Yalnız Mesajı Göster

Deyimler Sözlügü ( T )

Eski 08-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlügü ( T )



Tabana kuvvet: “Binecek bir şey yok, yayan gitmekten başka çare de kalmadı” anlamında kullanılır”Haydi kalkın bakalım, tabana kuvvet!”
Tabanları kaldırmak: Çok hızlı yürümeye ya da çok hızlı koşarak kaçmaya başlamak”Polislerin geldiğini görünce tabanları kaldırdı
Tabanları yağlamak: 1 Uzak bir yere yayan olarak gitmek için hazırlanmak 2 Hızlıca koşarak kaçmak
Taban tabana zıt: Birbirinin tamamen karşıtı olmak, birbirine çok aykırı”Taban tabana zıt düşüncelere sahiptiler
Taban tepmek (patlatmak): Yayan olarak çok uzun yol yürümek, çok sık gidip gelmek”Kasaba ile köy arasında o iş için az taban tepmedim
Tabanvayla gitmek: Araçla değil de yürüyerek gitmek
Taburcu olmak: İyileşen hasta, bakıma gerek duymadığından hastaneden çıkmak”Taburcu olan arkadaşlarını karşılamaya gittiler
Tadı damağında kalmak: Tadını, lezzetini bir türlü unutamamak”O kebabın tadı damağımda kaldı
Tadına bakmak: Küçük bir parçasını ağzına alarak lezzetini denemek, nasıl olduğunu yoklamak”Yemeğin tadına baktın mı?”
Tadına varamamak: Bir şeydeki ince güzelliği duyamamak, hissedememek ya da kavrayamamak”Şu dostluğumuzun tadına varamadım daha
Tadında bırakmak: Ölçülü olup aşırılığa kaçmamak”Yeter çocuklar! Tadında bırakın, havayı bozacaksınız yoksa
Tadını almak: 1 Bir şeyin lezzetini almak 2 Yaptığı işten zevk duymaya başlamak”O işin tadını aldı bir kez, daha peşini bırakmaz
Tadını çıkarmak: Bir şeyin sağladığı güzelliklerden ya da imkânlardan istediği gibi yararlanmak”Şu tatilin tadını çıkarmaya çalışacağım
Tadını kaçırmak: Zevkine varılmaya çalışılan bir şeyde aşırılığa kaçarak olumsuz bir durum oluşturmak, zevki bozmak
Tadı tuzu kalmamak: Eski zevk veren yanı kalmamak, yavanlaşmak, güzel ve çekici durumu ortadan kalkmak”İşlerimizin artık tadı tuzu kalmadı
Tahtalı köy: Mezarlık
Tahtası eksik: Aklı noksan, deli”O ne biçim hareketti, tahtası eksik galiba!”
Takım taklavat: Hepsi, parçalarıyla birlikte
Takıp takıştırmak: Özenerek süslenmek”Takıp takıştırmış, öyle çıkmıştı sokağa
Takke düştü kel göründü: Kusuru, kabahati örten şey ortadan kalkınca bütün çirkinlikler, hileler, ayıplar ortaya çıktı
Tam adamını bulmak: 1 En uygun kişiyi seçmek 2 En uygunsuz kişiyi seçmek”Tam adamını bulmuşsunuz hani!”
Tam takır kuru bakır: İçinde hiçbir şey yok, bomboş”Tam takır kuru bakır bir ev bırakıp gitmişler
Tam üstüne basmak: İstenilen şeyi bulmak, fikir ve davranışlarında isabet kaydetmek, istenilen sözü söylemek
Tanrı misafiri: Eve kendiliğinden gelen konuk”O bir Tanrı misafiridir Nasıl kalk git diyebilirim
Taraf tutmak: Bir yanı desteklemek, yan çıkmak”Ben sana taraf tutup da onların düşmanlığını kazanma demedim mi?”
Tarihe karışmak: Yalnız adı anılır olmak veya etkisi yok olmak
Tası tarağı toplamak: Gitmek üzere bütün eşyasını toplamak”Tası tarağı toplamış arabanın gelmesini bekliyorduk
Taş atmak: Birine dokunacak, onu incitecek söz söylemek
Taş attı da kolu mu yoruldu?: “Bu kazancı sağlamak için hiç yoruldu mu, emek verdi mi, para harcadı mı?” anlamında kullanılır
Taşa tutmak: Üst üste taş atmak, sürekli taşlamak”Çocuklar aşağı yoldan geçen karşı köylüleri taşa tuttular
Taş çatlasa: “Ne yapılsa, ne denli zorlansa, gerçekleşmesi imkânsız” anlamında kullanılır”Taş çatlasa bu elbise otuz binden fazla etmez
Taş çıkartmak: Biri, ötekinden niteliğiyle üstün olmak”Nezaketiyle akranlarına taş çıkartıyor
Taşı gediğine koymak: Zekice bir hareketle gerekli bir sözü tam zamanında ve yerinde söylemek
Taşı sıksa suyunu çıkarmak: Bedence çok kuvvetli, dinç kimse”Taşı sıksa suyunu çıkarır bir adamdı, hastalık onu ne hâle getirmiş!”
Taş kesilmek: Çok şaşırıp ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilemez olmak; sesini çıkaramamak, hareket edememek”Çocuk sanki taş kesilmişti
Taş üstünde taş bırakmamak (koymamak): Her şeyi yıkıp yerle bir etmek”Belediye araçları gecekonduları yerle bir ettiler, taş üstünde taş koymadılar
Taş yürekli: Hiç acıma hissi taşımayan, merhametsiz”Taş yürekli herifler, çocukları hiç acımadan kurşuna dizdiler
Tatlı dil: Gönül alıcı, hoşa giden, kırmayan konuşma biçimi ya da söz”Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
Tatlı sert: Kırmamakla birlikte yumuşak da olmayan söz ya da davranış
Tatlı su firengi: Batılılık taslayan, Batılı gibi davranan Doğulu Hristiyan
Tatlıya bağlamak: Bir anlaşmazlığı tarafları memnun edecek biçimde bir çözüme ulaştırmak”Nihayet işi tatlıya bağladık
Tava getirmek: Gereği kadar ısıtmak
Tavına getirmek: Bir işi en uygun duruma getirmek”Tavına getirip söyle
Tava gelmek: 1 Yumuşamak, kanmak 2 Süzülecek duruma gelmek”Söylediğim sözlerle tava geldi; tamam, yapalım dedi
Tavır almak (takınmak): Belli bir durum ve davranış almak”Ağabeyim bana niçin karşı tavır aldı bilmiyorum”
Tavşana kaç tazıya tut: Birbirine karşı olan tarafları çatışma için kışkırtma, davranışlarında yüreklendirme
Tavşanın suyunu suyu: İki şey arasında çok uzak bir ilgi olduğunu anlatmak için kullanılır
Tavşan yürekli: Korkak, ürkek, çekingen”Amma da tavşan yürekli bir adammışsın
Tazıya dönmek: 1 Oldukça zayıflamış olmak 2 Sırılsıklam, çok ıslanmış olmak
Tebelleş olmak: Kancayı takmak, musallat olmak, istediğini yaptırıncaya kadar yakasını bırakmamak”Başıma iyice tebelleş oldu, nereye gitsem oraya geliyor
Tebdil gezmek: Tanınmamak için kılık değiştirerek gezmek
Tefe koymak: Biriyle ilgili olarak alaylı dedikodu yapmak”Bunlar adamı tefe koyarlar, sakın ağzından bir şey kaçırma
Tekbir getirmek: “Allah-ü ekber” diyerek Allah`ın adını yüceltmek
Tekerine çomak sokmak: Birinin yolunda giden işini engellemek, aksatmak gibi davranışlarda bulunmak”Adamın tekerine çomak soktular, düzenini altüst ettiler
Tekin değil: 1 İçinde cinlerin olduğu kabul edilen bina ya da yer 2 Kendisinde bazı gizli güçlerin olduğu sanılan, tehlikeli kabul edilen kimse”O eski ev tekin değil diyorlar
Telâşa düşmek: Heyecanlanmak, aceleci olmak
Tel çekmek: 1 Telgraf çekmek 2 Telle sınırlandırmak, telle çevirmek
Telleyif pullanmak: Kimi bezeme teli ve süslerle iyice süslemek”Gelini bir güzel telleyip pulladılar
Temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp koymak: Bir meseleyi sürekli anlatmak, yeni bir şeymiş gibi birçok defa söz konusu etmek
Temel atmak: 1 Bir yapının temellerini yapmaya başlamak 2 Bir işe başlamak, ilk davranışta bulunmak, girişmek”Evin temelini yarın atacağız inşallah
Temel taşı: 1 Bir yapının temeline konan taş 2 Bir şeye temel olan öğe, kişi, bir şeyin aslî unsuru, en güçlü dayanağı”Bu şiir, onun şiir anlayışının temel taşıdır
Temize çekmek: Karalama hâlindeki bir yazıyı yeniden, silintisiz ve kazıntısız bir şekilde kâğıda yazmak”Ödevlerinizi temize çekin
Temize çıkmak: Bir kimsenin suçsuz olduğu anlaşılmak”O yapmadı, temize çıkacak, göreceksin!”
Temiz para: 1 Kesintiden sonra elde kalan para miktarı 2 Doğru yoldan kazanılmış para
Tencerede pişirip kapağında yemek: Kıt kanat geçinmek, olanıyla yetinmek
Tencere dibin kara seninki benden kara: “Kötülükte, kusur yönünde sen benden daha betersin” anlamında kullanılır
Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş: İki değersiz kişi bir araya gelmiş, birleşmiş, yakışmışlar birbirlerine
Tepeden bakmak: Küçümsemek, kendini üstün görmek”İnsanlara tepeden bakmayı bırak artık, aciz bir varlık olduğunu düşün
Tepeden inme: 1 Beklenmedik, şaşırtıcı, ansızın gelen 2 Yüksek bir makamdan çıkan buyruk, emir”Tepeden inmeyle bir sürü ehliyetsiz adam geçti işin başına
Tepeden tırnağa (kadar): Her yanı, baştan aşağı, bütün vücudu”Tepeden tırnağa gözden geçirdi ihtiyarı
Tepesi atmak: Çok sinirlenmek, birden öfkelenmek”Tepesi atar atmaz salondakileri dışarı çıkardı
Tepesinde havan dövmek: Üst kattakiler gürültü yaparak alt kattakileri rahatsız etmek
Tepesinden (başından) kaynar su dökülmek: Hiç ummadığı bir durumla karşılaşıp derin bir üzüntüye kapılmak, sıkıntı içinde kalmak”Hayır cevabını alınca tepesinden kaynar su döküldü
Tepesine binmek: 1 Şımarıklığı sebebiyle her istediğini yapmak, yaptırmak 2 Kendinden güçsüzleri ezmek, onlara kötü davranmak”Düşmanların tepesine binmek boynumuza borç oldu
Tepesi üstü: Tepe taklak, başı yere gelmek üzere”Çocuk sandalyeden tepesi üstü düşmüştü
Tepe tepe kullanmak: Yıpranacağını, eskiyeceğini düşünmeden, sakınmadan istediği gibi kullanmak”Bu kadar istiyorsan al senin olsun, tepe tepe kullan!”
Terbiyesini vermek: Yaptığı kırıcı hareketler, kullandığı kötü sözler için kendisini sertçe uyarmak, azarlamak, gerekirse dövmek
Tercüman olmak: Başkasının duygusunu, düşüncesini dile getirmek, anlatmak
Ter dökmek: 1 Bir işi yapmak için çok zahmet, zorluk çekmek 2 Çok terlemek”Bu işi başarmak için az ter dökmedi
Tereciye tere satmak: Birine çok iyi bildiği bir konuda bilgi vermeye çalışmak
Tere yağından kıl çeker gibi: Hiç kimseye zarar vermeden, çok kolaylıkla kimseye hissettirmeden, kimi sorumluluklardan kurtularak”Merak etme sen, tereyağından kıl çeker gibi halledecektir işi
Tersi dönmek: Şaşkınlıktan bulunduğu ve gideceği yeri kestirememek
Ters tarafından kalkmak: Aksi, huysuz ve ters olmak”Ters tarafından kalktın galiba, ne dersem tersini yapıyorsun
Ters yüz etmek: İçini dışına, altını üstüne getirmek ya da çevirmek”Gömleğin yakasını ters yüzü edip diktim
Ters yüz geri dönmek: İstediğini elde edemeden, eli boş dönmek
Teselli etmek: Avundurmak, acısını gidermeye, onu rahatlatmaya çalışmak”Arkadaşını en iyi şekilde teselli ettiğine eminim
Teselli bulmak: Avunmak
Teslim bayrağı çekmek: 1 Yenilgiyi kabullenmek, teslim olmak 2 Bir çekişme sonunda karşısındakinin istediğini yapmaya razı olmak”Yakında teslim bayrağını çekerler, endişeye kapılmayın
Teslim olmak: 1 Kendinden üstün bir güç karşısında yenilgiyi kabul etmek, mücadeleden vazgeçmek 2 Kendini teslim etmek, birtakım ellere bırakmak”Teslim olursan kılına dokunulmayacaktır!”
Teşrif etmek: Onurlandırmak, şereflendirmek
Tetikte olmak: Her an uyanık ve hazır bulunmak”Ben size tetikte olun, gözünüzü dört açın demedim mi?”
Tez canlı: Aceleci, sabırsız, beklemeye dayanamayan”Bu kadar tez canlı olma!”
Tez elden: Çabucak, bir an önce, çarçabuk,”Tez elden hastaneye gitmeli bu yaralı!”
Tezgâhı kurmak: İşe başlamak üzere tüm araç ve gereçleri hazırlamak, çalışmaya başlamak”Hemen tezgâhı kurup gittiler
Tezkeresini eline vermek: Kovmak, işten atmak, işine son vermek

Alıntı Yaparak Cevapla