Prof. Dr. Sinsi
|
Savunma Sistemi Mucizesi
Savunmada Görevli Organlar
Savaşçı Üretim Merkezi: Kemik İliği
Hiroshima ve Nagasaki kentlerine atom bombaları atıldığında, radyasyona maruz kalan birçok insan, 10-15 gün içinde iç kanama ya da bulaşıcı hastalıklar nedeniyle öldü Bu insanlara ne olduğunu anlamak için hayvanlar üzerinde yapılan deneyler, vücudun tümüyle radyasyona maruz kalmasının kan yapan ve savunma sisteminin bel kemiği olan hücrelerin ölümüne yol açtığını ortaya çıkardı Bu da vücudun kısa sürede ölmesi anlamına geliyordu
Bu hayati hücrelerin fabrikası kemik iliğidir Ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta bu fabrikada birbirinden çok farklı ürünlerin üretiliyor olmasıdır Çünkü burada üretilen bazı hücreler fagositoz yapımında, bazı hücreler kanın pıhtılaşmasında, bazı hücreler ise maddelerin parçalanmasında rol oynar Bu hücrelerin görevleri gibi yapıları da birbirlerinden farklıdır
Dikkat edilmesi gereken, ortak bir amaca yönelik hareket eden birçok farklı hücre için çok özel bir üretim sisteminin kurulu olduğudur
Burada evrim teorisi için aşılması imkansız bir çıkmaz görülmektedir Çünkü evrim teorisi çok hücreli organizmaların tek hücreli canlılardan evrimleşerek meydana geldiğini iddia eder
Peki tesadüfen meydana gelmiş hücreler, biraraya geldikten sonra nasıl olur da oluşturdukları bu yapının içinde yeni hücreler inşa edecek bir sistemi yoktan var edebilirler Bu, bir tuğla deposunda meydana gelen patlama sonucunda, havaya savrulan binlerce tuğlanın şans eseri üst üste düşerek ortaya yepyeni bir bina çıkarmasına benzer Dahası bu bina içinde yeni tuğlalar inşa edecek bir de mini fabrikanın oluşması gereklidir
Unutulmaması gereken, insan vücudunun bir binadan milyonlarca kere daha üstün bir yaratılışa sahip olduğudur İnsan vücudunun yapıtaşı olan hücre ise aslında insan yapısı hiçbir ürünle karşılaştırılamayacak kadar kusursuz bir tasarıma sahiptir Ancak evrimcilerin yaptıkları varsayımın ne kadar büyük bir aldatmaca olduğunun anlaşılması için hücreyi tuğlaya benzeten bu örnek verilmiştir

Timüste yetişen savunma hücreleri (T hücreleri)
İçimizdeki Fakülte: Timüs
Timüs biyolojik açıdan incelendiğinde, pek bir özelliği olmayan sıradan bir organ gibi görünecektir Ama yaptığı iş göz önüne alındığında, inanılması güç bir durumla karşı karşıya kalınır
Timüste lenfosit hücrelerine bir nevi eğitim verilir Evet, yanlış okumadınız Timüste hücreler eğitim alırlar
Eğitim ancak belirli bir zekaya sahip varlıklara uygulanabilecek bir bilgi aktarımıdır Ancak burada çok önemli bir nokta vardır Burada eğitimi veren bir et parçası yani timüs, eğitimi alan da küçücük bir hücredir Yani her ikisi de şuursuz varlıklardır

İnsan vücudunun savunma sisteminde yer alan organlar
Dahası bu eğitim sonucunda lenfosit hücreleri çok önemli bilgilerle donatılırlar Vücuttaki hücrelerin antijenlerini tanımayı öğrenirler Bu bir anlamda vücuda ait hücrelerin kimliklerinin lenfosit hücrelerine öğretilmesidir Sonunda hücreler oldukça yüklü bir bilgiyle timüsten ayrılırlar
Böylece lenfositler vücutta görev yaparken, kimliklerini öğrendikleri hücrelere saldırmazlar Bunun dışında kalan her hücreye ve yabancı maddeye saldırır ve yok ederler
Timüs, uzun yıllar, evrimci bilim adamları tarafından, körelmiş bir organ olarak görülmüş ve evrimin sözde bir delili olarak kullanılmıştı Oysa son yıllarda bu organın, savunma sistemimizin bel kemiği olduğu anlaşılmıştır Bu durumun anlaşılmasından sonra, timüsün körelmiş bir organ olduğunu ileri süren evrimciler, şimdi aynı organ için tam tersi bir teori ortaya atmışlardır Timüsün önceleri olmadığını, yavaş yavaş evrim geçirerek meydana geldiğini ileri sürmüşlerdir Halen de timüsün diğer birçok organdan daha uzun bir evrim sürecinin sonucunda oluştuğunu savunurlar Ancak timüs olmadan ya da tam anlamıyla gelişmeden, T hücreleri düşmanı tanımayı öğrenemeyecek ve savunma sistemi görevini yerine getiremeyecektir Savunma sistemi olmayan bir insan ise yaşamını devam ettiremez Şu an sizin bu cümleyi okuyor olmanız bile, timüsün, uzun bir evrim süreci içinde değil, ilk insandan beri kusursuz ve eksiksiz olarak yaratıldığının bir kanıtıdır
Çok Yönlü Bir Organ: Dalak
Savunma sistemimizin bir diğer harika elemanı da dalaktır Dalak, kırmızı ve beyaz kısım olmak üzere iki bölümden oluşur Beyaz kısımda üretilen genç lenfositler, önce kırmızı kısma göç ederler ve buradan da kan dolaşımına katılırlar Koyu kırmızı renkte ve midenin yanında olan bu organın yaptığı işlemler, detaylı olarak incelendiğinde, olağandışı bir manzarayla karşı karşıya kalınır Onu böylesine harika ve olağandışı yapan; oldukça zor ve karmaşık olan görevleridir
Dalağın; hücre yapımı, fagositoz, alyuvar depolama ve bağışıklık yapımına katkı gibi çok önemli, önemli olduğu kadar da zor görevleri vardır Kuşkusuz, dalak da, diğer tüm organlarımız gibi yalnızca bir et parçasıdır Ama bir et parçasından beklenmeyecek bir performans ve akıl gösterisi sergilemektedir Hiçbir aksaklığa meydan vermeyecek şekilde tüm işleri organize ederken hiç dinlenmeden çalışmaktadır Gerçekten de dalak, doğumundan itibaren insan için var gücüyle çalışır ve Allah dilediği sürece, görevine aralıksız olarak devam eder
HÜCRE YAPIMI
Ana rahmindeki çocukta var olan kemik iliği, kan hücrelerini üretme görevini tam olarak yapamaz Kemik iliği bu görevi ancak doğumdan sonra yerine getirmeye başlar Peki bu süre zarfında çocuk kansız mı kalacaktır?
Hayır Bu aşamada dalak devreye girer ve sorumluluk alır Vücudun alyuvar, trombosit ve granülositlere ihtiyacı olduğunu anlayan dalak, kendi görevi olan lenfosit üretiminin yanında bir de bu hücrelerin üretimine başlar
Ancak dalak şuursuz bir et parçasıdır Böyle bir sorumluluğu almayı akıl etmek gibi bir kabiliyeti yoktur Ancak insan vücudunu yaratan Allah, dalağı da gerektiğinde kendi görevinin dışında sorumluluk alacak şekilde, buna uygun üretim ve uyarı sistemleriyle birlikte var etmiştir
FAGOSİTOZ YAPIMI
Dalakta bol miktarda makrofaj (temizlikçi hücreler) vardır Bunlar, dalağa gelen kanda bulunan yaşlanmış, bozulmuş alyuvarları ve bir takım bozuk kan hücreleri ile kandaki bazı maddeleri fagosite ederler yani, yutup sindirirler
Burada çok önemli bir kimyasal geri dönüşüm sistemi çalışır
Dalaktaki makrofaj hücreleri, yutmuş oldukları alyuvarların yapısında bulunan hemoglobin maddesini, bilirubine çevirirler Bilirubin daha sonra toplar damar sistemine verilip, karaciğere gönderilir Bu sistemin kuruluş amacı vücuttaki hemoglobinin içerdiği demiri geri dönüştürmektir
Bilirubin dengesi vücudumuz için oldukça ciddi bir önem taşır Çünkü bu konuda yapılacak en ufak bir hatanın bedeli oldukça ağırdır Bunun en güzel örneklerinden biri; bilirubinin belli bir düzeyin üstüne çıktığında sarılık gelişmesidir
ALYUVAR DEPOLAMA
Dalağın maharetleri bu kadarla da sınırlı değildir Dalak belli bir miktar kan hücresini (alyuvarı ve trombositleri) kendi içinde depolar "Depolar" deyince aklınıza depo olarak kullanılabilecek, ayrı bir bölüm olduğu gelebilir Ancak söz konusu olan küçük bir organdır ve görünürde depo olarak kullanabileceği hiçbir yeri yoktur İşte dalak, bu tip durumlarda hacmini büyüterek, alyuvar ve trombositler için yer açar Kimi zaman hastalıklar sonucu büyümüş olan dalağın, depo hacmi de büyümüş olur
SAVAŞA KATKI
Vücutta herhangi bir mikrobik enfeksiyonun ya da bir başka zararlı etkenin oluştuğu durumlarda, vücut bu zararlı düşmana karşı bir savunma saldırısına geçer Bunun için savaşçı hücrelerin çoğalması gereklidir Böyle anlarda dalak, lenfosit yapımını çoğaltır, makrofajların yapımını arttırır Böylece, hastalık durumunda bütün vücutta uygulanan "olağanüstü hal" durumuna dalak da katılmış olur
Bir Başka Üretim Merkezi: Lenf Bezleri
İnsan vücudunda bütün bedene yayılmış bir jandarma ve jandarma istihbarat teşkilatı vardır Bu sistemin içinde nöbetçi jandarmalar bulunduran, gerektiğinde yeni jandarmalar üreten karakollar da bulunur
Sözünü ettiğimiz sistem lenf sistemi, jandarma karakolları da lenf bezleridir Sistemin jandarma erleri lenfosit hücreleridir
Lenf sistemi başlı başına insanın emrine verilmiş bir mucizedir Bu sistem bütün vücuda yayılmış lenf damarları, bu damarların belirli yerlerine yerleştirilmiş lenf bezleri, lenf bezlerinin ürettiği ve lenf damarlarında devriye görevi yapan lenfosit hücreler ve bu hücrelerin içinde yüzdüğü, lenf damarlarında dolaşan lenf sıvısından oluşur
Sistem şöyle çalışır: Bütün vücuda yayılmış olan lenf damarlarının içindeki lenf sıvısı, kılcal lenf damarları çevresinde bulunan dokularla temas eder Bu temas sonrasında tekrar lenf damarlarına dönen lenf sıvısı beraberinde bu dokulara ait bazı bilgileri getirir Bu bilgiler lenf damarları boyunca bulunan en yakın lenf bezine ulaştırılır Eğer dokularda bir düşman hareketi başlamışsa bunun da bilgisi lenf sıvısı aracılığıyla lenf bezine getirilmiş olur
Düşmana ait bilgi incelendikten sonra eğer bir tehlike varsa alarm durumu verilir Lenf bezlerinde hızlı bir şekilde lenfosit ve diğer bazı savaşçı hücrelerin üretimine başlanır
Üretim aşamasından sonra sıra, yeni askerleri savaşın olduğu cepheye sevketmeye gelmiştir Yeni askerler lenf bezlerinden lenf sıvısı yardımıyla lenf damarlarına geçerler Lenf damarlarından da kan dolaşımına geçen askerler savaşın olduğu bölgeye ulaşırlar Bu yüzden enfeksiyon olan bölgedeki lenf bezleri öncelikle şişer Bu o bölgedeki lenfosit üretiminin arttığını gösterir
Şimdi mevcut sistemi bir özetleyelim:
- Bütün vücudu baştan aşağı saran özel bir ulaşım sistemi
- Vücudun birçok bölgesine yerleştirilmiş lenf bezi karakolları
- Düşman askerlerin istihbaratının yapılması
- Bu istihbarat doğrultusunda asker üretimi yapılması
Tek bir parçası bile eksik olsa işlemeyecek olan bu sistemin, zaman içinde aşama aşama gelişerek var olmasına imkan yoktur Örneğin lenf bezleri ve lenfositleri olan ancak lenf damarları yaratılmamış bir sistem işe yaramaz Sistemin çalışması ancak bütün elemanların aynı anda yaratılmış olmasıyla mümkündür
|