Yalnız Mesajı Göster

Böğrüdelik Köyü Hakkında Bilgi Cihanbeyli Konya

Eski 08-13-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Böğrüdelik Köyü Hakkında Bilgi Cihanbeyli Konya



BÖĞRÜDELİK DESTANI

Göçtü bir halk Sibirya dan, Bindokuzyüz başlarında

Kalan kardeş dost hayali, Akıp gitti yaşlarında

Tren idi bindikleri, çoğu hayvan vagonları

Ağır ağır yol aldılar, Belki bir güz aylarında

Daldılar seyre pencereden, Sibirya’nın ovalarına

Düşlediler kalan yurdun, ak bulutlu havaları

Bıçak açmaz ağızları, söz etmedi ağaların

Biran durdu dimağları, anaların babaların

Sibirya’nın ovaları, gitmek ile bitmezdi

Menziline varmak için, bunca cefa yetmezdi

Hür olmaktı sonu bunun, kimler sabır etmezdi

Sabır kula gerekmese, elbet hüda vermezdi

Sıkılmıştı çoluk çocuk, onları kim eğledi

İçlerinde masal bilen, hemen durup söyledi

Adı olsun Tokta nene, hep küçükleri beyledi

Anlatıldı hikayeler, türkü bilen söyledi

Bir ay sürdü yolculuk, payi tahta geldiler

Şükür edip ALLAH a kurban, hayır verdiler

Devlet açtı konağı, yatak yorgan serdiler

Rahatlayıp hepsi, ayak kolun gerdiler

Anadolu kavağı derler, demirleyip indikleri rıhtıma

Sultan selam edüptür, hoş geldiniz tahtıma

Öz kardeşin gelmesi, düştü Abdulhamit bahtına

Türk kalayım diyenler, erdi sonunda ahtına

Bir zamanlar kaldılar, payi tahtı Osmanda

Hürmet görüp gezdiler, yelken ile Ummanda

Camilerde secde edip, kaza namaz kıldılar

Yürekleri şad olup, kuvvet buldu imanda

Görülmemiş yer idi, onlar için İstanbul

Ürpertiler geçirdi, dalıp gitti hayale

Anlatmıştı dedesi, Peygamberin değin

Böyle şehri alanlar, ALLAH indi kutlu Kul

Tatarlardan birisi, Davutoğlu sar Hammat

Tuzculukla uğraşıp, geçindirir bir zevat

Dururlardı bir özde, soluk alsın diye at

İçerlerdi soğuk su, ederlerdi istirahat

Hoşlarına gitti yer, göçelim mi yoksa bura?

Haber verip kardeşlere, aramayın ora şura

Suyu bol hava güzel, bir tarafta yüksek dağ

Birleşelim, yerleşelim, bozulmasın gönül bağ

Bir çokları kabul edip, haber saldı sağa sola

Emir çıktı iskan için, hemen tez elden inşa ola

Makul görüp İstanbul’da, devleti Osmaniye

Köyün adı olmalıydı, Sultana şan REŞADİYE

Öyle mümbit yer idi, görünmezdi ottan at

Kulaç yetmez söğütler, gölgesinde uzan yat

Şarıl şarıl akardı, Böğründeki pınarı

Oynaşırdı kuzular, su yolunun kenarı

İlk gördüler merkebi, arka sıra sıpası

Dediler olsa olsa, tavşanın kart babası

Güldüler hep yerliler, alay etmek çabası

Boyun büküp utandı, böyle şeyler olası

Sultan Hamit dedi ki, bir yer seçin yurdumdan

Kondurayım ben sizi, gönül düşen yerlere

Zarar gelmez kimseye, bu vatanın kurdundan

Saygılıdır milletim, Türküm diyen serlere

Vatandır gayri deyip, geçtiler Anadolu’ya

Bazen uğradı yolları, Ankara Bolu’ya

İster idi gönüller, benzesindi geldikleri koruya

Kıra çıkıp gençleri, atlara ot yoluya

Dillere destan idi, bindikleri atları

Gıpta edip bakardı, hep civarın yadları

Elbet öyle olacak, bakım gerek hayvana

Gelinlik kız gibi idi, tımar görmüş atları

Benzememiş ellere, adetleri bir başka

At besleyip kesermiş, Tatar gelince aşka

Yedikleri at eti, düşmüş böyle dillere

Dağıtırmış efkarı, kımız ile bir başka

Eşir boğam, derdi dedem, büker idi tabakayı

Atın biri çekmez ise, kuşanırmış falakayı

Kamçı vurup karatına, asılırmış beraberce

Dermiş, karat pekte yaman, ala yazdı falakayı

Giderlemiş değirmene, beş araba bir arada

Varırlarmış en nihayet, bütün yaban hep orada

Garip görüp gülerlermiş, bizimkiler umursamaz

İş ciddiye kalsa eğer, kulaklılar kol arada

Tarla desen bol idi, sürülmezdi uzağı,

Koyun, keçi, attan çok, sığır ile buzağı

Düşünmezdi hiç kimse, bilinmeyen uzağı

Bir zamanlar yaşadı mes’ud Tatar uşağı
Devlet-i Osmaniye girdi idi harplere

Eli silah tutanı çağırdılar askere

Gitti bizden çoğusu, alamadı teskere

Kader denen deftere yazılmıştı bir kere

Seferberlik derlerdi, gitmeliydi bütün fert

Bilmeliydi düşmanlar, Türk askeri taştan sert

Tatarların yiğidi, başı sevda yellidir

Yavuklusu bir yana, vatan gayri kellidir

Yağlı martin elinde, duruşundan bellidir

Bizden gidip gelmiyen, dedem söyler ellidir

Yıllar süren harplerden perişan oldu millet

Hürriyet için göçene reva mıydı bu zillet

Bunca harbin üstüne başladı bir de kıtlık

Dediler Allahtandır, başa gelen bu illet

Erzak gerek erata, yardım etti hep duyan

Hiç durmadan pişirdi, erler yesin diye NAN

Gönderdiler cepheye ya kağnı ile ya yayan

Doydu karnı askerin, haykırdı haydi dayan

Aranılan azıkmış tatarların ekmeği

Götürmüşler komutana bir dilim de o yemiş

Sormuş Mustafa Kemal, hangi köyün ekmeği

Nasip olur varırsam, görmek isterim demiş

Artık vatan kurtuldu, yeniden inşa gerek

Çalıştılar hep birden, kazma ile belkürek

Bunca derde dayandı, taş basılı kor yürek

Beşer neler görürmüş, değilmikidir gerek

Bundan sonra malumdur anlatmaya lüzum yok

Daha güzel yazılar araştırırsan kaynak çok

Bilinmeyen bulunur, kitaplara burun sok

Elbet bir gün varırsın varılmayan menzil yok

Şimdi oldu mesele, Özbek miyiz yoksa ne?

Alıntı Yaparak Cevapla