Yalnız Mesajı Göster

Deyimler Sözlügü ( C )

Eski 08-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlügü ( C )



Cadı kazanı: Fesadın ve dedikodunun çok olduğu, herkesin birbirine düştüğü, türlü düşmanlıkların kaynaştığı, hile ve düzenlerin kurulduğu yer”Mahalle bir anda cadı kazanı gibi kaynamaya başladı
Caka satmak: Çalım satmak, gösteriş yapmak”Caka satmayı bırak da işine bak
Cambul cumbul: Pek sulu, suyu bol (yemek için)”Yemek cambul cumbuldu ama lezzetli olmuştu
Cana can katmak: İnsanda yaşama sevincini artırmak; insana neşe, heves ve iç gücü vermek”Ah o cana can katan yaylaya bir daha çıkabilsem
Can alacak yer (nokta): Bir şeyin en önemli yeri, en temelli noktası”Meselenin can alıcı noktasına bir türlü ulaşamadık
Cana minnet (bilmek): İhtiyacı olduğu hâlde arayıp da bulamadığı şeylerden saymak”Yalnızca su mu? Canıma minnet, çabuk ver
Can atmak: Herhangi bir şeye sahip olmayı, ya da herhangi bir şeye erişmeyi çok istemek”Top oynamaya can atıyordu
Can borcunu ödemek: Ölmek”Beni korkutamazsın, bir can borcum var, onu da öder kurtulurum
Cana yakın: Sevimli, sokulgan, insana pek sıcak davranan”Ne cana yakın bir insanmış meğer
Can baş üstüne: İstenilen, arzu edilen şeyin büyük bir memnunlukla yapılacağını anlatır”Can baş üstüne efendim, kasabaya varınca onu hemen göreceğim
Can çekişmek: Ölmek üzere bulunmak”Yanına vardığımızda hayvan can çekişiyordu
Can damarı: Bir şeyin en önemli noktası, en mühim unsuru; bir şeyin yaşaması için en önemli araç”Babam evin can damarıdır
Can damarına basmak: Bir işin en önemli noktası üzerinde durmak, ya da bir şeyin en duyarlı noktasını açığa çıkarmak”Adamın en sonunda can damarına bastılar, zararı da kendileri gördüler
Can dayanmamak: Bir acı, üzüntü, sıkıntı ve istek karşısında direnme gücü kalmamak; dayanıklılığı yitirmek”Yıllarca uğraşıp didinip yaptığı ev bir anda kül oldu, buna can mı dayanırdı?”
Can düşmanı: Öldürmeyi bile düşünen, aşırı kin ve düşmanlık besleyen, dost olmayan”Can düşmanları etrafında cirit atıyorlardı
Can evi: 1 Yürek 2 En duyarlı bölge”Onları can evlerinden vurmaya yemin etti
Can evinden vurmak: En etkileyici, en can alıcı yönden saldırmak; bir daha yaşama imkânı kalmayacak şekilde vurmak”Onları can evinden vurmalıyız ki bir daha bellerini doğrultamasınlar
Can havli ile: Ölüm korkusundan kaynaklanan güçlü bir tepkiyle (bir eylem yapmak)”Silâh sesini duyunca can havli ile yerinden fırladı
Canı burnuna gelmek: Bir şey yaparken çok zorluk çekmek, bunalmak”Kömürü taşıdım ama canım da burnuma geldi
Canı (gönlü) çekmek: Bir şeyi istemek, istek duymak, çok arzulamak”Şimdi o yeşil eriklerden olsa da yesek, öyle de canım çekti ki
Canı çıkmak: 1 Ölmek 2 Çok yorulmak 3 Çok yıpranmak”Onu razı edinceye kadar canım çıktı
Canı gitmek: Önem ve değer verdiği, beğendiği bir şeye zarar gelecek diye çok korkmak, kaygılanmak”Araba çizilecek diye canı gidiyor
Canına değmek: 1 Çok hoşlanmak, yararına yapılan işten ötürü çok sevinmek 2 Ruhu şad olmak”Büyükannenin canına değsin, ikramın bizi oldukça sevindirdi”
Canına kıymak: 1 İntihar etmek, kendini öldürmek 2 Acımadan öldürmek 3 Kendini yoracak, yıpratacak kadar iş görmek”Komşunun kızı canına kıymış
Canına okumak: 1 Bir kimseye büyük bir zarar vermek, kötülük etmek 2 İyi bir şeyi kötü hâle getirmek, heder etmek, harcamak”Yeni aldığım oyuncağın canına okudu bir günde
Canına tak demek: Sabrı kalmamak, bir sıkıntıya dayanamaz duruma gelmek”Canıma tak dedi artık, ya yaptıklarına son verirsin ya da burayı terkedersin!”
Canına yandığım (yandığımın): Kimi zaman sevgi ve hayranlık, kimi zaman da kızgınlık ve öfke gibi duyguları anlatmak için kullanılır”Canına yandığımın adamı, bizi saatlerce bekletti bu soğukta
Canına yetmek: Bezmek, bıkmak, bir zorluğa dayanamayacak duruma gelmek”Canıma yetti artık bu işi yapmayacağım
Canından bezmek: Çektiği sıkıntılar yüzünden içinde olduğu hayatı artık istemeyecek bir duruma gelmek”Ne yapayım böyle hayatı, beni canımdan bezdirdi!”
Canını almak: Öldürmek”Allah canını alsın da kurtulalım senden!”
Canını bağışlamak: Öldürebileceği bir kişiyi öldürmekten vazgeçmek”Ona kıyamadı ve canını bağışladı
Canını dişine takmak: Büyük sıkıntıları, tehlikeleri göze alarak bir işi başarmaya çalışmak”Canını dişine takıp koca kayayı parçalamaya devam etti
Canını sokakta bulmak: Sağlığını koruması, kendini yıpratmaması ve tedbir alması gerektiğini anlatmak için kullanılır”Biraz soluk almama izin ver Ben canımı sokakta bulmadım
Canının içine sokacağı gelmek: Birine karşı büyük ölçüde sevgi duymak, birinden çok hoşlanmak”Öyle ki o yavrucağı canımın içine sokacağım geliyor!”
Canını vermek: 1 Hiçbir şey esirgememek 2 Bir şey uğrunda en değerli varlığını feda etmeye, hatta ölmeye hazır olmak 3 Bir şeye aşırı ölçüde düşkün olmak”Vatan uğruna kim can vermez ki?”
Canını yakmak: 1 Fizikî acı vermek 2 Bir kimseyi zarara ya da sıkıntıya sokmak; üzmek, kaygılandırmak”Lütfen canını yakma çocuğun
Canı tatlı: Acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanmayan”Öyle de canı tatlı ki ne zaman bir şey taşınacak olsa bir bahane bulup ortadan kayboluyor
Canı tez: Sabırsız, beklemeye tahammülü olmayan, ivecen”Bekle de gör, ne canı tez adamsın sen öyle!”
Canı yanmak: 1 Fizikî bir acı duymak 2 Bir işte zarar görmek, manevî bir üzüntü duymak”Canını yakmadan ver o elindekini bana!”
Can kalmamak: Gücü, kuvveti kesilmek; bitkin bir duruma düşmek”Daha fazla yürüyemeyeceğim, can kalmadı bende, siz gidedurun
Can kaygısına düşmek: Her şeyi bırakıp, içine düştüğü tehlikeden varlığını kurtarma ve koruma çabasında olmak”Ortalık birbirine girip silâhlar patlamaya başlayınca can kaygısına düştü zavallı kadın
Can kulağıyla dinlemek: Kendini vererek, büyük bir dikkatle dinlemek”Babasının söylediklerini can kulağıyla dinlemeye başladı
Canla başla: Seve seve, her türlü zorluğa göğüs gererek, var gücüyle, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak”Hepsi canla başla çalıştı
Canlı cenaze: Çok zayıf, güçsüz, zayıflıktan kemikleri çıkmış kimse”Adam canlı cenaze gibiydi
Canlı yayın: Kişilerin ses ve davranışlarını o anda ve doğrudan doğruya veren radyo ve televizyon yayını”Parti temsilcileri bu akşam televizyonda canlı yayında tartışacaklar
Can pazarı: Herkesin kendi canının kaygısına düştüğü ve kendi canını kurtarmaya çalıştığı tehlikeli bir durum, yer”Ortalık toz dumandı; haykırışlar, inlemeler ortalığı çınlatıyordu; insanlar can pazarının tam ortasındaydılar
Can sağlığı: Esenlik, kişinin sağlıklı olması”Ne demeli canım kardeşim, inan bundan ötesi can sağlığı
Can sıkıntısı: Yapılacak iş ve bir şeyle oyalanma imkânı bulamamaktan duyulan tedirginlik, içine düşülen bunalım”Bütün gün evde oturuyor, can sıkıntısından ne yapacağımı bilemiyordum
Can vermek: 1 Ölmek 2 Ruha güç vermek, yaşar duruma getirmek 3 Bir şeyi çok ister olmak”Adam bir kurşunda can verdi
Can yakmak: 1 Üzmek, acı vermek 2 Zulmetmek, eziyet etmek 3 Bir kimseyi büyük zarar ve ziyana sokmak”Şu hareketlerinle canımı yakıyorsun
Can yoldaşı: Yalnızlıktan kurtulmak için birlikte yaşanılan kimse”Her insanın bir can yoldaşına ihtiyacı vardır
Cart curt etmek: Göz dağı vermek ya da övünmek amacıyla abartılı konuşmak”Karşımda cart curt edip durma
Cart kaba kâğıt: Yüksekten atan, yapamayacağı şeyleri yapar gibi konuşan, çalım satan kimselere karşı söylenen küçümseme ünlemi


Alıntı Yaparak Cevapla