Yalnız Mesajı Göster

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda

Eski 08-16-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda





Osmanlı Ordusu

Osmanlı ordusu, Anadolu Türkleri’nin yanısıra Arap, Ermeni, Kürt ve Suriyeli azınlıklardan oluşuyordu Bu ordu, Balkan savaşında çok kötü savaşmış ve büyük bir hezimete uğramıştı Şiddetle yeniden organize olmaya ve reforma ihtiyacı vardı Bu nedenle, 1913’teki Jön Türk hükümeti, 1800’ün ortalarından beri uygulanan anlaşma çerçevesinde Almanya’dan askeri islah heyeti talep etti Alman genelkurmayı da, bu iş için tanınmış generallerinden Liman von Sanders’i görevlendirerek Türkiye’ye gönderdi

Savaşın başladığı günlerde, Osmanlı ordusu 36 tümenden oluşan 3 orduluk bir güçtü Ordu sayısı, seferberlik ilanından sonra arttırıldı ama, ordu mevcudundaki artış çok fazla olmadı, kapasite 43 tümenin üzerine çıkarılamadı

Ordunun başkomutanı, aynı zamanda Padişah ve Müslümanlar’ın Halifesi olan Sultan V Mehmet’ti Enver Paşa da, hem Başkomutan Vekili, hem de Padişah Damadı olarak tüm kontrolü elinde tutuyordu Kurmay Başkanı ise bir Alman subayı olan Bronsart von Schellendorf’tu (Bronsart Paşa)… Enver Paşa, ordu üzerindeki bu gücü eline geçirir geçirmez yaklaşık 1000 kadar üst rütbeli subayı emekliye sevketmiş ve çok hızlı ve hak etmeden rütbe alarak çok yükselmiş bazı subayların da rütbelerini indirmişti

Bu ordu, gerek eğitim, gerekse donanım açısından bir felaket durumdaydı Çoğu alaydan yetişme, günün askeri teknolojisinden habersiz, okuma-yazma bile bilmeyen yaşlı üst rütbeli subayların emrinde, kimi aylar maaşlarını bile alamadan görev yapan, geçim derdine düşmüş küçük rütbelilerin yönettiği askerler, yaklaşık 4 yıldır cepheden cepheye sürünüyordu Giyim-kuşam, teçhizat ve askeri malzeme çok eksikti Kimi bölüklerde 20 ayrı marka tüfek bulunuyor, kimi tüfekler de hiç çalışmıyordu Cephane olmadığı gibi, ülkede cephane üretecek fabrika da yoktu Cephane, o güne kadar hep yabancı ülkelerden alınmıştı ve 1914 yılının sonbaharından itibaren de bu ülkelerle savaş hali mevcuttu Küçük silahlar için ilk cephane fabrikası, Liman von Sanders’in girişimleri ve Alman yardımıyla 1915 başlarında İstanbul’da kurulmuştu

Osmanlı ordusu, savaşın ilk yıllarında özellikle Gelibolu’da ve Kafkaslar’da cephane açısından büyük sıkıntılar çekti Alman müttefiklerin cephane yardımı da ancak savaşın 2 yılında mümkün olabildi Bu ordu, cephanenin yanı sıra iaşe zorluğu da çekmekteydi Askerin yiyeceği çok zor temin ediliyor, kimi zaman sıcak bir yemek bile yiyemiyordu Sıcak ülkelerde savaşan birlikler kuzeye gönderildiklerinde, giysi takviyesi yapılamıyordu Sarıkamış’ta yazlık elbiseyle eksi 40 derece soğukta aç-bilaç savaşa sürülen 90000 kişilik 3 Ordu’nun yüzde 80’i donarak ölmüştü

Savaş sırasında düzgün kayıtlar tutulamadığından, Osmanlı ordusunun kayıplarının net miktarı hiç öğrenilemedi; şehit sayısının 470000 ile 530000 arasında, yaralıların 750000, diğer nedenlerle ölümlerin de 100000 civarında olduğu iddia edildi







Alman Ordusu

Alman ordusu, 1914’te dünyanın en güçlü, en etkili ordusu olarak tanınıyordu Kısa bir dönem mecburi askerlikten sonra uzun süreli ihtiyat görevi yapan erkeklerden oluşuyordu Çok sayıda deneyimli üst rütbeli subayların eğittiği bu ordu, disiplini ve işleyişiyle de dikkatleri çekiyordu

Planlama ve operasyonun bir kurmay heyeti tarafından yapıldığı bu ordunun resmi komutanı Kaiser II Wilhelm’di ama, savaş alanlarındaki yönetim, Kaiser’in kurmay başkanı Helmuth von Moltke’deydi Daha sonraki yıllarda onun yerine Erich vo Falkenhayn (1914-1916), sonra da Paul von Hindenburg (1916-1918) geçti

Alman ordusu, 1914’te 700000 kişilik 25 kolordudan oluşuyordu Bu kolordular sekiz ordu komutanlığına, daha ileriki yıllarda da on ordu komutanlığına bölünmüştü Her iki tümen, bir süvari alayı ve destek birlikleriyle güçlendiriliyordu

Savaşın ilk haftasında Alman ordusuna, ihtiyatlardan 4 milyona yakın asker çağrıldı Ağustos 1916’da, batı cephesinde 3 milyona, doğu cephesinde ise 2 milyona yakın asker savaşıyordu

Kasım 1918’de savaş sona erdiğinde, Alman ordusunun 1,75’i ölü, 5 milyon kaybı vardı… Savaş sonunda yapılan Versailles Antlaşması’nda, Alman ordusunun mevcudu 100000 askerle sınırlandı







Avustralya ve Yeni Zelanda orduları

(AIF + NZEF=ANZAC)

Avustralya, yüzyılın başında, Britanya İmparatorluğu’nun kendi kendini idare eden dominyonlarından biriydi Parlamento üyeleri seçmenlerce seçiliyor, federal hükümet bir İngiliz Genel Vali tarafından atanıyordu Aynı yıllarda kıtanın nüfusu, genellikle sahillerde toplanan 5 milyon kişi kadardı Kıta içlerinde yaşayan 200 bin kadar da Avustralya yerlisi (Aborigine) vardı

Avustralya ordusu 1901’de kuruldu Başta küçük bir güçtü ama, kısa zamanda gönüllülerden oluşan düzenli bir ordu haline geldi 1914’te sayısı 45000’e ulaşmış olan bu ordu, kanunla silahlı eğitim altına alınmış yetişkin erkeklerden oluşuyordu

Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı günlerde Avustralya hükümeti, Britanya’ya 20000 kişilik bir güç göndermeyi taahhüt etmişti Sadece ülkeyi savunma amacıyla kurulmuş olan düzenli ordudan ayrılan bu güce de Avustralya Kraliyet Güçleri (AIF) adı verildi



Yeni Zelanda’da ise her erkek, 12 yaşından itibaren askeri eğitim alıyordu 1911’de ülke, 25000 kişilik bir milis gücüne sahipti Ağustos 1914’te, Yeni Zelanda Seferi Kuvvetleri (NZEF) adıyla oluşturulan güce katılanlar, bu milis gücünden gönüllü olarak gelenlerdi… NZEF, General Alexandre Godley komutası altında AIF’e katıldı

İlk AIF ve NZEF birliklerini taşıyan gemi, Avustralya’yı 7 Kasım 1914’te terk etti Bu birlikler, İngiliz silahlarıyla eğitim yapmaları için Mısır’a indirildiler Orada, bir araya getirilen Avustralya ve Yeni Zelanda kolorduları, o günden itibaren Avustralya ve Y Zelanda Kolordusu (ANZAC) olarak adlandırıldılar Bir kısmı Süveyş Kanalı’nın korumasına ayrılan bu kolordunun geri kalan kısmı, General William Birdwood komutasında Gelibolu harekatına gönderildi

ANZAC birlikleri, 25 Nisan 1915’teki çıkartmadan Gelibolu’dan tahliye edildikleri 1916’nın Ocak ayına kadar, üçte biri ölü olmak üzere 33600 kayıp verdiler…







İngiliz ordusu

20 yüzyılın başında İngiliz ordusu, gönüllü ve düzenli askerlerden oluşan küçük bir güçtü Boer Savaşı’ndan sonra İngiliz Savaş Bakanı Richard Haldane, yabancı bir ülkede savaş ihtimaline karşı Britanya Seferi Kuvvetleri’ni (BEF) oluşturdu Ağustos 1914’te, 250000 askerden oluşan İngiliz ordusunun 120000’i, bu Seferi Kuvvetler’e aitti Britanya, Avustralya, Y Zelanda ve Kanada gibi sömürgeler dışında dünyanın hemen her yerindeki İngiliz topraklarında asker bulunduruyordu

Savaş ilanı sırasında Savaş Bakanlığı’na Lord Kitchener atanmış; o da hızla askere alma işlemini başlatmıştı İlk günlerde, günde ortalama 33000 kişi asker olmak için başvuruyordu Bu da orduda ciddi bir soruna neden oldu; ilgililer, bu askerlere ne üniforma, ne silah, ne de cephane yetiştirebiliyordu 1916 başında, Britanya ordusuna 2,6 milyon kişi yazılmıştı ama yöneticiler daha fazla asker gerektiğini düşünüyorlardı

Savaş boyunca bu ordunun 1,6 milyon askeri yaralanmış, 665000’i ölmüş, 150000 kadarı da kayıp ya da ölü olarak kayıtlara geçmişti







Britanya Seferi Kuvvetleri (BEF)
Savaşın ilanında, Sir John French komutasında 4 piyade tümeni Belçika’ya gönderilmesine karar verildi Ekim 1914’te BEF, 7 piyade ve üç süvari tümeniyle Fransa ve Belçika’da savaşıyordu

Aralıkta BEF, birinci ve ikinci olmak üzere iki orduya ayrıldı 3 Ordu Temmuz 1915’te, 4 Ordu da Mart 1916’da kuruldu Sir John French, Aralık 1915’e kadar BEF’in komutanıydı Bu tarihte yerini Sir Douglas Haig’e bıraktı…







Newfoundland Ordusu

Newfoundland Meclisi, 1914 Ağustosu’nda İttifak güçlerine katılmaya karar verdi ve 250000 kişilik nüfusundan 6500 kişiyi savaşa gönderdi Newfoundland Alayı olarak tanınan bu birlik, gerek Gelibolu’da, gerekse batı cephesinde 2000 kişi kaybetti







Fransız Ordusu (AEF)

1914 Ocak ayında Fransız ordusu 777000 Fransız ve 46000 koloni askerinin oluşturduğu 47 tümenlik bir güçtü 21 bölgesel kolordu biçiminde teşkilatlanmış; süvari ve topçu birlikleriyle donatılmış bu gücün büyük bölümü da anavatanda, özellikle doğu sınırında yerleşikti

Almanya’yla savaş korkusu, Fransa’ya seferberlik ilan ettirmiş ve bu yolla yaklaşık 3 milyon kişiyi askere aldırmıştı Savaşın ilk günlerinde batı cephesindeki ağır kayıpları, seferberlik yaş sınırını da 45’e kadar yükseltmişti

Fransız ordusunun yapısı ve dengesi savaş boyunca değişti Örneğin; 1918’de batı cephesindeki Fransız ordusunun yüzde 40’ı topçuydu Makineli tüfek kullanımının artması, zırhlı araç ve tank kullanımı, piyade sayısını azalttı 1915 Haziranı’nda 1,5 milyon olan piyade gücü de, 1918’de 850000’e inmişti

Savaş sonunda Fransa’nın zayiatı, 8,3 milyon askerin (500000’i koloni birliği) yarısıydı Ölü sayısı ise 1,5 milyondu









Hint Ordusu

Hint Ordusu, Lord Kitchener tarafından, ordu komutanı olduğu 1902-1909 yılları arasında, 10 tümene aynılmış 155000 kişi ile 80000 kişilik iç güvenlik güçlerinden oluşturulmuştu Piyade ve süvarinin dörtte biri, topçunun da tamamı İngiliz kökenlilerden oluşuyordu Savaşın başında Avrupa’daki batı cephesine ilk olarak 70000 kişi gönderildi Hintli askerler, Mezopotamya, Gelibolu, Filistin, Mısır ve Doğu Afrika’da da savaştılar







Yunan Ordusu

Barış zamanında Yunan ordusu 32000 kişiydi Balkan Savaşı’nda bu sayı 210000’e çıkarılmıştı Üst rütbeli subaylar kraliyet taraftarıydı ve İngiltere’den çok Almanya taraftarı olan Kral I Konstantin’i destekliyordu Dünya Savaşı’nın başında Yunan Başbakanı olan Venizelos, Britanya, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu askeri topluluğa bir askeri güçle katılmaktan yanaydı Onun Çanakkale harekatına katılma konusundaki isteği, Kral Konstantin tarafından reddedildi ve istifası istendi Yapılan seçimlerde yeniden seçilen Venizelos, Mart 1915’te seferberlik ilan ederek 150000 kişilik bir güç oluşturdu ve bu gücün büyük kısmını Sırbistan sınırına yığdı Ancak, İtilaf güçlerinin Selanik’e yerleşmesine izin vermesi nedeniyle Kral Konstantin tarafından tekrar kovuldu

Girit’e kaçan ve orada bir devrim hükümeti kuran Venizelos, Selanik’teki İtilaf güçlerinin desteğiyle Atina üzerine yürümeyi planladı 1917’nin Haziranı’nda Konstantin’in tahttan uzaklaştırılması üzerine tekrar güçlenince, İttifak güçlerine karşı savaş ilan etti Girit’te

oluşturduğu 60000 kişilik ordu, yeni ordunun çekirdeğini oluşturdu








Avusturya-Macaristan Ordusu

Avusturya ve Macaristan, kendi ordularını koruyorlardı 1914’te Avusturya’nın 40000, Macaristan’ın ise 30000 askeri vardı Ayrıca, ülkenin her yanından katılanların oluşturduğu kraliyet ve imparatorluk ordusu da vardı Doğrudan İmparator Franz Josef’e bağlı olan bu ordunun mevcudu da 350000 kişiydi

Ordu komutanı, resmi olarak 84 yaşındaki İmparator Franz Josef’ti ama, gerçek yönetim genel kurmay başkanı Kont Franz Conrad’daydı Conrad, saldırgan bir dış politika izliyordu ve Avusturya-Macaristan’ın İtalya ve Sırbistan gibi ülkelerle olan sorunlarının askeri yöntemlerle çözülmesini destekliyordu

Savaş başladığında 2,5 milyon insanı seferber eden Avusturya-Macaristan, bu sayıyı kısa zamanda arttırmak için ülkenin her yanına 15 farklı dilde yazılmış ilanlar astı

İmparatorluk ordusu ile Kraliyet ordusu arasındaki dil sorunu büyüktü… Subayların yüzde 80’i Almanca konuşuyordu Geri kalan kısım, özellikle de küçük rütbeli subaylar arasında çok farklı diller ve lehçeler konuşuluyordu

Savaşın ilk yılında Avusturya-Macaristan ordusu gücünün yüzde 40’ıını kaybetti Özellikle de deneyimli subaylarını… 500000’den fazla asker esir düştü, ordunun morali çok zayıfladı, buna ulusal bir tepki belirdi

Franz Josef 21 Kasım 1916’da ölmesi üzerine yerine geçen I Karl, Kont Franz Conrad’ın tersine daha uzlaşmacı bir insandı Ordunun kontrolunu da kendi ellerine almak istiyordu 1917 Martı’nda Conrad’ın yerine Arz von Straussenberg’i getirdi Ancak, Straussenberg de pek başarılı olamadı Özellikle Vittorio Veneto yenilgisinden sonra ülkede tepkiler arttı; imparatorluk ve kraliyet orduları da bozulmaya başladı Bunun üzerine Karl, 3 Kasım 1918’de barış imzaları ve 8 gün sonra da tahtını terk etti

Resmi kayıtlar, Avusturya-Macaristan ordusu askerlerinin 1,5 milyonunun öldüğünü, 1,2 milyonunun esir edildiğini ve yaklaşık 2 milyonunun da yaralandığını gösteriyor







Kanada Seferi kuvvetleri (CEF)

1914’te Kanada, özellikle liman bölgelerini korumak amacıyla 3000 kişilik bir düzenli ordu bulunduruyordu Bu ordu, yerel gönüllü milis güçlerinden oluşuyordu Savaş çıkma olasılığına karşı, Kanada hükümeti, 1914 yazında Kanada Seferi Kuvvetleri’ne (CEF) asker toplama kararı aldı

Ekim 1914’te 30000 Kanada askeri İngiltere’ye eğitime geldi Korgeneral William Anderson komutanlığındaki 1 Kanada Tümeni Şubat 1915’te batı cephesine ayak bastı ve doğrudan Ypres savaşına girdi Bu askerlerin bir kısmı İngilizler’le birlikte Gelibolu’ya da geldi

Alıntı Yaparak Cevapla