Yalnız Mesajı Göster

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Gezgin Gözüyle

İnanç Turizmi
MEVLANA TÜRBESİ VE DERGAHI (Merkez) Türbenin çekirdeği 1230 yılında, Mevlana’nın babası Sultan-ul Ulema Bahaeddin Veledin vasiyeti üzerine buraya gömülüp, üzerine basit bir türbe yapılmasıyla oluşmuştur Mevlana’nın ölümünden sonra ise Pervane Muiniddin ve karısı Gürcü Hatun tarafından buraya bir türbe yaptırılmıştır Türbe daha sonra dini ve sosyal işlevli mimari eklemeler yapılarak günümüzdeki şekliyle bir Mevlevi dergahı haline getirilmiştir Mevlana’nın ölümünden sonra yani 1273 yılından itibaren imarına başlanan dergah Cumhuriyetten sonra müze haline dönüştürülmüştür Müzede Mevlana ve diğer Mevlevilere ait veya çeşitli yollarla dergaha gelmiş değerli yazmalar, hat ve tezhip örnekleri, maden cam ve ahşap eserler ile Mevlevi musikisi enstrümanları, halı ve kilimler sergilenmektedir

Türbenin en ilgi çekici kısmı Hz Mevlana ve oğlu Sultan Veledin kabirleri üzerinde yükselen Kubbe-i Hadra (Yeşil Kubbe) dir 1396’da Selçuklular döneminde Mimar Bedreddin’in yaptığı kubbe yeşil çinilerle kaplıdır Türbenin içi alçı rölyef, kalem işi nakış ve yazılarla süslenmiştir Hz Mevlana’nın sandukası dönemin ahşap işçiliğinin üstün örneklerindendir Ancak bu yüksek sanduka şu an babası Sultan-ul Ulema Bahaeddin Veledin üzerinde bulunmaktadır

Türbenin kuzeyinde XVI yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Semahane (Mevlevi ayinlerinin, semanın yapıldığı yer) ve mescid kısımları yer alır Şeb-i Aruz Havuzu ise dergah mutfağının önündedir Mevlana’nın ölüm yıldönümlerinde, Şeb-i Aruz (Düğün Günü) olarak adlandırılan günlerde havuz etrafında sema töreni yapılır Hz Mevlana ölümü Tanrıya kavuşma yani, düğün olarak tanımlandığından bu günler de düğün olarak değerlendirilir Hz Mevlana her şeyden önce tam bir insan dostu, barış taraftarı ve büyük bir yol göstericidir

SAHİP ATA KÜLLİYESİ (Merkez)

Son yıllardaki araştırmalar Sahip Ata Cami’nin aslında bugünkü çifte minareli cepheye kadar uzandığını ve ağaç direkler üzerine ahşap bir cami olduğunu göstermektedir Selçuklu veziri Sahip Ata tarafından başlandığı ve mimar Kölük Bin Abdullah’ın eseri olduğu yazılıdır Buna göre, Anadolu Selçuklularının bilinen en eski ağaç direkli camisi olmaktadır 1283’de tamamlanan türbe ve hanikahla yapı, bir külliye haline gelmiştir Bu yapıdan günümüze yalnız, şahane çini mozaik mihrap kalmıştır

LALA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ (Ilgın)

Külliye; cami, imaret ve han olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır Cami çarşı içinde geniş bir alanı kaplayan külliyenin bir bölümünü teşkil etmektedir

1576 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan külliye bazı kaynaklarda Mimar Sinan’ın eserleri arasında geçmektedir
İPLİKÇİ CAMİ VE MEDRESESİ (Merkez)

Alaaddin Tepesinin doğusunda, Alaaddin Caddesindedir Medresenin vakfiyesinden ilk yapının II Kılıçaslan döneminde vezir Şemseddin Altunbanın (Altıapa) yaptırdığı sanılmaktadır (XII yy sonu) Cami ve medrese Hacı Ebu Bekir tarafından 1332’de genişletip yenilenmiştir

Firuze ve mor çinilerden geometrik geçme motifler ve firuze lacivert çinilerden kıvrık Rumilerden oluşan iki kuşakla çevrili mihrap bu türün Anadolu’daki en eski örneklerindendir Yapı, eskiliği ve burada Mevlana Celaleddin Rumi’nin ders vermiş olması nedeniyle önemlidir

EŞREFOĞLU CAMİ (Beyşehir)

Beyşehir İlçesi’nin kuzeyinde, İçeri Şehir Mahallesindedir 1296-1299 yılları arasında yaptırılmış olup, Anadolu’daki ahşap camilerin en büyük ve orijinalidir

Taş ve ağaç işlemeleri, kalem işleri, mozaik çini

Tümüyle firuze, lacivert ve mor çini mozaik kaplı mihrap 6 m yüksekliği, 550 m genişliğiyle çinili mihrapların en görkemli örneklerindendir Yapı portalindeki zengin taş süslemeleri, iç mekanda yer verilen çinileri, taşıyıcıları ve minberdeki ahşap süslemeleriyle Beylikler Devri’nin (Eşrefoğlu Beyliği) zevkini yansıtmaktadır
AK MANASTIR (Haglos Kharitan, Sille)

Konya-Sille arasındadır Kayaya oyulmuş odalarla onları çeviren yapıdan oluşan manastır MS 274’de Saint Horion adlı bir aziz adına yapılmıştır

HAGHİA ELENİ KİLİSESİ (Sille)

Sille Bucağında, MS 327’de İmparator Konstantinus döneminde yapılmış olup, Anadolu’daki ilk Hıristiyan kiliselerindendir Kilise, İsa, Meryem ve havarilerin resimleriyle süslüdür Kilisenin iç kapısının üstünde yazılı tamir manzumesinden Mikail Arhonkolan ismine kurulduğu anlaşılan yapı, onarılmış ve boş olarak korunmaktadır



NASREDDİN HOCA TÜRBESİ (Akşehir)

Akşehir’de kent surunun doğusunda, kendi adıyla anılan mezarlıktadır Onarımlarla özgün biçimini yitiren yapıya günümüzdeki görünümünü 1905’te Akşehir kaymakamı Şükrü Bey kazandırmıştır Eski yapıdan yalnızca ortadaki ana türbe kalmıştır Mermer sandukanın baş ucunda gülmece ustasının yaşamını simgelemek üzere H 683 (1284) olan ölüm tarihi, tersten 386 biçiminde yazılmıştır

SİLLE SİYATA MANASTIRI (Merkez)

Konya il merkezinin 8 km kuzeybatısında, erken Hıristiyanlık döneminde önemli bir merkezdir Bu dönemde başta Akmanastır diğer adı ile Haglos Kharitan (St Choritan) olmak üzere birçok manastır keşişler tarafından kayadan oyularak yapılmış olup, dünyada kurulan ilk manastırlar arasındadır

LYSTRA (Hatun Saray-Meram)

Konya’nın güney batısında Hatunsaray Kasabasına bir kilometre mesafede karayolunun sağ tarafında yaklaşık 400 m içerde Zolkara denilen yerdedir

Lystra Roma imparatoru Agustus devrinde (MÖ 6) Nykaoline bölgesinin koloni şehirleri arasına katılmış, daha sonra Hıristiyanlık döneminde önemli bir piskoposluk merkezi olmuştur Tarsus’tan Yalvaç’a (Antiocheia) gelen St Paul burada barınamayarak Barnabas ile birlikte Lystraya gelerek burada vaazlar vermiştir Birinci yılda 12 havariden biri olan Artemus, Lystra piskoposu olmuştur Günümüzde de Lystra ören yerinde iskan izleri görülmektedir
MEVLANA MÜZESİ
Bu gün müze olarak kullanılmakta olan Mevlana Dergahının yeri, Selçuklu Sarayının gül bahçesi iken bahçe, Sultan Alaadin Keykubat tarafından Mevlana’nın babası Sultanü’l Ulema Bahaeddin Veled’e hediye edilmiştir Sultanü’l Ulema 12 ocak 1231 yılında vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir Bu defin gül bahçesinde yapılan ilk defindir Sultan’ül Ulema’nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlana’ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlana "Gök Kubbe’den daha iyi türbe mi olur? Diyerek bu isteği reddetmiştir Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled mevlana’nın mezarının üstünde türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir "Kubbe-i Hadra" Yeşil Türbe denilen türbe dört 000 Selçuki Dirhemine mimar Tebrizli Bedreddin’e yaptırılmıştır Bu tarihtensonra inşaat faaliyetleri hiç bitmemiş, 19yy ın sonuna kadar devametmiştir Mevlevi Dergahı ve türbe 1926 yılında "Konya Asar-ı Atıka Müzesi" adı altında müze olarak hizme başlamıştır 1954 yılında ise müzenin teşhir tanzimi yeniden elden geçilmiş ve müzeni adı "Mevlana Müzesi olarak değiştirilmiştir Müze alanı bahçesi ile birlikte 65000 m2 İken, yeni istimlak edilerek Gül bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18000 m2 ye ulaşmıştır Müzenin avlusuna "Dervişan Kapısı" ndan girilir Avlunun Kuzey ve Batı yönü boyunca Derviş hücreleri yer almaktadır Güney yönü, Matbah ve Hürrem Paşa Türbesinden sonra, Üçler Mezarlığına açılan Hamuşun (Susmuşlar) kapısı ile son bulur Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa Türbeleri yanında Semâhâne ve Mescit bölümleri ile Mevlana ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır Avluya Yavuz Sultan Selim’in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı Şadırvan ile Şeb-i Aruz (Düğün Gecesi) havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır

KARATAY MÜZESİ Devrinde Emir Celaleddin Karatay tarafından, 649 Hicri (1251 Miladi) yılında yaptırılmıştır Mimarı bilinmemektedir Osmanlılar Devrinde de kullanılan Medrese XIX Yüzyılın sonlarında terk edilmiştir Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli yer bulunan Karatay Medresesi 1955 yılında "Çini Eserler Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır Karatay Müzesinde, Beyşehir Gölü kenarındaki Kubat-Âbad Sarayı kazı buluntuları arasında olan duvar çinileri, çini ve cam tabaklar ile Konya ve yöresinde bulunan Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait çini ve seramik tabaklar, kandiller ve alçı buluntuları sergilenmektedir

SIRÇALI MEDRESE
(Mezar Anıtları Müzesi)
Mezar Anıtları Müzesi, Konya’daki Selçuklu Dvri eski eserlerinden Sırçalı Medrese’de 1960 yılında açılmıştır Sırçalı Medrese, 1242 yılında Bedreddin Muslih tarafından yaptırılmış, çinilerle süslü açı (avlulu) medreselerden birisidir Konya şehrinde kamulaştırılan mezarlıklardan toplanan tarih ve sanat tarihi yönünden değerle mezar taşları selçukluluar Devri, Beylikler ve Osmanlılar Devri’ne göre tasnif edilerek teşhir edilmişlerdir Ayrıca Mezar taşları, şekil, motif ve yazı karakterleri de gözönüne alınarak değerlendirilmiş ve kronolojik bir sıraya konulmuştur

AKŞEHİR MÜZESİ
Akşehir Arkeolog Müzesi: Hitit, Frigg Lidya, Roma ve Bizans dönemi eserleri teşhir edilmektedir
Atatürk Müzesi: İstiklal Savaşı sırasında Garp Cephesi Komutanlığının karargahı olarak kullanılan tarihi bina, Atatürk Müzesi olarak o günkü özellikleri koruyarak bugünde hizmet vermektedir

ARKEOLOJİ MÜZESİ
Konya Arkeolojik Müzesi, 1901 yılında Karma Orta Okulunda açılmıştır Daha sonra 1927 yılında Mevlana Müzesine 1953 yılında İplikçi Camii’ne taşınmıştır 1962 yılında ise bugünkü müze binası kurularak hizmete girdi Müzede, Neolitik, Eski Tunç, Orta Tunç (Asur ticaret kolonileri), Demir (Frig, Urartu,), Klasik, Helenistlik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler sergilenmektedir Neolitik eserler Çumra, Çatalhüyük, Erbaba ve Süberde kazılarında, Eski Tunç Eserler; Sızma ve Karahöyük kazılarında, Asur ticaret kolonileri çağı Karahöyük kazılarında ele geçen eserlerdir Konya Alaaddin tepesi Yine Kıcıkışla höyükten Klasik Çağ Alabastron, Aryballos, Lekythos ve Kylixler bulunmaktadır Arkeoloji Müzesinin görülmeye değer eserleri Roma lahitleridir Roma ve Bizans çağından sunak mezar stel ve Ostotekler müze iç teşhirinde ve bahçede sergilenmektedir Sille Tatköy ve Çumra Alibeyhöyük’de müzemizce yapılan kabartma kazılarında MS 6yy, ait kilise taban mozaikleri yerinden kaldırılarak müzemizde teşhir edilmektedir

ETNOGRAFYA MÜZESİ
Bölge Müzesi tarzında eğitim amaçlı olarak inşaa edilen bina 1975 yılında Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır Üç katlı binanın bodrum katında fotoğrafhane, arşiv ayniyat ve etütlük eser depoları, kaloriferhane ile halen çalışmaları devam etmekte olan ve 1999 yılı içerisinde açılması planlanan Halı Kilim seksiyonu bulunmaktadır Bu bölümde Etnografya Müzesi depolarında bulunan başta Zemin katta teşhir salonu ve Dr Mehmet ÖNDER Konferans Salonu; birinci katta bürolar, idari hizmet servisleri, kütüphane ve eser depoları bulunmaktadırTeşhir salonunda satın alma, hediye ve başka müzelerden devir yolu ile müzeye kazandırılan daha çok Konya ve çevresine ait etnografik eserler sergilenmektedir

İNCE MİNARE MEDRESE (Taş ve Ahşap Eserler Müzesi)
Selçuklu Vzeiri sahip Ata Fahreddin Ali tarafından hadis ilmi okutulmak üzere (Hicri 663) 1254 yılında yaptırılmıştır Mimarı Abdullah oğlu Kelük’tür Selçuklu taş işçiliği Şaheserlerinden olan taç kapısı üzerinde kabartmalı geometrik ve bitkisel bezemelerle birlikte Selçuklu sülüsüyle yazılmışı "Yasin ve Fetih" sureleri vardırBinanın iç mekanları avlu, eyvan, dershane, ve öğrenci hücrelerinden oluşurMinare kaidesi kesme taşla kaplı tuğla malzeme kullanılarak yapılmış ve ön cephede akant yaprağı ile bezelidir Yarı piramit formlu üçgenle ve oniki köşeli, gövde köşeleri turkuaz mavi sırlır tuğladan yapılmış çift şerefelidir 1901 ’de yıldırım düşmesiyle birinci şerefeye kadar yıkılmıştır 1956 yılında müze olarak açılmış olup Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait taş ve ahşap eserler teşhir edilmektedir

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÖZEL KOYUNOĞLU MÜZE VE KÜTÜPHANESİ
Konya’nın köklü ailelerinden AR İzzet KOYUNOĞLU, Topraklık mahallesindeki evinde yıllarca toplamış olduğu tarihi eserlere özel bir müze ve kitaplık kurmuştur Daha sonra kurmuş olduğu müze ve kitaplığı Konya Belediyesi’ne bağışlanmıştır Konya Belediyesi’nce modern müzecilik anlayışının her türlü ihtiyacına cevap verecek şekilde yaptırılarak bugünkü durumuna getirilmiştir Müzede arkeolojik eserler ile etnografik eserler sergilenmektedir Müze bahçesinde bulunan İzzet Koyunoğlu’na ait ev restore edilerek tipik Konya evi örneği olarak ziyarete açılmıştır Binada eski ve yeni sivil mimari arzı bir arada bulunmaktadır Müze yazma, basma eserler bakımından çok zengindir

ATATÜRK MÜZESİ
Atatürk caddesinde yer alan yapı 1912 yılında yapılmıştır Bina XX Yüzyıl ulusal mimari örneklerinden olup 1928 yılında Konyalılar tarafından Atatürk’e bağışlanmıştır 1954 yılında Müze olarak açılmıştır Müzenin teşhirinde Atatürk’ün kullandığı elbise ve eşyaları ile Konya’nın kurtuluş savaşındaki yerini anlatan belge, fotoğraf ve gazete küpürleri sergilenmektedir

EREĞLİ MÜZESİ
Arkeoloji ve Etnoğrafik eserlerin beraber sergilendiği bir müzedir Türk İslam Eserleri, Etnografya, Hitit, Frig, Yunan, Roma ve Bizans dönemi eserleri ise Arkeoloji seksiyonlarında teşhir edilmektedir

ÖREN YERLERİ

güneyinde bu gün Hakapınar ilçesine bağlı Aydınkent Köyü içinde, Toroların kuzey eteklerindeki vadilerin birisinde kaya üzerine yapılmış olan bu anıt 420 m x 240 m ölçülerindedir Torosların derinliklerinden gelen zengin kar sularının oluşturduğu tarihi İvriz Çayı’nın kaynağında, o çağlarda da Ereğli ovasına hayat veren bu suyun çıktığı yere, özellikle seçilerek yapılmıştır Kaya’nın güneye bakan yüzeyine yapılmış olması sebebiyle oldukça iyi korunarak zamanımıza kadar gelmiş bir eserdirKabartma MÖ 800 yıllarında da bu bölgenin, Tuvana ülkesinin en görkemli krallarından Var-pa-la-waş tarafından yaptırılmıştır Tanrının yüz kısmını önünde ve kralın arkasında Hitit hiyeroglif yazısı vardır Bu yazıda "Ben hakim ve kahraman Tuvana Kralı Var-pa-la-waş, sarayda bir prens iken bu asmaları diktim, Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin" denilmektedir

SİLLE (Siyata)
Sille Konya il merkezinin 8 km kuzeybatısındadır Bugün merkez belediye hudutları içinde olup, şehir otobüsü çalışmaktadır Erken Hıristiyanlık dönemini de önemli bir merkezidir Bu dönemden başka Ak Manastır diğer adı ile HAGİOS Khariton (StChariton) olmak üzere bir çok manastır keşişler tarafından kayadan oyularak yapılmıştır Bu manastırlar dünyada kurulan ilk manastırlar arasındadır

AK MANASTIR
Geniş ve mağara gibi kayadan oluşmuş olup, mağaraya itaf edilmiş bir kilisesi, 6-7 şapeli ve bir çok hücreleri vardır Bu manastırda bulanan Mikael Hommenos ve Mikaeles oğlu Abraham’a ait mezar taşlarları Konya Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmektedir

ÇATAL HÖYÜK
Çatalhöyük, Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olup, İlçenin 10 km doğusunda yer almaktadır Höyük, farklı yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe şeklindedir Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sıfatını almıştır Çatalhöyük 1958 yılında JMellart tarafından keşfedilmiştir, 1961-1963 ve 1965 yıllarında kazısı yapılmıştır Yüksek tepeni batı yamacında yapılan çalışmalar neticesinde 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır En erken yerleşim katı (1) ise MÖ 5500 yıllarında tarihlenmektedir Stil Kritik yolu ile yapılan bu tarihleme, C14 metodu ile de doğrulanmıştır İlk Yerleşme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir Yapılarda kullanılan malzeme kerpiç ağa ve kamıştırÇatalhöyük’te 1996 yılına kadar kazılar yapılmamış bu yıldan itaberen üç yıldır İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından Ian Hodder başkanlığında kazılar devam etmektedir Bulunan kazı eserleri ise Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmekte diğerleri ise depolarda koruma altına alınmış durumdadır

SİLLE AYA-ELENA MÜZESİ
Sille, Konya ili, Selçuklu ilçesine bağlı kent merkezine 7 km uzaklıkta bir yerleşim yeridir İsa’nın doğumundan 327 sene sonra Bizans İmpartoru Constantin’in annesi Helena, Hac için Kudüs’e giderken Konya’ya uğramış, buradaki ilk hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, hıristiyıanlara Sille’de bir mabed yaptırmaya karar vermiştir Mihail Arhankolos adına bu kilisenin temel atma töreninde bulunmuştur Kilise asırlar boyu onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir Kilisenin iç kapısının üstünde Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe bir tamir kitabesi kilisenin tarihi hakkında bilgi vermektedir Bu kitabe 1833 tarihlidir Aynı kitabenin üzerinde ise kilisenin dördüncü tamiratının Sultan Mecit döneminde gördüğünü belirten üç satırlık bir kitabe daha bulunmaktadır Kilise düzgün kesme Sille Taşı ile yapılmıştır Avlusunda kayalara oyulmuş odalar bulunmaktadır Kilisenin kuzeye açılan kapısından dış nartexe girilir Burada kadınlar mahfeline çıkan iki yönlü taş merdivenler yer almaktadır Kilisenin ana kubbesi dört fil ayağı üzerinde olup, kilise üç sahınlıdır Kilisenin içerisinde ahşaptan içerileir alçı süslü bir vaaz kürsüsü ile apsidle ana mekanı ayıran ahşap alçılı kafes bir sanat şaheseridir Kubbe geçişlerinde ve taşıyıcı ayaklarda Hz İsa, Hz Meryem ile havarilere ait resimler bulunmaktadır

EFLATUNPINAR HİTİT ANITI
Konya İli, Beyşehir İlçesi, içinde bulunmaktadır Anıt WJ Hamilton (1849) da bilim dünyasına ilk haber veren kişidir Daha sonra FSarreve J Garstang ayrı ayrı yayınlamışlardır Anıt bir su kaynağıdır Kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabartmalardan oluşmaktadır Niteliğin kaybetmeyen kabartmalar ön kısmındaki14 adet taş bloklar üzerine oyulmuştur Anıtın ilk planı bilinmemektedir Bu anıt açık hava anıtlarından daha küçüktür Doğal bir kayaya oyulmamış, her parçanın üzerinde figür bulunan blok taşların örülmesiyle oluşmuştur Su kaynağının yanında bulunan bu anıtın su toplama havuzunun ilk yapılış tarih araştırılmamıştır Eflatunpınar Anıtı’nın blok taşları üzerendeki figürler; üstte güneş kursu, ortada tanrıça ve tanrı diye kabul edilen figürerin arasında, yanlarıda ve en alttaki figürler elleri yukarıya doğru kaldırıp tanrı ve tanrıçayı selamlamaktadır Bu anıt Hitit Krallık dönemine tarihlenmektedir 1996 yılında Konya Müze Müdürlüğünce Anıt çevresinde temizlik ve kazı çalışmaları başlamıştır Çalışmalarda anıtın 334x3 m ölçülerinde dikdörtgen planlı bir havuzun parçası olduğu ortaya çıkmıştır 1998 yılı çalışmalarında anıtın alt kısmında beş adet daha tanrı kabartması tesbit edilmiş olup, ilerideki yıllarda kazı çalışmaları devam ettirilecektir

KİLİSTRA ANTİK KENTİ
Kilstra Antik Kenti Konya’nın 34 km güney batısındaki Hatunsaray Bucağının 16 km kuzey batısındaki Gökyurt Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır Yapılan çalışmalarda MÖ III Yy kadar yerleşim olduğu anlaşılmıştır Listradan (Hatunsaraya gelip Mistiya’ya Beyşehir’e doğru devam eden tarihi kral yolu (Vig Seboste) üzerinde yer almaktadır Kilistra Antik kentinin MS 7 yy da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur 1998 yılında giderleri İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır Haç planlı Şapel iç ve dışı yekpare kaya oyuğu olması nedeniyle eşine az rastlana nitelikte olup MS 8yy’a aittir Sümbül Kilisede MS 8yy’a ait olup devrini yansıtan süslemeler Bizans Devrine ait Büyük Su Sarnıcı ise karşılıklı yekpare kayaya oyulmuş dörder payeye otura 3 nefli plan gösterir Çiftli Şırahane ise karşılıklı yekpare iki kay içine oyulmuş çevresi ise bir kompleks halindedir Doğu Şırahane’nin giriş kapısı eşiğinde MÖ Iyy’la ait kentin adını veren bir yazıt bulunmuştur Bizans devrine ait kaya oyuğu iki ev ortaya çıkartılmıştır Kilistra antik kenti oldukça geniş alana yayılmış kaya oyuğu yerleşmeleri şeklindedir Gelecek yıllar yapılacak kazı ve temizlik çalışmaları buranın Ürgüp, Göreme gibi turistik bir yer olmasını sağlayacak

KARAHÖYÜK
Konya il Merkezine 15 km güney doğusunda Harmancık mahallesindedir Ulaşım belediye otobüsleri ile sağlanır Ord Prof Dr Sedat ALP başkanlığında 1953 yılında başlayan kazılar halen devam etmekte olup, üzerinde en az uzun süren çalışma en eski Türk kazılarındandır Karahöyük’te yapılan araştırmalarda höyüğün MÖ 3000 (Eski Tunç Devri-MÖ 2000 Asur ticaret kolonileri devri) de iskan edildiği anlaşılmış olup, 27 yerleşik katı tespit edilmiştir Konya bölgesinin MÖ 3000 ve 2000 yıllarının tarihe ışık tuttuğu bilinmektedir Eski Anadolu’nun en önemli şehir harabeleri arasındadır Karahöyük kazılarında çıkan buluntular devrinin kültürel ve ticari ilişkileri anlatan belgelerdir Hitit İmparatorluk Çağı öncesi eski Tunç Devri Mühür sanatının Orta Anadolu’nun güney bölgesindeki en önemli buluntularını veren merkezdir Grafitolan kap markaları ve bazı mühürler Anadolu’da yazının erken safhalarının araştırılmasında yardımcı olmaktadırGaga ağızlı testiler, fincanlar, yonca ağızlı testiler, rhytonar, üzüm salkımı biçimli kandilleri ve diğer buluntular olup ayrıca at nalı biçiminde atkılar devrinin karakteristik eserleridir Buluntular Konya Arkeoloji Müzesi’nde teşhir ve muhafaza edilmektedir

BOLAT ÖRENLERİ
Bolat yaylası ören yeri, Hadim, ilçesi Bolat köyü sınırları içinde kalan Temaşalık mevkiindedir Literataüre adı Astra olarak geçmiş olan antik kent, Hadim ilçesinin kuzey batısında ve Hadim’e 17 km uzaklıktadır Hellenistik, Roma ve Bizans devirlerinde iskan gördüğü yüzey buluntularından anlaşılmaktadır Kentte ait önemli sayılabilecek kalıntılar; nekropol alanı, bouleterion, kilise ve büyük yapıdır
1992-93-94 yıllarında Konya Müze Müdürlüğü’nce kurtarma ve temizlik çalışmaları yapılmıştır

NEKROPOL ALANI
Kentin güneyindedir MS 3yy’a ait bol miktarda mezar steli ve lahit parçaları bulunmaktadır Stellerde; boğa başları, asma dalı, üzüm salkımları ve medusa başları işlenmiştir Stellerde insan figürü işlenmiştir

BOULETEFERİON
Kentin batısındadır Yüksek bir noktada kurulmuştur Cave alanının bir bölümü ayakta kalabilmiştir

SELÇUKLU KÖŞKÜ
Alaaddin Tepesini çeviren iç kalenin kuzey eteğindedir Sarayın II Kılınçaslan’a ait olduğu kuvvetle muhtemeldir Köşk, Alaadin Keykubat I zamanında genişletilerek tamir edilmiş, kare bir plan üzerine harç ve tuğlalarla iki kat olarak yapılmış, altı kat kerpiç ve molozlarla takviye edilmiştir Köşk bugün harap olmuş bir duvar parçasından ibarettir Son defa 1961 yılında bu tek duvarın beton bir şemsiye ile muhafazası yoluna gidilmiştir

KUBADABAD SARAYI
Beyşehir Gölü’nün güneybatı kıyısında, Heyran Köyü yakınındaki alanlardan biri üzerindeiri1236 Selçuklu Sultanı I Alaadin Keykubat tarafından yaptırılmış 35x50m boyutunda yazlık bir saraydır 1950-1953 yılları arasında Mehmede Önder ve Zeki Oral tarafından yapılan arkeolojik kazılarda bulanan çiniler ve panolar Konya’daki Çini Eserler Müzesi’ne kaldırılmıştır Saray, Kız Kalesi, tersane, hamam vs’nin kalıntıları bulunmaktadır 35x50 m boyutundaki saraya ait kalıntılar arasında göl kıyısı tarafından ancak sarayın terası yer almıştır

YERKÖPRÜ MAĞARASI
Konya, İli, Hadim İlçesi sınırının yakınlarında, Göksu Vadisinde bulunmaktadır Mağaraya Konya-Karaman yoluyla Kayaağzı-Habibler Köyleri üzerinden 116 km’lik bir yolculukla ulaşılmaktadır Ayrıca mağaranın bulunduğu Göksu Vadisine Mersin-Silifke üzerinden de ulaşılabilmektedir Köy yolları stabilizedirMağara tamamen bir traverten tüfün içinde yer almaktadır Türkiye’nin doğası en güzel mağaralarından birisidir
Göksu Nehrinin, bu traverten tüfünün altına oluşturduğu mağara 5000 m kadar uzunluktadır Suyun battığı yerde mağara sifolanmaktadır Mağaranın çıkış ağzında, Göksu Nehrinin, dışarıdan akan bir bölümü mağaradan çıkar Diğer bölümüne bir şelaleler ile birleşirken bir doğa harikası oluşturmakta ve derin, mavi göller oluşturarak Göksu Nehri devam etmektedir

BALATİNİ MAĞARASI
Mağara Konya İli, Beyşehir İlçesine bağlı Çamlık Beldesi ile Derebucak ilçesi sınırlarında yer almaktadır Konya - Beyşehir - Üzümlü-Manavgat yolunun 45 km’sinden ayrılan yolla Çamlık veya Derebucak üzerinden, bu iki yerleşim merkezini bağlayan stabilize karayolu ile ulaşılmaktadır Çamlık’a 5 km Derebucak’a 6 km uzaklıkta bulunmakta olup Körükini ile Suluin mağaralarının 3 km kuzeybatısınadır Toplam uzunluğu 1830 m olan mağaranın düden ve kaynak konumunda iki girişi vardır Balatini mağarası üst üste bulunan iki farklı seviyeden oluşmuştur Üst katı oluşturan fosil kolun emini tamamen mağara kili ile kaplıdır Alt kat olan su taşıyan asıl galeri de ise suyun az olduğu dönemlerde su içinden yürünerek ilerlenebilmektedir Sadece bir 5 m’den daha derin olan 3 adet Cadıkazanı geçiş tekniği yada bot kullanılarak geçilebilir Traverternleri, Heykel Odası, ve Dev Cadı kazanları mağaranın görülmeye değer güzellikleridir

KÖRÜKİNİ MAĞARASI
Kona İli Beyşehir ilçesine bağlı, Çamlık Beldesinin 500 m Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yola ulaşılmaktadır
Toplam uzunluğu 1250 m olan Körükini Mağarasının içinden Uzunsu Deresi geçmektedir Mağaradan çıkan su değirmen vadisine daha sonra da Değirmen Mağarasına girmektedir Tamamıyla aktif olan mağarada bot kullanımı hatta büyük kaya blokları arasında şelaleler yapan suyu geçmek ayrıca bir deneyim gerektirmektedir Mağaraya giriş için yaz ve sonbahar ayları en uygun zamanlarıdır Bahar ayları aşırı su, sifonlara, şelaleler nedeniyle tehlikeli olabilir

SULUİN (DEĞİRMEN İNİ) MAĞARASI
Konya İli Beyşehir İlçesine bağlı Çamlık Beldesinin 500 m Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır Körükini Mağarasından çıkan Uzunsu Deresi 100 m Uzunluktaki Değirmen Vadisi boyunca kayalıklar arasında akarak Değirmenini Mağarasına girmektedir Buradan su dev kaya blokları arasından şelaleler yaparak ilerlerken, mağara çok geniş ve yüksek bir galeri halinde devam eder ve 150 m sonunda büyük göle ulaşır

SAKALTUTAN MAĞARASI
Konya iline bağlı Seydişehir İlçesi yakınlarındadır Mağaraya Seydişehir, Süleymaniye Köyü-Mortaş yolu ile ulaşılır Dikey bir mağara olan Sakaltutan Mağarasının toplam derinliği 303 m dir

SUSUZ MAĞARASI
Mağara, Seydişehir ilçesine bağlı Susuz Köyünde yer almaktadır Aktif olan mağara, biri yatay diğeri ise 60 m’lik dikey bir iniş olan iki girişe sahiptir Mağaranın toplam uzunluğu yaklaşık 2000 m’dir Mağara boyunca yer altı nehrinin akışı gözlenmektedir Özellikle ilkbahar aylarında mağaraya girilmesi tehlikeli olabilir

TINAZTEPE MAĞARASI
Mağaraya Konya-Seydişehir-Manavgat yolunda Seydişehir’den 35 km mesafede bulunmaktadır Toplam uzunluğu 1650 m Derinliği 65 m olan mağara Tınaztepe’nin güneybatı yamacında yer almaktadır Fosil ve aktif olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır Fosil bölümüne bahar aylarında girilecek olursa, sayısı 5’i bulan göllerin botla geçilmesi gerekecektir Sonbahar aylarında suların azalması sonucu aynı galeri yürünerek geçilebilir Beşinci gölden sonra mağarada 30 m’lik bir inişle Büyük Salon’a gelinmektedir Bu salon gölle son bulmaktadır

PINARBAŞI MAĞARASI
Beyşehir gölü güneyinde bulunan Kızılova Polyesinin güneybatı yamacında yeralır Beyşehir-Derebucak karayolundan ayrılan bir yol, Kızılova polyesinden geçerek Pınarbaşı Köyüne varırı Mağara, köyün hemen yakınındadırPınarbaşı, Krestase kireçtaşlarındaki belirgin bir fay üzerinde gelişmiş yatay bir mağaradır İçinden büyük bir karstik kaynak çıkan mağarada geçmesi zor sifon ve göller yer alır Bu nedenle araştırması zor bir mağaradır Ayrıca damlataş birikimi yönünden son derce zengindir

BÜYÜK DÜDEN MAĞARASI
Mağara Konya İli Derebucak İlçesindedir Konya-Beyşehir-Derebucak yolundan sonra, Derebucak’dan ibradi yönünde, 18’nci km’de, Kembos Ovası batı kıyısında yer almaktadırGenişliği 1 km uzunluğu 15 km olan Kembos Ovası, bahar aylarında eriyen kar suları ve özellikle Uzunsu Deresi ile gelip toplanan suları bir başka düden olan Feyzullah Düdeni ile birlikte drene etmektedir Bu düdenlerden batan su Atınbeşik Düden suyu Mağarasından geçerek Manavgat çayına karışmaktadır Mağarasının turistik bir önemi olmamakla birlikte, speolojik açıdan önem taşımaktadır 714 m uzunluğundaki düden de çok sayıda göller, dev cadı kazanları ve sifonlar bulunmaktadır

FEYZULLAH DÜDENİ
Düden, Konya İlinin, Derebucak ilçesine yaklaşık 25 km uzaklıktadır Aktif bir düden özelliğinde olup ilkbaharda, Kembos Polyesinin sularını drene eder

YAPILAR

A) SİVİL MİMARİ
KERVANSARAYLAR
ZAZADİN HANI
Sultan Alaeddin Keykubat devrinde (633-Hicri 1236 Miladi yılında) Selçuklu Emirlerinden Vezir Sadettin Köpek tarafından yaptırıldı
Yazlık ve kışlık tiplerin birleşmesinden meydana gelmiş avlu tipte yapılmıştır Hanın boyu 104 m, eni 62 metredirTaş yapının dış duvarlarından gayri İslami devirlere ait eserlerden bazı parçalarda kullanılmıştır Konya-Aksaray yolunun 25 Km’sinde Tömek bucağındadır

HOROZLU HAN
1248 yılında bugünkü Konya-Aksaray asfaltının 8’sinde kışlık olarak yapılmıştır

KIZILVİRAN HANI
Konya-Beyşehir yolu üzerinde olup, Konya’ya 44 km uzaklıktadır Kışlık ve yazlık olmak üzere iki tipte yaptırılmıştır



OBRUK HAN
Anadolu Selçuklu döneminde ticaret yolları üzerinde kurulan hanlardan bir örneği de Obruk Hanıdır Oburk Hanı, Konya’yı Aksaray’a bağlayan yol üzerindedir

SULTAN HAMAMI
Larende caddesinde Sahip Ata Külliyesine ait olan Sultan Hamamı bugün de faliyetine devam etmektedir

MAHKEME HAMAMI
Şerfaddin Cami ile Şemsi-i Tebrizi Cami arasında yer alan tarihi özellikleriyle milletimizin temizliğe verdiği önemi yaşatan (Türk Hamamı) vasıflarını taşıyan mahkem hamamı faaliyetine devam etmektedir

MERAM HAMAMI
meram mesireliğinde, tarihi köprü çıkışında yer alan Beylikler devrinde yapılmış Meram Hamamı, yeli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir

MEYDAN HAMAMI
Akşehir’de 1329 yılında Subaşı Emir Şerafeddin tarafından yaptırılan hamam, bugünde hizmet vermektedir

ORTA HAMAM
Akşehir ulu camii caddesindeki Orta Hamam Selçuklulardan kalmış olup, Konya Valisi Avlonyalı Ferit paşa tarafından 1900 yılında ciddi bakım ve tamirattan geçirilmiştir Eski Ulu Camii güneyinde yeralan Karamanoğlu Beyliği devri eserlerinden olan eski hamam soğukluk, sıcaklık ve külhan bölümleriyle hizmet vermeye devam etmektedir

B) DİNSEL MİMARİ
ALAEDDİN CAMİİ
Şehrin merkezine yüksekçe bir höyük olan Alaedin Tepesi üzerinde inşa edilmiştir Selçuklu Sultanı Rükneddin Mesud I’in son zamanlarında başlanılmış, Kılıçaslan II (1156-1192) devrinde inşaatına devam edilmiş, Sultan Alaeddin Keykubad I tarafından 1221 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştırCamii İslam mimarisi yapı tarzında inşa edilmiştir Üzeri ağaç ve toprakla örtülmüştür İçerisi Sütunlar ormanın andırmaktadır Bizans ve klasik devirlere ait 41 taş mermer sütundan ibarettir Camiinin en ilginç taraflarından birisi de minberidir Minber abanoz ağacından birbirine geçmiş olup, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin en güzel örneklerdir 1155 yılında Ahlat’lı Mengum Berti tarafından yapılmış bir şaheserdir Çinilerle süsül mihrabın önünde çini süslü kubbesiyle örtülmüş bir saha mevcuttur Mihrap ve kubbelerin çinileri kısmen sökülmüştür

İPLİKÇİ CAMİİ
Alaeddin Caddesi üzerindedir Şemseddin Altınoba tarafından1201 yılından sonra yaptırılmış, Somuncu Ebubekir tarafından genişletilmiş, yenilenmiştir (1332) Cami iplikçiler çarşısında bulunduğu için İplikçi Camii adını almıştır 1951-1960 Klasik Eserler Müzesi olarak kullanılan camii, 1960 yılında tekrar ibadete açılmıştır

SAHİP ATA CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Anadolu Selçuklu Devleti Vezirlerinden Sahip Ata tarafından 1258 - 1283 yılları arasında inşaa edilmiş olan mescid türbe, hanigah ve hamamdan ibarettir Mimarı Abdullah Bin Kellük’tür

SADRETTİN KONEVİ CAMİİ VE TÜRBESİ
Konya’nın Şeyh Sadrettin mahallesindedir 1274 yılında yapılmıştır Giriş kapısındaki kitabede adı geçen Sadrettin Konevi aslen Malatyalı olup, Konya’ya yerleşmiş, zamanını tanınmış bilginlerindendir Muhiddin İbni Arabi’den tahsil ve terbiye görmüş, Konya’daki hanikahında hadis ilimleri okutulmuştur Mevlana’ya derin bir sevgi ile bağlanmıştırTürbe, Camiinin doğusundaki avludadır Açık türbeler tipinin ayakta kalan tek örneğidir Türbenin şekli Selçuklu kümbetlerin benzer Gövde açık, kaidesi mermer işleme olan türbenin üzerinde, köşeli bir tanbura oturan kafes şeklinde ahşap bir külah vardır

ŞEMSİ-İ TEBRİZİ CAMİİ VE TÜRBESİ
Şerafettin Camii kuzeyinde eskiden mezarlık olan Şems Parkının içinde yer alır Bugünkü yapı 1510 yılında Abdürrezakoğlu Emir İshak Bey tarafından mescidle birlikte elden geçirilmiş ve genişletilmiştir İlk yapının 13 Yüzyılda yapıldığı ileri sürülmektedir Ancak kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Cami bölümüyle bitişik durumda, içten tavanlı dıştan sekizgen tambur üzerine piramidal külahla örtülüdür Eyvan şeklinde olan türbe mescide kalem işi süslenmiş ahşap Bursa kemeriyle açılır Diğer yönlerde biri altta, diğeri üstte olmak üzere ikişer penceresi vardır Türbenin duvarlarında herhangi bir bezeme yoktur Tavanı geometrik motiflerle bezenmiştir Üzeri örtülü sandukanın altında önceleri kuyu bulunduğu söyleniyorsa da araştırmalar neticesinde burasının kuyu değil mumyalık olduğu anlaşılmıştır Gövdesi taştan tambur ve külahı ise tuğladan yapılan türbe 1977 yılında tamiri sırasında orjinalliğin biraz kaybetmiştir

KADI MÜRSEL (Hacı Hasan Camii)
Hükümet konağının batısındadır Güney duvarında bulanan kitabesine göre 812 H- 1409 M Yılında ve Karamaoğlu Mehmet bey zamanında Hacı Mustafa oğlu Mürsel tarafından yaptırılmıştır Dikdörtgen planlı taş ve moloz dolgu yüksekçe bir tabana oturmaktadır Üzeri çatı ile örülmüştür

TURSUNOĞLU CAMİİ (Tahir Paşa)
Abdülaziz mahallesindedir XV Yüzyıl başlarında Konya eşrafından Tursunoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır Beden duvarları taş, kubbe ise tuğladır Camiinin kuzeyindeki kubbeli son cemaat mahallide tuğladan yapılmıştır Tek şerefeli ve köşeli bir minaresi vardır

SELİMİYE CAMİİ
Mevlana Dergâhının batısında inşaatına Sultan Selim II’nin şehzadeliği zamanında başlanmış (1558-1567) arasında tamamlanmıştır Camii Osmanlı klasik mimarisinin Konya’daki en güzel eserlerindedir Kuzeyinde altı sütuna istinat ettirilmiş yedi kubbeli son cemaat yeri ve mermer süveli geçme basık kemerli cümle kapısı mevcuttur Ahşap kapı kanatlarından sağdakine "Mescitti Mümin,suda balık gibidir"İbareler mevcuttur Son cemaat yerinin sağ ve solunda tek şerefeli iki minaresi vardır

AZİZİYE CAMİİ
Konya çarşının ortasındadır Muntazam kesme Gödene Taşı ile yapılan mabed son Osmanlı mimarisinin çok muvaffak bir eseridir Yerindeki 1671-1676 yılları arasında Şeyh Ahmed eliyle yaptırılan camii yandığı için (1867) Sultan Abdülazizi’in annesi Pertenihal adına yeniden bugünkü Camii yaptırılmış ve bu adla anılmıştır (1874) Türk Baroku uslubundadır Altı mermer sütuna oturan üç kubbeli son cemaat yerinin iki ucunda kaideleri şadırvanlı iki minaresi dikkat çeker Üzeri ferah kubbe ile örtülüdür

ŞERAFETTİN CAMİİ
Hükümet konağının güney cephesindedir Camii ilk defa XII Yüzyılda Şeyh Şerafettin tarafından yaptırılmış 1336 yılında tamamen yıktırılarak Çavuş oğlu Mehmet Bey tarafından inşa ettirilmiştir Camii gövdesi kesme taşlardan büyük bir kubbe ile örtülmüştür Kubbeyi 10 fil ayağı tutmakta, güneyinde bir yarım kubbe ile desteklenmektedir Mihrabın bulunduğu kısmı dışarıya taşmaktadır Yarım bir kubbe ile örtülmüştür Güney kısmı hariç diğer yönlerdeki ikinci kat mahfelleri bulunmaktadır Camii iç yazı ve nakışlarla dekorize edilmiş olup, mermer işlemeli mimber ve mihrabı takdire değer bir sanat eseridir Sonradan ilave edilmiş tek şerefeli bir de minaresi vardır Osmanlı Camii mimarisinin en mümeyyiz vasflarından birisi olan cemaat yerine yer verilmiş olup, altı mermer sütun üzerine oturmuş yedi küçük kubbe ile örtülmüştür

KAPU CAMİİ
Konya’da merkezde sarraflar (çıkrıkçılar) caddesi üzerindedir Asıl adı ihyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapılarından birini çevresinde yer aldığında Kapı Camii adıyla anılır Cami ilk defa 1658 yılında Mevlevi Dergahı Postnişinlerinden Pir Hüseyin Çelebi tarafından yapılmıştır Bir süre sonra yıkılan bu camiiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlilerlizade seyyid Abdurrahman yenilemiş, 1867 yılında bir yangın cami ile birlikte bu civarda vakıf dükkanları da yok etmiş Bu yeni inşaasına dair 1285 H (18868 M) tarihli kitabesi taç kapısı üzerinde yeralmaktadır Kapı Cami Konya’da yer alan Osmanlı Dönemine camilerinin en büyüğüdür Kuzeyinede 10 mermer sütuna istinat eden yüksek bir son cemaat mahalli ve basık kemerli bir cümle kapısı vardır Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır Kesme taşlardan inşa edilen camiinin üzeri dıştan çatı, içten büyüklü küçüklü sekiz kubbe ile örtülüdür Taş Miharı ve ahşap minberi sadedir

NAKİBOĞLU CAMİİ
Camii, Nakiboğlu mahallesindedir Vakfiyesine göre Konya Müftüsü Nakib’ül Seyid İbrahim tarafından 1176 H (1762 M) yılında yaptırılmıştır Kare planlı olup toptan yapılmıştır Çatı ahşaptır Kiremit planlı olup toptan yapılmıştır Çatı ahşaptır Kiremitle örtülmüştür Minaresi, 1178 H (1764 M) yılında Nakib’ül Hac Seyid İbrahim oğlu Mehmet Emin tarafından yaptırılmıştır Cami zamanla harap olduğu için 1926 yılında minaresi hariç, yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır

MESCİTLER
HASBEY DAR’ÜLHUFFAZI
Gaziâlemşah Mahallesindedir Karamanoğlu Mehmet II devrinde Hacı Hasbey oğlu Mehmet bey tarafından (1421) "Hafızlar Evi" olarak yapılmıştır Tuğla örgü gövdesi kare bir plan üzerine oturtulmuş ve üzeri üç taraftan yontma taşlarla kaplanmıştır Giriş kapısının bulunduğu batı cephesi işlemeli mermerlerle süslüdür Gövdeden kubbeye klasik üçgen köşebentlere geçirilmektedir Üçgenlerin ikişer kenarları yeşil çinilerle süslenmiştir İçerisinde çinilerle süslü güzel bir mihrabı da vardır

MERAM (HASBEY) MESCİDİ
Konya’nın tarihi bir mesire yeri olan Meram’dadır Karamanoğlu Mehmet II De Hasbey oğlu Mehmet adına yapılmıştır Kesme taşlardan yapılmış, üzeri toprak damla örtülmüştür Minberi çok sadedir Caminin yanında birde Dar-ül huffaz vardır Kare planı üzerine yapılmıştır Bugün çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır

ALİ EFENDİ MUALLİMHANESİ
Şerefattin Camii civarındadır Müderris Ali Efendi tarfından Kuran kursu olarak yaptırılmıştır Kare plan üzerine taşlardan yapılıdır Üzeri büyük bir kubbe ile kapatılmıştır Bugün çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır

NASUH BEY DAR-ÜL HUFFAZI
İstasyon caddesi üzerindedir Karamanoğlu İbrahim Bey II Zamanında Kadıoğlu Nasuh Bey tarafından yaptırılmıştır Kare plan üzerine taşlardan yapılıdır Üzeri sekiz köşeli bir tanbura oturan yüksekçe bir kubbe ile kapatılmıştır Üç kubbeli bir revakı varken bugün yıkılmıştır

TÜRBELER
YEŞİL TÜRBE (KUBBE-İ HADRA)
Dört fil ayağı sütun üzerine bir Selçuklu şaheseridir Kubbeyi hadranın ve kalkamı dıştan 16 dilimli bir külahı vardır Külahla silindir gövdenin birleştiği yerde Ayet-Ül Kürsi yazılıdır Kubbe muhtelif motifler süs ve kufi ayetlerle bezenmiştir Kubbenin altında Mevlâna ve Sultan Veled yatmaktadır Mezar üzerinde en son Abülhamit II’nın hediye ettiği altın sim işli bir puşide örtülüdür Kubbenin doğusunda Sultan - Ü1- Ülema’nın kabri bulunmaktadır Selçuklu ağaç işlemeciliğinin bir şaheseri olan sandukası yüksekçedir Arka cephesi görülmediğinden ayakta imiş hissini verir Bu sanduka Mevlâna için yapılmış, bilahare babasının üzerine kaldırılmıştır

SULTANLAR TÜRBESİ
Alaeddin Camii içinde kuzeyde, klasik Selçuklu türbeleri tipindedir Gövdesi kesme taşlardan on yüzlü prizma şeklinde yükselmiş, üzeri tuğladan on köşeli bir pramitle örtülmüştür Türbe, Sultan Kılınçaslan tarafından yaptırılmıştır Türbede sekiz çinili sanduka vardır Aşağıda isimleri yazılı Selçuklu Sultanları; Sultan Mesud I, Kılınçaslan II, Rükneddin Süleymen II, Gıyaseddin Keyhüsrev I Alaeddin Keysubat I Gıyaseddin Keyhüsrev II, Kılınçaslan IV, Gayseddin Keyhüsrev III medfun bulunmaktadır

TAVUSBABA TÜRBESİ
Konyanın tarihi bir mesire yeri ola meram’dadır I Alaeddin Kuykubat Devrinde Konya’da ölmüş olan Şeyh Tavus Mehmet-el Hindi’ye aittir Taş ve tuğladan yapılmış, Tonas kubbeli sade bir eserdir

ATEŞ BAŞ VELİ TÜRBESİ
Eski Meram yolu üzerindedir Klasik Selçuklu Kümbetleri tipindedir Türbe 1285 yılında ölen Mevlevi Ataşy-Baz Yusuf’a aittir Kesme taşlardan sekiz köşeli gövde sekizgen pramit tuğla örtülü bir külahla yaptırılmıştır Taş söveli kemerli kapısının altında mezar mahsenine inilen bir de kapısı mevcuttur

GÖMEÇ HATUN TÜRBESİ
Musalla Mezarlığındadır Selçuklu türbeleri arasında değişik bir karakteri vardır Bodrum, sivri kemerli beşik tonozlu bir eyvandan müteşekkildir Büyük bir kısmı kesme taştan, geri kalan kısmı ise tuğladan örülmüştür Dış görünüş itibariyle bir kaleyi andırmaktadır Eyvan kemerlerin içinde mozayiklerle süslenmiştir Türbenin Anadolu Selçuklu Sultanı Rükneddin Kılıç Aslan’ın karısı IV Gömeç Hatun’a ait olduğu söylenmektedir

KESİKBAŞ TÜRBESİ
Kalenderhane Mahallesindedir Kime ait olduğu bilinmemektedir Klasik Selçuklu türbe örneklerine uygun olarak yapılmıştır Sekizgen bir kaidesi ve gövdesi vardır Sekizgen bir piramitle örtülmüştür

TAHİR İLE ZÜHRE TÜRBE VE MESCİDİ
Beyhekim mahallesindedir Türbe halk hikayelerine geçmiş Tahir ile Zühre’ye aittir Tuğla örtülü bir kubbe olarakyapılmıştır Mescidin doğusunda tuğla moziyiklerle küçük portale oradan çapraz kubbeli bir dehlize oradan da bir kapı ile mescide geçilmektedir Türbenin alçı relyeflerle süslü bir mihrabı vardır

EMİR NURETTİN TÜRBESİ
Sephavan Mahallesindedir Selçuklu emiri Nurettin’e aittir Sekiz köşeli bir plan üzerne kesme taşlarla yapılmış ve sekizgen bir külahla üzeri kapatılmıştır

TAÇ-ÜL VEZİR TÜRBESİ
Dede Bahçesi civarındadır (Kültür Fuar) Klasik Selçuklu kümbetleri tipinde bir külliyeye dahil olarak yapılmıştır Bu gün külliyede yalnız türbe kalmıştır Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat I, Gıyasettin Keyhüsrev II, emirlerden Taç - Ül Vezir Seyit tarafından sekizgen bir gövde üzerine sekizgen bir pramit külahtan tuğla ile yaptırılmıştır İçerisi sekizgen nişle süslenmiş, yuvarlak bir kubbe ile örtülmüştür

ALİ GAV ZAVİYESİ VE TÜRBESİ
Tarla mahallesindedir XIV Yüzyılda inşa edilmiş, medresede bulunan bir zaviyesidir XV yüzyılda yaşamış Hacı Bayram-ı Veli ahvalinden Ali Gav Baba metfundur Eyvanı ve dört odası vardır

BURHANEDDİN FAKİH TÜRBESİ
Burhandede mahallesindedir 1454 yılında bilgin ve mutasavvıf Burhaneddin Fakih Paşa için yaptırılmıştır Kare bir plana oturan gövde sekiz köşeli ikinci bir gövde ile tamamlanmakta ve örtü pramit bir külahla son bulmaktadır Türbenin içten tuğla örgülü bir kubbe ile örtülüdür Basit bir sandukası ve mermer kitabesi mevcuttur

Alıntı Yaparak Cevapla