Yalnız Mesajı Göster

İstanbul Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Hakkında Bilgi



İstanbul Mevlevihane ve Dergâhları


Galata Mevlevihanesi (Kulekapısı Mevlevihanesi) (Beyoğlu)

Theophile Gautier, Edmondo de Amicis gibi İstanbul’a gelen batılı gezginlerin Beyoğlu Mevlevihanesi, Kulekapısı Mevlevihanesi diye sözünü ettiği Mevlevihane’nin bulunduğu yerde Bizans’ın StTheodore Manastırı vardı

Ağaçlarla kaplı ıssız bu yeri, Sultan IIBeyazıd Bostancıbaşılık ve Beylerbeylik yapan İskender Paşa’ya vermiş, O da burada bir av çiftliği kurmuştu Mevlana’nın torunlarından Sema-i Mehmet Dede, Paşa’dan mevlevi dergâhı yapmak için arazisinin bir bölümünü istemişti İskender Paşa da bu dileği kabul etmiş ve Galata Mevlevihanesi’nin 1491’de yapımına başlanmıştır Galata Mevlevihanesi kuruluşundan kısa bir süre sonra halveti zaviyesine dönüşmüş, XVIIYüzyıl başlarında Kasımpaşa Mevlevihanesi’nin kurucusu Sırrı Abdi Dede’nin çabasıyla yeniden Mevlevihane’ye dönüşmüştür Galata Mevlevihanesi Sultan IIIMustafa zamanında 1765-1766’da Tophane yangını sırasında yanmışsa da padişahın emriyle o yıl yeniden yapılmıştırMevlevihane’yi Sultan IIISelim, Sultan IIMahmut ve Sultan Abdülmecid birkaç kez onartmıştır Ancak bunlardan Sultan IIISelim’in yaptırdığı onarım, diğerlerinden biraz farklı olmuş ve Divan Edebiyatında iz bırakmıştır O yıllarda Galata Mevlevihanesi’nin post makamında Şeyh Galip bulunuyordu Divan Edebiyatına yenilik getiren şeyh Galip harap olmaya başlayan, suyu akmayan Mevlevihane’nin onarımını devrin sadrazamına yazdığı ve buna eklediği bir kaside ile istemiştir Sadrazam da bu durumu padişaha arz ederken Şeyh Galip’in kasidesini de ona eklemiştir Sultan IIISelim bu kasideyi çok beğenmiş Mevlevihane’nin onarımının yanı sıra uzak bir kaynaktan suyunu da getirtmiştir Bundan sonra padişah, Mevlevihane’nin açılışına katılmış, bu olaydan birkaç gün sonra da Kaptan Paşa Akdeniz seferinden başarı ile dönünce Mevlevihane’nin uğurlu geldiği düşünülmüştür

Galata Mevlevihanesi mimari olarak ilgi çeken bir yapıdır Avlu girişinin yuvarlak kemeri üzerinde Sultan IIMahmut’un tuğrası ile şair Lebib’in talik yazılı onarım yazıtı yer alır Kapının iç yüzünde ise Sultan IIISelim’in yapmış olduğu bu onarımı dile getiren Şeyh Galip’in dizeleri bulunmaktadır Mevlevihane’nin girişinde XIXYüzyıla tarihlenen Halet Efendi’nin Kütüphanesi, Sultan Abdülmecit’in onardığı 1649 tarihli Hasan Ağa çeşme ve sebili yer almaktadır Avluda, üzerinde Mevlevi sikkesinden ilginç bir alemi olan Şeyh Galip’in türbesi vardırBu türbeyi Hüseyin Ayvansarayî’den öğrendiğimize göre, Bağdat seferi dönüşünde (1810) Halet Efendi yaptırmıştır

Semahane, selamlık ve derviş hücrelerini bir araya getiren ahşap yapı avlunun sonundadır Arazi konumundan ötürü, ön tarafı iki, arka tarafı da üç katlıdır Semahanenin kapısı üzerine Sultan Abdülmecit’in tuğrası ile 1895 tarihli onarım yazıtı yerleştirilmiştir Semahanenin içerisi sekiz ahşap sütunun ve bunların arasındaki korkulukların yardımıyla sekizgen plana dönüştürülmüştür Girişin karşısında mihrap ile minber, ikinci katta kafeslerle ayrılmış mahfiller, şeyh dairesi, Konya Postnişini hücresi ile hünkâr mahfili yer almaktadır Girişin üzerindeki balkon mıtrip heyetine ayrılmıştırSol taraftaki Bacılar Dairesinde de yabancı misafirler sema ayinini izlerlerdiMevlevihane’nin hamam, mutfak ve kilerleri avlunun ayrı bir köşesinde yapılmışlarsa da bunlar günümüze gelememiştir

Dergahların kapatılmasından sonra bir süre Mevlevihane kendi yazgısıyla baş başa kalmış; haziresinin bir bölümüne Beyoğlu Evlendirme Dairesi yapılmış, semahane Vakıflar’ca lojman olarak kullanılmış, Halet Efendi Kütüphanesi de polis karakoluna dönüşmüştür Mevlevihane’nin bu perişanlığını önleyebilmek için İstanbul’u Sevenler Cemiyeti 1947’de onarımını yaptırmış, ardından Milli Eğitim Bakanlığı’na, sonra da Kültür Bakanlığı’na devredilmiştir Kültür Bakanlığı Mevlevihane’nin yeniden onarımını yapmış ve burada Mevlevi kültürü ile divan edebiyatı eserlerini bir araya getiren “Divan Edebiyatı Müzesi”ni açmıştır (26Aralık1975)


Kasımpaşa Mevlevihanesi (Beyoğlu)


Kasımpaşa Mevlevihanesi, Kasımpaşa Sururi Mahallesi Mevlevihane Sokağında bulunuyordu Uzun yıllar harap ve perişan bir halde kalan, kendisine uzatılacak bir yardım elini bekleyen bu tarihi yapı ilgisizlikten yok olup gitmiş, günümüze yalnızca avlu kapısı gelebilmiştir

Eski İstanbul yaşantısında isminden sık sık söz edilen Kasımpaşa Mevlevihanesi’nin kurucusu Fırıncızade Sırrı Apti Dede’dir Onun bu Mevlevihane’yi kurmasının özel bir nedeni vardır; Galata Mevlevihanesi’nin şeyhlik makamı boşaldığında kendisinin o makama getirileceğini ummuştu Ne var ki şeyhlik makamı Mesnevî Sârihi Ankaralı İsmail Rusûhi Dede’ye verilince buna çok üzülmüş ve Kasımpaşa’da babadan kalma bostanlar içerisine kendisini sevenlerin yardımıyla bu Mevlevihane’yi yaptırmıştır

Kasımpaşa Mevlevihanesi harem ve selamlık olmak üzere bir birini tamamlayan iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Yapımına 38000 kuruş harcanmış, kerestesi özel olarak Romanya’dan getirilmiştir Mevlevi muhibbi olarak bilinen Sultan IIISelim, Sultan IIMahmut ve Sultan IIIAhmet Mevlevihane’ye maddi yardımlarda bulunmuş, çeşitli dönemlerde onarımlarını yaptırmış, fırsat buldukça da ziyaret etmişlerdir

Kasımpaşa Mevlevihanesi de diğerleri gibi ahşap, üç katlı bir yapı idi Semahane, selamlık, dedegân hücreleri, harem, hünkâr dairesi, mutbakdan oluşmuş iki bloğun birleşmesiyle bir konak görünümünde idi Kareye yakın bir planı olan semahanenin çevresini iki katlı mahfiller kuşatıyordu Üst örtü Sultan IIMahmut döneminin sevilen ve çok sık uygulanan ampir üslubunda ahşap kubbeliydi Buradaki bezemeler arasına Mevlevi musikisinin vazgeçilmez enstrümanları olan ney, kudüm, halile, def, rebab, ud ile nota defteri ve bir de Mevlevi sikkesi resmedilmişti

Kasımpaşa Mevlevihanesi yakın tarihlere kadar çevredeki fakir fukaranın işgaline uğramıştı Mevlevihane sonunda son direnme gücünü yitirmiş, ahşap parçaları çevrede yaşayanlarca odun niyetine yerlerinden sökülmüş ve sonunda da yanmıştırGünümüzde burası Sururi İlköğretim Okulu’nun bahçesinin bir bölümü olup, ayakta kalan iki taş merdiven ile bir Mevlevi mezarı dışında Mevlevihane’yi anımsatacak başkaca iz bulunmamaktadır



Beşiktaş Mevlevihanesi (Bahariye Mevlevihanesi) (Eyüp)



Beşiktaş Mevlevihanesini XVIIYüzyılın önde gelen devlet adamlarından Sadrazam Ohrili Hüseyin Paşa 1613 yılında yaptırmıştır Mevlevihane’nin ilk şeyhi, aynı zamanda Gelibolu Mevlevihanesinin şeyhi olan Agazade Mehmet Dede’dir Bu Mevlevihane’nin kuruluşunu anlatan ilginç bir de öyküsü vardır:

Kaptan-ı Derya Ohri’li Hüseyin Paşa Akdeniz seferinden dönerken Gelibolu’ya uğramış ve Gelibolu Mevlevihanesi Şeyhi Agazade Mehmet Dede’yi ziyaret etmeyi unutmuştur İstanbul’a hareketinde şiddetli bir fırtınaya tutulmuş ve geriye dönmek zorunda kalmıştır Tekrar Gelibolu’ya geldiğinde deniz sakinleşmiş, yeniden hareket ettiğinde fırtına başlamıştır Bunu bir gönül kırıklığına bağlayan Bunun üzerine Mehmet Dede’ye giderek kusurunun bağışlanmasını istemiştir O da donanmanın Marmara’ya açılması için dua etmiş ve Paşa’ya bir daha fırtına ile karşılaşmayacağını söylemiştir Bunun ardından da yakında Sadaret mührü ile payelendirileceğini, sonra da saraya damat olacağını müjdelemiştir Gerçekten de Ohrili Hüseyin Paşa İstanbul’a dönüşünde sadrazamlığa yükselmiş, bir süre sonra da damatlık Ona layık görülmüştür Ohrili Hüseyin Paşa, bütün bunları Agazade Mehmet Dede’nin kerametine bağlamış ve bir şükran borcu olarak da Beşiktaş Mevlevihanesini yaptırmıştır

XIXYüzyılın ikinci yarısında Sultan Abdülaziz Boğaziçi kıyılarında Çırağan Sarayını yaptırırken Beşiktaş Mevlevihanesini de yıktırmıştır Bunun üzerine Mevlevihane 1867 yılında geçici olarak Fındıklı’daki Karacehennem İbrahim Paşa Konağına taşınmış, orada iki yıl kalmıştır Maçka sırtlarında, bugünkü İstanbul teknik Üniversitesi Maden Fakültesi’nin bulunduğu yerdeki yeni Mevlevihane’nin yapımı tamamlanınca da oraya taşınmıştır Beşiktaş’taki son şeyhi Nazif Efendi’nin kemikleri Maçka’ya götürülmüşse de diğer Mevlevi mezarları Çırağan Sarayı’nın bodrumunda kalmıştır Günümüzde aynı yerde

Mevlevihane’nin kötü yazgısı peşini bırakmamış, yapımından beş yıl sonra buraya bir kışla yapılması kararlaştırılınca Mevlevihane 1873’te Eyüp’ün Bahariye semtine taşınmıştır
Günümüzde Silahtarağa Caddesi üzerinde bulunan Mevlevihane Hatapemini Hüseyin Efendi ile Mustafa Efendi’nin yalılarının bahçesine büyük bir semahane, harem, selamlık ve türbe yapılmış, sonra da bunlara bir de hazire eklenmiştir

Bahariye Mevlevihanesi 1877’de okunan bir mevlit ve ardından yapılan Mevlevi ayini ile açılmıştır (18 Rebilüevvel 1294) Sultan IIAbdülhamit Mevlevihane’ye 28 odalı bir harem dairesi eklemiştir Ne var ki bu yapı deniz kenarında ve ahşap olduğundan rutubetten zarar görmüştür O sırada Bu nedenle de yapı topluluğu her geçen gün biraz daha harap olmaya başlamıştı Sultan Mehmet Reşat’ın Osmanlı tahtına çıkışı Mevlevihane için hayırlı olmuş, Mevlevi muhibbi padişah, dergâhı tamir ettirmiş ve bunu belirten bir kitâbeyi de avlu kapısı üzerine koydurmuştur

Bahariye Mevlevihanesi, dergâhların kapatılmasından sonra bakımsız kalmış, semahanesi 1935’te yıktırılmış, 1938-1939’da harem dairesi yanmıştır Mescit uzun yıllar depo olarak kullanılmış, Mevlevihane’nin son şeyhinin varisleri ile Şeyh Hasan Nazif Efendi, Şeyh Küçük Hasan Nazif Efendi, Yenişehirli Avni Bey ve Sikkezanbaşı ailesinin gömülü olduğu türbe çökmüştür İki fabrika duvarı arasında kalan avlu kapısı ise 1970 yılının başlarında arkasındaki ahşap selamlıkla birlikte yıktırılmıştır Haziresindeki 20’ye yakın mezardan bazıları eski iplikhanenin karşısında düzenlenen mezarlığa, bazıları da Edirnekapı Şehitliği’ne nakledilmiştir Günümüzde Eyüp Belediyesi Mevlevihane’yi yeniden canlandırmaya çalışmaktadır


Yenikapı Mevlevihanesi (Zeytinburnu)



İstanbul’daki Mevleviliğin merkezi konumundaki bu Mevlevihane semahanesi, selamlığı, haremi, türbesi, somathanesi, muvakkithanesi, hünkâr mahfili, matbah-ı şerifi, sarnıçları ve müştemilât bölümleri ile tam bir yapı topluluğudur

Yenikapı Mevlevihanesi’nin kurucusu Kâtip, Kocayazıcı, Yeniçeri Efendisi unvanları ile tanınmış Yeniçeri Ocağı Başhalifesi Malkoç Mehmet Efendi’dir Malkoç Mehmet Efendi’nin bu Mevlevihane’yi kurmasını, atlatmış olduğu bir ölüm tehlikesine bağlayanlar olmuştur Hafız Paşa’nın yanında Bağdat ve Revan seferlerine (1635) katılmış, dönüşte Yeniçerilerle aralarında anlaşmazlık çıkmış ve öldürülmek istenmiştir Bu badireyi atlattıktan sonra dönüşte Konya Mevlâna Dergâhı’nı ziyaret etmiş “İstanbul’a sağ salim gitmek nasip olursa, orada bir Mevlevi dergâhı yaptıracağım” diye dua etmiştirİstanbul’a dönüşünde de dergâhın yapımını başlatmış, 1597’de Mevlevihane’yi açarak Sinan Mevlevi’nin oğlu Kemal Ahmet Dede’yi şeyh yapmıştır


Yenikapı Mevlevihanesi, kuruluşundan tekke ve zaviyelerin kapanışına kadar geçen 350 yıl içerisinde 20 Mevlevi büyüğü burada şeyhlik yapmıştır

Yenikapı Mevlevihanesi başlangıçta semahane, mescit, harem, sebil, türbe ve 18 derviş hücresinden meydana gelmişse de kısa sürede gelişmiştir Sonraki yıllarda bu yapılar yıkılmış ve yerlerini daha büyükleri almıştır Sultan IIMahmut 1818’de 33474 kuruş vererek semahane, türbe, harem ve müştemilat binalarını yenilemiştir Ayrıca bunlara hünkâr mahfili, sarnıç, türbedar odası, matbah ve taamhane eklemiştir Abdurrahman Nafiz Paşa buraya bir kütüphane, yanına da kendi türbesini yaptırmıştır Bu yenilemeler yapılırken semahane kapısına da İzzet Molla 1816 tarihli kitabeyi, kubbe çevresine de Nuri Dede talik yazı ile bazı beyitler eklemiştirAyrıca, Sultan IVMurat, Mihrişah Sultan, Sultan Abdülmecit, Maliye Nazırı Abdurrahman Nafiz Paşa, Devlet Kethüdası Halet Efendi ve Mısır Valisi Zuval Paşa da buraya bağışlarda bulunmuştur

Bunun üzerine Sultan Mehmet Reşat 1910’da Mevlevihane’yi yeni baştan onarmıştır Bu onarım işlerini Mimar Kemalettin Bey üstlenmiş ve bu kez dergâh neo-klasik üslupta yapılırken yanına bir de minare eklenmiştir

Yenikapı Mevlevihanesinin bazı bölümleri bilinmeyen bir nedenle 1961 yılında yeniden yanmış arta kalan yapılara Mevlânakapı Çocuk Yetiştirme Yurdu taşınmıştır Yakın tarihlerde Mevlevihane bir kez daha yanmış, mezarlar ve yapının duvarları dışında ortada hiçbir şey kalmamıştır


Üsküdar Mevlevihanesi (Üsküdar)

Üsküdar, İmrahor semtinde Doğancılar’ın batısında yer alan Mevlevihane âstâne olmayıp, bir zaviyedir Son yıllarda yapılan onarımlar sonunda bir bölümü camiye dönüştürülmüş ve yapı tüm özelliğini yitirmiştir Bu Mevlevihane’nin diğerlerinden farklı bir konumu vardır İstanbul’dan Anadolu’ya giden dervişlerin konaklamaları için kurulmuştur Galata Mevlevihanesi Postnişini Yeğen Ali Paşa’nın oğlu Numan Bey kendi evini semahaneye dönüştürmüş, bahçesine de diğer yapıları ekleyerek Mevlevihane’yi kurmuştur (1794) Sultan IIMahmut Mevlevihane’yi yeni baştan yaparcasına onarmış (1834-1835), Sultan Abdülmecit’te yapı topluluğunun eksiklerini tamamlamıştır

Semahane, selamlık, harem, matbah-ı şerif, derviş hücreleri ve türbeden oluşan Mevlevihane iki katlı bir yapıdır Zemin katı türbeye, üst katı da semahaneye ayrılmıştır Bu Mevlevihane’de türbenin semahane altında oluşu tarikat mimarisinin tek örneği olarak nitelenir Yapının bu plân düzeninde oluşu yer kısıtlığından kaynaklanmaktadır Mevlevihane içerisinde sanat tarihi yönünden değerli bezemelere rastlanmamıştırGünümüzde Mevlevihane hem cami hem de konuyla ilgili bir dernek tarafından kullanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla