Prof. Dr. Sinsi
|
Deyimler Sözlügü ( G )
Gözüne dizine dursun: Nankörlük eden kimseye karşı söylenen ilenme sözü ” Allah, bu nankörlüğünün cezasını versin ” anlamında kullanılır
Gözüne girmek: Birinin sevgi ve ilgisini kazanmak
Gözüne sokmak: 1 Görmek istemediği bir şeyi zorla göstermek 2 Bir çaba sonucu, bir kimseyi büyüğünün beğenmesini sağlamak ”Kalemi gözüne sokarcasına uzattı ”
Gözüne uyku girmemek: Uykusuz kalmak, hiç uyumamak ”Gözüme uyku girmedi bu gece ”
Gözünü açmak: 1 Uyanık, dikkatli olmak 2 Birisine bilgiler vererek görüşünü genişletmek ”Gözünü aç, işini kimseye kaptırma ”
Gözünü ayırmamak: Bir şeye devamlı bakmaktan kendini alamamak ”Devamlı yola bakıyor, gözünü ayıramıyordu ”
Gözünü çıkarmak: Zarara uğratmak, bir işi kötü biçimde yapmak, iyi yerine kötüyü seçmek ”Öyle bir taş attı ki az kalsın kuzunun gözünü çıkaracaktı ”
Gözünü daldan budaktan esirgememek (veya sakınmamak): Tehlikeli işlere girişmekten çekinmemek ”Sen ki gençliğinde gözünü daldan budaktan sakınmazdın, ne oldu sana böyle?”
Gözünü dört açmak: Bir hileye düşmemek, aldanmamak için çok dikkatli olmak ”Gözünü dört aç da kuru odun yerine yaş odun koymasınlar ”
Gözünü kan bürümek: Birisini öldürecek kadar öfkelenmek ”Katillerin gözünü kan bürümüştü, önlerine çıkanı öldürüyorlardı ”
Gözünü kapamak: 1 Görmezlikten gelmek, yapışına ses çıkarmamak 2 Ölmek ”Dedem gözünü kapayınca o koca aile birdenbire dağılıvermiş ”
Gözünü korkutmak: Yıldırmak, karşı duramaz hâle getirmek ”İlk işi, adamlarıyla kasaba halkının gözünü korkutmak oldu ”
Gözünün önünden gitmemek: Unutamamak, her an görür gibi olmak ”Gözümün önünden gitmiyor onun hayâli ”
Gözünün yaşına bakmamak: Hiç acımamak, merhamet etmemek ”Gözünün yaşına bakmadan hapse attılar adamı ”
Gözü pek (kara): Korkusuz, atılgan, cesur, tehlikelere aldırmayan ”Gözü pek insanlardan korkulmaz, çünkü onlar kartlarını açık oynarlar ”
Gözü sulu: En küçük sevinç ya da üzüntü karşısında hemen ağlayıveren, gözyaşlarını tutamayan ”Senin kız da amma gözü sulu biriymiş ”
Gözü tok: Elinde imkânlar olsun olmasın, mal-mülk veya paraya düşkün olmayan, cömert ”O mu? Gözü tok bir insandır, inanın ”
Gözü tutmak: Güvenmek, beğenmek ”O adamı gözüm tuttu benim ”
Gözü üzerinde olmak: Bir şeye, bir kimseye sık sık bakarak ne durumda olduğunu kontrol etmek, dolayısıyla kötü bir sonuca meydan vermemeye çalışmak ”Gözünüz üzerinde olsun, devamlı izleyin onu ”
Gözü yılmak: Daha önce denediği için o durumla karşılaşmaktan korkmak, o işe girişmekten çekinmek ”Sebzecilik işinden gözüm yıldı, bir daha bu işe girişeceğimi sanmıyorum ”
Gözü yükseklerde olmak: Hâlen bulunduğu durumdan daha yüksek bir duruma ya da mevkiye çıkmak istemek, böyle bir amacı gütmek ”Bundan böyle küçük şeylerle yetinme, gözün yükseklerde olsun daima ”
Göz yummak: Kabahatlerini, kusurlarını hoş karşılamak, görmezlikten gelmek, bağışlamak ”Sana bu yaşa gelinceye kadar göz yumdum, ama artık yeter ”
Göz yummamak: 1 Hoş görmemek, bağışlamamak 2 Hiç uyumamak ”Sabaha kadar gözlerimi yummadım ”
Gururunu okşamak: Bir kimseyi yüzüne karşı överek, becerilerini söyleyerek duygulandırmak
Gücüne gitmek: Bir söz, bir davranış bir kimsenin onuruna dokunmak, o kimseye ağır gelmek ”Doğrusu onun bu sözleri gücüme gitti, çünkü hak etmedim o sözleri ”
Güllük gülistanlık: Sorunları bulunmayan; neşe, bolluk ve huzur içinde olan yer ”Ne zaman güllük gülistanlık içinde olacağız acaba?”
Gülmekten kırılmak: Aşırı ölçüde gülmek, çok gülmekten halsiz düşmek ”Ne matrak adamdı, hareketlerine gülmekten kırıldık hepimiz ”
Gülüp geçmek: Bir durumu umursamamak, aldırış etmemek, gülünç bulup üzerinde durmamak ”Gülüp geçilecek bir iş sanmayın sakın, ciddi durun üzerinde ”
Günaha girmek: Dini bakımdan suç sayılacak bir iş yapmak ya da söz söylemek ”Sebepsiz yere adam öldürmek, günaha girmek demektir ”
Günaha sokmak: Günah işlemesine yol açmak, dinin buyrukları dışına çıkmasına zemin hazırlamak ”Kes sesini de bizi günaha sokma ”
Günahını vermez: “Çok cimri, eli sıkı, hasis” kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır
Günah işlemek: Dince suç sayılan bir iş yapmak ”Yetimlerin malını yiyerek günah işleyenlerden mutlaka hesap sorulacaktır ”
Gün almak: 1 Bir iş yapmak için ilgili kişiden gün ayırmasını; belirli bir tarih tespit etmesini istemek, randevu almak 2 Yaşını bitirip daha sonraki yılın bir ya da birkaç gününü almak ”Doktordan gün almayı unutmamışsındır umarım ”
Gün batmak: Güneş batmak ”Gün batmadan yola çıkmalıyız ”
Güneş almak: Bir yere güneş ışığı ulaşmak ”Evin bir odası güneş almıyor ”
Gün görmek: Bolluk, mutluluk, esenlik içinde huzurlu günler geçirmek ”Kaygılanma evlâdım, daha çok günler göreceksin inşallah ”
Gün görmüş: Başından nice işler geçmiş, tecrübeli, görüp geçirmiş, çok yaşamış ”Gün görmüş insanlarla konuşmaktan zevk alırım ”
Gün ışığına çıkmak: Aydınlanmak, açıklığa kavuşmak, anlaşılır olmak ”İşlediği tüm suçlar yakında gün ışığına çıkacaktır ”
Günleri sayılı olmak: 1 İçinde olunan günlerde ölecek olmak 2 Bulunduğu yerde kalmak için birkaç günü kalmak ”Doktorlara bakılırsa anneannemin günleri sayılıymış ”
Günü birliğine: Sabah gidip akşam dönmek üzere ”Size günü birliğine konuk olmak istiyoruz ”
Günün adamı: 1 Zamanın gereğine göre tutum ve yön değiştiren, çıkarını gözeten kimse 2 Kendisinden o günlerde çok söz edilen
Gününü doldurmak: Bir işin gerçekleşmesi için geçmesi gereken zamanı tamamlamak ”Gününü doldurur doldurmaz senetleri avukata verin ”
Gününü gün etmek: Eline geçen imkânları değerlendirmek, hiçbir şeyi dert edinmeyip hoşça vakit geçirmek ”Gününü gün eden yöneticilerden kurtulacağımız günler yakındır ”
Gürültüye (patırtıya) pabuç bırakmamak: Korkutmalara, tehditlere aldırış etmeyip dilediği gibi davranmak ”Öyle her gürültüye pabuç bırakacak bir adam mı sanıyorlar beni?”
Güven beslemek: Bir kimseye, bir şeye güven duymak, inanmak, itimat etmek ”O adama güven beslediğiniz için pişman olmayacaksınız ”
Güvendiği dağlara kar yağmak: Güvendiği kimselerden yardım alamamak, güvendiği bir şeyin işe yaramadığı anlaşılmak ”Çok umutlusun, inşallah güvendiğin dağlara kar yağmaz ”
Güven kazanmak: Söz, davranış ve yaptığı işlerle çevresindekileri kendisine inandırmak ”İnsan, önce güven kazanmalıdır ”
Güven vermek: Kendisinin güvenilir bir kişi olduğu, kendisine itimat edilebileceği duygusunu uyandırmak ”Oldukça güven veren birisin ”
|