Prof. Dr. Sinsi
|
Deyimler Sözlügü ( M )
Maaşa geçmek: Aylığa geçmek, çalıştığı yerden ücret almaya başlamak ”Maaşa geçtiği günün ertesinde onu işten çıkardılar ”
Madalyanın ters (öteki) yüzü: Olumlu bir olay, iş ya da durumun düşünülmesi, hesaba katılması gereken olumsuz yönü
Madik atmak: Hile, düzen ve oyunla aldatmak; dolap çevirmek ”Ona kolay kolay kimse madik atamaz ”
Mahalle karısı: Kaba, terbiyesiz, görgüsüz, kavgacı kadın
Mahalleyi ayağa kaldırmak: Bağırıp çağırarak, gürültü kopararak konu komşuyu rahatsız etmek, telâşlandırmak ”Bağırıp durma öyle, mahalleyi ayağa kaldıracaksın ”
Mahkemelik olmak: Kavga veya anlaşmazlık sonucu mahkemeye düşmek ”Bu gidişle mahkemelik olacağız galiba ”
Mahşer midillisi: Kısa boylu, fitneci kimse
Mahşer gibi: Çok kalabalık ”Meydan mahşer gibiydi ”
Makaraları koyvermek: Kendini tutamayıp kahkahayla gülmeye başlamak, uzun uzun gülmek ”Yüzükoyun çamura düşen arkadaşını görünce makaraları koy verdi ”
Makas almak: Birinin yanağını orta parmakla gösterme parmağı arasında sıkmak
Mal bulmuş mağribi gibi: Büyük bir zenginliğe kavuşmuşcasına büyük sevinç ve coşku ile
Mal etmek: 1 Bir malı hakkı olmadığı hâlde kendisininmiş gibi göstermek veya saymak 2 Bir mala, bir değer karşılığında sahip olmak ”O tarlayı kendisine mal etmesine göz yummayacağım ”
Malın gözü: 1 Aşağılık ve düzenci kimse 2 İffetsiz 3 İyi mal
Mânâ çıkarmak: Yanlış bir yargıya varmak, bir söz ya da hareketten kendine göre bir anlam çıkarmak ”Öyle alıngandı ki her sözümden bir mânâ çıkarıyordu ”
Mânâ vermek: Kendine göre bir yargıya varmak, yorumlamak ”Senin bu davranışına bir mânâ veremiyorum ”
Maneviyatı bozulmak: Moral gücü sarsılmak, kendine güveni yitirmek, kendini güçsüz ve dirençsiz hissetmek ”Düşmanlar, toplumumuzun önce maneviyatını bozdular ”
Mantar gibi yerden bitmek: Birdenbire ya da kendiliğinden ortaya çıkmak ”Adamlar mantar gibi yerden bitmişlerdi, bir anda etrafımızı sarıverdiler ”
Maraza çıkarmak: Anlaşmazlığa yol açacak işler yapmak, kavgaya yol açmak
Martaval atmak: İnanılmayacak şeyler uydurmak, yalan söylemek ”Amma da martaval atıyordu adam ”
Mart içeri pire dışarı: Birbirinden hoşlanmayan iki kişiden biri gelince ötekinin dışarı çıkışını anlatmak için kullanılır
Masal okumak: İnandırıcı olmayan, oyalayıcı ve avutucu sözler söylemek ”Bana masal okuma, olayın gerçek yüzünü anlat ”
Maskara olmak: Gülünç hâllere düşmek, alay konusu olmak ”Kim düşmanının maskarası olmak ister?”
Maskesi düşmek: Gerçek yüzü, kimliği, niteliği ortaya çıkmak ”Nihayet maskesi düştü, herkes onun ne mal olduğunu anlayacak ”
Masrafa girmek: Çok para harcamak ”Evi yaptılar ama çok da masrafa girdiler ”
Masrafı çekmek: Bir iş için gereken parayı ödemek, gideri karşılamak ”Yarınki gezide bütün masrafları Ahmet çekecekmiş ”
Maşallahı var: Bir şey ya da kimsenin iyi durumda olduğunu anlatmak için kullanılır ”Adamın maşallahı var, hiçbir yoksulu geri çevirmedi ”
Maşası olmak: Sakıncalı bir işte, biri tarafından araç olarak kullanılmak ”İşverense işveren, onun maşası olamam ben!”
Mat etmek: 1 Satranç oyununda yenmek 2 Bir tartışmada, karşı tarafı söz söyleyemeyecek duruma getirmek ”İleri sürdüğü kanıtlar ile karşısındakileri kısa zamanda mat etti ”
Matrak geçmek: Alay etmek, karşısındakiyle eğlenmek, dalga geçmek ”İnsanlarla matrak geçmeye bayılıyorsun ”
Maval okumak: Tutarlı, inandırıcı olmayan, yalan sözler söylemek ”Kes sesini, maval okumandan bıktım artık!”
Mayası bozuk: Karaktersiz, kötü yaradılışlı, aşağılık (kişi) ”Şu mayası bozuk adamın çenesini kapayın, sesini duymak istemiyorum ”
Maymun iştahlı: Kararsız, hevesi çabuk geçen; bugün şunu yarın ötekini beğenen ”Maymun iştahlılığı yüzünden başına olmadık işler geldi ”
Mekik dokumak: İki yer arasında durmadan gidip gelmek ”Mağaza ile ev arasında tam elli beş yıl mekik dokumuştu rahmetli ”
Mendil açmak: Dilenmek
Merak etmek: 1 Kaygılanmak 2 Öğrenmek, anlamak isteği taşımak ”Merak etmeye başladım, bu saate kadar gelmeliydiler ”
Merhabası olmak: Birisiyle selâmlaşacak kadar tanışıklığı, yakınlığı bulunmak
Merhabayı kesmek: Biriyle ilgiyi kesmek, arkadaşlığa son vermek ”Onunla merhabayı keseli epey zaman olmuştu ”
Mesele çıkarmak: Üzüntü verecek, içinden zor çıkılacak, bir anlaşmazlığa sebep olacak bir durum oluşturmak ”Haydi, bir mesele çıkarmadan çekip gidin buradan ”
Mesken tutmak: Yerleşmek ”Yarim İstanbul`u mesken mi tuttun!”
Meteliğe kurşun atmak: Parasız pulsuz kalmak, hiç parası olmamak ”Dün meteliğe kurşun atıyordu, ya bugün…”
Metelik vermemek: Değer vermemek, umursamamak, aldırış etmemek ”Onun gibilere metelik vermem mi diyorsun?”
Mevki sahibi olmak: Yüksek bir görevde, bir işte önemli bir aşamada bulunmak ”Mevki sahibi olmak için yıllarca çalışıp durdu ”
Meydana çıkmak: 1 Görünmek 2 Belli olmak 3 Yetişmek, büyümek, olmak ”Korkak herif meydana çık da yüzünü görelim ”
Meydana gelmek: 1 Olmak, oluşmak, vücut bulmak 2 Ortaya çıkmak ”Olay akşam üzeri meydana geldi diyorlar ”
Meydanı boş bulmak: Kendisine mâni olacak kimse bulunmadığı için aşırı davranışlarda bulunmak, bir şeyden çekinmemek ”Meydanı boş bulan eşkıyalar ortalığı kasıp kavurmaya başlamışlardı ”
Meydan okumak: Kavga ya da yarışmaya çağırmak, korkmadığını ve çekinmediğini açıkça bildirmek ”Bir an meydan okumayı içinden geçirdi, sonra bundan vazgeçti ”
Meydan vermemek: Olumsuz bir olay ya da durumun gerçekleşmesine imkân ve zaman vermemek, engel olmak ”Onların kavga etmesine sakın meydan vermeyin çocuklar ”
Mezhebi geniş: Namus konusunda gerekli olan titizliği göstermeyen, kadın-erkek ilişkilerinde dini kaidelere aldırış etmeyen, iffetsizliğe meydan veren, geniş davranan
Mezar kaçkını: Çok zayıf, bitkin, güçsüz düşmüş kişi
Mırın kırın etmek: Bir isteği yerine getirmemek için çeşitli bahaneler ileri sürüp nazlanmak ”Mırın kırın etmeyi bırak da yak şu sobayı ”
Mızıkçılık etmek: Bir oyunu ya da birlikte yapılan bir işi çeşitli bahaneler ileri sürerek bozmaya çalışmak, razı olmamak
Mide bulandırmak: 1 Kusacak bir duruma getirmek 2 Kuşkulandırmak ”Çekil çabuk karşımdan, midemi bulandırıyorsun!”
Midesi bulanmak: 1 Kusacak gibi olmak 2 İğrenmek, tiksinmek 3 Kuşkulanmak ”Yaptığınız iş, mide bulandırıcı bir işti!”
Mideye oturmak: Yenilen bir şeyin sindirim zorluğu vermesi
Mihenk (taşı): Birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan ölçüt
Mim koymak: 1 (Bir şey) unutulmaması için işaret koymak 2 Önemli bularak üstünde durmak, dikkate almak, önemli şeyler arasında saymak ”Bu ata sözüne bir mim koy, dedi öğretmenim ”
Minnet etmek: Boyun eğmek, yalvarmak ”Ona buna minnet etmeden yaşamak istediğimi biliyorsun değil mi?”
Moda olmak: Yaygın duruma gelmek, gözde olmak, beğenilir ve arzu edilir olduğu için yapılır olmak ”Saçları kısa kestirmek bu yıl moda oldu ”
Modası geçmek: Yaygın olmaktan çıkmak, önemini yitirmek ”Bu elbisenin modası geçti artık ”
Mola vermek: Bir süre ara vermek; uzun süren yolculuğun, çalışmanın, yürüyüşün yorucu etkisini atmak için bir süre dinlenmek ”Yarım saat sonra mola verecekler, onlara mola yerinde yetişebiliriz ”
Muhallebi çocuğu: Nazlı, el bebek gül bebek büyütülmüş, dayanıksız, narin kimse ”Senin gibi muhallebi çocuklarıyla iş yapamam ben ”
Mukabelede bulunmak: Karşılık vermek
Mumla aramak: Çok istek ve özlemle aramak ”O anneyi siz mumla arayacak ama bir daha bulamayacaksınız ”
Mum (gibi) olmak: 1 Yaramazlığı, hırçınlığı, uyumsuzluğu bırakıp yola gelmek 2 Razı olmak ”Askerde onun da mum gibi olacağına eminim ”
Muradına ermek: Dileği gerçekleşmek, çok istediği şeye kavuşmak ”İnşallah muradına erersin kızım ”
Mümkün mertebe: Olabildiğince, yapabildiği kadar ”Zararınızı mümkün mertebe karşılama yoluna gideceğimizden emin olun lütfen ”
Mürekkebi kurumadan: Bir şeyin yazılmasından çok kısa bir süre sonra
Mürekkebi kurumadan bozmak: Bir kararı, sözleşmeyi, anlaşmayı yazılmasından kısa bir süre sonra bozmak
Mürekkep yalamış: Az çok öğrenim görmüş, okuyup yazmış, belli bir kültüre sahip olmuş kimse ”Maval okumayı bırakın, biz de mürekkep yalamışlardan sayılırız ”
Mürüvvetini görmek (anne, baba için): 1 Özellikle evlâdının evlendiğini, çoluk çocuk sahibi olduğunu görmek 2 Çocuklarının sevinçli günlerini görerek mutluluk duymak ”Acaba çocuklarımın mürüvvetini görecek miyim?”
Müslüman adam: Hak yemeyen, doğruluktan ayrılmayan, İslâm`ın emirlerine uyan kimse ”Müslüman adam, başı daima dik olan adamdır ”
|