Konu
:
Türklerin Asaleti !!!
Yalnız Mesajı Göster
Türklerin Asaleti !!!
08-13-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Türklerin Asaleti !!!
Arkadaşlar uzun diye okumamazlık yapmayın bence
Gerçekten güzel bir yazı okumanızı tavsiye ederim
Türklerin Asaleti
1957 Yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD'ye giden Doktor Ömer
Muşluoğlu* görev yaptığı hastanede başından geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatmaktadır:
Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar
New York’ta* Medical Center Hospital' da görev almıştım
Fakat
vazifem kan almak* kan vermek* serum takmak* elektrokardiyografi çekmek gibi işler
Hastaya o kadar
önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direkt olarak hasta muayenesine* tedavisine verilmiyor
Diğer zamanlarda da laboratuvarda çalışıyorum
Bir hastaya gittim
Yaşlıca bir adam* tahminen yetmiş
beş yaşlarında
—Kan vereceğim kolunuzu açar mısınız? Dedim
Adamcağız kanserdi ve aynı zamanda kansızdı
Kolunu açtım* baktım pazusunda bir Türk bayrağı dövmesi
var
Çok ilgimi çekti* kendisine sormadan edemedim:
-Siz Türk müsünüz?
—Kaşlarını yukarıya kaldırarak "hayır" manasına bir işaret yaptı
—Ama ben hala merak ediyorum
"Peki* bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?"
-"Aldırma öylesine bir şey işte" dedi
Ben yine ısrarla: "Fakat benim için bu çok önemli* çünkü bu benim milletimin bayrağı* benim
bayrağım
"
Bu söz üzerine gözlerini açtı
Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:
-Siz Türk müsünüz?
—Evet Türk'üm
İhtiyar gözlerime tanıdık bir göz arıyor gibi baktı
Anlatmaya başladı:
"Yıl 1915
Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de
Orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden
asker topluyorlardı
Ben* Avustralya Anzaklarındandım
İngilizler bizi toplayıp dediler ki: 'Barbar
Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar
Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda
Birlik olup üzerine gideceğiz
Bu savaş çok önemlidir
' Biz de inandık sözlerine ve savaşmak
isteyenler arasına katıldık
Beynimizi yıkayan İngilizler Türklere karşı topladığı askerlerin
tamamını Çanakkale'ye sevk ediyormuş
Bizi gemilere doldurup Mısır'a getirdiler* orada birkaç ay
talim gördük* sonra da bizi alıp Çanakkale'ye getirdiler
Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm
Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor* gökyüzünde havai fişekler geceyi
gündüze çeviriyordu
Her taarruzda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu
Fakat biz
hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti gördükçe şaşırıyorduk
Teknolojik yönden çok çok üstün
olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık
Peki* onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk
başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar
Meğer bu barbarlıktan değil* kalplerindeki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş
Biz karaya çıktık
Taarruz edeceğiz* bizi püskürtüyorlar
Tekrar taarruz ediyoruz* bizi gene püskürtüyorlar
Tekrar
taarruz ediyoruz
Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle kendimden
geçmişim
Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında buldum
Nasıl korktuğumu anlatamam
İngilizler bize Türkleri barbar* vahşi kimseler olarak tanıttı ya
Ama dikkat ettim* bana hiç de
öfkeli bakmıyorlar* yaralarımı sarmışlar
İyice kendime gelince bu defa çantalarında bulunan
yiyeceklerden ikram ettiler bana
İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı
Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram
ediyorlardı
Şoke oldum doğrusu
Dedim ki kendi kendime:
-Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler* ama öldürmüyorlar
Veyahut isteseler önceden
öldürebilirlerdi
Hâlbuki beni cephenin gerisine gotürdüler
Biz esirlere misafir gibi
davranıyorlardı
Bu duygularla
—Yazıklar olsun bana! Böyle asil insanlarla ben niye savaşıyorum* niye savaşmaya gelmişim?
Bu İngiliz milleti ne yalancıymış* ne kadar Türk düşmanıymış! diyerek pişman oldum
Ama bu
pişmanlığım fayda etmiyor ki
Bu iyiliğe karşı ne yapsam diye düşündüm durdum günlerce
Nihayet bizi serbest bıraktılar
Memleketime döndüm
İşte memlekette Türk milletini ömür boyu
unutmamak için koluma bu Türk bayrağı dövmesini yaptırdım
Bu bayrağın esrarı bu işte
Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:
Talihin cilvesine bakın ki* o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek* sıhhate kavuşmama
çaba sarf eden Türkler idi
Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba
sarf eden bir Türk
Ne garip değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir Türk ile karşılaşacağımı hiç tahmin
etmezdim
Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız
Bizi hep kandırmışlar* buna bütün
kalbimle inanıyorum
Peşinden nemli gözlerle
—Bana adınızı söyler misiniz?" dedi
—Ömer" cevabını verdim
Merakla tekrar sordu:
—Peki* niçin Ömer ismini vermişler sana?
—Babam Müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş
"
—Senin adın Müslüman adı mı?
—Evet* Müslüman adı deyince yüzüme baktı* doğrulmak istedi
Onun yatakta oturmasına yardım ettim
Gözleri dolu doluydu
Yüzüme bakarak dedi ki:
—Senin adın güzelmiş
Benim adım şimdiye kadar Josef Miller idi* şimdiden sonra "Anzaklı Ömer"
olsun
—Olsun dedim
—Peki* doktor beni Müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu ?"
Şaşırdım* nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti
Meğer o bunu hep düşünüyormuş da
kimseyle konuşup soramadığı için gerçekleştirememiş
—Tabii dedim
"Müslüman olmak çok kolay
" Sonra kendisine imanın ve İslam’ın şartlarını anlattım*
kabul etti
Hem kelime-i şahadet getiriyor* hem de ağlıyordu
Mırıldandı:
—Siz Müslümanlar tespih çekersiniz* bana da bir tespih bulsan da ben de yattığım yerden tespih
çekerek Allah'ımı ansam olur mu? Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk'ı
zikretmeyi ihmal etmiyormuş
Hemen bir tespih bulup kendisine getirdim
Hasta yatağında tespih
çekiyor* biz de tedavisiyle ilgileniyorduk
Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti
—Beni yalnız bırakma olur mu?
—Ne gibi Ömer amca?
—Ara sıra gel de bana İslamiyeti anlat! Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun
O sözleri duydukça
kalbim ferahlıyor
"
O günden sonra her gün yanına gittim* bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım
Fakat günden güne eriyip
tükeniyordu
Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum* hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum;
-Doktor Ömer* lütfen 217 numaralı odaya gelin!
Hemen yukarı çıktım
Ömer amcanın odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi:
Sağ elinde tespih* açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı* göğsünde imanı ile koskoca
Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu
Hemen başucuna oturdum* kendisine kelime-i şahadet
söylettirdim* o şekilde kucağımda teslim-i ruh etti
Bir Çanakkale gazisi görmüştüm
Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk Milletine olan sevgisi sayesinde
kendisine iman nasip olmuştu
alıntı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul