| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Türkiye'deki Laiklik Sömürge Modelidir 
 
              
 Türkiye, laikliğin Fransa'daki modeli değil, Paris'in sömürgesi Cezayir'de uyguladığı laiklik modelini aynen almış
  
 
 
 Cuma, 14 Mart 2008 07:47
 
 Türkiye'deki katı laiklik modeline ilham kaynağı olarak genelde laikliğin anavatanı Fransa'daki laiklik gösterilir
  Oysa Fransızların ünlü Milli Bilimsel Araştırmalar Merkezi (CNRS)'inde Ortadoğu ve Türkiye uzmanı olarak çalışan Pierre-Jean Luizard, Türkiye ve Fransa'da uygulanan laiklik modellerinin aslında birbirine benzemediğini ileri sürüyor  
 
 Fransa'nın dinle devleti ayırdığını, Türkiye'nin ise dini kontrol altına aldığını belirten Fransız akademisyen, Türkiye'nin, Fransa'daki modeli değil, Paris'in sömürgesi Cezayir'de uyguladığı laiklik modelini aynen aldığını savunuyor
  Fransa'daki laiklik tartışmalarına geçtiğimiz günlerde çıkan "İslam Topraklarında Otoriter Laiklikler" isimli kitabıyla katılan Luizard, Türkiye'deki otoriter laikliğin miadını doldurduğunu ileri sürerek son yıllarda yaşanan çatışmaları, "hiçbir başarı şansı olmayan artçı dalgalar" olarak değerlendiriyor  CNRS'in Paris'teki Laiklik ve Din Sosyolojisi Grubu'nda çalışan Luizard'e göre, Türkiye'de laiklik sorununun arkasındaki asıl sorun, eski ve yeni elitler arasında yaşanan değişim meselesi  Fransız akademisyen, Türkiye'de artık geriye dönüşün pek mümkün olmadığını düşünse de Sovyetleri örnek vererek "intihar" girişimleri olabileceği konusunda uyarıyor  Luizard ile, Paris'in laiklik açısından en sembolik yerlerinden birisi sayılabilecek 20  Paris'teki Gambetta Meydanı'nda Fransa ve Türkiye'deki laiklik uygulamalarını konuştuk   
 
 Fransa'dan, laikliğin anavatanından baktığınızda, Türk laikliğini nasıl görüyorsunuz?
 
 
 Fransa'da sık yaptığımız bir hata var
  Türkiye'deki ve dünyadaki laiklikleri Fransız laikliği gibi yorumluyoruz  Örneğin, AKP'nin İslam-devlet ayrımını tehlikeye atma riski var deniyor  Açık bir şekilde, Türkiye'de böyle bir ayrımın olmadığını bilmiyorlar  Laiklik, ama din-devlet ayrımı olmadan  Türkiye'deki laikliğin, Fransız laikliğiyle çok az benzerliği var  Bu, daha çok sömürge benzeri tarihiyle ilgili  Türkiye hiçbir zaman sömürge olmamışsa da, 1920'lerde yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı  Laiklik, yeni Kemalist elitler için kazanan güçlerin değerlerini taklit etme aracı oldu  Anglo-Sakson tarzı sekülerleşme de vardı  Fakat, Kemalist elitler, Osmanlı geçmişiyle sert bir kırılmaya ihtiyaç duyuyordu  Ve bu Anglo-Sakson sekülerizmi yeterince sert değildi  Fransa model alındı  Çünkü, Fransa'da laik ve Katolik olarak "iki Fransa arasında" savaşa yol açan bu laiklik, Osmanlı geçmişiyle kırılmayı sağlayan bir modeldi   
 
 Peki, Türk laikliğini ilham kaynağı Fransız modelinden farklı kılan unsurlar neler?
 
 
 Türkiye'de Cumhuriyet'in ilanından sonra çok şiddetli bir laikleşme süreci yaşansa da, din tamamen atılmadı
  Tam tersi İslam'ın devletleştirilmesi ve millileştirilmesi gerçekleşti  Diyanet, ardından imam hatipler ve ilahiyat fakülteleri açıldı  Atatürk, dindar değildi fakat kısa sürede dini yok edemeyeceğini anladı  Ve çözüm olarak dini kontrol eden devlet kurumları kuruldu  Cemaatler ve tarikatlar kapatıldı  Yok edilemeyen din, kontrol edilmeliydi   
 
 Türkiye'deki otoriter laiklikle, Fransa'da 1905 öncesindeki kilise ve din karşıtı laikliği karşılaştırmaya çalışsak bile, bunun sınırları var
  Mesela Mustafa Kemal'le Emile Combes'u karşılaştırdığımız zaman; Mustafa Kemal, Cumhuriyet'in dini kontrol etmesi gerektiğini düşünürken, Combes, din ve devlet arasındaki kordonu tamamen kesmek istedi  Katolikliği, Fransa'nın resmî dini yapmak istemedi  Ama Mustafa Kemal, sadece yeni bir devlet değil aynı zamanda yeni bir İslam da oluşturdu  AK Parti, bu reformist ve modern İslam'ın çocuklarıdır, Osmanlı döneminin değil   
 
 Türkiye'de otoriter Kemalist laiklik döneminin, Menderes'le başlayan demokratikleşme süreciyle sona erdiğini düşünüyorum
  Bu artık herkes tarafından görülüyor  Türk İslam sentezi Özal döneminde neredeyse resmî görüş oldu  Özal; iktidarı paylaşmamak için laikliği kullanan elitlere karşı, toplumun içinden çıkan değerleri, demokrasi ve çoğulculuğun en sağlam temelleri olarak öne çıkardı   
 
 Otoriter laiklik öldü diyorsunuz, peki 28 Şubat süreciyle başlayan dönemdeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
 
 Bunlar, hiçbir başarı şansı olmayan artçı mücadeleler
  Bir kasılma var  Fakat, Türkiye'nin bugün 1980'lere geri dönmesi çok düşük bir ihtimal  Ordunun içerisinde, intihara kalkışan kesimler olabilir  Fakat, bu yönde bir girişimin ümitsiz olduğunu düşünüyorum  Otoriter laik kesim, AB'nin çekiciliğiyle, Türk sivil-toplumunun arasında kaldı  Anlık bir geriye gidiş olsa bile, ki bu hâlâ mümkün; çünkü iktidarı savunurken bazen intihar eylemlerine sürüklenebiliyoruz  Sovyetler Birliği'nde, Gorboçov'a karşı yapılan darbe girişimi, her zaman geriye dönüş isteyen aydınlanmışlar olduğunu ortaya koymuştu  1930-1940'lı yıllardan kalma laiklik düşüncesi üzerinde bir kasılma yaşansa da, böyle bir girişimin başarılı olma şansı bulunmuyor  Bu elitler de bunun farkında   
 
 Bu bağlamda laikler ve liberaller arasındaki bugünkü çatışma, gerçeği yansıtmıyor
  Problemin kökü, artık laikliğin savunulması değil  Bugün, 1920-1930'ların laiklik kurallarını getirecek bir askerî darbenin olacağını düşünmüyorum  Asıl problem, bugün iktidarı elinde bulunduran elitlerin değişimi konusu  Otoriter laiklik sona ermiş olsa da, bu elitler iktidarı tekellerine alırken laikliğin ulus-devlet ile birlikte gittiği siyasî bir yapı tarafından destekleniyorlar  Bu, laik elitlerin en büyük kozu  Bugün, Türk halkının büyük bir kısmı AK Parti'nin iktidara gelmesiyle laikliğin tehlikede olmadığını düşünüyor; fakat diğer yandan ulusal birliğin korunması çok önemli bir konu  Problem, otoriter laiklikle, etnik olarak homojen Türkiye fiksiyonunun devamı arasındaki ilişki  İkisi birlikte gidiyor   
 
 Peki, Türk kamuoyunun, otoriter laik kesim olarak adlandırdığınız kişiler tarafından ortaya konan, ulusal birliğin Kurtuluş Savaşı sırasındaki kadar tehlikede olduğundan yola çıkarak oluşturduğu harekete kitlesel destek vermemesini nasıl açıklıyorsunuz?
 
 
 Evet, bir yandan bir demokratikleşme süreci var
  Ve liberal elitler, otoriter laiklerin safında yer almadı  Yeni taşralı ekonomik elitlerin güçlü baskısı, AB'nin desteği    Hepsi aynı yönde gidiyor  Ortaya konan tehdit senaryolarına rağmen AK Parti'nin seçimleri kazanması, halkın laikliği tehlikede görmediğini ortaya koyuyor  Fakat diğer yandan, Türk halkının büyük bir kısmının Kürt ve Ermeni sorununun tanınmasına karşı olduğunu düşünüyorum   
 
 Peki, Türkiye'deki çatışma ortamı hep sürecek mi? Türkiye ne zaman normalleşir?
 
 
 Bu konuda çok iyimser değilim
  Çünkü, ben hâlâ laiklikle, laikliğin her türlü demokratik süreci engellenin meşrulaştırılması arasında yakın bir bağın olduğunu zannediyorum  Ve Türk ulus-devleti hâlihazırda ilerleme istemiyor   
 
 Bu bağ bir paradoks
  Bana göre, otoriter laiklik ve Türk-ulus, devletin ayrılamaz bir çiftti  Laiklik konusunda liberal bir değişim yaşansa bile aynı dönüşümün ulus-devlet konusunda olması zor görünüyor  Otoriter laik elitler de tam buraya oynuyorlar  AK Parti'ye özellikle Kürt sorununda tuzak kuruyorlar  Kürt sorununda AKP, askerlerin gözetimi altında  Bu konuda sıkışmış durumdalar  Bu alanda, otoriter laik elitler, kamuoyunun büyük desteğini alabilirler   
 
 Ne zaman biter?
 
 
 Laiklik, artık, eski ve yeni elitler arasında iktidar kavgası etrafında bir araç olarak kullanılmadığı zaman
  Bugün, İslamcı bir kökten gelen bir partinin din-devlet ayrımı için mücadele etmesi ilginç bir paradoks  Türkiye'de her iki kesimde de çelişkiler var  AK Parti, devletin din üzerindeki kontrolünden faydalandı   
 
 Otoriter laiklikle ulus-devlet arasındaki ilişkinin, laikliğin daha liberal bir yapıya doğru gitmesini engelleyebileceğini düşünüyorum
  Çünkü, tam ayrılma olsa, devlet cemaatlere otonomi verse, o zaman Âlevilere ve herkese vermek lazım  Şimdilik bu durumun çok uzağındayız   
 
 Türkiye'de kimlikler yeniden diriliyor
  Âleviler şimdiye kadar Kemalist laiklerdi, şimdi Âlevi elitlerin artan büyük bir kesimi, inançlı olmasa bile, Irak'taki gibi inanç ve cemaat üzerinden söylem geliştiriyor  Türkiye'de otoriter Kemalist dönemde yasaklanan, üstü örtülen dinî ve etnik kimlikler tekrar gün yüzüne çıkıyor  Türkiye'nin demokratikleşmesi, önce otoriter laikliği bitirdi, şimdi de Türk birliğini riske ediyor  Çünkü, Türkiye'nin homojen olmadığını kabul etmeden demokratikleşme düşünülemez   
 
 Batı'nın laiklik tartışmalarında sürekli eleştirdiği Diyanet'in, bugün bazı Avrupa ülkeleri tarafından model alınmaya başladığını görüyoruz
  Ne oldu? Şimdi, işler tersine döndü, Fransa laiklikte Türkiye'yi mi model almaya başladı? 
 
 Evet, ama sömürge konteksinde
  Sarkozy'yi de bunun için suçluyoruz: Fransa'daki İslam'ı, Fransız sömürgesindeki Cezayir'de İslam'a davranıldığı gibi ele alıyor  Yani, İslam'ı kontrol etmek lazım  İslam tehlike olarak görülüyor  Denetim altına alınmalı  Bundan dolayı, bu bağlamda Türkiye'de de sömürge unsurlarının görüldüğünü söyledim  Fransız Cezayir'inde din ve devleti ayıran 1905 laiklik yasası Müslümanlara uygulanmadı  Halbuki, Cezayir (diğer sömürgelerden farklı olarak  Ali İhsan Aydın) Fransa'nın bir toprağı olarak görülüyordu  Bütün Fransız yasalarının uygulanması lazımdı  1905 yasası, Hıristiyanlara ve Yahudilere uygulandı, fakat Müslümanlara değil  Neden? 'Dikkat, eğer Müslümanları kendi işlerini kendilerinin yapmalarına izin verirsek, İslamcı hareketlerle karşı karşıya geleceğiz  ' diyen en savaşçı laiklerdi  Bugün, Fransa İslam Konseyi'ndeki ve Kemalist elitlerdeki mantık da aynı: Cemaatleri, halk İslam'ını, tarikatları bastırmak lazım  İslamî söylem devletin tekelinde olmalı  Türkiye'deki laiklik, sömürge modeli  Mustafa Kemal'in, din ile ilgili söylemine bakarsanız, sürekli medeniyetten bahsettiğini görürsünüz  Ve, Fransa'da da laik okulun kurucusu Jules Fery'ninkiler başta olmak üzere sömürgeciliği meşrulaştıran söylemlere baktığınız zaman neredeyse kelime kelime aynı söylem: Dinin modernleştirilmesi ve reforme edilmesi lazım  Devletin kontrolünde olmalı  Mustafa Kemal de, İslam için aynı şeyleri düşünüyordu  Ama bir dini "medenî" yapmak için, onu serbest bırakamayız  Devlet denetiminde olmalı anlayışı  Fransa'nın sömürgesi Cezayir'de uygun gördüğü bu laiklik uygulaması, İslam dünyasında Nasser, Burgiba ve Baas tarzı yönetimler için model oldu  Türk ve sömürge modelini uyguladılar  Bugün birçok İslam ülkesinde, halkların İslam üzerinden kendini ifade etmesi, devletlerin oluşturduğu bu İslam tekeliyle açıklanabilir   
 
 Kaynak: Ali İhsan Aydın / Zaman
 
 |