Prof. Dr. Sinsi
|
Kiliste Bulunan Tarihi Yerler
Hacı Derviş Camisi
Büyükkütah Mahallesi Cumhuriyet Caddesi’nde bulunan bu camiyi Abdullah oğlu Hacı Mustafa yaptırmıştır
Kıbleye paralel uzanan bir harimi ve son cemaat yeri gibi bölümleri olan cami dikdörtgen planlıdır Üç kemerli son cemaat yeri çapraz tonozlarla örtülmüştür Kemerler ile çapraz tonozlar ortada ve yanlarda bulunan ayaklara binmektedir
Mihrabı ve minberi hakkında bilgi yoktur Harimin batı yönünde olan minarenin kaidesi kare planlı, köşeleri pahlıdır Günümüze kaidesi ile gövdesinin bir kısmı kalmıştır
Harimi üçer eyvanla genişletilmiş cami, çapraz tonozlarıyla örtülü kıbleye uzanan tek sahınlı harimiyle özgün bir örnektir
Kadı Camisi
Büyükkütah Mahallesi Cumhuriyet Caddesi’nde bulunan camiyi Hurufat Defterlerindeki kayıtlara göre “Karakadı” adlı bir kişi yaptırmıştır
Aslında kare planlı cami sonradan (1822, 1878, 1889, 1900, 1938, 1995) gerçekleştirilen onarımlarla genişletilmiştir
Son cemaat yerindeki kemerler yapının kuzey köşelerindeki birer gömme ayakla, ortadaki yedi tane dikdörtgen yığma ayağa binmektedir Son cemaat yerini örten çapraz tonozlar kuzeyde ayakların tablalarına, güneyde de konsollara binmektedir
Tonozların bindiği ayaklarla harim, iki sahına bölünmüş ve sonradan yapılan müdahalelerle doğu batı yönünde büyültülerek, genişletilmiştir Harimin doğusunda ve batısında oluşturulan bu yeni bölüm günümüzde mahfil olarak kullanılmaktadır
Biri harimin güney tarafındaki duvarda, diğeri batısına eklenen bölümde - harimin güneybatısında - yer alan iki tane mihrap vardır Sivri kemerli ve oldukça derin bir nişten oluşan ilk mihrabın her iki yanında mukarnaslı başlıkları olan sütunceler bulunmaktadır Yuvarlak kemerli bir nişten oluşan ikinci mihrabın da iki yanında alt ve üstleri motifli köşe sütuncukları vardır Nişi iki sıra mukarnaslı olan bu mihrabın mukarnasları altında bitkisel ve geometrik motiflere yer verilmiştir
Caminin oldukça basit olan minberi sonradan yapılmış olup, hareketlidir
Yapını dört cephesinde de yağmur sularını tahliye eden üçü süslü diğerleri yalın olmak üzere toplam “18” tane “çörten” vardır
Avlunun kuzeydoğusunda olan minare düzgün kesme taşlardan yapılmıştır Kaidesi kare planlı ve üst kısmı pahlıdır Uzun ve silindirik bir gövdesi olan minarenin peteği yuvarlak, korkulukları yalın, şerefe altı mukarnaslarla doldurulmuştur
Muallak Camisi (Hasan Bey Camisi)
Meşheddlik Mahallesi Odun Pazarı Caddesi’nde bulunan camiyi, Hurufat Defteri kayıtlarında camiyi, Tanrıverdi Hasan Bey (Hasan Bey, Şamlı olan Hasan Bey Kilis’te muhassıl olarak görev yapmış ve Canbold ailesinin kâhyası olarak bilinir) yaptırdığı için “Hasan Bey Camisi olarak geçmektedir
Beşikörtüsü kemerlerin üstünde yükseldiğinden yöre halkınca “muallâk” yani “havada boşta duran, bir yere dayanmadan duran” adı verilmiştir
İki katlı olan caminin alt katında dükkânlar ve eşya, mal saklanacak yer (mahzen, depo) üst kata da ibadethane yer almaktadır
Yapının doğusunda yer alan küçük bahçede kuyu, hücre, abdesthane muslukları ve hela bulunmaktadır Harim ikinci katta olup; biri kuzeydoğuda diğeri batıda iki kapılıdır Kuzeydoğudaki kapı yalındır, batıdaki kapı minarenin kaidesinin altında olup, yüksek ve sivri kemeriyle portal gibidir
Son cemaat yeri olmayan Muallâk Camisi’nin harimine basık kemerli bir kapıdan girilir Kapının üzerinde ve iki tarafında dikdörtgen biçiminde düz atkılı iki pencere vardır
Kıbleye paralel uzanan harim tek sahınlıdır Mihrabın önündeki kare planlı alan küçük bir kubbeyle örtülmüş; kubbeye geçişte pandantifler kullanılmıştır Kubbenin ağırlığı dört tarafındaki sivri kemerler üzerinden gömme ayaklara verilmiştir Kubbeyle örtülü mihrap önü, mekânı çapraz ve beşik tonozla örtülmüştür
Sivri kemerli bir niş olan mihrap, ince bir frizle kuşatılmış olmasına karşın oldukça sadedir İki yanında kandil askılığı için konulmuş konsollar vardır Mihrabın üstünde vazo biçiminde bir kabartma ve yukarısında da öküzgözü pencere vardır Mihrabın sol yanında olan minber, sonradan yapılmıştır
Minaresinin kaidesi kare planlı ve köşeleri pahlı ve pabucu sekizgendir Onikigen olan
gövdesinde tek bilezik, tek şerefe vardır Şerefe altı mukarnaslı olup külahı taştan yapılmıştır
Caminin dikkate değer süslemesi batı yüzündeki yüksek ve sivri kemerli portalıdır Kapının sivri alınlığı yüzeysel dişlerle çevrilmiştir Harime açılan kapının söve ve kemerlerinde kullanılan renkli taşlar caminin görünümü etkileyen temel süsleme öğeleridir
Hindioğlu Camisi
Kilis voyvodası Kör Hüseyin Ağa tarafından 1664 yılında yaptırılan bu cami, Hindioğlu Mahallesi Dedeağa Sokak’tadır Biri doğu yönünden diğeri batı yönünden olmak üzere iki girişli bir avlusu vardır Doğudaki giriş kapısı sivri kemerlidir Avluya girişi sağlayan yol ( kemerin arkasındaki beşik tonozlu bir dehliz) aynı zamanda cami minaresinin kaidesidir
Avlusunun doğu ve kuzey tarafında medrese hücreleri bulunan cami son cemaat yeri ile birlikte dikdörtgen planlıdır
Son cemaat yeri üç kemerli olup; kemerler ortada iki sütuna, yanlarda gömme ayaklara binmektedir Buranın kuzey tarafındaki köşelerde gömme ayakların güneyindeki yüzlerde yöre halkınca “Sadaka Taşı” olarak nitelenen birer tane niş vardır
Harime, son cemaat yerinden sivri kemerli bir kapıyla geçilir Kıbleye paralel tek sahınlı ve dikdörtgen planlı olan harim ile son cemaat yerinin üzeri ahşap örtülü, kiremitli, kırma bir çatıdır
Çalık Camisi
Aşıt Mahallesi’nde (eski adı Kızılca Mahallesi) olan bu cami Hurufat Defterlerindeki kayıtlara göre “Hacı Ali Bin Mehmet Ağa” ,”Çalık Hacı Ali” tarafından yaptırılmıştır
Üç kapılı girişi olan avlusunda minare, medrese hücreleri, taş bilezikli kuyu ve camiyi yaptıran Hacı Ali oğlu Çalık Mehmet Ağa ile eşine ait olduğu söylenen mezarlar vardır
Kıbleye paralel uzanan tek sahınlı, iki kubbeli bir harimi olan Çalık Camisi, altı serbest, bir gömme ayağa binen altı sivri kemerli, ahşap örtülü, dikdörtgen planlı bir yapıdır
Son cemaat yeri üç kemer gözlü olup; bunlar serbest yığma ayaklara binmektedir Buradan harime basık kemerli bir kapıdan girilmekte; kapının her iki yanında düz atkılı, üçgen alınlıklı, dikdörtgen biçiminde iki tane pencere vardır
Mihrap önü kubbeli olup, kubbeye geçişler için ikişer tane büyük üçgenler kullanılmıştır
Yüksekçe olan yuvarlak kasnaklı kubbenin ağırlığı, tonozların (beşik ve sivri kemerler) kemerleri ile gömme ayaklara bindirilmiştir
İki mihraptan özgün olanı, son cemaat yerinin eski kanadından harime açılan kapının ekse- ninde bulunmaktadır Günümüzde dolap olarak kullanılan bu yer, sağ ve sol üst köşelerinde birer konsol bulunan, sivri kemerli bir niştir Harim, yapılan onarımlarla genişletilince bu özgün mihrap iptal edilmiş; her iki bölümün ortasındaki pencere kapatılarak mihrap biçiminde düzenlenmiştir
Avlunun sağ tarafında harimin güneybatı köşesine bitişik olan minarenin kaidesi kare planlı, üst kısmı pahlıdır Çokgen gövdesinde iki tane kuşak bulunan, minare tek şerefelidir Şerefe altı mukarnaslıdır Korkuluklarında ajur tekniğiyle işlenmiş yıldız biçiminde motifler vardır Peteği silindirik, külahı konik ve taştan yapılmıştır
Çalık Camisinin en süslü yanı, şerefe altındaki - çinileri önemli bir kısmı dökülmesine karşın - minaresi ve güneybatı yönündeki portaldır Siyah ve sarı renkli taşların sıralı kullanılışı yanında sekizgen ve zikzaklı motifler göze batan başlıca süslemelerdir
Pirlioğlu Camisi
Arslan Mahallesi Nahaslı (Nahaslı Çeşme Sokak) Sokak’ta bulunan Pirlioğlu camisi, yaşlıların anlattıklarına göre eski Kilis (Kilis geçmişte o kadar verimli ve bereketli bir yermiş ki, ‘Küçük Mısır’ denirmiş) yerleşiminin tam ortasında bulunuyormuş
Üç ayrı yönden giriş kapısı olan avlusunda çeşme, bilezikli bir kuyu, abdesthane muslukları ve hücreler vardır
Tam kare olmasa da kareye yakın bir planı olan caminin, üç kemer gözlü son cemaat yeri serbest ayaklara binen beşik tonozlarla örtülmüştür Sonradan yapılan onarımlarla kemer gözleri, perde duvarlar örülerek kapatılmış; duvarların ortalarına kapı, kemer kavislerine de camekânlı pencereler yapılmıştır Son cemaat yerinden harime geçiş basık kemerli bir kapıyla sağlanmaktadır
Bu mekâna açılan pencereler, düz atkılı ve üçgen alınlıklıdır Yağmursuları taştan yapılmış ve özgünlüğünü yitirmemiş iki çörtenle boşaltılmaktadır
İki sahınlı olan harim kıbleye paralel olarak enlemesine gelişmiştir Harimin çapraz tonozları ikisi serbest, onu gömme olmak üzere toplam on iki ayağa binmektedir
Yalın bir nişten ibaret olan mihrap, kapı ekseninde olup çevresi tahta kaplıdır Kıble duvarına paralel olarak yerleştirilen minber sonradan yapılmıştır
Avlunun batısında, son cemaat yerinin kuzeybatı köşesinde olan minareye avludaki hücreden geçilmektedir Dikdörtgen planlı kaidesinin üst köşeleri pahlıdır Tek şerefeli olan minarenin şerefe altı, profilli silmeden sonra mukarnaslarla doldurulmuştur Yuvarlak gövdeli peteğin üzerine taştan yapılmış konik bir külahı vardır Düzgün kesme taştan yapılan “43” basamaklı minarenin âlemi yoktur
Son cemaat yerinin orta kemerindeki kilit taşının üzerinde, kare biçiminde bir taşa işlenmiş yuvarlak kabartma motifli bir rozet ve bunun ortasındaki sekiz kollu yıldız caminin en süslü öğesidir
Hasan Attar Camisi
Eski adı Kazılca Mahallesi olan Deveciler Mahallesinde bulunan bu camiyi Hurufat Defterlerine göre Attar Hasan yaptırmıştır
Batıdan girişi olan avlusunda, sonradan yenilenen iki hücre, bir eyvan, abdest muslukları ve helâlar yer almaktadır
Özgün biçimi tek sahınlı kıbleye paralel uzanan çapraz tonozlarla örtülü küçük bir mescit olan yapıya sonradan son cemaat yeri eklenmiştir Son cemaat yerinden harime mihrabın eksenindeki kapıdan girilmektedir Harim kıbleye paralel iki sahından oluşmuş; ortada iki serbest, yanlarda gömme ayaklara binen çapraz tonozlarla örtülmüştür Dokuz pencereden ışık almasına karşın tonozların bindiği ayaklar kısa olduğundan harim basık ve loştur
Yalın bir nişten ibaret olan mihrabın sağ tarafında beş basamaklı bir minber yer almaktadır Minberin kapısı basık kemerli ve mukarnaslı olup, kapı kemerinin bindiği ayaklarda ikişer tane gömme sütunce bulunmaktadır Taht kısmında da dört sütuncuk üzerine oturan küçük bir kubbe vardır
Minare harimin batı yönündeki duvarında olup dikdörtgen kaideli ve kaidenin üst kısmı pahlıdır Düzgün kesme taştan yapılan minarenin kapısı harime açılmaktadır Kısa ve silindirik gövdeye sahip olan minarenin külahı taştan yapılmış ve koniktir Şerefenin altında profilli silmeler kullanılmış ve silmelerin üzerinde şerit biçiminde uzanan motifler vardır Şerefenin altındaki bu yelpaze biçimindeki motifler caminin tek ve en önemli süsleridir
Zeytinli Camisi
Yeni Mahalle Ömer Hoca Sokağında bulunan ve küçük bir mescit olarak yapılan, bu yapının ilk yapıldığında minaresi yokmuş
Kıbleye paralel uzanan iki sahını bulunan caminin, son cemaat yeri üç kemerli gözlüdür Bu kemerler ortada iki sütuna (Kilis bu tür yapılarda, sütun uygulaması sadece Tekke, Hindioğlu, Zeytinli Camilerinde görülür) yanlarda da gömme ayaklara binmektedir
Betonla örtülü ve kemer dolgularında yalın iki tane çörten bulunan son cemaat yerinden basık kemerli bir ile harime geçilir Cami, dikdörtgen biçiminde düz atkılı dört tane pencere ile aydınlanmaktadır
Çevresi ince bir frizle kuşatılan yalın bir nişten oluşan mihrabın her iki yanında birer konsol vardır
Düzgün kesme taş ve moloz taşlarla yapılan caminin minaresi ve minberi yoktur
Şeyh Camisi
Tırıhlı Mahallesi, Şıh Camisi Sokaktadır
1569 yılında Hacı Bulgar oğlu Hacı Baki Murad tarafından yaptırılan caminin Hurufat Defterleri’nde “Şeyh İhlâs Camisi” , “Hıdır Şeyh Camisi” , “Şeyh Camisi” adlarıyla geçer
Sadece minaresi özgün olup, caminin kuzeybatı köşesindedir
Kare planlı kaidesinin köşeleri pahlıdır Kısa ve silindirik gövdeye sahip olan minarenin peteği ve külahı gövdesine göre daha kısadır Tek şerefeli ve şerefe altı mukarnaslarla doldurulmuştur
Cüneyne Camisi
Eski adı “Meşhedlik” bugünkü adı Abdioymağı” olan mahallenin “Odupazarı” yöresindedir
Bu yörede Kilis’in fethi sırasında şehit düşen Müslüman sahabilere (Hz MUHAMMED’i görmüş ve Kendileri’nin sohbetinde bulunmuş olan mümin kişi) ait mezarlar bulunduğundan; mahalleye, “meşhedlik” yani “ bir adamın şehit olduğu veya bir şehidin gömüldüğü yer, şehitlik” adı verilmiştir Cami, sahabelerin şehit düştüğü yere yapıldığından “küçük cennet” anlamına gelen “cüneyne” adı verilmiştir
Kilis’te Ulu Cami’den sonra en eski cami olan Cüneyne Camisidir
Şeyh Hilal Camisi (Şeyh Ahmet Camisi)
Bu yapı eski adı “Kıbeli (Kıbeli Mahallesi çok büyük bir mahalleymiş, günümüzde Çaylak ve Muhali adıyla iki ayrı mahalleye bölünmüştür)” bugünkü adı “Çaylak” olan mahallede olup; 1631 yılında Şeyh Hilal tarafından yaptırıldığı için “Şeyh Hilal” , 1937 yılında Şeyh Ahmet’e satıldığı için de “Şeyh Ahmet Camisi” adıyla anılır Caminin bir tek minaresi özgün olup; 1643 yılında Musa kızı Fatma tarafından yaptırılmıştır
Avlunun kuızeybatı köşesinde olan minarenin, kare olan kaidesinin köşeleri pahlıdır Çokgen ve kalın minare gövdesi düzgün kesme taştan yapılmıştır Tek şerefeli ve şerefe altı üç sıra mukarnaslarla doldurulmuştur
Minare gövdesinin güney yönünde bulunan kapının üzerindeki yazıtın biraz yukarısında önemli bir kısmı dökülmüş, yıpranmış sekiz kollu bir yıldız biçiminde çini bir pano vardır Panodaki yıldızın kollarında da, bitkisel motiflerle birer tane beşgen ve daire biçiminde motif vardır Siyah, kahverengi, yeşil, açık ve koyu mavi renklerin kullanıldığı bu çini yapının tek süs öğesidir
Tabakhane Camisi
Tabakhane Mahallesi’nde (eski adı Meşhedlik Mahallesi) olan cami, Hurufat Defterleri kayıtlarında “Bağhane Camii, Şeyh Gökçe Camii Şerifi, Şeyh Gökçe Ferdi Camii, Debbaghane Camii” adlarıyla geçer Minaresi dışında tüm özelliklerini yitirmiştir
Düzgün kesme taşlardan yapılan minarenin kaidesi kare planlı ve köşeleri pahlıdır Tek şerefeli olup, gövdesinin ortasında friz vardır Şeref altı üç sıra mukarnas, mukarnasların alt ve üst kısımlarında işlemeli silmeler vardır Onaltıgen olan gövdede bir sıra ara sıralanmış sekiz tane çini, çini olmayan yüzeylerde çam ağacına benzer motifler vardır Şerefe korkulukları ajur tekniğiyle işlenmiş motiflerle, yuvarlak olan petek silmelerle süslenmiş olup; külahın dört yüzüne de birer tane çini yerleştirilmiştir
Murtaza Ağa Camisi
Şeyh Abdullah Mahallesi Murtaza Caddesi’nde bulunan bu camiyi 1661 yılında Kilis Voyvodası Murtaza Ağa’nın yaptırmıştır
Caminin günümüze ulaşan özgün bölümü minaresidir
Düzgün kesme taşlardan yapılan minare kare planlı ve köşeleri pahlıdır Silindirik biçimde olan gövdenin ortasında yuvarlak bir silme vardır Tek şerefeli minarenin şerefe altları mukarnaslarla doldurulmuştur Yuvarlak peteği, gövdesine göre daha kısa ve daha incedir
Şeyh Süleyman Camisi ( Şeyhler Camisi)
Şeyhler Mahallesi’nde Eşref Kasteli karşısındadır
Yapıldıktan sonra birkaç onarılan camiden geriye özgün olarak sadece minaresi kalmıştır
Avlu kapısının doğusunda olan minare düzgün kesme taşlardan yapılmıştır Kaidesi kare planlı ve köşeleri pahlı olan minarenin iki kuşaklı gövdesi, oldukça kalındır Tek şerefeli olup, şerefe altı mukarnaslarla doldurulmuştur
Mehmet Paşa Camisi Minaresi
Mehmet Paşa Mahallesi, Polappazarı adlı adresteki bu tek şerefeli minare Mehmet Ali Paşa Camisi’ne (İnce Bayraktarzade Mehmed Paşa Camisi, Büyük Kütah Camisi, Yeni Cami) aittir
Kilis’in en iyi minarelerinden biri olan bu minare düzgün kesme taşlardan yapılmıştır Kaidesi kare planlı olup kaidenin üst tarafı pahlıdır Üzerindeki altı köşeli kabartma yıldız ve helezon biçimli peteği dikkat çekicidir Mukarnaslarla doldurulmuş şerefe altı ve bakırdan yapılmış oldukça ağır bir âlemi vardır
Şeyh Efendi Tekkesi (Nakşibendi Tekkesi)
İçinde altı tane derviş hücresi, zikirevi olarak da kullanılan mescit ve türbeden oluşan bu mekân, Bölük Mahallesi, Kurtağa Caddesi'nde geniş bir bahçe içersindedir Basık kemerli kapıyı kuşatan sivri kemerin altındaki yazıta göre, tekke 1858 yılında yapılmıştır Portaldan uzun bir dehlizle tekke avlusuna girilir Dehlizin güney kısmındaki derviş hücrelerinin kapıları avluya açılır Basık kemerli kapı ve pencereleri olan hücrelerin ikisinde dolap nişi olmasına karşın, diğerlerinde bu ayrıntı yoktur Mescit, avlunun güneydoğu köşesinde olup; içinde büyükçe sivri bir kemerle avluya açılan, tek kemerli küçük bir son cemaat yeri vardır Buradan basık kemerli bir kapıyla harime geçilir Harim ortada sütunla, yanlarda gömme sütuncelerle birbirine bağlanan sivri kemerlerle iki şahına (kıbleye paralel iki şahın) bölünmüştür Basık kemerli toplam dört pencereden ışıkla aydınlanan mescitte, harimin ortasında kemerli yalın bir nişten oluşan mihrap vardır
Şeyh Abdullah Sermest Efendi'nin avludaki türbesi, düzgün kesme taşlardan yapılmış iki mekândan oluşmuştur Kubbeyle örtülü mekânda biri Şeyh Abdullah Sermest Efendi'nin olmak üzere beş sanduka; çapraz tonozla örtülmüş bölümde de Şeyh Abdullah Sermest Efendi'nin aile bireylerine ait yedi sanduka vardır
Mevlevihane
Kilis Tekke Mevlevihanesi (Tekye Mevlevihaesi)
Tekke Mahallesi, Cumhuriyet Alanı’nda olan bu yapı Adliye Sarayı (eski Hükümet Konağı) ile karşı karşıya olup; ülkemizde (XIX Yüzyılda ülkemiz topraklarında “90” tane Mevlevihane vardı) ayakta kalabilen “32” Mevlevihane’den biridir
Evliya Çelebi’nin “Asitane-i Hazret-i Mevlana” sözüyle belirttiği “Mevlevihane” şeyh ve derviş yetiştiren büyük bir tekkedir
Günümüze sadece mescit ve semahanesi kalan Mevlihane’nin, Hurufat Defterleri’ndeki adı “Kilis Mevlevihane Mescididir ”
Düzgün, beyaz, sarı / sarımtrak renkli kesme taşlardan yapıldığı için yöre halkı arasında “Ak Tekke / Ak Tekye” olarak bilinir
Kare planlı olan yapı, “L” biçimli dört ayağın üzerine oturan bir merkezi kubbe ile köşelerdeki köşe kubbelerinden oluşmuştur Dört yığma ayağa binen merkezi kubbenin ayak tablaları mukarnaslıdır Onikigen bir kasnağa oturan bu kubbe, dışarıdan payandalarla desteklenmekte olup, kurşun kaplıdır
Semahanenin doğu ve batı cepheleri diğer cephelere göre daha farklıdır Örneğin batı cephesinde kapı, kapı üstünde bir tane yuvarlak pencere yanında, altlı üstlü sıralanmış toplam sekiz pencere vardır Altları düz atkılı, üstleri sivri kemerli olan bu pencereler ile kapı, yüzeysel bir niş içinde ve düz mukarnas kornişle sonlanmaktadır Yapının güney cephesinde de aynı özellikleri taşıyan altlı üstlü sıralanmış dörder pencere; doğu cephesinde niş içinde olmayan altı pencere bulunmaktadır Kuzey cephesi ise süssüz ve penceresizdir
Yapıda sivri, at nalı kemerli mihrap nişi yanında doğudaki duvarda iki, kuzeydeki duvarda dört adet dolap nişi vardır
Mukarnaslarla doldurulmuş olan mihrap nişinde çeşitli boyutlarda bitki motifleri ile süslenmiştir Ayrıca mihrap kemerinin yan dolgularında kandil koymaya yarayan konsollar, kaval, silme, silme ile mihrap arasındaki yüzey de, bitkisel ve geometrik desenlerle süslüdür
Günümüzde cami / mescit olarak kullanılan Mevlihane Mescidi iki yan duvarındaki nişler, üstlerindeki mukarnaslar - yapının batı ve güney tarafındaki nişlerden düz saçağa geçişte kullanılanılan mukarnaslar - ve mihrabındaki desenli kalem işçiliği, iki döneminin özelliklerini yansıtan güzelliklerdir
Türbeler
Hıristiyan Bizans ile Müslüman Arap Devletleri arasında kalan yöre toprakları, din amaçlı pek çok kanlı çatışmaya mekan olmuştur Kilis ve yöresindeki türbelerin çoğu, bu kutsal amaç uğrunda şehit olmuş din ulularına aittir Kilis'te meşhedlik (şehitlik) adı verilen mahalle, bu yörelerden biri olup, geçmiş yıllarda buradan geçen Kilisliler, ölenlere saygı gereği ayakkabılarını çıkarırlarmış
• Şeyh Mansur Türbesi
• Şeyh Muhammed Bedevi Türbesi
• Şem'un Nebi Türbesi (Küt Küt Dede Türbesi)
Şeyh Mansur Türbesi
Bu türbe, Kilis'in 3 km güneyinde bağ ve bahçelerin içerisindedir Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde: "Şehrin kıblesinde aydınlık bir kubbe içinde Şeyh Mehmet Simati isminde Hz Peygamber'in çeşnigir başının yattığını, Hz Peygamber'in sofrasını / simatını döşediği için kendisine 'simati (sofra, yemek masası, sofraya gelen yemekler, ziyafet)' denildiğini, her zaman tekkesine gelen fakirlerin ağırlandıklarını, Hz Peygamberin ashabından olup, Hz Ebu Bekir'in halifeliği zamanında şehit olduğunu ve bu türbenin yanında da küçük kubbeli bir yapının da Şeyh İzzeddin ve Şeyh Yusuf a ait olduğunu" belirtir
Hz Peygamber'in çeşnigir başı olan bu zatın, Hz Peygamberin yanından gelen sahabelere hizmet ettiği ve gelen fakir insanlara da sofra açarak onların karnını doyurduğu söylenmektedir
Şeyh Muhammed Bedevi Türbesi
Türbe, Kilis'in batısındaki tepenin (Kalleş Tepesi) güneyindeki yükselti üzerinde olup; XIV Yüzyıl'ın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır
Şeyh Muahammed Rittali, Şeyh Muhammed Arabi adlarıyla da bilinen türbenin ait olduğu yapı kare planlı, dört kemerli ve üstü sivri kubbelidir Doğu ve batı yönünde bir, güney yönünde iki penceresi vardır, içeride, üstü yeşil bir örtü ile örtülmüş tahta bir sanduka bulunur Sandukanın üstünde kimliğini belirtecek herhangi bir kitabe yoktur Ancak Evliya Çelebi'nin: "Şehrin batısında bir büyük tekke vardır Burada Sahabe-i kiramdan Şeyh Muhammed Arab-i ve Rıttal-i diye meşhur bir zat yatar " şeklindeki açıklamasından bu türbedeki sandukanın Şeyh Muhammed Arabî ve Rıttal diye ünlü bir sahabeye ait olduğu anlaşılmaktadır
Savaşta ve barışta hurma dağıtıcılığı görevinde bulunan bu zatın, Hz Ömer'in halifeliği zamanında Ebu Ubeyde Bin Cerrah komutasındaki İslam ordusu ile bu bölgeye geldiği ve 639 yılında burada şehit düştüğü bilinmektedir
Şem'un Nebi Türbesi (Küt Küt Dede Türbesi)
Nureddin Mahallesi'nde Hasırcı Sokağı ile Medrese Sokağı arasında küçük kubbeli kagir bir yapıdır Düzgün kesme taşlardan yapılmıştır Doğu yönünde girişi olan yapının giriş kapısı ve pencerelerinde düz atkılar kullanılmıştır Soldaki pencerenin atkısı üzerinde taştan yapılmış bir rozet ve üçgen biçimindeki alınlığında da, kabartma bitki motifi vardır Dikdörtgen planı olan türbe mescit ve sanduka olmak iki bölümden oluşmuştur Mescit bölümündeki mihrabı oluşturan nişin iki yanında bitki motifleri ve hattat Mehmet adlı kişinin yazdığı Allah'ın ve melekleri adları ile bazı ayet ve hadisler yazılıdır
Sanduka bölümündeki zatların kime ait olduğu bilinmemektedir Hurufat Defteri kayıtlarına göre XVIII Yüzyıl'da yapılan türbenin, kapısındaki yazıtta, 1885 yılında onarım gördüğü belirtilmektedir
Kuranı Kerim'de ŞEM’ un adında bir peygamber olmadığı gibi, burada yatan kişinin kimliği hakkında da farklı görüşler (bir görüşü göre Hz Yakup'un oğlu havari Petros ile Yuda'nın diğer adı, bir başka görüşe göre de, Hz Muhammed'in ashabından biri) vardır Yöredeki yaygın inanca göre bu türbe, Hz Peygamber'imizin ashabından (eshab) olan ve 83 yıl at üzerinde savaşan Şem'una aittir
Mezarlıklar
Anıt Mezar: Polateli ilçesi Ömeroğlu Köyü Balık Deresi yakınında olup; yöre halkı bu kalıntıyı "domuz damı" sözüyle nitelediği için, buraya "Domuzdamı Yöresi" denir Tonoz örtülü, tek parça olan anıt mezar, 4 60 cm x 1 15 cm boyutunda, 3 30 cm yüksekliğinde bazalt kesme taştan yapılmıştır Mezarın 9 00 cm x 1 15 cm boyutunda giriş kapısı ve 50 cm x 30 cm aralığında bir mazgal deliği vardır
Nekropol: Merkez Topdağı Köyü'nün Kuşkayası yöresindedir Acar Dağı'nın yamacındaki dere yatağından 15 metre yükseklikte olan bu alanda, ana kaya parçasına açılmış; Geç Roma Dönemi özellikleri taşıyan beş adet "oda mezar" , beş adet de "kaya dolgu mezar" vardır
Oykum Höyük
Tarihsel süreç içersinde pek çok kavme (Babil, Hurri, Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedon, Roma, Bizans, Selçuk, Memluk, Osmanlı) ev sahipliği yapan Kilis ve yöresi, Bereketli Hilal (Verimli Hilal, Fertile Crescent) adı verilen bölgenin kuzeybatı kesiminde olup; Anadolu’yu Ön Asya’ya bağlayan tarihsel karayolları üzerindedir
Arkeobotanik araştırmalara göre buğday, arpa, zeytin, üzüm gibi yeme-içme kültürüyle ilgili tarımsal ürünlerin kültüre edildiği topraklar olan “Verimli Hilal Bölgesi” aynı zamanda neolilitik, kalkolitik kültür katmanlarının da yayılım alanı içersindedir
Mozaikli Bazilika
Oylum Höyük'ün yaklaşık 200 metre batısında bulunan bu kalıntı VI Yüzyıl'a tarihlenen Erken Hıristiyanlık Dönemi'ne ait bir bazilikadır
Uzun dikdörtgen planlı olduğu anlaşılan bu yapıda yöresel taş (siyah renkli bazalt taş ile kireç taşı) kullanılmıştır Batı yönünden girişi olan bazilikanın iç mekanı iki sıra sütunla üç nefe ayrılmıştır
Kazı sonucunda iki tane yazıt, çok miktarda Roma ve Ortaçağ dönemlerine ait sikke ve sütun kaidelerine ait kalıntılar bulunmasına karşın, bu sütunlara ait sütun başlıkları (11 Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün bahçesindeki sütun başlığının buradan getirildiği söylenmektedir ) bulunamamıştır
Kırmızı, kahverengi, beyaz, gri, kavuniçi, siyah renkli taşlarla bitki (yaprak), malta haçı ve çeşitli geometrik (kesişen daire, baklava dilimi, kare ve zikzak) desenlerle kompoze edilen bu döşeme mozaiği, Erken Bizans Sanatı Dönemi'nin özelliklerini yansıtmakta olup, yaklaşık 800 metrekarelik bir alanı kaplar
Bu alan için Kazı Heyeti Başkanı Sayın Prof Dr Engin Özgen tarafından hazırlanan "Oylum Höyük Mozaikli Bazilika Restorasyonu ve Açık Hava Müzesi" adlı proje önerisi müdürlüğümüzün 20 Mart 2006 tarih ve 239 sayılı yazılarıyla bakanlığımıza sunulmuştur
|