Prof. Dr. Sinsi
|
Ankaradaki Tarihi Eserler
Ankara'da Bulunan Tarihi Eserler
Ankaradaki tarihi eserler
Ankara ili tarihi eserleri ve tabii güzellikleri bakımından oldukça zengindir Çok eski devirlerden zamanımıza kadar gelen çeşitli devirlere ait tarihi zenginliklerin başlıcaları şunlardır :
Ankara Kalesi: Frigya Kralı Midas tarafından M Ö sekizinci asırda yaptırılan kalenin; Galatlar, Romalılar, Bizanslılar ve İslam orduları tarafından genişletildiği, Selçuklular tarafından tamir edildiği biliniyor Kalede Hititlere ait eserlerin bulunuşu, Hititler zamanında yapıldığına işarettir Eshab-ı kirama ait çok sayıda kabirlerin bulunduğu, fakat zamanla izlerinin kaybolduğu tahmin edilmektedir Ankara kalesinin iki burcu vardır Kuzeyde’ki burç kısmen tamir görmüştür Burada Türk bayrağı dalgalanır Güneydeki burç ise tamire muhtaçtır Kaleden Ankara şehrinin yüzde doksanını seyretmek mümkündür
Gavur Kalesi: Haymana yakınında olup, Hitit devrinden kalmadır M Ö 1450’de yapılmıştır, üzerinde Hitit kıyafetlerini belirten kabartmalar yer almaktadır
Kalecik Kalesi: Kalecik ilçesindedir Romalılar devrinden kalmadır Sarp bir tepe üzerindedir
Camiler: Selçuklu ve Osmanlı devirlerinden kalma çok sayıda cami vardır Meşhur camilerden bazıları şunlardır:
Hacı Bayram Camii ve Türbesi: 1427’de büyük alim Hacı Bayram-ı Veli tarafından Hemedanlı Ebu Bekr Mehmed’e yaptırılmış ve 16 asırda Mimar Sinan tarafından tamir edilmiş, zarif bir de minare eklenmiştir Caminin yanında bulunan Hacı Bayram-ı Veli ve yakınlarının bulunduğu türbe, 1947’de yapılmıştır Caminin mihrabı açık mavi ve siyah çinilerle süslüdür Ceviz oymalı minberi beş köşeli yıldız motifleriyle işlidir Ahi Şerafetullah türbesi ise caminin karşısında bulunmaktadır
Ahi Elvan Camii: Samanpazarı semtindedir 1382’de Ahi Elvan Mehmed Bey tarafından yaptırılmıştır Sultan Çelebi Mehmed 1413’te camiyi tamir ettirmiştir Ceviz oyma minberi, Türk oymacılığının şaheseridir
Alaaddin Camii: Ankara Kalesi içinde 1198’de Selçuklu Sultanı İkinci Kılıçarslan’ın oğlu ve Ankara valisi olan Muhiddin Mes’ud Şah tarafından yaptırılmıştır Önünde tarihi bir çeşme vardır 1361’de Lülü Paşa, 1434’te de Şerife Sünbül Hanım tarafından tamir ettirilmiştir Ankara'nın en eski camisidir Ceviz ağacından yapılmış olan minberi, Türk oyma sanatının nadide eserlerindendir
Aslanhane (Ahi Şerafeddin) Camii: Atpazarı semtindedir 1290’da Ahi reislerinden Şerafeddin tarafından yaptırılmıştır Dış duvarlarında bulunan arslan figürleri yüzünden bu isim verilmiştir
Cenabi Ahmed Paşa Camii (Yeni Cami): Öncebeci semtinde olup, 1566’da Anadolu Beylerbeyi Cenabi Ahmed Paşa tarafından yaptırılmıştır Yeni Cami ve Ahmediye Camii adlarıyla da tanınır 1802, 1887 ve 1940’da tamir görmüştür Beyaz mermerden yapılmış minber ve mihrabı çok güzeldir Caminin sol tarafında bulunan türbelerde Azimi ve Cenabi Ahmed Paşa türbeleri yer alır
Hacı Musa Camii: Demirtaş Mahallesinde olup, 1461’de Hacı Musa tarafından yaptırılmıştır 1923’de tamir gören cami, dikdörtgen şeklinde kerpiç duvarlıdır
İki Şerefeli Cami: Ulucanlar semtindedir 1674’te Resul Efendi tarafından yaptırılmıştır Bu yüzden Resul Efendi Camii diye de bilinir Minaresi iki şerefeli olduğu için bu ismi almıştır
Karacabey Camii: 1440’ta İkinci Muradın komutanlarından Karacabey tarafından Mimar Ebubekir oğlu Ahmed’e yaptırılmıştır Caminin yanında bir imaret bulunur Bu yüzden İmaret Camii diye de bilinir Bahçenin sağ tarafında Karacabey'in türbesi vardır
Karanlık Mescid: On altıncı yüzyılda Elhac Hasan tarafından yaptırılmıştır Sabuni Mescid adıyla da anılır Küçük mihrabı geometrik desenlerle süslüdür Kapısı ile kitabesi, İstanbul Türk-İslam Eserleri Müzesinde bulunmaktadır
Saraç Sinan Mescidi: Atpazarı’ndadır Sultan İkinci Gıyaseddin zamanında 1288’de Elhac Siraceddin tarafından Mimar Yusuf bin Kulhasan’a yaptırılmıştır Caminin yanındaki türbede sekiz sanduka vardır
Zincirli Cami: 1687’de Şeyhülislam Ankaralı Mehmed Emin Ankaravi tarafından yaptırılmıştır 1879, 1911 ve 1937 yıllarında üç kez tamir görmüştür Alt kısmı kırmızı Ankara taşından yapılmıştır Üst kısmı tuğla, çatısı da ahşaptır Minberi çiçek ve geometrik şekillerle süslenmiştir
Bünyamin Camii: Alaş’tadır On altıncı asırda Şeyh Bünyamin Ayaşi için yapılmıştır Caminin kuzeydoğusunda Şeyh Bünyamin’in türbesi vardır
Akşemseddin Camii: Beypazarı’nda, Şeyh Akşemseddin adına yaptırılmıştır Bir kaç defa tamir görmüştür Minaresi tek şerefelidir Alt katında dükkanlar vardır
Kurşunlu Cami: Beypazarı’nda Sadrazam Nasuh Paşa tarafından 17 yüzyılda yaptırılmıştır Kubbesi kurşunlu olduğu için bu isimle anılmaktadır
Maltepe Camii: Cumhuriyet devrinde yapılmış olup, klasik Osmanlı mimari özelliklerini taşır
Kocatepe Camii: Yeni yapılan camilerdendir 1967 senesinde inşasına başlanan cami, 1986’da ibadete açıldı 3500 metrekarelik bir alanı kaplayan caminin bir konferans salonu, kitaplığı, çarşısı ve büyük bir otoparkı vardır Türkiye’nin namaz kılma alanı olarak en büyük camisidir
Türbeleri: Ankara’da bulunan türbeler taş ve tuğladan yapılmış sade türbelerdir Başta Hacı Bayram-ı Veli hazretleri olmak üzere, Ahi Şerafeddin, Gülbaba, Karyağdı Karacabey, Yörükdede, Şeyh Behaeddin, Kesikbaş, Ahmed Taceddin, Şeyh Sadreddin, Şeyh Mustafa Karababa ve Kadı Çelebi türbesi bulunan büyük zatlardan bazılarıdır
Hanlar: Ankara’da çok sayıda han vardır Kurşunlu (Mahmud Paşa) Kervansarayı, Yeni Pirinç Hanı, Çengelli Han, Çukur Han, Taşhan, Bakırhan, Suluhan, Tuzhan, Pembehan, Attarbaşıhan, Nasuhpaşahanı ve Ayazaik bunlardan başlıcalarıdır Bugün bu hanların çoğu yıkıntı halindedir
Hamamlar: Ankara’nın çeşitli yerlerinde tarihi hamamlar vardır Bunlardan bazıları şunlardır:
Eski Hamam: Ulus’ta olup, 15 asırda yapılmıştır
Karacabey Hamamı: 1444’te Varna Muharebesinde şehid olan Karacabey adına yaptırılmıştır Çeşitli zamanlarda tamir görmüştür
Şengül Hamamı: On sekizinci asırda yapılmıştır İstiklal mahallesindedir On dokuzuncu asırda tamir görmüştür Çifte hamam durumundadır
Medreseler: Selçuklu devrinde ilim merkezi olan Ankara, Osmanlı devrinde de bu durumunu muhafaza etmiştir Özellikle Fatih devrinde Ankara’da ilim en yüksek noktasına ulaştı Melike Hatunun yaptırdığı Kara Medrese meşhurdur Hacı Bayram, Zincirli, İpekçioğlu, Kağnı Pazar, Mermerzade, Aliağa, Sevdediye, İbadullah, Doğanbey, Minharoğlu, Seyfeddin, Karabey, Kethüda, Saz Abdullah, Taşköprüzade, Sarı Hatip, Mustafa Paşa, Sarı Kadın, Ayazade, Seyfiye, Yeğenbey, Yeşil İlahi, Saraç Sinan ve Sultan Alaaddin Ankara’da bulunan medreselerin önde gelenlerini teşkil ederler
Ankara evleri: Eski Ankara evleri mimari, iç düzeni ve süslemeleri ile Türk mimarisinin en seçkin örnekleridir Dolap kapakları, tavan ve raflardaki ağaç oymacılığı Türk oymacılık san’atının şaheserleridir Fakat bu evler yok denecek kadar azalmıştır Eski san’at eserleri bugün yerini beton yığınlarına bırakmıştır
Çankaya Atatürk Müzesi: Atatürk’ün oturduğu köşk olup, içinde Atatürk’ün kullandığı eşya ve mobilyalar muhfaza edilmektedir Cumhurbaşkanlığı köşkünün bahçesindedir Eski bir bağ evidir
Anıtkabir Müzesi: Atatürk’ün yattığı bu yer, müze haline getirilmiştir Atatürk’ün eşyaları, 3113 kitabı ve belgeleri, kendisine hediye edilen kılıç ve şiltler burada bulunmaktadır Projesini Ord Prof Emin Onat ve Doç Orhan Arda hazırlamıştır 1944 - 1953 yılları arasında yapılmıştır Büyük lahdin mermeri tek parça ve 42 ton ağırlığındadır
TBMM Müzesi: 23 Nisan 1920-1923’de ilk Büyük Millet Meclisinin bulunduğu binada bu devre ait eşyalar sergilenmektedir
Anadolu Medeniyetleri Müzesi: Cumhuriyetin ilk senelerinde “Hitit Müzesi” olarak kurulan bu müze daha sonra “Arkeoloji Medeniyetleri Müzesi” oldu 1967’de zenginleştirilerek “Anadolu Medeniyetleri Müzesi” olmuştur Anadolu’nun muhtelif bölgelerindeki kazılarda ele geçen eserler burada sergilenmektedir
Kurşunlu Han ve Mahmud Paşa Bedesteni tamir edilerek müze haline getirilmiştir Alacahöyük, Kargamış, Aslantepe ve Sakargözü kabartmaları bulunmaktadır Yontma taş ve cilalı taş devrine ait eserler de bulunmaktadır
Etnoğrafya Müzesi: 1928’de kurulmuştur Atatürk’ün naşı 1938’den 1953’e kadar 15 sene burada kalmıştır Bu müze, Türk-İslam eserleri bakımından çok zengindir İşlemeler, dokumalar, altın ve gümüş işlemeli elbiseler, 17 asırda Ankara evlerinin döşenmiş hali, Selçuklu ve Osmanlı ahşap işçiliği, folklor, tarihi zengin kolleksiyonlar, bakır eşyalar, Türk yazı san’atına ait eserler, tarikat mensuplarına ait eşyalar bu müzeyi süslemektedir
Diğer müzeler: Ankara müzeler bakımından çok zengindir Devlet Demiryolları Müzesi, Sağlık Müzesi, Hayvanat Müzesi, Tabiat Tarihi Müzesi, bu müzelerden bazılarıdır
Anıtlar: Ulus Mdanında Zafer Anıtı, Etnografya Müzesi ve Orduevi önünde Atatürk Anıtları, Yenişehir’de Güvenlik Anıtı ve Polatlı’da Sakarya Şehidleri Abidesi başlıcalarıdır
Milli Kütüphane:Türkiye’nin en büyük ve en modern kütüphanesidir Çok değerli eski eserler vardır Nükleer saldırı dahil her türlü tehlikeye karşı korunabilecek şekilde inşa edilmiştir Birbirinden değerli el yazma eser özel kasalarda saklıdır Dünyaada tek nüshası bulunan Muradname buradadır
Augustus Tapınağı: Tapınak iki bölümdür: Birinci bölüm, Frigyalılar zamanında “Men” adına M Ö 2 asırda yapılmıştır İkinci bölüm; Galat Kralı Pylamenes tarafından M S 10 yılda Roma İmparatoru Augustus adına yapılmıştır İlk yapıldığında 4 duvardan ibaretti Sonradan çevresi sütunlarla kuşatıldı Manisa’daki Artimes Tapınağına benzer Kitabede, Augustus'un 57 senelik iktidarı anlatılır Bu tapınak, Hacı Bayram Camii'ne bitişiktir Osmanlılar devrinde burası medrese olarak kullanıldı
Tulianus Sütunu: M S 4 asırda dikilmiştir Ulus semtinde Hükumet Meydanındadır
Roma Hamamı: M S 3 asırda Roma İmparatoru Caracalla tarafından yaptırılmış olup, 500 sene hamam olarak kullanılmış ve M S 8 asırda yangın neticesi yıkılmıştır Çankırı Caddesi üzerindedir Hamamda pek çok eski para bulunmuştur Soğuk ve sıcak olarak iki kısımdır
Gordion: Polatlı yakınında, Yassıhöyük köyündedir M Ö 8 asırda Frigya’nın başkenti olmuştur Hitit, Asur ve Frigya devrinin önemli bir şehri idi 1950 senesinde yapılan kazılarda Frigyalılara ait saray, Hitit mezarlığı ve Midas’ın mezarı bulundu Midas, eşek kulaklı olarak tasvir edilmiştir Frigya krallığına son veren Kimmerler ile Perslerden şehri alan Galatlar (M Ö 278) bu şehri yakıp yıktılar Efsaneye göre bu şehrin Zeus tapınağında çözülmesi zor bir düğüm vardı M Ö 33’te Makedonya Kralı İskender, bu düğümü kılıcı ile keserek çözdü Efsaneye göre bu düğümü çözen Asya’ya hakim olacaktı
|