Yalnız Mesajı Göster

İstiklal Marşının Şifreleri Çözüldü / İstiklal Marşının Şifreleri Hakkında

Eski 08-16-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstiklal Marşının Şifreleri Çözüldü / İstiklal Marşının Şifreleri Hakkında



Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Eğer şiirde yine bir tek kişinin anlatıldığından hareket edersek ki şiirde başka birçok şeyden de söz edilmektedir, bu mısrayı şiirin akışına göre ve bu bilgiyle çözebilir, anlayabiliriz Şair yine o kişiye seslenmektedir Acaba ‘ şehit’ ifadesinden kasıt Türk tarihinde savaşlarda şehit düşen askerler midir yani o kişinin manevi dedelerimidir, değilse o kişinin babası mı şehittir Ben ikinci ihtimal üzerinde durmak istiyorum Böylece şiirin gizemini çözebilir, şifresini kırabiliriz Eğer o kişinin babası şehit olarak nitelendiriliyorsa ve bunu doğru olarak kabul edersek, o kişinin babası ya şehit olup ölmüştür ya da şiirde sözü edilen olaylar dizisinden sonraki bir tarihte belki de bir saldırıya uğrayıp şehit edilecektir ya da o kişinin babası şehitlik mertebesinde birisidir Şiirde sözü edilen kişi de bu durumdan bir şeref kazanmış şair tarafından şehit oğlu sıfatıyla sıfatlandırılmıştır Mısranın ikinci bölümünde ‘ata’ ifadesi yer alıyor Acaba bu ifadede belirtilen ata Türk milletinin dedelerimidir, değilse o kişinin öz ya da manevi dedelerimidir, bu da değilse Türkiye cumhuriyetinin kurtarıcı, kurucu liderimidir Ben daha uç bir yorumla üçüncü ihtimal üzerinde durmak istiyorumMKemal Atatürk Türk milleti tarafından ata unvanıyla anılmaktadır TBMM Tarafından da Atatürk soyadına layık görülmüş ve bu soyad ona verilmiştir Atatürk soyadı Türkün atası yani Türkün önderi, kurtarıcısı anl***** gelmektedir Ve mısrayla Atatürk arasında bir bağ kurarsak: bu şafaklarda yüzen al sancak sönerse, yani bağımsızlık kaybedilirse ruhu incinecek olan MKemal Atatürk’tür çünkü Atatürk hayatını Türk milletinin bağımsızlığı ve refahına adamıştır Eğer Atatürk’ün ismi bu marşta geçiyorsa acaba Atatürk manevi bir şahsiyet olabilirmi, yani Allah tarafından Türk milletine bir kurtarıcı,önder olarak gönderilmiş olabilirmi Allah her 100 yılda bir, İslam ümmetine bir lider yani alim yani ‘müceddid’ göndermektedirKonuyla ilgili bir hadis-i şerif şöyledir:

‘Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah her yüz sene başında şu ümmetin dinini bidatten ayıracak, yenileyecek (ilim sahibi) bir zatı gönderir

Ama Atatürk bana göre askeri, siyasi, ekonomik alanda görev yapmış bir müceddiddir Din müceddidi değildir, istisnai bir durum olarak farklı alanlarda hizmet yürütmüş, Müslüman bir ülkeyi, toplumu haçlı işgalinden kurtarmıştır Şiirde sözünü ettiğimiz manevi şahsiyetin doğum tarihi hicri 1400 yani miladi 1980 ise ki İslam kaynaklarında genel kabul böyledir, bundan güneş yılına göre bir yüzyıl geriye gittiğimizde miladi 1880 tarihine ulaşırız Araştırmalarıma göre Atatürk’ün gerçek doğum tarihi aslında 1881 değil 1880’dir yani bu ihtimal kuvvetle muhtemeldir Eğer müceddidler güneş asrına yani miladi asra göre gönderiliyorlarsa şiirde sözü edilen manevi şahıs aynı zamanda bir müceddid ise kendisinden bir önceki müceddidin 1880 yılında doğmuş olması gerekir ki bu da Atatürk’ün doğum tarihine denk düşmekte, bende Atatürk’ün bir müceddid olabileceği fikri uyandırmaktadır Bu yorumu doğru kabul edersek ve Atatürk’ün isminin istiklal marşında dolaylı olarak geçtiğini kabul edersek müthiş bir sırrı daha ortaya çıkarmış oluruz Müceddidler aynı zamanda seyyiddirler yani peygamber torunlarıdırlar Öyleyse Atatürk HzMuhammet (SAS)’nin soyundandır ve hicri 14asrın müceddididir Bazı çevreler Bediüzzaman Saidi Nursi’nin hicri 14asrın müceddidi olduğunu ileri sürmekteler, oysaki Bediüzzamanın kendi ifadesine göre kendisi seyyid değil kürttür, oysaki araştırmalarıma göre müceddidlerin seyyid olmaları gerekir Bediüzzaman saidi nursi’nin verdiği bilgiye göre hicri 13asrın müceddidi Mevlana Halid Cüneydi Bağdadi’dir Onun doğum tarihide miladi 1778 yılı olarak bilinmektedir Ama resmi kayıtlarda ve bilinen tarihte bir hata olabileceğini göz önünde bulundurursak Mevlana Halid’in doğum tarihinin 1780 yılı olabileceğini de düşünebiliriz Bütün bu yorumlar sadece bir tahmin, yorumdur, kesinlik arz etmemektedir, çünkü kesin delillere sahip değilim fakat bazı ipuçlarından yola çıkarak tahmin yapıyorum Müceddidlerin yani 12 imamın doğum tarihlerini tahmini olarak sıralarsak:

1 ) 19 Mayıs 780 m(d 780 ö 855) : İmam-ı Ahmet Bin Hambel
2 ) 19 Mayıs 880 m(d 879 ö 941) : Ebü'l-Hasen-i Eş'arî
3 ) 19 Mayıs 980 m(d --- ö1062) : Muhammed Bin Selame El-Mısri
4 ) 19 Mayıs 1080 m(d1077 ö1166) : Seyyid Abdülkadir-i Geylani
5 ) 19 Mayıs 1180 m(d1182 ö1262) : İzzettin Bin Abdüsselam
6 ) 19 Mayıs 1280 m(d1281 ö1338) : Hacı Bektaş-ı Veli
7 ) 19 Mayıs 1380 m(d1381 ö1455) : Ebul Hasen Suyuti
8 ) 19 Mayıs 1480 m(d1483 ö1567) : Ali Mütteki El-Hindi
9 ) 19 Mayıs 1580 m(d1583 ö1661) : Seyyid Ahmed Bin Muhammed
10 ) 19 Mayıs 1780 m(d ---- ö1722) : Seyyid Nur Muhammed Bedevani
11 ) 19 Mayıs 1780 m(d1778 ö1826) : Mevlana Halid-i Bağdadi
12 ) 19 Mayıs 1880 m(d1881 ö1938) : Mustafa Kemal Atatürk

19 Mayıs 1980 m(d1980 ö ----) : HzMehdi (as) (HzMehdi Allah’ın elçisidirSadece bir imam, müceddid değildirBu yüzden 12 imam arasında gösterilemez)

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı

Bu mısrada şair yine o kişiye seslenmektedir Şiirin geneline baktığımızda, o kişinin milli manevi duyguları zayıftır, zayıflamıştır Ama yinede içinde bazı değerli kırıntılar barındırmaktadır, büsbütün milli manevi duygularını yitirmemiştir Şair ‘ verme’ diyerek o kişiye seslenmekte o kişiyi uyarmakta, o kişinin aslına dönmesini istemektedir ‘dünyaları alsan da’ derken, dünyalardan kasıt yaşadığımız dünya ve cennettir, bunu açarsak: o kişi hadis-i şeriflerde cennetle müjdelenmiştir ve bütün yeryüzünün melikesi, idarecisi başkanı olacaktır Bu gerçekler hadis-i şeriflerde müjdelenmiştir Şair bu gerçeklere şifreli olarak değinmektedir Şair o kişiden ülkesine karşı taşıdığı olumsuz düşüncelerden vazgeçmesini istemekte, hiçbir nedenin bu olumsuz düşüncelerin haklı bir gerekçesi olamayacağını hatırlatmaktadır Türkiye topraklarından şair, cennet diyerek söz etmekte ülkemizin güzelliğine dikkat çekmektedir Bu vatan öyle güzel ve kutsaldır ki bu vatana ihanet o kişiye asla yakışmaz, böyle bir ihanet o kişinin aslına, soyuna, misyonunada yakışmaz Çünkü bu vatan bağımsızlığını şehit kanlarıyla elde etmiştir O kişinin görevide vatanın bağımsızlığı ve birliğini yaşadığı süre içinde korumaktır, yoksa her değere, paraya vsye vatanı, milleti değişmek değildirMısrayı düzyazıyla ifade edersek ‘Dünyayı da cenneti alsan da bu cennet vatanı hiçbirşeye değişme’ cümlesi ortaya çıkar

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Bu mısrada şair bu defa Türk halkına seslenmektedir Yine Türk vatanından ‘cennet’ ifadesiyle söz edilmekte vatanımız yüceltilmektedir Mısranın geneline baktığımız zaman şu yoruma varabiliriz Öyle güzel, kutsal bir vatanımız, öyle güzel, fedakâr bir milletimiz vardır ki sağcısından, solcusuna, İslamcısından, milliyetçisine, kürdünden, lazına kadar herkes bu vatan için canını feda eder, edebilir, etmiştir Cumhuriyetin kuruluşundan sonrada Türk halkı güneydoğuda, Kıbrıs’ta ve ülkenin her yerinde vazifesini sivil ve asker olarak vazifesini yerine getirmiştir Mısradan anlıyoruz ki önceki kıtalarda yaşanılan hadiseler sonucunda, Türk halkı, milleti, batıdan gelen tehditkâr açıklamalar ve ABD’nin Irak, Afganistan işgalleri Türk halkının şiddetli tepkisini çekecek, ülke çapında gösteriler düzenlenecek, değişik partiler ve sivil toplum örgütleri tarafından mitingler ve toplantılar düzenlenecektir Bana göre bu mısradaki durum, olaylar 2004 Kasım ayı sonları ve aralık ayı başlarında gerçekleşmiştir Eğer 2004 Kasım ayı sonları, aralık ayı başları gazete arşivleri ve televizyon haber arşivleri incelenirse ayrıca hafızanızda o günlere dönerseniz olağanüstü, sıra dışı, normal olmayan olayların ülkemizde ve dünyada cereyan etmiş olduğunu görürsünüz Bu mısranın yorumu ve 2004 yılıyla mısra ve şiiri ilişkilendirmem sadece bir tahmindir, şiiri ve herkesi bağlamaz, şiiri yazan şair şiirin tevilini vermemiştir, şiirin herkes tarafından kabul gören bir tahlili de yoktur Şiir hakkında çok farklı tahliller yapılmış, benim yaptığım tahlil de bunlardan birisidir, tahlilime katılmayabilir, delice bulabilirsiniz, ama düşüncelerinize sınır koymaz, yaptığım tahlile önyargısız bakarsanız, tahlilimin doğru olabileceği fikrine de yabancı durmazsınız bana göre

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!

Bu mısrada şair yine o kişiye seslenmektedir Bu mısrada sözü edilen konu şiirin altıncı kıtası ikinci mısrasında da yer almakta, bu kıta ve mısrada da tekrarlanmaktadır Mısraya göre vatanın her köşesinde vatanın ve milletin bağımsızlığı için şehit kanı dökülmüştür Şair o kişiye yine canını milletinin bağımsızlığı ve refahı için feda eden eden Mehmetçikleri hatırlatmakta, bu vatanın sonsuza kadar savunulması görevi şehitlerin kahramanlığı ve fedakârlığı sebebiyle daha büyük önem arz etmektedir Şehit kanıyla kazanılmış bu topraklar elbette korunacaktır, şehitlerin kemikleri sızlatılmayacaktır, bu görev başta Türk halkına, askerine aynı zamanda şiirde sözü edilen kişiye düşmektedir Cumhuriyet tarihi boyunca bu görev Türk milleti ve askeri tarafından başarıyla yerine getirilmiş vatan iç ve dış düşmanlara karşı müdafaa edilmiştir

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,

Şair bu mısrada o kişi adına konuşmaktadır Eğer yine şiirin bir tek kişi etrafında döndüğünden hareket ederek şiiri yorumlarsak bu Mısranın da o kişi hakkında olabileceği sonucuna varabiliriz Aksi halde şiirin sırrını açığa çıkartmamız olanaksız hale gelir, bu yorum sadece benim bazı ipuçlarından yola çıkarak yaptığım bir tahmindir Şiir boyunca yapmaya çalıştığım tahlillerde yine bazı ipuçlarından yola çıkıyor sonuca varmaya çalışıyorum Bu mısrada şair o kişi adına konuştuğuna göre Mısranın başında ‘can ve canan’ kelimeleri yer almaktadır ‘can’ kelimesi o kişinin kendisini ifade etmekte ‘canan’ kelimesi ise belki o kişinin eşini ya da müstakbel eşini ifade etmektedir Belki o kişi sevgilisinden, sevdiği kızdan ayrı düşmüş belki o kızla arasına bazı engeller girmiş, belki hiç görmediği tanımadığı bir kıza tutulmuş, ona ulaşamamakta, şiire göre bu kız o kişinin kaderine yazılmış fakat henüz bir araya gelmemişler, gelememişlerdirMısrada sözü edilen kızla o kişi kesinlikle evleneceklerdir Öyle olmasa o kızın adı dolaylı olarak bu mısrada geçmezdiŞiirde sözü edilen kişi şiirde yaşanılan olaylarla aynı anda bir kız sorunu yaşamaktadır ve bu kız sorunu şiirde sözü edilen kişiyi çok üzmektedir Şair bu kızın ismini bu mısraya dolaylı olarak yerleştirerek şiirde sözü edilen kişiyi teselli etmekte, müjdelemektedir Bunlar birer tahmin, fikirdir, katılmayabilirsiniz Mısrayı düzyazıyla ifade edersek: ‘Canımı, sevgilimi, her şeyimi alsında Allah’ Şeklinde ifade edebiliriz

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda

Şair mısrada yine o kişi adına konuşmaktadırMısranın düzden bir açılımını yaparsak ‘Etmesin dünyada tek vatanımdan beni ayrı’ şekline bir mısra ortaya çıkarBir önceki mısra ve bu mısranın birleşik bir açılımını yaparsak ‘Canımı, sevgilimi, her şeyimi alsında Allah, etmesin dünyada tek vatanımdan beni ayrı’ şeklinde bir birleşik mısra ortaya çıkarTahlilini yapacağım mısraya göre ve şiirin geneline göre o kişi Türk’tür, Türkiye’de doğmuş büyümüştür Vatanı, tek vatanı Türkiye’dir, başka gidecek yaşayacak bir ülkesi mısraya göre yoktur Demek ki mısraya ve şiirin genel havasına bakarsak o kişi kendi öz vatanında dışlanacak, eziyet görecek, ülkesinin rejimi laik rejim olduğu için ve kendisi manevi bir şahsiyet olduğu için istenmeyecek, belki de sürgün edilme tehlikesi altında olacaktır Şair o kişi adına Tanrı’ya seslenmekte yalvarışta, serzenişte bulunmaktadır Şiirin geneline ve bu mısraya baktığımızda o kişinin geçmişinin çok zor geçtiğini bazı haksızlıklara maruz kaldığını sezinleyebiliriz Belki şiirin ve bu mısranın genel havasına bakarsak o kişi kendisine yapılan haksızlıklardan dolayı ülkesine, milletine ve çevresindekilere bir küskünlük dargınlık içerisindedir Demek ki kendisine yapılan kötülükler tahammül edilemez, affedilemez bir nitelikte olacak, hiç kimsenin yardımını, desteğini görmeyecek, göremeyecek, aksine horlanacak, aşağılanacaktır Bu tahliller sadece bir yorumdur fakat bu tahlillerde bazı ipuçlarından ve o kişi hakkında yazılan İslam kaynaklarından yararlandığımı da belirtmeliyim Yedinci kıtaya kadar tahlillerle anlattığımız olaylar, Kasım-Aralık 2004 tarihlerinde Türkiye’de gerçekleşmiştir

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:

Şair bu mısrada yine o kişiye seslenmektedir Şair o kişiye kabrinden seslenmektedir, şiirde anlatılan olaylar sırasında hayatta değildir vefat etmiştir, şairin vefatının çok sonrasında gerçekleşen olaylar şiir boyunca anlatılmaktadır Şiir boyunca ve bu mısrada dikkat edilirse görülecektir ki 2tekil şâhısa seslenilmekte 1tekil şahıs adına konuşulmaktadır Bu da gösteriyor ki şiir tek bir kişi etrafında dönmekte, bende bu kanaati güçlendirmekte bana bu ipucunu vermektedir Şair ‘ruhumun’ derken kabrinden seslenmektedir öyle olmasaydı ‘Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:’ demez, ‘Benim senden, ilahi, şudur ancak emeli:’ derdi Neden ‘Benim’ ifadesi kullanmıyor da, ‘Ruhumun’ ifadesini kullanıyor bu beni düşündürüyor ‘ruhumun’ kelimesi amaçlı olarak bu mısraya konulmuştur Şiir, TBMM tarafından milli marş olarak kabul edildiğinde şair halen hayattaydı hatta şairimiz 1936 yılında vefat etmiştir Öyleyse hayatta olan birinin ‘Ruhumun’ diyerek seslenmesinin bir nedeni olmalıdır Zaten tahlilin başında ve şiir boyunca bu nedeni belirtmiş, şiirde anlatılan olayların ve şiir boyunca konu edilen kişinin şiirin yazılışından çok sonra, on yıllar sonrasına ait bir durumu anlattığını ifade etmeye çalışmıştık Şair bu mısrada o kişiye seslenmektedir, o kişiden bir isteği vardır Bu istek mısrada ‘ilahi’ nitelemesiyle nitelenmekte isteğin, arzunun önemi, niteliği vurgulanmaktadır

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli

Bu mısrada kıtanın ilk mısrasında ki isteğin ne olduğu o kişiye açıklanmaktadır Bu mısrada ‘mabet’ mezar, kabir anlamında kullanılmıştır, ‘mabedimin göğsü’ ifadesiyle gerçek anlamıyla mezar taşı, şiirdeki anlamıyla vatanın ve milletin bağımsızlığı, bütünlüğü kastedilmiştir Şimdiye kadar, şiir boyunca yapılan tahlilden bu sonuca gidebiliriz Şair, kabrine namahrem eli değmemesini isteyerek aslında Türk yurduna namahrem elinin değmemesini istemekte dolaylı bir ifadeyle anlatımı güçlendirmektedir Şiir boyunca belirtilen Türk vatanının işgal edilmesi, bağımsızlığın kaybedilmesi tehlikesi bu mısrada yine belirtilmektedir Muhtemel işgal askerleri ve işgal yönetimi mısrada namahrem eller şeklinde anlatılmaktadır Eğer Türk vatanı işgal edilirse namahrem eller şairin kabrine değmiş olur yani bağımsızlık kaybedilmiş olur ki şair bunun engellenmesini o kişiden istemektedir Demek ki o kişinin ülkesinin bağımsızlığı ve Türk yurdunun işgale uğrama tehlikesinin bertaraf edilmesi için yapabileceği bir şeyler vardır Şair o kişiden elinden geleni yapmasını istemekte o kişiden ülkesi hakkında beslediği olumsuz duygu ve düşüncelerinden vazgeçmesini istemektedir Öyle anlaşılıyor ki bu kıtanın başından itibaren o kişi istiklal marşımızın şairin o kişiye yazmış olduğu anlamı gizli tutulmuş bir mektup olduğunu anlamış, bu kıtanın başından itibaren o kişi şiire kulak vermekte şairi dinlemektedir Bu mektup ulusal bir marş olabilecek kadar güzel, kalitelidir Şiirde yaşanılan olaylar ve şiirin gerçek anlamı şiirde anlatılan kişi tarafından önceden bilinseydi bu olaylar yaşanmazdı Çünkü şiirin anlamı önceden o kişi tarafından bilinseydi yapay bir şekilde şiirde anlatılan olaylar o kişi tarafından planlanamazdı Çünkü şiirde anlatılan olay ve durumlar o kişinin kontrolünde değildir, doğal seyir içinde olaylar olmuş, bitmiştir, şiirde yaşanılacak olan olaylardan o kişinin önceden bir haberi yoktur Şiirde anlatılan kişi, kendisinin manevi bir şahsiyet olduğunu, bazı ipuçları ve bu marş sayesinde sonradan anlamış fark etmiştir Zaten o kişi hakkında yaptığım araştırmalarım bu düşüncemi doğrular niteliktedir Kendisi bile uzun bir süre kendisinin manevi bir şahsiyet olduğunu şiirde konu edilen kişi bilmeyecek sonra fark edecektir Marşta anlatılan olayları şiirde konu edilen kişi yaşamıştır, bu şiir o kişinin yaşamından sıra dışı bir kesiti anlatmaktadır Bu mısra, kıta ve şiir hakkında yapmış olduğum tahlil sadece bir yorumdur, şiiri bağlamaz, yorumuma katılmayabilirsiniz Ama beni anlamaya çalışmanızı da isterim

Bu ezanlar- ki şahadetleri dinin temeli-

Şair bu mısrada ‘Bu ezanlar’ diyerek dinsel bir mesaj vermekte ibadete, namaza, İslam dininin sembolleşmiş geleneklerine vurgu yapılmaktadır Bağımsızlık mücadelemiz öncesinde, Osmanlı devleti 1cihan harbinde yenik düşmüş, ağır şartlar içeren Mondros ve Sevr anlaşmaları Osmanlı hükümeti tarafından kabul edilmiş, Misak-ı milli sınırları Avrupalı devletlerce işgale başlanmıştı15 Mayıs 1919’da da İzmir yunanlılar tarafından işgale başlanmıştı Bunun üzerine MKemal Atatürk 19 Mayıs 1919’da samsuna çıkarak kurtuluş harbini başlatmış, Sevr ve Mondros anlaşmaları yırtıp atılmış, düşman anayurttan sökülüp atılmış, ülkemiz Hıristiyan ülkelerin işgalinden kurtulmuş bu sayede ezanlar ülkemizin her yanında okunabilmiş yani dinimiz özgürce yaşanabilmiştir Eğer bağımsızlık kaybedilirse bu özgürlük ortadan kalkar ve ezanlar camilerden özgürce okunamaz dini özgürlüğümüzü kısmen de olsa böyle bir durumda yitiririz Bu tehlike günümüzde de mevcuttur, şair bu tehlikeye dikkat çekmektedir Yanı başımızdaki, 2003’te ABD’nin Irak işgali bu duruma güzel bir örnektir Mısra bu gerçeğe değinmiştir Gerçektende günümüzde ve geçmişte, Müslümanlar dünyanın değişik yerlerinde zulme maruz kalmıştır Batı Trakya Türkleri buna güzel bir örnektir Mısrayı özetlersek: Din bağımsızlık sayesinde yaşanabilmektedir Bağımsızlığımız, dinin temelidir Ülkemiz için bu gerçek söz konusudur Şair o kişiye bu gerçeği anlatmakta, hatırlatmaktadır Mısranın derin manaları vardır İstiklal Marşına yapılan bir eleştiri de marşta ‘ İslam’ kelimesinin geçmediğidir oysaki bu mısradaki ‘Din’ kelimesi,ifadesi ‘İslam’ kelimesinin anlamını fazlasıyla karşılamaktadırÖyleyse ‘Din=İslam’ diyebiliriz

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli

Bu mısrayı düzden okursak: ‘Benim ebedi yurdumun üstünde inlemeli’ Şeklinde çevirebiliriz Yani mısrada ‘benim’ kelimesiyle şaire ait olan yurt yani Türkiye ifade edilmiş, nitelenmiş, fakat şiire bir estetik kazandırmak için ‘benim’ kelimesinin yeri değiştirilmiş yüklemden önceye konulmuştur Türk yurdu yani Türkiye ebedi yurt olarak sıfatlandırılmış Türkiye cumhuriyetinin ebediyete, kıyamete kadar yaşayacağı, bağımsız kalacağı şifreli bir şekilde mısrada belirtilmiştir Fakat bu durum vatanın müdafaası, o kişinin gayreti şartına bağlanmıştır Eğer o kişi elinden geleni yaparsa ve vatanına ihanet etmezse şairin isteği gerçekleşmiş olacaktır yani bağımsızlık korunacak, Türkiye cumhuriyeti ebediyen, kıyamete kadar bağımsız ve Müslüman olarak yaşayacaktır Şair bu gerçeği mısrada müjdelemiştir Eğer bu müjde doğruysa, şairimiz velilik derecesine yükselmiş manevi bir şahsiyettir ve bu verilen haber bir keramettir, çünkü şair gelecekten haber vermektedir Aksi halde yani bağımsızlığın kaybedilmesi halinde şair yalanlanmış olur Mısrada Türk yurdu, ebedi yurt olarak nitelenmiştir Atatürk’ün konuyla ilgili veciz bir sözü de bildiğiniz gibi şöyledir:

‘Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır

Bu vecize, mısrada verilen haberi ve yaptığım tahlili destekler niteliktedir Atatürk’ de aynı fikri beslemekte, Türkiye cumhuriyetinin sonsuza kadar yaşayacağından emindir

O zaman vecd ile bin secde eder- varsa- taşım,

Bu mısrada şair kendini anlatıyor Eğer uç, farklı bir bakış açısıyla bakarsak bu mısra ve kıtayı yorumlayabiliriz Şair önceki kıtalarda Türk milleti ve devletinin bağımsızlığını kaybetmesi, işgale uğraması tehlikesinden sıkça söz ediyor Bu tehlikeye şiir boyunca değiniliyor O kişiye uyarılar, hatırlatmalar yapılıyor o kişiye sesleniliyor Şair sekizinci kıtada o kişiden bir istekte, dilekte bulunuyordu Mısranın başında ‘O zaman’ ifadesi kullanılıyor, bu ifadeyle, şairin sekizinci kıtadaki dileği, isteği gerçekleşince yani bağımsızlık korununca demek isteniliyor Demek ki şairin isteği o kişi tarafından yerine getirilecek, şairin dileği karşılık bulacak Mısranın devamında ilahi aşk, şiddetli dini heyecanla secde eden bir nesneden ya da nesnelerden söz ediliyor Belki de bu mısrada belirtilen anlam: şair vefat etmiş olmasına rağmen şairin amel defteri kapanmamış, şairin ruhu ibadete, Allaha yakarışa devam ediyor, ya da şairin mezar taşı şair adına Allah’a secde ediyor, ya da ülkemizde yaşayan, Hak’ka tapan halkımız, milletimiz bu mısrada dile getiriliyor, mısranın genelinde belki de şairin o an yaşadığı ilahi aşk, heyecan anlatılmaya çalışılıyor Şair bu mısrada kabirdeki halinden, ölümünden sonraki bir zamandan söz ediyor Mısranın düzyazıyla açılımını yaparsak ‘Eğer benim, senden istediğim, dileğim gerçekleşirse, gerçekleştiği zaman’ şeklinde özetleyebiliriz

Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,

Şair, şiir boyunca ikazlarda bulunmuş, değişik konulardan söz etmiş, o kişiye seslenmişti Şair bu mısrada kendi adına konuşuyor, kendisinden söz ediyor, bu mısrada şair yine ölümünden sonraki bir olaya değiniyor, kabirdeki hayatından bahsediyor Önceki mısradan ve bu mısradan anladığımız kadarıyla şairin sekizinci kıtadaki dileği yerine geliyor, bağımsızlık korunuyor Şair, bağımsızlığın korunmasından büyük mutluluk duyuyor ve kabirde yatarken her yanından, gözlerinden ilahi bir duyguyla yaşlar akıyor, sevinç gözyaşları döküyor, terliyor bu yaşlar kanlı olarak niteleniyor yani bu dökülen gözyaşları kutsanıyor, dökülen gözyaşlarının sıradan gözyaşı olmadığı belirtiliyor ‘Her cerihamdan’ ifadesiyle kanımca, her yanımdan anlamı veriliyor Dökülen gözyaşları ve akan terler ‘ilahi, kanlı’ olarak sıfatlandırılıyor Mısrayı düzyazıya çevirirsek ‘Vücudumun her yerinden, gözlerimden, derilerimden, kanlı, ilahi yaşlar boşanacak, akacak’ şeklinde bu mısrayı düzyazıyla açabilir, bu mısranın açılımını yapabiliriz Demek ki şairin o kişiden isteği, dileği çok önemli ki bu dilek gerçekleşince, şair kabrinde gözyaşı döküyor Bu vatanın bağımsızlığı kolay kazanılmamış, vatanın bağımsızlığı için, binlerce on binlerce şehit kanı dökülmüş, can verilmiştir Vatanın bağımsızlığının korunması bu yüzden, şaire göre çok önemlidir, bağımsızlık için ağır bedeller ödenmiştir Şair bu mısrada, kendisinin diriliş anına ve dirilişin şekline değiniyor

Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na’şım;

Bu mısra önceki iki mısranın devamıdır Olaylar dizisi bu mısrayla devam etmektedir Şair bu mısrada yine kendi adına konuşuyor Bu kıta ve mısrayı genel kabulün aksi yönünde tahlil edeceğim Şair bu mısrada bana göre gerçek anlamda bir dirilişten Kabirden kalkıştan söz ediyor Dirilişin şekli fışkırmak, ruh-i mücerred gibi fışkırmak şeklinde ifade ediliyor ‘ruh-i mücerred’ den kasıt ise, hapsedilmiş bir kişinin özgürlüğüne kavuşması gibi ya da şiirde sözü edilen kişinin asıl kimliğini keşfetmesiyle kabuğunu kırması gibi anlamları verilebilir Mısrada açık açık ‘naaş’ kelimesi kullanılmış, mısrada geçmiştir Mısrada ‘fışkırmak’ ifadesiyle anlatım güçlendirilmiş, dirilmek kelimesinin yerine ‘fışkırmak’ kelimesi kullanılmış hem mısranın gerçek anlamı gizlenmiş, hem de anlatım renklendirilmiştir Mısrayı düzyazıya çevirir açılımını yaparsak ‘Dirilir hapsedilmiş ruh gibi kabirden cesedim, ya da dirilir büyük ruh gibi mezardan cesedim’ şeklinde açılımını yapabiliriz Şairin dileği yerine gelmiş ve şair dirilmiştir Bu mısranın ve kıtanın anlamını destekleyecek bilgileri şiirin tüm tahlilinin sonunda vermeye çalışacağım

O zaman yükselerek arşa değer belki başım

Şair bu mısrada yine kendi adına konuşuyor Şiir boyunca şair, vatanın ve milletin bağımsızlığından ve bağımsızlığın tehlikeye girebileceğinden, ülkenin işgal edilebileceği ihtimalinden söz ediyor, şiirde sözü edilen kişiye bazı uyarılarda bulunuyordu Sekizinci kıtada şair o kişiden bir dilekte bulunuyordu Şairin bu dileği bu kıtaya göre gerçekleşiyor Şairin sözünü ettiği tehlikeler gerçekleşmemiş, bu kıtada ve mısrada bu durum vurgulanıyor Bu mısrada şair memnuniyetini ifade ediyor, öyle bir memnuniyet öyle bir mutluluk ki mecazi ifadeyle şairin başı arşa yani göğün en yüksek katına değiyor Yani bu mutluluğun, ve memnuniyetin nedeni, Türk vatanı bir işgale uğramamıştır diğer nedeni de şair kabrinden diriltilerek hayata dönüyor ve şairin manevi yönden yüksek bir makamda olduğunu maddi manevi alem görüyor, şair bu şerefle şereflendiğini bu dereceyi kazandığını bizzat kendisi görüyor, bunu yaşıyor

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Şair bu mısrada kuva-i milliye şehitleri, vatanımızın, milletimizin bağımsızlığı, özgürlüğü için kan dökmüş, canını feda etmiş bütün şehitler adına konuşuyorŞehitler burada bağımsızlığımızın sembolü bayrağa sesleniyorlar Dikkat edilirse şiirin ikinci kıtası birinci mısrasında ‘nazlı hilal’ ifadesi kullanılırken, bu mısrada ‘şanlı hilal’ ifadesi kullanılıyor Bu da bize gösteriyor ki ‘hilal’ kelimeleri şiirin ikinci kıtası birinci mısrasında ve son kıta birinci mısrasında farklı anlamlarda kullanılmışlardır Benim görüşüm tahminim bu doğrultudadır Şiir boyunca, baştan sona yaptığım tahlil de bu görüşümü doğrular, destekler niteliktedir Ayrıca bayrağımızda hilal ay sembolü mevcuttur, bu da gösteriyor ki mısrada ki ‘hilal’ kelimesinden kasıt bayrağımızdır, bayrağın bir parçasından hilalden söz edilerek bayrak vurgulanıyor, kastediliyor Bu mısrada bağımsızlığımızın sembolü bayrağımızın gökte, rüzgârlı bir havada dalgalanışı şafakların dalgalanışına benzetilmektedir Şafakların dalgalanışından kasıt ise belki de esen rüzgâr kastedilmekte belki her gün sürekli gerçekleşen şafak vakti kastedilmekte, bayrağın gökte özgürce dalgalanışının sürekliliği ve güzelliği bu durumlarla ilişkilendirilmektedir Şafak vakti günün en güzel vakitlerindendir ve her gün tekrarlanır, süreklilik arz eder Bayrağımızın dalgalanışının sürekliliği yani bağımsızlığımızın sürekliliği şafak vaktinin sürekliliğine, güzelliğine benzetilmektedir Mısraya göre bağımsızlığımızın korunması şehitlerimizi memnun, mutlu etmiştir Tıpkı dokuzuncu kıtada belirtilen gerçek anlamıyla diriliş bu mısra ve kıtada şehitler için de söz konusudur

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal

Şair bu mısrada yine kuva-i milliye şehitleri adına konuşuyor Şiir boyunca vatanın bağımsızlığına vurgu yapılıyordu Şiirin İkinci kıtası üçüncü mısrasında ise:

‘Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…’

denilerek, şiirde sözü edilen kişiye kuva-i milliye şehitleri adına sesleniliyor eğer bağımsızlık kaybedilirse dökülen kanların o kişiye helal edilmeyeceği vurgulanıyordu Bağımsızlık korunduğu için ve şiirde sözü edilen kişi bağımsızlığın korunması yönünde çaba sarf ettiği için dökülen şehit kanları şehitler tarafından şiirde sözü edilen şahsa bu son kıta ikinci mısrada helal ediliyor Son kıta ikinci mısrada ifade edilen şehitlerin memnuniyeti, şairin yazdığı bu şiir aracılığıyla dile getiriliyor Şiirde sözü edilen şahsa dökülen kanlar helal edilirken aynı zamanda bağımsızlığın korunması yönünde çaba sarf etmiş Türk halkı ve Türk askerine de dökülen kanlar helal ediliyor, aslında bu mısra Türk milletine de şiirde sözü edilen şahsa da iki özneye birden sesleniyor Şiirin ikinci kıta üçüncü mısrasında dökülen kanların o kişiye helal edilmesi bağımsızlığın korunması şartına bağlanırken diğer taraftan dökülen kanlar bağımsızlık hakkıyla korunduğu için şiirin son kıtası ikinci mısrasında Türk milletine ve o kişiye helal ediliyor ve şehitler diriliş anında bağımsız bir ülkeyi, düşman işgaline uğramamış bir ülkeyi karşılarında buluyorlar bu durumdan mutluluk duyuyorlar Dökülen şehit kanları verilen canlar boşa gitmemiş amacına ulaşmıştır Amaç bağımsız, özgür ve kıyamete kadar yaşayacak Türkiye cumhuriyetiydi ve bu amaç son kıta birinci ve ikinci mısraya bakarsak gerçekleşmiş oldu

Alıntı Yaparak Cevapla