Prof. Dr. Sinsi
|
Korkudan Ölene Kadar Okuyun(İstemediğiniz Kadar)
Alttaki yazı Kalp hastaları, Çocuklar ve Yaşlılar için değildir !!!
1999 Gölcük depreminden sonra ortalıkta bir sürü esrarengiz olaylar anlatılmakta Ne kadar doğru bu söylenenler bilinmez ama hayret edilmeyecek türden de değil bu anlatılanlar  (Buradan 1999 Gölcük depreminde hayatını kaybeden insanlarımıza YÜCE MEVLAMDAN rahmet diliyorum )
OLAY-1=> O gece bayanın birisi doğum için eşiyle beraber bir taksiyle hastahaneye gidiyorlarmış Taksi tam Eyüp şehitliğinden geçerken doğum sancıları tutan bayan kafasını sağa sola çevirmeye başlamış İşte tam bu sırada bayanın gözü şehitliğe ilişmiş Bayan gördüğü manzara karşısında dona kalmış Bütün şehitler kabirlerinden kalkmış elleri semada dua ediyorlarmış
OLAY-2=> Aynı saatlerde Eyüp Sultan Camisinin önünde taksicilik yapan bazı kişilerin anlattıklarıda insanı hayretler içerisinde bırakıyor
-Taksinin içerisinde oturmuş müşteri bekliyordum Gözüm birden Cami'nin duvarına ilişti Duvarları nurdan varlıklar kaplamış tutuyorlardı Mezarlıklarda yatanlar kalkmış hep beraber dua ediyorlardı
OLAY-3=> Enkazdan 4 gün donra çıkan bir çocuğa su ikram etmişler Çocuk;
-Su ve yemek ihtiyacım yok Yaşlı bir amca bana suda yemekte verdi
OLAY-4=> Denizden çok büyük bir ateş topu yükselmiş
OLAY-5=> O gece yıldızlar bir başkaymış Çoğu insanın anlattığı - sanki elimi uzatsam yıldızları tutacak gibiydim
Bu ve bunun gibi onlarca olay anlatıldı Dediğim gibi bunlar ne kadar doğrudur bilinmez   
************************
Korkmaya ihtiyacı vardı Yemeğini yemiş,
suyunu içmiş ve uyumuştu
Artık filmler yetmiyor, insan yiyen böcekler,
dinozorlar, vampirler, uzay yaratıkları
ve zombiler heyecanlandırmıyordu onu
Mısırını yerken perdeden pençeler fırlıyor,
gazozunu içerken kan fışkırıyordu
Zarar vermeyen korku, ne gÜzel korkuydu
İşte emniyet içinde koltuğunda oturuyordu
Birazdan film bitecek, sinema,
kalabalığı damperli bir kamyon gibi
caddeye boşaltacaktı Korkmak
için para ödüyordu sinemalara
Korkmaya ihtiyacı vardı
Yeni açılan bir lunaparktan sözetmişlerdi
Korku tüneli müthişmiş
Bayılanlar oluyormuş heyecandan
Abartıyorlardır, dedi kendi kendine
Seyrettiği filmlerdeki en korkunç
sahneler bile kılını kıpırdatmıyordu
Alışkanlığın elleri boğuyordu heyecanını
Yine de denemeye değerdi
Yemeğini yemiş, suyunu içmiş ve uyumuştu
Korkmaya ihtiyacı vardı
Lunapark rengarenk ışıklarıyla şehrin
ortasında devasa bir gecelambası
gibi yanıyordu Bir balerin kulak
zarlarını titreten müziğin eşliğinde
dansediyor, uçuşan eteklerinden
çığlıklar yükseliyordu Donuk gözleri
döndükçe kah bir palyaçoya,
kah çocuğunun elinden tutmuş bir
babaya, kah bir baloncuya değiyordu
Aynı müziği dinlemekten, aynı şekilde
dansetmekten bıkmış gibiydi
Yüzünde korkunç bir ifade vardı
Eteğindeki insanları silkelemek
havalara fırlatmak geçiyordu içinden
Ama kumanda odasındaki adam
izin vermiyordu ona Bir düğmeye
basınca hızlanıyor, bir düğmeye
basınca yavaşlıyordu Durması
için bir düğme yetiyordu
'Bu kez dinlemeyeceğim,' dedi balerin
'Yavaşla' düğmesine rağmen
dönüşünü hızlandırdı Kumanda
odasındaki adam şaşırmıştı
Balerin gittikçe hızlanıyordu
,çığlıklar birbirine karıştı 'Yavaşla'
düğmesi çalışmıyordu Operatör
bütün gücüyle basıyordu düğmeye
Balerin deli gibi eteklerini savuruyor,
imdat sesleri yükseliyordu
Korkmaya ihtiyacı olan adam,
bu işte bir tuhaflık olduğunu düşündü
Balerinin asit dolu gözleri üzerine
değince yandığını farketti Kendi
etrafında bir tur daha atar atmaz
gözünün içine bakmalı ve
'Hadi ama yeter!' diye azarlamalıydı onu
Birden kumanda odasındaki
'yavaşla' düğmesi Çalıştı
Balerin yavaşladı ve durdu
İnsanlar korku ve isyan içinde kumanda
odasına doğru yürürken, balerinin
dudaklarında hınzır bir gülümseme belirdi
Korkmaya ihtiyacı olan adam,
'Bu lunaparkta bir gariplik var,' dedi
Balerin 'Hadi ama yeter!' sözüyle
yavaşlamIş olabilir miydi? Tesadüftü elbette
Ya gülümseme  'Bu kadar
Çok korku filmi izlersen böyle olur,'
dedi kendi kendine
Korku tüneline doğru giderken
atlıkarınca çıktı karşısına ,çocuklar
atlara binebilmek için sıra bekliyordu
Siyah, beyaz, kırmızı, mavi,
yeşil, mor, rengarenk atlar yükselip
alçalarak dönüyorlardı Kalabalığın
arasına karışıp çocukları seyretmeye başladı
Neşeyle atların kafalarını sallıyorlar,
Çayırlarda dağlarda koşturuyorlardı
İnsanı yere atmayan at, ne güzel attı
,çocuklardan sadece biri gülmüyordu
Neredeyse ağlamak üzereydi
Dikkatle baktığında bir tek onun
atının başını sallamadığını gördü ,çocuk
başın iki yanındaki kulpları itmeye
Çalışıyor, ama at inatla kafasını sallamıyordu
Başını sallamayan atı incelemeliydi
Döndüğü için sadece önünden geçtiği
anlarda bunu yapabilirdi Anneler,
kendi Çocukları önlerinden geçtikçe
el sallıyorlardı işte onun atı da geliyordu
,çocuk hala başını sallamaya uğraşıyordu
Tam önünden geçerken atın başına
eliyle hafifçe vurup 'Aptal şey' dedi
At aniden başını çevirdi Garip bir ses
Çıkartarak elini ısırmaya çalıştı
Sonra dişlerini göstererek uzaklaştı
Adam 'Abarttın' dedi kendi kendine 'Abarttın'
O sırada bir palyaço yaklaştı yanına
Kocaman kırmızı burnu 'Gondolu gördün
mü, gel!' derken bir aşağı bir yukarı oynuyordu
Gondol şeklindeki bir salıncaktı bu
Kayığın uçları sırayla gökyüzünü yokluyordu
Her inişte yere bir parça karanlık indiriyor,
her yükselişte göğe bir parça çığlık taşıyordu
Palyaço 'Sen de bin!' dedi O, lunaparka
sadece korku tüneline girmek için gelmişti
Hesapta 'gondol' yoktu Palyaço
'Hadi!' diye ısrar etti
Kıramadı Gondol boşaldıktan sonra
ucunda kaptan heykeli bulunan tarafa yerleşti
Bakalım yanına kimler oturacaktı
Hayret! Hiç kimse gondola binmek
istemiyordu Aşağıda biriken
meraklı kalabalık, gondolun hareket
etmesini bekliyordu Tedirginlik
içinde 'Başka yolcu yok mu?'
diye sordu Palyaço 'Hayır!' dedi
Gondol hareket etmeye başladı
önce ağır ağır, sonra hızlı hızlı sallandı
Daha sonra uçarcasına gidip gelmeye başladı
Bir önceki seferde yolcular beraber çığlık
atarak heyecanlarını bölşüyorlardı
Korkuyu bile paylaşmak güzeldi
Oysa şimdi  Palyaço aklından
geçenleri anlamış gibi elini havaya kaldırdı
Bunun Üzerine aşağıda biriken kalabalık
'Heey!' diye bağrıştılar
Artık kayığın her düşüşünde el kalkıyor,
aşağıdakiler hep birlikte çığlık atıyordu
O kadar hızlanmıştı ki bir an yerinden
fırlayacağını zannetti Elleriyle yapışmıştı
önündeki demire Başı dönüyor,
midesi bulanıyordu Palyaço elini
artık kaldırmıyor, kalabalıktan çıt çıkmıyordu
Ay ışığı gondolu ve yüzünü yalıyordu
Sarı bir yüzdü bu aniden sırtında bir
şey hissetti Sırtına dokunuluyordu
'Yok canım!' dedi 'Gondolda benden başka
kimse yok' Ancak arkadaki hareket Israrlıydı
Dürtükleme, neredeyse tekmeye dönüşecekti
Arkasına dönmeye cesaret edemiyordu
'Hey baksana buraya!' diye bir fısıltıyla ürperdi
kulağı ve vücudu birden buz kesti
Arkaya hala bakamıyordu 'Kimsin sen!'
dedi kendi kendine 'Kaptan!' dedi arkadaki
ses 'Gemimde ne işin var?'
Bütün cesaretini toplayarak arkaya döndü
Tahtadan bir kaptan heykeli 
Hiçbir hareket yoktu 'İnmeliyim!'
diye bağırdı palyaçoya 'İndir beni!'
Palyaço elini kaldırdı Seyirciler son
kez 'Heey!' diye bağrdılar Gondol durdu
Fena halde dönüyordu başı
Hemen eve gitmeliydi Vakit geç olmuştu
Palyaço: 'Ya korku tüneli,' dedi
'Oraya girmeyecek misin?'
'Nereden biliyorsun?' diye sordu
Ürpererek 'Korku tüneli için geldiğimi
nereden biliyorsun!' Palyaço bu soruyu;
'Bildiğim bir şey yok Lunaparka gelen
herkes korku tünelini görmek
ister ' diye cevapladI
***
RaylarIn Üzerinde yürüyen arabalar,
yolcusunu alır almaz hareket ediyor,
korku tünelinin kapısına Çarpıp içeri dalıyordu
Sonunda sırası gelmiş, arabası hızla
karanlığa karışmıştı Hiçbir şey görünmüyordu
YağlanmamIş tekerleklerin raylar
Üzerinde çIkardığı metalik ses sinir bozucuydu
,çok geçmeden sirenler çalmaya, çığlıklar
yankılanmaya başladı Kendisinden
öncekilerin çığlıkları olmalıydı
Demek sürprizler yaklaşıyordu
Arabası tam bir virajı alıyordu ki
aniden yavaşladı Karşısına, ağzını açıp
kapayan ve pençesini sallayan bir ayı Çıktı
Kırmızı ışıkla yüzü aydınlatılmıştı ve garip
sesler çıkarıyordu Klasik korku tüneli numaraları,
diye düşündü çok geçmeden kervana
başka vahşi hayvanlar da katıldı Peşi
sıra mumyalar, başına balta, göğsüne
bıçak saplanmış adamlar, cadılar,
hortlaklar, cüzzamlılar sökün etti İskeletler
ona el sallarken, gülüyordu Aman ne korkunç!
Niye girmişti ki tünele? aniden boynuna sarkan
yılan dışında, hiçbir şeyden ürpermemişti
Araba hızlanmaya başladı Artık garip yaratıklar
çıkmıyordu karşısına Demek tünel yolculuğu bitiyordu
İşte kendinden önceki araba da tünelden Çıkıyordu
İçeriye sızan ışık çıkış kapısını aydınlatıyordu
Tam kapının önüne gelmişti ki araba aniden durdu
Elektrikler mi kesilmişti acaba? Hayır!
Araba geri geri gitmeye başladı Ne oluyordu?
Sistemde bir arıza mı vardı? Ya kendisinden
sonra tünele giren arabalarla Çarpışırsa! Belki onlar
da geri geri gidiyordur, diye düşünürken, araba daha
önce yanından geçtiği bir mağaranın içine dalıverdi
Korkunç bir hızla yokuş aşağI gidiyordu
Siren sesi kesilmişti Sadece tekerleklerin
gıcırtısı duyuluyordu Zifiri karanlıkta hiçbir
şey görünmüyordu
Gözlerini yumup tünelden Çıkıncaya kadar
açmamaya karar verdi Ancak şiddetli bir
gökgürültüsü, bu kararını bozmakta gecikmedi
Şimşekler Çakıyor, mağaranın duvarını yer
yer aydınlatıyordu Aydınlanan yerlere
fotoğraflar yapışıyor ve düşüyordu 
Caddenin ortasında kan kaybediyordu adam
Görünürde ambülans yoktu Bir başka
adam tezgahta böbreğini satıyordu
Vitrin camlarIna gözler yapışmıştı Adama bak!
Evini yıkmasınlar diye elini doğruyordu
Ya mavi elbiseli kız, neden okula alınmıyordu?
Bir dede torunlarını boğuyor, bir Çocuk babasını
tokatlıyordu Beyaz, kanı ne çabuk sarıyordu!
İlanlar yapıştırılıyordu duvarlara Kasap Çengelleri
için kuzu aranıyordu Kapsama alanı
dışındaydı herkes Bütün tuşlardan aynı ses geliyordu
Sonunda fotoğraflar düştü, gökgürültüsü kesildi,
şimşekler söndü Karanlık hakim oldu mağaraya
Yine hiçbir şey görünmüyordu Araba hızla devam
ediyordu yoluna Ya bu ıslaklık?
Yağmur mu yağıyordu? Ellerine, başına,
yüzüne damlalar düşmeye başladI
Sık sık eliyle yüzünü siliyordu Araba uçuyor, rüzgarı
yüzündeki ıslaklığı soğutuyordu
VE DURDU 
EVET ARABA DURDU!
Karşısındaki duvarda cılız bir ışık yandı
Aman Allah'Im! Bu nasıl bir adamdı?
Elleri, yüzü, her tarafı kan içindeydi
Kolunun biri kopmuş, gözleri oyulmuş,
kalbi sökülmüştü Hayır, bu bir oyun olamazdı
Kan kokusu duyuyordu Bu kadar doğal
bir maket olamazdı! Olabilir miydi yoksa?
Ona dokunmalıydI Korkudan kalbi yerinden fırlayacaktı
Dokunmalıydı ona Elini yaklaştırdı
Titriyordu Loş ışıkta duran adama dokundu
Kanın sıcaklığını neden duymuyordu?
Etin yumuşaklığını neden hissetmiyordu?
Soğuk, parlak bir yüzeydi dokunduğu
Biraz daha dikkatli baktı: AYNA!
AYNAYA DOKUNUYORDU
|