Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...
Charles Darwin
Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Charles Darwin , sekiz yaşına geldiğinde annesini yitirdi Çocuğunun iyi yetişmesi yolunda hiçbir şey esirgemeyen babası, başarılı ve saygın bir hekimdi Dedesi , Erasmus DARWiN , evrim konusuyla ilgilenen tanınmış bir doğa bilginiydi Entellektüel bir çevrede büyüyen Charles, okulda parlak bir öğrenci değildi Öğretmenleri arasında ona "aptal" gözüyle bakanlar bile vardı Oysa bu bakış yüzeysel bir izlenimi yansıtmaktaydı Sıkıntı, Charles'in okul programıyla bağdaşmayan kendine özgü ilgilerinden kaynaklanıyordu Hayvanlara özellikle de böceklere derin bir ilgisi vardı Daha küçük yaşında onu saran bu ilgi, ileride belirginlik kazanan üstün gözlemleme yeteneğinin itici gücüydü
Üniversitede, ilk iki yılını alan tıp öğrenimi başarısız geçti Dönemin tartışma konuları arasında, canlıların kökeni sorunu ilgilendirmekte idi Ama babası umudunu tümüyle yitirmek istemiyordu; hekim olmak istemeyen oğlunu hiç değilse din adamı olmaya ikna etti Edinburgh'dan Cambridge Üniversitesine geçen Darwin, burada da teoloji öğreniminin yanı sıra böcek toplama etkinliğini sürdürdü; oluşturduğu zengin koleksiyonla bilim çevrelerinin beğenisini kazandı Bu arada Botanik ve Jeoloji derslerini de izlemekten geri kalmadı Yirmi iki yaşında üniversiteyi bitirdi; ama kilisede görev almaya eğilimi yoktu Bir rastlantı aradığı olanak kapısını ona açtı Güney Amerika kıyılarından başlayarak uzun süreli bir araştırma gezisine çıkmaya hazırlanan kraliyet gemisi Beagle'e doğa araştırmacısı aranmaktaydı Botanik profesörünün tavsiyesi üzerine Darvin’e, masraflarını kendisinin karşılaması koşulu ile , bu görev verildi Ancak genç bilim adamının, babasının desteğini sağlaması kolay olmadı 1831 yılında başlayan gezide Darwin, beş yıl süren yoğun ve çetin bir uğraşla , dünyanın henüz bilinmeyen pek çok kıyı ve adalarında türlere ilişkin fosil ve örnekler topladı Gözlemsel bilgiler edindi, notlar aldı Doğa onun için tükenmez bir laboratuardı Özellikle Gallapagos ile kuşlar üzerindeki gözlemleri, değişik çevre koşullarında türlerin nasıl oluştuğu konusunda önemli ip uçları sağlamıştı Kimi türlerin çevreyle uyum kurarak sürdürdüğü, kimi türlerin ise değişen çevre koşullarında uyumsuzluğa düşerek yok olduğu izlenimi kaçınılmazdı Ülkesine döndüğünde Darvin’in yapması gereken şey , topladığı bilgileri işlemek, evrim olgusuna , kanıtlara dayalı açıklık getirmekti Ne var ki, bu kolay olmayacaktı Bir kez toplanan gözlem verilerinin düzenlenmesi bile yıllar alacak bir işti Sonra, evrim konusu dikenli bir sorundu; yerleşik önyargılara ters düşmek kolayca göze alınamazdı
Darwin, incelemelerinden türlerin sabit olmadığını, uzun süreli de olsa, çevre koşullarına göre değiştiğini öğrenmişti Ama "evrim" denen bu değişimin düzeneği neydi? Bu soruya yanıt arayışı içinde olan Darvin’e, 1938'de okuduğu bir kitap ışık tuttu Thomas Malthus'un yazdığı Nüfus üzerine deneme adlı bu kitap, ilginç bir tez ortaya koyuyordu: Canlılar için yaşam, bir var olma ya da yok olma savaşımıdır; çünkü, hemen her çevrede nüfus artışı beslenme olanaklarını kat kat aşmaktadır Bu savaşımda güçlüler karşısında zayıf kalanlar yok olup gider; çevresiyle uyumsuzluğa düşenler elenirken, uyum kuranlar çoğalır 19 yy ın acımasız kapitalizminin "laissez faire et laissez passer" (Türkçe’si: Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler) sloganına da yansıyan bu düşünce, Darvin’in yirmi yıl sonra açıkladığı evrim kuramının özünü oluşturur: Doğal seleksiyon evrimin itici gücü, ilerlemenin dayandığı düzenektir
Evrimden ilk söz edenler ,M Ö 6 yy da yaşayan İyonyalı filozoflar olmuştur Thales tüm nesneler gibi canlılarında sudan oluştuğunu savunmaktaydı Daha çarpıcı bir görüşü onu izleyen Anaximander'de bulmaktayız:"Canlıların kaynağı denizdir Başlangıçta balık olan atalarımızdan bugünkü formumuza evrimleşerek ulaştık " Gene o dönemin bir başka filozofu, Herakleitus, canlıların gelişmesinde , aralarındaki çatışmanın rolüne değinir Bunlardan iki yüzyıl sonra gelen antikçağın ünlü filozofu Aristoteles’te evrim düşüncesi daha belirgindir Onun görüşünde aşağıdaki ilginç noktaları bulmaktayız:
Canlıların en ilkel düzeyde kendiliğinden oluştuğu
Organizmaların basitten daha karmaşık formlara doğru geliştiği,
Canlıda organların ihtiyaca göre oluştuğu
Ancak ortaçağ teolojisinde bu tür düşüncelere yer yoktur Gerçek, kutsal kitaplarda açıklanmıştı Evrim düşüncesi bir sapıklıktı
Evrime bilimsel yaklaşım, Aydınlık çağının sağladığı göreceli özgür düşünme ortamını bekledi Bu alanda ilk adımı, Fransız doğa bilimci Buffon'un attığı söylenebilir Buffon, canlıların sınıflanmasına ilişkin Aristotales sistemini düzeltme ve geliştirme amacıyla çalışmaya koyuldu İlgilendiği konuların başında evrim geliyordu Fosil ve diğer kanıtlara dayanarak canlı türlerin evrimle oluştuğu görüşüne ulaşılmıştı Ama kilisenin sert tepkisiyle karşılaşınca , Buffon, "Kutsal kitapta bildirilenlere ters düşen sözlerimi geri alıyorum diyerek sessizliğe gömüldü
Ünlü İsveç botanikçi Linnaeus'un modern sınıflama yöntemine ilişkin çalışması, evrim düşüncesine destek sağlayan başka bir girişimdir Darvin’in dedesi Erasmus Darwin de , Buffon gibi, canlıların yaşam dönemlerinde edindikleri beceri veya özelliklerin yeni kuşaklara geçmesiyle evrimleştiği görüşündeydi Bu görüşü geliştiren Fransız doğa bilimcisi Lamarck ise, evrim konusunda oldukça tutarlı ilk kuramı oluşturdu Kısaca, "canlıların yaşam dönemlerinde kazandıkları özelliklerin ya da uğradıkları değişikliklerin (Bunlar çevre koşullarının etkisinde ortaya çıkabileceği gibi, organların kullanılış veya kullanılışsız nedeniyle de olabilir) kalıtsal yoldan yeni kuşaklara geçtiği " şeklinde özetleyebileceğimiz bu kuram, sağ duyuya yatkın görünmesine karşın , bilim dünyasında beklenen ilgiyi bulmadı Kuramın olgusal içerik yönünden yetersizliği bir yana, bilinen kimi gözlemsel verilere ters düşmesi, benimsenmesine olanak vermiyordu Açıklama gücünü bugün de koruyan, daha kapsamlı ve tutarlı evrim kuramını Darvin’e borçluyuz 1859'da yayımlanan " TÜRLERİN KÖKENİ " adlı yapıtta ortaya konan bu kuramın benimsenmesine ortam hazırdı Kısa sürede birkaç yeni basım yapan kitap, insanlığın dünya anlayışında eşine pek rastlanmayan köklü bir devrime kapı açmaktaydı Dönemin seçkin bilginlerinden T H Huxley'in şu sözlerinin, çağdaşı pek çok bilim adamının duygularını dile getirdiği söylenebilir
Biz türlerin oluşumuna ilişkin, doğruluğu olgusal olarak yoklanabilir bir açıklama arayışı içindeydik Aradığımızı "Türlerin Kökeni" nde bulduk Kutsal kitabın masalımsı açıklaması geçerli olamazdı Bilimsel görünen diğer açıklamaları bulamıyorduk Darwin kuramı her yönüyle bilimsel yeterlikte idi
Kuramın dayandığı iki temel nokta vardır :
Canlı dünyada, yeni türlerin oluşumuna yol açan sürekli ama yavaş giden değişim ;
Doğal Seleksiyon dediğimiz , evrim sürecini işler kılan düzenek
Birinci nokta, türlerin sabitliği varsayımını içeren yerleşik öğretiye ters düşmekteydi İkinci nokta , evrimin, tüm ereksel görünümüne karşın salt mekanik terimlerle açıklanabileceğini göstermekteydi
Darwin kuramının özünü oluşturan doğal seleksiyon , başlangıçtan günümüze değin , değişik eleştirilere uğramıştır Bu nedenle, ilkenin öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekir
Darvin’in evrim kuramı, gözlenebilir üç olgu ve iki ilke içerir İlk olgu, üreme biçimleri ne olursa olsun , canlıların geometrik diziyle çoğalma eğilimidir İkinci olgu, bu eğilime karşın türlerde nüfusun aşağı yukarı sabit kaldığıdır Darwin, bu iki olgudan "yaşam savaşımı" ilkesine ulaşır Üçüncü olgu, canlıların (bir türü hatta bir aileyi oluşturan bireylerin bile ) az ya da çok belirgin farklılıklar sergilenmesidir Yaşam savaşımı ilkesiyle birleşen bu olgu, Darvin’e temel ilkesi olan doğal seleksiyon kavramını sunar Belli bir çevrede farklı özellikler taşıyan bireyler arasında yaşam savaşımı varsa , doğal koşullara uyum bakımından, özellikleri üstünlük sağlayan bireylerin (veya türlerin) egemenlik kurması, diğerlerinin elenmesi kaçınılmazdır Evrim sürecinin dayandığı bu düzeneğe, tüm eleştiri ve uğraşlara karşın, daha geçerli diyebileceğimiz bir alternatif bulunamamıştır Ayrıntılarında kimi değişikliklere uğramakla beraber, kuramın sürgit Darvinci kalmayacağını bir belirti ortada yoktur
|