Prof. Dr. Sinsi
|
Besmele-Hatm-İ Tehlil-Kelime-İ Tevhid...
İran´da yetişen evliyânın büyüklerinden ve fıkıh âlimi Ahmed Gazâlî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri vâzlarının birinde Lâ ilâhe illallah lafzının faziletini şöyle anlattı: Allahü teâlâ hadîs-i kutsî´de; "La ilâhe illallah benim kal´amdır Kim benim kal´ama girerse, azâbımdan emîn olur " buyuruyor Lâ ilâhe illallah Allahü teâlâyı bildiren yüce bir sözdür Kim onu kendine kal´a edinirse ebedî saâdeti ve nîmetleri elde eder Kim bu mübârek, kelimeyi kendisine kal´a edinmezse, ebedî azâba uğrar Fakat insanlar Lâ ilâhe illallah kelimesinden uzaklaştılar Onlarda sadece dilin kelime-i tevhîdi söylemesi kaldı Böylece insanlar sâdece kal´ayı söylemiş oldular Nasıl ki ateşin ismini söylemek insanı yakmadığı, suyun ismi insanı boğmadığı, kılıcın ismi insanı kesmediği gibi, kal´anın ismi de insanı düşmandan korumaz Bunlar gibi Kelime-i tevhîdin sâdece lafzını söyleyip, mânâsından haberdâr olmamak da insanı âhiret azâbından korumaz
Görülmüyor mu, insanlar Lâ ilâhe illallah diyor, fakat nefsinin arzu ve isteklerine, paraya ve dünyâya tapıyor Yarın kıyâmet gününde Allahü teâlâ; "Ey kulum! Olmayan şeyi niçin söylüyorsun?" buyurup, "Yalan söyledin " deyince ne cevap vereceksin Halbuki sen, dünyâ malına ve paraya kulluk ediyorsun Ey insanoğlu! Niçin lezzeti ilâhî yerlerde aramıyorsun? Halbuki bütün her şey Allahü teâlânın elindedir O, bütün bu mülklerin sâhibidir Mülkünde istediği gibi tasarruf eder Âlemde, ancak O´nun dilediği ve O´nun irâde ettiği şey olur Onun için, O´ndan başkasıyla lezzet alma Rahmetinden ümit kesme Çünkü O´nun rahmetinden, ancak kâfirler ümit keserler
Lâ ilâhe illallah öyle bir kelimedir ki, Allahü teâlânın vahdâniyetini tanımayı sağlar Onun meyvesi, Allahü teâlânın bir olduğunu ikrârdır
Ey insanoğlu! Allahü teâlâ seni, tevhîdini, birliğini bilmen için yarattı Âlemdeki her şeyi de, senin için yarattı Ve bunlar arasındaki hayvanları, bitkileri sana hizmetçi kıldı Yer senin ikâmet etmeni sağlar Melekler seni muhâfaza eder Güneş sana ışık verir Hepsi senin için yaratılmıştır Sen, sâdece Allahü teâlâyı bir bilip, O´na kulluk için yaratıldın Öyleyse bütün mahlûkât, Allahü teâlânın vahdâniyetini ve bir olduğunu kabûl edip, bunu ikrâr için yaratılmıştır
Ey insanoğlu! Allahü teâlâ bütün eşyâyı senin için yarattı Seni de kendisi için yarattı Sen ise, Allahü teâlânın senin için yarattığı şey ile meşgûl oldun, nîmetin sâhibini unuttun Sana gelen bağış ve lütuflarından faydalandın Vereni hatırlamadın Böylece nîmetin şükrünü edâ etmedin Sana verdiği ihsân ve lütuflarının hürmetine riâyet etmedin Nîmet sâhibine şükür, O´nun verdiği nîmete şükür etmektir Bu da, kendisine verdiği nîmetten dolayı O´na senâda bulunmakla olur
Ey insanoğlu! Sâdece Allahü teâlâ verir Öyleyse, sâdece O´nunla meşgûl ol ve O´na yönel, Bu hâsıl olursa, senin için bütün nîmetler hâsıl olur
Ey insanoğlu! Allahü teâlâdan başkasına yöneldiğin, onlara iltifât ettiğin müddetçe de Lâ ilâhe illallah kelimesini söylemeye devâm et Çün- kü o, sendeki iyi olmayan şeyleri yok eder Sana övülen iyi hasletleri getirir "
Hindistan evlîyasından Abdülhay hazretlerine, hocası İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri tarafından kendisine gönderilen bir mektup şöyledir:
Rabbimizin celle sultânüh gazabını, intikâmını söndürmek için "Lâ ilâhe illallah" güzel kelimesini söylemekten daha faydalı birşey yoktur Bu güzel kelime, Cehennem´e götüren gazabı söndürünce, daha küçük olan başka gazablarını elbette söndürür Niçin söndürmesin ki, bir kul, bu güzel kelimeyi tekrar tekrar söyleyince, O´ndan başkasını yok bilmekte, her şeyden yüz çevirip, hak olan bir mâbûda dönmektedir Gazabının sebebi, kullarının, O´ndan başkasına dönmesi, bağlanmasıdır Mecâz âlemi olan bu dünyâda da, bu hâli görüyoruz Zengin bir kimse, hizmetçisine kırılır, ona kızar Hizmetçi de, kalbi iyi olduğu için, herkesten yüz çevirip bütün varlığı ile, efendisinin emirlerine sarılırsa, efendisi, ister istemez yumuşar Merhamete gelir Gazabı söner İşte bu güzel kelime de, kıyâmet için ayrılmış olan doksan dokuz rahmet hazînesinin anahtarıdır Küfür karanlıklarını, şirk pisliklerini temizlemek için, bu güzel kelimeden daha kuvvetli, hiçbir yardımcı yoktur Bir kimse, bu kelimeye inanınca îmânın zerresi hâsıl olur
Bu güzel kelimeye inanarak, kalbinde zerre kadar îmân hâsıl eden kimse, kâfirlerin âdetlerini ve şirk pisliklerini yaparsa, bu güzel kelimenin şefâati sâyesinde Cehennem´den çıkarılır Azapta sonsuz kalmaktan kurtulur Bunun gibi, bu ümmetin büyük günahlarına şefâat edip, azaptan kurtaracak en kuvvetli yardımcı, Muhammed Resûlullah´tır Bu ümmetin büyük günahları dedik Çünkü önceki ümmetlerde büyük günah işleyen pek az olurdu Hattâ îmânını küfür âdetleri ile ve şirk pislikleri ile karış- tıran da azdı Şefâate en çok ihtiyacı olan bu ümmettir Önceki ümmetlerde, bâzıları küfürde inâd etti Bâzısı da hâlis olarak îmâna gelip emirlere yapıştı
Bu güzel kelime ve Peygamberlerin sonuncusu gibi bir şefâatçı olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helak ederdi Bu ümmetin günahları çoktur Fakat, Allahü teâlânın af ve magfireti de sonsuzdur Allahü teâlâ, bu ümmete af ve magfiretini o kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlerden hiçbirine böyle merhamet ettiği bilinmiyor Doksan dokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır İkrâm ve ihsân, kabahatliler ve günahlılar içindir Allahü teâlâ, af ve magfiret etmeği sever Kusûr ve kabahati çok olan bu ümmet kadar af ve magfirete uğrayacak hiçbir ümmet yoktur Bunun için bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu Bunların şefâat edicisi bu güzel kelime, kelimelerin en kıymetlisi oldu Bunların şefâatçileri olan Peygamberleri, peygamberlerin en üstünü ol- du Furkân sûresi, yetmişinci âyetinde, meâlen; "Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler onlardır Allahü teâlânın mag- fireti, merhameti sonsuzdur " buyruldu
Kerîmler ile yapılacak her iş kolay olur
On iki imâmın sekizincisi İmâm-ı Ali Rızâ (rahmetullahi teâlâ aleyh) Nişâbur´a gelince, yirmi binden fazla âlim ve talebe, kendisini karşıladı Dedelerinden gelen bir hadîs-i şerîf okuması için yalvardılar İmâm hazretleri; "Ben, babam Mûsâ Kâzım´dan, o da babası Câfer-i Sâdık´tan, o da babası Muhammed Bâkır´dan, o, babası Ali Zeynel Âbidîn´den, o, babası hazret-i Hüseyin´den, o, babası hazret-i Ali´den, o, Peygamber efendimizden, o, Cebrâil aleyhisselâmdan, o da Allahü teâlâdan Bu hadîs-i kudsîyi okudu "Lâ ilâhe illallah kal´amdır Bunu okuyan, kal´ama girmiş olur Kal´ama giren de azâbımdan kurtulur " İmâm-ı Ahmed ibni Hanbel hazretleri, bu hadîs-i kudsînin râvileri ile berâber okunduğunda bütün hastalıklara iyi geleceğini bildirmiştir
Tâbiîn devri âlim ve evliyâsından Amr bin Dînâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) Kelime-i tevhîdin fazîletine dâir şu hadîs-i şerîfi bildirmiştir:
Peygamber efendimiz buyurdular ki: "Bir kimse inanarak "La ilâhe illallah" derse, muhakkak Cennet´e girer "
Ehl-i beytten ve meşhûr velîlerden İmâm-ı Câfer-i Sâdık (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) hazretlerinin rivâyet ettiği hadîs-i kudsî´de: "Lâ ilâhe il- lallah kal´amdır Bunu okuyan, kal´aya girmiş olur Kal´ama giren de, azâ- bımdan kurtulur " buyruldu
Bağdât´ın büyük velîlerinden Ebû Saîd-i Harrâz (rahmetullahi teâlâ aleyh) tevhid hakkında buyurdu ki: Tevhîdin ilk basamağını çıkamayanın öbürlerini geçmesi mümkün değildir Böyle kimseler ilâhî hazrete erişemez Tevhîdin ilk basamağı, bütün eşyâyı kalpten silmektir ve kalbi tamâmen zât-ı ilâhîye verip, teslim olmaktır
"İlim seni amele götürür, yakîn ise seni taşır "
Evliyânın büyüklerinden İbrâhim-i Havvâs (rahmetullahi teâlâ aleyh) anlatır: Bir sene, hacca gitmeye niyet ederek yola çıktım Ne zaman Kâbe-i şerîf tarafına gitmek istedimse, gayri ihtiyârî ters istikâmete doğru gidiyordum Allahü teâlânın irâdesi beni bu tarafa çekiyordu En sonunda İstanbul tarafına gitmeye karar verdim Şehre girdim Yüksek bir köşk gördüm Kapısı önünde, bir kısım insanlar toplanmıştı Yaklaşarak: "Ni- çin toplandınız?" diye sordum Onlar da, "Rum Kayserinin kızı delirmiş, çâre bulmak için doktorlarını topladı " dediler
Bunda bir hikmet olsa gerektir deyip içeri girdim Odada Kayser´in kızını gördüm Bana bakarak "Ey İbrâhim-i Havvâs! Hoş geldiniz " dedi Ben, hayret ederek, "Beni nereden tanıyorsunuz?" diye sorunca bana; "Cânımı cânâna teslim etmek istedim ve Hak teâlâdan sevdiği bir kulunu yanımda bulundurmasını niyâz ettim Üzülme, yarın İbrâhim-i Havvâs dostum sana gönderilir buyruldu " dedi Bunun üzerine İbrâhim-i Havvâs hazretleri, "Peki hastalığınız nedir?" diye sorduğumda kız; "Bir gece dışarı çıkıp, ibret nazarı ile gökyüzüne baktım Allahü teâlâ hazretleri, beni benden aldı Kendimden geçtim "Lâ ilâhe illallah Muhammedün resû- lullah" kelimesi dilime, mânâsı kalbime geldi Bu kelimeyi dilimden dü- şürmez oldum Bu sebepten hâlime delilik, bana da deli, dediler " diye cevap verdi O zaman ben; "Bizim diyâra gelmek ister misin?" deyince, o da; "Sizin diyârda ne vardır?" dedi "Mekke, Medîne, Beytülmukaddes oradadır " diye cevap verince, "Sağ tarafına bak " dedi Baktım, bir düzlükte Mekke, Medîne ve Beytülmukaddes karşımda duruyor gördüm Az sonra bana: "Vakit yaklaştı, istek ve arzu haddi aştı " dedi ve Kelime-i şehâdet getirip rûhunu teslim etti
Evliyânın büyüklerinden ve kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen âlim ve velîlerin meşhûrlarından Mazhar-ı Cân-ı Cânân (rahmetullahi teâlâ aleyh) büyük günah işlemiş bir kadının kabri yanına oturmuştu Kabre teveccüh eyledi Yâni hâtırına başka hiçbirşey getirmeyip yalnız onu düşündü "Bu mezârda Cehennem ateşi var Kadının îmânlı olmasında şüphe ediyorum Rûhuna hatm-i tehlîl, yetmiş bin Kelime-i tevhîd sevâbı bağışlayacağım Îmânı varsa affolur " buyurdu Hatm-i tehlîlin sevâbını bağışladıktan sonra; "Elhamdülillah, îmânı varmış Kelime-i tayyibe, tesîrini gösterip azâbdan kurtuldu" buyurdu Hadîs-i şerîfde; "Bir kimse, kendisi için veya başkası için yetmiş bin adet Kelime-i tevhîd okursa, günahları affolur " buyruldu
Hindistan velîlerinden Meyân Mîr Muhammed (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebelerinden birisi şöyle anlatır: ?Bir gün hocam Şeyh Muhammed en yakınlarından olan Hâce Gelân ile kabristana gitti Bu esnâda Hâce Gelân?a kabirdekilerden birinin halleri göründü Hocam Meyân Mîr Muhammed ise, o kabir sâhibinin konuşmalarını dinliyordu Hâce?ye; ?Bu kabir sâhibi ne diyor?? dedi O; ?Ben henüz genç iken dünyâdan bu kabre geldim Kötü amellerim, işlerim sebebiyle azab içerisindeyim ? diyor dedi Şeyh Muhammed, Hâce Gelân?a; ?Ona bu azâbın kendisinden nasıl, ne ile kalkacağını sor ? dedi O da ona sordu ?Yetmiş bin Kelime-i tehlîl (Lâ ilâhe illallah) okuyarak sevâbını bana bağışlayınız, o zaman içinde bulunduğum azab benden kalkar ? diyor, dedi Bunun üzerine Şeyh Muhammed talebelerine yetmiş bin Kelime-i tehlîl okumasını emretti Kendisi de okudu Kelime-i tehlîlin okunması bitince, o zât, kabir sâhibinin ?Kelime-i tehlîl ve sizin duâlarınız bereketiyle azab benden kalktı ? dediğini nakletti
|