Prof. Dr. Sinsi
|
Burdur Resimleri, Tarihi Yerleri, Turizm, Genel Bilgileri, Coğrafi Yapısı, Haritası
Burdur resimleri, tarihi yerleri, turizm, Genel bilgileri, coğrafi yapısı, haritası
Burdur ilinin 106 km batısında, Gölhisar İlçesinin hemen yanıbaşında, Horzum Mahallesi sınırlarına kadar uzanan Kibyra antik kenti, yerleşim alanı olarak oldukça büyüktür
Likya eyaletlerine bağlı iken, Balbura (Altınyayla), Bubon (İbecik)ve Oinanda (İncealiler) kentlerininoluşturdu ğu bir tetrapolis kuruluşunun başkenti olma özelliği ile karşımıza çıkmaktadır Bulunduğu bölge Kabalya adıyla anılan Kibyra, Pisidia, Karya, Frigya ve Likya komşu olduğundan, bir tür geçiş kültürünü oluşturmaktadır
Kibyra antik kentnin çevresinde, son zamanlara kadar işletilmiş olan demir madeni ile bir çok yerlerde demir curuf atıklarının bulunması, demircilik sanatının ileri düzeyde olduğunun göstergesidir Dalaman Çayının kaynak noktası olmasıda, ticari yönden önem arz etmektedir Ayrıca kentte, dericilik ve at yetiştiriciliği her dönemde önemini korumuştur
M Ö 82 yılında Roma hakimiyetine giren kent, M S 2 yy'da en parlak devrini yaşamıştır Bu dönemde büyük depremlere maruz kalmıştır
Şehir halkı son derece savaşçı kimliğe sahiptir Her dönemde önemli ölçüde yaya ve atlı savaşçı bulundurmuştur Kentle ilgili bilgiler şu anda sınırlıdır Bilimsel kazılar neticesinde buranın tarihi daha iyi aydınlanacaktır
Burdur adını Nereden aldı
Burdur, Akdeniz Bölgesinin batı kesiminde, Göller Bölgesinde yer almaktadır Burdur adının nereden geldiği hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür Birinci görüş, Burdur adının “Polydorion” kelimesinin daha sonra, “Polydor” şekline dönüştüğü, oradan da Burdur şekline dönüştüğüdür İkinci görüş ise Burdur yöresinin eski adı Limobrama “Göl Kenti” anlamına gelen Limobria kelimesinden türemiştir Sonradan da değişerek Burdur olmuştur Fakat Antik Çağlarda Burdur’un yerinde herhangi bir şehir bulunup bulunmadığı bilinmemektedir Bunun için bu iki adın kesin olarak ne zaman kullanıldığı bilinmemektedir
Üçüncü görüş ve en akla yatkın olanı da; Burdur şehrinikuran Türkmen boylarından Kınalı Oymağı mensupları, konaklama yeri ararken, burayı buluyorlar ve bölgenin güzelliği karşısında “Cennet Buradadır” demişler ve “Burada Dur” sözü zamanla hece düşmesine uğramış ve Burdur’a dönüşmüştür
Burdur Gölü
Burdur Gölü, Söğüt Dağı ile Sulu Dere Yayla dağ kütleleri arasında kuzeydoğu - güneybatı doğrultusunda uzanan oluk şeklindeki tektonik çöküntünün sularla dolması ile oluşmuştur Gölün batı kesimi boyunca uzanan fay hattı nedeniyle bu kısımda kıyı çizgisi çok dardır Bu dar bölgelerde göl birden derinleşir
Kapalı bir havuzda yer alan gölün akıntısı yoktur Göl suyu oldukça tuzlu olup ülkemizin en derin göllerinden biridir Derinlik bazı yerlerde 100 metreyi buluyor Göl su seviyesinin son yıllardaki aşırı düşüşüne, gölü besleyen dere ve çaylar üzerinde yapılan barajlar ve son yıllardaki bölgede yaşanan aşırı kuraklığın neden olduğu sanılmaktadır Göl üzerinde yapılan araştırmalara göre besin maddeleri yönünden çok zengin olmadığı belirtilmektedir Buna karşılık gölün yüze yakın kuş türüne ve yaklaşık olarak 300 bine yakın su kuşunu barındırdığı tahmin edilmektedir Göl ile prehistorik yerleşim yeri Kuruçay Höyüğü arasındaki uzaklık yaklaşık 7 km dir
burdur da turizm
Av Turizmi
İlimizin coğrafi yapısı, bitki örtüsü ve yaban hayati, avcılığa ve av turizmine ilgi duyanlara önemli bir potansiyel sunar
Kış Turizmi
Kış mevsiminde üzerinde kar eksik olmayan Tınaztepe, Bölgemizin önemli bir kış turizm merkezidir
Kültür Turizmi
Anadolu, Çin' den başlayıp, Orta Asya' yı katederek Avrupa' ya uzanan tarihi İpek yolu' nun en önemli kavşak noktalarından birini oluşturmuştur İlimiz bu İpek yolunun Antalya-Konya güzergahı üzerinde bulunmaktadır
Mağara Turizmi
İlimiz başta İnsuyu Mağarası olmak üzere mağaracılığa meraklı turistler için keşfedilmeyi bekleyen bir çok mağaraya sahiptir
Yayla Turizmi
Kendine has coğrafya ve iklime sahip olan İlimizin zengin yaşama kültürü içindeki yayla yaşantısı önemli bir yer tutar Soğuk suları ve geniş alanları ile turistler açısından önemli imkanlar sunmaktadır Burdur da doğal yapısı ve şartları nedeniyle yayla görünümü veren bir çok yer vardır Yaylalar genelde Kuzey Karadeniz Bölgesindeki yaylaların özelliklerini taşımakla birlikte yakın ve mahalli yerleşmelerdeki halkın bunaltıcı yaz aylarında hayvanlarıyla beraber göçtükleri yerlerdir
Merkezde Çamoluk (Aziziye) Yaylası, Gölhisar Böğrüdelik, Koca Yayla, Kozpınar Yaylası, Eşeler Yaylası, Kemer Bozdağ ve Akpınar, Altınyayla Kırkpınar ve Kirazlı Yaylası ile Bucak Kumar ve Kestel Yaylası ile Karacaören I ve Karacaören II Baraj gölü çevresi, Kargı Kısığı Kanyonu, Seydiler Köyü orman alanı, Çamlık Köyü orman alanı, Erenardıç, Susamlık Tepesi ve Salda Gölü civarı ilimizin mesire yerleridir
Dağcılık ve Yürüyüş
Farklı yüksekliklerde, zengin flora ve faunaya sahip olan ilimiz dağları, doğa tutkunu, maceracı insanların rahatlıkla dağcılık faliyetlerini yapabilecekleri imkanları sağlamaktadır
Kuş Gözlemciliği
Kuş gözlemciliği doğayı kuşların dünyasından tanımayı sağlayan bir gözlem sporudur Sağlıklı bir çevrenin en iyi göstergesi olan kuşlar her türlü yaşam ortamın da bulunurlar İlimiz Burdur Gölü, çeşitli kuş türlerinin yanı sıra, nesli tükenmekte olan Dik Kuyruk Ördeklerinin %70'inin kışladığı en büyük alandır
Hava Sporları
İlimiz, Yamaç paraşütü gibi hava sporları meraklıları için keşfedilmesi gereken bir ildir Eşeler Dağı yamaç paraşütüne uygun bir alandır
Burdur Yöresel Halk Oyunları
1 - Teke Zortlatması: Halk oyunlarımız, İnsan - doğa ilişkilerini konu almakta olup, teke zortlatması, tekenin yani erkek keçinin hareketlerini anlatmaktadır Dirmilcikten gider yaylanın yolu, Ak Fasülle oldu mu, İlimonum Sulandı, Eli Elekli Gelin gibi 9/16'lık ölçüyle çalınıp, hızlı oyunlar olup, başlıca figürler: tekil yürüme, çiftli yürüme, tekil dönme, çiftli dönme, tam dönme ve dönmedir
2 - Teke Zeybeği: 9/8'lik ölçüyle çalınan en hızlı zeybek türü olup; Sarı Zeybek, Şu Dirmilin Çalgısı, Haymanalı, Kozağaç Zeybeği gibi çok değişik ezgileri vardır
Teke Zeybeğinde başlıca figürler: Çiftli yürüme, tekil yürüme, dönme, çökme ve dönerek çökmeden oluşur Erkek ve kadınların kolları birbirinden farklıdır
3 - Serenler Zeybeği: 9/8'lik ölçüyle oynanan bir kesinti zeybeğidir Eğer söz söyleniyorsa oynananlar gezelemektedirler Söz bitince oyun kısmı başlar Teke zeybeklerinden biraz daha yavaş oynanmakla birlikte oldukça zor ve değişik figürleri vardır
4 - Alyazma Zeybeği: 9/4'lük ölçü ile oynanır Serenler zeybeğinden daha çok ağırdır Kesinti zeybeği olup, söz söylenirken müzik ritmine uygun olarak gezeleme yapılmakta, söz bitince de oyuna girilmektedir
5 - Avşar Zeybeği: 9/4'lük ölçü ile oynanır Yörede çok sevilen ağır zeybeklerdendir
6 - Kezban Yenge: Sözlü olarak hızlı şekilde, baştan sona, sağ ayak tabanı üstünde hafifce alçalıp, sol ayak burnu üzerinde yükselerek, oynanan bir kadın oyunudur Kollar, sürekli olarak, dirsekten aşağı yukarı hareket ettirilir
7 - İğdem Düştü: 9/8'lik ölçü ile oynanan sözlü kadın zeybeğidir Oyun, erkek zeybekler kadar heybetli olmamakla birlikte, yine de kendine özgü bir tavırla oynanır
8 - Gabardıç (Kaba Ardıç): 2/4'lük ölçüyle kadınlar ve erkekler tarafından oynanan sözlü
Toplumda yüzyıllardır yerleşmiş, bozulmadan devam eden bazı alışkanlıklar vardır Bu alışkanlıklar örf ve adetlerin birer parçasıdır Onlar hayatı tamamlayan, yapılmadığı zaman eksikliğinin duyulacağı inancını aşılayan iyi alışkanlıklardır Bunlar bölgelere göre farklılıklar göstermesine rağmen özünde aynı kültürün yansımaları olduğu anlaşılır Burdur'da da bugüne kadar yapıla gelen bu örf ve adetlerden birkaçını açıklamak gerekir
1 - Yünüm Böğedi:
Tefenni ve Gölhisar ilçeleri ve bazı köylerinde genellikle Ağustos ayının son haftası yapılan bir şölendir Koyun sürülerini otlatmak için çobanlar 1Nisandan 15 Eylül'e kadar tutulurlar Tutulan çobanlar, Ağustos ayının son haftasında yapılacak olan şenliğe hazırlanmak için koyunların otlatılması gerekir Ağustos ayının son haftasında yapılan bu şenlik aynı zamanda koyunların yıkanması, yapağın ve yünlerin temizlenmesidir Önce Yün Böged'i hazırlanır, Bunun için akarsuyun önü kesilerek bent yapılır ve su toplanarak gölcük oluşturulur ki, buna Böged denir
Diğer taraftan koyunlar Bögedin etrafında toplanmaya başlanır Üç gün önceden koyunların sırtları boyanır, her sürünün başını çeken bir koyun vardır Bu koyun çobanla en iyi anlaşan koyundur Bu koyunlara Elcik koyun denir Onun kaval sesini duyunca arkasından giden, çoban uyurken sürünün hareketi başlayınca onu uyandıracak şekilde yetiştirilmiştir Elcik koyunlar renk renk boyanır, üstlerine kolanlar bağlanır, çanlar takılır Daha önceden haber verilen köylüler, Yünüm Böğedinin etrafında toplanırlar Önce kura ile sıra tespit edilir ve sırası gelen sürü bende doğru ilerler Suya yaklaşan sürünün çobanı Elcik Koyun'a önceden öğrettiği sözlerle seslenir, onu suya atlaması için teşvik eder Bu arada toplanan kalabalık davul zurna ve silah sesleri eşliğinde koyunu böğede atlaması için coşturur Elcik koyun böğede çobanla beraber atlayınca sürünün diğer koyunları da arkasından atlar Bende daha önceden giren yıkayıcılar atlayan koyunları tutarak yıkarlar, suyun dışına gönderirler Bu arada çobanlar birbirlerine beyitler, yakımlar, taşlamalar söyler Bütün bu olaylar; şafak söktüğü zaman başlar, gün doğup insan boyu yükselene kadar devam eder
2 - Kütük Atma :
Bu gelenek Tefenni ilçeleri ve köylerinde ailenin dünyaya gelen ilk oğlan çocuğuna yapılır Bu gelenek ailenin soyunu devam etmesi yönünden önemlidir Önce aile reisinin rızası alınır
Aile reisine "Oğlana kütük atmak istiyoruz, rızan var mı?" diye sorarlar Aile reisi izin verirse kütük atılır Önce büyükçe ve çok budaklı bir çıra kütüğü bulunur Kütüğün üzerine renkli ve ipekli bir poçu bağlanır Poçunun üzerine altın, kağıt para bağlanır, içine de madeni para konur, böylece kütük hazırlanmış olur Bu kütük, kalabalık bir toplulukça davul zurna eşliğinde dünyaya yeni gelen oğlan çocuğunun evine götürülür, kütük iki veya üç kişiyle evin damına çıkarılır Kütüğü çıkaranlardan birisi evin bacasından aşağı bağırarak bir tekerleme söyler, Oğlan babası ,çocuğu kucağına alarak bacanın sağ tarafında oturur ve bacayı dinler, Tekerleme oğlan babasının adı ile başlar:
Ula Ahmat         ayyyy yyyy amat
Olun yaşı uzun olsun,
Düğünü güzün olsun,
Ardıç gibi kollu olsun,
Keklik gibi dilli olsun,
Dağda koyun kışlatsın,
Ovada çifti işletsin,
Allah seni bu oğlana bağışlasın,
Delikanlılar toplanırlar Çalgı ve davul zurna çalınır, oyunlar oynanır ve muhabbet yapılır Bu arada hazırlanan yemek ve çerez konuklara ikram edilir Kütüğe bağlanan hediyeler, konukların hediyesi olarak kabul edilir Kütük ise oğlanın evlendiği gün maşalada yakılmak üzere babası tarafından saklanır
3 - Maşala :
Düğünlerde üçüncü günü akşamı yapılan bir eğlence türüdür Bu eğlence için bir kişi görevlendirilir Lazım gelen malzemeler toplanır Bu malzemeler bir ekmek sacı, yeteri kadar çıralı odun ve kütük atma geleneğindeki saklanan kütüktür Sac meydan da taşların üzerine konur, ateş yakılır Ateşin etrafına davetliler oturur Davul ve zurna deliğinde program başlatılır
Haberciler efelerin geldiğini haber verirler Davul zurna efeleri karşılamaya gider Davul zurna eşliğinde efe elbiseleriyle donatılmış kişiler maşala meydanına gelirler Kadın kıyafeti giymiş bir efe de grubun içindedir Efeler önce davul zurna eşliğinde maşalanın etrafında dönerler Efe başının “Oooop, ses yok” demesiyle davul zurna susar Herkes dikkat kesilir Efe başı yüksek sesle: “Elli çuval, yüz karar Sinek zırıltısı gayet zarar Nerede buranın ayanı, azası?” der Düğün sahibi kalkar efelerin isteklerini dinler, yerine getirmek için oradan ayrılır Bu arada efelerden biri oyuna kaldırılır Bir iki oyundan sonra efe oturur
Bu arada yüzü tencere karasına boyanmış, yırtık pırtık elbise giymiş, ayakları çıplak, sırtında bir heybe, elinde değnek olan “Arap” gelir Heybenin bir gözünde ekmek, diğerinde kül vardır Ekmeği ateşte gevretip soğanla yemeye başlar Yemekten sonra düğün sahibinin ve şaka kaldıranların üzerine külü serperek uzaklaşır
Arkasından iki efe daha oynar ve sonra yularından Yörük kıyafeti giymiş biri çekerek bir yapma deve meydana gelir Yörük ticaret yapmaktadır Bu arada Arap yine sahneye çıkar, külü serper ortalığı karıştırır Yörüğün yanına bir şeyler almak için şişman ve obur iki insan yanaşır Bunlar pazarlık sonucu yörüğün malını satın alırlar ve Yörük meydanı terk eder Meydan da kalan iki şişman “yoğurt senin, yağ benim” derken anlaşmazlık çıkar Ellerindeki sopalarla, yastıkla şişirilen vücutlarına vurarak kavga ederler Vura vura uzaklaşırlar
En son olarak efelerin içinde bulunan kadın kılığındaki efe oyuna kalkar Kadın oynarken alana hızla giren Arap, kadını kaçırır Efeler hep birlikte ayaklanırlar Önce içlerinden birinin kadını sattığını zannederek aralarında kavga ederler Daha sonra kadını bulmak üzere Arap’ın peşinden giderler
Efelerin gitmesi maşalanın dağılması demektir Davul zurna hemen Köroğlu havasını çalmaya başlar Misafirler dağılırken ateş de söndürülür
Efeler, arap, şişman müşteriler, deveyi canlandıran kimseler, önce kız evine götürülüp ağırlanırlar Bahşişlerini alırlar Daha sonra efeler oğlan evine giderler “Yat geber” adı verilen yemeği yedikten sonra dağılırlar
4 - Bayram Yemeği :
Bucak ilçesinde, Ramazan ve Kurban Bayramlarının ilk günü Bayram namazını kılan erkekler, mezarlığı ziyaret ettikten sonra, evlerinde arife günü hazırladıkları yemekleri ve tatlıları camiye getirirler Fakir fukarayla birlikte yenir
Karamanlı ilçesinde de Ramazan ve Kurban Bayramlarının ilk günü öğle namazını cemaatle kılan erkekler, evlerinden birer tepsi börek ve baklava alarak, toplu halde tekbir getirerek mezarlığa giderler Ağaçların altına sofra kurulur ve fakirlerle beraber getirilenler yenir Hep birlikte tekbir getirilip dua edildikten sonra dağılır Bu Bayram yemeğine Siyret Yemeği denir
5 - Güreş :
Türk milletinin milli sporu olan güreş, eskiye nazaran bir gerileme içine girmesine rağmen bilhassa belediyelerin gayretiyle yaşatılmaya çalışılıyor Yağlı ve karakucak güreşleri halk tarafından zevkle takip edilen eğlencelerdendir Kispetini giyen güreşçi davul zurnanın çaldığı peşrev havaları eşliğinde perdah çekerek güreşe tutuşurlar
Pehlivanlar; deste, ayak, orta, başaltı ve baş'a güreşirler Cazgırların pehlivan okşamaları şenliğe renk katar
Örnek:
Mekke’de doğdu, tekkede büyüdü
Az saftır, almaz öğüdü
Analar mı doğurur senin gibi yiğidi
Pehlivan          pehlivan              
Şu dört tane pehlivanda büyük ayak,
Sağdan birinci İbecikdereli Koca Mustafa
Gıyamete kadar bakidir bizim din,
İkinci de güççük ayakçılardan Gedizli
Fahrettin
Ayağıya giymiş kispet
Ne darılmak bilir ne küsmek
Üçüncü de büyük ayakçılardan İsmet
Meşhurdur Isparta’nın halısı
Şu bir çift pehlivan da destenin dolusu
6 - Hıdrellez
Hıdrellez, ülkemizde tabiatın canlanması, bolluk, bereket ve sağlık inançlarını içine alan ve Türk Kültürünün en önemli öğelerinden olan bir bayramdır Fakat ilimizde Hıdrellez eski canlılığını kaybetmiştir 1990 yılından bu yana bütün Türkiye’de İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerinin katkılarıyla bu bayramlar tekrar canlandırılmaya başlanmıştır
Bu hazırlık: temizlik, yiyecek ve giyecek konusundadır
Önce temizlik yapılır Ev ve varsa bahçesi temizlenir Bazıları, evlerini badana ederler Yeni elbiseler hazırlanır Yiyecekler normal zamanda yapılan yemeklerden daha fazladır Özellikle yeşil sebze yemekleri ağırlıktadır Bütün bu hazırlıkların bir sebebi vardır O da şudur: O gün, Hızır evleri ziyaret edecektir Hızır, pis eve uğramayacağına göre evlerin temizlenmesi gerekir
Hıdrellez sabahı gün doğmadan kalkılır, yeni elbiseler giyilir Çeşmeden su alınarak, süpürge ile evin dört yanına serpilir
Hıdrellez kutlamalarının yapıldığı yerden toplanan taşlar, evdeki yiyeceklerin yanına konarak “artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin” şeklinde dilekte bulunulur
Kutlanacak alana gidilir, salıncaklar kurulur İp atlanır, birdirbir oynanır Erkekler grup halinde Serenler Zeybeği, Teke Zortlatması, Ağır Zeybekler gibi mahalli oyunları; davul zurna, sipsi ve cura eşliğinde oynarlar Burdur ve Bucak’ta Hıdrellezin en önemli töreni “Niyet Oyunu”dur Bilhassa genç kızların talihlerini açmak, kısmetlerini belirlemek için oynanır
Bu oyunun Burdur’da ki adı “Bahtıvar”, Bucak’ta ki adı “Batıbar” dır
|