Şengül Şirin
|
Cevap : Descartes Rene (1596-1650)-Fransız Düşünür Ve Bilim Adamı
YAPITLARI VE FELSEFESİ;
Descartes,1629-30"da kaleme aldığı ama,yayımlanmasını düşünmediği için yarım bıraktığı Regulea ad directionem ingenii ( Aklın İdaresi Hakkında Kurallar,1945,1962) adlı denemesinde yöntem üzerine ilk görüşlerini geliştirdi Burada Skolastik felsefenin bilginin bilinen nesnenin yapısına göre farklı türlere ayrıldığı görüşünü yadsıyordu İnsanın bilme yetisinin ,neyi bilirse bilsin hep aynı kaldığına göre,tek bir temel yapısı olmalıydı Bilgide önemli olan,başkalarının kanıları değil,açık ( clara ) ve seçik ( distincta ) biçiminde kavradığımız ya da kesinlik taşıyan sonuçlardı Bilgide yöntemden vazgeçilemezdi
Bilgi yönteminin birçok ilke ve kuralını ortaya koyan Regulae"deki temel düşünceler,düşünürün en ünlü yapıtı Discours de la methode pour bien conduire sa raison et chercher la verite dans les sciences"da (1637;Usul Üzerine Nutuk,1928/Aklını İyi Kullanmak ve Bilimlerde Doğruyu Bulmak İçin Metot Üzerine Konuşma ,1944,1984)olgunlaştı Bu başyapıt ilk kez Fransızca ve yazar adı verilmeden basılmıştı yedi yıl sonra Latince çevirisi ve yazarının adıyla yeniden yayımlandı Descartes'ın Geometrie ( Geometri),Dioptrigue (Işık Kırılması) ve Meteores ( Göktaşları)adlı yapıtları da Discours"un eklerini oluşturuyordu Descartes 1641 ve 1642 "de iki Latince basımı,1647"de de Fransızca çevirisi yayımlanan Meditationes de prima pihilosaphia"da ( İlk Felsefe Üzerine Metafizik Düşünceler,1942-1967) Discours"un dördüncü bölümünde yer alan metafizik kuramını daha da inceltilmiş biçimde sundu 1644"te yayımlanan Principia philosophiae ise ( Felsefenin İlkeleri,1943,1983) bütün doğa olaylarını mekanik ilkelere dayalı tek bir sistem içinde açıklamayı amaçlıyordu 1645"te yazmaya başladığı ve 1649"da yayımladığı Les Passions de I"Amme"da ( Ruhun İhtirasları ,1972) etik görüşlerini özetlemeye çalıştı bu amaçla beden-ruh ikiliğine ve etkileşimine ilişkin kuramını sergiledi
Descartes"in metafiziğinin temelini oluşturan "yöntemli şüphe"nin amacı,tümdengelime dayalı matematiksel yapılar gibi bilginin temellendirilebileceği apaçık önermelere ulaşmaktı Bu önermeler hiç şüphe edilemeyecek ölçüde açık ve seçik olmalıydı Açık ve seçik doğrulara erişebilmek için,zihne şüphe edilemeyecek ölçüde doğru gözükmeyen hiçbir şeyi doğru saymama ilkesinden yola çıkılmalıydı Bu yöntemin amacı yasalara ya da devlete karşı çıkmak değildi Descartes"ın tek kaygısı " kendi zihnini yenileyebilmekti " Ama düşünür "evini altüs etmeden önce geçici bir barınak da sağlamalıydı " ve bunun için kendisine dört "geçici ahlak" ilkesi belirlemişti
1- Yasalara ve geleneklere uymak Tanrı"nın lütfuyla ona daha çocuklukta
öğretilen dine bağlı kalmak hep en ılımlı görüşlerin peşinden gitmek
2- Davranışlarında kararlı olmak
3- Talihi değil,her zaman kendini yenmeye,dünyanın düzenini değil,kendi
arzularını değiştirmeye çalışmak
4- Usunu ve bilgisini sürekli geliştirmek
Yöntemi şüphe,ister duyu verilerine ,ister usavurmaya dayansın,bütün kanı ve düşüncelerden şüphe edilebileceğini gösteriyordu Ama yöntemli şüphe sonuna kadar götürüldüğünde,başlı başına bu şüphenin kendi kendisinin varlığına tanıklık eden,şüple edilemez bir olgu olduğu ortaya çıkıyordu Şüphe eden kişi şüphe ettiğinden şüphelenemezdi şüphe etmek,ise düşünmek,düşünmek de var olmak demekti Descartes,böylece ünlü önermesine ulaşıyordu Cogito,ergo sum ( Düşünüyorum,öyleyse varım ) Bütün felsefenin ve bütün bilgilerin oturtulabileceği sarsılmaz temel,ilk apaçık doğru buydu İnsan,bedeninin varlığından da şüphe edebilirdi ama bu durumda bile var olduğundan şüphe edemezdi çünkü başka nesnelerin varlığından kuşku ederken de düşünüyordu ve düşünmek için var olmak gerekirdi Öyleyse düşünen varlık,benlik ya da ruh ,bedenden bütünüyle ayrıydı ve onsuz da var olabilirdi ruh,bütün yapısı ve özü düşünme olan bir tözdü Descartes"in ruh-beden ikiliği kuramı,yöntemli şüphenin izlediği yolun kaçınılmaz ,mantıksal sonucuydu
Descartes,ulaştığı ilk apaçık doğrunun oluşturduğu temel üzerinde öteki doğruları yeniden oturtmaya girişirken insan zihnindeki kavramları doğuştan gelenler ( ideae innatae),duyular aracılığıyla dışardan gelenler (iadeadventitiae) ve "benim yapmış olduğum idea"lar ( idea a me ipso factae) biçiminde üçe ayırıyordu Matematiğin kavramları gibi birinci tür kavramlar her zaman açık ve seçikti öteki iki türe girenler ise her zaman bulanıktı Tanrı yani yetkin,kusursuz varlık kavramı birinci tür kavramlar arasındaydı Çünkü şüphe etmek,kusursuz olmamak ve kusursuz olmadığını bilmek demekti dolayısıyla kusursuz,yetkin varlık kavramı ne insan zihninin ürünü olabilir ne de duyulardan kaynaklanabilirdi bu kavram ancak yetkin,insan zihninden üstün bir varlık tarafından zihne yerleştirilmiş olabilirdi Bu,Descartes"a göre Tanrı"nın varlığının ilk kanıtıydı Descartes"ın gene yetkinlik ve sonsuzluk kavramlarına başvurarak öne sürdüğü öteki iki kanıt da şunlardı;
1- Düşünce,bir yetkinlik kavramı taşıdığına göre,varlığı daha yetkin bir
varlıktan değil de kendisinden kaynaklansaydı kendisi yetkin bir varlık,
yani Tanrı olmalıydı
2- Mutlak yetkinlik kavramı,var olmayı bir öznitelik olarak içerirdi çünkü var
olmak da bir yetkinlikti Var olma özniteliğini taşımayan bir yetkinlik düşünü-
lemezdi Dolayısıyla insan düşüncesinin kusursuz,yetkin varlık kavramını
taşıması o varlığın gerçekten var olduğunun yeterli kanıtıydı Bu son kanıt,
gerçekte,11 yüzyılda Anselmus"un ortaya attığı onotolojik kanıta dayanı-
du
Kaynak;AnaBritannica cilt 10 frmsinsi net için derlenmiştir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|