Prof. Dr. Sinsi
|
Deyimler Sözlügü ( C )
Cadı kazanı: Fesadın ve dedikodunun çok olduğu, herkesin birbirine düştüğü, türlü düşmanlıkların kaynaştığı, hile ve düzenlerin kurulduğu yer ”Mahalle bir anda cadı kazanı gibi kaynamaya başladı ”
Caka satmak: Çalım satmak, gösteriş yapmak ”Caka satmayı bırak da işine bak ”
Cambul cumbul: Pek sulu, suyu bol (yemek için) ”Yemek cambul cumbuldu ama lezzetli olmuştu ”
Cana can katmak: İnsanda yaşama sevincini artırmak; insana neşe, heves ve iç gücü vermek ”Ah o cana can katan yaylaya bir daha çıkabilsem ”
Can alacak yer (nokta): Bir şeyin en önemli yeri, en temelli noktası ”Meselenin can alıcı noktasına bir türlü ulaşamadık ”
Cana minnet (bilmek): İhtiyacı olduğu hâlde arayıp da bulamadığı şeylerden saymak ”Yalnızca su mu? Canıma minnet, çabuk ver ”
Can atmak: Herhangi bir şeye sahip olmayı, ya da herhangi bir şeye erişmeyi çok istemek ”Top oynamaya can atıyordu ”
Can borcunu ödemek: Ölmek ”Beni korkutamazsın, bir can borcum var, onu da öder kurtulurum ”
Cana yakın: Sevimli, sokulgan, insana pek sıcak davranan ”Ne cana yakın bir insanmış meğer ”
Can baş üstüne: İstenilen, arzu edilen şeyin büyük bir memnunlukla yapılacağını anlatır ”Can baş üstüne efendim, kasabaya varınca onu hemen göreceğim ”
Can çekişmek: Ölmek üzere bulunmak ”Yanına vardığımızda hayvan can çekişiyordu ”
Can damarı: Bir şeyin en önemli noktası, en mühim unsuru; bir şeyin yaşaması için en önemli araç ”Babam evin can damarıdır ”
Can damarına basmak: Bir işin en önemli noktası üzerinde durmak, ya da bir şeyin en duyarlı noktasını açığa çıkarmak ”Adamın en sonunda can damarına bastılar, zararı da kendileri gördüler ”
Can dayanmamak: Bir acı, üzüntü, sıkıntı ve istek karşısında direnme gücü kalmamak; dayanıklılığı yitirmek ”Yıllarca uğraşıp didinip yaptığı ev bir anda kül oldu, buna can mı dayanırdı?”
Can düşmanı: Öldürmeyi bile düşünen, aşırı kin ve düşmanlık besleyen, dost olmayan ”Can düşmanları etrafında cirit atıyorlardı ”
Can evi: 1 Yürek 2 En duyarlı bölge ”Onları can evlerinden vurmaya yemin etti ”
Can evinden vurmak: En etkileyici, en can alıcı yönden saldırmak; bir daha yaşama imkânı kalmayacak şekilde vurmak ”Onları can evinden vurmalıyız ki bir daha bellerini doğrultamasınlar ”
Can havli ile: Ölüm korkusundan kaynaklanan güçlü bir tepkiyle (bir eylem yapmak) ”Silâh sesini duyunca can havli ile yerinden fırladı ”
Canı burnuna gelmek: Bir şey yaparken çok zorluk çekmek, bunalmak ”Kömürü taşıdım ama canım da burnuma geldi ”
Canı (gönlü) çekmek: Bir şeyi istemek, istek duymak, çok arzulamak ”Şimdi o yeşil eriklerden olsa da yesek, öyle de canım çekti ki ”
Canı çıkmak: 1 Ölmek 2 Çok yorulmak 3 Çok yıpranmak ”Onu razı edinceye kadar canım çıktı ”
Canı gitmek: Önem ve değer verdiği, beğendiği bir şeye zarar gelecek diye çok korkmak, kaygılanmak ”Araba çizilecek diye canı gidiyor ”
Canına değmek: 1 Çok hoşlanmak, yararına yapılan işten ötürü çok sevinmek 2 Ruhu şad olmak ”Büyükannenin canına değsin, ikramın bizi oldukça sevindirdi”
Canına kıymak: 1 İntihar etmek, kendini öldürmek 2 Acımadan öldürmek 3 Kendini yoracak, yıpratacak kadar iş görmek ”Komşunun kızı canına kıymış ”
Canına okumak: 1 Bir kimseye büyük bir zarar vermek, kötülük etmek 2 İyi bir şeyi kötü hâle getirmek, heder etmek, harcamak ”Yeni aldığım oyuncağın canına okudu bir günde ”
Canına tak demek: Sabrı kalmamak, bir sıkıntıya dayanamaz duruma gelmek ”Canıma tak dedi artık, ya yaptıklarına son verirsin ya da burayı terkedersin!”
Canına yandığım (yandığımın): Kimi zaman sevgi ve hayranlık, kimi zaman da kızgınlık ve öfke gibi duyguları anlatmak için kullanılır ”Canına yandığımın adamı, bizi saatlerce bekletti bu soğukta ”
Canına yetmek: Bezmek, bıkmak, bir zorluğa dayanamayacak duruma gelmek ”Canıma yetti artık bu işi yapmayacağım ”
Canından bezmek: Çektiği sıkıntılar yüzünden içinde olduğu hayatı artık istemeyecek bir duruma gelmek ”Ne yapayım böyle hayatı, beni canımdan bezdirdi!”
Canını almak: Öldürmek ”Allah canını alsın da kurtulalım senden!”
Canını bağışlamak: Öldürebileceği bir kişiyi öldürmekten vazgeçmek ”Ona kıyamadı ve canını bağışladı ”
Canını dişine takmak: Büyük sıkıntıları, tehlikeleri göze alarak bir işi başarmaya çalışmak ”Canını dişine takıp koca kayayı parçalamaya devam etti ”
Canını sokakta bulmak: Sağlığını koruması, kendini yıpratmaması ve tedbir alması gerektiğini anlatmak için kullanılır ”Biraz soluk almama izin ver Ben canımı sokakta bulmadım ”
Canının içine sokacağı gelmek: Birine karşı büyük ölçüde sevgi duymak, birinden çok hoşlanmak ”Öyle ki o yavrucağı canımın içine sokacağım geliyor!”
Canını vermek: 1 Hiçbir şey esirgememek 2 Bir şey uğrunda en değerli varlığını feda etmeye, hatta ölmeye hazır olmak 3 Bir şeye aşırı ölçüde düşkün olmak ”Vatan uğruna kim can vermez ki?”
Canını yakmak: 1 Fizikî acı vermek 2 Bir kimseyi zarara ya da sıkıntıya sokmak; üzmek, kaygılandırmak ”Lütfen canını yakma çocuğun ”
Canı tatlı: Acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanmayan ”Öyle de canı tatlı ki ne zaman bir şey taşınacak olsa bir bahane bulup ortadan kayboluyor ”
Canı tez: Sabırsız, beklemeye tahammülü olmayan, ivecen ”Bekle de gör, ne canı tez adamsın sen öyle!”
Canı yanmak: 1 Fizikî bir acı duymak 2 Bir işte zarar görmek, manevî bir üzüntü duymak ”Canını yakmadan ver o elindekini bana!”
Can kalmamak: Gücü, kuvveti kesilmek; bitkin bir duruma düşmek ”Daha fazla yürüyemeyeceğim, can kalmadı bende, siz gidedurun ”
Can kaygısına düşmek: Her şeyi bırakıp, içine düştüğü tehlikeden varlığını kurtarma ve koruma çabasında olmak ”Ortalık birbirine girip silâhlar patlamaya başlayınca can kaygısına düştü zavallı kadın ”
Can kulağıyla dinlemek: Kendini vererek, büyük bir dikkatle dinlemek ”Babasının söylediklerini can kulağıyla dinlemeye başladı ”
Canla başla: Seve seve, her türlü zorluğa göğüs gererek, var gücüyle, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak ”Hepsi canla başla çalıştı ”
Canlı cenaze: Çok zayıf, güçsüz, zayıflıktan kemikleri çıkmış kimse ”Adam canlı cenaze gibiydi ”
Canlı yayın: Kişilerin ses ve davranışlarını o anda ve doğrudan doğruya veren radyo ve televizyon yayını ”Parti temsilcileri bu akşam televizyonda canlı yayında tartışacaklar ”
Can pazarı: Herkesin kendi canının kaygısına düştüğü ve kendi canını kurtarmaya çalıştığı tehlikeli bir durum, yer ”Ortalık toz dumandı; haykırışlar, inlemeler ortalığı çınlatıyordu; insanlar can pazarının tam ortasındaydılar ”
Can sağlığı: Esenlik, kişinin sağlıklı olması ”Ne demeli canım kardeşim, inan bundan ötesi can sağlığı ”
Can sıkıntısı: Yapılacak iş ve bir şeyle oyalanma imkânı bulamamaktan duyulan tedirginlik, içine düşülen bunalım ”Bütün gün evde oturuyor, can sıkıntısından ne yapacağımı bilemiyordum ”
Can vermek: 1 Ölmek 2 Ruha güç vermek, yaşar duruma getirmek 3 Bir şeyi çok ister olmak ”Adam bir kurşunda can verdi ”
Can yakmak: 1 Üzmek, acı vermek 2 Zulmetmek, eziyet etmek 3 Bir kimseyi büyük zarar ve ziyana sokmak ”Şu hareketlerinle canımı yakıyorsun ”
Can yoldaşı: Yalnızlıktan kurtulmak için birlikte yaşanılan kimse ”Her insanın bir can yoldaşına ihtiyacı vardır ”
Cart curt etmek: Göz dağı vermek ya da övünmek amacıyla abartılı konuşmak ”Karşımda cart curt edip durma ”
Cart kaba kâğıt: Yüksekten atan, yapamayacağı şeyleri yapar gibi konuşan, çalım satan kimselere karşı söylenen küçümseme ünlemi
|