Yalnız Mesajı Göster

Yozgat İli Tanıtım -Resimlerle Ve Bilgilerle Yozgat İl Tanitimi

Eski 08-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yozgat İli Tanıtım -Resimlerle Ve Bilgilerle Yozgat İl Tanitimi



EY BOZOK DİYARININ KAHRAMAN EVLATLARI


14123 kilometre²’lik bir alan kapsayan il toprakları 34 02′ ve 36 09′ doğu boylamlarıyla, 38 54′ ve 40 15′ kuzey enlemleri arasında bulunmaktadır Bozok Platosu’nun yüksek tepelerinden birinin eteğinde kurulmuş olan il merkezinin yükseltisi 1320 metredirYozgat İç Anadolu Bölgesi’nin Orta Kızılırmak bölümünde, Bozok Platosu üzerinde yer almaktadır Kuzeyde; Çorum, Amasya, Tokat, Doğuda; Sivas, Güneyde; Kayseri, Nevşehir, Batıda; Kırşehir ve Kırıkkale illeri ile çevrilidirİlin doğu-batı uç noktaları arasındaki kuş uçuşu uzaklık 216 kilometre, kuzey-güney uç noktaları arasındaki uzaklık 144 kilometredir Yozgat alan bakımından Türkiye’nin 15 ilidirYozgat’ın merkez ilçe dahil olmak üzere toplam 14 ilçesi vardır Bunlar; Akdağmadeni, Aydıncık, Boğazlıyan, Çandır, Çayıralan, Çekerek, Kadışehri, Saraykent, Sarıkaya, Sorgun, Şefaatli, Yenifakılı, Yerköy ve Merkez İlçedir

Yozgat İsmi Nereden Geliyor?

İlin asıl adı BOZOK olup zamanla Yozgat olarak değiştirilmiştir Oğuzların BOZOK koluna mensup Türkmenlerin bu bölgeye akınıyla birlikte yöre BOZOK ismiyle anılmıştır 1800′lü yıllara doğru bu ismin yanı sıra YOZGAT adı da telaffuz edilmiştirYozgat adının kaynağı konusunda ise değişik söylentiler ileri sürülmektedirTürkmenler ot‘a yoz derler Horasan’dan gelip Çapanoğlu Aşireti bu bölgeye geldiklerinde yemyeşil uzanıp giden bir otlakla karşılaşınca sürülerini bu otlağa bırakıp çadırlarını kurmuşlardır Zamanla çadırların yerini taş ve ker¤¤¤ binalar almış ve küçük bir kasaba meydana gelmiştir Türkmenler bu kasabaya Yoz Kant (Otlak Kenti) ismini vermişlerdir Zamanla bu kelime Yozgat olarak halk diline yerleşmiştirYozgat ili ile ilgili efsane şöyledir:
Çapanoğlu aşireti henüz Yozgat bölgesine varmış, sürüler otlağa bırakılmıştı Çadırların yanında aşiretin en yaşlısı Cabbar Ağa koyunlarını otlatırken bir yandan da elinde tespih kalben zikrederken, nur yüzlü ak sakallı bir bir derviş Cabbar Ağa’dan su istedi “Suyum yok ama buz gibi bir bakraç süt var Az önce gelinim Gülsüm Hatun getirdi Kabul edersen çok sevinirim” dedi Nur yüzlü zat oturdu ve üç nefeste bütün bakraç sütü içince Cabbar Ağa hepsini içtiği için çok memnun oldu
Nur yüzlü zat Cabbar Ağa’nın sırtını okşadı ve “Gönlü gani, mülkün de fâni olsun Yozuna yoz katılsın, köyün oban Yozkent olsun” dedi ve kayboldu Bakraç içinde süt ise eksilmemiş halde duruyordu Bu hâdiseyi, Aşiret Beylerine anlattı ve hepsi bu zatın Hızır aleyhisselâm olduğuna inandılar ve bulundukları yerde kalarak Yozkent kurmaya karar verdiler
Efsanenin diğer bir söylentisine göre de: Aşiret Reisi Ömer Cabbar Ağa’nın yüzü çopurdu Bu yüzden kendisine Çopur veya Çapar Koca derlerdi Söylentiye göre Cabbar Ağa, sürülerini bir yaz günü yaylakta otlatırken karşısına Hızır (AS) çıkıyor ve davar sahibi Cabbar Ağa’dan içmek için süt istiyor Güler yüzlü Ömer Ağa hemen misafirine ikramda kusur etmeyerek, gönül hoşluğu ile sütü ikram eder Hızır (AS) sütü içtikten sonra çok memnun kalır ve Cabbar Ağa’ya “Çobanoğlu, yozuna yoz katılsın, memleketinin adı Yoz-Kat olsun” diyor Bu sözü söyleyerek kayboluyor Temeli böyle olan Yoz-Kat söylene söylene Yozgat halini alıyor
Başka bir rivayete göre Yozgat Saray Köyü’nden itibaren aşağıdan yukarıya doğru kat kat yükselmektedir Bu kat kat yükselişindin ve rakımının yüksekliğinden dolayı önceleri Yüz kat denmiş, zamanla bu isim söylene söylene Yozgat halini almıştır
İsmin kaynağı hakkında her ne kadar tatmin edici bir bilgi yoksa da uzun yıllar bu havalinin böyle anıldığı bilinmektedir

Birinci Büyük Millet Meclisinde Kütahya Mebusu Cemil Bey tarafından verilen bir takrir ile Yozgat ismi Bozok olarak değiştirilmiş, bilahare 23 Haziran 1927 tarihinde Bozok Mebusu Süleyman Sırrı (İÇÖZ) Bey ve arkadaşlarının verdiği bir takrirle Bozok ismi tekrar Yozgat olarak değiştirilmiştir



İlk Devirler



Yozgat; Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir Sorgun ilçesi sınırları içerisinde bulunan “Alişar Höyüğü” nde yapılan kazılar neticesinde 5000 sene öncesine ait eserler bulunmuştur Ayrıca, Anadolu’da ilk siyasi birliği gerçekleştiren Eti’lerin yerleşim merkezlerinden biridir Merkeze bağlı Büyüknefes, Dambasan ve Gündoğdu köyleri ile Sorgun ilçesi sınırları içerisindeki Kerkenes Kalesi, Boğazlıyan'a bağlı Çalapverdi ve diğer bazı bölgelerimizde yapılan kazılar neticesinde Etiler’in izine rastlanılmıştırAnadolu’da tarih devrinin başlangıcını sağlayan Hitit’lerin sınırları içerisinde en kalabalık yerleşim merkezlerinden birisini teşkil ettiği de ortaya çıkarılmıştır

MÖ 2000 -1500 yılları arasında kurulan ve merkezi Yozgat sınırları içerisindeki Hattuşaş olan Hitit’lerin hakimiyetinden sonra yöre, MÖ 1200’lerde Deniz Hakları istilasının ardından Frig’lerin hakimiyetine girmiştir MÖ 7 yüzyıl başlarında Kimmer’lerin saldırısına uğramıştır MÖ 6 yüzyılda Lidya Krallığına bağlanarak, müteakiben Pers’ler, MÖ 4 yüzyılda da Makedonya’lılar tarafından ele geçirilmiştir MÖ 3 yüzyılın başlarında güney kesimi kısa bir süre Kapadokya Krallığının hakimiyetinde kalmıştır Daha sonra, Anadolu’yu istila eden göçebe Kelt kabilelerinden Galat’ların yerleştiği Galatya’nın bir parçası olmuştur Bu nedenle “ galatların Ata yurdu” olarak da bilinmektedir MÖ 2 yüzyıl başlarında kurulan Galatya Krallığı bir süre Pergamon (Bergama) ve Pontus Krallıklarına bağlı kaldıktan sonra, MÖ 85’te Roma’nın korumasına girmiştir

MS 395’te Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Anadolu, Doğu Roma (Bizans)’ın payına düşmüştür İslam orduları ve Sasani’ler zaman zaman Bizans elindeki bu bölgeye akınlar yapmış oldukları, ancak bölgeyi devamlı olarak elerinde tutamamışlardır

Malazgirt Savaşından Sonraki Devre

Bozok çevresinde Türk - İslam izleri 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra başlatır Tahrir Defterlerinden Oğuz boylarına mensup 24 boydan 21’inin Anadolu’ya geldikleri anlaşılmaktadır Bu sayıya Karaevli boyunu da ilave etmek gerekir Salur, Eymür ve Karkın’lılar Anadolu’nun iskanında birinci derecede rol oynamışlardır Kayın, Anadolu’nun fethi ve iskanında, Beydilli ve Bayındır boyları da Anadolu’ya yerleşmede önemli görevler yapmışlardır Oğuzlar, göçtükleri yerlere her sosyal birimden insanların yanında, kültür unsurlarını da taşıdılar Bozok bölgesi, önemli kervan ve ticaret yollarının geçtiği bir yerdi Emirci Sultan’ın Osmanpaşa Tekkesi köyü, bu yollardan birinin üzerinde bulunuyordu Zaviye, Kayseri ve Kırşehir’den Amasya’ya giden yol üzerindeki bir konak noktasıydı Yesevi Şeyhi Emirci Sultan’ın 1204’lerde Bozok’a gelerek, Keçikıran (Osmanpaşa)’a yerleşip irşada başladığı, bu bölgede 16 yüzyılda da “Osmanpaşa Tekkesi” adıyla bir zaviye kurulduğu anlaşılmaktadır Salmanlı ve Danışman köyleri, Danişmend’liler zamanından kalma tarihi köylerdir İlimizde Selçuklu’ların izleri 12 yüzyılından itibaren görülür Bir ara Danişmendoğulları’nın nüfusuna giren bu bölgede 1175’den sonra Anadolu Selçukluları’nın eline geçmiştir


1243 Kösedağ Savaşı’ndan sonra İlhanlılar’ın kontrolüne giren bölge Anadolu Selçuklu Beylikleri döneminde Eretna Beyliği’nin, 1381’den sonra da Kadı Burhaneddin Devletinin eline geçti 1398’de Kadı Burhanettin öldürülünce Yıldırım Beyazıd bu bölgeyi aynı tarihte Osmanlı Devleti sınırlarına kattı Timur Han 1402 - 1403 senelerinde Yozgat ve çevresini ele geçirdi Timur Han Anadolu’yu terk ederken, 1256’dan itibaren bu bölgeye yerleşen Karatatarlar’ı Türkistan’a götürmeye karar vererek 1404’de bunların tamamını zorla alıp götürmüştür
YOZGAT VE ÇEVRESİNE YERLEŞEN OĞUZ BOYLARI VE YAŞADIKLARI YERLER

Karatatarlar’ın Bozok bölgesinden gitmesi sonucunda bölge, Sivas’ın güneyinde ve Kayseri’nin doğusunda (bilhassa Uzunyayla) yaylaya Dulkadırlı Türkmenleri tarafından iskan edilmiştir 15 yüzyılda Yozgat ve komşu mahallere yerleşen, Bozok adıyla anılan oymaklar ve yerleştikleri yerler şöyledir:


Kızılkocalu: Topluca yaşadıkları yer; Yozgat, Şefaatli, Yerköy ve Musabeyli ile çevrili saha olup, Elmahacılı, Musa Beglü, Aziz Beglü, Yusuf Abdal, Dokuz, Hasancı gibi obalarla Topaç, Erkekli ve İğdeli gibi ekinlikler de bu sahanın içinde bulunmaktadır 1529-1530 yıllarında küçük bir köy olan Yozgat da bu sınırın içindedir Ayrıca, Baltı Saray, Yassı Kışla, İğde Kışla, Arık Aşan, Ağça Saz, Dere Kışla, Köse Yusuflu, Ali Şarlu, Sekilü, İsa Hacılu ve Köşler de bu oymağa bağlı olanların yerleşip isim verdikleri yerleşim birimleridir


Salmanlu: Bu oymak Yozgat’ın batısında bulunan Salmanlı’da yerleşmiştir


Ağcalu : Bu oymak Karadere’de yaşamaktaydı Bu bölgede tamamen Ağcalu’larca doldurulmuş, Aşağı Kanak da bu boya mensup kişilerce iskan edilmiştir Ayrıca Sokun, Emlak, Karaca Alilü, Hacılar, Hamzalu, Haşer, Çakır ve Gedük’te de Ağcalu obaları bulunmaktadır


Çiçeklü: Bu boy Boğazlıyan çevresinde oturmaktaydı


Zakirlü: Bu oymak Sorgun civarında yaşamakta ve Yayla Hacılu, Ramazanlu, Orhan Hacılu, Emir Gazili ve daha bir çok obalara ayrılmaktadır

Mes’udlu: Bölgenin en eski oymaklarındandı Buna rağmen pek fazla nüfusu olmayan oymaklardın

meydana gelmiştir


Ağça Koyunlu: Bunların kalabalık bir kısmı Gedük’te bir kısım obaları da Kara Dere’de yaşamaktadır


Kavurgalu: Yozgat’ın doğusunda kendi adını taşıyan Kavurgalı Köyü ve çevresinde yaşamaktadırlar


Demircilü: En tanınmış obaları, Sarım Beglü olup, Merkeze bağlı Sarımbey bu obanın adını taşımaktadır


Şam Bayadı: Bunlar Bozok’un sınırları içinde bulunan o zamanki ismi Gedük olan Şar Kışla’da (Sivas)

yaşamaktadırlar Bunlar kış aylarını Halep ve Şam civarında geçirdiklerinden Şam Bayadı adını almıştır


Söklen: Yurtları Yukarı Kanak olup, burada bulunan; Ayrancı, Yağmur Kışlası, Kümbet Kışla, Karaca Üyük, Akarca, Arpalık, Küpeli, Karaevli Kışlası, Dere Yağsın, Alembeg Kışlası, Emirbeg Kışlası, Baraklu, Akbenlü, Çukurviran ve ekinliklerde 1542 - 1543 yıllarında 33 obaya ayrılmış bir halde yaşıyorlardı


Hisar Beglü: Yurtları, Hasbek ve çevresi olup, Hisarbeyli köyü ile Baş Kışla’nın Kışla, Eynelli (Topal Abdal Kışlası), Hasbek, Ozan, Kemal Fakihlü, Ağçadam, Çanakçı, Ramazanlu, Boyalık, Kayacık, Ağıl (Kayalu), Çorak, Edik, Alın Pınarı, Musa Fakih, Çağlalı gibi ekinlikler de bunlara aittir


Karalu: Bu oymak şimdiki Çayıralan İlçesi’nde yaşamaktadırlar Kara Kötük (Menkeşer), Kozan Hisarı, Yassı Hüyük, Köse Oğlu, Ağçakışla, Sarımbeg Kışlası, Kaya Pınar, Tunuscuk (Turası), Okuçu Oğlu, Kozca Kışla, Göynük Kışla, Kilisecik, Çayır Şeyhi (Çayıralan), İsa Beglü, Anbarlu, Çayır Kışla, Zakiroğlu, Meşhedi, Çura, Kozlu, Boranderesi, Mansur Abdal, Çoban Hacı ve Ak Viran gibi ekinlikler de Karalu’lara aitti


Bugün Yozgat’ın yerli halkı yukarıda belirtilen oymakların neslinden gelmektedir Zaten, bu bölgede oymak adlarını taşıyan birçok köy ve kasaba hala aynı isimle anılmaktadır Ancak, Türkçe kökenli olan bazı köy isimleri yabancı isim olduğu zannıyla değiştirilmiş ve yeni isimler verilmiştir


Bölge halkının tamamı Türk olmakla beraber 17 yüzyıldan itibaren doğudan Ermeniler, Yunanistan ve Ege Adalarından da Rumlar gelerek, Anadolu’nun şehir kasabalarında koloniler meydana getirmişlerdir Bunlar, askerlik yapmadıkları ve azınlık şuuru taşıdıkları için bulundukları yerin en zengin ve müreffeh yaşayan insanları olmuşlardır Ticari hayatı ve esnaf teşkilatlarının hemen hemen tamamını ellerinde bulundurdukları için yabancı araştırmacıların ilk temas ettikleri kişiler bunlar olduğundan nüfusun çoğunluğunu meydana getirdikleri intibaını vermişlerse de gerçekte böyle değildir
Osmanlı Döneminde Yozgat ve Çapanoğulları

Timur’un Anadolu’dan ayrılmasından sonra, Osmanlı şehzadeleri arasında çıkan saltanat kavgalarında Yozgat ve çevresi büyük sıkıntı çekmiştir Yeniden Osmanlı Devleti’ne bağlanması ancak 1408’de Çelebi Mehmet döneminde olmuştur 1413’de kesin olarak Anadolu’da Osmanlı hakimiyetini sağlayan Çelebi Mehmet, Yozgat ve yöresindeki devlet hakimiyetini pekiştirmiştirYavuz Sultan Selim döneminde Yozgat ve çevresinde “Celal” adında bir Türkmen önderinin çıkarmış olduğu isyan kontrol altına alınmışsa da, Yozgat ve yöresi bu isyandan büyük zarar görmüştür Kanunî Sultan Süleyman döneminde arazi tahririnin yenilenmesi sırasında, bölgede yine karışıklılar çıkmış, ancak kısa sürede denetim sağlanmıştır (1526)

17 yüzyılın sonlarında devlet tarafından BOZOK’a yerleştirilen Mamalu Türkmen oymaklarından, Çapanoğulları büyük güç kazanmışlardır 1728’de Çapanoğullarından Ahmet Ağa, Yeniil Has Mütesellimliği’ne getirilmiştir Bu görevde üstün başarı gösterdiğinden dolayı da, 1732’de de Mamalu Türkmenlerin mütesellimliği görevine yükseltilmiştir 1741 yılında ise, BOZOK Mütessellimliği görevine atanmıştırÇapanoğlu Ahmet Ağa, bundan sonraki yıllarda etkinliğini komşu sancaklarda da duyurmuştur Osmanlı Devleti’nce 1745’de “Kapıcıbaşılı” payesiyle ödüllendirilen Ahmet Ağa, Yozgat ve yöresinde bazı bayındırlık hareketlerine girişerek, halkın desteğini kazanmaya özen göstermiştir Çapanoğulları, merkezi yönetimle uyum içinde olmayı sürdürmüşler; 1755’de İstanbul’da ortaya çıkan et sıkıntısını gidermek üzere koyun göndermeleri karşılığında BOZOK Sancağı malikâne olarak Çapanoğlu Ahmet Ağa’ya verilmiştir Böylece, Çapanoğulları Yozgat ve yöresinin tartışılmaz hakimi durumuna gelmişlerdir Bu tarihten sonra İstanbul’a sık sık Çapanoğulları hakkında yakınma mektupları gitmeye başlamıştır 1757’de devlet, Çapanoğlu Ahmet Ağa’yı zulümlerine son vermemesi durumunda malikanesinin elinde alınacağını bildirmiştirAhmet Ağa 1761’de Sivas Valiliğinin, İstanbul Hükümetince verilmesini sağlamıştır Bu başarısının verdiği cesaretle Maraş Valiliği’ne de göz dikince hakkında idam fermanı yayınlanmıştır Ahmet Ağa’nın 1765’de idamından sonra Çapanoğlu Mustafa Bey’in BOZOK Sancağı Mütesellimi oluncaya kadar Çapanoğulları Yozgat ve yöresindeki etkinliklerini yitirmişlerdir 1768’de mütesellim olan Mustafa Bey, merkezle iyi geçinmeye çalışarak, yapılan savaşlar sırasında devlete asker ve malzeme yardımında bulunmuştur Çapanoğulları 1772’den sonra Yozgat ve yöresinde yeniden söz sahibi olmaya başlamış, çevredeki diğer ayanlarla mücadeleye başlamışlardır


Çapanoğulları Caniklioğullarına karşı sürdürdükleri mücadeleden başarı ile çıkmışlardır Mustafa Bey, 1782’de hizmetçileri tarafından öldürülünce, BOZOK Sancağı Mütesellimliği kardeşi Süleyman Bey’e verildi Osmanlı Padişahları 1 Abdulhamit ve 3 Selim ile iyi ilişkiler kuran Süleyman Bey, 1783’de Çankırı Sancağı Mutasarrıflığı’nı da almıştır Nizam-ı Cedid Ordusu’nun kurulmasını destekleyen Süleyman Bey, Caniklioğulları ile üstünlük mücadelesini sürdürmüş, 3 Selim’in tahttan indirilmesiyle durumu sarsılmış ise de, Alemdar Mustafa Paşa’nın, 3 Selim’in yerine geçen 4 Mustafa’yı tahttan indirmesiyle eski konumunu yeniden kazanmıştır Süleyman Bey, 1808’de İstanbul’da toplanan ayan arasında yer alarak, Sened-i İttifak’ı imzaladı ve Sekban-ı Cedid askerini kendi hakimiyet bölgesinde örgütlenmeye başlamıştır Süleyman Bey, 1813’te öldüğünde güçleri doruğa ulaşmış olan Çapanoğulları, kendilerine mukataa olarak verilen; BOZOK, Amasya, Şarki Karahisar, Sivas, Kayseri, Maraş, Antep, Halep, Rakka, Adana, Tarsus, Konya Ereğlisi, Niğde, Nevşehir, Kırşehir ve Ankara’da büyük bir nüfuza sahip olmuşlardır Çapanoğulları’ndan Mehmet Celaleddin Paşa, 1842-1846’da kısa sürelerle BOZOK ve Kayseri Kaymakamlığına atanmıştır1849’dan sonra yönetim kademelerinden iyice uzaklaştırılan Çapanoğulları, büyük servetleri sayesinde,özellikle ekonomik alandaki güçlerini XX yüzyılın başlarına kadar sürdürmüşlerdir

Kurtuluş Savaşında Yozgat


Yozgat, ülkemizin, mütareke ve milli mücadele yıllarında adını önemle duyuran iller arasında yer almaktadır Yozgat (Bozok) bu dönemde, yabancı güçlerin işgaline uğramamasına rağmen tanık olduğu ve Kuva-yı Milliye’yi hayli zor durumda bırakan bir isyan nedeni ile ön plana çıkmıştır


Yozgat, Kurtuluş Savaşı’nda merkezi Ankara’da bulunan 20 Kolordu’nun denetimi altında bulunmaktaydı Gerek Yozgat’ın yeni Mutasarrıfı Necip Bey, gerek se Ankara Valisi Muhittin Paşa’nın Kuva-yı Milliye hareketi karşısındaki olumsuz tutumları ve engellemeleri nedeniyle, Sivas Kongresi günlerine kadar Yozgat’ta direnişle ilgili önlemli bir gelişme olmamıştır Ancak, Muhittin Paşa’nın 19 Eylül 1919’da Kuva-yi Milliye’ce tutuklanması Necip Bey’in de 20 Ekim 1919’da Heyet-i Temsiliye’nin isteği üzerine görevden alınmasıyla bu durum değişmiştir


Anadolu’nun her yanında olduğu gibi, Yozgat’ta da Milli Mücadele’ye yönelik örgütlenmeye gidilmiştir Kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Yozgat Şubesi’nin başına Başçavuşzade Ahmet Efendi getirilmiştir Şubenin diğer Yönetim Kurulu üyeleri arasında Müftü Hulusi Efendi, Çapanoğlu Edip ve Celal Bey’ler de yer almışlardır Ancak, yönetim kurulunun kendi içerisinde bir beraberlik oluşturamadığından dolayı, yönetim kurulu üyeleri özellikle de

Mehmet Hulusi Efendi’yle Celal ve Edip Bey’ler arasındaki sürtüşme Milli Mücadele’nin yazgısını etkileyecek ölçüde sonuçlar doğuran “Çapanoğlu İsyanı”nın da nedenlerinden birisini oluşturmuştur

Cumhuriyet Döneminde Yozgat


Yozgat, Cumhuriyet öncesi kurulan altmış vilayetten birisi olup, başlıca kaza merkezleri; Merkez, Akdağmadeni ve Boğazlıyan’dan ibarettir Uzun süre “Bozok” adını taşıyan İl, Yozgat Milletvekillerinden Süleyman Sırrı İÇÖZ’ün 25 Haziran 1927 tarihli teklifi üzerine “Yozgat” adını almıştırDaha sonra Sorgun’un da ilçe olmasıyla ilçe sayısı merkez dahil dörde çıkarılmıştır (1928) Yozgat’ın, bu dönemde dört ilçe ve 10 ‘u nahiye olmak üzere toplam 636 yerleşim yeri mevcuttur Zamanla yeni ilçeler kurulmuş ve ilçe sayısı merkez ilçeyle birlikte 9 olmuşturB u ilçeler; sarasıyla; Merkez, Akdağmadeni, Boğazlıyan, Sorgun, Çekerek, Şefaatli, Sarıkaya, Çayıralan ve Yerköy’dür1990 Yılında çıkarılan bir kanunla; Aydıncık, Çandır, Saraykent, Kadışehri ve Yenifakılı da ilçe olunca ilçe sayısı merkez ilçeyle birlikte 13 rakamına ulaşmıştırYozgat halen, idari açıdan; 14 ilçe ve 65 belediye olmak üzere toplam 684 yerleşim yerinden ibarettir

Yozgat İsminin Verilmesi


İlin, asıl adı "BOZOK" olup, zamanla "Yozgat" olarak değiştirilmiştir Oğuz'ların; "BOZOK" koluna mensup Türkmenlerin bu bölgeye akınıyla birlikte, yöre "BOZOK" ismiyle anılmıştır 1800'lü yıllara doğru bu ismin yanı sıra "YOZGAT" adı da telaffuz edilmiştir "Yozgat" adının menşei konusunda ise, değişiki söylentiler ileri sürülmektedir:

Bir rivayete göre, Yozgat Saray Köyü'nden (bugün itibariyle kasaba) itibaren aşağıdan yukarıya doğru kat kat yükselmektedir Bu kat kat yükselişindin ve rakımının yüksekliğinden dolayı önceleri "Yüz kat" denmiş, zamanla bu isim söylene söylene "Yozgat" halini almıştır

Diğer bir rivayete göre; Aşiret Reisi Ömer Cabbar Ağa'nın yüzü çopurdu Bu yüzden kendisine Çopur veya Çapar Koca derlerdi Söylentiye göre Cabbar Ağa, sürülerini bir yaz günü yaylakta otlatırken karşısına Hızır (AS) çıkıyor ve davar sahibi Cabbar Ağa'dan içmek için süt istiyor Güler yüzlü Ömer Ağa hemen misafirine ikramda kusur etmeyerek, gönül hoşluğu ile sütü ikram eder Hızır (AS) sütü içtikten sonra çok memnun kalır ve Cabbar Ağa'ya "Çobanoğlu, yozuna yoz katılsın, memleketinin adı Yoz-Kat olsun" diyor Bu sözü söyleyerek kayboluyor Temeli böyle olan Yoz-Kat söylene söylene Yozgat halini alıyor

İsmin kaynağı hakkında her ne kadar tatmin edici bir bilgi yoksa da uzun yıllar bu havalinin böyle anıldığı bilinmektedir

Birinci Büyük Millet Meclisinde Kütahya Mebusu Cemil Bey tarafından verilen bir takrir ile Yozgat ismi Bozok olarak değiştirilmiş, bilahare 23 Haziran 1927tarihinde Bozok Mebusu Süleyman Sırrı (İÇÖZ) Bey ve arkadaşlarının verdiği bir takrirle Bozok ismi tekrar Yozgat olarak değiştirilmiştir

Atatürk'ün İlimizi Ziyaretleri


Atatürk, Yozgat’a iki defa gelmiştir

Birinci Gelişleri:


Ulu Önder Atatürk ;

Sivas Kongresinin sona ermesinden sonra İstanbul Hükümetinin gönderdiği Bahriye Nazırı Salih Paşayla görüşmek üzere Amasya'ya gittiklerinde, Amasya panayırında yapılan güreşte, kendisini alkışlayanlardan memnun kalıp, mülakata gelen Ruşen Eşref Beye;

Bak birader, böyle milletten nasıl ayrılırsın? Bu palaparelerin içinde perişan gördüğün insanlar yok mu? Onlarda öyle yürek, öyle cevher vardır ki olmaz şey! Çanakkale'yi kurtaran bunlardır Kafkas'da Galiçya'da şurada burada aslan gibi çarpışan, mahrumiyete aldırmayan bunlardır Şimdi bu adamcağızların seviyesini sosyal bakımdan yükseltmek herhangi bir hükümetçilik hırsından daha iyi değil midir? Bu insani mücadelelerin yanında siyasi mücadeleler bayağı kalır değil mi ya? Siyasi savaşların çoğu yararsızdır Fakat toplumsal mesai her vakit için verimlidir Bizim aydınlar buna çalışmalı, neden Anadolu'ya gelip uğraşmazlar! Neden milletle doğrudan doğruya temasta bulunmazlar! Memleketi gezmeli, milleti sevmek böyle olur Yoksa sözde sevgi fayda vermez, derler

Bu inançla Atatürk'ün 29 Ağustos 1924'te Afyon'dan başladığı sonbahar yurt gezisi, Marmara'dan Karadeniz Bölgesine, buradan da Erzurum ve çevresinin uğradığı deprem felaketi dolayısıyla Doğu Anadolu'ya uzanmıştı

Atatürk, Kayseri, Yozgat ve Kırşehir'den sonra Ankara'ya dönüyordu

15 Ekim 1924'te yağmurlu bir gündü, Atatürk o gün Kayseri'den Yozgat'a geçecekti Yozgat Valisi Aziz Bey, konukları almak üzere Kayseri'ye kadar gelmişti Yağmur dinse mesele yoktu Ne var ki, yıllardır böyle bir yağmur görülmemişti Yollardan endişe edenler vardı Aziz Bey:

- Yozgat büyük kurtarıcıyı bu gün bu gece aralarında görmezse gözüne uyku girmez Hareket edelim Dedi Öğleden sonra hareket ettiler Gece geç vakit deyince Yozgat'a geldiler O gece yediden yetmişe Yozgat ayaktaydı Hem de yağmur altında Herkesin elinde bir fener vardı Birkaç yüz atlı şehrin dışında Atatürk'ü karşılayıp bir ışık seli Elekçi Yokuşundan Yozgat'a aktı Yozgat Halkının Atatürk'ten dilekleri yol, Hastaneye doktordan toplanıyordu Kos koca Yozgat hastanesinde doktor olarak bir operatör vardı İlçelerin hiç birinde doktor yoktu Atatürk yanındaki milletvekillerine dönerek;

- İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerdeki doktorları bütün milletin hayatı ve sağlığı ile ilgilendirmek çarelerini bulmalıyız Bu böyle olmaz, dedi
İkinci Gelişleri:


Korkunç bir kış günü Atatürk sabaha karşı şu emri verdi: “”Bu kışta kıyamette memleketin ne halde olduğunu görmek istiyorum Otomobiller gezmeye çıkacağız” O sene kış o derece şiddetliydi ki, yollardan değil otomobillerin kurtların dahi geçmesi zordu Buna rağmen , Kırşehir istikametinde yola çıkıldı Yoldan bin bir güçlükle hatta, Atatürk’ün otomobilinin batığa saplanması ve bizzat bir ara kendisinin bile itmeye mecbur kalması durumuyla ilerliyorlardı Sonunda, zorluklar içerisinde Kırşehir’e varıldı Şehrin kapısında Vali Bey, frakını ve silindir şapkasını giymiş bir şekilde Atatürk’ü karşılıyor Atatürk, Vali Bey, bu kıyafet nereden icap etti” diyor Vali, “Efendim, yol ve erkan” diye söze başlayacak oluyor Atatürk, hemen sözünü kesiyor, “Bilmek lazım olan bu yol değildir Bizim geldiğimiz yoldur” diyor Atatürk Kırşehir’den Yozgat’a gelirken daha vilayet hududunda Vali Bekir Sami, Kamyon ve yol açma ekipleriyle Ata’yı karşılayınca, Ata’nın ilk hükmü şu oluyor: “İşte , yol bilen vali böyle olur”

2 Şubat 1934 günü Yerköy İstasyonunda geceyi geçiren Atatürk, resmi bir karşılama yapılmamasını tebliğ etmesine rağmen Yozgat Halkı, hazırlanıp bir heyet olarak şehrin namına Yerköy’e gitmiştir Yerköy’den hareket edildiğini işiten Yozgat’lılar şehir hudutlarının çok ilerisinde Ata’yı karşılamaya çıkmışlardır Ata, Sarayköy’den geçerek 3 Şubat 1934 Cumartesi günü saat 1620’de şehre girmiştir Heyecanla bekleşen halkın coşkun alkış tufanı “Yaşa, Varol” çığlıkları içinde Ata, otomobilinden inmiştir Akşam karanlığı basmasına rağmen halk soğuk ve karlı havada Ulu Önder’i bir daha görmek için Vilayet Konağı’nın etrafından ayrılmamıştır

Yozgat Halkı asil sevgilerini göstermek, alkışlamak amacıyla gece muazzam bir bir fener alayı tertip etmiştir Beli bükük yaşlılardan, levent yapılı gençlere kadar halkın bir sel gibi aktığı bu olay, önde Halkevi bandosu eşliğinde ve tezahüratla Vali Konağı’nın önüne gelince, bu sınırsız heyecana karşılık Atatük: “Çok mütehassıs oldum İçimden cidden tatlı sevincin heyecanı var Yozgat’ın yüksek ve asil halkına teşekkür eder, istirahatları dilerim” demişler, fener alayındakilerin coşkun heyecanı sonunda Atatürk, “Yozgat’ta bariz bir canlılık var Ne güzel samimiyet ve heyecan gösterildi Hitabelerdeki olgunluk, gençliğin ve halkın duygularını kuvvetlen ifade etti” İltifatlarında bulunmuşlardır

Atatürk bu esnada Vali Bekir Sami Bey’e de: “Geçmişteki hizmetlerinizi bilirim Bugünkü faaliyetlerimizin verimli neticelerini yerinde gözümle gördüm Teşekkür ederim Arzu ederim ki, Bekir Sami yanına bütün bu havalinin öz Türklerince “Şahika” manasında olan “Baran” soyadını alasınız Size yakışan da budur” demişlerdir

Atatürk, vilayet hakkında bilgi aldıktan sonra Vali’ye: “Hükümet merkezinin yanı başında havası ve suyu ile bedii manzara ve tarihi harabeleriyle, faydalı kaplıcalarıyla mühim bir şehir olan Yozgat’ımızın imar yolunda ilerlemesinin her şeyden önce Yerköy - Yozgat yolunu asfalt yapılmasını, Çamlığın dışarıdan ziyaretçi celbedecek bir hale getirilmesi için ihtiyaca kafi binalar yaptırılmasını ve Çamlıkta kendilerinin de bir köşk yaptırmak istediklerini, kaplıcaların medeni ve asri ihtiyaçlara göre ıslahını” emir ve işaret buyurmuşlardır

Halkın, kendisinden ayrılmış acılarını hisseden Atatürk, “tekrar gelir sizlerle daha çok konuşurum Hele güzel Çamlığımızda mutlaka kalmak isterim” diye Yozgat’lıların gönlünü almışlardır

Yozgat şehri ve kahraman halkı şerefli Cumhuriyet Tarihimizdeki mutlu yaşayışını, Cumhuriyetle birlikte sonsuza dek sürdürecektir

Çapanoğlu İsyanı


Çapanoğlu isyanı; Milli Mücadele yıllarının başında çıkan bir olaydır Bu hareket, çapanoğulları ailesi dışında başlamış, daha sonra bir anlamda bu aile, isyanın içerisine çekilmiştir Bu nedenle de bu olaya “Yozgat İsyanı” değil de “Çapanoğlu isyanı” denilmiştir Bu geniş ailenin sadece bir kısmı isyana teşebbüs etmiş, diğerleri tamamen olayın dışında kalmıştır Zaten, Yozgat halkı da bu olayı hiç benimsememiş, hatta Milli Mücadele’nin başarışa kavuşması için gayret sarf etmiştir Çapanoğlu İsyanı’nın lideri konumunda olan Edip, Celal ve Halit Bey’ler Çapanoğlu Süleyman Bey’in üçüncü kuşaktan torunu olan Hacı Osman Nuri Bey’in oğullarıdır Hacı Osman Nuri Bey’in dördüncü oğlu olan Salih Bey ise, bu hadisenin tamamen dışında kalmıştır

Çapanoğlu İsyanları’nın genel olarak üç sebebi üzerinde durulur:


1- Çapanoğlu Celal Bey’lerin İttihat ve Terakki Partisi’nin kötü muamelelerine maruz kalmaları nedeniyle Anadolu’nun kurtuluşu için başlatılan Milli Kurtuluş hareketini bir İttihat ve Terakki hareketi olarak değerlendirmeleri


2- Daha önce Anadolu’daki ayanlar arasında en güçlü olan bu ailenin nüfuzu oldukça büyüktü Son zamanlarda nüfuzunu yitiren bu ailenin tekrar aynı güce ulaşmanın yollarını aramış olmaları


3- Yozgat’ta daha önceleri “Celali, Baba Zünnûn ve Baba’i” gibi isyanlar da yaşanmıştır Bu isyanların hemen hepsi çeşitli inançların istismarı şeklinde ortaya çıkmış olup, mevcut idareyi ele geçirmek gibi bir hedefleri de yoktur Çapanoğlu İsyanı’nı da bir an böyle düşünülecek olursa, bunların Kuvâ-yi Milliye’yi desteklemeleri gerekirdi Fakat durum aksine tezahür ettiğine göre bu hadisenin sebebinin farklı olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır


Mustafa Kemal Paşa Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra Ankara’ya gelerek “Heyet-i Temsiliye”nin Kuva - yı Milliye hareketini tam olarak yürütebilmek için Milli Kurtuluşa taraftar görünmeyen bazı kişileri görevlerinden almıştır Bu kişiler arasında, Afyon Mutasarrıfı Çapanoğlu Celal Bey’in yerine Muhasebeci Arif Hikmet Bey, Yozgat Mutasarrıf vekili olarak tayin edilmiştir Heyet-i Temsiliye Ankara’da bir toplantı yapmış, yönetimi daha esaslı ve sağlam temeller üzerine oturtmak amacıyla 19 Mart 1920’de her tarafa telgraflar göndererek, bu iş için temsilci seçilip gönderilmesini istemiştir Çapanoğlu Celal ve Edip Bey’ler bu seçime, Padişaha bir isyan olarak değerlendirerek karşı çıkarılsa da, Yozgat Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Çapanoğullarının bu itirazlarını dikkate almadan temsilcileri seçmişlerdir Bölgedeki ilk huzursuzluklar Yozgat dışında, Yenihan (Han-ı Cedit=Yıldızeli)’da ortaya çıkmıştır Yenihan İsyanını başlatanların ele başısı durumunda olan Postacı Nazım ve Kara Mustafa adlı iki kişi, Yıldızeli-Akdağmadeni arasındaki köylerde dolaşarak, İstanbul Hükümeti lehine propaganda yapmaya başlamışlardır 14 Mayıs 1920’de Yıldızeli-Kaman Köyü’nde toplantı yapan Postacı Nazım ve adamları Ankara Hükümetine karşı isyan ettiklerini ilan ederler Bu olaylar karşısında hiç bir tedbir alamayan Yıldızeli Kaymakamı görevinden alınarak, yerine Jandarma Kumandanı İshanı Bey vekaleten atanır Yıldızeli’ndeki olayların gün geçtikçe büyümesi üzerine buraya Sivas’tan bir süvari bölüğü gönderilirken asilerde boş durmuyor halkı sürekli kendi emelleri doğrultusunda Milli Hareket’le ilgili olmayan sözlerle zehirlemeye devam ediyorlardı Durumun gün geçtikçe kötüye gittiğini gören Sivasi 3 Kolordu Komutanı Albay Hüseyin Selahattin Bey, piyade taburunu Jandarma Binbaşı Kemal komutasında Yıldızeli’ne, 10Alayın ikinci taburunu Zile’ye ve Tokat’ta bulunan 3 taburu da yine Yıldızeli’ne gönderir Hadise oldukça büyümüş, bölgenin tamamını sarmış ve bu isyanların önlenebilmesi için bir hayli güçlük çekilmiştir Ayaklanmalar üzerine gönderilen düzenli birlikler başarılı olamayınca Sivas Müdafaa-i Hukuk üyesi Halil Bey, 27-28 Mayıs 1920’de Yıldızeli’nden “Her tarafta idare makamları atıl ve ruhsuzdur Acele imanlı ve fedakar kimseler idare başına geçirilmezse durum çok tehlikeli bir hal alacaktır” diye heyet-i Temsiliye’ye bir telgraf gönderir Aynı günlerde Erkan-ı Harbiye idare başına geçirilmezse, durum çok tehlikeli bir hal alacaktır” demiştir Aynı günlerde Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Reisi Albay İsmet Ankara’dan gönderdiği emirde: “Kaymakam ile birlikte mahalli bir kuvvet teşkiline başlanmasını ve bu kuvvetin silahlarının Kayseri Askerlik Dairesi Başkanlığından istenmesi için Akdağmadeni Askerlik Şubesi Başkanlığına talimat verilmiştir” diyerek, bu bölgenin huzurunun sağlanması için yine bölgedeki kuvvetlerden istifade edilmesinin istemiştir Çünkü, bu yıllarda Batı Anadolu’da Yunan ilerleyişi ile uğraşılmakta ve askeri gücün iç bölgelerde kullanılması istenmekteydi

Bu arada Mustafa Kemal Paşa, Yıldızeli ve Zile’de bulunan bazı kişileri uyarma ve olumlu fikirler aşılamak için bunların lideri konumunda bulunan Çelebi Efendi’nin harekete geçirilmesi istemiştir Bununla ilgili olarak Mucur Askerlik Şubesi Başkanlığı’na talimat gönderilmiştir TBMM üyesi olan Bektaşi Şeyhi Çelebi Efendi, hasta olduğunu beyan ederek böyle bir yardıma katılamayacağını ifade etmiştir Ankara çevresinde bulunan kuvvetlerin Düzce isyan bölgesine gönderilmesi, Sivas’taki 3 Kolordu’nun önemli bir kısmının da Pontuşçuları takip etmesi, eldeki diğer taburların da ancak, şehirlerin iç emniyetini koruyacak durumda olması nedeniyle isyan bastırılamamış, Sivas ve Tokat gibi büyük şehirler de tehlikeye düşmüştür Bunun üzerine İsmet Paşa, Kazım Karabekir Paşa’ya bir telgraf göndererek, isyanın bastırılması için süvari birliği istemişse de, doğudaki Ermeni Meselesi yüzünden bu birlik gönderilememiştir Duruma müdahale etmek için Gaziantep çevresinde bulunan Kılıç Ali Bey, 80 kadar adamıyla beraber 1 Haziran 1920’de Yozgat’a gönderilmiştir Mehmet Hulusi Efendi ,Yozgat’a gelen Kılıç Ali Bey’e Çapanoğullarının tutumlarını anlatmış, Kılıç Ali Bey de bir tedbir olması amacıyla kendisine anlatılanları Ankara’ya bildirmiştir Celal ve Edip Bey’lerin evlerini de göz hapsinde tutmaya başlamıştır Yozgat’ta olup bitenleri öğrenen Çapanoğlu Halit Bey, oturduğu Arapseyfi Köyü’nden Yozgat’a gelmeye karar verince, işlerin büyüyeceğinden endişelenen Kılıç Ali Bey, müfrezesini alarak Boğazlıyan’a çekilmiştir Mustafa Kemal Paşa, Çapanoğullarının tutumlarından tatsız bir sonuç çıkmaması için, Yozgat Mebuslarından; Çapanoğullarının, memleketin içinde bulunduğu durumu anlatmalarını ve bu yanlış tutumlarından vazgeçmelerini sağlamalarını istemiştir Bunun üzerine Süleyman Sırrı ve Rıza Bey’ler Yozgat’a gelmişler durumu Çapanoğullarına anlatmışlarsa da, onları ikna edememişlerdir Bu tavır üzerine olaya karışan Çapanoğullarının tutuklanarak Ankara’ya gönderilmesi istenmiştir

Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Reisi Albay İsmet, 7 Haziran 1920’de Sivas’taki 3 Kolordu Komutanı Albay Selahattin Bey’e bu tutuklama emrinin yerine getirilmesi için duyuruda bulunmuş, Selahattin Bey de görevin ifası için Yozgat Mutasarrıf Vekili Arif Hikmek Bey’i görevlendirmiştir Arif Hikmet Bey Çapanoğullarının adamı olduğundan bu haberi Celal ve Edip Bey’lere duyurması üzerine, bu kişiler 8 Haziran 1920’de ailelerini de yanlarına alıp, Yozgat’ı terkederek Sorgun (Köhne)’a giderek, küçük kardeşleri Halit Bey’in güçleriyle birleşmişlerdir Ertesi gün Yozgat’ta sıkıyönetim ilan edilir ve Komutanlığına da Kılıç Ali Bey getirilmiştir Yozgat’ın dışında bulunan ve isyan etmeye karar veren Çapanoğulları yanlarına taraftar toplarken, Tokat ve Zile dışında bulunan Postacı Nazım ile de irtibat kurmak suretiyle ondan yardım almayı düşünürler Çapanoğulları, 13 Haziran 1920’de Sorgun’u, 14 Haziran’da da Yozgat’ı ele geçirirler Yozgat’a giren kişilerin elebaşıları arasında Çapanoğlu Celal ve Edip Bey’ler ile Halit Hakkı, Salih Şekip, Mahmut İhsan ve Muhlis gibi kişiler de bulunmaktaydı Zaten, olayı organize edenler de bunlardı İsyancılar, 23-24 Haziran’da Boğazlıyan’a saldırarak, Kılıç Ali Bey’in buradan çekilmesine neden olurlar Bu olay isyancılara cesaret vermiş, çevreden kendilerin yeni katılımlar olmasını sağlamıştır Asilerden bir grup da, 16 Haziran’da Alaca’yı ele geçirir

Çapanoğlu İsyanı; Sivas tarafından Karaman, Çamlıbel, Boğazlıyan; kuzeyde, Tokat- Zile; ve kuzeydoğuda ise, Alaca çevresine yayılmıştı Ayaklanma oldukça ciddi boyutlara ulaşmış, Ankara’yı tedirgin etmişti İsyan bölgesine gönderilen derme -çatma ordu kalıntıları hiç bir başarı sağlayamadıkları gibi, yer yer de dağılmışlardır Bu isyanın uzun sürmesinin nedenleri başında, Ankara’nın elinde muntazam bir gücün bulunmaması, isyan eden kişilerin de bu vatanın evlatları olması nedeniyle, boş yere kardeş kanının akıtılmak istenmemesi ve Batı Anadolu’da Yunanlıların her geçen gün biraz daha topraklarımızda ilerleme tehlikesidir gelmektedir Ayrıca, İngilizlerin yaptırdığı olumsuz propagandalar da bunda etken olmuştur 19 Haziran 1920’de Erkan-Harbiye-yi Umumiye’nin aldığı bir kararla, Çerkez Ethem Ankara’ya çağrılmış ve Çapanoğlu İsyanını bastırmaya memur edilmiştir 20 Haziran 1920’de Ankara’dan hareket eden Çerkez Ethem, 23 Haziran sabahı Yozgat’a ulaşır Yozgat’ta öğleye kadar yapılan çarpışmalar neticesinde şehir ele geçirilir Yozgat’ın ele geçirilmesi sırasında Çapanoğulları şehri terkettiklerinden dolayı yakalanamazlar Şehirdeki çarpışmalara, Ermeniler de isyancıların safında yer almış, hatta bir türlü teslim olmayan Ermeniler, ancak evlerinin yıkılması sonucunda teslim olmuşlardır Çerkez Ethem, Yozgat’a tamamen hakim olduktan sonra Hıyanet-i Vataniye Kanunu’na dayanarak bir Askeri Mahkeme kurarak, rolü bulunanları cezalandırmıştır Çerkez Ethem, Yozgat’tan kaçan isyancıların Alaca’da toplandığı haberini alınca, Yozgat’ta 200 kişilik bir kuvvet bırakarak, 24-25 Haziran 1920 gecesi Alaca’yı kuşatmış, ertesi günü de kazaya hakim olmuştur Alaca’da tutunamayacaklarını anlayan asiler, bu defa da savunması daha elverişli olan Yozgat-Alaca yolu üzerinde sarp bir boğazda bulunan Arapseyfi’de toparlanmaya başlamışlardır Asilerin düşüncesi, Ethem’in asıl kuvvetlerinin Alaca’da bulunması sebebiyle Alaca’dan Yozgat’a dönerken bu geçitte onu pusuya düşürerek yenmekti Bu durumun farkında olan Ethem, Alaca’da iki gün kalarak, asilerin tamamının Arapseyfi’de toplanması için onlara zaman kazandırmak istemiştir Çerkez Ethem böylece, asilerin hepsini bertaraf edecekti Nihayet, 27 Haziran günü Alaca’dan ayrılan Ethem önden küçük bir kuvveti ileri sevk ederek asillerin mevzîlendiği yerleri tespite çalışmıştır Durum, Ethem’in düşündüğü gibi gerçekleşince, boğazın etrafını sararak, asileri iki ateş arasında bırakıp direnişlerini bertaraf etmiştir Böylece, asilerin direnme gücü Arapseyfi’de kırılmıştır Mustafa Kemal Paşa, Ethem’e bir telgraf göndererek, onun bu başarısını kutlamıştır Çerkez Ethem, Arapseyfi’de asilerin direnişini kırdıktan sonra arta kalanların da ortadan kaldırılması için 27 Haziran 1920’de Çolak İbrahim komutasındaki 2 Kuvve-Seyyare kuvvetleri batıdan ve Albay Refet Kuvvetleri kuzeyden gelerek, bölgenin emniyete kavuşmasını sağlamışlardır

Ermeni Faaliyetleri ve Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey


Yozgat’ta faaliyet gösteren Ermeniler 1886’da kurulan Hınçak Komitesi’nin direktifleri ile hareket ediyorlardı Ermenilerin Yozgat’ta en fazla faaliyette bulundukları yer ise Boğazlıyan Kazası’ydı Propagandalarına haklılık kazandırmak ve taraftar toplamak için Türkler aleyhine hayali tehcir davası açan Ermeniler bu faaliyetlerini, Yozgat Mutasarrıfı olan Leon Efendi kanalıyla İngilizlere de aktarmışlar, İstanbul Hükümeti üzerinde baskı kurmaya çalışmışlardır

Alıntı Yaparak Cevapla