Prof. Dr. Sinsi
|
Kitle Kültürü / Kitle Kültürü Nedir? / Kitle Kültürü Hakkında
Kitle Kültürünü Oluşturan Manevi Nedenler
Kitle kültürünün oluşmasına yol açan manevi-kültürel nedenler, hiç kuşkusuz, kitle kültürünün oluşmasına yol açan maddi-kültürel nedenlere bağlıdır Buysa yine genelinde, kapitalist üretim biçimi ile kitlelerin kültürel gereksinimleri arasındaki çelişkiden; yani, kitlelerin kendilerini manevi-kültürel alanda geliştirebilme olanaklarını elde edememelerinden kaynaklanır Ne var ki, aslında istenen de, bu çelişkinin ortadan kalkması ya da aşılması, uyumlu bir çözüme ulaştırılması değil, tam tersine, statusquo'nun sürdürülmesi için bu çelişkinin de sürdürülebilmesi; sonunda, kitlelerin "kişiliksizleştirilmiş" bir yığın haline dönüştürülmesidir Buradaki çok önemli temel bir etken de, kitlelerin yaratıcı gücünden, toplumsal etkinliğinden duyulan kaygıdır, çünkü, böylesine bir etkinlik, ister istemez status quo'nun içerdiği çelişkiyi ortadan kaldırmaya yönelik olacaktır Dolayısıyla, kitlelerin kendilerini manevi olarak geliştirebilme isteklerinin, yani, kitlelerin demokratik kültür öğelerinden yararlanabilme yollarının önüne geçilmeye çalışılır Çünkü toplumda, egemen kesimlerin kültürünün karşıtını oluşturan şey, kitle kültürü değil, ama demokratik kültürdür; onun için, kitlelerin demokratik düşünce biçimi içinde değil, burjuvazinin kendilerine dayattığı düşünce biçimi içerisinde yer alması istenir Bunun ilk koşulu, toplumda kitleleri etkileyebilecek demokratik düşünce öğelerinin gelişmesini önleyecek önlemleri almaktır Burada belirleyici amaç, kitlelerin siyasallık-dışı bırakmak, dolayısıyla, kitleleri "zihniyetsizleştirme"ye çalışmaktır Böylece kitlelerin "gündelik bilinç"le (yani, "bilinçsizce") değerlendirerek yaşamaları sağlanmış olur; sonunda itleler, "bilinçsiz yığınlar"a dönüşmek durumundadır
Bu temel önlem sonunda, yani, kitlelerin demokratik düşünce biçimiyle demokratik kültür ögelerinden yalıtılmaları sonunda, yapılacak şey, onlara ortadaki boşluğu dolduracak "ikame kültürler" yaratmaktır İşte kitle kültürü'nün bu yüzden bir ikame kültürü olarak kullanılışı ortaya çıkar Kitleler, kendi yaratıcılık güçlerine, kendi gerçek manevi gereksinimlerine yabancılaştırılmış kitle kültürü'nün alımlayıcısı ve tüketicisi haline gelirler
Bu kültür, gerçek kültürel değerlerin yerini ister istemez "sahte" kültürel değerlerle ikame etmekle kalmaz; ama, kitlelerde yaratılan ideolojik boşluğu burjuvazinin dayattığı görüşlerle de ikame eder Gündelik bilinç biçimi özellikleri ve düzeyinde aktarılan bu görüşler, hiç kuşkusuz, status quo'nun, yaşanan toplumsal çelişkilerin değişmezliğine, bu çelişkinin sonuçlarından ortaya çıkan genel görüntünün gerçek "insanlık durumu"ymuş gibi gösterilmesine dayanır Buysa, aldatmacaları, yanılsamaları, ham hayalleri içeren, sahte, gerçeklik-dışı bir dünya görüşünün yaratılmasından; dolayısıyla, "kültürsüz" kitlelerin bu yönde yönlendirilmesinden başka bir şey değildir
Bundan sonraki aşama ise, kitle kültürü'nün tüm toplumda olumlanışının sağlanmasıdır Bu burjuva kültürü temelinde seçkinlerin kültürü olarak gören burjuva kültür anlayışları, kitle kültürünü kuramsallaştırmaya çalışırlar Temelinde kitlelerin bilinçsiz yığınlar, yani, "sürü" olarak ele alınışına, örneğin, Nietzsche'nin "seçkincilik kuramı"na dayanan bu tür görüşler yoluyla kitle kültürü'nün doğrulanmasına çalışılır Burada, burjuva kültür anlayışlarına düşen bir başka görev de, status quo'nun değişmezliğini koruyacak (yazımızın "Giriş" bölümünde değindiğimiz özelliklerde) kuramlar üretmek; tek-biçimli bir kültür anlayışını yerleştirmektir Nitekim, ileri sınai toplumlarda teknik gelişmişlik dolayısıyla, kültürel farklılaşmanın ortadan kalktığını öne süren, (örneğin, A Malraux'çu) "kültürel yakınlaşma" kuramlarının, sonunda "tek bir ürün Avrupa", ya da "tek bir bütün dünya kültürü"nden (yani, "tek bir burjuva kültürü"nden) söz etmelerinin nedeni budur
Bütün bunlar, aslında kültürel çelişkinin üstünü örtmek için burjuva ideolojisinin kendisini tüm topluma dayatmak, bölünmesiz tek bir dünya görüşünü yaratmak istemesinin sonuçlarıdır Amaç, burjuva kültürüne karşıtlık oluşturan demokratik-toplumcu kültür öğelerinin ortadan silinerek, kitle kültürü ile seçkinler kültürü biçiminde kutuplaşan burjuva toplum kültürünün egemenliğini sağlamak; bölünmesiz bir burjuva dünya görüşü ve kültürü yaratmaktır
İşte tam burada da, kitle kültürü ile seçkinler kültürü'nün niçin aynı ideolojik özellikleri taşıdığı ortaya çıkar (Sözgelişi, "kadercilik", umutsuzluk ve kötümserlik düşüncesi çok çeşitli biçimlerde, hem seçkinci düşünce ve sanatın, hem de kitle kültürü sanatının aynı burjuva-ideolojik bir özelliğidir) İkisi de status quo'nun değişmezliği düşüncesinden, çelişkin toplumsal yaşam ile "insanlık durumu"nun özdeşleştirilmesinden kaynaklanır Seçkinci kültür anlayışlarının, kitle kültürünü yalnızca nitelik açısından sanatsal olarak "mahkum etmeleri"nin, ama, ideolojik olarak olumlamalarının; daha doğrusu, kitle kültürünü onun kendi özüne ilişkin toplumsal-ideolojik açıdan değil, görünüşçe sanatsal nitelik açısından eleştirmesinin başlıca nedeni budur Onun için, burjuva düşünür ve yazarlar, kitle kültürünü "yozlaşmış" olarak gördükleri halde, burjuva düşüncesi ve sanatını, "çöküşme" içinde olarak görmez ve kabul etmezler (Örneğin, yaşanan toplumsal bunalım ve çöküşmeyle özdeşleştiği için, modernist-burjuva sanatının en "gerçekçi" sanat olduğunu öne sürerler; ne var ki, bu mantığı doğru kabul edecek olursak, o zaman kitle kültürü sanatının en "gerçekçi" sanat olduğu, büyük bir ters-çelişki olarak, ortaya çıkar!) Oysa, bu ikisinin de kaynağı birdir
Şunu da unutmamak gerekir, burjuva dünya görüşü ve kültürünün tüm toplum düşüncesinde "dogmalaştırılmaya" çalışılması, aynı zamanda, tutucu-gerici görüşlerin de etkin hale getirilmesine; dinci, mistik, metafizik inançların toplumda yaygınlaşmasına yol açar Bu gibi görüş ve inançlar hiç kuşkusuz, "bilinçsizleştirilmiş" kitleler üzerinde geniş uygulanma olanağı bulmanın ötesinde, bir çeşit "ikame zihniyet" işlevini de görerek, kitle kültürünü etkiler
|