Yalnız Mesajı Göster

Deyimler Sözlügü ( A )

Eski 08-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlügü ( A )



Aba altından değnek göstermek: Sakin, yumuşak görünmekle birlikte karşısındakini gizliden gizliye korkutmak”Sakın onlara aba altından değnek göstermeye kalkma, yoksa kaçırırsın
Abacı, kebeci, ara yerde sen neci?: “Tamam, ilgililer bu işe karışabilirler, ama sen neci oluyorsun” anlamında kullanılır
Abayı yakmak: Gönül verip âşık olmak, tutulmak”Türkmen kızına abayı yakalı beri, sazı elinden düşürmez oldu
Abbas yolcu: 1 Yola çıkmaya kesin kararlı”Abbas yolcu! Daha fazla oyalamayın” 2 Ölmek üzere (olan) “Komaya girdi, abbas yolcu mu ne?”
Abesle iştigal etmek: Yersiz, yararsız, boş ve anlamsız şeylerle vakit geçirmek”Şu yaşa geldin, ama abesle iştigal etmekten vazgeçmedin
Abuk sabuk konuşmak: Düşünmeden, birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız, saçma sapan söz söylemek “Yeter artık, abuk sabuk konuşmalarına daha fazla dayanamayacağım
Abur cubur: Yararlı olup olmadığı düşünülmeksizin rast gele yenen, yemek yerini tutmayan yiyecekler”Ne diye çocukların karnını abur cuburla doyuruyorsun?”
Aceleye getirmek (dara getirmek): 1 Bir işi gerektiği gibi yapmayıp, zaman darlığından yararlanarak birini aldatmak “Tezgâhtar aceleye getirerek gömleğin defolusunu vermiş”2 Zaman darlığı sebebiyle gereken özeni göstermemek “Yazın hiç de güzel değil, aceleye getirmişsin
Acemi çaylak: Toy, tecrübesiz, beceriksiz “Acemi çaylağa bak hele! Sen mi tamir edeceksin o saati?”
Acı çekmek (duymak): 1 Ağrı, sızı duymak “Kazadan sonra çok acı çekti” 2 Üzülmek, üzüntü içinde kalmak”Eşini kaybedeli on yıl oldu ama o hâlâ acı çekiyor
Acısı içine (yüreğine) çökmek (işlemek): Bir şeyin verdiği acı, üzüntü benliğinde derin iz bırakmak”Elindeki tek evi de yanıp kül olunca acısı yüreğine işledi
Acısını çekmek: Yapılan yanlış bir işin doğurduğu sıkıntı ve üzüntüyü yaşamak”Kestiğim o ağacın hâlâ acısını çekiyorum
Acısını çıkarmak: 1 Acılığını yok etmek”Yağda kavurarak acısını aldı”2 Önceden uğradığı maddî ve manevî zararı sonradan gidermek 3 Öç almak”Bir gün bana yaptıklarının acısını senden çıkaracağım
Acı soğuk: Keskin, hoşa gitmeyen, çok üşütücü soğuk”Acı soğuk insanın iliklerine işliyordu
Acı söz: İnsanın gönlünü inciten, onuruna dokunan ağır söz”Bu acı sözlerine kim katlanır sanıyorsun?”
Aç acına: Aç olarak, hiçbir şey yemeden”Bu iş aç acına yapılmaz
Açığa çıkarılmak (alınmak): İşinden çıkarılmak, görevine son verilmek”İşe üç gün geç geldi diye açığa alındı
Açığa vurmak: Gizli, saklı bir şeyi herkese duyurmak, ortaya çıkarmak”Yıllardır içinde sakladığı sırrı mahkemede açığa vurdu
Açığı çıkmak: Saklamakla görevli bulunduğu para, eşya veya başka bir şeyin sayım sonucu eksik olduğu anlaşılmak”Kasiyerin salı günü akşamı on bin lira açığı çıktı
Açığını bulmak: Herhangi bir işteki eksiği, hileyi veya zararı ortaya çıkarmak”Hemen her yazısında bir açığını bulmak mümkün
Açık alınla: Başarı, şeref, övünç ve dürüstlükle”Hemen her işten açık alınla çıkar onlar
Açık bono vermek: Bir kimseye sınırsız, istediği gibi davranma yetkisi tanımak
Açık fikirli: Olayları, gelişmeleri, yenilikleri iyi anlayıp gereği gibi karşılayan; düşündüğünü olduğu gibi söyleyebilen kimse”Bu toplumun açık fikirli insanlara duyduğu ihtiyaç, bugün daha fazladır
Açık kalpli (yürekli): Samimî, içi temiz, içi dışı bir olan kimse”Komşumuz kadar açık kalpli bir adam görmedim
Açık kapı bırakmak: Gerektiğinde bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak, ileriyi düşünerek ılımlı davranmak”Bu kadar kesin konuşmayalım, açık kapı bırakalım da iyi düşünebilme fırsatları olsun
Açık konuşmak: Gerçeği sakınmadan, çekinmeden söylemek”Daima açık konuşan insanları severim
Açık saçık: Göreneğe, terbiyeye aykırı derecede açık (söz, davranış, elbise)”Açık saçık fıkralar anlatmaya utanmıyor musunuz?”
Açık seçik: Çok açık, çok belirgin, ayrıntılarına kadar görülebilen”Daha açık seçik konuş da anlayalım ne demek istediğini
Açıkta kalmak (olmak): 1 İş ve görev bulamamak 2 Yersiz yurtsuz kalmak 3 kimilerinin elde ettikleri bir yarardan mahrum olmak”Çoluk çocuk açıkta kaldılar fabrika kapanınca
Açıktan kazanmak: Ortaya hiçbir emek ve sermaye koymadan gelir elde etmek, para kazanmak”Günümüz insanı açıktan kazanmayı bir kural hâline getirdi
Açık vermek: 1 Geliri, giderini karşılamamak”Maaşımız yetmeyecek bu ay, galiba açık vereceğiz”2 Ortaya çıkmaması gereken şeyi farkında olmadan belli etmek”Dikkat et de düşmanlarına açık verme
Açlıktan nefesi kokmak: 1 Çok fazla yoksulluk içinde bulunmak”Dün açlıktan nefesim kokuyordu ama bugün çok şükür karnım tok”2 Uzun zaman bir şey yemediği anlaşılmak
Açmaza düşmek: İçinden çıkılması oldukça güç bir durumda kalmak “Beni bu açmazdan ancak çocuklarım kurtarır
Aç susuz kalmak: Çok yoksul bir duruma düşmek, fakirlikten yaşayamaz hâle gelmek”Afrika kıtasının pek çok insanı aç susuz kalmış durumda
Adama dönmek: Hoşa giden bir duruma gelmek, düzelmek”Kapılar, pencereler boyanınca ev adama döndü
Adamdan saymak: Değeri olmadığı hâlde bir kimseye kıymet vermek, saygı duymak “Seni adamdan saydım diye mi naz yapıyorsun?”
Adam etmek: 1 Eğitmek, yetiştirmek, belli bir seviyeye getirmek”Sen uğraş, didin, adam et, o da sırt çevirsin sana”2 Tamir edip kullanılır hâle getirmek, bir yeri düzene sokmak”Bu arabayı eninde sonunda adam edeceğim
Adam evladı: İyi bir ailenin iyi yetiştirilmiş; özü, sözü doğru çocuğu”Bu iyiliği ancak bir adam evladı yapabilirdi
Adam içine çıkmak: Topluluğa karışmak, eşe dosta gitmek, değerli insanların bulunduğu yerlerde olmak ve onlarla görüşmek”Adam içine çıkmayalı uzun zaman oldu
Adam olmak: 1 Yetişip büyümek, gelişmek, iş güç sahibi olmak”Umarım o da bir gün adam olur”2 Onarılıp işe yarar hâle gelmek
Adam (insan) sarrafı: Tecrübesi sayesinde insanların iyisini kötüsünü çabuk anlayacak duruma gelmiş kimse “Sen üzülme, baban insan sarrafıdır, onun ne mal olduğunu kolayca anlar
Adam sen de (adam!): Bir işin önemli olmadığını, aldırılmaması gerektiğini anlatmak için söylenir”Adam sen de, o katılmazsa katılmasın, biz birlikte oynarız
Adam sırasına geçmek (girmek): Toplumda kendisine daha önce değer verilmezken, artık kendisine önem ve değer verilir olmak”Biliyorum, seni de adam sırasına geçiren paran oldu
A`dan Z`ye kadar: Bütünüyle, baştan aşağı”Bu sınıfın düzeni a`dan z`ye kadar bozuk
Adı batmak: Adı anılmaz olmak, unutulmak, sözü edilmez olmak “Hatırlatmayın, adı batsın o adamın!”
Adı çıkmak: Kötü bir şöhret kazanmak”Bir kere adı çıkmış, ne yapsa fayda etmiyor, kimse dinlemiyor onu
Adı kalmak: Bir kimse veya şey ortadan kalktıktan, öldükten sonra adı dillerde dolaşır olmak”Birkaç yıl sonra İstanbul`da doğal güzelliklerin sadece adı kalacak
Adı karışmak: İyi karşılanmayan bir olayla ilgisinin bulunduğu, o olaya karıştığı söylenmek”Soygun işine Ali`nin de adının karıştığı söyleniyor Doğru mu?”
Adım atmamak: Kesinlikle gitmemek, uğramamak, aramamak “Bir daha o eve adım atmamaya yeminliyim
Adını anmamak: Bir şeyden, bir kimseden hiç söz etmemek; unutmuş görünmek”Evi terk eden oğlunun adını anmamakta sonuna kadar kararlı
Adını koymak: 1 İsim vermek “Yeni doğan çocuğun adını Ali koydular”2 Bir şeyin karşılığını veya fiyatını kararlaştırmak”Önce adını koyalım da ona göre hareket edelim

Alıntı Yaparak Cevapla