Yalnız Mesajı Göster

İstiklal Marşının Şifreleri Çözüldü / İstiklal Marşının Şifreleri Hakkında

Eski 08-16-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstiklal Marşının Şifreleri Çözüldü / İstiklal Marşının Şifreleri Hakkında



Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:

Şair kuva-i milliye şehitleri adına konuşmaya, seslenmeye devam ediyor Şehitler Türkiye cumhuriyeti bağımsızlığının işareti, sembolü olan bayrağa sesleniyor hitap ediyorlar Bayrağa hitap ederlerken aslında Türk milletine hitap ediyorlar ‘Ebediyen’ ifadesiyle sonsuza kadar, ilelebet, kıyamete kadar demek isteniliyor Mısranın birinci kısmında ebediyen Türk bayrağının sönmeyeceği, gönderlerden inmeyeceği, ‘Ebediyen sana yok izmihlal’ ifadesiyle vurgulanıyor Kıtanın ilk mısrasında bayrağımızdan söz edildiğini ve mısraların bir anlam bütünlüğü ve akışı sergilemesi gerektiğini düşünürsek son kıta üçüncü mısrada yani bu mısrada da bayraktan söz edildiğini anlarız Şiirin tüm tahlilinden ve şiirin bütününden hareket edersek bu sonuca varabiliriz Türkiye cumhuriyetinin ilelebet, kıyamete kadar bağımsız olarak yaşayacağını, kalacağını şair son kıta ve bu mısrada bize müjdeliyor Aslında şiirin ilk mısrasında ve sonraki kimi kıta ve mısralarda da bu gerçek belirtiliyor Mısranın ikinci bölümünde de ‘Ebediyen ırkıma yok izmihlal’ ifadesiyle Türk milleti ve devletinin ilelebet, kıyamete kadar, yıkılış yok oluş görmeyeceği, bağımsız olarak kalacağı, yaşayacağı, işgal görmeyeceği vurgulanıyor Bu mısradaki ‘ırk’ kelimesinden kasıt şiirin ikinci kıta ikinci mısrasının tahlilinde belirttiğimiz gibi millet, halk, ulus kelimelerinin anlamlarıdır Mısrayı düzyazıya çevirir açılımını yaparsak ‘Sonsuza kadar bayrağımız sönmeyecek, ülkemiz işgal görmeyecek’ ‘Ebediyen bayrağıma yok, miletime yok yok oluş’ şeklinde açılımı yapabilir, mısrayı özetleyebiliriz

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;

Şair bu mısrada yine kuva-i milliye şehitleri adına konuşuyor, şehitlere sözcülük yapıyor Bu mısrada Türkiye cumhuriyeti bağımsızlığının sembolü olan bayrak dile getirilmektedir Mısranın bütününe baktığımızda, bayrağın cumhuriyet tarihi boyunca hür yaşadığı yani Türk milletinin hür yaşadığı vurgulanmaktadır Gerçekten de mısrada belirtildiği gibi ülkemiz cumhuriyet tarihi boyunca işgal edilmemiş, edilememiştir Cumhuriyet tarihi boyunca, kimi zaman, kimi komşu devletler ve kimi batılı devletlerin doğrudan ya da dolaylı tehditlerine maruz kalındıysa da 80 küsur yıldır bağımsızlık ve barış korunmuş, ikinci cihan harbinde bile bu korkunç savaştan uzak durularak ülkemiz bağımsızlığını ve barış halini muhafaza etmeyi başarmıştır Mısrada aslında derin manalar bulmak mümkündür Kurtuluş harbi öncesinde bağımsızlık yitirilmiş, ağır esaret anlaşmaları Osmanlı hükümeti tarafından kabul edilmiş, anayurdumuz düşman kuvvetleri tarafından tamamen olmasa da büyük oranda işgal edilmiş bu işgal bağımsızlık harbi sayesinde durdurulabilmiş, bayrağımız bağımsızlık harbi sayesinde hürriyetini kazanabilmiş, özgürlük harbinden 21yüzyıl başlarına kadar bayrağımız hür yaşamıştır, yani milletimiz, ülkemiz hür yaşamıştır Bu özgürlük kan dökülerek, can verilerek kazanılabilmiş, bu özgürlük hak edilmiştir Mısrayı düz yazıya çevirir, açılımını yaparsak ‘Bayrağım özgür yaşamıştır, özgürlük bayrağımın hakkıdır’ şeklinde düzyazıyla ifade edebilir açılımını yapabiliriz

Hakkıdır, Hak’ka tapan milletimin istiklal!

Bu son mısra şiirin ikinci kıtası son mısrasıyla tıpatıp aynıdır, benzer bir anlam içermektedir fakat bu mısra şiirde iki kez tekrarlandığı için verdiği, vermeye çalıştığı mesaj daha çok vurgulanarak dikkatler mısranın içerdiği anlama daha çok çekilmeye çalışılmış ayrıca bu mısra, son kıta son mısrada kullanılarak şiirle, şiirin ikinci kıtasıyla ve bu son kıtayla bir anlam bütünlüğü sağlanmıştır Bu mısra farklı kıtalarda benzer anlamla benzer mesajı vermiştir Bu son kıta son mısranın tahlilinde şiirin ikinci kıtası son mısrasında yapılan tahlilden faydalanacağım, o tahlili bu son kıtanın son mısrasında benzer şekliyle tekrarlayacağım çünkü mısra aynı mısra anlam benzerdir:

Bu mısrada bağımsızlığın Türk milletinin hakkı olduğu bunun milletçe kazanıldığı ve korunduğu tekrar hatırlatılmaktadır Yine şehitler adına konuşulmakta bağımsızlık önemle vurgulanmaktadır Bilindiği gibi cumhuriyet tarihi boyunca bağımsızlık önemle korunmuş güneydoğu bölgemizde, Kıbrıs’ta ve dünyanın değişik bölgelerinde Türk askeri görev yapmış, binlerce on binlerce şehit verilmiştir Kurtuluş harbi ve onun öncesindeki ön harplerde de binlerce on binlerce can, şehit verilerek bağımsızlık kazanılabilmiştir Bu yüzden bağımsızlık Türk milleti tarafından hak edilmiştir, bağımsızlık Türk milletinin hakkıdır ‘istiklal’ kelimesi burada bağımsızlık anlamında kullanılmıştır ‘Hakk’a tapan’ ifadesiyle Türk milletinin mensup olduğu din İslam dini kastedilmiştir Gerçektende yaklaşık bin yıldır Anadolu topraklarında İslam dini yaşanmaktadır Günümüzde Türk halkının %’de 98’e yakını islama mensuptur Fakat ibadet ve dini yükümlülükler, namaz kılma gibi genellikle tam manasıyla yerine getirilememekte fakat Türk milletinin geneli İslam inancını, Allah inancını taşımaktadır Değişik mezhepler ülke genelinde söz konusudur fakat buna rağmen mısrada ortak inanç vurgulanmıştır Şiirin finali bu son kıta ve son mısrayla bana göre en güzel şekilde yapılmıştır Şiir boyunca dile getirilen bağımsızlığın kaybedilmesi tehlikesi gerçekleşmemiş ve mutlu sona ulaşılmıştır

SON İKİ KITANIN TAHLİLLERİ HAKKINDA

Dokuzuncu kıtanın tahlilinde, tahlilimi destekleyecek bilgileri tüm tahlilin sonunda vereceğimi belirtmiştim Genel kanının ve kabulun aksine şiirin son iki kıtasınında gerçek anlamda bir dirilişten söz edildiği kanısındayım Ama diyeceksiniz ki ‘Bu imkânsız bir şey, böyle bir şey olamaz, böyle bir diriliş ancak kıyamet günü olabilir’ Bu inanışı, kanıyı şimdi vereceğim bilgilerle, örneklerle yıkmaya çalışacağım

YÜZYIL SONRA DİRİLTİLEN ADAM
Bu örneklerden biri, Bakara Suresi'nde anlatılan "yüz yıl ölü kaldığı" belirtilen bir kimsenin hayatına ilişkindir:
Ya da altı üstüne gelmiş ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı sonra onu diriltti (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi (Allah ona "Hayır yüz yıl kaldın böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir Kemiklere de bir bak nasıl bir araya getiriyoruz sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi O kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah her şeye güç yetirendir (Bakara Suresi, 259)
Yukarıda verdiğimiz ayette tam bir ölüm (mevt) söz konusudur Dolayısıyla kesin olarak ölen bir insanın bile Allah'ın dilemesiyle bu dünyada tekrar diriltildiği Kuran'da bildirilen bir gerçektir Kuran'da buna benzer başka olaylardan da örnekler verilmektedir


KEHF EHLİ'NİN YILLAR SONRA UYANDIRILMALARI
Konuya işaret eden diğer bir örnek ise Kehf Suresi'ndeki "Ashab-ı Kehf" kıssasındadır
Allah'ın, yaşadıkları dönemin din karşıtı hükümdarının zulmünden korunmak için mağaraya sığınan bir grup gençten bahsettiği bu kıssada, onların uzun yıllar uyuduktan sonra tekrar uyandırıldıkları anlatılmaktadır Ayetler şöyledir:
O gençler mağaraya sığındıkları zaman demişlerdi ki: "Rabbimiz katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl) Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik) (Kehf Suresi, 10–11)
Sen onları uyanık sanırsın oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu Onları görmüş olsaydın geri dönüp onlardan kaçardın onlardan içini korku kaplardı Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık) İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık" Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin" (Kehf Suresi, 18–19)
Kuran'da gençlerin mağarada kaç yıl kaldıkları tam olarak bildirilmez Bunun için yıllar yılı tabiri kullanılır ki sürenin çok kısa olmadığı buradan anlaşılmaktadır Ayrıca kalış süresiyle ilgili insanların tahmini de oldukça uzun bir süre olan 309 yıldır:
Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir Göklerin ve yerin gaybı O'nundur O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir O'nun dışında onların bir velisi yoktur Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz" (Kehf Suresi, 25–26)
Elbette burada önemli olan sürenin kısa veya uzun olması değildir Üzerinde durduğumuz konu Allah'ın bazı insanları dünyadaki bildiğimiz hayattan, uyutmak veya canlarını almak suretiyle uzaklaştırdıktan sonra onları tekrar canlandırmasıdır Tıpkı uykudan uyanan insanlar gibi kişileri tekrar hayata döndürmesidir Hz İsa da bu insanlardan biridir ve zamanı geldiğinde tekrar dünya üzerinde yaşayacak, görevini yaptıktan sonra "Dedi ki: "Orada (dünyada) yaşayacak, orada ölecek ve oradan çıkarılacaksınız" (Araf Suresi, 25) ayetinin hükmü gereği her insan gibi dünyada ölecektir


ŞİİRDE SÖZÜ EDİLEN ŞAHIS KİMDİR?

Şiirde sözü edilen şahıs Hz Mehdi (as)’dir Bu fikir benim görüşümdür HzMehdi (as) 1980 yılı başlarında hayata gelmiş Türkiye’de doğmuşturBenim fikrime göre halen Türkiye’de yaşamaktadır O aynı zamanda dabbetül arzdır Kıyametin ilk büyük alameti sayılan Dabbe-tül arz’ın zuhuru hicri 1400 miladi 1980 yılında gerçekleşmiş fakat bu olay Türk ve dünya kamuoyundan gizlenmiştir Konuyla ilgili Kuran ayetinin meali şöyledir:

‘O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler
(Neml Suresi, 82)

Bu ayette işaret edildiği gibi kıyamete yakın arzdan bir dabbe çıkartılacak yani bir canlı yaratılacak ve bu canlı insanlara karşı bazı sözler söyleyecektir Eğer dabbe-tül arz Hz Mehdi ise ki araştırmalarıma göre odur, Hz Mehdi’nin doğum tarihi 1980 ise Dabbe-tül arzın zuhuruda 1980 yılına denk gelmelidir çünkü HzMehdi ve dabbetül arz aynı kişiler,öznelerdir Bana göre bu dabbe yeni doğmuş bir bebek olmalıdır Ama bu bebek sıradan bir bebek değildir Bu bebek konuşma yeteneğine sahiptir ve doğuştan getirdiği bir hafızaya sahiptir Öyle bir hafıza ki herkesin amel defterini sayıp dökmekte kimin cennetlik kimin cehennemlik olduğunu söylemekte yani çevresindeki insanları mühürlemektedir Bir yandan da insanlara karşı konulamaz emirler vermektedir Bütün bunlar 1980 yılında gerçekleşmiş 1980 yılı sıralarında gerçekleşebilecek bir komünist ihtilali MİT ve TSK yetkililerinin Dabbe-tül arz’dan aldıkları bilgiler sonucunda MİT , TSK ve 12 eylül cunta yönetimi tarafından komünist devrim engellenmiştir Hatta bir Amerikan CİA ajanı konuyla ilgili ‘Bizim çocuklar başardi’ diyerek 1980 yılında 12 eylül 1980 darbesinden sonra dönemin Amerikan başkanına haber geçmiştir ‘bizim çocuklar başardi’dan kasıt doğumlarından itibaren konuşmaya başlayan mucize çocuklar Dabbe-tül arz ve kardeşleridirDabbe-tül arz’ın yani HzMehdi’nin kardeşleri ise Hzİsa ve HzMusa’dırŞu an hayattadırlar yani reenkarnasyon yoluyla hayata gelmişlerdirHzİsa şu an Türkiye’de yaşamakta fakat zuhur vakti gelene kadar gizlenecektirHzİsa’nın doğum tarihi 1978'dirHzMusa’nın doğum tarihi 1981’dirBediüzzaman’ın açıklamalarına göre Hz Mehdi hicri 1432 miladi 2010–11 yılında zuhur edecekdirKesin zuhur tarihi hesaplamalarıma, araştırmalarıma göre 21 aralık 2010’durHzMehdinin zuhuru meleklerin, veli ve şehitlerin yardımlarıyla gerçekleşecektir Hesaplamalarıma, araştırmalarıma ve tahminlerime göre tam zuhur tarihi 21 Aralık 2010’dur

Ahirzamana, kıyamet alametlerine ve Hz Mehdi’ye işaret eden bazı ayetleri Kuran’da bulmak mümkündür Ayrıca kimi İslam âlimlerinin eserlerinde de ahir zaman ve Hz Mehdi konusu işlenmiştir Hadisi şeriflerde de bu konulara geniş bir şekilde değinilmiştir Bediüzzamanın yazdığı Risale-i nur külliyatında da bu konu işlenmiş, Bediüzzaman Hz Mehdinin zuhur tarihi olarak 2010–11 yılını vermiştir Ahir zaman ve Hz Mehdi ile ilgili konulara internet arama motoru (Google)’ den ulaşabilinir
İNANAMAYACAKSINIZ FAKAT 21 Aralık 2010 VE SONRASINDA TÜRKİYEDE SOSYALİST BİR DEVRİM GERÇEKLEŞECEK

21 Aralık 2010 tarihi ve sonrasında, önce Müslüman ülkelerde ve daha sonra bütün dünyada gerçekleşecek özgün sosyalist devrim hakkındaki Nazım Hikmet’in şiiri aşağıdadırBana göre Vasiyet isimli şiir 21 aralık 2010 ve sonrasında gerçekleşecek olaylarla ilgilidirŞiirde, Türkiye’de kesin olarak sosyalist bir devrimin (ateist olmayan) gerçekleşeceği vurgulanıyorNazım Hikmet, Türkiye’de kesin olarak sosyalist bir devrimin gerçekleşeceğini nereden ve nasıl bilmektedir? SSCB’de bile sosyalizmin yıkılmayacağı kuşkulu iken, Nazım Hikmet Türkiye’de sosyalist bir devrimin gerçekleşeceğinden nasıl emin olabilmektedir? Nazım Hikmet ölümünden sonra cenazesinin Türkiye’ye götürülemeyeceğini,cenazesinin Türkiye’de defnedilemeyeceğini ve ancak bir sosyalist devrim olursa kabrinin Türkiye’ye taşınabileceğini nasıl ve nereden bilmektedir? bu durumdan nasıl emin olabilmektedir? Nazım Hikmet 21 aralık 2010 ve sonrasında gerçekleşecek olaylardan haberdarmıydı? Nazım Hikmet aslında bir ateist değilmiydi? Şiiri dikkatle okursanız şiirde normal olmayan şeyler sezebilirsiniz2004 sonu ve 2005 başlarında bir AKP milletvekili bu şiiri Nazım Hikmet’in mezarı başında gülümseyerek, şaşırarak ve heyecanlı bir şekilde okumuştu AKP milletvekilinin bu davranışı, Vasiyet şiirinin anlamı hakkında kuşkularımı daha da arttırdıAKP milletvekilinin tahminen 2004 sonu ve 2005 başındaki bu davranışının, İstiklal Marşının gerçekleştiği 2004 kasım ayı sonu ve aralık ayı başlarının bitişiğine denk gelmesi kuşkularımı arttırıyor Tahminimce 2004 sonu ve 2005 başlarında vasiyet şiirini Nazım Hikmet’in mezarı başında gülümseyerek, şaşkın ve heyecanlı bir şekilde okuyan AKP milletvekili bu şiirin anlamını biliyormuydu?

VASİYET

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni

Hasan beyin vurdurduğu
ırgat Osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda

Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu

Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun,
çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında sağır, kör, dilsiz

Ama bu türküleri söylemişim ben
daha onlar düzülmeden,
duymuşum yanık benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile çizilmeden

Benim sessiz komşulara gelince,
şehit Ayşe'yle ırgat Osman
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki de farkında bile olmadan

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani

Nazım Hikmet
1953, 27 Nisan
Barviha Sanatoryumu
Konuyla ilgili Arif Bilgin’in yazısına bir göz atalım

MEĞER MEHDİ ARAMIZDAYMIŞ VEYA “5,5 YIL SONRA ŞERİAT DEVLETİ” Mİ?

31052005

ARİF BİLGİN

İnanınız, şaşırıp kaldım Meğer ‘ikinci Mehdi’ ile çağdaşmışız, aramızda yaşıyormuş ‘Altın Çağ’ denilecek kadar güzel bir devir, barışın, bolluğun bereketin; rahatın ve huzurun hâkim olduğu bir devir önümüzdeki 15–20 yıl içinde yeryüzünü kaplayacakmış Üstelik ‘tüm âlem-i İslam’ı birleştirecek şeriat devleti’ de –sadece- 5,5 yıl sonra kurulacakmış…

Tabi, bunların başka anlamları da var: Hz İsa’yı birçoğumuz göreceğiz
demektir Göreceğiz, ama fazla da onunla birlikte olma fırsatını yakalayamayacağız; zira Hz İsa’nın gelişi demek, yaklaşık 40 sene sonra kesinlikle kıyametin kopması demektir…

Hem de kimler söylüyor, bir bilseniz kimler!

Tüm bunları nereden mi çıkarıyorum; okuyalım da görelim Önce Sabah İnternet’e bir göz atalım:
“Fransız kâhin (Nostradamus) "Mehdi 2016 ile 2020 arasında Asya'da çıkacak" diyor
Nostradamus, Ortadoğu kökenli bir Mehdi'nin Asya'da belireceğini ve onun gelişiyle, Dünya'nın 2016–2020 yılları arasında Altın Çağ'a gireceğini söylüyor
“Bu nedenle Velch ve diğer şifreciler de bu satırı "Ortadoğu kökenli Mehdi, Asya'da belirecek" diye özetliyor Peki, Mehdi ne zaman gelecek? Şifre çözücüler, bu tarihi "Altın Çağ" olarak yorumluyor Peter Lorie, savaşların ardından insanoğlunun güzellik ve barışla tanışacağı bu çağın başlangıç tarihini dahi veriyor: 2016–2020
(Nostradamus’a göre Mehdi’nin zuhurunun tarihi ne zamanmış; 2016 ile 2020 arası)
Yine Sabah’ın ”Maya Kehanetleri”nde Mayaların kriptoyu andıran tabletlerine dayanılarak, “ 22 Aralık 2012 tarihi dünya için çok önemli “ vurgusu yapılmış ve “2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olacak, bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacak” denmiş
(Mayaların tabletlerindeki tarihi de tekrarlayalım: 2012)
İlgimi çok çeken ve hatta beni bu yazıyı yazmaya zorlayan birbirlerine çok yakın iki tarihi, Vakit’te son birkaç yazısını Mehdi’ye ve Mehdi(lerin) ne zaman geleceğine tahsis eden Mustafa Kaplan’ın (2011–2012) da hesapladığını görmem ve niye yalan söyleyeyim; Dünyanın üç ayrı noktasında ve üç ayrı devirde yaşayan insanların aynı olay için aynı zamanlamayı yapmaları bana “Acaba doğruda isabet mi ettiler” diye düşündürmedi değil…
Şimdi de Sayın Kaplan’ın “Üç Ayrı Mehdi” yazısından yaptığım alıntıları birlikte okuyalım:
“… Birinci Mehdî, benim inancıma göre güneş gibi bellidir ve geçen asrın müceddidi olan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri'dir” (…) “Birinci Mehdî'nin yüz senelik ma'nevi vazifesi herhalde tamamlanmış olmalıdır" / “Nitekim "Birinci Mehdî" olan Bediüzzaman Hazretleri, geçen asrın başında yazdığı "Münâzarât" isimli eserinde, şer'î sisteme göre kurulacak ve bütün İslâm coğrafyasını birleştirecek olan devletin 2010–11 yıllarında ortaya çıkacağını haber veriyor
(İkinci mehdi’nin ortaya çıkacağı tarihi, birinci Mehdi ne zaman olarak vermiş, hatırlayalım: 2010–11)
“İkinci Mehdî ise; Âlem-i İslâmı zulümattan nura çıkaracak ve Âlem-i İslâm'ın ittihadını temin edecek, şeâir-i İslâmiyeyi ve ahkâm-ı Kur'âniyeyi bütün Âlem-i İslâm'da tatbik edecek olan zâttır Hz İsa (as) bu ikinci Mehdî'nin hâkimiyetinin son zamanlarında nüzul edecektir Bu Mehdî'nin hâkimiyeti ise takriben 45 senedir
“Üçüncü Mehdî ise Hz İsa (as) ile birleşerek Âlem-i Nasrâniyeti de arkasına alarak, ahkâm-ı Kur'âniyeyi ve şeâir-i İslâmiyeyi bütün dünyaya hâkim edecektir Bu zatın hâkimiyeti de takriben 40 senedir"
Sayın Kaplan, yazısını şöyle bitirmiş: “Kâinat patlasa, ben bunu bilir bunu söylerim Zuhur vakti her geçen gün biraz daha yaklaşmaktadır Hicri 1432 senesinde (Miladî, 2011-12’ye denk düşüyor AB) Allah'ın izniyle Kudüs merkezli şer'i devlet kurulacak, 1400 senedir beklenen Hz Mehdi (as) o zaman zuhûr ederek, hilâfetin başına geçecektir…”
Bir de buraya Sayın Kaplan’ın bir gün önce yazdığı “Mostra Domuz” başlıklı yazısını bitiriş cümlesini alalım: “Lorie, (Mehdi’nin) zuhur tarihini 2016'ya almakta yanılmış Bizim on bir sene daha beklemeye tahammülümüz kalmadı arkadaş! Bu tahminin beş senesini bendeniz ıskartaya çıkarıyorum
(Biz de çıkaralım; 2016 – 5= 2011)
Çıkaralım ve bekleyelim 5,5 seneyi… Allah ömür verirse göz açıp kapayıncaya kadar geçecektir Geçecektir de Sayın Kaplan, kendisiyle beraber tüm dünyanın, ya 5,5 yıl sonrasında, hadi 6,5; 7,5 veya 10 yılın sonrasında kimsecikler kapısını çalmazsa, o zaman ne yapacak? Sadece yanılmışım (ve tüm okuyucularımı yanıltmışım) mı diyecek; yoksa tüm okuduklarından, güvendiklerinden şüpheye mi düşecek?
Sayın Kaplan okursa bu yazıyı, “Ya dediğim gibi çıkarsa, o zaman sizler ne yapacaksınız” diye düşüneceğini zannediyorum; ama, ne desem ki!


Konuyla ilgili ve 2010–11 yıllarıyla ve bu yıllarda gerçekleşecek olaylarla ilgili olabilecek diğer bir yazı ise şöyledir

2012 SON MU BAŞLANGIÇ MI?

Mayalar 2012 için 'zamanların sonu' diyor Ancak bu yok oluş anlamında değil fiziksel bir değişim İnsanoğlu dört kez geriledi ve artık değişim zamanı Mayalar'a göre; 2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olacak

Maya kehanetlerine göre 21 Aralık 2012 tarihi dünya için çok önemli Çünkü bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacak Büyük bir tufanla gelecek olan bu yeniçağın ipuçlarını ise bilim adamlarına göre iklimsel değişimler sayesinde şimdiden gözlemleyebiliyoruz "Beşinci kutupsal kayma" olarak adlandırılan bu değişimde daha önceki değişimlerde olduğu gibi yine kutupların manyetik alanının değişmesiyle meydana geleceğini söyleyen Sınır Ötesi Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmeni Ergun Candan, dünyadaki iklimlerin değişimini de buna bağlıyor Candan, "Kutuplar yer veya açı değiştirdiğinde kutuplarda buzlar eriyor Kaldı ki, küresel ısınma sonucu şu anda Kuzey Kutbu'ndaki buzullar zaten erimeye başlamış durumda Mayalar'a göre de daha önce yaşanan dört çağda tıpkı bu şekilde sona erdi" diyor

* Peki, tüm bu bilgiler bilimsel olarak ortaya konup kanıtlandı mı? Dünyanın en az dört kez kutupsal kayma (kuzey ve güney kutbu) yaşadığı bilimsel verilerle kanıtlandı En son Discovery kanalında dünyanın manyetik alanının belirli periyotlarla nasıl değiştiğini bilimsel çevreler açıkladı Hatta bilgisayar ekranındaki üç boyutlu animasyonlarla gösterimi yapıldı Şu anda dünyanın manyetik alanında muazzam bir değişim var Bunun da en büyük nedeni güneşte meydana gelen değişimler İlginç olan Mayalar bunu biliyordu Konunun bir diğer yanı da Mayalar'ın bununla da yetinmeyip, gelecekte tüm insanlığı etkileyecek trajediyi bizlere şifreli bir şekilde duyurmuş olmalarıdır Bu şifreye göre dünya için 2012 yılı çok önemli

* Yani bu görüşe göre 2012 yılında dünya yok mu olacak? Mayalar 2012 için 'zamanların sonu' diyor Fakat bu dünyanın top yekûn yok oluşu değil, bir fiziksel değişim Daha önce yaşanan sanki tufan gibi düşünebiliriz Bu fiziksel değişimlerle birlikte ruhsal değişimler de birbirleriyle orantılı devam ediyor Her bir büyük fiziksel değişimlerle birlikte insanlık ruhsal değişimde yaşıyor Şu ana kadar insanlar aşağıya inişi yaşadı Birincisinde biraz daha kabalaştı, ikincisinde biraz daha, üçüncüsünde biraz daha Dördüncünün sonunda tam anlamıyla bir dip yaptı Bu yüzden 2012 yi Mayalar insanlığın yeniden yukarı çıkışın yaşanacağı bir çağ olarak tanımlıyor Hatta çeşitli dinler bundan Altın Çağ, vaat edilen cennet veya Nirvana gibi bahseder 2012'nin önemi burada Aşağıya inen insanlık tekrar yukarı çıkacaktır Bunun da ilk basamağı 2012'dir diyor Mayalar

* 2012 yılında başlayacak olan bu yukarıya doğru çıkış ne kadar zamanda tamamlanacak? Bildiğimiz kadarıyla bu yukarı çıkış süreci başladı Belki 2012 bir final olabilir Bu bir süreç Ancak tufanla kıyameti birbirine karıştırmamak lazım Kıyamet ruhsal bir değişim, tufan ise fiziksel bir değişim demektir Kıyamet hem tasavvufi hem de ezoterik (gizli öğreticilik) anlamda ayağa kalmak ve uyanmak demektir Bu uyanıştan kastedilen ruhsal aydınlanmadır Böylelikle dinsel metinlerin içindeki sembollerin anlamları da çözülebilecek ve dinsel metinlerde gizlenen gerçeklerle herkes yüz yüze gelebilecektir

İKİ YILLIK HATA PAYI

* 21 Aralık 2012tarihi konusunda hiç şüphe yok mu? Mayalar'ın yakın geleceğimize ilişkin kehanetleri tüm ezoterik bilgilerle örtüşmektedir Bu nedenle FİLM GERÇEK Mİ OLACAK? Felaketi anlatan The Day After Tomorrow (Yarından Sonra) filmi gösterime girdiği günden beri çok konuşuluyor Son zamanlardaki belirtiler de 'acaba mı' dedirtiyor Verilen tarihin önemi çok büyüktür Ancak bu tarihlemede iki yıllık bir hata payı bulunabileceği de göz ardı edilmemelidir Bunun sebebi Maya Takvimi'nin bizim kullandığımız Gregoryen Takvimi'ne çevrilişinde MÖ 1'den MS 1'e geçilmiş olmasıdır Aradaki 0 atlanmıştır Yaptığı araştırmada Astrofizikçi Cotterel de bu konuya dikkatleri çekmiştirBunu dikkate alırsak 21 aralık 2012 tarihi değil 21 aralık 2010 tarihi asıl tarihtir
* Bugüne kadar Mayalar'ın hangi kehanetleri yerini buldu? Şu anda bilimsel olarak ispat edilen dünyanın dört kez kutup değişimi geçirdiği, bugün bu durum ispatlanmış durumda Günümüz insanları bunu yeni keşfetse de, Mayalar bunun farkındaydılar Bu bile başlı başına önemli bir şey

* Mayalar'la ilgili tüm bu bilgilere nasıl ulaşıldı? Bütün bunlar dünyaca ünlü astro fizikçi Coterelli'nin bilgilerini bir BBC muhabiri Adrian Gilbert'in derlemesi sonucunda dünya kamuoyuna duyurdu En önemli buluş da eski maya kenti Palanque'deki Yazıt Tapınağı'nda buldukları mezar taşının kapağındaki şifreyi çözmeleriyle oldu

* Şifre nasıl çözüldü? Simetriyle ilgili bilgileri çözerek çok önemli sonuçlara ulaştılar Kapağın üzerindeki şerit motiflerini simetrik bir şekilde yan yana getirdiklerinde ortaya Jaguar ve bunun üzerinde de bir Yarasa sembolünün ortaya çıktığını gördüler Mayalar'ın sakladıkları bu sembollerin bir anda belirmesi Cotterel'i şaşkına çevirmişti Çünkü Mayalar'ın mitolojik yazıtlarında Jaguar beşinci yani bizim çağımızı, yarasa ise ölümü sembolize etmekteydi! Kapağın üzerinde açık bir şekilde görülen "Güneş Haçı"nın üzerindeki ilikler
ise Güneş'in manyetik iliklerini temsil etmekteydi Bu da Mayalar'ın gizli mesajıydı Yaşanacak trajedinin sebebi Güneş'te meydana gelecek olan manyetik değişimlerdir!



Alıntı Yaparak Cevapla