Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Suç Ve Suçluluğun Kontrolü ...
Duraklama Döneminde Sosyal Kontrol ve Yakalama
İmparatorluğun kuruluş ve gelişme dönemlerinde oluşturulan sosyal yapısı duraklama döneminde de sürdürüldü Bu dönemde, başta İmparatorluğun başkenti İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin asayiş ve güvenliğinin sağlanmasına azami derecede önem verilmeye devam edildi Aynı şekilde, kasaba, köy, derbent ve geçitlerin nizam ve intizamının sağlanmasına da gerekli önem verilmeye devam edildi
Bu dönemde de İstanbul halkının birbirine kefil olmaları ve en az beş yıl öncesinden İstanbul’a Anadolu ve Rumeli’den gelip yerleşmiş olanların geri gönderilmelerine devam edildi
Özetlemek gerekirse, İstanbul’da kefilsiz adam kalmaması, imamların, müezzinlerin, mahalle kethüdalarının, vakıf odalarındaki obabaşıların, kervansaray sahiplerinin, mahallelerine, odalarına ve kervansaraylarına adam geldikçe sağlam kefil almaları, kefilsiz olanları derhal ele vermeleri emrediliyordu Bu uygulama şekline aykırı hareket edenlerin cezalandırılacağı da ayrıca duyuruluyordu [31]
Bu uygulama biçimiyle ortaya çıkan inzibati yapılanma sonucu oluşan günlük hayatın bütün alanını, özellikle de İmparatorluğun şehir, kasaba ve mahallelerini dayanışma alanı olarak görmekten çok, birer çatışma alanı olarak görmek daha uygundur
Bunu örneklendirmek gerekirse; 16’ncı yüzyıl Ankara’sının mahallelerinde yaşayan insanların birbirleri için kefil olma zorunluluğu, istenmeyen kişileri mahalleden çıkarabilme hakkı ve mahallede işlenen faili bilinmeyen suçlardan bütün mahalle halkının kollektif olarak sorumlu tutulması uygulaması 17’nci, 18’inci ve 19’uncu yüzyıllarda İmparatorluğun geniş coğrafyasında birbirine benzer biçimlerde uygulandığın göstermektedir [32]
Aynı zaman dilimi içinde, Rumeli’den yük hayvanlarıyla İstanbul’a gelen ‘mekâreciler’[33], Karagümrük’te bulunan ve kalmaları için tefrik edilen hanlarda kalmaları zorunluydu Aynı şekilde gelip, giderken Topkapı’dan geçmeleri zorunluydu Başka kapılardan geçmeleri kesinlikle yasaktı ve cezai işleme tabi idi Şehirden ayrılacakları zaman, kendilerine eşlik edecek kişileri mekkâreci başının aracılığıyla bulur, belli bir ücret karşılığında yanlarında götürürlerdi Bu önlem sonucu, İstanbul’dan dışarıya, dışarıdan İstanbul’a kanun kaçaklarının girip çıkması riskinin azami derecede azaltılması amaçlanıyordu [34] Bu kadar sıkı önlemler alınmasına karşılık, Topçular, Otakçılar, Yedikule, Bahçeler ve başka gizli yerlere konan mekâreciler aracılığıyla aranan sanık ve hükümlülerin içeriden dışarıya, dışarıdan da içeriye girip şehrin inzibatının bozulmasına sebebiyet verdiği kayıtlarla sabit olmuştur [35] Bu gibi olumsuzlukların farkına varan İmparatorluk yöneticileri, İstanbul’a girip, çıkanlar hakkında gereken önlemleri aldıkları gibi, işsiz güçsüz dolaşanlarla dilencileri de toplama yoluna gidiyorlardı İşsizler İstanbul Gümrük Emini vasıtasıyla yavaş yavaş ve azar azar kayıklarla İzmit’e yollandıktan sonra, oradan da yanlarına adamlar katılarak memleketlerine gönderiliyorlardı [36] Bu uygulamaların dışında Üsküdar, Kartal, Pendik ve Gebze yöresindeki bağlarda kefilsiz olarak çalışan veya başıboş dolaşan Arnavutlar da memleketlerine gönderiliyorlardı Bunlardan bazıları memleketlerine gitmeyerek Yalova, Gemlik ve Karamürsel'deki bağlarda yanaşmalık yapmanın yanında gelip geçenlere zarar vererek asayiş ve güvenliğin bozulmasına sebep oluyorlardı Bu gibi unsurların doğdukları topraklara gönderilmeleri için Bostancı Başına ve o tarafların Kadılarına sıkı ve kesin emirler gönderiliyordu [37]
Gerileme Döneminde Kontrol ve Yakalama
Gerileme dönemine giren İmparatorluğun Anadolu ve Rumeli bölgelerinde başlayan iktisadi bunalımdan etkilenen insanlar, başta İmparatorluğun başkenti İstanbul olmak üzere diğer büyük şehirlerine göçmeye başladılar Bu kontrolsüz göçler de asayişi pek iyi olmayan şehirlerin asayişinin daha da bozulmasına sebebiyet vermeye başladı Şehirlere göç eden insanlardan çok azının çalışacak iş sahası bulmasına karşılık, büyük bir kesimi herhangi bir iş bulamadığından dolayı suça yönelmeye başladığı görüldü Daha çok şehirlerin çevresindeki bahçelere yerleşen bu gibi insanlar, gelip geçenleri soymaya başladılar
Bu çağda da şehirlerde bulunan ve o şehir itibariyle yabancı konumunda bulunanların kefalete bağlanması usulü devam etmiştir Kefil bulamayan veya kefili olmadan bu gibi yerlerde yaşayanların, yapılan kontrollerle yakalanarak memleketlerine gönderilmesine devam edilmiştir Aynı şekilde, İstanbul’a yük ve yolcu taşıyanların oluşturduğu mekâre kervanlarının şehre sokulmayarak, Karagümrük’te bulunan mekare başı hanında konaklatılmaları uygulaması da gevşetilmeden sürdürülüyordu [38]
Devam eden zaman içinde de kefile bağlatılma uygulaması gevşetilmeden sürdürüldü Bir mahalleye ilk defa oturmak üzere gelen biri bir başkasını kefil olarak göstermek zorundaydı Kefil gösteremeyenler mahalleye kabul edilmezlerdi Geçmişte olduğu gibi İstanbul’da beş seneden az oturmuş olanlar, gerektiğinde memleketlerine geri gönderiliyorlardı Bu işlemlerin kontrolü, geçmişte olduğu gibi yine imamlara, müezzinlere, kethüdalara, vakıf odalarının odabaşlarına, kervansarayların sahip veya işleticilerine verilerek aksatmamaları hususunda çok sıkı tembihler yapılmaya devam olundu [39] Çeşitli zamanlarda yapılan kontrollerde kefilsiz ve tezkeresiz, sabıkalı ve serseri takımından kabul edilen şahısların zabıta kuvvetleri tarafından toplanıp memleketlerine gönderilmelerine devam edildi
Aynı dönemde, suç ve suçluluğun artış sebebi olarak gösterilen ve serseri olarak tanımlanan şahısların özellikleri ile haklarında yapılacak işlemleri beyan eden ‘Serseri Nizamnamesinin’ 9’uncu maddesinin; “Zabıtaca şüpheli addolunan mahallerde dolaşmayı ihtiyat eden veyahut dai-i şüphe âlival ve harekâtta bulunan serseriler on üçüncü maddede muharrer usule tevfikan bit-tevfik mahkemeleri icra olunarak bir haftadan altı maha (ay) kadar hapis veyahut üç mahtan iki seneye kadar nefyolunurlar”[40] hükmüyle, bu gibilerin bilhassa İmparatorluğun başkentinde barınmalarına imkân tanınmıyordu
İmparatorluğun başkenti İstanbul’da günlük olarak yayınlanan Sabah Gazetesi’nin 13 Temmuz 1890 tarihli nüshasındaki haber, serseri nizamnamesinin hükümlerine örnek teşkil etmektedir Bahse konu tarihli gazetede yayınlanan haberde; “Sabıkalı ve serseri makulesinden (takımından) olup Dersaadet’te (İstanbul) bekaları (kalmaları) caiz (uygun) görülmeyen on iki kişi bu kere Zabtiye Nezareti Aliyesi tarafından diyar-ı ahire sevk ve izam olunmuştur (gönderilmiştir) ” denilmek suretiyle bu tür insanlar üzerindeki kontrolün derecesi hakkında net bilgiler verilmektedir [41]
İmparatorluk sürecinde, on dokuzuncu yüzyılın ilk çeyreği öncesinde sosyal kontrolün yanında suç ve suçlulukla mücadelenin sürekliliğinden bahsetmek pek mümkün değildir Bu dönemde, toplumda disiplinin sağlamasından öteye, suç ve suçlulukla mücadele için hükümlü ve sanıkların yakalanması boyutunda öne çıkan tek unsur; tebdili kıyafet dolaşan devlet görevlilerine veya bizzat Hükümdara yakalanma tesadüfîliğine ve bu tesadüfîliğin ortaya çıkarması muhtemel korkunun özelleştirilmesi gayesine yönelik olasılıktı
Bu olasılık hesapları, 19’uncu yüzyılın ilk çeyreğinden sonra düzenli bir yapıya kavuşturulan jurnallerde görüldüğü gibi kontrolde tesadüfîlik unsuru ortadan kaldırılmış, uygulamaya süreklilik ve kuşatıcılık unsuru egemen olmuştur [42]
Geçen zamana ve ortaya çıkan sorunlara bağlı olarak değişim gösteren suç ve suçluluğun kontrolünde özellikle 19’uncu yüzyılın ilk yarısından önceki yıllarda suç ve suçluluğun kontrolünün en önemli sürecini dolaylı ve informel kanallarda aramak daha akılcı yol olur Özellikle bu konudaki en etkili sistem olan kefalet sistemine değinmek ve konunun önemini ortaya koymak gerekir
Bu dönemde, esnafın komşusu olan esnafa, işverenin yanında çalıştırdığı çalışanına, han sahibinin müşterilerine, mahalle halkının birbirlerine kefil olmasını zorunlu kılan bir sistemin doğrudan doğruya sonuca olan etkisi her ne kadar bir dayanışma görüntüsü olarak algılansa da gerçekte herkesin birbirinin gözü kulağı olması gereken bir sistemin varlığına işaret etmesi, bu işlem ve eylemin suç ve suçluluğun kontrolünü sağlayan sosyal kontrolün işleyişi açısından son derece önemli sonuçları olduğu da muhakkaktır [43]
Bu dönemde, fesat ve şeytan ruhluların icat edip yaydığı yalan ve uydurma haberlerin hayır ve şerrini bilmeyen veya yarar ve zararını fark edemeyen ahmak ruhlu diğer insanların toplandıkları yerler olarak kabul edilen kahvehaneler ve berber dükkânlarında birbirlerine rivayet edilmek suretiyle kendilerini aşan söz söyleyerek ‘Devleti Aliye’ye’ laf söylemeye kadar ileriye gittikleri ihbar olunan şahısların toplandıkları bu gibi yerler kapatılıp yıktırılıyordu Bu işlem ve tutuma karşı verilen tepki, söylentilerin fısıltı gazetesi şeklinde tabir edilen fitne ve fesadın yayılmasını önlemeye yönelikti [44] Gerçekten de toplumu galeyana getiren, akıl ve mantık dışı hareketler yapmasına sebep olan bu tür hareketlerin önlenmesi ve kontrol altına alınması o zamanın yöneticileri için en önemli görev olarak kabul ediliyordu Böylesine önemli bulguların üretim merkezi olan kahvehane ve berber dükkânlarının kapatılması ilkesinden vazgeçilerek toplumun nazarında şekillenen ve bu gibi yerlerde açığa vurulan duygu ve düşüncelerin derlenmesine karar verildi Bu vesileyle hafiye teşkilatı kurularak haber toplanmaya başlandı Bir istihbarat faaliyeti konumunda olan bu yapılanma sonucunda toplanan jurnaller belirli bir silsile yoluyla hükümdara kadar ulaşıyordu Böyle bir uygulama sonucunda yönetenler, yönetilenlerin memnuniyet ve memnuniyetsizlikleri hakkında bilgi edinme ayrıcalığını da yakalamış oldular
Ne ilginçtir ki, hükümeti ve uygulamalarını ileri düzeyde eleştiri bombardımanına tutan bu kişilerin herhangi bir şekilde cezalandırılmaları düşünülmedi Suç ve suçluluğun kontrolünde bu doğru yöntemin devam ettirilmesi hususunun faydalı olacağı düşüncesiyle uygulama sürdürülmüş, kahvehanelerin işletici ve sahipleri zabıta makamları tarafından hafiye olarak çalıştırılmaya başlandı [45]
İmparatorluğun yöneticileri, başkent İstanbul’un dışındaki taşra şehir, kasaba ve köylerindeki suç ve suçlulukla mücadelenin yanında sosyal kontrolün de etkili bir biçimde sürdürülmesine yönelik olarak 19’uncu yüzyıldan itibaren İmparatorluk dâhilindeki her şehir ve kasabaya bir veya iki jurnal memuru atamaya başladılar Bu jurnal memurlarına yüklenen sorumluluk, bir yandan bulundukları yerleşim biriminde merkezi hükümetin bilmesinde yarar gördükleri olayları İstanbul’a iletmek, diğer yandan bu yerleşim birimlerine gelip gidenlerin neden gelip gittikleri ve ne kadar zaman kaldıkları gibi bilgilerin ayrıntılı defterini tutmaktı Daha sonraları bu memurların verimsizliğinden bahisle yükümlülükleri sadece gelip gidenlerin kaydını tutmakla sınırlandırıldı Buna karşılık, 1845 yılında Zabtiye Müşirliğinin kurulmasıyla birlikte suç ve suçluluğun önlenmesine ve sosyal kontrolün sağlanmasına yönelik yerel kontrol sisteminin yeniden canlandırıldığı ve özellikle 1864 yılında hayata geçirilen mülki yapılandırma sonucunda, “resmi ve gayri resmi yollardan faydalanarak devlete ve halka ait birimleri gerekli bilgilerin derlenerek zamanında merkeze iletilmesi gayesiyle” görevlendirilen teftiş memurlarının İmparatorluğun şehir ve kazalarına atandığı görülmüştür Böylelikle, en küçük idari birimden başlamak üzere İmparatorluğun başkenti olan İstanbul’a kadar bütün nüfusun etkili bir şekilde gözetim ve kontrol altına alınması öngörülüyordu [46]
Aynı zaman dilimi içinde bekârlara her istedikleri yerde oturma izni verilmiyordu Onlar ancak, İstanbul’un belirli yerlerinde inşa edileni bekâr evlerinde ve ancak kefile bağlı olarak kalabiliyorlardı
İstanbul’da günlük olarak yayınlanan “Tarik” gazetesinin 21 Nisan 1890 tarihli bir haberde; “Ebussuud Caddesinde bekârların ikamet etmekte oldukları hanelerde birtakım ahval-i nâ-marziyye (istenilmeyen durumlar) vukûbulmakta idüğünden bahis ile hânesine bekâr kabul eden kesânın esâmisini hâvi bir defter tanzim olunmakta idüğü havadisinin birkaç defa sahâif-i matbuâtı işgal eylediği hâtır-ı maâlî-i fâtir-i Sâmîlerinde olsa gerektir Aile-i âcizânem halkı hasb’el-memuriyye dışarıda olduğundan ve kemterleri de (ben, düşkün) min gayri haddin (haddim olmayarak) Şûrâ-yı Devlet mülâzımlığı memuriyetinde bulunduğundan bir otelde yüz elli kuruş oda icarı ve elli altmış kuruş da çamaşır tathiri (temizliği) parası vermektense beş Mecidiye i’tâ ile (vermekle) çamaşır tathiri dahi içinde olduğu halde bir hânede oda isti’câr ederek (kiralayarak) her ferd için lüzumu vücûb-i kat’i tahtında (kesin gereklilik altında) bulunan usul-i tasarrufa riayet etmek daha enseb ve muvâfık-ı hâl (yerinde ve duruma uygun) ve maslahat olduğunu tarif etmek iktizâ etmez
Dünkü gün cadde-i mezkûrede hanelerinde bekâr bulunan müstecirler köGoogle Page Rankingübaşı komiseri tarafından merkeze celb ile hanelerindeki bekârların bir haftaya kadara be-heme-hal çıkarılması ve çıkarılmadığı takdirde haklarında mücazat-ı te’dibiyye (bir haftadan fazla hapis, geçici sürgün, para cezası vBulletin ) icra kılınacağı zikrolunan müstecirlerle beraber celb edilmiş olan hâne-i âcizî müstecirine dahi suret-i mahsusada tebliğ ve beyan olunduğu işitildi
Malûm-ı âlîleri buyrulduğu üzere kuvve-i zabıta her türlü uygunsuzluğu men’e kâfî ve kâfil (kefil olma hali, üstlenme) olduğu halde cadde-i mezkûrede her nasılsa türemiş ve galiba çıkarılmaları mümkün olamadığı için bütün sükkân-ı mahalleyi (mahalle oturanlarını) rahatsız etmeye lüzum göstermiş olan birkaç uygunsuz adamlar için muhafaza-i intizamı hakikaten birçok müşkülâtı itkihâm etmeye (zorlukları göğüslemeye) mü’tûf olan umûr-ı idarelerini bi’lkülliye telâfî-i mâ-fâtı (kaybettiklerinin yerine başka bir şey kazanmaları büsbütün) kabil olamayacak bir derecede teşviş etmeleri (karıştırmaları) için bîçâre bekârlar her suretle galî (pahalı) olan otel köşelerine kadar teb’îd edilmek (uzaklaştırılmak) cezasına dûçâr olmuşlardır
Mahallenin inzibatını, âsâyişini ihlâl eden eşhas bulunup çıkarılmayıp da bir iki şerîrin (kötünün, fesatçının) yüzünden bütün mahalle ahalisinin mesken ve me’vâlarından (yerlerinden ve yurtlarından) çıkarılması mucib-i teesüftür
Cadde-i mezkûrda uygunsuzluk vukûu-fakat iddia olunduğu gibi değil bir dereceye kadar münker (ikrâr edilmiş) değil ise de, bu halin birkaç şahsa müntasır olduğunu her suretle isbat kabildir Bunların çıkarılmasıyla bütün mahalleye ta’mim ve tahmil edilen (genelleştirilen ve yüklenen) uygunsuzluğun önü alınabilir
Herhalde burada memuriyeti olan ve hüsn-i hâli cümlece musaddak (tasdik edilmiş, onaylanmış) bulunan tengdestânın (züğürtlerin) bu cezadan istisnâ edilmesi lâzım gelir Şûrâ-yı Devlet Mülâzımlarından Lütfi ve hem de adalete uygun olmadığından hakkaniyetperverlikleri müsellem olan Şehremini devletlû Mahzar Paşa hazretleriyle Birinci Daire-i Belediye Müdürü atufetlû efendi hazretlerinin nazar-ı dikkatlerini celb ederiz…” şeklindeki ifadelerle bekar evlerinin dışında kalanların herhangi bir denetime tabi tutulmamalarından sebep oldukları suçların mahalle sakinlerini rahatsız edecek derecede artığını ve bunların arzuladıkları yerlerde kalmalarına imkan verilmediğini göz önüne sermektedir Böylece suç ve suçluluğun kontrolü açısından çok önemli sonuçları olan toplumun sosyal kontrolüne gerekli önem verilmiştir [47]
|