Prof. Dr. Sinsi
|
Bursa'nın Doğal Güzellikleri - Bursa'nın Tarihi Yerleri
Acem Reis Mescidi (Osmangazi)
Bursa, Demirtaş Mahallesi’nde, Gül Sokağı’ndaki cami, XV yüzyıl sonlarında, Fatih Sultan Mehmet zamanında, Acem Reis olarak tanınan Mehmet oğlu Hoca Bedreddin Mahmut isimli bir tüccar tarafından yaptırılmıştır
Bu mescidin son cemaat yerinin ortası dar, iki yanı geniş tonoz örtülüdür İbadet yeri kare planlı olup, Türk üçgenlerinden meydana gelen bir kasnağa oturmuş kubbe ile örtülüdür Mihrap stalaktitlidir
Duvarları üç sıra tuğla, bir sıra kesme taştan örülmüştür Batısındaki minaresi tuğla ve kesme taştan yapılmıştır
Yiğit Köhne Mescidi (Osmangazi)
Bursa, Cumhuriyet Caddesi ile yeni Yol’un kesiştikleri kavşağın köşesinde yer alan caminin yapım tarihi, kitabesi olmadığından kesinlik kazanamamıştır Bununla birlikte XV yüzyıl ortalarından önce yaptırıldığı sanılmaktadır Günümüzde yol seviyesinin altında kalmıştır
Son cemaat yerinin ortası dar, yanları geniş olmak üzere üç bölümlüdür İbadet mekanı 8x8 m ölçülerinde kare planlı olup, sekizgen kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür On beş pencerenin aydınlattığı mescidin mihrabı stalaktitlidir Minare sekiz köşeli bir kaide üzerinde silindirik olarak yükselmektedir
Tuz Pazarı Camisi (Osmangazi)
Bursa, Tuz Pazarı Caddesi’nde yer alan caminin kitabesi günümüze ulaşamamıştır Bununla birlikte, 1479 yılında Kara Ali bey tarafından yaptırıldığı bilinmektedir
Son cemaat yeri eşit aralıklı üç bölüme ayrılmıştır İbadet mekanı kare planlı olup, üzeri Türk üçgenlerinden meydana gelmiş bir kubbe ile örtülüdür On dört pencere ile cami içerisi aydınlatılmıştır Mihrap stalaktitli olmasına rağmen son yıllarda yapılan kalem işleriyle orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır
Cami duvarları tuğladan zikzak motifleri yine tuğla hatlarla bölünmüştür Caminin güneyindeki tuğladan yapılmış minaresinin son derece güzel bir görünümü vardır
Karaşeyh Camisi (Osmangazi)
Bursa, Atatürk Caddesi’nden Başak Caddesi’ne dönüldüğünde hemen karşıda yer alan cami XVI yüzyılda yapılmıştır
Son cemaat yerinin ortası sivri ve kırık Bursa kemerli, yanları da yuvarlak kemerli olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır İbadet mekanı Türk üçgenlerinden meydana gelen bir kasnağa oturmuş kubbe ile örtülüdür
Duvarları tuğla, kesme taş ve bunların aralarında dikey tuğlalarla dekore edilmiştir Burada sağır kemerler, tuğladan deniz dalgası ve örme motifleri dikkati çekmektedir İçerisi on iki pencere ile aydınlatılmıştır Batısındaki minaresi moloz taş, tuğla kaide üzerinde tuğla gövdelidir
Hacılar Camisi (Osmangazi)
Hükümet Konağından Adliyeye doğru uzanan yolun karşısında yer alan caminin, kitabesinden Bakkal Hacı Sinan tarafından 1471 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir Bursa’da yaygın bir söylentiye göre; Hacca gitmek isteyenler herhangi bir nedenle gidemeyince bunun için ayırdıkları para ile bu caminin yapımına yardım etmişlerdir Bu nedenle de camiye Hacılar Camisi ismi verilmiştir
Son cemaat yeri diğer camilerde olduğu gibi, orta bölümü daha dar, uzun bölümleri ise daha geniştir Ayrıca burası tuğladan yapılmış çeşitli motiflerle dekore edilerek son derece gösterişli bir görünüm kazanmıştır İbadet mekanı 9x9 m ölçüsünde kare bir plana sahip olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Ayrıca içerisi on yedi pencere ile aydınlatılmıştır Batısında tuğladan yapılmış tek bir minaresi bulunmaktadır
Hacı Tayip Camisi (Aynalı Cami-Çapraz Cami) (Yıldırım)
Setbaşı Köprüsü yakınındaki Hacı Tayip Camisi’nin, kitabesi günümüze ulaşamamakla beraber, Yıldırım Darüşşifası Müderrisi Hoca Tabip Hüsnü Efendi tarafından XIV yüzyılda yaptırıldığı bilinmektedir
Son cemaat yeri alışılan düzenden ayrı olup, 7x7 m ölçüsünde kare planlıdır Üzeri sekiz köşeli bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülmüştür Buradan 8x8 m ölçüsünde kare planlı, gösterişli biçimdeki baklavalı bir kasnağın taşıdığı ibadet mekanına girilmektedir
Duvarlarda üç sıra tuğla, bir sıra moloz taş kullanılmıştır Girişin sağındaki minarenin şerefe altında ayna dizileri halinde bezeme yapılmıştır
Hoca Alizâde Camisi (Osmangazi)
Hoca Alizâde Camisi Sokağı’nda, Kız Meslek Lisesi ile Atatürk İlkokulunun yanında yer alan caminin, kitabesinden Hacı Ömer oğlu Hoca Ali tarafından 1439 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir
Son cemaat yeri geçirdiği bir yangın sonucu orijinalliğinden uzaklaşmıştır İbadet mekanı 9x8 50 m ölçüsünde olup, üzeri zengin Türk üçgenlerinden meydana gelen bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür Mihrabı sade ancak, yağlı boya ile boyandığından orijinalliğinden uzaklaşmıştır Batı yönündeki minaresi, sekiz kemerli kitabelikleri, üçgen mermerden ve tuğladan küp şekilleri, silindirik gövdesi, bilezikleri ve stalaktitli şerefe altı ile ilginç bir görünümdedir
Çandarlı İbrahim Paşa Camisi (Mahkeme Camisi) (Osmangazi)
Bursa Kız Lisesi karşısındaki Çandarlı İbrahim paşa Camisi Mahkeme Camisi olarak da anılmaktadır
Çelebi Sultan Mehmet’in veziri, Sultan II Murat’ın Sadrazamı Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır İbadet yeri kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür Mihrap sıvandığından orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır Dış cepheleri tuğla bezeme ile süslenmiştir
Başcı İbrahim Camisi (Osmangazi)
Bursa, Maksem Mahallesi’nde, Başçı İbrahim Sokağı’ndadır Cami, XV yüzyılın ortalarında Başçı İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır
İbadet mekânı kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Mihrap sitilize edilmiş bitki motifleri ile bezenmiştir Minberi ağaç işçiliğinin en güzel örnekleri arasındadır
Duvarları tuğla ve taş ile örülmüştür Son cemaat yeri dört örme ayak ile üç bölüme ayrılmıştır
Düsturhan Camisi (Maksem Camisi) (Osmangazi)
Bursa, Fevzi Çakmak Caddesinin sonunda, asırlık ağaçların arasında bulunan Caminin, kitabesinden Düsturhan ismiyle bilinen Yahya Hüseyin oğlu Yahya tarafından 1479 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir
Son cemaat yeri orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır İbadet yeri 8x7 m ölçülerinde olup, üzeri Türk üçgenlerinin meydana getirdiği kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür Duvarları tuğla ve moloz taşla örülmüştür Minaresi tuğladan yapılmış olup, doğu yönündedir
Çelebi Sultan Mehmet Camisi (Yeşil Külliye) (Osmangazi)
Bursa’nın Yeşil semtindeki Çelebi Sultan Mehmet Camisi, cami, türbe, medrese, imaret ve bunlara 1485 yılında eklenen hamamdan meydana gelmiştir Çelebi Sultan Mehmet’in emriyle h 817 (1415)’de yapımına başlanan Cami h 822 (1419)’da tamamlanmıştır Yapı topluluğunun mimarı dönemin tanınmış kişilerinden Hacı İvaz Paşa’dır Ayrıca nakkaşlığını İlyas Ali oğlu Ali, ahşap işlerini Tebrizli Ahmet oğlu Hacı Ali, çini işlerini de Mehmet Mecnun yapmıştır
Caminin planı yan mekanlı veya ters T düzenindedir Ancak burada son cemaat yeri yapılmamıştır Ne var ki, beş kubbeli bir son cemaat yerinin yapılması düşünülmüşse de sonradan vazgeçildiği bazı kemer başlangıcı izlerinden anlaşılmaktadır Bunun yanı sıra pencerelerden bazılarındaki yarım kalmış bezemeler caminin tüm ayrıntıları ile tamamlanamadığına işaret etmektedir
Cami girişinin üç yılda tamamlanan stalaktitli kapısının abidevi bir görünümü vardır Kapının stalaktitleri ile onu çevreleyen yazı frizi arasında kalan bölümleri Rûmilerle doldurulmuştur Kapı üzerindeki kitabelik kısmına sülüs yazı ile caminin yapımıyla ilgili bilgiler yazılmıştır Diğer taraftan giriş kapısının iki yanındaki mihrapçıklara da yine sülüs yazı ile Mimar Hacı İvaz Paşa’nın isminin geçtiği küçük kitabeler yerleştirilmiştir
Türk ahşap oymacılığının en güzel örneklerinden olan giriş kapısının yanlarına iki Bizans sütunu yerleştirilmiştir Birbirlerine benzemeyen bu sütunlara aynı yüksekliği verebilmek için kaidelerine bir takım ilaveler yapılmıştır Girişin iki yanındaki merdivenlerle de Hüdavendigâr ve Yıldırım Beyazıt camilerinde olduğu gibi üst kata çıkılmaktadır
İbadet mekanı, aynı eksen üzerinde kubbeli iki ayrı mekan ve bunlardan giriş kapısı yanında bulunan iki yanına bitişik kubbeli küçük mekanlardan oluşmuş bir plan düzenine sahiptir Böylece caminin ters T planı ortaya çıkmıştır İki ana mekanın üzerleri 12 50 m çapında iki ayrı kubbe ile örtülmüştür Her iki kubbeyi birleştiren büyük bir kemer ile kilit taşı Mimar Hacı İvaz Paşa’nın bir harikasıdır Duvarlardan kubbeye geçişi ise stalaktitli tromplar sağlamıştır Bu iki ayrı mekandan mihrap tarafındaki, şadırvanlı mekandan üç basamak daha yüksektedir Böylece Erken İslâm camilerindeki geleneğe uyularak şadırvanlı avlu içeriye alınmıştır XIX yüzyılda ibadet mekanını genişletmek ve her iki bölümü aynı seviyeye getirmek için şadırvanlı avlu toprakla doldurulmuştur Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa Valiliği sırasında şadırvan meydana çıkarılarak cami eski haline getirilmiştir Ancak şadırvan etrafındaki altın ve gümüş kakmalı parmaklık ile kaynaklardan varlığını öğrendiğimiz fıskiyesindeki mücevherler bulunamamıştır
Caminin mihrabı yaklaşık 10 m yükseklikte, stalaktitler, geometrik desenler ve bunların arasındaki çiçek dekorlu bir yazı frizi ile ilginç bir görünüme sahiptir Ortasında beş köşeli, beyaz, açık ve koyu mavi, siyah ve altın renkli kabartmalar vardır Ayrıca çini karoların üst kısımlarında yer alan rûmi ve hatai motifleri de dikkat çekicidir Mihrap çinilerinin renk ve desenleri Timur döneminde Meşhet, Herat ve Semerkant’ta yapılmış benzerlerini andırmaktadır Böylesine yakın benzerlikler aynı ekolü benimsemiş işçilerin her iki tarafta da çalışmış olduklarını akla getirmektedir Ayrıca mihrabın solunda Gülistan’dan alınma bir beyit ile sağında Fatiha süresi yazılıdır
Caminin yan mekanlarında nişler, alçı ocaklar ve dolaplar vardır Buradaki pencere ve kapı üzerindeki çini yazılarda da Çelebi Sultan Mehmet’in, Osmanlı Devletinin geçirdiği tehlikeler ve bu konuda yapılması gereken el birliğine değinilmektedir
Yeşil Cami mimarisi ile olduğu kadar çinileri ile de ün yapmıştır Girişteki duvarlar altı köşeli lacivert çinilerle kaplanmıştır Yan mekanların duvarları ise yerden iki metre yüksekliğe kadar altı köşeli koyu yeşil çinilerle bezelidir Bu altı köşeli çinilerin arasında kalan üçgen yüzeyler firuze renkte küçük çini parçaları ile doldurulmuştur
Yeşil Caminin ilginç bölümlerinden biri de hünkâr mahfelidir Girişten oldukça dar merdivenlerle çıkılan hünkar mahfeli caminin şadırvan avlusu üzerinde, mermer balkonlu olarak içeriye hakim bir biçimde yerleştirilmiştir Böylece Osmanlı mimarisinde hünkâr mahfeli ilk defa Yeşil Camide ortaya çıkmıştır Buradaki çini bezeme caminin diğer bölümlerindekileri aratmayacak kadar güzeldir Duvarlar 3 m yüksekliğine kadar altı köşeli yeşil, açık ve koyu mavi arasında değişen çinilerle kaplanmıştır Yapıldığı yıldan günümüze değin solmadan rengini koruyan bu çiniler üzerinde de onları yapan Mecnun Mehmet’in imzası bulunmaktadır
Türk mezar anıtlarının en güzel örneklerinden olan Çelebi Sultan Mehmet’in türbesi caminin önündedir Ayrıca Yeşil Deresi üzerindeki Babacan Köprüsü yanında bulunan Yeşil Medrese de günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Yeşil Medresenin karşısında, Yeşil Türbenin hemen yanında Yeşil Hamam ile Yeşil İmaretinden ise günümüze hiçbir kalıntı gelememiştir
Şahadet Camisi (Osmangazi)

Bursa Tophane semtindeki Şahadet Camisi aynı zamanda Kale ve Saray Camisi olarak da anılmaktadır Sultan I Murad Hüdavendigâr tarafından 1365 yılında yaptırılmıştır Şahadet isminin, Sultan I Murad’ın Kosova’da şehit düşmesi üzerine verildiği sanılsa da bu doğru değildir Camiye hiç gelemeyen padişahın şehitliği kabul olunamayacağı iddiası üzerine Bursa kadısı tarafından verilmiştir
Cami ilk yapıldığında üç bölümlü, yan bölümleri tonozlu, orta bölümü de iki kubbelidir İbadet mekanının üzerini toplam dokuz kubbe örtmektedir Plan düzeni olarak Ulu Cami tipinin küçük bir örneğidir
Son cemaat yeri olmayan, oldukça yüksek görünümde bir yapıdır Minarenin arkasındaki bir kapı üzerinde bulunan 1328 tarihli kitabe onarım sırasında başka bir mescitten getirilmiştir Uzun ikiz pencereleri, soldaki tek şerefesi ile caminin ilginç bir görünümü vardır
Cami 1855 depreminde yıkılmış, 1890’da Bursa Valisi Mahmud Celaleddin Paşa tarafından onarılmıştır
Yeşil Cami (İznik)

İznik’in doğusunda, Lefke Kapısı yakınında bulunan Yeşil Camiyi Çandarlı Hayrettin Paşa adına Mimar Hacı Musa 1378-1391 yılları arasında yaptırmıştır Caminin yapımına Çandarlı Halil Hayrettin Paşa tarafından başlanmış, Onun ölümünden sonra oğlu Ali Paşa 1391-1392 yıllarında tamamlamıştır Erken Osmanlı mimarisinin en önemli yapılarından olan Yeşil Cami, tek kubbeli, merkezi camilerin gelişmiş örneklerinden biridir
Kare planlı caminin önünde iki mermer sütunlu bir son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yeri sütunları birbirlerine ve duvar uzantılarına yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır Bu sütunların 1 m arkasında birer tane başlıklı sütun daha bulunmaktadır Bu sütunlar birbirlerine kesme taş kemerlerle bağlanmıştır Bu tür stalaktitli söveler ve çift sütun sistemi büyük olasılıkla Bizans mimarisinden esinlenilmiştir Revağın üzeri çapraz tonozlu, yüksek sekizgen kasnak üzerine oturmuş kubbelerle örtülüdür Yanlarda kalan bölümlerin üzeri de ayna tonozludur Giriş kapısı stalaktitli, profilli mermer sövelerle sınırlanmış olup, üzerinde Arapça yazılı kitabesi bulunmaktadır:
“Bu mescidin yapılmasını ulema ve vüzeranın meliki olan Hayreddin Paşa kabri nurlansın yedi yüz seksen senesinde (H 780-M 1378- 1379) emretmiştir Tamamlanması ise yedi yüz doksan dört senesinde (H 794-M 1391-1392) gerçekleşmiştir Yapan Hacı Musa”
Caminin İbadet mekanına açılan, kenarlarında birer kum saati motifi bulunan sütunlu kapı kemeri renkli ve beyaz mermerden yapılmış olup, üzerine stalaktit yastıklı sivri bir kemer oturtulmuştur Buradaki iki kemer arasına da sülüs yazı ile caminin yapım kitabesi yerleştirilmiştir:
“Cenabı Hak'ka ham dolsun, bu şerefli imareti sırf rizai ilahiyi tahsil maksadıyla büyük melik şehabüddünya veddin merhum Orhan Bey oğlu Murad Bey zamanında ve millet ve dinin hayırlı evladı Cendereli Ali oğlu Halil yedi yüz seksen (H 780 - M 1378-1379) tarihinde inşa ve imar ettirmiştir”
Caminin ibadet mekanına üç basamaklı merdivenle bir sahanlık aracılığı ile girilmektedir Dikdörtgen planlı olan bu sahanlık, sütunlar ve kemerlerle üç bölüme ayrılmıştır Ortasında sekiz dilimli bir kubbe bulunmaktadır Kare planlı ibadet mekanının üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür İçerisi kubbe kasnağında ve ana duvarlardaki üstte dört, altta da on pencere ile aydınlatılmıştır

Mihrap nişinin üzeri stalaktitli olup, bunun en üst sırasında istiridye motifleri yer almaktadır Bunların altında zencerek motifli bir kuşak bulunmaktadır Mihrap nişinin ortasında ise yıldızlardan oluşan bir madalyon bulunmaktadır Bunun üzerine de üç dilimli ve 12 yapraklı bir çiçek motifi yerleştirilmiştir Mihrabın iki yanında geometrik geçmeler yer almaktadır Ayrıca mihrabı çevreleyen sütunçelerin üzerinde geçmeli bir şerit, örgü motifleri, kıvrık Rûmiler bulunmaktadır Mihrabın en üstü de düz bir pano ile ikiye bölünmüştür Burada da üstü dal ve kıvrık rûmili, altında da üç sıra halinde stalaktitler görülmektedir
Caminin minaresindeki çini süslemelerinden ötürü Yeşil Cami ismi ile anılmasına neden olmuştur Ana mekanın kuzeybatı köşesindeki minarenin kare kaidesi üzerinde gövdesi çokgen prizma olarak başlar, yuvarlak gövdeli olarak devam eder, tek şerefe ve konik bir külahla tamamlanır Minare bir sıra stalaktitli mermerden yarı altıgen şekillerle dekore edilmiştir Silindirik minarenin bilezik kısmı ile taş süslemeleri arasına frize ve lacivert çinilerden oluşturulmuş bezemeler yerleştirilmiştir Bunların ortasında da altı köşeli yıldızlar birbirini izlemiştir Çinilerin yanında sırlı tuğlalar da kullanılmış ve gövde zikzak, zencerek motifleri, altıgen geçmelerle görkemli bir konuma getirilmiştir Şerefe korkuluğu bir dizi lacivert ve bir dizi firuze çinilerle dekore edilmiştir Petek kısmında da balık sırtı motifler görülmektedir Şerefe altı da stalaktitli çinilerle kaplanmış olup, bunların arasındaki kare panoların yüzeyleri yıldız geçme motifleri ile bezenmiştir
İznik’in Yunan işgali sırasında harap edilen cami Cumhuriyetin ilk yıllarında onarılmıştır Bunun ardından 1956-1969 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce geniş çapta onarılan camiyi bugünkü konumuna Y Mimar Süreyya Yücel getirmiştir Bu onarım sırasında minarenin çinileri bütünüyle sökülmüş ve yeni baştan orijinal şekline uygun olarak yapılmıştır
Hacı Özbek Camisi (Çarşı Mescidi) (İznik)
İznik Çarşısı içerisinde bulunan bu camiye aynı zamanda Çarşı Mescidi ismi de verilmektedir Halk arasında da Çukur Cami ismi ile tanınmaktadır Erken Osmanlı devri mimarisinin en erken örneklerinden olan bu camiyi Hacı Özbek 1333-1334 yıllarında yaptırmıştır
Kare planlı olan bu yapının üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe 7 90 m çapında olup, önünde çapraz tonoz ve ayna tonozlu, iki sütunlu bir son cemaat yeri bulunuyordu Caminin dış duvarlarında bir sıra taş, üç veya dört sıra tuğla dizileri ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır
Caminin son cemaat yeri 1959 yılında yol genişletilmesi sırasında yıkılmış ve bu arada kuzey duvarı da tahrip edilerek orijinalliğinden uzaklaşmıştır Caminin yıkılmış olan minaresi yapılmamıştır Kitabesi İznik Müzesinde koruma altına alınmış, daha sonra caminin içerisindeki bir duvara yerleştirilmiştir
Orhan Gazi Camisi (İznik)
Orhan Gazi Camisi, Yenişehir kapısı dışında yer almaktadır İznik Müzesinde bulunan kitabesinden öğrenildiğine göre; Orhan Gazi tarafından 1334-1335 tarihlerinde yaptırılmıştır Ancak kitabenin tarih kısmı kırık olduğundan bu konuda bazı çelişkiler bulunmaktadır Büyük olasılıkla Osmanlıların İznik’i fethi sırasında Orhan Gazi tarafından yaptırılmıştır
Orhan Gazi Camisi tarlalar arasında, kalıntı halinde iken 1963 yılında Prof Dr Oktay Aslanapa tarafından burada yapılan kazı sonucunda yapının planı ortaya çıkarılmıştır Bu plana göre, günümüze yalnızca duvar kalıntıları gelebilen yapı, ters T planlı, diğer ismi ile zaviyeli camiler grubunun öncüsüdür Oktay Aslanapa’nın yaptığı kazılar sonucunda önünde beş bölümlü bir son cemaat yerinin bulunduğu anlaşılmaktadır İbadet mekanının ortası kubbeli olup, bunun iki yanında da iki yan mekan bulunmaktadır Yapı, moloz taş, kaba kesme taş ve tuğladan yapılmıştır
Orhan Gazi Camisinin hamamı da sur dışında cami ile surlar arasında yapılmıştır
Hacı Hamza Camisi (İznik)
İznik meydanında, belediye binasının önündeki meydanda yer alan Hacı Hamza Camisi, Erken Osmanlı mimarisinin ilk eserlerindendir İznik Müzesinde bulunan kitabesine göre, Hazma Bin Erdem Şah tarafından 1345’te yaptırılmıştır Mimarı Hacı Ali’dir
Hacı Hamza Camisi tek kubbeli camiler grubundan olup, önünde derin bir eyvan biçiminde son cemaat yeri bulunuyordu İbadet mekanı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Eski resimlerinden öğrenildiğine göre, kalın kısa gövdeli bir minaresi bulunuyordu
Bursa Cami ve Mescitleri 2
Mahmut Çelebi Camisi (İznik)

İznik Mahmut Çelebi Mahallesi’nde, Ayasofya Kilisesinin yaklaşık 100 m güneyinde olan Mahmut Çelebi Camisini, kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan II Murad’ın kayınbiraderi, Çandarlı Halil Paşa’nın torunu Vezir Mahmut Çelebi 1442-1443 yılında yaptırmıştır
Erken Osmanlı devri mimarisinde tek kubbeli camiler grubundan olan bu yapının kuzeyinde dikdörtgen planlı, üzeri tonoz örtülü, ortası kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Giriş kapısı üzerinde üç satırlık, 45x180 cm ölçüsünde yapım kitabesi bulunmaktadır Yeşil Caminin küçük bir örneği olan bu caminin üzeri duvarlara dayanan bir kubbe ile örtülüdür İbadet mekanında kareden kubbe yuvarlağına geçiş Türk üçgenli bir friz ile sağlanmıştır
Caminin minaresi yeşil sırlı tuğlalardan yapılmış kuşaklarla çevrilmiştir Ancak, 1967 yılındaki depremden zarar görmüştür Mahmut Çelebi de caminin bahçesindeki demir parmaklıklı bir türbede gömülüdür Caminin karşısında yer alan İznik’in en eski çeşmesi ise 1970’li yıllarda yıkılmıştır Caminin yanında Golts Paşa’nın kullanılır olarak gördüğü aşhane-imaretten sadece duvar izleri günümüze gelebilmiştir
Eşrefi Rumi Camisi (İznik)

İznik’in kuzeydoğusunda, Eşrefoğlu Sokak ile Türbe Sokağı’nın kesiştiği noktada yer alan Eşrefi Rumi Camisi türbe, dergâh, zaviye ve hazireden oluşan bir yapı topluluğu idi Eşrefoğlu Abdullah Rûmi (1353-1469) aslen Mekkeli olup, Bursa’da eğitim görmüş olup, Hacı Bayram Veli’nin önce müridi, sonra da damadı olmuştur Bundan sonra da dergâhını İznik’te kurmuş, bunun yanına da camisini yaptırmıştır
Cami İznik’in Yunan işgali sırasında 1922 yılında yıkılmış ve yakılmıştır Günümüze yalnızca bazı duvar kalıntıları ile minaresi ve haziresindeki mezarlar gelebilmiştir Kitabesi günümüze gelememiştir Ancak caminin banisi olan Eşrefoğlu Abdullah Rûmi’nin sandukası üzerindeki bir levhada “Haza kabr-i şerifi Kutb-ül arifin eşşeyh Eşrefzade Abdullah Rumi Kuddise sirruhu vefatı sene (H 874 - M 1469)” yazılıdır Buna dayanılarak caminin Eşrefi Rûmi’nin ölümü 1469 olduğuna göre XV yüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır
Cami 12 50x16 00 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, kuzeyinde 8 m uzunluğunda bir ahşap revak bulunuyordu İbadet mekanının sivri kemerli giriş kapısı üzerinde çini levhalı bir hadis bulunuyordu Mihrabında hadis yazısı ve kandil ve enginar yapraklı bezemelerden oluşmuş çini karolar bulunuyordu Bu cami Sultan IV Murat (1623-1640) tarafından onarılmış, caminin ve türbesinin duvarları çinilerle kaplanmıştır Bu çinileri Tabakzade Mehmet Usta 1628 yılında yapmıştır
Günümüzde bu caminin yerine modern bir cami yapılmıştır Eski camidsen günümüze kalan minaresi kesme taştan üç sıra tuğlalıdır Sekizgen planlı kaidenin üzerine 12 cepheli gövde oturtulmuştur Petek ve külah kısmı yıkılmıştır Eski camiye ait olan minaresinin gövdesi çemberler içerisine alınarak sağlamlaştırılmıştır Kırmızı tuğladan yapılmış olan minarenin gövdesi çini kuşaklarla bölümlere ayrılmıştır Üzeri de XVII yüzyıla ait çinilerle sonraki dönemlerde kaplanmıştır Caminin yanındaki avluda bulunan küçük bir hamam da 1970’li yıllarda yıkılmıştır
Şeyh Kudbettin Camisi (İznik)
İznik’in doğusunda, Müze Sokak ile Türbe Sokağı’nın birleştiği köşede yer alan Şeyh Kudbettin Camisi aynı zamanda Nilüfer Hatun İmareti ile yeşil Cami’nin batısındadır Kudbettin Camisinin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir Bu konuda bazı iddialar bulunmaktadır Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde bulunan bir vakfiyeye göre Çandarlı İbrahim Paşa tarafından 1491-1492 tarihlerinde yapıldığı sanılmaktadır Bir başka görüşe göre cami ve türbe Çandarlı İbrahim Paşa’nın oğlu Halil Paşa tarafından 1453 yılından önce yaptırılmıştır Şeyh Kudbettin İzniki’nin oğlu Mehmet Muyhiddin’in mezarının bulunduğu türbenin ve caminin 1418 yılından sonra yapıldığı bu konudaki bir başka iddiadır Şeyh Kudbettin’in türbesinden ötürü de cami bu isimle tanınmıştır
İznik’in Yunan işgali sırasında cami ile türbe yağmalanmış ve yakılmıştır Bu nedenle caminin batı ve doğu duvarları kısmen belirgin olmasına rağmen, kuzey ve güney duvarlarının kalıntıları 1993 yılında İstanbul Üniversitesi’nin burada yapmış olduğu kazılar sonunda caminin planı açıklık kazanmıştır Buna göre 8 50x8 50 m ölçüsünde kare planlı, üzeri kubbeli bir cami idi Sonraki yıllarda kubbesi yıkılmış ve üzeri çatı ile örtülmüştür Bu caminin yapımında Bizans devşirme parçaları kullanılmıştır Caminin ön kısmında korinth başlıklı ve tuğla örgülü sivri kemerlerle birbirine bağlanan üç sütunlu bir son cemaat yeri bulunuyordu
Duvarlar kesme taş ve tuğla ile örülmüş, iç kısımlarda moloz taş kullanılmıştır Günümüze gelebilen, caminin kuzeybatısında bulunan minaresi silindirik gövdeli olup, tek şerefelidir Minarenin alt kısmındaki yapı taşları arasında XII -XIII yüzyıllara tarihlenen İbranice bir kitabe dikkati çekmektedir Şerefesinin altında iki sıra halinde diş motifleri bulunmaktadır Minarenin kuzeydoğu köşesinde Şeyh Kudbettin’in türbesi bulunmaktadır
Alaca Hırka Mescidi (Osmangazi)
Alaca Hırka semtinde, Köşk Caddesi üzerindeki Alaca Hırka Mescidinin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Ancak Hoca Yakup tarafından 1585’te İmamzade Mahmut Çelebi tarafından da 1635 yılında onarılmıştır Buna dayanılarak ve mimari üslubu dikkate alınarak XIV yüzyılın sonu veya XV yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır Bu caminin Buhara’dan gelip Bursa fethine katılan erenlerden biri tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır
Cami moloz taş duvarlı olup, iki sıra kirpi saçakla duvarları sona ermektedir Dikdörtgen planlı yapının üzeri ahşap kırma çatı ile örtülüdür Mescidin doğusundaki minare orijinal olup, sekizgen kaide üzerine yuvarlak gövdeli kesme taştan yapılmıştır Caminin doğusundaki mezarlardan birisi de Hoca Yakup’a aittir
Akbıyık Mescidi (Veled-i Harir Mescidi) (Osmangazi)
Akbıyık Mahallesi’nde, Bursa Erkek Lisesinin arkasında bulunan bu camiyi, XV yüzyılda Akbıyık ismi ile tanınan İpekoğlu Hoca Dursun yaptırmıştır Bursa’daki 1854 depreminde harap olan camiyi Bursa Eski eserleri sevenler derneği 1964’te onarmıştır
İbadet mekanı 6 46x6 66 m ölçüsünde olup, kareye yakın dikdörtgen plan göstermektedir Önünde üç bölümlü bir son cemaat yeri vardır Son cemaat yeri ortadaki yığma iki taş ayak ile doğu-batı yan duvarlarının oluşturduğu üç kemerden meydana gelmiştir Bunlardan üç gözlü son cemaat yerinin ortada mukarnaslı, tonoz ve küçük bir kubbe ile örtülüdür İki yanlardaki bölümler de aynalı tonozludur Caminin giriş kapısı XV yüzyıl ahşap işçiliğini yansıtmakta ve giriş nişi de Bursa kemerlidir İbadet mekanının üzerini örten kubbe baklavalardan oluşmuş bir kuşağa oturmaktadır
Mihrap, yedi mukarnas sıralı olup, boyanmasına rağmen orijinalliğini korumuştur Caminin kuzeybatı yönünde yer alan minaresine son cemaat yerinden çıkılmakta olup, üç sıra tuğla, bir sıra kesme taş örgülü kaide üzerinde silindirik gövdelidir
Araplar Camisi (Osmangazi)
Ali paşa semtinde, Ali Paşa Camisi’nin batısındadır Kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Ancak kaynaklarda bu caminin 1512-1513 yıllarından önce yapıldığı belirtilmiştir
Cami son cemaat yeri ile bütün olup, dikdörtgen planlıdır Üzeri ahşap çatı ile örtülmüştür Son cemaat yeri ortada dar, doğu ve batı yanlarda geniş üç bölüm halindedir Arazi konumundan ötürü çift taraflı çıkılan son cemaatin doğu-batı yan duvarları ve kuzey cephesindeki ayaklar ahşap yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır İbadet mekanının girişi üzerindeki yağlıboya kitabede 1858 yılında onarıldığı yazılıdır İbadet mekanı kuzeyde iki, doğuda üç yuvarlak kemerli altlı üstlü pencere ile aydınlatılmıştır Pencere ve kapı üzerlerine sulu boya kalem işi ile bitkisel motifler ve Allah, Peygamber ve dört halifenin isimleri yazılmıştır Caminin minaresi bulunmamaktadır
Ali Paşa Camisi (Osmangazi)
Ali Paşa Mahallesi, Eski Sokak’ta bulunan Ali Paşa Camisini, Yıldırım Beyazıt zamanında Çandarlı Halil Paşa’nın oğlu Yıldırım Beyazıt’ın veziri Ali Paşa yaptırmıştır XIV yüzyılın sonlarına tarihlendirilmektedir
Ali Paşa Camisi, ters T veya tabhaneli (zaviyeli) camiler grubundandır 1854 depreminde büyük ölçüde zarar görmüş ve sonra yeniden onarılmıştır Son cemaat yeri caminin yan duvarları ve birbirlerine kemerlerle bağlı dört sütunun oluşturduğu beş bölümlüdür Üzeri kubbeli olan bu bölümlerden ortadaki diğerlerinden daha büyüktür
İbadet mekanı tabhaneli camiler planına uygun olarak birbiri ekseninde üzeri kubbeli iki bölümden meydana gelmiştir Bu bölümlerin iki yanında dikdörtgen şeklinde yan kanatlar bulunmaktadır Günümüzde orta bölümlerdeki kubbelerin yerine ahşap bir tavan yapılmıştır İki yan kanatlar tamamen yıkılmıştır Bunların üzerlerinin tonozlu olduğu izlerden anlaşılmaktadır
Caminin ilk yapılışında minare yapılmamış, bugünkü minare yenidir Caminin batısındaki medrese ve imaret ise yıkılmış, yerlerine evler yapılmıştır
Arap Mehmet Camisi (Osmangazi)
Bursa Mithat Paşa Ortaöğretim Okulunun karşısında, Güzelkız Sokağı’ndadır Kitabesi günümüze ulaşamadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Kaynaklara dayanılarak 1490 yılında yapıldığı sanılmaktadır
Kare planlı caminin ibadet mekanı 8 65x8 65 m ölçüsünde olup, üzeri çokgen kasnağa oturan merkezi bir kubbe ile örtülüdür Son cemaat yeri doğu-batı yönündeki yan duvarlar ve onların arasındaki yığma iki desteğe dayalı üç sivri kemerden oluşmaktadır Bu bölüm yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmış olup, üç bölüm halindedir Ortadaki bölüm diğerlerinden daha yüksek olup, Türk üçgenlerinden kubbeye geçilmekte, iki yanda da ayna tonozlu iki bölüm bulunmaktadır Bugün son cemaat yerinin önü camekanla kapatılmış ve üst örtüsü de bir çatı ile gizlenmiştir
Caminin giriş kapısının kanatları orijinaldir Kare planlı ibadet mekanı her iki yönden ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Caminin duvarları iki sıra tuğla, iki sıra moloz taş ile örülmüştür Kuzeybatı köşesindeki minareye ibadet mekanındaki bir kapıdan girilmektedir Sekiz köşeli kaidenin üzerinde yuvarlak gövdeli, tuğla minare bulunmaktadır
Azep Bey Mescidi (Osmangazi)
Bursa Muradiye Külliyesinin batısında Kullukçu Sokağı’nda bulunan Azep Bey Mescidini, Abdullah oğlu Azep Bey 1456 yılında yaptırmıştır Bunu belirten 35x95 cm ölçüsündeki kitabesi kapı girişinin üzerindedir:
Emere bi bina-i hazel mescid-il mibârek Sahibül hayrât vel hasenât mefharül ümerâ vellekâbir zaim
El cüyüş vel asâkir Azeb Beg bin Abdullah ufiye anh fi evahiri rebiülevvel sene sittine ve semane mie
Açıklaması: Bu mübarek mescidin yapılmasını hayır ve hasenat sahibi emirlerin ve büyüklerin iftiharı, orduların, askerlerin ulu kefili, Abdullah oğlu Azep Bey h 860 (1456) şubat ayı sonlarında emretti Allah suçlarını affetsin
Azep Bey mescidi üç bölümlü son cemaat yeri olan kare planlı küçük bir camidir Son cemaat yeri iki küçük paye ve duvar uzantılarından oluşan üç bölüm halindedir Üzeri tonozlarla örtülüdür Son cemaate giriş bölümü Bursa kemerli olup, üzerine ikinci bir sivri kemer oturtulmuştur Günümüzde bu bölüm camekanla kapatılmıştır Son cemaat yerinden ibadet mekanına Bursa kemerli bir kapıdan geçilmektedir Bunun da üzerinde ikinci bir sivri kemer bulunmaktadır İbadet mekanı 5 78x5 89 m ölçüsünde olup, dıştan sekizgen, içten baklavalı kasnak üzerine oturtulmuş bir kubbe ile örtülüdür İç mekan alt sırada sekiz, üst sırada da 11 pencere ile aydınlatılmıştır
Cami iki sıra tuğla ve moloz taştan yapılmıştır Mihrabı oldukça sadedir Mescidin batısında, son cemaat yerinden içerisine çıkılan minare bulunmaktadır Tuğla ve kesme taştan yapılan kaide üzerinde silindirik gövdelidir
Bahri Baba Mescidi (Osmangazi)
Bursa Sultan II Murat Caddesi üzerinde bulunan Bahri Baba Mescidi’ni Kanuni devrinde yaşamış, 1572’de ölmüş olan Bursalı bilgin ve edip Bahri Baba yaptırmıştır
Mescit, 10 44x10 44 m ölçüsünde kare planlı tek kubbeli küçük bir yapıdır Önündeki son cemaat yeri günümüze gelememiştir Temel ayak izlerine dayanılarak son cemaatin üç bölümlü olduğu sanılmaktadır Caminin giriş kapısı sivri kemerlidir İbadet mekanını örten kubbe duvarlar üzerindeki kemer ve pandantiflere oturur ve dıştan oldukça yüksek sekizgen bir kasnağı vardır İbadet mekanı alt ve üstte iki sıra halinde ve her yönde ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Üst sıra pencereler kuzey ve güney yönünde üçer, doğu ve batı yönünde ikişer tanedir Mihrap nişi mukarnaslıdır
Mescit tuğla ve moloz taş birlikte kullanılarak yapılmıştır Cephedeki yatay tuğlalar iki ile dört sıra arasında değişmektedir Yalnızca kubbe kasnağında kesme taş kullanılmıştır Caminin kuzeydoğu köşesinde yer alan minareye ana mekandan çıkılmaktadır Altıgen kaideli minarenin gövdesi yıkılmıştır Caminin kuzeybatısındaki Bahri Baba’nın zaviyesi ve türbesi de yıkılmıştır
Beyazıt Paşa Camisi (Çatal Mescit) (Osmangazi)
Yeşil Külliyenin doğusunda bulunan Beyazıt paşa Camisini Çelebi Mehmet devrinde yahşi Bey’in oğlu Beyazıt Paşa yaptırmıştır Beyazıt Paşa Çelebi Mehmet’e hizmet etmiş, 1413 yılında Rumeli Beylerbeyi olmuş, bir süre vezirlik ve sadrazamlık yapmış ve 1421 yılında ölmüştür
Beyazıt Paşa Camisinin kitabesi günümüze ulaşamadığından ne zaman yapıldığı konusunda yeterli bir bilgi bulunmamaktadır Cami çeşitli dönemlerde onarım geçirdiğinden orijinalliğinden uzaklaşmıştır Buna rağmen XV yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır
Cami 7 75x7 57 m ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlıdır Son cemaat yerine iki taraflı merdivenlerle çıkılmaktadır Burası 3 80 m derinliğindedir Beden duvarları 0,75 m kalınlığında, ahşap tavanlı ve kiremit çatılıdır Duvarlarının fazla kalın olmamasından ötürü ilk yapılışında da çatılı olduğu sanılmaktadır
İbadet mekanı altlı üstlü altı pencere ile aydınlatılmıştır Caminin minaresi yıkıldığından bugünkü tuğla minare sonradan buraya eklenmiştir
Çakırağa Mescidi (Mecnun Dede Mescidi) (Osmangazi)
Tahtakale çarşısı’nın başında, Atatürk Caddesi’nin de güneyinde bulunan bu mescidi, Fatih döneminde Subaşılık yapmış olan Çakır Ağa Mecnun dede adına yaptırmıştır
Cami XV yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmekte olup, 7 38x7 60 m ölçülerinde kareye yakın dikdörtgen planlıdır Ana duvarları üç sıra tuğla ve bir sıra moloz taş örülüdür Son cemaat yerinin kemer ayakları iki sıra kesme taş, üç sıra yatay tuğladan yapılmıştır Ayrıca kesme taşların araları dikey olarak tek tuğla ile takviye edilmiştir
Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Bursa Eski eserleri Sevenler Derneği tarafından 1970 yılında restore edilen bu caminin ilk yapılışında tek kubbeli ve üç bölümlü bir son cemaat yeri olduğu, restore edildiği sırada yapılan incelemelerde anlaşılmıştır Buna dayanılarak da onarımı yapılmıştır
Caminin son cemaat yeri 2 90 m derinliğinde olup, üç gözlüdür Onarım sırasında kubbeli olan bu bölüm basık tonozlu şekle dönüştürülmüştür Orta bölüm küçük bir kubbe ile örtülüdür Cami girişi Bursa kemerli olup, bunun da üzerinde ikinci bir sivri kemer bulunmaktadır İbadet mekanında herhangi bir bezeme unsuruna rastlanmamıştır Caminin batısındaki minareye son cemaat yerinden çıkılmaktadır Minare kaidesi sekizgen olup, tuğla taş örgülüdür Kaideden gövdeye üçgenlerle geçilmiş olup, gövdesi silindirik ve tuğladandır
Çırağ Bey Mescidi (Osmangazi)
Hisar semtinde, Çırağ Bey Sokağı’nda bulunan bu mescidi XVI yüzyılın ilk yarısında, II Murat devrinde Hacı İvaz Paşa’nın kardeşi Şerafüddin El Hac Şeyh Çırağ Bey yaptırmıştır
Mescit 7 00x6 45 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, ilk yapılışında üzeri kubbeli iken, bugün çatı ile örtülüdür Mescidin beden duvarları iki sıra tuğla ve bir sıra aralarında da dikey tuğla bulunan kesme taştan örülmüştür Caminin içerisi doğu duvarındaki altlı üstlü, mihrabın sağ ve solundaki iki adet sivri kemerli pencere ile aydınlatılmıştır Mihrap alçı stalaktitlidir Kaideden üstü yıkılmış olan minare mescitten 4 70 m uzaklıkta olup, bir duvar ile yapıya bağlanmıştır Mescidin avlusunda Çırağ Bey’e ait mezar bulunmaktadır
|