Yalnız Mesajı Göster

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Cami ve Mescitleri


Alâeddin Camisi (Karatay)

Selçuklu Sarayı’nın yakınında yapılan bu caminin kuzeye açılan kapısı üzerindeki dört satırlık kitabesinden Sultan Alâeddin Keykubat tarafından tamamlandığı yazılıdır Bunun sağ tarafındaki mermer üzerine iki satırlık kitabede ise mimarının Dımaşklı Mehmet bin Havlan, mütevellisinin de Atabeg Ayaz olduğu yazılıdır Caminin cümle kapısı üzerindeki üç satırlık Arapça kitabede de Sultan Alâeddin Keykubat zamanında, 1220’de Atabeg Ayaz’ın kontrolünde tamamlandığı yazılıdır Beş satır halindeki bir diğer kitabede de caminin yapımına Sultan IKeykavus’un emri ile 1219’da Atabeg Ayaz kontrolünde başlandığı yazılıdır Giriş kapısının sağındaki bir başka dört satırlık Arapça kitabede ise cami ile türbenin Kılıçarslan’ın oğlu Sultan Keyhüsrev’in oğlu Alâeddin Keykubat’ın 1219 yılında Atabeg Ayaz kontrolünde yapılmasını emrettiği yazılıdır Giriş kapısının kemeri üzerindeki yuvarlak bir çini panonun içerisinde de iki Arapça yazı bulunmaktadır Bunlarda Sultanın unvanları belirtilmiş ve diğer yazıda da 1220 yılında Kerimüddin Erdişah tarafından yapıldığı yazılmıştır Kerimüddin Erdişah’ın kim olduğu ve ne gibi görevlerde bulunduğu bilinmemektedir Bu kitabelerden başka caminin batı duvarında iki kitabe daha bulunmaktadır Bunların her ikisinde de Sultan Alâeddin’in ismi Keykubat olarak geçmektedir Doğu tarafındaki kapı üzerinde de Konya Valisi Sururi Paşa tarafından 1889-1890 yılında Sultan IIAbdülhamid’in fermanı ile harap durumda olan ve bazı yerleri yıkılmış olan caminin onarıldığı yazılıdır

Altunba vakfiyesine dayanılarak Sultan Camisi olarak tanınan ve Sultan IMesut (1116-1155) tarafından caminin yapımına başlandığı, oğlu IIKılıçarslan’ın (1155-1192) yaptırdığı caminin aynı yerde olduğu iddia edilmiştir Cami içerisindeki ahşap minberin kitabesinde de Sultan Imesut ile oğlu IIKılıçarslan’ın isimleri ve minberi yapan usta Ahlatlı Hacı Mengüberti’nin isimleri yazılıdır

ProfDrSemavi Eyice’ye göre; bu kitabelere dayanılarak Sultan IMesut’un burada bir caminin yapımın başlattığı ve küçük ölçüdeki bu caminin Sultan Iİzzeddin Keykavus’un (1210-1219) tamamen yıktırıp yeniden yapımına başlarken öldüğü ve kardeşi Alâeddin Keykubat (1219-1236) zamanında tamamlanmıştır Mehmet bin Havlan isimli mimar da özellikle kuzey cepheyi yaptırmıştır Yapının bina emini de Atabeg Ayaz’dır

Alâeddin Camisi Sultan IIAbdülhamid tarafından onarılmış, bazı değişiklikler yapılmış, 1914-1918, 1920-1923 ve 1940-1945 yıllarında savaş nedeniyle askerlere tahsis edilerek ibadete kapatılmıştır Duvarlarında çatlakların belirmesi nedeniyle 1958 yılında onarıma alınmıştır

Alâeddin Camisi, bütünüyle tek dönemde yapılmış bir cami değildir Bu nedenle de değişik malzemeler kullanılmıştır Yapımında daha önceki dönemlere ait çeşitli mimari parçalar kullanılmıştır Bunların başında Eski Çağ kitabeleri, Grekçe yazılar, kilise mimari malzemeleri gelmektedir Caminin dış cephesinde, batı yönündeki duvarlarda kemer açıklıklarını birbirinden ayıran payeler Bizans yapılarından getirilmiştir Caminin içerisindeki üst örtüyü taşıyan kemerleri destekleyen sütunlar ve bunların başlıkları da devşirme malzemelerdir

Caminin doğusundaki mihrap duvarına paralel çok sütunlu mekân ilk yapılan bölümdür Bu bölüm mihrap duvarına dik sütun dizileri ile yedi sahna ayrılmıştır Sütunları birbirine bağlayan kâgir kemerler de tuğla örgülü idi

Alâeddin Camisi plan olarak düzensiz bir şekildedir Kuzey duvarında görkemli bir giriş kapısı bulunmaktadır Girişin arkasındaki avluda iki türbe yapılmış, bu türbelerden birisi bitirilemeden yarım bırakılmıştır Caminin portalinin bulunduğu kuzey duvarının dış yüzünde kale veya hanlarda olduğu gibi dışarıya taşkın mahmuz biçiminde payandalar bulunmaktadır
İbadet mekânı mihrap duvarına paralel sahınlara ayrılmıştır Üzeri de düz bir dam ile örtülmüştür Mihrap yönündeki geniş sahnın ucuna kâgir bir kubbe oturtulmuştur Ortadaki kubbeli mekânın yanındaki doğu kanadı daha geniş ve daha derindir

Alâeddin Camisi’nin süslemesinde taş işçiliği dikkat çekicidir Camiden saraya geçişi sağladığı sanılan kapı Selçuklu sanatının sade ve zarif motifleri ile bezenmiştir Büyük sivri kemerin alt kısmında yivli birer sütun bulunmaktadır Üzerindeki kemer yuvarlağının ortasında bir daire içerisinde birleşen, iç içe yarım yuvarlak geçmeler bulunmaktadır Kapının söveleri kabartma bezemelerle boş yer kalmamacasına doldurulmuştur Girişin üstünde de dört kollu yıldızlar ve Mührü Süleyman ile bir de kitabe bulunmaktadır

Caminin ibadet mekânındaki kubbe ve mihrapta kalan izlerden içerisinin çinilerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır Mozaik kakma tekniğindeki bu çinilerde rozetler ve örgü motifleri dikkati çekmektedir Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1968 yılında cami içerisinde yaptığı restorasyon çalışmaları sırasında mihraba ait çini parçaları bulunmuştur

Caminin minberi ceviz ağacından olup, üzerindeki kufi kitabede Kılıçaslan’ın oğlu Sultan IMesut’un ismi yazılıdır Minber kündekâri tekniğinde geometrik motiflerle bezenmiştir

Alâeddin Camisi’nde Selçuklular döneminden kalma halılar bulunuyordu Bu halıları Alman Konsolosu JHLöytved 1905’te bulmuş ve bu halılar İstanbul’daki Efkaf-ı İslamiye Müzesi’ne (bugünkü Türk ve İslam Eserleri Müzesi) gönderilmiştir Bu halıların yanı sıra camide küfi yazılı Kuranlar da bulunmuştur

Bu türbelerin dış cepheleri caminin ibadet mekânının genişletilmesi sırasında kısmen cami içerisinde kalmıştır Bu türbelerden birinin yapımına başlanmış, sonra da bilinmeyen bir nedenle yarıda bırakılmıştır Doğu yönündeki türbe ise altında mumyalığı olan on köşeli, kesme taştan bir plan göstermektedir Türbenin üzeri içten kubbe, dıştan piramidal bir külah ile örtülmüştür Külahın ilk yapılışında çini kaplı olduğu kalan izlerinden anlaşılmaktadır Külahın çevresinde lacivert üzerine beyaz harflerle; “Bu imaretin yapılmasını Kılıçarslan’ın oğlu Mesut’un oğlu Kılıçarslan’ın emrettiği” yazılıdır Buna dayanılarak da türbenin IIKılıçarslan zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır Türbenin pencerelerinden birisinin üzerinde de yapının mimarı olarak Abdülgaffar oğlu Yusuf’un ismi geçmektedir

Bu türbe içerisinde önceden çini kaplamalı sandukalar olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir Geç devirlerde bu çiniler dağılmış ve sökülmüş, çoğu da kaybolmuştur Türbe içerisinde sekiz sanduka bulunmaktadır Bu sandukalardan birinin Sultan IIKılıçarslan’a ait olduğu bilinmektedir Diğerlerinin kime ait oldukları konusu tartışmalıdır

Sadreddin Konevi Camisi (Merkez)

Konya Şeyh Sadrettin Mahallesinde bulunan Sadrettin Konevi Camisi giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Mutasavvıf Sadrettin Konevi adına 1274’de yapılmıştır Buradaki ikinci bir kitabede de camiyi Konya Valisi Ferit Paşa’nın 1899 yılında onarttığı yazılıdır

Cami dikdörtgen planlı kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır Anıtsal bir giriş kapısı bulunmaktadır Girişin üzerindeki mekân kütüphane olarak kullanılmıştır Giriş bölümünden bir kapı ile hazireye, oradan da Sadrettin Konevi’nin Türbesi’ne geçilmektedir

Caminin ilk yapıldığı dönemde çinilerle kaplı olduğu günümüze gelebilen izlerden anlaşılmaktadır Sivri kemerli mihrabı XIIIyüzyıl Selçuklu çinileri ile bezelidir

Caminin yanındaki Sadrettin Konevi Türbesi Klasik Selçuklu kümbetlerinden bir örnektir Gövdesi açık olup, üzeri ahşap çatı ve kafes şeklinde örülmüştür


İplikçi Camisi (Meram)

Konya Meram ilçesinde Alâeddin Tepesi’nin doğusunda, Kürkçü Mahallesi’nde, Alâeddin Caddesi’nde bulunan İplikçi Camisi’nin yanındaki medresenin vakfiyesinden öğrenildiğine göre; Sultan II Kılıçaslan döneminde Vezir Şemsettin Altun-aba tarafından yaptırılmıştır Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir Bununla berber caminin yapı üslubu ve ilgili vakfiyesine dayanılarak cami ve yanındaki medresenin XII yüzyılın sonlarında yapıldığı bilinmektedir

Cami ilk yapıldığı yıllarda ilk banisinden ötürü Ebülfazl Mescidi, daha sonra Ahmed Bey Camisi ismiyle anılmıştır Bitişiğindeki Altun-aba Medresesi’nin vakfiyesinde belirtilen İplikçi Necibüddin Ayaz’ın bu medresenin mütevellisi olması ve yakınında da İplikçiler Çarşısı’nın bulunması nedeniyle cami, İplikçiler Camisi ismini almıştır

İplikçiler Camisi günümüze orijinal şekliyle gelememiş, değişik zamanlarda onarılmıştır Ahmed Eflaki’nin “Ariflerin Menkibeleri” isimli eserinde bu caminin yapımı ile bazı bilgiler bulunmaktadır “ Seyyid Selahaddin bir gün Konya’ya geldi Ebülfazl Mescidinde Cuma namazında bulundu O gün Mevlana hazretleri vaaz ediyordu” Bu sözlerden caminin XIII yüzyılın ortalarında önemli bir dini merkez olduğu anlaşılmaktadır Günümüzdeki mihrabın altında bulunan mozaik kakmalı mihrap, XIIIyüzyılın başlarına tarihlendirilmektedir

Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre de Kişci Mesudzade Hacı Ebubekir tarafından 1333 yılında genişletilerek yenilenmiştir Bunun yanı sıra 1431 tarihli bir vakfiyede de caminin Turgut oğlu Ebülfazl Ahmet Bey tarafından yenilendiği belirtilmiştir Sonraki yıllarda yangın sonucu harap olmuş, 1584 yılında şehrin tüccarlarından Hacı Emrullah tarafından yeniden onarılmıştır

Caminin planı ile ilgili bazı çelişkiler bulunmaktadır Prof Dr Selçuk Mülayim’den öğrendiğimize göre 1939 yılında yapılan onarım sırasında caminin yanında bir başka yapı daha oraya çıkmıştır Cami muhtemelen bugün mevcut olmayan medresenin duvarına bitişikti Bugün cami duvarında görülen kemer izinin medreseye ait olması ihtimal içerisindedir Bununla beraber, caminin güney cephesi duvarı önünde yapılan kazıda eski bir minareye ait temel kalıntıları bulunmuştur Bu kalıntıların ilk camiye ait olduğu sanılmaktadır

Caminin, birçok kez açılan cadde nedeniyle yıktırılması düşünülmüş, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından 1945’de onarılmış, Konya Müzesi’nin l951’de Klasik Eserler bölümü olmuş, l960 yılında yeniden ibadete açılmıştır

Günümüzde çevresindeki yol nedeniyle çukurda kalan caminin beden duvarları ile minaresi yükseltilmiştir Eski fotoğraflarda minaresinin oldukça güdük olduğu görülmektedir Bugün önceki minareye göre yüksek bir tuğla kaide üzerinde silindirik gövdeli olarak yükseltilmiştir
Camini duvarları kesme taş ve tuğla dizilerinden örülmüştür Duvarlar üzerinde düzenli sıralar halinde pencereler açılarak içerisi iyi bir şekilde aydınlatılmıştır İbadet mekânı 3000x4000 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, XIIIyüzyıl Selçuklu plan şemasına uygun bir şekildedir Mihrap duvarına enine gelişen plan şekliyle orta sahın daha geniş tutulmuştur Mihrap duvarına dik olan yedi nef birbirlerine kemerlerle bağlanan örtü sistemi altında üç koridor halindedir Girişten sonraki yan mekânlar çapraz tonozlarla, mihrap duvarına bitişik nef beşik tonozla örtülmüştür Giriş ile mihrabı birleştiren eksen üzerinde üç sahın boyunca üç kubbe camiin planına ilginç bir görünüm vermektedir

Günümüzde sıva ile örtülü iç mekanda XIXyüzyılın barok üslupta bezenmiş mihrabının altında orijinal mihrap bulunmaktadır Orijinal mihrap Anadolu Selçuklu sanatının en eski örneklerindendir Firuze, mor çinilerin oluşturduğu geometrik kompozisyonlu çerçeve ile çevrili mihrapta firuze,lacivert renkte çinili ve rumi kompozisyonlu ikinci bir çerçeve görülmektedir


Dursunoğlu (Tursunoğlu) Camisi

Konya Abdülaziz Mahallesi’nde bulunan bu camiyi XVyüzyılda Dursunoğlu Mehmet Bey yaptırmıştır Bu cami Konya’da Karamanoğullarının Osmanlılarla çok sık ilişkide bulunduğu dönemde yapılmıştır Caminin giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber Karamanoğlu eseri olmasına rağmen Osmanlı izleri açıkça örülmektedir

Kesme taş ve moloz taştan yapılan cami kare planlıdır İbadet mekânının üzerini pandantifli, tuğladan sekiz köşeli kasnaklı merkezi bir kubbe örtmektedir Caminin önünde dört mermer sütunun sivri kemerlerle birbirine bağlanmasından oluşan üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır İbadet mekânına dikdörtgen basit bir kapı ile girilmektedir Son cemaat yerindeki kapının yanında ikişer, yan duvarlarda altta iki üstte bir, mihrap duvarında mihrap çıkıntısının iki yanında birer pencere ile içerisi aydınlatılmıştır İç mekânda, mihrap ve minberin dikkati çekecek bir özelliği bulunmamaktadır Bu da gösteriyor ki, cami XIXyüzyıl sonrasında onarım ve değişikliğe uğramış ve orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır Caminin solunda yer alan minare kesme taş kaide üzerinde çok köşeli ve tek şerefelidir


Selimiye Camisi (Karatay)

Selim şehzadeliği sırasında Konya Valisi iken, 1558’de yapımını başlatmış, padişah olduktan sonra da 1570 yılında tamamlamıştır Caminin Mimar Sinan tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır Cami 1685 ve 1816 yıllarında onarılmış ve son onarımını Mimar Muzaffer (1881-1920) 1914 yılında tamamlatmıştır

Osmanlı klasik mimari üslubunda olan caminin planı İstanbul’daki eski Fatih Camisi’ne benzemektedir Kesme taştan yapılan caminin kuzeyinde yuvarlak altı sütunlu ve yedi kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Bu sütunlar birbirlerine kırmızı ve beyaz taştan kemerlerle bağlanmıştır İbadet mekânına üç kapıdan girilmektedir Bunlardan ana giriş kapısı mermerden olup, mukarnas dolguludur Bu girişin üzerinde tarihsiz bir kitabe bulunmaktadır Sağ taraftaki kapıda da “Camideki mümin sudaki balık gibidir, ondan zevk alır”, sol kapıda, “Camideki münafık kafeste bunalan kuş gibidir” anlamında sözler yazılıdır İbadet mekânı iki kalın paye üzerine oturmuş oldukça yüksek merkezi bir kubbe ile örtülüdür Bu kubbe mihrap önünde yarım bir kubbe ile, yanlarda da üçer küçük kubbe ile desteklenmiştir

İbadet mekânının giriş kapısı ekseninde bulunan mihrabı gök mavisi renkte mermerden mukarnaslı olarak yapılmıştır Minberi beyaz renkte mermerden olup, taş işçiliğinin güzel örnekleri arasındadır

Caminin son cemaat yerinin sağ ve solunda tek şerefeli iki minaresi bulunmaktadır


Kapu (İhyaiyye) Camisi (Meram)

Camiyi Mevlâna’nın torunlarından postnişin Hasanoğlu Şeyh Hüseyin Çelebi 1658 yılında yaptırmıştır Yapımından bir süre sonra yıkılan camiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlerlizade Seyyid Abdurrahman Efendi yeniden yaptırmıştır Ancak cami 1867 yılı yangınında çevresindeki vakıf dükkânları ile birlikte yanmıştır Bu olaydan sonra 1868’de cami üçüncü kez yapılmıştır Bugünkü caminin kapı kemeri üzerindeki kitabesinden banisinin ismi yazılı olmamakla birlikte 1868’de yapıldığı yazılıdır

Konya’da yapılmış olan Osmanlı camilerinin en büyüklerinden biri olup, düzgün kesme taştan yapılmıştır Caminin önünde on mermer sütunlu son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yerindeki sütunlar birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır Caminin basık kemerli basık kemerli giriş kapısının bezemesi bulunmamaktadır Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı daha vardır

İbadet mekânının üzeri içten sekiz kubbe, dıştan da çatı ile örtülüdür Taş mihrap ve ahşap minberi oldukça sadedir Yanındaki minarenin şerefeye kadar olan bölümü taştan, üzeri de tuğladandır Şerefe ile külah arasında da çini kuşaklara yer verilmiştir

Caminin batısındaki şadırvanı Müftü Seyyid Abdurrahman tarafından 1812 yılında yaptırılmıştır


Aziziye Camisi (Karatay)

Burada Sultan IVMehmet’in kızlarından Hatice Sultan’ın eşi Musahib Mustafa Paşa tarafından XVIIyüzyılın ikinci yarısında yaptırılmış ve altında dükkanları bulunan yüksek cami bulunuyordu Bu cami 1867-1868 yıllarında yanmış ve Sultan Abdülaziz ile annesi Pertevniyal Valide Sultan’ın maddi katkıları ile Aziziye Camisi’nin yapımına 1872 yılında başlanmış,1874 yılında da tamamlanmıştır

Aziziye Camisi klasik Osmanlı mimarisi ile Barok mimari üslubunun karışımı ile yapılmış bir camidir Aziziye Camisi XIXyüzyıl Türk mimarisine egemen olan bir üsluptadır Bununla beraber Osmanlı mimarisi içerisinde belirli bir üsluba dahil edilemediği gibi, değişik yeniliklerin denendiği bir yapıdır

Kesme taştan yüksek bir kaide üzerinde olan camiye merdivenle çıkılmaktadır Caminin geleneksel avlusu bulunmamaktadır Bu nedenle şadırvanları minare kürsülerine bitişik olarak yapılmıştır Son cemaat yeri altı sütunlu ve üç kubbelidir İbadet mekânı kare planlı olup, üzerini merkezi bir kubbe örtmüştür Kubbe kasnağının çevresinde sivri külahlı ağırlık kuleleri ile dört köşeli alışılagelenden farklı biçimde dört büyük ağırlık kulesi daha bulunmaktadır Bu ağırlık kuleleri caminin dış görünümüne farklı bir biçim vermektedir Caminin iki yan duvarında beşer giriş bulunmaktadır Bu duruma Osmanlı mimarisinde pek karşılaşılmamaktadır

İbadet mekânı her cephedeki yuvarlak kemerli büyük pencereler ile aydınlatılmıştır Mihrap ve minber Konya yöresinde Göktaşı olarak isimlendirilen mavimtırak mermerden yapılmıştır Özellikle mihrap kapıları üzerinde de iyi bir hattat elinden çıkmış yazılar bulunmaktadır

Caminin çifte minaresi taş bir kaide üzerinde yivli gövdelidir Şerefeleri Türk minarelerine göre oldukça değişik biçimde olup, şerefe üzerinde kemerlerle birbirine bağlanan sütunlu bir balkon konumundadır


Taş Mescit (Merkez)

Konya’da bulunan Taş Mescit, Iİzzeddin Keykavus döneminde Hacı Ferruh tarafından 1215 yılında yaptırılmıştır

Kesme taştan, kareye yakın planı olan yapının girişi tonoz ile, ana mekânı da kubbe ile örtülüdür Kubbeye geçiş Türk üçgenleri ile sağlanmıştır Giriş kapısı ve mihrabı Selçuklu taş işçiliğinin en zengin ve en güzel örnekleri arasındadır Özellikle giriş kapısı mukarnaslı nişi birbirine geçmeli altı köşeli yıldızlardan oluşan bir bordürle çerçeve içerisine alınmıştır Mihrap iç içe geçmiş mukarnaslı iki niş görünümündedir Etrafı geçme örgü motifleri ile çevrelenmiştir


Beşare Bey Mescidi (Selçuklu)

Konya’da, Ferhuniye Mahallesi’nde bulunan bu mescidi giriş kapısındaki dört satırlı mermer kapı sövesi üzerindeki, kitabesinden öğrenildiğine göre; Iİzzeddin Keykavus (1211-1220) ve IAlâeddin Keykubat (1220-1237) döneminde Anadolu Selçuklu devlet adamlarından Emir-i Ahur Zeyneddin Beşare bin Abdullah tarafından 1219 yılında yaptırılmıştır Konya’daki Selçuklu döneminde yapılmış erken örneklerden birisidir

Kesme taştan yapılan mescit, kare planlı olup, ibadet mekânının üzeri mukarnaslı tromplara oturan tek bir kubbe ile örtülmüştür Son cemaat yeri de kemer izlerinden anlaşıldığına göre üç bölümlü olduğu sanılırsa da üzerlerinin tonoz veya kubbe ile örtülü olup olmadığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır Günümüzde son cemaat yerinin üzeri tek meyilli bir çatı ile örtülmüştür

Mescit 1958 yılında onarılmış, ancak yine harap bir durumdadır İbadet mekânı içerisindeki izlerden anlaşıldığına göre ilk yapıldığı yıllarda oldukça zengin mozaiklerle süslü olduğu sanılmaktadır Ayrıca kubbe içerisindeki tuğla dizilerinin kilit yerlerinde de mozaik kalıntılarına rastlanmıştır


Erdemşah Mescidi (Merkez)

Konya Kalecelp Mahallesi’nde bulunan bu mescit, Sultan IAlâeddin Keykubat zamanında Hacı İsmail oğlu Şemseddin Erdem Şah tarafından 1220 yılında yaptırılmıştır

Kesme taş ve moloz taştan yapılmış olan mescit kare planlı olup, üzeri tuğla kubbe ile örtülüdür Mescidin kuzeyinde küçük bir giriş kapısı bulunmaktadır


Hoca Hasan Mescidi (Meram)

Konya’da bulunan Hoca Hasan Mescidi’nin kitabesi günümüze gelememiştir Ayrıca kaynaklarda da banisinin ismine ve yapım tarihine rastlanmamıştır Yapı üslubundan XIIIyüzyılın ortasında yapıldığı sanılmaktadır

Mescit kare planlı ve kubbeli bir yapıdır İlk yapımında önünde bulunan son cemaat yeri zamanla değiştirilmiş ve ahşap bir çatı ile örtülmüştür İbadet mekânının üzerini tromplu bir kubbe örtmektedir Tromplar zikzak tuğla örgüsü ile yapılmıştır

Mescidin yanındaki minaresi anıtsal bir görünümdedir Kare kaide üzerine gövdesi de kare biçimli olup, yarım daire yivlerle kütlevi görünümü hafifletilmiştir Minare üzerinde firuze ve lacivert sırlı tuğla ve çini kalıntıları görülmektedir


Sırçalı Mescit (Meram)

Konya Meram ilçesinde bulunan Sırçalı Mescit’in kitabesi bulunmamaktadır Mimari üslubundan XIIIyüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır

Mescit kesme taş ve moloz taştan yapılmış, kareye yakın dikdörtgen planlı bir yapıdır İbadet mekânının üzerini merkezi bir kubbe örtmektedir Kubbeye geçiş diğer Selçuklu camilerinde olduğu gibi Türk üçgenleri ile sağlanmıştır Kubbe ve kubbeye geçişi sağlayan Türk üçgenlerinin içerisi tuğlalar ve yıldızlardan oluşan bir bezeme ile süslenmiştir Mescidin önünde üç kemerli bir son cemaat yeri bulunmaktadır

İbadet mekânı zengin çini mozaik süslemeleri ile ve tuğla örgüleri ile dikkati çekmektedir Çini mozaik mihrabı Selçuklu mihraplarının en güzel örneklerinden birisidir Mukarnaslı olan mihrap nişi firuze ve mor renkteki çinilerden oluşturulmuş geometrik motifler, yıldız, baklava, altıgen ve zikzak motifleri ile doldurulmuştur


Sahip Ata Camisi (Meram)

Konya Meram ilçesi, Larende Caddesi’nde bulunan Sahip Ata Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan Sahip Ata Camisi, külliye ile birlikte, Anadolu Selçuklularının Veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1279-1280 yıllarında yapılmıştır

Sahip Ata Külliyesi ile ilgili araştırmasında Haluk Karamağaralı, caminin ilk yapımında, bugünkü çift minareli ön yüze kadar uzandığını ve caminin ağaç direkli ahşap bir yapı olduğunu belirtmiştir Caminin ilk yapımından yalnızca çini mozaiklerle bezeli mihrabı günümüze gelebilmiştir Bu cami, Anadolu Selçuklularının günümüze gelebilen en eski ağaç direkli camilerinden birisidir Bu yapının taç kapısı Selçuklu ağaç işçiliğinin en görkemli örneklerinden birisidir Taç kapının yanlarındaki derin niş halindeki sebilleri de bu konudaki en eski örneklerdendir Buradaki sebilin köşe dolgularının birisi içerisinde yapının mimarı Kölük bin Abdullah’ın ismi yazılıdır Taç kapının ortadaki giriş bölümü bir yazı frizi ve geçmeli mermer mozaiklerle çevrili bir bordürle kuşatılmıştır Bu bordürün içerisinde yine silmelerin oluşturduğu bir sivri kemer bulunmaktadır Bu kemer zengin görünümlü 14 mukarnas dizisi ile doldurulmuştur Bunun altında da caminin sivri kemerli giriş kapısı yer almaktadır Buradaki bordürler birbirlerine simetriktir Birbirlerinin içerisinden geçen kalın halat motifleri, köşeli girift bezemeler kapının yanındaki sivri kemerli pencereyi de çevrelemektedir Bu pencerelerin üzerindeki, yüzeyler renkli sırlı tuğlalardan oluşturulmuş baklava desenli bezeme ile kaplıdır

Girişin sağında şerefeden sonrası yıkılmış olan minare bulunmaktadır Minarenin dilimli gövdesi lacivert ve turkuvaz renkte sırlı tuğlalarla kaplanmıştır Giriş kapısının solundaki ikinci minare ise günümüze gelememiştir Bu yapı çifte minareli taç kapı örneklerinin Anadolu’daki en eski yapısıdır

Giriş kapısının arkasında bir avlu içerisinde camiye yer verilmiştir Bugünkü cami sonradan yapılmış olup, kare planlı 12 ahşap direkle taşınan bir mekân olup, üzeri çatı ile örtülüdür İbadet mekânı mihrap duvarına dik beş sahından meydana gelmiştir Girişin sağ ve solunda döşemeden biraz daha yüksek iki maksure bulunmaktadır İbadet mekânının da taç kapıya doğru uzandığı sanılmaktadır İlk yapıdan yalnızca lacivert, mor ve turkuvaz renkli mozaik kakma tekniğinde yapılmış, girişin eksenindeki çinili mihrap kalmıştır Bu mihraptaki bezemeler, yıldızlar, geçmeler, rumiler ve kıvrık dallardan oluşmuştur Caminin giriş kapısı eski külliyeden alınmış kündekâri tekniğindeki kaplılardır

Hoca Fakih Mescidi (Merkez)

Konya Hoca Fakih Mahallesi’nde, Yaka Bağları’na giden yolla Beyşehir’e giden yolun ayırım noktasında bulunmaktadır Kitabesi günümüze gelememiştir İHakkı Konyalı kapı kitabesinin 1909’da çalındığını yazmıştır Mescidin kimin tarafından yaptırıldığı ve yapım tarihi kesin değildir Şer’iyye Sicil Defterlerinde bu mescidin iki onarım kaydına rastlanmıştır Buradan da mescidin yanında zaviye, türbe ve hamam olduğu öğrenilmiştir Bunlardan günümüze yalnızca mescit ve türbe gelebilmiştir Bu mescit, Anadolu Selçuklu dönemi Mutasavvıflarından Türkmen Dervişi Ahmet Fakih’in (Fakih Kudbüddin) şehir dışında yaptırdığı zaviye çevresindedir

Mescit avlu kapısından yaklaşık 15 m içeride, bir bahçenin ortasında bulunmaktadır Günümüze gelen bu mescit ile türbenin mimari bir değeri kalmamıştır Önündeki son cemaat yeri dört ağaç direkle taşınan ahşap örtülüdür İbadet mekânından son cemaat yerine iki sıra halinde dört pencere açılmıştır Giriş kapısının söveleri beyaz mermer, kemeri ise beyaz ve mor mermerlerden meydana gelmiştir Mescidin giriş kapısı üzerinde bulunan kalıntılardan mavi çinilerle kaplı olduğu sanılmaktadır Giriş kapısının sağında bir sarnıç, solunda da bir çeşme bulunmaktadır

Mescit moloz taştan olup, kare planlıdır İbadet mekânının üzeri iki ahşap direğe oturan bir çatı ile örtülü olduğu tamirat kayıtlarından öğrenilmektedir Bugün mescidin üzeri kırma bir çatı ile örtülüdür Mescidin minaresi yoktur

Hoca Fakih mescidi ve türbesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1990 yılında restore edilmiştir


Karatay Mescidi (Karatay)

Konya il merkezi dışında Şeker Fabrikası’nın yanında bulunan bu mescidi XIIIyüzyılın ortalarında Emir Celaleddin Karatay’ın kardeşi Kemaleddin Turumtaş yaptırmıştır Kitabesi günümüze gelememiştir Vakıf kayıtlarından da yeterli bilgi edinilememiştir

Mescit kesme taştan, kare planlı olup, üzerini tuğla kubbe örtmektedir Bu kubbenin oldukça geniş olan Türk üçgenleri dikkat çekicidir Ayrıca mescit önündeki son cemaat yeri de yapıya göre çok büyük tutulmuştur Mescitteki bu uyumsuzluklar yapının değişik dönemlerde elden geçirildiğini göstermektedir


Tahir ile Zühre Mescidi (Meram)

Tahir ile Zühre Mescidi’nin kitabesi günümüze gelememiştir Yapı üslubundan XIIIyüzyılın sonlarında Sahip Ata’nın torunları tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır Sahip Ata’nın torunlarının yanındaki türbede gömülü olduğu sanılmaktadır Bu konuda yeterli bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamıştır

Mescit kareye yakın dikdörtgen planlıdır Giriş kapısı zengin mukarnas frizleri ile bezenmiştir Günümüze gelen izlerden firuze, lacivert, mor çini mozaiklerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır İbadet mekânındaki mihrap alçı ve süslemeli olup, geometrik motiflerle de bezenmiştir


Beyhekim Mescidi (Selçuklu)

Konya Beyhekim (Devlethan Mahallesi) Mahallesi’nde bulunan bu mescidin kitabesi günümüze gelememiştir Bununla beraber, mescide ismine veren Beyhekim’in Hz Mevlana’nın yakınında olan ve Onun ölümüne kadar hekimliğini yapmış olan Nahçıvanlı Hekim Ekmelüddin olduğu söylenmektedir

Beyhekim Mescidi ve Türbesi olan bu yapı, kubbeli bir ibadet mekânı ile ona bitişik üç bölümden meydana gelmiştir Birbirinden farklı şekilde ve ölçüdeki iki pencere arasına mescidin giriş kapısı açılmıştır Mescidin doğu cephesi oldukça itinalı kesme taş işçiliğine sahip olmasına rağmen burası oldukça sadedir Girişin sağındaki pencere Hekim Ekmelüddin’in türbesine açılmaktadır Mescidin ve türbenin ağaç işçiliği yönünden son derece önemli olan ahşap kapı ve pencere kanatları Konya’daki Selçuklu devri Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi’ndedir

Mescidin ibadet mekânına 260x408 m ölçüsünde dikdörtgen planlı, taş döşemeli bir mekândan girilmektedir Bunun tam karşısında girişin kapısı bulunmaktadır Duvarlardaki izlerden çevresinin çinilerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır Girişin güneyinde dikdörtgen planlı tonoz örtülü 250x340 m ölçüsünde bir oda bulunuyorsa da bunun fonksiyonu anlaşılamamıştır Bu odanın karşısında kuzeydoğu köşesinde Hekim Ekmelüddin’e ait sanduka bulunmaktadır Mescidin ibadet mekânı kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri tuğladan bir kubbe ile örtülmüştür Kubbenin ortasında çinili bir göbek, çevresinde de palmetlerden oluşmuş motifler ve çiçekli bir kufi yazı bulunmaktadır

Mescidin en ağırlıklı merkezi çinili mihrabıdır Üzeri stalâktitli, yanlarında iki sütunçenin yer aldığı profilli bir niş mihrabı çerçevelemektedir Mozaik çini tekniğinde yapılmış levhalarla kaplı olan eser XIXyüzyılın sonlarında Berlin Müzesi’ne kaçırılmıştır

Beyhekim Mescidi 1964 yılında yerel bir derneğin yardımı ile Konya Müzesi tarafından onarılmaya başlanmış, daha sonra bu onarım Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kısmen tamamlanmıştır Son onarımda mescidin yıkılma tehlikesi gösteren bölümleri çimento ile koruma altına alınmıştır


Şerafeddin Camisi (Karatay)

Konya Hükümet Konağı’nın kuzeyinde bulunan bu camiyi XIIIyüzyılın ortalarında Şeyh Şerafeddin Mesud yaptırmıştır Cami 1336 yılında tamamen yıktırılmış, Çavuşoğlu Mehmet Bey tarafından yeniden yaptırılmıştır Osmanlı döneminde de Memi Bey tarafından yıktırılan bu cami 1636 yılında eski temelleri üzerine yeniden yaptırılmıştır

Cami kesme taş duvarlı olup, duvarlarında yer yer Selçuklu devri mozaik çinileri görülmektedir İbadet mekânını on adet payenin taşıdığı merkezi bir kubbe örtmektedir Bu kubbe güneyden yarım bir kubbe ile desteklenmiştir Mihrabın bulunduğu kısım da yarım kubbe ile örtülü olup, bu bölüm dışarıya taşkın şekildedir Caminin güney kısmı dışında kalan bölümlerinde ikinci kat mahfilleri bulunmaktadır

Caminin kuzeyinde altı mermer sütunun taşıdığı üzeri kubbeli, yedi bölüm halinde son cemaat yeri bulunmaktadır Giriş kapısı mermer söveli olup, stalaktitlidir Bu kapının dışında doğu ve batı yönlerinde de birer kapı daha açılmıştır Caminin mihrap ve minberi mermerdendir İç mekândaki yarım kubbeler tromplar ve merkezi kubbe XIXyüzyılda yapılmış kalem işleri ile bezenmiştir

Caminin tek şerefeli minaresi yapımından sonra, Osmanlı döneminde eklenmiştir Caminin güneyindeki Şeyh Şerafeddin Mesud’un kümbet şeklindeki türbesi XXyüzyılın başlarında yıktırılmıştır


Kadı Mürsel (Hacı Hasan) Camisi (Meram)

Konya Hükümet Konağı’nın batısında bulunan bu camiyi, kitabesinden öğrenildiğine göre Karamanoğlu Mehmet Bey zamanında Hacı Mustafa oğlu Mürsel Bey 1409 tarihinde yaptırmıştır

Cami moloz ve kesme taştan, dikdörtgen planlı olup, yüksek bir subasman kaide üzerindedir İbadet mekânının üzeri çatı ile örtülmüştür Yapılan onarımlar sonucunda özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir


Şems-i Tebrizi Camisi (Karatay)

Konya Karatay ilçesinde, Şerafeddin Camisi’nin kuzeyinde, eskiden mezarlık olan Şems Parkı’nın içerisinde bulunan Şems-i Tebrizi Camisi’nin kitabesi günümüze gelemediğinden ilk yapım tarihi bilinmemektedir Yapının XIIIyüzyılda yapıldığı bilinmektedir Bu cami Abdürrezzakoğlu Emir İshak Bey tarafından yanındaki mescit ile birlikte 1510 yılında genişletilmiş ve yeniden yapılmıştır

Bugünkü cami moloz taştan, dikdörtgen planlıdır Yanında camiye bitişik olan türbe eyvan şeklinde olup, üzeri sekizgen piramidal tuğladan bir külah ile örtülmüştür İç mekânında bezemeye rastlanmamaktadır Türbenin altında mumyalık kısmı bulunmaktadır


Nakiboğlu Camisi

Konya Nakiboğlu Mahallesi’nde bulunan bu cami vakfiyesinden öğrenildiğine göre; Konya Müftüsü Nakib’ül Seyyid İbrahim tarafından 1762 yılında yapılmıştır

Cami moloz taştan yapılmış olup, kare planlı ve üzeri ahşap çatılıdır Yanındaki minaresi Nakib’ül Hac Seyyid İbrahim oğlu Mehmet Emin tarafından 1764 yılında yaptırılmıştır Cami zamanla harap olmuş, 1926 yılında minaresi dışında kalan bölümleri tamamen yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır Bugünkü hali ile mimari yönden hiçbir özellik taşımamaktadır


Hacı Ferruh Camisi (Akça Cami)

Konya Aksine Mahallesi’nde, Taş Cami Caddesi’nde bulunan bu cami, kitabesinden öğrenildiğine göre; Selçuklu Sultanı Iİzzeddin Keykavus zamanında Hacı Ferruh tarafından 1215 yılında yaptırılmıştır

Kesme taştan yapılmış olduğundan ötürü halk arasında Taş Camisi olarak da tanınmaktadır Duvarları bütünüyle taştan yapılmıştır Giriş kapısı mermer üzerine geometrik bezemelidir Kare planlı olan caminin kubbesi yıkıldığından üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür Mihrap taş işçiliği yönünden önemlidir

Hacı Ferruh’un mezarı caminin bitişiğindedir


Piri Mehmet Paşa Camisi

Konya Piripaşa Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devri vezirlerinden Piri Mehmet Paşa 1523 yılında yaptırmıştır

Cami klasik Osmanlı mimarisi üslubunda yapılmıştır Kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür Caminin doğusunda üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yerinden ibadet mekânına giriş kapısı mermer söveli ve bezemelidir Caminin mihrabı boyanmış ve özelliğini kaybetmiştir Yanındaki minaresi taş kaide üzerine yuvarlak tuğla örülü ve tek şerefelidir

Caminin bitişiğinde Şeyh Siyavuş’a ait türbe bulunmaktadır Doğusundaki Piri Paşa Medresesinden ise günümüze hiçbir iz gelememiştir


Ovalıoğlu (Çelik Paşa) Camisi

Konya Ovalıoğlu Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Konya Valisi Mehmet Paşa 1764 yılında yaptırmıştır

Moloz ve kesme taştan yapılan cami kare planlıdır Mihrabı Kütahya çinileri ile bezelidir Yanındaki minaresi taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli olup, orijinal biçimi ile günümüze ulaşmıştır


Cevizaltı Mescidi

Konya Cevizaltı Mahallesi’nde bulunan bu cami Konya Müftüsü Abdullah Vahdi tarafından 1880 yılında yaptırılmıştır

Moloz taştan yapılan dikdörtgen planlı mescidin üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür Mimari yönden bir özellik taşımayan bu caminin mihrabı mermer stalaktit dolgulu ve Selçuklu özelliklerini yansıtmaktadır Bu mihrabın bir başka Selçuklu eserinden buraya getirildiği sanılmaktadır


Amber Reis (Feridiye) Mescidi (Meram)

Konya Feridiye Mahallesi’nde İstasyon Caddesi üzerinde bulunan bu camiyi Selçuklu döneminde Şehabeddin Amber yaptırmıştır XIIIyüzyıl eseri olan bu cami zamanla harap olmuş, 1911 yılında yıktırılmış ve 1913 yılında yeniden yaptırılmıştır

Dikdörtgen planlı olan caminin üzeri ahşap çatı ile örtülüdür Mihrap ve duvarlarının iç yüzlerinin bir bölümü Kütahya çinileri ile bezenmiştir Yanında tuğla gövdeli, tel şerefeli minaresi bulunmaktadır

Mescidin yakınındaki Selçuklu döneminde yapılmış Şehabeddin Amber Reis’in XIIIyüzyıla tarihlenen türbesi XIXyüzyılın başlarında yıkılmıştır


İplikçi Camisi (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesinde, Afyon Caddesi’nde Atatürk Anıtı karşısında bulunan İplikçi Camisi kitabesinden öğrenildiğine göre 1337 yılında yapılmıştır Bu dönemde Akşehir Karamanoğlu Alâeddin Bey’in yönetiminde idi Camiyi Orhan Gazi’nin Ambardarı Kerim Ağa yaptırmıştır
Camiye Ambardar Kerim Ağa Camisi de denilmektedir

Cami kesme taştan olup, bir sıra taş, üç sıra tuğla dizisi ile örülmüştür Dikdörtgen planlı caminin mihrap duvarına paralel üç kubbesi bulunuyordu Bunun dışında kalan bölümler toprak damla örtülmüştür İbadet mekânının üzeri ahşap tavanlı olup, ahşap direklerle bu tavan desteklenmiştir Kubbelerin bulunduğu ayaklar taş payelerdir Minber ve mihrabı özellik taşımamaktadır Minaresi alternatifli olarak sıralanmış taş ve tuğla dizilerinden meydana gelmiştir Caminin bütünüyle birlikte minare de yapılan onarımlar nedeni ile özelliğini yitirmiştir

Cami 1894 yılında yenilenmiş ve genişletilmiştir Camide kubbelerin içerisine çağına uygun olmayan kalem işleri yapılmıştır


Ulu Cami (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesi, Ulu Cami Caddesi’nde bulunan bu cami, Ebu Sait İbrahim 1213 yılında yaptırdığı minareden önce yapıldığı sanılmaktadır IAlâeddin Keykubat döneminde buradaki cami genişletilmiş ve onarılmıştır Sonraki dönemde yapılan onarımlarla özgünlüğünü yitirmiştir

Kesme taş ve moloz taştan yapılan cami dikdörtgen planlıdır Caminin doğu yanındaki taç kapısı üzerinde çini mozaik bir yazı bordürü vardır İbadet mekânının üzerini örten ahşap tavanı sivri kemerlerle birbirine bağlanan 20 ayak desteklemektedir Mihrap duvarına dikey yedi sahından meydana gelmiştir Mihrap önünde pandantifli bir kubbe bulunmaktadır Bu kubbenin dört pencereli bir kasnağı vardır Son onarımlarda sıva altından çıkarılan firuze, mor ve kare çinili mihrap, minare ile birlikte ilk yapıldığı dönemden kaldığı sanılmaktadır Bu minare, mihrap ve taç kapı Selçuklu mimarisinin özgün geleneğini sürdürdüğü gibi günümüze gelen mozaikleri de Selçuklu mozaik sanatının dikkati çeken örnekleri arasındadır

Altun Kalem Mescidi (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesinde bulunan Altın Kalem Mescidi’ni Hacı İsfendiyar oğlu Emüniddin Yusuf 1223’te yaptırmıştır

Mescit moloz taştan yapılmış olup, kare planlıdır İbadet mekânının üzerini tuğla bir kubbe örtmüştür Batı yönündeki son cemaat yeri yıkılmış ve günümüze gelememiştir Bu konuda yeterli bilgi bulunmamaktadır Doğu duvarındaki pencere ahşap işçiliğinin güzel örnekleri olup, orijinalliğini korumuştur


Güdük Minare Mescidi (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesi, Ahi Celal Mahallesi’nde bulunan bu mescidin kapısı üzerindeki kitabesine göre Abdullah Muhtesib oğlu Emüniddin Hacı Hasan tarafından 1227 yılında yaptırılmıştır Mimarı Mesut oğlu Ahmet’tir Mescidin minaresinin şerefeden yukarı kısmı uzun yıllar yıkık kaldığı için Güdük Minare ismi ile tanınmıştır Bu minare 1889 yılında tamamlanmıştır

Mescit 80 m2’lik bir alanda kare planlı, küçük bir yapı olup duvarlarının yarısı taş, yarısı da tuğladandır Mescidin kuzey ve güney cephelerinde devşirme taşlar kullanılmış bu yüzden de duvar örgüsü düzensiz bir görünümdedir Mescidin son cemaat yeri bulunmamaktadır Ancak kuzey duvarındaki bazı izler burada bir son cemaat yeri olduğunu göstermektedir

Mescide doğu cephesindeki sivri kemerli bir kapıdan girilmektedir Bu kapının üzerinde dikdörtgen bir pano içerisine alınmış firuze renkli, sekiz köşeli yıldız ve lacivert renkli haçvari çinilerden oluşan bir bezeme görülmektedir Bu panonun üzerinde de Selçuklu sülüsü ile yazılmış yedi satırlık kitabesi bulunmaktadır Kapının iki yanında lahit parçalarının üzerine oturtulmuş iki sütun kapıya daha gösterişli bir görünüm vermiştir

Kare planlı mescidin üzeri tromplu, tuğladan bir kubbe ile örtülmüştür Buradaki trompların iki yanına at nalı şeklinde nişler yerleştirilmiştir İç mekân kuzey ve batıdaki pencerelerle aydınlatılmıştır Mihrap nişi dört dizi mukarnaslı olup, bazı kaynaklarda burasının çinilerle süslü olduğu belirtilmişse de günümüze hiçbir iz gelememiştir Girişin hemen yanındaki merdivenle çıkılan mahfil son onarımlar sırasında yapılmıştır

Mescidin güneydoğu köşesinde bulunan minare kare taşlardan yapılmış kaide üzerinde, sekizgen tuğladan silindirik gövdelidir Minare kürsüsündeki yatay ve dikey firuze renkli sırlı tuğlaların yanında nişler halinde lacivert ve firuze çini levhalar yerleştirilmiştir Bu çiniler de giriş kapısındaki bezemede olduğu gibi dökülmüştür Minarenin en ilginç yanı kürsünün doğu cephesindeki sırlı tuğlalar arasına yerleştirilmiş niş içerisindeki kuş figürlü iki çini levhadır Bu çinilerin bir Selçuklu sarayı veya köşkünden buraya getirildiği sanılmaktadır


Küçük Ayasofya Mescidi (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesinde bulunan bu mescidi Ömer oğlu Şemseddin Hasan 1235 yılında yaptırmıştır

Mescit kesme taştan, kare planlıdır İbadet mekânının üzerini örten kubbeye geçiş Türk üçgenleri ile sağlanmıştır Kubbe kasnağında firuze ve mor çinilerden oluşan kufi bir yazı çepeçevre dolaşmaktadır Sırlı tuğlalarla zikzak biçimli örülmüş kubbenin ortasında firuze ve mor çinilerden meydana gelmiş bir bezeme bulunmaktadır


Kileci Mescidi (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesinde bulunan Kileci Mescidi’nin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi kesinlik kazanamamıştır Yapı üslubundan XIIIyüzyılda yapılmış bir Selçuklu eseri olduğu sanılmaktadır

Mescit, kare planlı ve tek kubbelidir Kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır Mescidin önünde dört sütunlu bir son cemaat yeri bulunmaktadır İlk yapılışında tromplarla geçişi sağlanan kubbe yıkılmış ve sonra çatı ile örtülmüştür Mescidin mihrabı niş şeklinde olup, zamanla değiştirilmiş ve orijinalliğini yitirmiştir Mermer söveli ahşap kapı kanatları çift başlı kartal ve ejder başı motifleri ile bezenmiştir


Kızılca Mescidi (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesinde bulunan Kızılca Mescidi’nin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi kesinlik kazanamamıştır Yapı üslubundan XIIIyüzyılda Selçuklular döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır

Mescit kare planlı olup, moloz ve devşirme taşlardan yapılmıştır İbadet mekânının üzerini balıksırtı biçiminde örülmüş tuğla bir kubbe örtmektedir Doğudaki girişin ahşap kapısı üzerinde sülüs yazılı kitabeler ve geometrik motifler ile daireler bulunmaktadır Mescidin güneydoğu köşesindeki minare ise geç devirde yapılmış olup mescidin bütünü ile bağlantı sağlayamamıştır


İmaret Camisi (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesinde, Nasreddin Hoca Mezarlığı’nın yanında bulunan İmaret Camisi Hasan Paşa tarafından 1510 yılında yapılmıştır Caminin yanında bulunan imaret yıkılmış, günümüze gelememiştir Bu yüzden de Hasan Paşa’nın yaptırdığı bu cami İmaret Camisi olarak tanınmıştır Akşehir’deki Osmanlı döneminde yapılmış tek camidir

Cami muntazam kesme taştan dikdörtgen planlı olup, ibadet mekânını merkezi bir kubbe örtmektedir Bu kubbenin dört köşesinde yarım kubbeler ile ana kubbe takviye edilmiştir Caminin önünde dört mermer sütunun meydana getirdiği üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır

Caminin önünde on iki sütunun taşıdığı bir şadırvan bulunmakta olup, bu şadırvan geç dönemde yapılmıştır


Ferruh Şah Mescidi (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesinin batısında, Mahmut Hayrani Türbesi’nin yanında bulunan Ferruh Şah Mescidi’ni 1224 yılında Kuluzade Ferruh Şah yaptırmıştır Selçuklu döneminde yapılmış olan bu cami orijinalliğinden tümüyle uzaklaşmıştır

Moloz taştan yapılan mescit dikdörtgen planlıdır


Taş Medrese Mescidi (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesinde bulunan bu yapı yanındaki Taş Medrese ile birlikte Fahreddin Ali Sahip Ata tarafından 1250 yılında yaptırılmıştır Külliye olarak düzenlenen bu yapıdan günümüze yalnızca mescit, medrese ve türbesi gelebilmiştir Yapı topluluğunun kitabesi Akşehir Müzesi’ndedir

Mescit dikdörtgen planlı olup, kesme taş ve tuğladan yapılmıştır Giriş kapısı önünde bir son cemaat yeri bulunmaktadır İbadet mekânının mihrabı ve içerisi yer yer dökülmüş olmasına rağmen çini mozaikle süslüdür Caminin yanındaki taş kaide üzerinde silindirik gövdeli iki şerefeli minaresi bulunmaktadır


Eşrefoğlu Camisi (Beyşehir)

Caminin ibadet mekanına açılan kapısı ile portali üzerindeki iki ayrı kitabeden birisinde 1296, diğerinde de 1290-1300 tarihleri yazılıdır Bu da gösteriyor ki, cami 1296-1300 yılları arasında yapılmıştır

Türk mimarisinde ağaç direkli camiler grubuna giren Eşrefoğlu Camisi, Eşrefoğullarının hakim olduğu yerlerde yapmış olduğu en önemli eserdir Ayrıca ağaç direkli camiler grubunun en büyük ve en orijinal eserdir Vakfiyesinden caminin yanı sıra bir han ve bir çifte hamamın yapıldığı öğrenilmektedir

Caminin dikdörtgen olmasına rağmen değişik bir planı vardır Caminin kuzeydoğu köşesini 45 derecelik bir açı ile kesen ve ekseninden yana kaymış portali ve minaresi arasındaki duvardan ötürü, yapı dikdörtgen bir plan şeması göstermektedir Araştırmacılara göre bu plan şekli yapının ana yol üzerinde olduğu ve cephenin de ona uydurulduğu, böylece kesik bir dikdörtgen planın ortaya çıkmasına neden olmuştur Selçukluların yapmış olduğu diğer yapılarda oluğu gibi burada da ön cephe duvarı kesme taştan, diğer bölümler de moloz taştan yapılmıştır Yapıda son derece başarılı bir taş işçiliği olduğu da görülmektedir Ön cephede, portalin sol yanında bir silme duvarı kaplamaktadır Bunun üzerine de mazgallar yerleştirilmiştir

Portalin sağında yer alan yüksek minare değişik zamanlarda yapılan yanlış uygulamalardan ötürü özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir Minarenin kaidesi altında sivri kemerli bir niş içerisinde antik bir lahtin oluşturduğu bir sebil bulunmaktadır

Burada Sıvas Gökmedrese ve Çifte Minareli Medrese portalleri arasında büyük bir üslup benzerliği görülmektedir Böylece Eşrefoğulları döneminde Selçuklu taş işçiliği geleneğinin devam ettiği açıkça görülmektedir Portal ile ön cephe duvarı ve kuzey duvarı arasında kalan firuze ve mor renkli çinilerle kaplı ana mekânda Türk çini sanatında tek örnek olun sırlı tuğla ve mozaik kaplı ikinci bir portal bulunmaktadır

Bu portalden içerisine girilen iç mekân altı sıra halinde kırk sekiz ağaç direğin üzerindeki konsolların ve kirişlerin taşıdığı düz bir tavan ile üzeri örtülmüştür Buradaki direklerin başlıkları, konsolları ve tavan kirişleri çoğu günümüzde dökülmüş olmasına rağmen kalem işleriyle bezendiği görülmektedir Ayrıca ahşap konstrüksiyonlu camilerde olduğu gibi ahşap üzerine boyama tekniği burada da uygulanmıştır Altı sıra halinde 550 m yüksekliğinde mukarnas başlıklı direkler mihrap duvarına dik yedi sahın meydana getirmiştir Bunlardan ortada bulunan sahın diğerlerinden daha yüksek ve daha geniştir Merkezdeki dört direğin üzeri ulu cami plan şemalarında olduğu gibi açık bırakılmıştır

Mihrap önünde tuğladan üç sivri kemere oturan mihrap önü kubbesi bulunmaktadır Üzeri dışarıdan kendisini en belirgin biçimde gösteren ve camiye özellik kazandıran piramidal bir çatı ile örtülmüştür Kubbe içeriden göz alıcı renklerde sırlı tuğlalar ve çinilerle bezenmiştir Kubbenin ortasında girift kufi yazı ile Allah Muhammet, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali’nin isimleri yazılıdır

58 m genişliğinde, 617 m yüksekliğindedir Selçuklu üslubunda yapılmış olan mihrap bütünüyle çinilerle kaplıdır Mavi beyaz renklerin eğemen olduğu mihrapta firuze renk hâkimdir Mukarnaslı mihrapta, mukarnasların altındaki motifler Konya Karatay Medresesinin kubbe içi çinileri ile büyük benzerlikler göstermektedir
Caminin ağaç işleri de son derece itinalı ve sanatkârane yapılmıştır Bugün kapı ve pencere kapaklarından bazıları Konya İnce Minareli Medresedeki Taş ve Ahşap Eserler Müzesinde sergilenmektedir Bunların yanı sıra hünkâr mahfili ve minberi ağaç işlerinin en fazla dikkati çeken öğeleridir Özellikle ceviz ağacından minber, kapı ve pencere kapakları kündekâri tekniğinde yapılmıştır Giriş kapısı üzerindeki kemerde “Amilehu İsa” olarak ustanın izmi yazılıdır

Caminin güneybatı köşesinde mukarnas başlıklı iki ahşap sütunun taşıdığı on üç basamakla üzerine çıkılan 2 m yüksekliğinde hünkâr mahfili bulunmaktadır Hünkâr mahfili ceviz ağacından dantel gibi işlenmiş şebekelerle çevrilidir Mihrap önü kubbesi önünde bulunan hünkar mahfili Mustafa bey isimli bir vezir oğlu tarafından 1574-1575 yılında Osmanlı döneminde yapılmıştır Mahfilin kirişleri ve tabanını alt yüzü nakış ve oymalarla bezelidir Girişin üzerinde yer alan kadınlar mahfili çinilerle kaplı olup ahşap korkulukları ve iki yan duvarlara kadar uzanan parmaklıkları ile ahşap işçiliği yönünden de ilginç bir bölümüdür

Caminin üzeri toprak damlı iken 1941yılında yapılan onarımla, eğimli bir çatı haline getirilmiş, 1956 yılında da üzeri bakır levhalarla kaplanmıştır

Caminin yanındaki, doğu duvarına bitişik türbe, Eşrefoğlu Süleyman Beyindir Bu türbeyi Süleyman Bey ölümünden birkaç yıl önce 1301-1302 yılında yaptırmıştır Türbe kesme taş duvarlı olup, üzeri konuk bir piramidal külahla örtülmüştür Türbenin çini, ağaç ve taş işçiliği son derece önemlidir


Demirli Mescit (Beyşehir)

Konya Beyşehir ilçesinin batısında İçeri Şehir Mahallesi’nde, Eşrefoğlu Camisi’nin yakınında bulunan Demirli Mescit’i, giriş kapısı üzerindeki 092x 037 m ölçüsündeki beyaz mermer kitabesinden öğrenildiğine göre Emir Ahmet Şerafettin tarafından 1314 yılında yaptırılmıştır Selçuklu nesihi ile yazılmış, iki satırlık Arapça kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu mübarek medrese hayırsever emirlerin büyüğü Subaşı Kerp oğlu Emir Ahmet Şerafettin Bey tarafından 714 (1314) senesinde yaptırıldı”

Bu kitabe üzerinde dikkati çeken bir nokta mescit yerine medrese sözcüğünün kullanılmış oluşudur Bu kitabenin mescide ait olmayıp, yıkılmış bir medresenin olduğu da düşünülmelidir Bu bakımdan Demirli Mescit’in yapım tarihi ve banisi hakkında kesin bir söz söylemek doğru değildir Ayrıca mescidin mimarı da bilinmemektedir

Demirli Mescit harap bir durumda olup, günümüze gelebilen beden duvarlarının moloz taştan yapıldığı, yer yer köfeki taşı ile aralarına ahşap hatıllar konulduğu da görülmektedir Mescit 1225x1025 m ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen plan şekli göstermektedir Önünde son cemaat yeri olmayan giriş kapısı mihrap ekseni üzerinde değil, yan tarafta batı yönündedir Giriş kapısı köfeki taşından dikdörtgen söveler içerisinde ve yuvarlak kemerlidir Kapının yanında dikdörtgen söveli iki pencere ile ibadet mekanı aydınlatılmıştır Bu pencereler içerisinde bulunan demir şebekelerden ötürü de mescide, Demirli Mescit ismi verilmiştir

İbadet mekânının ortasında bulunan mermer kaide üzerindeki ahşap sütun ve ahşap sütun başlığının üzerinde durulmalıdır Mukarnaslı olan bu başlık yekpare bir parçadan oyulmayıp, ayrı ayrı küçük parçalardan meydana gelmiş ve bakır çivilerle birbirine tutturulmuştur Benzerlerine göre biraz kaba bir işçilik gösteren bu başlık Selçuklu ahşap oyma sanatının tipik bir örneğidir Mescit ahşap sütundan mihrap duvarına dikey olarak uzatılmış dört köşe kalın kirişlerin taşıdığı düz bir çatı ile örtülüdür Mescidin güney duvarında yer alan mihrap orijinal olmayıp, sonraki dönemlerde yenilenmiştir İri tuğla ve moloz taştan yapılan mihrabın içerisinde tuğladan bindirme tekniği ile mukarnaslı olarak sonuçlandığı izlerden anlaşılmaktadır

İbadet mekânının bazı bölümleri ile mihrabın mozaik kakma tekniği ile çinilerle kaplı olduğu bilinmektedir Bugün bu çinilerden bazıları Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ziyarete kapalı olan Amcazade Hüseyin paşa Külliyesi’ndeki Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi’nde bulunmaktadır XIII-XIVyüzyıl başlarına tarihlenen bu çiniler, mozaik kakma ve firuze renkte sıraltı tekniğinde yapılmış örneklerdir Müzedeki bu çiniler mihrap üzerindeki kitabelik kısmına aittir Bazılarının üzerinde Kelime-i Şahadet yazılı olup, çoğunlukla geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiştir Çinilerde parlak patlıcani renkler ağırlıklı olup, yazı frizleri arasına açık mavi daireler, spiraller, palmetler ve Rumiler yerleştirilmiştir


Ulu Cami (Ereğli)

Bununla beraber caminin yapımı ile ilgili bazı çelişkiler bulunmaktadır Selçuklular zamanında yapılıp, Karamanoğulları tarafından onarılarak kullanıldığı da iddia edilmiştir Ayrıca 40 m yüksekliğindeki minaresinin Selçuklular tarafından gözetleme kulesi olarak yapıldığı da ileri sürülmüştür Minarenin yapım tarihi yazılı olmamasına rağmen buradaki “Sinetün” sözcüğü Ebcet hesabına göre h510 (1116) yılına işaret etmektedir Bu durumda minare Anadolu Selçuklu Sultanı IMesut dönemine (1098-1150) aittir İHakkı Konyalı’ya göre; Minarenin mimarı da Mehmet Mecnun Havlanoğlu Mehmet Dımışla’dır

Ulu Cami’nin kuzeydoğu köşesinde bulunan minare kırmızıya yakın renkte kesme taştan yapılmış, kaide ile küp arasına sülüs yazı ile Ayet’el Kürsi yazılmıştır Şerefe altındaki geniş kuşakta ise mavi zemin üzerine siyah renkte kufi bir yazının izleri görülmektedir Külahın altında pencereyi andıran açıklıklardaki çiniler ise yer yer dökülmüştür Şerefe altı 1994 yılında çökmüş ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmışsa da bu onarım minarenin orijinal görünümünü bozmuştur

Ulu Cami’nin ibadet mekânı 2600x3000 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, kuzeydoğu yönünde uzanmaktadır İçerisinde 32 sütun tavanı desteklemekte olup, bu sütunlar üç dizi halindedir Kemerlerle birbirine bağlı olan bu sütunların sekizi yığma, diğerleri de devşirme malzemeden meydana gelmiştir Sütun başlıklarından bazıları Roma ve Bizans dönemine aittirler

Dikdörtgen planlı caminin duvarları moloz taştan örülmüş, üst örtüsü düz bir çatı ile kapatılmıştır Cami çeşitli dönemlerde onarım geçirmiştir Bunu belirten bir kitabe giriş kısmında olup, bunlardan birine göre Abdülcabbarzade Cemaleddin Paşa tarafından 1819’da, Ereğli eşrafından Emin Bey tarafından da 1889’da onarılmıştır Abdülcabbarzade Cemaleddin Paşa’nın yapmış olduğu belirten kitabe:

“Gelûp Abdülcabbar-zâde Cemaleddin nezafetle
İdup bu camii tamir, bihamdi’lâh nezâfetle
Derûnunda ibâdet etmeye kıl Es’adâ tarih
Bu cami, bekle her demde nemâzı kıl cemaatle
Sene 1234 (1819)”

Bu kitabenin yanında üç dizi halinde Emin Bey’in yaptığı onarımı belirten kitabe bulunmaktadır:

“Birleşince sây-ü bezl-i ehl-i dinle sıdk-ı Emin
Kıldı tecdid ez esasgâh mir-i Eminle Müminin
Fi Ketebehu 1308 (1889)”

Son olarak 1940 yılında yapılan onarım caminin mimari ve sanat tarihi yönünden bazı özelliklerini yitirmesine neden olmuştur


Ali Efendi Mescidi (Ereğli)

Konya Ereğli ilçesi, Boyacı Ali Mahallesi’nde Ereğli Müzesi’nin bahçesinde bulunmaktadır Mescidi Aksaraylı Ali oğlu Hasan 1151 yılında yaptırmıştır

Kare planlı moloz taştan yapılan mescidin üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür İç mekânında bezeme elemanına rastlanmamaktadır


Şeyh Şehabüddin Şuhreverdi Camisi (Ereğli)

Yapı topluluğu mescit, imaret, türbe, zaviye ve sekiz derviş hücresinden oluşuyordu Bu cami ve yanındaki dergâh, Selçuklular ve Karamanoğulları döneminde önem kazanmıştır Ancak yapı topluluğu zamanla harap olmuş, 1950, 1951 yıllarında yıktırılmış ve yerine DrOsman Başkol ile Ahmet Gözneli’nin yardımı ile yeni bir cami yaptırılmıştır

Mimari yönden özelliği olmayan bu caminin içerisinde yalnızca Selçuklu dönemine tarihlenen Besmele ve ayetleri içeren dört ayrı pano kalmıştır


Lala Mustafa Paşa Camisi (Ilgın)

Konya Ilgın ilçesi, çarşı içerisinde bulunan Lala Mustafa Paşa Camisi, külliye ile birlikte 1576 yılında yaptırılmıştır

Külliyenin ana noktasını oluşturan cami kesme taştan yapılmış, 1600x1730 m ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri pandantifli kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Bu kubbe ayrıca ikişer tane payanda kemeri ile de desteklenmiştir Caminin ana duvarları iki sıra pencereler üzerindeki yatay silmelerle ikiye bölünmüştür İç mekân mihrap yönü dışında üç yöne doğru sivri kemerlerle genişletilmiştir Caminin içerisinde 135 m derinliğinde kemerlerin üzerine mahfiller yerleştirilmiştir Bunlardan kuzeydeki mahfil taş konsolların yardımıyla öne doğru çıkarılmıştır İbadet mekânı kuzey ve diğer iki yönde dört sıra pencere ile aydınlatılmıştır Güney ve kuzey yönlerinde ise dikdörtgen pencereler bulunmaktadır

Caminin önündeki son cemaat yeri ikisi baklavalı, ikisi mukarnaslı dört sütunun taşıdığı beş bölüme ayrılmıştır Bunların üzeri kubbe ile örtülüdür Son cemaat yerinden iki renkli taşla örülmüş yuvarlak kemerli bir kapıdan ibadet mekânına geçilmektedir Bu kapı üzerinde iki satırlık yapım kitabesi bulunmaktadır Kitabe siyah zemin üzerine rumi ve bitkisel bezeli kompozisyonlar içerisindedir Giriş kapısının iki yanına birer niş yerleştirilmiştir Bunların yanında sivri kemerli dikdörtgen ve alınlıkları olan birer pencere ile birer kapı yerleştirilmiştir Bu kapıların birinden sağdaki minareye, diğerinden de üst kattaki mahfile çıkılmaktadır Köşede yer alan minare beden duvarlarının üzerine oturtulmuştur Pabuç kısmı üzerinde on altıgen gövdeli minarenin ortasında bir de bezemeli kuşak bulunmaktadır Tek şerefenin altı mukarnaslıdır

Caminin mihrabı iki yanında yivli sütunçelerle sınırlandırılmıştır Mihrap, mukarnaslı olup, beş kenarlı bir niş halindedir Bu nişin köşeleri zikzaklarla hareketlendirilmiştir Mihrap yüzeylerinin her birine birer rozet işlenmiştir Bunların altında da bitkisel süsleme nişine yer verilmiştir Ahşap minber korkulukları, ajurlu geometrik kompozisyonları ile dikkati çekmektedir Minberin kuzeybatı köşesine de ahşap bir müezzin mahfili yerleştirilmiştir


Sultan IISelim Camisi (Karapınar)

Selim Külliyesi’nin bölümlerinden birini oluşturan cami, külliye ile birlikte Sultan IISelim’in şehzadeliği döneminde, 1563 yılında yaptırılmıştır

Cami, Karapınar bölgesine özgü göktaş denilen koyu gri, düzgün kesme taştan yapılmıştır Külliyenin en önemli bölümünü oluşturan cami önünde U şeklinde sıralanmış imaret odalarının bulunduğu avlunun güneyinde yer almaktadır Caminin önünde sekiz sütunun taşıdığı bir şadırvan bulunmaktadır

Cami kare planlı olup, cephesi ve beden duvarları oldukça sadedir Yalnızca doğu batı ve güney cephelerinin ortalarına ve köşelerine duvar payeleri yerleştirilmiştir Böylece XVIyüzyıl camilerinin güzel bir örneği olarak ortaya çıkmıştır Kuzey cephesindeki son cemaat yerinin iki yanında dışa taşkın minare kaideleri ve birer şerefeli on altıgen gövdeli altı mukarnaslı şerefeleri ile iki minare cepheye hareket kazandırmıştır

Caminin kuzey cephesi dışında ikişer tane altlı ve üstlü pencereler bulunmaktadır Güney, doğu ve batı cephelerinde kubbeyi taşıyan kasnağın altındaki kademede de küçük ve yuvarlak birer pencereye yer verilmiştir Kuzey cephede ise, son cemaat yerine açılan iki altlık ve bir de üst pencere bulunmaktadır Kuzey cephesindeki son cemaat yeri altı beyaz mermer sütunun taşıdığı beş kubbe ile örtülmüştür Son cemaat yerinin ortasında bulunan camiye giriş kapısı Gödene taşı ile sarı renkteki taşların alternatif olarak sıralanmasından meydana gelmiş basık kemerlidir Kapının üzerine istiridye biçiminde bir alınlık ve yapım kitabesi yerleştirilmiştir Hatifi isimli bir şairin yazdığı altı satırlık bu kitabede Yavuz Sultan Selim tarafından 1564 yılında yapıldığı yazılıdır Bu kitabenin iki yanındaki boşluğa da Sultan Abdülmecid tarafından 1847’de yapılan onarımı belirten bir kitabe yerleştirilmiştir Buradaki ahşap kapı kanatları kündekâri tekniğinde olup, 1941 yılına kadar yerinde olduğu tespit edilen bronz ejder başı şeklindeki halkaları kayıptır

İbadet mekânını örten 1480 m çapındaki kubbe pandantifler üzerine oturtulmuştur Kubbenin ortasına Fatır suresi yazılmış, içerisi kıvrık dal, rumi ve palmetlerden oluşan kalem işleri ile bezenmiştir Mihrap ve minber beyaz mermerden olup, klasik üslupta yapılmıştır Minberin üzerinde eklektik üslupta ahşap bir fener asılıdır Bu fener caminin 1847 yılındaki onarımı sırasında buraya konulmuştur Mihrabın iki yanında bulunan şamdanların, üzerindeki yazıdan Evliya Çelebi’nin ölümünden kısa bir süre önce kendisi veya yakınları tarafından buraya hediye edildiği anlaşılmaktadır


Kıcıkışla Mescidi (Karapınar)

Bununla beraber yapı üslubundan XVIyüzyılda Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Mescit kare planlı olup, kesme ve moloz taştan yapılmıştır Zemini taş döşelidir İbadet mekânı kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür Kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır Doğu ve batı cephesinde birer pencere ile içerisi aydınlatılmıştır Mescidin girişi kuzey yönündedir Mihrap silmelerle çerçeve içerisine alınmış olup, bu çerçeve bezemelidir

Mescit günümüzde kullanılmamaktadır

Muallimhane Camisi (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi, Hükümet Meydanı’nın güneyinde, Alaylar Mahallesi’nde bulunan Muallimhane Camisi, kitabesinden öğrenildiğine göre Pir Mehmet oğlu Hacı Recep adına Kuran okutulmak ve öğretilmek üzere 1529 yılında Muallimhane olarak yaptırılmıştır XVIyüzyıl Osmanlı mimarisinde Muallimhane ismi altında Kuran öğretilen ve okutulan buna benzer örnekler bulunmaktadır Bu yapılar aynı zamanda mescit olarak da kullanılmıştır

Caminin giriş kapısı üzerinde Arapça sülüs yazı ile yazılmış iki satırlık bir kitabesi vardır:
“Ammerehaza el Mekteb'el - Talim'ül Kur'an ibtiga-eüvechillah'ül-alim'ül-Hannan
El-hac Receb bin Pir Mehmed el-raci rahmet-i Rabbih'ül-Mennan Fi sene sitte ve selasine ve tis'a miete h936 (1529)”

Cami dikdörtgen planlı olup moloz taştan yapılmıştır İbadet mekânı dört ince ahşap direk ile tavanı taşımaktadır Mihrap basit bir niş görünümündedir Minberi ağaçtan olup, sadedir Minaresi kesme taştan ve tek şerefelidir

Caminin mihrap duvarında bir kitabe bulunmaktadır Bu kitabe bugün Askerlik Şubesi ile yanan Hükümet Konağının yerinde bulunan eski kışlaya aittir Sultan IIMahmut z<amanında, 1834’te Seydişehir’de bir kışla yapılmış ve kapısı üzerine de dört satırlık bir kitabe yerleştirilmiştir Kışla yıkıldıktan sonra Muallimhane Camisi onarılırken kitabenin yok olmaması için mihrap duvarına yerleştirilmiştir Kitabenin cami ile bir ilgisi bulunmamaktadır

Kitabe:

”Bu şehre kışla bünyad eyledi kim derununda
Ne kaabil söylese anlarla ceyş-i düşme n-i bedhah
Cihada Böyle sarf-ı himmet etdikçe dilirane
Ne bala kışla kim mes-i cihada oldu cevlangah”

Caminin duvarına bitişik olarak bir türbe bulunmaktadır Türbe içerisinde Muallimhane Camisi’nin ve türbeyi yaptıran Hacı Recep’in babası Hacı Mehmet’in mezarı bulunmaktadır Diğer mezarların üzerinde yazı bulunmamakla beraber Hacı Recep ile diğer ikisinin de ailesine ait olduğu sanılmaktadır

Türbe 410x655 m ölçüsünde dikdörtgen planlı bir yapı olup, kesme taştan yapılmıştır Kuzey yönünde basık kemerli bir kapı ile içeriye girilmektedir Giriş kapısındaki sivri kemer ve ayaklardan da anlaşıldığına göre burada günümüze gelemeyen bir revak bulunuyordu Türbenin üzeri bir kubbe ile örtülmüş, batı yönündeki bir yarım kubbe de onu tamamlamıştır


Seyyid Harun Camisi (Seydişehir)

Ancak, Menakıb-ı Seyyid Harun-ı Veli isimli el yazması bir eserde bu caminin Seyyid Harun tarafından yapıldığı yazılıdır Buna dayanılarak caminin 1302-1320 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır Cami değişik zamanlarda onarım geçirmiş, en son onarımı da XXyüzyılın sonlarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır

Cami moloz taş ve kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Caminin giriş kapısı kuzeyde, mihrabı da dikdörtgenin dar kenarında, güneyde bulunmaktadır Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır Mihraptan giriş kapısına doğru iki sıra halinde düzenlenmiş ve birbirlerine kemerlerle bağlanmış yedişer sütunla ibadet mekânı iki nef ile üç sahna bölünmüştür Caminin üzeri ahşap çatı ile örtülüdür İç mekânda kuzeydoğu ve kuzeybatıda ahşap merdivenlerle çıkılan iki mahfile yer verilmiştir Bu mahfiller bir yandan caminin duvarlarına, diğer yanlarında da sütunlara dayalı kemerli kirişler üzerine oturtulmuştur Caminin batı duvarında, alt sırada iki, doğuda dört, mihrap yönünde de iki penceresi bulunmaktadır Üst sıradaki pencerelerle birlikte toplam 15 pencere ile cami içerisi aydınlatılmıştır

Bugünkü mihrap sonradan ahşap olarak yapılmıştır Caminin kuzeybatı köşesinde minaresi bulunmaktadır Minare kesme taştan kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir

Caminin kuzey cephesinde üç kümbet bulunmaktadır Bunlardan kuzey cephesine bitişik olan üç kümbetten birisi Seyyid Harun-ı Veli’ye aittir Caminin kuzeydoğusuna bitişik olan diğer kümbet Halife Sultan Türbesi’dir Caminin kuzey duvarına bitişik diğer kümbet ise Rüstem Bey ile Sultan Hatun’a aittir


Aşağı Mahalle Camisi (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi, Değirmenci Mahallesi’nde bulunan Aşağı Mahalle Camisi XIXyüzyılın sonlarında yapılmış, 1963 yılında da onarılmıştır

Cami dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır Üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür Mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır


Türbe Camisi (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi, Alaylar Mahallesi’nde bulunan bu cami XIXyüzyılın sonlarında ilçe halkı tarafından yaptırılmıştır

Cami dikdörtgen planlı olup, kesme ve moloz taştan yapılmıştır Üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür Güneybatı köşesine briketten 1960 yılında bir minare eklenmiştir Caminin mahfili altında kitabesiz mezar taşları bulunmaktadır Bu mezar taşları Seydişehir’de Kadiri şeyhlerinden birine ve yakınlarına ait olduğu söylenmektedir

Caminin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır


Sofuhane Camisi (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi, Sofuhane mahallesi’nde bulunan bu cami XXyüzyılın başında, mahalle halkı tarafından yaptırılmış, 1961 yılında onarılmıştır

Cami dikdörtgen planlı olup, kesme taş ve moloz taştan yapılmış, üzeri basit bir çatı ile örtülmüştür Kuzeydoğu köşesindeki ahşap minaresi sonradan yıkılarak yeniden yapılmıştır


Küçük Mescit (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi, Ulu Kapı Mahallesi’nde bulunan bu camiyi mahalle halkı 1902 yılında yaptırmıştır

Dikdörtgen planlı olan mescit, kesme ve moloz taştan yapılmış, üzeri çatı ile örtülmüştür Kuzeydoğu köşesine de ahşap bir minare yerleştirilmiştir Mescidin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır


Yeni Cami (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi, Yeni Mahalle’de bulunan bu cami 1908 yılında yöre halkı tarafından yaptırılmıştır

Cami dikdörtgen planlı olup, moloz taştan yapılmış, üzeri çatı ile örtülmüştür Kuzeydoğusunda ahşap bir minaresi vardır Cami günümüzde yıkılarak yeniden yapılmıştır Mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır


Şeref Şirin Mescidi (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesinde, Tabakhane Mahallesi’nde bulunan bu cami, 1908 yılında halk tarafından yaptırılmıştır 1972 yılında cami yıkılarak yeniden yaptırılmıştır

Cami dikdörtgen planlı olup, moloz taştan yapılmış, üzeri kiremitli ahşap bir çatı ile örtülü idi Günümüzde onun yerine yapılan cami daha büyük olarak yapılmıştır Mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır


Alaylar Camisi (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi, Alaylar Mahallesi’nde bulunan bu cami, XXyüzyılın başlarında halk tarafından yaptırılmış, daha sonra yıktırılarak 1945-1950 yıllarında yeniden yapılmıştır

Cami dikdörtgen planlı, moloz taştan ve çatılı olarak yapılmış iken, son yıkımdan sonra üzeri kubbeli daha geniş bir cami yapılmıştır Bugünkü caminin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır


Hüdaverdi Camisi (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi, Alaylar Mahallesi’nde, Eski Devlet Hastanesi’nin güneyinde bulunan bu cami, 1964 yılında mahalle halkı tarafından yaptırılmıştır

Dikdörtgen planlı cami, beton hatıllı olup, üzeri ahşap çatı ile örtülüdür Mimari yönden özelliği bulunmamaktadır


Samanpazarı Camisi (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi, Kızılcalar Mahallesi’nde bulunan bu cami, 1965 yılında halk tarafından yaptırılmıştır

Dikdörtgen planlı, kesme taş ve moloz taştan yapılan caminin üzeri çatı ile örtülüdür Minaresi bulunmamaktadır Cami mimari yönden herhangi bir özellik taşımamaktadır


Kızılcalar Camisi (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi, Kızılcalar Mahallesi’nde bulunan bu cami XIXyüzyılın sonlarında yapılmıştır Banisi bilinmemektedir Cami 1968 yılında yıktırılarak yerine yeni bir cami yapılmıştır

Bugünkü cami dikdörtgen planlı ve iki katlıdır Üzeri ahşap çatı ile örtülmüştür Mimari yönden özellik taşımamaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla