Yalnız Mesajı Göster

İç Anadolunun Örf Ve Adetleri - İç Anadolu Bölgesinin Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-13-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İç Anadolunun Örf Ve Adetleri - İç Anadolu Bölgesinin Gelenek Ve Görenekleri



SİVAS Gelenek ve Görenekleri

DOĞUM

Günümüz Türkiye'sinde yerleşim birimlerinin tamamında olmasa bile büyük bir bölümünde hastane sağlık ocağı gibi kurumlar mevcuttur ve genellikle doğum olayları buralarda gerçekleştirilmektedir Ancak köylerde ve sağlık kurumu bulunmayan yörelerde doğum ebe ve ebe kadın deline yaşlı, tecrübeli kadınlar tarafından yaptırılmaktadır

Doğum anında en yakın akrabalardan birinin getirdiği tekbir sesleri içerisinde çocuk doğar, doğumu yaptıran göbeğini keser Eşi çabuk düşsün diye kadına sarımsak, limon veya soğan koklatılır Çocuğun vücudu tuzla veya yumurtanın sarısı ile yıkanır Çocuğun babasına verilen müjde karşılığında bir hediye yada para istenir Çocuk erkekse aileyi coşkun bir sevinç kaplar Hazırlanan suda ebe ve yakınları çocuğu yıkar Burada dikkat edilmesi gereken konu çocuğun başına ilk kez su dökülüp yıkanacağı için bir kevgir içerisine altın konulup su bunun üzerinden dökülür Bunun nedeni ziyarete gelen insanların çok olması, çocuğa göz değmemesi ve zengin olması amacıyla yapılır Ayrıca kırk basmaz, çocuğun doğduğu günden sonraki 40 gün önemlidir Çocuk yıkandıktan sonra kundaklanıp, yüzüne hafif bir tül örtülür Başına bir nazarlık bağlandıktan sonra anasının koynuna yatırılır Üç ezan sesi duyulmadıkça anne sütü verilmez

Kundak:
Gömlek ve işlik giydirilerek başı bağlanan çocuk önceden hazırlanan üst tarafında kol bezi alt tarafında höllük bezi bulunan bohça içerisine yatırılıp elleri ve kolları hareket etmeyecek şekilde sarılır Diz kapakları hizasında sırmalı bir bağ ile bağlanır Kundağın en süslü yeri başıdır İnce beyaz bir tülbent ile hafifçe bağlanıp nazarlık ve altınlar dizilir


Nazarlık:
Kuş tırnağı, yedi delikli mavi bir boncuk ve Kabe hurma çekirdeğinden yapılmış olan gümüş üzerine yazılmış bir maşallah, tazı boncuk vs oluşur Gelen altın hediyeler kundağın uygun yerin çatal iğne ile tutturulur Kundak yapıldıktan sonra babası davet edilir Büyük validesi veya yakın akrabalarından yaşlı bir kadın çocuğu babasının omzuna koyar ve sorar; Yükün mü ağır, sen mi ağırsın? Baba cevap verir : yüküm ağırÇocuğun uzun ömürlü ve hayırlı evlat olması temenni edilir Çocuk erkekse " Oğlan Helvası " yapılarak yakınlara ve komşulara dağıtılır

İlk çocuk annesi loğusa kadın yatağında en güzel elbiseleri ile süslenmiş olarak yatar Kırk gün evin sultanıdır Bir dediği iki olmaz Al karısı basmaması için gece ve gündüz yanı boş bırakılmaz Al karısı zenci suratlı, kalın dudaklı, karmaşık uzun saçlı, kazma dişli bir zebani olarak tarif edilir Bu zebanin en büyük düşmanları çocuklar ve gelinlerdir Al karısı gelmemesi için çörek otu yakılır, loğusa kadının başına yorgan iğnesi sokulur, çocuğun ve annenin başına Kuran-ı Kerim asılır

Göbek Akçası Ziyaretler:
Çocuk doğduktan sonra kadın ziyaretleri başlar Önce yakın akrabalar loğusa görmeye gelirler ve hediye getirirler Ebeye de bir miktar para verilir ki ona Göbek Akçası denilir Çocuk için getirilen hediyeler, altın, para, çocuk kıyafeti veya çamaşırdır


Kırk Basması:
Çocuk doğuran kadın ve ailesi kendilerine ziyarete gelenlere karşı ziyarette bulunmak isteseler de kırk gün ziyaret edemezler Çünkü kırk basar yani loğusayı ziyarete gelen kadının evdeki loğusaya ağırlığı basar ve çocuk zarar görür Kırk gün geçmedikçe ve kırkları çıkmadıkça ziyaret edemezler



Beşik Gönderme:
İlk çocuğu doğuran kadının baba evi torunlarına " Beşik Yollamak" mecburiyetindedir Yorgan, şilte, yastık, yarlık ( yorgan üzerinden geçerek çocuğu beşiğe bağlayan kısım ) hazırlanır


Ad Koyma:
Çocuğun adı doğumdan üç gün sonra konur Köylerde doğan çocuğa aile büyüklerinin ismini koymak adettendir Çocuğun babası, amcası veya aile büyüklerinden biri abdest alır çocuğun kulağına ezan okur, Kuran-ı Kerim'den bir ayet okur, okumuş olduğu ayetlerden tesadüf ettiği ilk kelimeden ilham alarak ismini çocuğun kulağına söyler böylece çocuğun ismi konmuş olur Çocuğun göbeği düştükten sonra ayak değmeyecek bir yere gömülür veya evde saklanır Düşen göbeği dışarıya atılan çocuk çok gurbet hayatı yaşarmış, sokağa atılan eşine köpek yerse çocuk büyüdüğünde hiçbir yerde durmaz ve daima gezer düşünceleriyle bu tür davranışlarda bulunulur Tespit edilen bu adet ve ananeler çok eskiden beri süre gelmekte olup, tamamı olmasa bile kısmen günümüzde de yaşamakta ve yaşatılmaktadır

Sünnet

Erkek çocukların iki büyük geçidi vardır: Sünnet olmak, Evlenmek, ve ana,baba içinde alınacak iki evlat muradı vardır Çocuğun sünnetini ve evlenmesini görmektir Onun için sünnete büyük ehemmiyet verilir: Çocuk iyice süslenir Annesinin çehizinde getirdiği altın, elmas gibi ziynet eşyası fesinin etrafına dizilir Yeni elbisenin altına yelekten sonra bir entari giydirilir Sazla hamama götürülür Hamamdan çıkınca evde sünnetçi hazırdır Kivrası tutar ve çocuk kesilerek, yeni annesinin gelinlik yatağına yatırılır Kivralık mühimdir Çocuk kivrasına yakın bir akraba kadar yakındır Nikah düşmez çocuğa en mühim hediyeyide o verir

Aşçılar gelir davetliler sofraya otururlar saz ahenk gece yarılarına, hatta sabaha kadar devam eder Zira çocuğu o gece uyutmamak lazımdır Sonra kesildiği zaman da soğan koklatılır İki gün devam eden bu ahenkden sonra sünnet düğünü ile son bulur Sünnet şekerlerinin kendine mahsus seleleri vardır Sepet gibi yapılmış kısa kenarlı, renk renk boyalı kapalıdır Şeker buna konduktan sonra bir pembe veya kırmızı krable de bohça biçimi sarılır Davetliler getirdiği içinde para olan zarfları çocuğun yatağının yanındaki kutuya atarlar


Evlenme

Sivas çevresinde evlenme ve düğün adetleri genellikle bir bütünlük gösterir Bazen il merkezi ile ilçe ve köylerde farklılıklar ortaya çıkabilir
Kıza Bakma - Kız Beğenme:
Köylerde kıza bakma, kız beğenme adetleri pek yoktur Çünkü köyde her aile birbirini en iyi şekilde tanır Köy halkı aynı zamanda bir birine akrabadır Bu nedenle köylerde akraba evliliğine daha çok rastlanır Kız beğenme - kıza bakma daha çok şehir ve büyük ilçelerde ve ayrı köyler arasında bir gelenek halindedir Evleneceği erkeğin anası komşuları ve akrabalarından birkaç kadın bir araya gelerek kız beğenmeye çıkarlar Tavsiye edilmiş kızların evlerine tek tek giderek kızı bizzat görmeye çalışırlar Eğer baktıkları kızlar arasında hoşlarına giden beğendikleri olursa kızın tutum ve davranışları ile ailesinin durumu çevresindeki bildik ve tanıdık vasıtasıyla tetkik ederler Eğer bir sorun yoksa beğenilen kıza başka bir gün dünür gidilir Dünür giden kişilere görücü denir Görücüler kızı daha yakından tanıyabilmek amacıyla kızdan su isterler bu esnada kız karşılarında durur ve kızı iyice tetkik ederler


Dünür Olma - Dünür Düşme:
Dünürlük erkeğin ailesi tarafından beğenilen kızın ve ailesinin çok yönlü araştırılıp soruşturulmasından sonra yapılır Soruşturmada kızın ve ailesinin mazisi temiz olup, olmadığı, kızın ağırbaşlı, görgülü ve vücudunda her hangi bir sorun bulunup bulunmadığı araştırıldıktan sonra sıkı dünürlük başlar İki dünürlük yine kadınlar tarafından yapılır Erkeğin anası ve yakınlarından birkaç kadın bunun evine giderek kızın anasına durumu açar ve kızlarını beğendiklerini " Allah'ın izni Peygamberin kavli " ile dünür olduklarını söyler Bu ilk dünürlükte kız tarafı genellikle araştırıp soralım Allah yazdıysa olur şeklinde yanıt verir Kız tarafı da oğlan tarafını araştırmaya başlar, bütün bu araştırmalar gizli yapılır Bir süre sonra dünürlük tekrarlanır Eğer karşılıklı araştırmalarda bir sorun yoksa ve kızın verilmesi uygun görülüyorsa , Allah yazmış ne diyelim bir de babaları görüşsün şeklinde kadınlar yanıt verip iş erkek dünürlere bırakılır İki tarafın erkekleri görüşerek söz kesme gününü kararlaştırırlar


Söz Kesme:
Kararlaştırılan günde erkeğin babası, yakın akraba ve komşularından 50 - 100 kişi köyün ve mahallenin imamı ile kız evine giderler Kız tarafı da kendi akraba ve komşularından uygun gördükleri yakınlarını söz kesmeye çağırırlar Akşam kız evinde toplanılır Bir süre sohbet edildikten sonra imam veya yaşlılardan biri sözü asıl konuya getirerek dünürlük teklifini resmen açıklayarak " Allah'ın emri Peygamberin kavli " ile kızınız oğlumuz ya istemeye geldik Der Kız tarafının sözcüsü ise " Allah'ın emri ne diyelim bizi hısımlığa kabul etmeniz bizim için bir şereftir" şeklinde yanıt verildikten sonra çay kahve ikram edilir Başlık miktarı kararlaştırılarak şerbet içilir Söz kesme gecesinde kız evinden bardak, fincan gibi eşyalar çalınıp ertesi gün damat adayına verilerek kendisinden hediye yada ziyafet istenilir



Nişan - Düğün

Şehir merkezinde nişan büyük bir salon veya evin her hangi geniş bir odasında yapılır Geleneksel yanı yoktur Ancak köylerde nişanın adı şerbet içmedir Şerbet içme günü genellikle Perşembe veya Pazar günüdür Nişana davet edilen erkek ve kız tarafının yakınları kız evinin büyük bir odasında toplanır Ortaya bir tepsi içerisinde erkek tarafından getirilen çay, şeker ve sigaralar konur Misafirlere hazırlanan şerbetler ikram edilir Erkek ve kıza nişan takılır misafirler getirmiş oldukları altın, gümüş bilezikler ve paradan oluşan hediyeleri ortaya konan tepsiye bırakırlar

Nişandan sonra şehirde Sini Göndermesi denilen bir gelenek vardır Nişan takılan kıza oğlan evi tarafından süs ve giyim eşyaları büyükçe bir tepsi - sininin üzerine konarak kız evine gönderilir Kız tarafı da yakın komşularını davet ederek gelen eşyaları onlara gösterir ve şerbet içilir Aynı şekilde kız tarafı da oğlan tarafına alınan eşyaları iki sürahi şerbet ile bir tepsiye koyarak oğlan evine gönderir Sini görmeye gelen misafirlere şerbet ikram edilir Nişanlılık süresi kızın çeyiz hazırlıkları, oğlanın askerlik durumu nedeniyle birkaç yıl uzayabilir Genelde köylerde nişanlılık 2 yıl sürer Nişanlılık döneminde ramazanda kız tarafına iftarlık ve hediye gönderilir Kurban bayramında da gönderilen bayramlıklarla birlikte birde kurban gönderilir Kurban süslenir üzerine bayramlık hediyelerin takıldığı kartondan yapılmış bir semer yapılır Gezdirilerek kız evine götürülen kurban genellikle koç olup, alnına bir adet altın takılır Köylerde erkeğin nişanlısını görmesine pek izin verilmez, açıktan eve gidip gelmesi ayıp sayılır Ancak iki aile arasında görüşmeler devam eder Nişandan sonra düğünle ilgili konuların görüşülmesi için erkeğin babası kızın babası ile görüşür ve söz alma denilen düğün tarihi tespit edilir Bundan sonra kıza alınacak çeyizler ve takılar ile buna benzer şeylerin alımı için pazara çıkmaya veya şehre inmeye Pazarlık Görme denir Pazarlık görmeye kız ve erkek tarafı birlikte çıkar Anne, baba, kardeş ve diğer akrabalar için hediyelerde alınır Düğün günü tespit edildikten sonra köy içi sağdıç ve damat tarafından akşamları köylü düğüne davet edilir Şehir merkezinde ise davetiye gönderilir Artık düğün günü gelmiştir Düğünden bir önceki gece gelin olacak kızın kınası türkülerle ve manilerle yakılır Kız evinde toplanan köyün genç kızları gelinin etrafını çevirerek maniler söylerler Bu maniler bir süre sonra yanık ve içli deyişlere yerini bırakır

Her ne olursa olsun bu gecede gelin kız ve anası ağlatılmak istenilir Gelin kınası uğur sayılır Gelin kınası adeta bir şenlik havası içinde geçer Ertesi sabah gelin almaya giden düğüncüler düğün odasından hareket ederler Köye gelindiğinde düğüncüler kız evi tarafından düğün kahyası ve köy gençleri karşılar ve düğün süresince kalacakları evlere götürülürler Çalgılar çalınır ve türküler söylenir Düğün odasında kız tarafı ve düğüncüler tarafından çeyizdeki eşyalar tek tek isim ve değeri belirtilerek bir listeye yazılır Çeyizi yazan yazıcıya ve davul ve zurnacıya uygun birer hediye verilir Çeyiz başka bir köye gidecekse ertesi gün gelin alayı ile birlikte gönderilir Gelin olacak kız akrabalarının birinin evindedir Düğün kahyası ve düğün sahibi ile kadınlardan bir kaçı gelini davul zurna eşliğinde babasının evine getirirler Ertesi günü sabah düğüncüler kız evinin kapısı önünde toplanırlar, gelinin bineceği at kapının önüne yaklaşır gelin evden bin bir naz ile çıkartılır Bu esnada zurnacı gelin ata bindirme havasını " Cezayir " i seslendirir Atın üzerine bir erkek çocuk bindirilmiştir düğün kahyası bahşiş vererek çocuğu attan indirir ve yüzü kapalı ve başı süslü olan gelin kendisine yardımcı olan yengelerin yardımıyla ata bindirilir Gelin alayı oğlan evine yaklaşınca " Gelin attan inmiyor" şeklinde bağırılır Bunun üzerine güveyin amcası veya dayısı insin attan kendisine sarı düveyi vaat ediyorum der ve attan inecek olan gelinin ayağının altına boş bir kazan ters çevrilerek konulur Kazanın üzerinde ise bir adet tahta kaşık konulur Gelin ayağını atın üzengisinden çekip kazan üzerinde bulunan tahta kaşığa ayağını basar ve kaşık kırılır, kaşığın kırılması uğurdan sayılır Güvey yani damat elinde bulunan torbadan üzüm, leblebi, fındık, buğday ve para karışımından oluşan çerezi gelinin başından aşağı atar Yengelerin yardımıyla attan indirilip kapı önüne getirilen gelinin avucuna bal sürülür gelinde balı kapı eşiğine sürer Kapıdan sağ ayağı ile adım attığında eşiğin iç kısmında bulunan balta veya ocak demirinin üzerine basar Kendisine sunulan şerbeti içer Genç kızlar halay çeker ve davetlilere yemek ikram edilir Düğünün önemli bir kısmı bitmiş sayılır Gerdek yatsı namazıyla eş zamanlıdır Güvey yatsı namazından sonra ilahiler okunarak evine götürülür burada güveyin sırtına yumruk vurularak evin içine itilir Gelin odasında bulunan gelinin sağdıcı olan kadın gelin ve güveyi el ele tutturarak geline " Kurt isen kuzu ol" der, mutluluk dileyerek gerdek odasından ayrılır Düğünün ertesi günü duvak açma günüdür Konu komşu, hısım akraba gelinin evinde toplanırlar İki kadın gelini ortasına alır ellerindeki oklava ile gelinin duvağını alttan oklavaya dolayarak kıvıra kıvıra başına kadar açarlar



Askerlik-Gurbetlik (İlbeyli Yöresi)
Askerlik görevi, İlbeyli yöresi halkının gözünde önemli ve kutsal bir görevdir "Asker ocağı peygamber ocağıdır" denilerek, askerlik ortamının ne denli kutsal bir ortam olduğu vurgulanır Ayrıca askerlik görevi yapmamış kişilere mazereti ne olursa olsun iyi gözle bakılmaz Vatanı ve milleti korumanın şeref ve gurur verici bir iş olduğunu bilen halkımız, ayrıca askerlik görevinin kişiyi eğitip olgunlaştırdığına da inanır

Gerçekten de askerlik görevi Anadolu genci için bir ufuktur Çoğunlukla köyünden dışarı çıkmamış olan delikanlıya, Memleket-yurt görme, gurbutu alışma, değişik insanlarla tanışma ve kaynaşma, kısacası hayatı daha iyi tanıma ve kavrama şansı verir Bu yüzden askerliğini yapan bir gencin, çok daha olgunlaşmış ve pişkinleşmiş olduğu düşünülür Hatta kız verilirken bile askerliğini yapmış gençler tercih edilir Yine kadınlar arasında yaygın olarak konuşulan şu nasihat oldukça ilginçtir
Dur, dur, durmuşa var !
Askerden gelmişe var !
Karısı ölmüşe var !

Bazı köylerde ufak tefek farklılıklar olsa da, ana çizgileriyle, askere uğurlama geleneğinin başlıca ana safhaları şunlardır:

Askere Gidecek Gençlerin Eve Çağrılması ve Harçlık Verilmesi:
Eve çağırma, yemeğe davet etmek demektir İlbeyli yöresinde askere gidecek genç mutlaka yemeğe davet edilir Bu davette ikram edilen yemekler, ayrı özellikte olmayıp, günün şartlarına göre ev hanımının hazırladığı yemeklerden ibarettir Davetler askere gencin yola çıkacağı günün üç beş gün öncesinden başlamak üzere, bir gün öncesinin yatsı vaktine kadar devam eder Askere zbir ilik Düğme) dahi olsa harçlık verilmesinin uğur getireceğine inanıldığından , davet sonrasında , azına çoğuna bakılmaksızın gence mutlaka harçlık verilir

Asker Kurbanı Kesilmesi:
Tüm Köylerde yaygın bir gelenek olmamakla birlikte , yine de yer yer yaşayan bir gelenektir Askere Gidecek Gencin Bir gün Önceden "Allahaısmarladık"a çıkması: Askere gidecek gencin yakın akrabalarını tek tek gezerek "Allahaısmarladık" demesi gelenektir Böylece hem herkesle helalleşmiş, hem de askere gideceğini haber vermiş olur

Asker Uğurlama Töreni İçin Köylünün Toplanması:
Askere gidecek gençleri uğurlamak üzere bütün köy erkekleri köy meydanında toplanırlar Evde ailesiyle helalleşen genç köy meydanına gelir ve topluca köyün çıkışına giderler Asker Uğurlama Duasının Yapılması: Köyün 40-50 adım dışına çıkıldıktan sonra Tüm cemaat saf tutarak kıbleye döner ve dua yapılır

Askerlerin Gözlerinden Öpülerek Uğurlanması:
Askere gidecek genç, duanın hemen arkasından, kendisini uğurlamaya gelenlerin hepsiyle teker teker vedalaşır Yaşıtlarıyla kucaklaşır Kendinden büyük olanların ellerini öper, Büyükler de karşılık olarak onun gözlerinden öperler Askere uğurlananları gözlerinden öpmek ise, eskiden beri sürüp gelen bir gelenektir Vedalaşma bittikten sonra delikanlı bavulunu alarak yola çıkar B u sırada cebinde aynası olanlar onun arkasına (Gidiş yoluna) ayna tutarlar Yine yakınları tarafından burada da onun yoluna bir kova su dökülür İzine gelen askere köyün en yaşlısı dahi hoş geldine giderler Askerlik görevini bitiren gencin evine göz aydına gidilir Askerden gelen genç dönüşünde bol miktarda kına getirir ki, buna asker kınası denir Asker kınası ikişer üçer kaşık, tüm akraba, komşu ve göz aydına gelenlere dağıtılır Eğer, delikanlı askere çıkarken ailesi: "Sağ salım dönerse, Allah rızası için bir kurban keselim" gibi sözler sarf ederek bir kurban adamışsa, bu kurban, genç teskeresini alıp döner dönmez hemen kesilir



Ölüm
Sivas'ta ölüm olayı oluştuğunda derhal komşuluk ve akrabalık ilişkileri devreye girer Komşulardan biri veya bir kaçı cenaze masraflarını yapar Mezar yeri ve cenaze malzemelerini temin eder Cenaze sahibine belirli bir süre için destek sağlar Yardımlaşmanın en ilginç tarafı da cenazesi olan evde üç gün süreyle yemek pişmesidir Komşular sırayla öğünlere göre yemek verirler Yemekler, et yemeği çorbası, pilav, tatlı vs olmak üzere yedi çeşittir Cenazenin defnedildiği akşam aile efradı ve yakınlar komşular tarafından açılan taziye evinde oturur, başsağlığı dileklerini burada kabil ederler Cenazeden 40 gün sonra ailesi tarafından kabir ziyareti yapılır ve ölümün 40 günü nedeniyle ölen insana hayır ve sevap olsun düşüncesiyle mevlidi şerif ve hatim okutulur Akraba ve komşulara daire şeklinde ortası boş üzerinde çörek otu bulunan " Kırk Gilikleri" ve mevlit şekerleri dağıtılır 52 gün nedeniyle de mevlit okutulup yemekler yedirilir Ölenin yakınları için ilk dini bayram yas bayramı olarak kabul edilir Bu bayramlar eş, dost, tanıdık bayramın birinci günü yas evini ziyaret eder Bu adet günümüzde halen devam etmektedir


Hıdrellez (Eğrilce)


Mayıs ayının ilk haftaları Zara ve Hafik yörelerinde daha başka, tam anlamı ile şiirdir bu mevsim Hıdrellez kutlamaları genellikle 6 Mayıs günü yapılır Eğrilce günü herkes kırlara çıkar Bir dere boyunda otlu, ağaçlı bir kenarda toplanırlar Köyde, kentte, evde tek kişi kalmaz Herkes eğrilceye gider Bugün evde kimseler kalmaz Kimse iş yapmaz Delikanlılar ve genç kızlar ağaçlara, taşlara adak adar, ziyaretlerde kurban keserler Eğrilce dilek kapılarının açık olduğu gündür Bugün tüm dilekler kabul olur Hıdrellez'le ilgili bazı inançlar vardır Bugün iş yapanların doğacak çocukları yedi yıl beladan kurtulamaz, ya da ömrü kısa olurmuş Eğrilce günü çalışanların inekleri buzağılayacaksa doğan dananın gözü kör olurmuş Tıraş bile olunmaz Çünkü o yıl evdeki hayvanların doğan kuzularının ayakları topal olur Köfte yapan ananın çocuğunun ayakları sakat doğar Bu gibi batıl inançlar Hafik ve Zara tarafındaki halkı bu eğlenceye mecbur eder İş yapmak mecburiyetinde olanlara şöyle bir kolaylık da bulunur: Hafik'liler Eğrilceden bir gün evvelki ikindi namazını müteakip üç gulhü bir elham suresini okur da bir avuç mısır, yahut fasulye ekerse tüm gada ve belaların bu ekinlere geleceğine inanır ve eken bu sıkıntılardan kurtulmuş olur Yalnız bunlar asla yenmez Çok işi olanlar bu kaçamak yola ender başvururlar Eğrilce günü yemekler kırda yenir Etliler, börekler, baklavalar, kavurmalar vs Yemekler ister günlerce önce evde yapılsın, ister kırda, sırtlarında nevale taşıyan binlerce insan o gün hep yoldadır Kadınlar renk renk kadifeler, renk renk allar, şallar giyerler Türküler söyleyerek halaylar çekerler ve maniler söylerler Daha sonra kadınlar hep birlikte oturup yemeklerini yerler Akşama doğru Hıdrellez şenlikleri sona erer Hıdrellez kutlamalarını genellikle kadınlar yapar Eğrilce günü bir dini bayram kadar kutsaldır Bugünün akşamı düğün adetlerimizde olduğu gibi kız evine nişanlılı oğlan yakınları bayramcalık da sunarlar


Nevruz (Sultan Nevruz)


İki genç kız ev ev dolaşıp, Sultan Nevruz'a katılıp katılmayacaklarını sorarlar Eğer müspet cevap alırlarsa o evin genç kız ve gelininin yüzüklerini isterler Ayrıca buğday, mısır ve fasulye de toplarlar Yüzük ve yiyecek işi bitince sıra su toplamaya gelir Gene o iki genç kız kaynak, kuyu, ırmak, çeşme vbyerlerden birer miktar su alıp küpün içine doldururlar Yüzükler bu küpün içine atılır Eğlenceye katılacak olan genç kız ve gelinler birleşip köyün yakınındaki ağaçlık veya çayırlık bir yerde toplanırlar İçlerinden birisi başına beyaz bir çarşaf örtüp küpün başına oturur Diğerleri etrafına sıralanır Halaylar çekilir sıra türkülere gelir Bir türkü söylenirken küpün başındaki genç kız, elini küpe daldırıp bir yüzük çıkarır O yüzük kiminse o türkü de onun olur Yüzükler bitinceye kadar türküler ve maniler devam eder En sonunda yemekler yenilir

Alıntı Yaparak Cevapla