Yalnız Mesajı Göster

62 Yıl Sonra: Hiroşima Ve Nagazaki’De Abd Nükleer Terörü

Eski 08-16-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

62 Yıl Sonra: Hiroşima Ve Nagazaki’De Abd Nükleer Terörü



62 Yıl Sonra: Hiroşima ve Nagazaki’de ABD Nükleer Terörü-II

Ancak bütün bunlar kapitalist-emperyalist dünya sisteminin lideri konumundaki ABD’nin temel politikalarını devrim ve sosyalizm düşmanlığı tabanına oturtmasına engel olmayacaktı ve olmadı Olmadı; çünkü İkinci Dünya Savaşının ardından Hitler faşizminin çizmelerini giyen ABD emperyalistlerinin gerek “kendi” işçi sınıfı ve halkına gerek sosyalist Sovyetler Birliği’ne ve ezilen ulusların kurtuluş hareketlerine saldırmak ve gerekse emperyalist-militarist saldırı ve çılgınca silahlanma politikalarını meşrulaştırmak için korku üretmeye ve yaymaya gereksinimi vardı Bu korku üretme ve yayma çabası ABD tekelci burjuvazisinin sınıfsal çıkarlarının doğrudan bir sonucuydu Bu sınıfın bazı açıksözlü temsilcilerinin de itiraf ettiği gibi bu ülkede 1920’lerin sonları ve 1930’ların başlarında olduğu gibi burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki çelişmenin keskinleştiği ve dolayısıyla proleter devrimi “tehlikesi”nin uç vermeye başladığı koşulların oluşmasına izin vermemek gerekiyordu

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Dean Acheson 1944’de bu konuda şunları söyleyecekti:

“Ekonomik ve sosyal sistemimiz bakımından çok kapsamlı sonuçlar doğurmaksızın 1920’lerin sonları ve 1930’ların başlarını kucaklayan on yılda yaşadıklarımızı bir kez daha kaldıramayız” (William Appleman Williams The Tragedy of American Diplomacy Dell Publishing Co Inc New York 1972 s 202)

Hiroşima ve Nagazaki’yi hedef alan nükleer terörün asıl hedefini anlamak için tanıklarımıza başvurmaya devam edelim ABD Başkanı H Truman’ın kızı Margaret Truman F D Roosevelt’in –henüz Almanya ve Japonya’ya karşı savaşın sürdüğü- 12 Nisan 1945 tarihinde ölmesinden sonra başkanlık koltuğuna oturan babası için şunları söyleyecekti:
“Bu ilk haftalarda en başta gelen kaygısı Rusya’ya karşı izlenecek politikaydı

Atom bombasının geliştirilmesinde ve Hiroşima ile Nagazaki üzerinde kullanılmasında belirleyici rol oynayan kişilerden ABD Savaş Bakanı Henri Stimson 11 Eylül 1945’te atom bombasının “diplomatik bir silah” olduğunu ve Âmerikan devlet adamlarının göze çarpacak biçiimde kalçalarının üstüne yerleştirdikleri bu bombayla Rusları korkutmakta çok istekli”
olduklarını söylemişti

Manhattan Projesinde çok önemli bir rol oynayan nükleer bilimci Leo Szilard’ın anlattığına göre ABD Dışişleri Bakanı James Byrnes atom bombasının kullanılması olasılığıyla ilgili kaygılarını kendisine ileten bu bilim adamına şunları söyleyecekti:
“Byrnes… Rusya’nın savaş-sonrası dönem içindeki tutumu konusunda kaygılıydı… Amerikan askeri güç gösterisi yoluyla etkilenmesi halinde Rusya daha kolay denetlenebilirdi ve bombanın gücünün sergilenmesi Rusya’yı etkileyebilirdi” (Aktaran Spencer Weart and Gertrud Weiss Szilard ed Leo Szilard: His Version of the Facts s 184)

Geçtiğimiz günlerde iki tarihçinin hazırladığı ve Britanya’da yayımlanan New Scientist adlı dergide yer alan bir rapor bu apaçık gerçekliği bir kez daha perçinledi Peter Kuznick ve Mark Selden bu raporlarında “Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılması kararının İkinci Dünya Savaşını sona erdirmekten ziyade (Washington’un savaş sırasındaki bağlaşığı Sovyetler Birliği’ne karşı) Soğuk Savaşı başlatmak amacıyla alındığını gösteren yeni kanıtlar ele geçirdiklerini yazıyorlardı ABD Japonya ve Sovyetler Birliği’nin diplomatik arşivlerini inceleyen Selden ile Kuznick Hiroşima’ya atom bombası atılmasından üç gün önce Truman’ın kendisinin de Japonya’nın “barış istediğini” itiraf ettiğini ortaya çıkardılar Ama atom bombaları gene de atıldı; çünkü ABD emperyalistleri açısından Selden’ın deyişiyle “Rusya’yı etkilemek savaşı bitirmekten daha önemliydi

ABD Başkanı Truman’ın Yalta Konferansının daha önceden saptanmış olan açılış tarihinin bir kaç gün ertelenmesini istemesi ve bu arada New Mexico’daki Manhattan Projesi görevlilerine çalışmalarını bir an önce bitirmeleri ve bombayı patlatmaları direktifini vermesi de Sovyetler Birliği’ni korkutma amacına yönelikti Böylelikle Yalta Konferansının 17 Temmuz’da yani 16 Temmuz’da Alamogordo’da ilk başarılı denemesi yapılan atom bombasından hemen sonra başlatılması sağlandı Ancak Stalin Truman’ın atom bombasının başarıyla denenmesine ilişkin verdiği haberi sükunetle karşılayacaktı (2)

Soğuk Savaşın kışkırtıcılarından Moskova’dan gönderdiği “Uzun Telgraf”ıyla ünlü Amerikan diplomatı George F Kennan ise daha sonraları
“O günün Rusyası konusunda en basit bir bilgiye sahip bir insan Sovyet liderlerinin kendi silahlı kuvvetlerini kullanarak askeri saldırılarla kendi davalarını yayma niyetlerinin olmadığını açıkça görebilirdi” (Aktaran Hugh Higgins Koza Yayınları İstanbul 1975 Soğuk Savaş s 67) diyecekti

ABD emperyalistlerinin nükleer terörizm yoluyla Sovyetler Birliği’ni ve dünya işçi sınıfı ve halklarını korkutma amaçları Japon militaristlerinin bir an önce teslim olma girişimlerinin görmezden gelinmesini ve sabote edilmesini de gerektiriyordu Savaşta yenilmiş olduklarını ve durumlarının umutsuz olduğunu çoktan görmüş olan Japon militaristleri teslim olmak için aylardır çeşitli kanallardan muhataplarıyla temas kurmaya çalışıyorlardı

Örneğin ABD’nin ele geçirdiği ve şifresini çözdüğü 5 Mayıs tarihli bir telgraf mesajında Tokyo’daki Alman elçisi Japon silahlı kuvvetlerinin geniş kesimlerinin koşulları çok ağır olmamak kaydıyla teslim olmaya hazır olduğunu bildiriyordu Daha sonra adı CIA olarak değiştirilecek olan Stratejik Hizmetler Bürosu’nun (=Office of Strategic Services) direktörü William Donovan 12 Mayıs 1945’te Başkan Truman’a sunduğu bir raporda Japonya’nın İsviçre elçisinin İmparator Hirohito’nun tahtını muhafaza etmesi koşuluyla Japonya’nın teslim olmaya hazır olduğunu söylediğini bildirdi Amerikalılara benzer bir rapor da Portekiz’deki bir Japon görevli aracılığıyla ulaştırıldı Haziran ortalarında Amiral William D Leahy Japonya tarafından kabul edilebilecek ve ABD’nin Pasifik bölgesinden gelebilecek bir saldırıya karşı savunmasını güvence altına alabilecek bir teslim olma anlaşmasının yapılabileceğini söylüyordu Başkan Truman’ın gizliliği 1979’da kaldırılan günlük notlarında ise Temmuz 1945’te Stalin’in kendisine “Japon İmparatorundan barış talebinde bulunan bir telgraf aldığını” bildirdiği ortaya çıkacaktı Öte yandan Temmuz 1945’de SSCB ABD ve Britanya liderlerinin Potsdam’da biraraya gelmelerinden önce Japon hükümetinin Moskova’daki elçisi Naotake Sato’ya gönderdiği mesajlarda barışın sağlanması için –o sıralar Japonya’ya henüz savaş ilan etmemiş olan- Sovyetler Birliği’nin aracılık etmesini istediği de biliniyordu Japon askeri şifrelerini çözmüş olan ABD emperyalistleri daha Sovyetler Birliği bu mesajı kendilerine aktarmadan onların içeriğinden haberdar olmuşlardı

Ancak askeri kayıplarını en aza indirmek gerekçesiyle Japonya’ya atom bombası atmakta kararlı olan ABD yetkilileri bu Japon önerilerini duymazdan ve görmezden geldiler Aksi takdirde bu güç gösterisini yapma olanağını yitireceklerdi ABD Savaş Bakanı Stimson 6 Haziran’da yani Hiroşima’nın bombalanmasından 2 ay önce Başkan Truman’a ABD Hava Kuvvetlerinin sürdürmekte olduğu yoğun hava bombardımanının yarattığı büyük ölçekli yıkımdan yakınıyor bunun atom bombalarının etkisini gözler önüne serilmesini önleyeceğini söylüyordu! Stimson daha sonraları anılarında Japonların teslim olma önerilerinin hiçbirinin ciddiye alınmadığını itiraf edecekti

Potsdam Konferansı sırasında ABD Britanya ve –başında henüz Çan Kay-şek’in bulunduğu- Çin 26 Temmuz’da Japonya’ya kayıtsız-koşulsuz teslim olma çağrısı yaptılar Ama onlar bu çağrıyı yaparken Japonya’nın teslim olmak için ülkede adeta kutsal ve yarı-tanrısal bir kişilik olarak kabul edilen İmparator Hirohito’nun sembolik olarak tahtında kalması koşulunu görmezlikten ve duymazlıktan geldiler Bunun nedeni ABD ve Britanya emperyalistlerinin İmparator Hirohito’ya ya da onun tahtını muhafaza etmesine karşı olmaları değildi Değildi; çünkü işgalden sonra ABD işgal yetkilileri İmparator Hirohito’yu tahtında tutmakla kalmadılar; onlar aynı zamanda Japon savaş suçluları militaristleri ve tekelci kapitalistleriyle açık bir işbirliğine girdiler Dolayısıyla bu çağrı tümüyle demagojik bir nitelik taşıyordu Onların amacı kabul edilmesi hemen hemen olanaksız koşullar ileri sürerek Japonya’nın teslim oluş tarihini geciktirmek ve bu arada Tokyo’nun Bağlaşıkların teslim olma koşullarını kabul etmedikleri gerekçesinin arkasına saklanarak atom bombasını kullanmaktı

Asıl amacı Japonya’nın kayıtsız koşulsuz teslim olmasını sağlamak olmuş olması halinde ABD’nin Hiroşima’da meydana gelen yıkımın boyutlarını gözleriyle görmeleri ve bu yıkımı yerinde doğrulamaları için Japon yetkililerine bir süre tanıması ve ardından kayıtsız koşulsuz teslim çağrısını yinelemesi beklenirdi Ama ABD bunu yapmadı ve Hiroşima’nın bombalanmasından üç gün sonra yani 9 Ağustos’ta bu kez de Nagazaki’yi nükleer terörün hedefi haline getirdi
Bu arada atom bombalarının Hiroşima ve Nagazaki’de kullanılmasının daha spesifik bir diğer nedenine de değinmek gerekiyor Roosevelt Churchill ve Stalin’in katılımıyla 4-11 Şubat 1945’te gerçekleştirilen Yalta Konferansında Bağlaşıklar diğer şeylerin yanısıra Sovyetler Birliği’nin Almanya’nın yenilmesinden üç ay sonra Japonya’ya karşı askeri harekata girişmesi ve böylelikle ABD kuvvetlerinin üzerindeki yükün hafifletilmesi konusunda anlaşmışlardı Aslında Kızılordunun Uzakdoğu’da Japonya’ya karşı savaşa girmesini öteden beri talep eden ABD’nin ta kendisiydi Temmuz 1943’de Kızılordunun Wehrmacht karşısında Kursk’da kazandığı büyük zaferin ardından Moskova’daki Amerikan Askeri Misyonunun başında bulunan Tuğgeneral John Deane “Almanya’nın yenilmesinden sonra Rusya’nın Japonya’ya karşı savaşa tam katılımının büyük önemi”nden sözetmiş Pasifik bölgesindeki ABD kuvvetlerinin komutanı General MacArthur ise Kızılordunun Mançurya’da Japonlara karşı savaşa katılmasının kendi kuvvetleri üzerindeki yükü hafifleteceğini söylemişti Başkan Roosevelt’in kendisi de Kasım 1943’deki Tahran Konferansında Stalin’e Nazi Almanyası’nın yenilgiye uğratılmasından sonra Kızılordunun Uzakdoğuda konuşlandırılıp konuşlandırılamayacağını sormuştu 1945 Şubatındaki Yalta Konferansından sonra General MacArthur bir kez daha Sovyet askeri desteği talebinde bulunacaktı Dolayısıyla Sovyetler Birliği Nazi Almanyası’nın 9 Mayıs 1945’de yenilgiye uğratılmasından sonra bağlaşıklarının talebi ve Yalta Konferasında alınan ortak karar uyarınca Kızılordunun bir bölümünü Uzakdoğu cephesine aktarmaya başlamıştı

16 Temmuz 1945’de ilk atom bombasının başarıyla denenmesinin ardından 17 Temmuz’da başlayıp 2 Ağustos’ta sona eren Potsdam Konferansı’na gelindiğinde ise ABD-Britanya ile SSCB arasındaki ilişkiler önemli ölçüde soğumuş ve Batılı emperyalistler atom bombasına sahip olmanın avantajını kullanarak Yalta Konferansında alınan bu kararın yaşama geçirilmesini önlemeyi ve böylelikle kafalarına Sovyetler Birliği’nin Uzakdoğu’da nüfuz edinmesini önlemeyi koymuşlardı ABD emperyalistleri yapacakları nükleer güç gösterisiyle Sovyetler Birliği’ni Mançurya ve Kuzey Çin’deki Japon ordularına karşı harekete geçmekten alıkoyabilecekleriini düşünüyorlardı Bu nedenledir ki Truman güncesine “Japonya’ya atom bombası atmamız Rusya’yı Uzakdoğu’daki konumunu yeniden düşünmeye zorladı” notunu düşecekti (3) Ama ABD emperyalizminin şefi yanılıyordu Uzakdoğu cephesinde gerekli yığınağı yapan Kızılordu kararlaştırılan tarihte Japonya’ya karşı savaş ilan ettikten sonra Japonların bu bölgedeki Kwantung ordusuna karşı askeri harekat başlattı Bir kaynakta bu konuda şunlar söyleniyor:

“9 Ağustos 1945’de Sovyetler Birliği Yalta’da alınan karar uyarınca Japonya’ya savaş ilan etti… Moğol birlikleriyle işbirliği yapan Sovyet ordusu düşmanın savunma sistemini yararak Kwantung ordusunu teslim olmaya zorladı Sovyet saldırısı karşısında Kuzeydoğu Çin Kuzey Kore Güney Sakhalin ve Kuril’deki son Japon direnci de kırıldı” (N V Yelisiyeva-A Z Manfred Yakın Çağlar Tarihi Konuk Yayınları İstanbul 1978 s 523)

Sonunda 9 Ağustos günü sabah saat 11:00’de Başbakan Kintaro Suzuki Japon hükümeti adına yaptığı açıklamada ABD’nin Potsdam konferansında yaptığı kayıtsız koşulsuz teslim çağrısını kabul ettiklerini ve savaşı sona erdirdiklerini açıkladı


Soğuk Savaşın İlk Salvoları

Daha Ekim 1942’de yani asıl yükünü Sovyetler Birliği’nin çektiği anti-faşist savaş bütün şiddetiyle sürmekteyken Başbakan Churchill İngiliz hükümetine gizli bir memorandum sunmuştu O bu memorandumda “Rus barbarlığının Avrupa’nın köklü devletlerinin kültür ve bağımsızlığının üzerine çökmesi halinde meydana gelecek büyük felaketi” önlemek için faşist İspanya ve despotik Türkiye’yi de kapsayacak bir Avrupa Birleşik Devletleri’nin oluşturulmasını savunuyordu (Andrew Rothstein A History of the USSR Penguin Books 1951 s 355) Churchill’in sözleri bu azılı anti-komünistin ve onun temsil ettiği Britanya tekelci burjuvazisinin anti-faşist savaşta takındığı ikircimli tutumun bir yansıması ve savaş sonrasında takınacağı gerici politikanın bir müjdecisiydi

Almanya-İtalya-Japonya faşist blokuna karşı sürdürülen savaşta zaferin kazanılmasından hemen sonra ABD-Britanya kampı ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerin önce daha yavaş ve üstü örtülü bir biçimde sonraları daha hızlı ve açık bir biçimde bozulacaktı Britanya Başbakanı Churchill’in daha Almanya’nın teslim olmasından önce Sovyet Amerikan ve İngiliz birliklerinin Nazi Almanyası’nın sınırlarına dayandığı Nisan 1945’de

“Birinci olarak Sovyet Rusya hür dünya için öldürücü bir tehlike olmuştu İkinci olarak da hiç vakit geçirmeksizin Sovyetlerin ilerlemesini durdurmak üzere yeni bir cephe kurmak gerekir” (A Maurois-L Aragon Amerika-Rusya Cem Yayınevi İstanbul 1969 İkinci cilt s 146) dediği biliniyordu ABD ise Almanya’nın teslim olduğu ama Uzakdoğu’da Japonya’ya karşı savaşın henüz sürmekte olduğu 9 Mayıs 1945 günü Ödünç Verme ve Kiralama programını Moskova’yı önceden bilgilendirmeye bile gerek duymaksızın tek yanlı bir eylemle yürürlükten kaldırarak Sovyetler Birliği’ne yapmakta olduğu askeri malzeme yardımını durduracaktı

2 Ekim 1998’de Milliyet’te yayımlanan “Churchill 3 Dünya Savaşını Çıkartacakmış” başlıklı haberde bu konuda başka ilginç ama hiç de şaşırtıcı olmayan bilgiler sunuluyordu Zafer Arapkirli’nin Londra’dan geçtiği haberde aynen şöyle deniyordu:

“İkinci Dünya Savaşının hemen sonunda İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in Sovyetler Birliği’ne karşı ‘Üçüncü’ Dünya Savaşı’nı başlatmanın planlarını yaptığı bildirildi İngiliz arşivlerinde ortaya çıkan gizli belgelere göre Sovyet lideri Stalin’in güneye inerek Türkiye Yunanistan İran ve Irak’ı işgal edeceği varsayılarak hazırlanan planlarda ABD ve İngiliz kuvvetlerinin yanısıra mağlup Alman kuvvetlerinin de Sovyetler’e karşı taarruza geçmesi planlanmıştı

“The Daily Telegraph gazetesinin dün manşetten verdiği haberde 29 sayfadan oluştuğu belirtilen gizli raporun ayrıntıları yeraldı Churchill’in ‘Operation Unthinkable’ (Akla Bile Gelmeyecek Harekat) adını verdiği harekatla ilgili planların 22 Mayıs 1945 tarihinde yani Avrupa’da savaşın sona ermesinden sadece 14 gün sonra hazırlandığı bildirildi 1 Temmuz 1945 tarihinde başlayabileceği tahmin edilen Üçüncü Dünya Savaşı’nın Dresden ve Baltık kıyıları arasında bulunan toplam 47 İngiliz ve Amerikan tümeninin taarruzuyla başlamasının da planlandığı kaydedildi

“Belgelerde Churchill’in General Montgomery ve General Eisenhower ile birlikte yeni savaş planları hazırlamasına neden olarak savaşın sona ermesinden kısa bir süre sonra Sovyet ordusunun 29 Haziran 1945 tarihinde yeniden ‘Topyekun savaş alarmına’ geçirilmesi gösteriliyor Ancak daha sonraki gelişmeleri izleyen İngiliz hükümetinin savaş fikrinden vazgeçip bunun yerine savunma planlarına yöneldikleri de anlaşılıyor

Truman’ın anılarında yazdığına göre Japonya’nın Nagazaki’nin bombalanmasının ardından kayıtsız koşulsuz teslim olmasından sonra ABD Genelkurmayı “Bombanın gizliliğinin muhafaza edilmesinin ve sürdürülmesinin şimdi her zamankinden daha fazla gerekli olduğu”nu düşünüyordu Hiroşima’nın bombalanmasının üzerinden dört hafta bile geçmeden ABD Genelkurmayı “saldırganlık güçlerinin bize karşı mevzilendiği netleşir netleşmez… gerektiğinde ilk darbeyi indirmeye” (Aktaran Tim Weiner Blank Check Warner Books New York 1991 s 24) hazır olunması gerektiğini ileri sürüyordu (4)

Anglo-Amerikan emperyalistlerinin niyetlerini açığa vuran bir başka veri Martin Walker’ın 1993’de yayımlanan bir kitabında sunuldu Buna göre ABD Genelkurmayı İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden yalnızca on hafta sonra Sovyetler Birliği’nin en büyük 20 kentine atom bombaları atmayı planlamıştı (The Cold War: And the Making of the Modern World Londra s 26-27)

Kuşkusuz Soğuk Savaşın ilk salvoları arasında ABD ve bağlaşıklarının Sovyetler Birliği’ne dünya işçi sınıfı ve ezilen halklarına karşı Alman ve İtalyan faşizminin kalıntılarının yanısıra Japon militarizminin kalıntılarıyla işbirliği yapmayı da içerecekti Çin’de Kore’de ve Güneydoğu Asya ülkelerinde gerçekleştirdikleri katliamlarla Alman Nazilerinden hiç de “geri” kalmadıklarını kanıtlamış olan Japon militaristleri Nazi liderlerinkini andıran sembolik bir yargılamayla yakalarını kurtaracaklardı İkinci Dünya Savaşının bitiminde ABD’nin işgali altına giren Japonya’nın başkenti Tokyo’da toplanan askeri mahkeme milyonlarca insanın kanını döken Japon militaristlerinin sivil ve askeri önderlerinden yalnızca yedisini darağacına çıkarabildi İmparator Hirohito’nun başını çektiği bu savaş suçluları İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde ve özellikle Soğuk Savaşın başlamasından hemen sonra ABD’nin önderlik ettiği “Hür Dünya”nın saygın kişilikleri oluverdiler

Asıl misyonları kapitalist-emperyalist dünya sistemini ayakta tutmak ve dünya işçi sınıfına diğer emekçilere ve ezilen uluslara karşı devrim ve sosyalizm “tehlikesini” önlemek amacıyla acımasız bir savaşım sürdürmek olan ABD emperyalistlerinin Alman Japon ve İtalyan faşizminin kalıntılarını kendi kanatları altına alması nesnelerin doğası gereğiydi Anti-faşist savaşın temel hedeflerinden birisi olan denazifikasyon yani faşizmden ve faşist öğelerden arınma ve emekçi halka karşı en korkunç katliamları gerçekleştirenlerin yargılanması ve cezalandırılması gibi Potsdam Konferansı tarafından da karara bağlanmış olan ilkesel yaklaşımlar ancak Sovyet Kızılordusu’nun girdiği ve/ya da halk iktidarlarının kurulduğu ülkelerde gerçekleştirilebildi Buralarda faşizmin sosyal dayanağını oluşturan büyük toprak sahipleri ve gerici burjuvazi mülksüzleştirildiler ve siyasal iktidardan uzaklaştırıldılar O günden bu yana yaşanan tarihsel deneyim işçi sınıfının büyük öğretmenlerinin çok önceleri dile getirmiş olduğu bir gerçeği yeniden ve yeniden doğruladı: Sadece sömürüye ve zulme değil kapitalist sınıf egemenliği sisteminin ürünü olan savaşlara son vermenin yolu da bu sistemi yıkmaktan insanın insanı sömürmesine ve ezmesine son vermekten geçmektedir



Alıntı Yaparak Cevapla