08-16-2012
|
#18
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanli’Da İstihbaratçilik -Osmanli’Nin Mgk’Si
İTTİHAT TERAKKİ DÖNEMİNDE İSTİHBARATÇILIK
Sultan II Abdülhamid Han’ı tahttan deviren İttahat ve Terakki Fırkası yönetimi ele alırken, çekirdek devlet yapısında bir değişikliğe gitmemiş ama yeni üyeler atamıştır
Yeni üyelerle yetinmeyen İttihat ve Terakkiciler, “kutsal devlet” geleneğini en şiddetli hale getirenler olarak tarihe geçmişlerdir Aynı zamanda bir İttihatçı olan Hüseyin Cahit Yalçın, “cemiyetin ruhunun kuvvet teşkil etmesi ise bir nevi din ve mezhep, adeta bir tarikat mahiyetini almasından ileri geliyordu ” Diyerek varılan mistik ve “şizofrenik” boyutu gözler önüne seriyor
İttihatçılar, bu mistik düşünceden hareketle kendilerine ilahi bir imtiyaz tanımakta bir beis görmemişlerdir Ancak bu imtiyaz tanıma, toplumdaki içten içe kaynamaya bir çare olmamıştır Ülkenin her yerinde isyanların ayak sesleri gelmektedir Kurdukları hafiye teşkilatı da bu sonu engelleyememiştir
Türk siyaset ve devlet hayatında önemli bir yere sahip olan ve Cumhuriyet Türkiyesinin doğmasında büyük katkıları olan Teşkilat-ı Mahsusa hakkında bugüne kadar derli toplu bilgiler ortaya konmadı Adriyatik’ten Orta Asya steplerine, Hint yarımadasından Sumatra’ya kadar dünyanın birçok yerinde cirit atan bu teşkilat hakkında ortada net bir bilgi bulunmaması, aslında bu teşkilatın ne kadar gizli bir faaliyet gösterdiğinin önemli bir delilidir Teşkilatın kurucuları ve aktif üyelerinin hatıratları dışında, örgütün bugüne kadar nerede, ne yaptığı kesin olarak bilinmemektedir
Modern istihbaratçılık faaliyetlerinden de öteye geçen Teşkilat-ı Mahsusa, bazen milis kuvvet olarak, bazen de düzenli ordu halinde karşımıza çıkar Her yerde var ama hiçbir yerde net değil İşte bütün bunlar, bu örgütün ne kadar güçlü olduğunu göstermeye yeterli delildir
Örgütün yekvücut bir ideolojiye sahip olmaması ve birçok fraksiyonun bulunmasının yanı sıra, özellikle asker-sivil çatışmasına sahne olması, eko-politik net bir görüşünün olmayışından dolayı tarihin tozlu rafları arasında yerini almaya mahkûm olmuştur O kadar güçlü olmasına rağmen, temel konularda çözüme ulaşamamasının nedeni idealist üyelerinin fikir birliği içinde olmamasından kaynaklanmaktadır
Rumeli’de çarpışan örgütün, aynı andan Hint yarımadasında, Buhara’da komitacılık faaliyetleri yürütmesi, Afganistan’da yeni cepheler oluşturması, Doğu Türkistan’da Türkçülük akımının tohumlarını atması bu örgütün gücünün delillerindendir
Teşkilat-ı Mahsusa’nın bu kadar güçlü olmasın rağmen istediği sonuçları elde edememesinin diğer bir nedeni de hemen hemen bütün üyelerinin idealizmi bir türlü aşamaşıp akılcılığa yönelmemesidir İdealizmi tek rehber edindiğinden dolayı her Müslüman ve her Türk’ün bulunduğu yerde işgalcilere karşı cephe almış ve o muazzam gücün parçalanmasına sebep olmuştu Ve malum dramatik son, her idealist örgütte olduğu gibi Teşkilat-ı Mahsusa’nın da yakasına yapışacaktı
Aşağıda okuyacağınız satırlar, yaklaşık 50 civarında örgüt mensubunun hatıratlarından ve örgüt hakkında yapılan araştırmalardan derlenmiştir Hatıratların yanı sıra, günün basın taramalarından da faydalanılmıştır
Teşkilat-ı Mahsusa, fark edilmesi güç, göze çarpmayan gizli bir örgüttü İkinci Meşrutiyet dönemi hakkındaki kitapların çoğunda teşkilatın isminin bulunmamasına yol açan bu gizlilik perdesine rağmen, teşkilatın şöhreti pekiyi değildi Dünya Savaşı’nın sonuna gelindiğinde II Abdülhamid’in hafiye sistemi gibi, kimi yüksek mevkili Osmanlı bürokratlarının zihinlerinde bile adı kötüye çıkmıştı
Teşkilat-ı Mahsusa hakkında daha fazla şey öğrenmek amacıyla yapılan ilk girişimlerden biri, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından(30 Ekim 1918) kısa bir süre sonra gerçekleşti İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Osmanlı Devleti’nin yönetimini fiilen kontrol altında tuttuğu 1913-1918 dönemi boyunca izlediği politikaların ve yaptığı eylemlerin araştırılması için 1918 Kasımı’nda Osmanlı Meclisi Mebusan’ın açtığı bir soruşturmanın yan ürünüydü söz konusu girişim Bu soruşturma, mütareke devri Osmanlı yönetiminin eski İttihatçı itibarını yok etme ve İttihatçıların kalan politik gücünü ortadan kaldırma girişiminin bir parçasıydı
Özel soruşturma komisyonlarından birinin, Beşinci Komite’nin görevleri arasında Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın müttefiki olarak savaşa nasıl girdiği üzerinde özellikle durarak İttihatçıların savaşı idare yöntemini incelemek de bulunuyordu Beşinci komite, on bir kişinin tanıklığına başvurdu Bunların hepsi de İttihatçı nazırlardı Ancak Komite soruşturmaları devam ederken, Enver, Talat ve Cemal Paşalar İstanbul’dan çoktan kaçmışlardı Beşinci komite, Cemiyet’in lider kadrosunun daha alt kademelerinde bulunanlarla yetinmek zorundaydı
Beşinci Komite’nin başkanı tarafından her bir tanığa sorulan on sorudan biri Teşkilat- Mahsusa ile alakalıydı Bu soruda, İttihatçı hükümetin, anayasaya karşı çeşitli suçlar işlemek üzere eşkıya ve çeteci gruplarla iş birliği yaptığı ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın bu gruplardan biri olduğu iddia ediliyordu Bu soru muhtemelen teşkilatta kamuoyu önünde ilk değinme olduğu ve sorguya çekilen kişiler de sorumlu mevkilerde bulundukları için, bunlardan bazılarının tanıklıklarını daha yakından incelemek ilginç olacaktır
|
|
|
|