Prof. Dr. Sinsi
|
Böğrüdelik Köyü Hakkında Bilgi Cihanbeyli Konya
BÖĞRÜDELİK DESTANI
Göçtü bir halk Sibirya dan, Bindokuzyüz başlarında
Kalan kardeş dost hayali, Akıp gitti yaşlarında
Tren idi bindikleri, çoğu hayvan vagonları
Ağır ağır yol aldılar, Belki bir güz aylarında
Daldılar seyre pencereden, Sibirya’nın ovalarına
Düşlediler kalan yurdun, ak bulutlu havaları
Bıçak açmaz ağızları, söz etmedi ağaların
Biran durdu dimağları, anaların babaların
Sibirya’nın ovaları, gitmek ile bitmezdi
Menziline varmak için, bunca cefa yetmezdi
Hür olmaktı sonu bunun, kimler sabır etmezdi
Sabır kula gerekmese, elbet hüda vermezdi
Sıkılmıştı çoluk çocuk, onları kim eğledi
İçlerinde masal bilen, hemen durup söyledi
Adı olsun Tokta nene, hep küçükleri beyledi
Anlatıldı hikayeler, türkü bilen söyledi
Bir ay sürdü yolculuk, payi tahta geldiler
Şükür edip ALLAH a kurban, hayır verdiler
Devlet açtı konağı, yatak yorgan serdiler
Rahatlayıp hepsi, ayak kolun gerdiler
Anadolu kavağı derler, demirleyip indikleri rıhtıma
Sultan selam edüptür, hoş geldiniz tahtıma
Öz kardeşin gelmesi, düştü Abdulhamit bahtına
Türk kalayım diyenler, erdi sonunda ahtına
Bir zamanlar kaldılar, payi tahtı Osmanda
Hürmet görüp gezdiler, yelken ile Ummanda
Camilerde secde edip, kaza namaz kıldılar
Yürekleri şad olup, kuvvet buldu imanda
Görülmemiş yer idi, onlar için İstanbul
Ürpertiler geçirdi, dalıp gitti hayale
Anlatmıştı dedesi, Peygamberin değin
Böyle şehri alanlar, ALLAH indi kutlu Kul
Tatarlardan birisi, Davutoğlu sar Hammat
Tuzculukla uğraşıp, geçindirir bir zevat
Dururlardı bir özde, soluk alsın diye at
İçerlerdi soğuk su, ederlerdi istirahat
Hoşlarına gitti yer, göçelim mi yoksa bura?
Haber verip kardeşlere, aramayın ora şura
Suyu bol hava güzel, bir tarafta yüksek dağ
Birleşelim, yerleşelim, bozulmasın gönül bağ
Bir çokları kabul edip, haber saldı sağa sola
Emir çıktı iskan için, hemen tez elden inşa ola
Makul görüp İstanbul’da, devleti Osmaniye
Köyün adı olmalıydı, Sultana şan REŞADİYE
Öyle mümbit yer idi, görünmezdi ottan at
Kulaç yetmez söğütler, gölgesinde uzan yat
Şarıl şarıl akardı, Böğründeki pınarı
Oynaşırdı kuzular, su yolunun kenarı   
İlk gördüler merkebi, arka sıra sıpası
Dediler olsa olsa, tavşanın kart babası
Güldüler hep yerliler, alay etmek çabası
Boyun büküp utandı, böyle şeyler olası
Sultan Hamit dedi ki, bir yer seçin yurdumdan
Kondurayım ben sizi, gönül düşen yerlere
Zarar gelmez kimseye, bu vatanın kurdundan
Saygılıdır milletim, Türküm diyen serlere
Vatandır gayri deyip, geçtiler Anadolu’ya
Bazen uğradı yolları, Ankara Bolu’ya
İster idi gönüller, benzesindi geldikleri koruya
Kıra çıkıp gençleri, atlara ot yoluya
Dillere destan idi, bindikleri atları
Gıpta edip bakardı, hep civarın yadları
Elbet öyle olacak, bakım gerek hayvana
Gelinlik kız gibi idi, tımar görmüş atları
Benzememiş ellere, adetleri bir başka
At besleyip kesermiş, Tatar gelince aşka
Yedikleri at eti, düşmüş böyle dillere
Dağıtırmış efkarı, kımız ile bir başka
Eşir boğam, derdi dedem, büker idi tabakayı
Atın biri çekmez ise, kuşanırmış falakayı
Kamçı vurup karatına, asılırmış beraberce
Dermiş, karat pekte yaman, ala yazdı falakayı
Giderlemiş değirmene, beş araba bir arada
Varırlarmış en nihayet, bütün yaban hep orada
Garip görüp gülerlermiş, bizimkiler umursamaz
İş ciddiye kalsa eğer, kulaklılar kol arada
Tarla desen bol idi, sürülmezdi uzağı,
Koyun, keçi, attan çok, sığır ile buzağı
Düşünmezdi hiç kimse, bilinmeyen uzağı
Bir zamanlar yaşadı mes’ud Tatar uşağı
Devlet-i Osmaniye girdi idi harplere
Eli silah tutanı çağırdılar askere
Gitti bizden çoğusu, alamadı teskere
Kader denen deftere yazılmıştı bir kere
Seferberlik derlerdi, gitmeliydi bütün fert
Bilmeliydi düşmanlar, Türk askeri taştan sert
Tatarların yiğidi, başı sevda yellidir
Yavuklusu bir yana, vatan gayri kellidir
Yağlı martin elinde, duruşundan bellidir
Bizden gidip gelmiyen, dedem söyler ellidir
Yıllar süren harplerden perişan oldu millet
Hürriyet için göçene reva mıydı bu zillet
Bunca harbin üstüne başladı bir de kıtlık
Dediler Allahtandır, başa gelen bu illet
Erzak gerek erata, yardım etti hep duyan
Hiç durmadan pişirdi, erler yesin diye NAN
Gönderdiler cepheye ya kağnı ile ya yayan
Doydu karnı askerin, haykırdı haydi dayan
Aranılan azıkmış tatarların ekmeği
Götürmüşler komutana bir dilim de o yemiş
Sormuş Mustafa Kemal, hangi köyün ekmeği
Nasip olur varırsam, görmek isterim demiş
Artık vatan kurtuldu, yeniden inşa gerek
Çalıştılar hep birden, kazma ile belkürek
Bunca derde dayandı, taş basılı kor yürek
Beşer neler görürmüş, değilmikidir gerek
Bundan sonra malumdur anlatmaya lüzum yok
Daha güzel yazılar araştırırsan kaynak çok
Bilinmeyen bulunur, kitaplara burun sok
Elbet bir gün varırsın varılmayan menzil yok
Şimdi oldu mesele, Özbek miyiz yoksa ne?
|