Prof. Dr. Sinsi
|
Mardin-Tarihi Ve Turistik Yerleri
MAZİDAĞI
Mazıdağı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Dicle Bölümünde Mardin ilinin 47Km kuzeybatısında, 1030-1090 metre yükseklikte ve adını aldığı dairevi dağlar serisinin orta yerindeki düzlükte kurulmuştur Daha önceleri Savur ve Derik ilçelerine bağlı bir bucak iken 9 Haziran 1937 tarihinde ilçe statüsünü almıştır İlçe 869 Km lik bir alana sahip olup, 50 köy ve 14 mezrası bulunmaktadır
İlçede genel olarak halkın geçin kaynağı tarım ve hayvancılık faaliyetle-ridir Ancak ilçe merkezinin 17 Km kuzeybatısındaki fosfat yataklarının 1976 yılından sonra işletilmeye başlanması ile önemli bir çalışma alanı durumunu almıştır
İlçe, Ulaşım koşulları bakı-mından yetersiz bir durum göstermektedir İlçeyi köy-lerine bağlayan yollar mevcutsa da yolların büyük kısmı toprak tesviye ve ham yol olduğundan kış aylarında ulaşım güçleşmek-tedir Derik; ilçesine 24 Km ,Mardin iline 47 Km ve Diyarbakır iline ise 72 Km'lik asfalt bir yolla bağlanmıştır
Mazıdağı ilçesinin tarihi özel olarak araştırılmamış ancak yakın çevresindeki büyük yerleşim yerlerinin tarihinden elde edilen bilgiler ışığında açıklanabilmektedir Buna göre ilçe merkezinin bir yerleşim yeri olması Bizanslılara kadar uzanmaktadır İlçenin eski adı ' Şamrah " olup yerleşim yerinin Çam yolu üzerinde olması nedeni ile bu ismi almıştır İlçenin 3 Km güneybatısındaki sarp bir tepenin üzerinde kalıntılarına rastlanan Safran Kalesi ve kalenin çevresindeki harabelerden anlaşıldığına göre,Bizanslılar döneminde Diyarbakırı Şama bağlayan yol üzerinde kurulma olan bu yerleşim yerinin halkı Süryani dinine mensup idi V ve VI yüzyılda Sasaniler ile Bizanslılar arasındaki savaşlarda Mardin ile birlikte bu iki kavim arasında bir kaç kez el değiştirmiş olan Şamrah VII yüzyılda Arapların eline geçmiş Hıristiyan Halkın büyük bir kısmı Müslümanlığı kabul etmiştir Süryani olarak kalan kesimi se 1392' de Timur'un istilasından sonra Mardine göç etmiştir
Yavuz Sultan Selim 1514 de Şah İsmail'e karşı kazandığı Çaldıran savaşından kısa bir süre sonra D Bakır ve Mardin illerini ele geçirmek ile bu yerleşim yerlerini de Osmanlı Devletine katmış oluyordu
Ayrıca şu anda harabe durumunda bulunan Derametinan kalesi çok eski bir yapı olduğu,Timurlenk tarafından Mardin ve Diyarbakırın alınışı sırasında bölgeye yaptığı keşifte ve kendisine geçit vermeyen Derametinan kalesinin fethini istemişti Kale 150 Metre yüksekliğinde bir tepenin üzerinde kartal yuvası gibi kurulmuş güneyden kuzeye doğru uzanan vadiye ve kervan yoluna hakim durumda idi Timurun orduları kaleyi ancak 20 günde zaptederek geçit sağlayabilmişlerdir Kalede 150 kişilik bir kuvvet bulunmakta ve saldırılara karşı koyabilecek bir tarzda inşaa edilmiştir Bir Bizans eseri olan bu kale günümüzde bir harabe durumunda bulunmaktadır
İlçe sakinlerinin daha önceleri Hıristiyan olduğu ve burada çeşitli aile guruplarının yaşamış oldukları bilinmektedir Bunlar Cançoyi, Yakupli, Bileçki ve Hani ile Kulptan gelenler ile birlikte dört ayrı aile gurubu olarak günümüz kadar bu sosyal yapıyı sürdüregelmislerdir
Mazıdağı ilçesi daha önce Savur ilçesine ,ardından da Derik ilçesine bağlı bir nahiye iken 9 Haziran 1937 yılında ilçe statüsüne getirtilmiştir İlçe "Şamrah" ismini Diyarbakır dan Şam'a giden kervan yolu üzerinde oluşu nedeni ile almıştır " Şamrah " Kelimesi Şama giden yol anlamındadır Mazıdağı ismi ise ,etrafının dağlarla çevrili olması ve bu dağların mazı ağaçları ile kaplı oluşundan almıştır
2000 Yılında yapılan Nüfus tespitine göre ilçemizin toplam nüfusu 32 443 'tür 13 102 'i ilçe Merkezinde,19 341 'i Köylerimizde yaşamaktadır
Logged
--------------------------------------------------------------------------------
--------------------------------------------------------------------------------
DARGEÇİT
Dargeçit ilçesi, ülkemizde eski ve yeni uygarlıkların iç içe yaşadığı nadir ilçelerden biridir Yukarı Mezopotamya uygarlığının merkezlerinden olan Dargeçit, kuruluş yeri ve mimari özellikleri olarak dünyada eşine çok az rastlanan bir yapıya sahiptir
Hıristiyanlık öncesi ve sonrası çağlara ait uygarlık eserlerin, Türk İslam kültürü ile kaynaşarak günümüze kadar gelmesi,güzel bir sentezin ifadesi olarak görülebilir
Dargeçit ve havalisine ait elde mevcut tarihi belgelerden en eskileri Asur Kralı I Adad Nirari ve oğlu I Salmanasır zamanlarına rastlar Bu iki hükümdar devrinden kalma "Kaşairi Dağları " adı ile anılan mıntıkanın Tur Abidin, yani Mardin-Dargeçit bölgesi olduğu bilinmektedir Bu havali ile ilgili diğer bir coğrafi deyim "İzala" dır Bölgede bulunan çivi yazılı tabletlerde ve Bizans, Roma kaynaklarında Mardin-Dargeçit eşiğinin güney yamaçları İzala olarak tabir edilir Milattan sonra II yüzyılda Yunan yazarlarından Arrianus ve Ptolemaevs bahsedilen Masios dağı da Mardin-Dargeçit arasındaki coğrafi bölgeden bahsetmektedir Milatan sonra IV yy tarihçilerinden Antakyalı Ammianus Mercellinus eserlerinde Mardin-Dargeçit arasındaki coğrafi bölgeden bahsetmektedir Bu da Dargeçit tarihinin çok eskilere dayandığını göstermektedir
Dargeçit ilçesinin tarihi, Türklerin Ortaasya'dan göçüp Anadolu'ya gelmeleri ile başlar Orta Asya'dan göç eden Türklerin bir kısmı Mezopotamya dediğimiz Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan yere yerleşmişlerdir Anadolu'ya gelen Türkler "Eti" Türkleridir Etiler(Hititler) Orta Asya'da iken çobanlık ve tarımla uğraştıklarından gittikleri yerlerde de bu işle uğraşmak için verimli toprakları ve su boylarında kendine yurt edinirler Eti devletini kuran Mitanni'ler bölgeden geçerlerken, hayvanlarına barınak yeri yapmışlardır Daha sonra Orta Asya Türklerinin öncü göçebeleri olan konuk Türkler bölgeyi ele geçirmişlerdir Konuklar asırlar boyunca hakim olmayı başarmışlardır
Milattan önce 500-1000 yılları arasında bölge bir çok kavimlerin istilasına uğramıştır Makedonyalılar, Persler, Romalılar, bölgeden gelip geçmişlerdir Dargeçit ilçesinin asıl meskun bir hale yani bölge olarak kuruluşu bu devreye ve özellikle "Selefkuslar" devrinden başlar Milattan sonra 5 yy kadar Hıristiyanlığın bölgeye hakim olduğu görülür Ancak İslamiyet'in yayılışı ile birlikte Arap akınları başlamış, VII yy' da Halit İbn-i Velid komutasındaki Arap orduları bu bölgeyi ele geçirmişlerdir Abbasilerin bölgeye hakim olmalarıyla imar hareketine başlamış, Harun Reşit zamanında Dargeçit ve köylerinin çoğu kurulmuştur
Milattan sonra X yy'da Büyük Selçuklu devletinin yıkılışı ile birlikte bölgeye Artuk'lular hakim olur Melik Sökmen devrinde (II yy) Artuklu devleti gelişerek batıda Halep, doğuda Musul ve Bitlis, kuzeyde Harput (Elazığ), güneyde Darzoru'ya kadar hakim olur
1401 yılında Timur'un Mardin'i istila edip Artuklu hükümdarı Sultan İsa'yı esir alıp Semarkant' a götürmesinden sonra Artuklu devletinin bölgedeki hakimiyeti sona erer Timur, Sultan İsa'yı vergi ödemek şartıyla bırakmıştır
Dargeçit ilçesi 1986 yılına kadar Mardin ilinin Midyat ilçesine bağlı bir nahiye iken 1987 yılında çıkarılan 3392 sayılı kanunla Midyat ilçesinden ayrılarak ilçe statüsünü kazanmıştır
Dargeçit, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin güneyindeki Mardin iline bağlı şirin bir ilçe merkezidir Yüzölçümü yaklaşık olarak 550 km2'dir Ortalama rakım 900m civarındadır Doğusunda Şırnak ilinin Güçlükonak ilçesi, batısında Midyat, Kuzeyinde Batman iline bağlı Gerçüş, güneyinde ise Şırnak iline bağlı İdil ilçesi bulunmaktadır
2000 yılında yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre Dargeçit ilçesi genel nüfusu 26 240 'dır 1990 yılından sonra göç eden köylerin ilçe merkezine yerleşmesiyle ilçe merkezinin nüfusu artmıştır
SAVUR
Savur İlçesi tarihi bir dokuya sahip, Mardine benzeyen şirin bir ilçedir Dağ yamacına kurulu hükümran konumu ve binalardaki taş işçiliğinin mükemmelliğiyle dikkat çeker Mezopotamyaya hakim olan kavimler burayı da etkilemişlerdir İlçenin tarihi Etilere kadar uzanmaktadır Roma ve Bizans İmparatorluğu hakimiyetinin, Sasani ve Melikşah dönemlerini yaşamış olan ilçemiz il merkezine 47 km uzaklıktadır Savur ilçesinin merkezi, Kalesi, Kaya evleri, Eski Ulu Camii, Romaniye ve Mor Yuhanın(Dereiçi Köyü) Kiliseleri, Türbeler ve Başkavak Köprüsü ile adeda usta bir el tarafından işlenmiş tarihi bir site görünümündedir
2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfusu 11 240'tır İlçeye bağlı kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 29 866'dır Mevcut nüfusun %27'si şehir merkezinde geriye kalan %73'ü ise kırsal kesimde yaşamaktadır
İlçede, biri merkez ilçe olmak üzere Pınardere, Sürgücü, Yeşilalan kasabalarında dört belediye idaresi vardır
Kavakçılık, tahıl ekimi, bağcılık, sebzecilik önemli gelir kaynaklarıdır Fıstık ve kiraz yetiştiriciliği gelecek vaadetmektedir Yörenin tek Şarap Fabrikası atıl durumdadır Savur, dünyaca ünlü üzümler diyarıdır
YEŞİLLİ
Köklü bir tarih, genç bir ilçe, cennetin güzel meyvelerini kıskandıran kiraz bolluğu ve misafirperverlik  Mardin merkezinin kuzeydoğusunda yer alan Yeşilli, doğanın cömertçe oluşturduğu yemyeşil bir vadinin içinde mesire yerleriyle ün salmış bir ilçemizdir Romalılar devrinde yapılmış su kanalları, çeşmeler, bentler ve değirmenler görülmeye değerdir Bahçe kültürü son derece gelişkin olan ilçede yeşillikler içinde kasırlara rastlamak mümkündür
2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfusu 30 000'dir İlçeye bağlı kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 2 337'tür Mevcut nüfusun %93'ü şehir merkezinde geriye kalan %7'si ise kırsal kesimde yaşamaktadır
Yörenin geçim kaynağı tarımsal ürünlere ve nakliyeciliğe dayalıdır
Logged
--------------------------------------------------------------------------------
--------------------------------------------------------------------------------
TELKARİ
SADECE MİDYAT'A ÖZGÜDÜR TELKARİ
EL EMEĞİ GÖZ NURU
ENFEZ BİR SANAT ANLAYIŞI
Telkari'ye aynı zamanda 'vav işi' de denilmektedir Bu isim, Osmanlıca
vav harfinin, uygulamada motif olarak sıkça kullanılmasından dolayı verilmiştir Ayrıca bu sanata çift işi diyenler de vardır Bu ismin kaynağı ise, işin yapımı sırasında parçaların teker teker biraraya getirilmesinde kullanılan, cımbıza benzer, ancak ucu daha ince olan ve 'çiff ' olarak isimlendirilen alettir Bu iki isim de genellikle sanatkarlar, arasında kullanılır
Bir çok geleneksel sanatımızda olduğu gibi, telkaride de sanatkar işinde kullanacağı her türlü malzemeyi kendisi yapmak zorundadır Yani, usta telkaride kullanacağı telleri kendi atölyesinde hammaddeden elde etmektedir Öyle ise biz de, bu sanat dalımızı anlatmaya, kullanılacak telin yapımıyla başlayabiliriz
Ocakta pota içerisinde eritilen maden (bu işte en çok kullanılan maden gümüştür, bazen altın ve başka madenler de kullanılır) çubuk haline getirilmek için kalıba dökülür Yapılacak işin şekline göre çubuk döküm, üzerinde genişten dara doğru delikleri olan çelikten yapılmış haddeden geçirilir
Çalışmaya önce muntaç yapımıyla, yani ana iskelet kurularak başlanır Muntaçın tel kalınlığı motiflerin tel kalınlığının iki katıdır Muntaçdan soma ara boşluklar teker teker büyük bir titizlik ve sabır ile doldurulur Bütün bu çalışmalar, ceviz ağacından kesilmiş düz yüzeyli bir levha üzerinde yapılır Bu ceviz levha, üst yüzü yakılarak yağı alındıktan soma, ağır demir levhalar altında iki-üç gün bekletilerek kullanılacak hale getirilir Son zamanlarda, ceviz levha yerine iletken özellikleri zayıf, yanmaz amyant levhalar da kullanılmaktadır
Bazı kaynaklar, ana iskeletin kurulmasında tellerin 'lehim'le birleştirildiğinden özetmektedirler Bu bütünüyle yanlıştır Çünkü bir gümüş işine lehim değdi mi, o iş hurdaya atılır Lehim gümüşü çürütür Gümüş tellerin birleştirilmesinde kullanılması gereken yöntem 'kaynak' tır Mili metrik tellerin kaynak yapılması çok güçtür Çünkü ısı biraz fazla kaçırılırsa telin kendisi erir Dolayısıyla bu çalışma büyük titizlik ve sabır ister Bunun için önce, ayarı belli bir ölçüde düşürülen gümüş, eğelenerek küçük tanecikler halinde bir güderi parçası içine toplanır Eğelenmiş gümüş bir kaba konur ve içerisine toz boraks katılır Suya daldırıldıktan soma amyant üzerine yerleştirilen ana iskeletin her bir parçası bu gümüş-boraks karışımı ile kaynak yapılarak birleştirilir
İskeletin yapımından sonra motif yerleştirme işi, aynı şekilde kaynak yöntemiyle devam eder Ancak motif yapımı uzun zaman alır Bu yapım sırasında da büyük bir titizlik ve sabır gereklidir
Telkariden yapılan işler sayılamayacak kadar çeşitlidirler Mesela sigara ağızlıklarından, tütün kutusundan, fincan zarflarından tutun da çeşitli tepsiler, kemerler, tepelikler, aynalar hep telkari tekniği ile yapılmışlardır Bu sanatın kaynağının Mezopotamya ve eski Mısır olduğu sanılmaktadır Buralardan Uzak Doğuya, başka bir koldan ise Anadolu'ya ve Anadolu üzerinden de Avrupa'ya yayıldığı bilinmektedir
Yurdumuzda ise en önemli telkari merkezi Mardin'in Midyat ilçesi olmuştur Midyat işleri son derece zarif ve kıymetlidirler
|