Prof. Dr. Sinsi
|
Ankara Hakkında Bilgi
Ankara Genel Bilgi
Ankara, Orta Anadolu’nun kuzeybatısında bulunan Kızılırmak ve Sakarya nehirlerinin kollarının oluşturduğu ovalarla kaplı bir bölgedir Güneyinde Tuz Gölü havzası ile Cihanbeyli Yaylası bu platoyu tamamlamaktadır Bu bölgede orman alanları ile step ve bozkır alanlarının çevresi plato üzerinde yükselen dağlarla çevrilidir
Yüzölçümü ile Türkiye’nin ikinci büyük ili olan Ankara, 24 521 km2’lik bir alanı kapsamaktadır 2000 Yılı genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu4 007 860'tır
Ankara'da tipik karasal İklim hüküm sürmekte olup, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve kar yağışlı geçer Yıllık ortalama sıcaklık 11,6 C'dir En çok İlkbahar ve Kış aylarında yağış alır Yıllık ortalama yağış miktarı 386,3 mm dir
Topraklarının 1/3’ünde ekim yapılmaktadır Çayır, mera ve ormanlar bunlara eklendiğinde tarım alanlarının il toprakları içerisinde oranı 2/3’e yükselir Bitkisel üretimde öncelikle buğday, arpa, yulaf olmak üzere tahıllar yer alır Türkiye’nin toplam buğday üretiminin %8’inden fazlası Ankara’da üretilir Fasulye, mercimek ve 1960’lardan sonra da şekerpancarı üretimi önem kazanmıştır Sebzecilik, meyvecilik da bunları tamamlamaktadır Ayrıca Ankara elması ve armudu ile ünlü olup, bağcılık da yaygındır Hayvancılık Ankara yöresinde eskiden beri yapılmaktadır En çok koyun ve dünyaca ünlü Tiftik Keçisi yetiştirilir Arıcılığın yanı sıra sığır besiciliği ve tavukçuluk da gelişmiştir Bunun yanı sıra sanayi kolları da Ankara’da önemli bir yer tutmaktadır
İlin tarihteki ismi gemi çapası anlamına gelen "Ankyra"dır Bizanslı Stephanos kente bu ismin Mısırlıları denize kadar sürüp çapalarına el koyan Galatlar tarafından verildiğini yazmaktadır Çok sonraki yıllarda kent “Engürü” olarak isimlendirilmiş, bu sözcüğün Farsça üzüm anlamına gelen Engür’den kaynaklandığı da bilinmektedir Bu sözcük değişerek Ankara’ya dönüşmüştür
MÖ 2000 yılında Hititler bölgeye egemen olmuştur Hitit döneminde küçük bir yerleşim olduğu bilinen bu yörede Hititlere ait herhangi bir kalıntı günümüze ulaşamamıştır Yörede Alt Paleolitik çağa ait bir yerleşime rastlanamamıştır Ancak, 1937’de Prof Dr Şevket Aziz Kansu Çubuk Çayının doğu kıyısında Keçiören yakınında, Eti Yokuşunda Orta Paleolitik Çağa tarihlenen Levalloison-Mousterion aletlerini ele geçirmiştir Yörede yapılan kazılar ve yüzey araştırmalarında MÖ 30 000-10 000’e ve 5500-5000’e tarihlenen Çatalhöyük çanak çömleklerine benzer kalıntılar Durupınar yakınındaki höyükte ortaya çıkarılmıştır Bunun yanı sıra bölgede Kalkolitik Çağa (5500-3500) ait pek çok höyük de bulunmaktadır
MÖ 700’de Lidyalılar Kızılırmak’a kadar olan bütün bölgeyi ele geçirmişler MÖ 547’de de Persler buraya hakim olmuştur Heredotos’dan öğrenildiğine göre; ordu ticaret ve posta yolu olarak kullanılan Kral Yolu buradan geçiyordu Ankara’nın bulunduğu yerde de önemli bir konaklama ve ticaret yeri vardı
Antik kaynaklara göre İskender ordusunu Apameia Kelainaia’dan (Dinar) Gordion’a getirdiğini oradan da “Ankyra” ya ulaştığını yazar İskender’in Pers egemenliğine son vermesiyle Kral Yolu önemini yitirmiş, Ankyra da önemini kaybetmiştir İskender’in ölümünden sonra (MÖ 323) Ankyra da MÖ III yüzyılın başlarına kadar Seleukosların elinde kalmıştır MÖ 200’de bir Kelt ırkı olan Galatlar Ankara’yı başkent yapmıştır MÖ 189’da Romalı komutan Manlius Vulso bu bölgeye gelerek Galatları yenmiş ve Pergamon Krallığına bağlamıştır MÖ 168’de Pergamon Krallığı ile savaşan Galatlar bölgeyi yeniden egemenlikleri altına almıştır MÖ 25’te Galatia denilen bu bölge bir Roma eyaleti olmuş, ekonomik ve askeri açıdan da önemli bir merkez konumuna gelmiştir Bizans döneminde Ankara’nın imparatorluk ordularının konaklama ve ikmal yeri olmasıyla önemi sürmüştür Bu dönem, VII yüzyılın başlarında Sasanilerin, IX yüzyılın başlarında Arapların saldırısına uğramıştır Bizans’ın doğu ile ticareti arttıkça da Ankara bölgesi önem kazanmıştır
Malazgirt Savaşı’ndan sonra 1071’de Ankara yöresi Selçukluların eline geçmiştir 1101 ve 1102 yıllarında burası haçlı seferleri sırasında zarar görmüş, 1127’de yeniden Selçuklular tarafından ele geçirilmiştir Daha sonraki yıllarda Danişmend hükümdarı Emir Gazi ile oğlu Mehmet Gazi, onların ölümünden sonra da Sultan I Mesut buraya hakim olmuştur Sultan Kılıçarslan II, devletini on bir oğlu arasında bölüştürünce Ankara da Muhiddin Mesut’un payına düşmüştür Alaeddin Keykubat I zamanında (1219-1237) Ankara en parlak devrelerinden birisini yaşamıştır Moğol saldırılarından sonra bölge bir süre Eretnalıların elinde kalmıştır Orhan Gazi devrinde (1354) Ankara Süleyman Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır Anadolu 1402 yılında Timur’un saldırısına uğramıştır 1402’de Yıldırım Beyazid ve Timur arasındaki Ankara Savaşında şehir kısa bir süre Moğol istilasına uğrayan şehir, 1414’de kesin olarak Osmanlı egemenliğine girmiştir
Böylece yeni Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Ankara, Orta Anadolu’nun merkezi bir noktasında yeni baştan kurulmuştur
Ankara tarihi yapıları yönünden önemli yapılarla bezenmiştir Bunların başında Ankara Kalesi, Nymphaion, Augustos Mabedi, Caracalla Hamamı, Julien Sütunu, Tiyatro antik çağlardan günümüze gelen eserlerdir Bunların yanı sıra, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk yıllarına ait, mimari yönden önemli eserler de günümüze gelmiştir Bunların başında Alaeddin Camisi, Arslanhane (Ahi Şerafeddin) Camisi, Saraç Sinan Mescidi, Ahi Elvan Camisi, Karacabey Camisi, Hamamı ve Türbesi, Hacı bayram Camisi ve Türbesi, Kurşunlu Han, Mahmutpaşa Bedesteni, Cenabi Ahmet Paşa Camisi ve Türbesi, Çengel Han, Hasan Paşa Hanı, Çukur Han ve Ak Köprü gelmektedir I Ulusal Mimarlık akımının önemli örnekleri olan Ankara Palas, Etnoğrafya Müzesi, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü, Gazi Eğitim Enstitüsü, Gümrükler Genel Müdürlüğü, Devlet Resim ve Heykel Müzesi, İş Bankası, Opera Binası ve çeşitli bakanlıklar Cumhuriyet döneminde yapılmış önemli eserlerdir
|