmüş ol-duğu bu mezarlıkta birçok efsanevi sanat eserlerine rastladılar  Miğferler, kılıçlar, müzik aletleri, altından ve kıymetli taş-lardan yapılmış sanat yapıtları… 
 İşçiler, çamur olmuş tuğlaların içinden bir metre kadar de-rine daldılar ve çanak çömlekleri çıkarmaya başladılar
  Ve sonra birdenbire her şey durdu  
 Woolley böyle yazıyordu
  "Artık ne çanak, ne çömlek, ne kül vardı, yalnız suyun getirdiği temiz çamur  " 
 Woolley kazıya devam etti, iki buçuk metre kadar temiz kil tabakasından geçilerek derine dalındı ve sonra birdenbire işçiler bu devrin insanları tarafından yapılmış zımpara taşın-dan aletler ve çanak çömlek parçalarına rastladılar
  Çamur iyice temizlenince altında kalmış bir medeniyet ortaya çıktı  Bu durum, bölgede büyük bir su baskınının meydana geldiğini gösteriyordu  Ayrıca mikroskobik analiz, temiz kilden kalın bir katmanın, eski Sümer uygarlığını yok edecek kadar büyük bir tufan tarafından buraya yığılmış olduğunu gösteriyordu  Gılgamış Destanı ile Nuh'un öyküsü, Mezopotamya Çölü'nde kazılan bir kuyuda ortak bir kaynakta birleşmiş oluyordu  
 Kazıda görevli Max Mallowan, kazıyı yürüten Leonard Woolley'in ortaya çıkan bu tarihi eserler konusundaki düşünce-lerini aynı dergide şöyle aktarmaktadır:
 
 -Woolley, tek bir zaman diliminde oluşmuş böylesine bü-yük bir kil kütlesinin sadece çok büyük bir sel felaketinin so-nucu olabileceğini belirterek; Sümer Ur'u ile Al-Ubaid'in bo-yalı çanak çömlek kullanan halkı tarafından kurulan kenti ayıran sel tabakasını, efsanevi Tufan'ın kalıntıları olarak ta-nımladı
   
 Bu veriler, Tufan'ın etkilediği yerlerden birinin Ur şehri ol-duğunu gösteriyordu
  Alman arkeolog Werner Keller de söz konusu kazının önemini şöyle ifade etmişti: 
 -Mezopotamya'da yapılan arkeolojik kazılarda balçıklı bir tabakanın altından şehir kalıntılarının çıkması burada bir sel olduğunu ispatlamış oldu
   
 Tufan'ın izlerini taşıyan bir başka Mezopotamya şehri ise gü-nümüzde Tel El-Uhaymer olarak isimlendirilen, Sümerlilerin Kiş şehridir
  Eski Sümer kayıtlarında, bu şehir Büyük Tufan'dan sonra başa geçen ilk hanedanlığın başkenti olarak nitelendiril-mektedir   
 Günümüzde Tel El-Fara olarak adlandırılan Güney Mezopo-tamya'daki Şuruppak kenti de Tufan'ın açık izlerini taşımakta-dır
   
 Bu kentteki arkeolojik çalışmalar 1920-1930 yılları arasında Pennsylvania Üniversitesi'nden Erich Schmidt tarafından yürü-tüldü
  
 Kazılarda M
  Ö 3000-2000 yılları arasında var olan bir uygar-lığın doğuşu ve gelişmesi değişik tabakalarda rahatlıkla izlenebiliyordu   
 Çivi yazılı kayıtlardan anlaşılan oydu ki, bu bölgede M
  Ö 3000'li yıllarda, kültürel olarak oldukça gelişmiş bir halk yaşı-yordu   
 Asıl önemli nokta ise, bu şehirde de M
  Ö 3000-2900 yılları civarında büyük bir sel felaketinin gerçekleştiğinin anlaşılmasıydı  Schmidt'in çalışmalarını anlatan Mallowan şöyle demektedir: 
 -Schmidt 4-5 metre derinlikte kil ve kum karışımı sarı top-raktan bir tabakaya erişti (bu tabaka selle beraber oluşmuştu)
  Bu tabaka, höyük kesitine göre ova seviyesine yakın bir dü-zeyde yer alıyordu ve höyüğün her yerinde izlenebiliyordu    
 Cemdet Nasr dönemini Eski Krallık döneminden ayıran kil ve kum karışımı tabakayı Schmidt tamamen nehir kökenli bir kum olarak tanımlayarak Nuh Tufanı ile ilişkilendirdi
   
 Kısacası Şuruppak kentinde yapılan kazılarda da yaklaşık M
  Ö 3000-2900 yıllarına rastgelen bir selin kalıntıları ortaya çı-kartılmıştı  Diğer şehirlerle beraber Şuruppak kenti de muhtemelen Tufan'dan etkilenmişti   
 Tufan'dan etkilendiğine dair elde kanıtlar olan son yerleşim birimi, Şurup- pak'ın güneyinde yer alan ve günümüzde Tel El-Varka olarak isimlendirilen Uruk kentidir
  Bu kentte de diğerleri gibi bir sel tabakasına rastlanmıştır  Bu sel tabakası da, M  Ö 3000-2900'lü yıllarla tarihlendirilmektedir   
 Bilindiği gibi Dicle ve Fırat nehirleri Mezopotamya'yı boydan boya kesmektedir
  Anlaşılan odur ki, olay anında, bu iki nehir ve irili ufaklı bütün su kaynakları taşmış, bunlar yağmur sularıyla birleşerek büyük bir su baskını oluşturmuşlardır   
 Yapılan çalışmalar sonucu elde edilen ipuçları değerlendiril-diğinde, Tufan'ın tüm Mezopotamya ovasını kapladığı görül-mektedir
  Tufan'ın izlerini taşıyan Ur, Uruk, Şuruppak ve Kiş şehirleri dizilimini incelediğimiz zaman bunların bir hat üzerin-de yer aldığını görürüz   
 Ayrıca MÖ 3000'li yıllarda Mezopotamya ovasının coğrafi yapısı günümüzdekinden daha farklıdır
  O devirlerde Fırat neh-rinin yatağı, bugünküne göre daha doğuda bulunmaktaydı; bu akış rotası da Ur, Uruk, Şuruppak ve Kiş'ten geçen bir hatta denk gelmektedir  Dolayısıyla söz konusu bölgede Fırat nehrinin taştığı ve bu dört şehri yerle bir ettiği anlaşılmaktadır  
 =================
 
 Nuh tufanı konusunda tarihi belgeler bu kadar değildir
  Ünlü Gılgamış destanında da Nuh tufanından bahsedilir  
 Tarihsel belgelerin doğrulamasına rağmen materyalistler Nuh tufanı olayını kabul etmek istemezler
  Bunun nedeni de tufanın kutsal kitaplarda evrensel olduğu izlenimi veren ifade-lerdir  Bu izlenimin kutsal kitaplardaki bilgilerin yanlış yorum-lanması sonucu oluştuğu kesindir  Bunun nedeni ise Nuh tufa-nının belirli bir kavme indirilmiş bir ceza olduğudur  Belirli bir kavme indirilmiş bir cezanın evrensel olması ise düşünülemez  Böyle bir durum Cenab-ı Hakkın Adil sıfatına da ters düşer  
 Nuh tufanının evrensel olarak yorumlanmasının nedeni o dönem dünyasının sadece Mezapotamya ve etrafı olarak bilin-mesi dolaysıyla bilgi eksikliği olmalıdır
   
 |