08-17-2012
|
#22
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İslam Filozofları
İbn Tufeyl
Endülüslü hekim, hukukçu ve filozof Tam adı Ebu Bekir Muhammed bin Abdal Malik bin Muhammed bin Tufail el Kaisi el-Endülüsi Latin dünyasında Abentofail olarak da bilinir Tanınmış İslam filozoflarındandır
Granada yakınlarındaki Guadiks'de doğdu ve İbn-i Bacce tarafından eğitildi Fas'da vefat etti
İbn Tufeyl'in epistemoloojisinde bilginin imkânı insan ve tabiat ilişkisinden hareketle temellendirilmiş-tir Hay b YoJtzân'dakİ Hay tipi, esasen fizikî varlığıyla tabiatın bir parçası olmakola birlikte algılama ve bilme İmkânlarıyla tabiatı müşahede eden, tabii varlık alaonındaki temel düzen ve işleyiş hakkında düşünen, akıllı bir canlı olarak yeryüzünodeki mevcudiyetini anlamlandıran, gözolem alanı ötesindeki metafizik varlık fikrine varan ve nihayet manevî tecrübeler sayesinde birtakım metafizik bilgilere ulaşan ideal özneyi temsil eder Tabii varolık alanı ise kendisine şuurlu bir bilme etokinliğiyle yönelebilen bu özneye, dayandıoğı düzen ve sürdürdüğü işleyişin fizik ve metafizik yasaları hakkında bilgi sağlayan ontolojik imkândır İnsanın bilgi imkânı ve yeteneklerine gelince ondaki idrakin ilkeosi nefistir İbn Tufeyl'in nefis ve onun bilgi yeteneklerine dair fikirleri İbn Sînâ'nın görüşleriyle büyük bir benzerlik taşımakotadır Filozofun eserindeki kahraman daoima kendi varlığı ile tabii çevresi hakkınoda sorular soran, araştırmacı ruha sahip bir tiptir Hay, tabiatla münasebetinden dolayı ortaya çıkan teorik ve pratik her problemi tamamen şuurlu bir etkinlikle çözmeye çalışırken gelişme psikolojisi çeroçevesinde açıklanabilecek aşamalar kayodeder Duyular, gözlem ve deneyle akıl, Hayy'in teorik gelişiminde vazgeçilmez rolleri olan bilgi vasıtalarıdır Duyularla alogılanan varlık ve olguların süreklilik arzeden özellikleri gözlem ve deney yoluyla adım adım keşfedilir Bu arada pratik aklın icapları olan teknik bilgiye ve hatta -Hay'de utanma duygusunun gelişmesi olgusunda olduğu gibi ahlâkî bilince ulaoşılır Tabiatın bağrında hayatını devam ettirebilmek için çeşitli aletler yapma çaobasının yanında varlığı anlamlandırma gayreti içine giren Hay mantıkî çıkarım yoluyla tabiattaki işleyiş, bütünlük, düozen ve gayenin akledilir ve soyut gerçekoliğine, bütün bu kozmolojik delillerle de yaratıcı Tanrı fikrine ulaşacaktır
İbn Tufeyl, sosyokültürel yönden herohangi bir şartlandırmaya mâruz kalmaodan tamamıyla el değmemiş tabii çevrede her şeyi kendi kendine öğrenen bir kahraomanı kurgulamak suretiyle düşünce sisotemini fıtrat kavramına dayandırmak isotemiştir Ancak İbn Tufeyl, insanın bu orotam ve şartlardaki entelektüel gelişimini ele alırken kaçınılmaz olarak insanlığın katettiği antropolojik gelişim evrelerine de atıfta bulunmaktadır Nitekim İslâm kültüründe zaman zaman derece, aşama ve katmanları ifade etmek üzere kullanıolan yedi rakamının sembolizmi İbn Tuofeyl tarafından Hayy'in gelişim aşamalaorını belirtmek için de kullanılmış, her aşaomanın yedi ve katlarıyla ifade edilen yaşolarda kaydedildiği bir gelişim anlayışı orotaya konmuştur Yedi yaşına kadar süren ilk aşama bedensel ve psikolojik gelişimin başlangıç safhasıdır Yedi-yirmi bir yaş arası, pratik ihtiyaçların karşılanması için amelî aklın sayesinde araçların imal edilodiği çağdır Merak döneminin başladığı yirmi bir yaşla birlikte insan ruhu varlık ve oluşun sırlarını keşfe yönelir Fizikten metafiziğe geçiş bu aşamanın belirgin özelliğidir Daha sonraki safhalarda tam bir aydınlanma ile bilgeliği yakalayabilen insan, en sonunda gerçek mutluluğun hakikatine ereceği manevî tecrübelere ulaşır [70] İnsanın tabii çevresiyle girdiği etkileşim, fıtratındaki bilme ve yapma kapasitelerini aşama aşama gelişotirir Bu epistemolojide gözlem ve deney, fıtratta var olan akıl yürütme kapasitesini harekete geçirmekte, dolayısıyla bilginin oluşumu için akıl da devreye sokulmakotadır Çünkü gözlem ve deney verilerini karşılaştırma ve böylece henüz gözlenomeyen hakkında bir teorik sonuca ulaşoma, her şeyden önce tümevarım denilen akıl yürütme biçimine ihtiyaç hissettireocektir Tüme varmak için sonsuz ölçüde deney ve gözlem yapılamayacağına göre olması gereken zihnî sıçramada sezgi de kaçınılmaz olarak rol oynayacaktır Nihaoyet bir defa tümel kavrama ulaşıldığında bu teorik bilginin tek tek olgulara uyguolanması da tümdengelim yöntemini georektirecektir [71]
İbn Tufeyl, 1106’da Gırnata yakınlarında Vadiü’l-Aş’ta doğdu, 1186’da Merakeş’te öldü İşraki felsefesinin Endülüs’teki en önemli temsilcilerinden biridir Uğraştığı ve önemli eserler verdiği başlıca konular tıp,felsefe ve gökbilimdi Günümüze ulaşan ve bütün dünyada tanınmasını sağlayan eseri ise Hayy bin Yakzan ya da diğer adıyla Esrarü’l-Hikmeti’l-Meşrikiye’dir Dünya da felsefi romanın ilk örneği ve ilk “robinsonad” olan Hayy bin Yakzan, 14 yüzyıldan başlayarak dünyanın bütün belli başlı dillerine çevrilmiş, başta Robinson Crusoe’nun yazarı Daniel Defoe olmak üzere birçok Batılı sanatçı ve düşünürü etkilemiştir İbn Tufeyl’in yaşadığı dönemde (12 y y ) özellikle Endülüs’te pozitif bilimlerin yanında beşeri bilimler oldukça ilerlemişti Ortaçağ Hıristiyan batı dünyasının aksine İslam-Endülüs toplumunda bilimsel bilgilerin Kur’an la uyuşacağına dair bir inanç vardı Bu nedenle Endülüs’te gayri müslimlerin bilime olan katkılarına sırt çevrilmemekle birlikte Kur’an da ki hakikatler çerçevesinde bilime katkılar yapılıyordu Özellikle tasavvuf alanında oldukça ilerlemiş olan Endülüs toplumu İbn Arabi gibi mutasavvıflar yetiştirmiş ve bunların görüşlerinin etkisinde kalmıştır Filozofların temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim'e göre Allah’ın ilk yaratığı, yaratığın tohumu olan “akl-ı evvel” veya Tasavvufî ifadesiyle, "Nur-u Muhammedî"; son yaratığı ise bu tohumun sahibi olan “Hazreti İnsan” dır Yaratığın amacı insandır ve insan da kendisinde olan nefhay-ı İlâhi, ilahi nefes, nedeniyle en şerefli mahlûktur İnsan, vücuduyla maddi dünyaya, ruhu ile de manevi dünyaya bağlıdır İnsan, yeryüzünde Allah’ın temsilcisidir ve yaratılmış her şey insanın kullanımına tabii kılınmıştır Bu temsilciliğin sorumluluğu da bütün insanlığa aittir Bütün insanlık; her insanın kendisinde mevcut potansiyele ve olanakları harekete geçirmek ve onarlı gerçekleştirmek fırsatına sahip olduğunu göstermek gibi bir kolektif sorumluluk altındadır
|
|
|