|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanli’Da İstihbaratçilik -Osmanli’Nin Mgk’Si
VARLIĞINI HERKES BİLİYOR AMA KİMSE BİLMİYOR
Cavit Bey ( Maliye Bakanı) Teşkilatı Mahsusa hakkındaki soruya, bunun gizli bir askeri grup olup kabine kararıyla kurulmuş bir örgüt olmadığı cevabını vermiştir Halil Bey (Menteşe, Dış İşleri Bakanı) kendisini sorguya çekenlere teşkilatın ne olduğunu sormuştur Böylece Halil Bey teşkilattan habersiz olduğunu iddia ediyordu
1913-1917 yılları arasında sadrazamlık yapan Sait Halim Paşa ise, Teşkilat-ı Mahsusa’nın ordunun bir parçası olduğu ve kendi makamının sorumluluk alanı içinde bulunmadığı şeklinde ifade verdi
Konu ile ilgilenen tarihçilerin iddialarına göre, Sait Halim Paşa’nın teşkilatın faaliyetleri üzerinde pek bir bilgisi yoktu Çeşitli nazırların teşkilatı eleştirmiş olmasın rağmen, bunun kabinenin tartışabileceği bir mesele olmadığına işaret etti Kendisinin kişisel olarak teşkilatı onaylamadığını belirtti ve Enver Paşa’dan teşkilatı dağıtmasını tekrar tekrar istediğini iddia etti Sadrazamlığın Teşkilat-ı Mahsusa üzerinde hiçbir bütçe kontrolü yoktu Çünkü Sait Halim Paşa’ya göre, Harbiye Nezareti’nin kendine ait geniş parasal kaynakları mevcuttu
İsmail Canbolat, eski Dahiliye Nazırı(İçişleri Bakanı) olduğu için yer altı faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olması teorik olarak gereken bir kişiydi, ancak Teşkilat-ı Mahsusa’nın iç güvenlikle değil, dış güvenlikle ilgili olduğunu iddia etti Ahmet Şükrü Bey’in (Milli Eğitim Bakanı) bildiği tek şey, Teşkilat-ı Mahsusa’nın ordu komutanlarının ve Harbiye Nazırı (Milli Savunma Bakanın)’nın ilgilendiği özel bir örgüt olduğuydu İbrahim Bey (Adliye Nazırı) de, örgütün kabineyle hiçbir ilgisi bulunmayan askeri bir mesele olduğu konusunda önceki tanıklarla aynı fikirdeydi Kalan tanıklar ise örgütün varlığından tamamen habersiz olduklarını belirttiler
Oturum tutanaklarında Teşkilatı Mahsusa’ ya ilişkin kısa ve dağınık değinmelerden anlaşılıyor ki, soruşturma komitesinin üyeleri de, ifadesine başvurulan kimseler de örgüt hakkında pek fazla şey bilmiyordu Beşinci komite, soruşturma sırasında tanıkların bildiklerini söylemeleri ihtimalini göz önünde bulundursa da, Enver, Cemal ve Talat paşaların ifadeleri olmadan eldeki resmi kayıtlara dayanarak eski nazırlarla teşkilat arasında bağ kuramazdı Eşref Kuşçubaşı bu kabine üyelerinin birçoğuna, kendi deyişiyle “güvenilmez” oldukları için, Teşkilatı Mahsusa hakkında bilgi verilmediğini defalarca dile getirmiştir
Hem sorguyu yürütenlerin, hem de ifadelerine başvurulanların bilgisizliklerine rağmen, oturumlarda Teşkilatı Mahsusa hakkında toplanan bilginin bir kısmı esas olarak doğrudur Ancak soruşturma, teşkilatın faaliyetlerinin netliği ve kapsamına pek ışıt tutmamıştır
Toplanan verilere göre teşkilat,
1)Çete savaşı, casusluk, karşı-casusluk ve propaganda faaliyetlerinde bulunan belirsiz büyüklükte, gizli, oldukça kötü şöhretli bir gruptu;
2)Harbiye Nezareti dışında hiçbir hükümet dairesiyle ilgisi yoktu;
3)Düzenli ordu bütçesinin dışında bol miktarda parasal kaynak elde ediyordu Gerçi bu bilgiler Teşkilatı Mahsusa’nın gerçekte ne yapacağını açıklığa kavuşturmuyor, ama bu gizemli örgütün analizinin ele alınan sorunla ilintili olduğunu gösteriyordu
TEŞKİLATIN DOĞUŞU
Teşkilatı Mahsusa’ nın doğuşu, Enver Paşa’nın Harbiye Nazırı ve Osmanlı Ordusu Başkumandan Vekili olmadan önce kurduğu resmi olmayan bir örgüte dayanmaktadır Söz konusu örgütün amacı, imparatorluk içindeki ihanet, imparatorluk dışındaki saldırı gibi birtakım dikenli sorunlarla uğraşmaktı Enver Paşa, bu örgütü, bilinçli olarak, devletin bilinen politik, askeri ve mali organların dışında kurmuş, kendisine ve politikaların kayıtsız şartsız bağlı ajanlarla kadrosunu oluşturmuştur Dolayısıyla, Enver Paşa’nın bakış açısından, örgütün faaliyetleri, normal hükümet denetiminin bunaltıcı kısıtlamaları ve kamuoyu önünde hesap verme zorunluluğu altında değildi
Ancak, yönetim mekanizmasında partisinin kontrolü göz önüne alınırsa, niye böyle çapraşık yollara başvurma gereği duyduğu hemen anlaşılmaz 1913’te fiili eylemleriyle ortaya çıkan Teşkilatı Mahsusa, resmi belgelere 5 Ağustos 1914’te geçer Bu belgeye göre Sultan V Mehmet Reşat, İttihatçı subayların Veteriner Albay Rasim Bey’i teşkilatın başkanı olarak tayin eder Ve Teşkilat tümü ile Harbiye Nazır’ına, yani Enver Paşa’ya bağlıdır
Avrupa devletleri savaş zamanında sık sık düzensiz yardımcı kuvvetler kullanmışlardır Osmanlı İmparatorluğu, bu dönem boyunca sürekli savaşta olduğu ve aynı zamanda yaşanan iç isyanlardan dolayı, Enver Paşa, gizli bir yarı-askeri örgütün, Osmanlı Devleti’nin birliğini ve toprak bütünlüğünü koruyacağına inandığı politikaları uygulamasında yardımcı olacağı görüşündeydi
Enver Paşa, bu örgütü kullanırken, anlaşılan, politikasının başarısızlığa uğramasındaki sorumluluğunun bir kısmından kurtulacağını düşünmüştü Tatsız veya başarısız faaliyetlere Harbiye Nezareti’nin açık denetimden çok uzakta bulunan eşkıya çetelerinin işi denebilirdi Üstelik İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tepesindekiler, pek çok devlet kurumunun, özellikle Meclis-i Mebusan’ı, bu kurumlarda temsil edilen belirli etnik gruplar Osmanlı Devleti’nin kimliğini korumaya yönelik en iyi yola ilişkin Cemiyet görüşüne katılmadıkları için, fesat yuvası sayılıyorlardı Aslında, kimi mebuslar, sonunda Teşkilatı Mahsusa’nın çalışma sahası içine girecek adem-i merkeziyetçi ve ayrılıkçı hareketler içinde yer alıyorlardı
Batılıların yazdığı kitaplarla Teşkilatı Mahsusa’dan bahsedilmez, bahsedilince verilen bilgilerde çoğunlukla doğru değildir Ancak Amerikalı araştırmacı Dr Philip H Stoddard 1955-57 tarihleri arasında Türkiye’de yaptığı araştırmalar sonucunda yazdığı kitapta doğru ve doyurucu bilgiler bulunmaktadır
Kaynaklardaki bu eksiklik, teşkilatın adını, faaliyetlerini ve personelini gizli tutmakla yükümlü Osmanlı görevlilerinin başarısının bir göstergesidir Bu gizlilik, Enver Paşa’nın Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap ahalisine yönelik politikaların uygulanmasında Teşkilatı Mahsusa’nın rolüne aydınlık getirme girişmini hayli güçleştirmektedir Teşkilatın varlığından bir şekilde haberdar olsalar bile, faaliyetlerinin kapsamını bilebilecek pek az Osmanlı görevlisi vardı
Çoğu 1908 ile 1918 arasında faal olan politikacı ve askerlerin yazdığı anılardan oluşan yerli kaynaklar, Teşkilatı Mahsusa’nın Balkanlan, Kafkasya veya Trablusgarp’taki faaliyetlerinden zaman zaman söz açarlar Batılı yazarlar ise, düzensiz birliklerin ve propaganda örgütlerinin savaş zamanı faaliyetlerine kimi zaman değinirler, özel olarak da, Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devlet’lerine karşı cihat propagandası yapmak üzere para ve broşürler verilerek çeşitli yerlere gönderilen ajanlardan bahsederler Bu değinmelerin birçoğunun birbirine benzemesi, yazarların çoğunun aynı kaynakları kullandığı görülünce şaşırtıcı olmaktan çıkar
Bu teşkilat neydi nasıl oluştu, amaçları neydi, personeli kimdi ve para kaynakları nelerdi? Özellikle, teşkilatın cihat uğruna sarf ettiği gayret nelerdi, bu konuda neler yaptılar? Bütün bu sorulan cevaplarını arayalım şimdi
TEŞKİLAT-I MAHSUSANIN KURULUŞU
Teşkilatı Mahsusa’nın kuruluş tarihini tam olarak saptamak güçtür Bir kaynağa göre Enver Paşa’nın teşkilatın kurulmasına ilişkin gizli bir emir yayınladığı 5 Ağustos 1914’e kadar Teşkilatı Mahsusa kendi adıyla resmi bir kimlik kazanmamıştı Ne var ki Cemal Paşa hatıralarında Teşkilatı Mahsusa’nın 1913’te Batı Trakya’yı işgalinden bahseder Cemal Paşa’nın bu ifadesi, Enver Paşa’nın kendisine kıyasla Batı Trakya’daki olaylara daha yakın olmasına bağlanmıştır
Ne olursa olsun, çoğu kaynak, şu konuda görüş birliği içindedir: Teşkilatı Mahsusa, Enver Paşa ile yakın arkadaşı Süleyman Askeri’nin idare ettiği ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Batı Trakya’ya ilişkin kararlarını uygulamakla görevli bir örgütün büyüyüp gelişmesiyle meydana gelmişti Söz konusu örgütte, Eşref ve Selim Sami Kuşçubaşı, Çerkez Reşit ve Hüsrev Sami de bulunuyordu
Eşref Kuşçubaşı’ya göre örgüt, 1911 ile 1913 arası bir tarihte gayrı resmi olarak Teşkilatı Mahsusa diye adlandırılmaya başlandı Kuşçubaşı ayrıca şu noktaya dikkat çeker: Teşkilat, ister Batı Trakya geçici hükümeti, Fedai yi Zabıtan, Umur-u Şarkiye veya Teşkilatı Mahsusa ismini taşısın, Enver Paşa’nın yönetiminde aynı tür faaliyette bulunan ve aynı insanlardan oluştuktan sonra, bunun bir önemi yoktu Dolayısıyla, çalışmamızda Teşkilatı Mahsusa terimi, 1911-1918 dönemi boyunca faal olan bu grubu ifade etmek için kullanılmıştır
Aslında, Teşkilatı Mahsusa diye bilinen örgüt 1903 ile 1907 arasında oluşmuştur O dönemde Eşref Kuşçubaşı ile birkaç sürgün ve kaçak, Arabistan’da II Abdülhamid’e karşı ihtilalci bir komite kurmuşlardı 1908’de meşrutiyetin ilanından sonra; Enver Bey ve muzaffer İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin diğer liderleri, hala serüven arayan İttihatçı gruplara katılmak üzere İstanbul’a gelen bu gayrı resmi gruba çeşitli görevler verirler Gruba verilen görevlerin birçoğu, iktidar mücadelesiyle, öncelikle Abdülhamid taraftarlarına, sonra da diğer İttihatçı aleyhtarı çevreler, özellikle Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na karşı yürtülen mücadeleyle ilişkiliydi 1911 yılının sonunda, Trablusgarp’taki İtalyan işgaline karşı direniş harekete esas ilgi odakları olmuştu
TEŞKİLAT-I MAHSUSA’NIN FAALİYETLERİ
Teşkilatı Mahsusa ismi, bu grup içinde muhtemelen, İttihatçıların Ocak 1913’teki hükümet darbesi sonrasına dek kullanılmıştı 1913 yılı boyunca teşkilatın ajanlarının ve çetelerinin bir çoğu, Osmanlı Devleti’nin Rumeli bölgesinde yetiştirilmişti, bu bölgede merkezi hükümete karşı “dağlara çıkmak” kökleşmiş bir gelenekti
Teşkilat, 1913’te Edirne’nin Bulgarlara bırakılmasına karşı durulmasında aktif bir rol oynadı, oysa Osmanlı Hükümeti şehrin kaybına razı görünüyordu Teşkilatı Mahsusa, Temmuz 1913’te Edirne’nin geri alınmasından kısa bir süre sonra, Enver Bey’in emirleri üzerine, bu bölgeyi Bulgarlardan kurtarmak umuduyla kısa ömürlüde olsa Batı Trakya Muhtar Türk Cumhuriyeti’ni kurdu (Teşkilatı Mahsusa’yı beş yıl sonra yine başka bir Türk Cumhuriyeti kurarken görüyoruz Bu sefer, balkanlardan binlerce kilometre uzakta, Anadolu’nun Şark hudutlarında bir devletin kuruluşuna imza atarken görüyoruz Bu devlet, Kars ve civarında 1918’de kurulan Azerbaycan Türk Cumhuriyeti’dir )
Süleyman Askeri Bey, bölgenin Müslüman ahalisinin önde gelenlerini, toplumda sözü dinlenen ulemayı, Enver Paşa’nın çabalarıyla, Gümülcine’de bir genel kongreye davet eder Bu bölgeye göreve gönderilirken, daha rahat hareket edebilmesi ve icraatlarının etkili olabilmesi için İstanbul’daki hükümet tarafından kurulan Muhacirin Müdüriyeti İdaresi’nin başına getirilir Gümülcine’de Süleyman Askeri Bey, Batı Trakya Muhtar Türk Cumhuriyeti’nin ve Batı Trakya Muvaffak İslam Hükümeti adı altında bir hükümetin kurulduğunu da ilan edecek düzeyde etkili çalışmıştır
Yunan ve Bulgar Krallığı, ilan edilen Cumhuriyet’i ve Hükümet’i tanımak zorunda kalırlar Hükümet hemen para ve pul bastırır Hükümetin geçici başkanlığına ise, teşkilatın güvendiği Gümülcine Belediye Başkanı getirilir
Batı Trakya Muhtar Türk Cumhuriyeti’nin devlet ve hükümet üyeleri şunlardır:
Cumhurbaşkanı Hafız Salih Efendi, Hafız Galip, Hacı Saffet Bey, Hüseyin Paşa, Mehmet Paşa, Hacı İsa Efendi, Şükrü Bey, Süleyman Askeri, Hilmi Paşa ve Eşref Sencer Bey de hükümet üyeliğine getirilirler Teşkilatı Mahsusa’nın iki numaralı adamı Süleyman Askeri Bey de, yeni Cumhuriyetin Genelkurmay Başkanlığını yürütür Altında oluşturduğu ordu kadrosu şöyledir:
Batı Trakya Genelkurmay 2 Başkanı Çerkez Reşit (Çerkez Ethem’in kardeşi), Harekat Şube Müdürü Üsteğmen Manastırlı Halim, Topçu Kuvvetleri Komutanı Topçu Yüzbaşı İhsan (Eryavuz), Süvari Kuvvetleri Komutanı Yüzbaşı İlyas Seçkin, Ağır Kuvvetler Komutanı Üsteğmen Ömer Lütfü, Akıncı Kuvvetler Komutanı Üsteğmen Sırçıfeli Ekrem, Akıncı Kuvvetler İkinci Komutanı Üsteğmen İskeçeli Arif, Hücum Taburu Komutanı Yüzbaşı Kısıklılı Cemil, Milli Kuvvetler Komutanı Kuşçubaşı Eşref Sencer, Kuvayı Milliye Müfreze Komutanı Manastırlı Hüsrev Sami (Gerede), Kuvayı Milliye Müfreze Komutanı Cihangiroğlu İbrahim Bey
Bölge ve yeni hükümet her yönüyle şartlar ne olursa olsun Teşkilatı Mahsusa’nın kontrolü altındadır Böylece Türk Tarihi’nin ilk Cumhuriyet’i bu devlet olmuştur Bu devletin asker sayısı 4 Ekim 1913 tarihi itibariyle yirmi dokuz bin olduğu belirtilmiştir
Bu hükümet 25 Ekim 1913’e kadar yaşayacaktır Bundan sonrası ise gizli servis ile hükümet arasındaki anlaşmazlıklar ve karşı çıkışlara geçer Hükümet barış görüşmelerinde tamamen boşaltılmasını kabul etmiştir ama Teşkilat-ı Mahsusa’nın bazı elemanları bu karar karşı direnir Süleyman Askeri çaresiz kalmıştır Duruma o dönemin İstanbul muhafızı Cemal Bey, yani Cemal Paşa müdahale eder Teşkilat onu sevmektedir; o da bu etkisini kullanır
Osmanlı Hükümeti Eylül 1913’te Bulgaristan’la gönülsüzce bir barış antlaşması imzaladıktan sonra bile Enver Paşa, Trakya’ya işadamı ve hoca kılığında ajanlar göndermeye devam etmiştir Bu ajanların görevi yeni çeteler oluşturmak ve eğitmektir
Trakya’daki ajanlar, Enver Bey’e göre düzenli ordunun moral bozukluğu ve muhalefetin gücü karşısında etkili olabilecek tek askeri kuvvet niteliğini taşıyordu Teşkilat-ı Mahsusa ajanları, Süleyman Askeri, İzmitli Mümtaz, İskeçeli Arif ve Eşref Kuşçubaşı bu girişimde önde gelen roller oynadı
Enver Paşa’nın planı, Makedonya ve Batı Trakya’daki Türklerin Doğu Trakya ve Anadolu’ya yerleştirilmesini de kapsıyordu Bu yerleştirme planının uygulanışını, Süleyman Askeri’nin gözetimi altında İskeçeli Arif, Filibeli Halim Cavit, Şehreminli Çerkes Sadık ve Kırkkiliseli Ali Rıza yönetmişti Trakya’daki diğer önemli ajanlar arasında, Temmuz 1908’de Manastır Kumandanı Şemsi Paşa’yı öldüren Atıf Kamçılı, Dr Nazım, Trabzonlu Rıza, İsmail Canbulat, Yüzbaşı İhsan, Hüsameddin, Sapancalı Hakkı, Hüsameddin (Ertürk), Ohrili Eyüp Sabri ve Hayreddin bulunuyordu İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkez-i umumi üyelerinden Mithat Şükrü Bleda ve Dr Bahattin Şakir faaldiler ve daha sonra Teşkilat-ı Mahsusa siyasi bürosunun idarecileri oldular Bu kişilerin birçoğu 1908’den önce İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önemli isimleri arasındaydı ve İkinci Meşrutiyet dönemi boyunca bu özelliklerini korudular
Balkan Savaşı sırasındaki Rumeli’de yürüttüğü bu harekâtlarla başlayarak, Teşkilat-ı Mahsusa’nın faaliyetleri tedrici olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun bütününe yayıldı Bu arada Enver Paşa’nın gücü arttı devlete canlılık kazandırma planları daha yaratıcı ve kapsamlı hale geldi
Devam edecek 
|