08-13-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
....Yalnızlık....
akşam yemeğini yalnız başına yerken birden
anlatmak, paylaşmak istediğin binlerce cümle
olduğunu ve bu cümlelerin boğazına dizildiğini
anladığın an  
hastalandiğinizda bir tas çorba pişireniniz
yoksa, ameliyata girerken cüzdanınızı hastabakıcıya
birakip hakkını helal et diyorsanız yalnızliği
iliklerinize kadar hissedebilirsiniz
arkadaslarla icmek varken, yanliz basina
bilgisayarin basinda ictigin an
iceriden nefis yemek kokularinin gelmedigi,
hosgeldin oglum/kizim/ sevgilim/ arkadasim seklinde
karsilanmadigin, bir eve adim attiginda
the doorsdan people are strange şarkısı dinlerken
şarkının sözlerinin kendinize ne kadar uyduğunu
anladığınız anlar
yolda hicbiryere yetisme geregi olmadan
yururken, birden yavas yavas yagmur baslar kisi
aliskanlik olarak adimlarini hizlandirir sonra
hatirlar ki nasilsa gorecek, seni umursayan,
sirilsiklam olmus olmana uzulecek, seni seven biri
yok adimlari tekrar yavaslatir, evine yalniz
basina aksam yemegini yemek uzere en uzun yoldan
doner
gozlerinizden yas duserken kendi mendilinizi
kendiniz aldiginiz an
etrafinizi deli gibi dagitmaniza ragmen
kimselerin size laf soylemedigi, kimselerin o
daginiklarinizi toplamadigi anlar daginik olmak ho$
ama, bu noktada anla$ilan yalnizlik en az o e$yalar
kadar dagitir, toparlanamaz hale getirir insani
sevdigin sarkiyi senin kadar sevebilecek
hickimsenin yaninda olmadigi an
digerlerinden olmadıgın, biraz daha farklı
oldugun icin arkadaslarının seni terkettigini
anladıgın anlar  
evde şaşkın bi vaziyette salya sümük ağlarken
uzun uzun kimi arasam diye dusundugunuz ve
isteginiz gibi bi isim bulamadıgınız zamanlar
istiklalde yalnız başınıza yürüdüğünüz zaman
iş dönüşü kapıyı anahtarla açıp karanlık eve
girdiğinizde "ben geldim" diyecek kimse
olmadığında
hatta daha beteri, kimse olmadığını bile bile "ben
geldim ulan evim, nasıl geçti günün beyav"
dediğinizde
evle, bilgisayarla, televizyonla, puzzle'la,
müzikle, mutfak penceresiyle, otla bokla yüksek
sesle konuştuğunuzda
gece çok geç olmuş sanıp yatarken saatin daha 12
bile olmadığı anlaşılan ve kendi kendine gülerek
"tavuk gibi erken mi yatacaksın" denilen an
elektriklerin kesildiği gecelerde daha net
hissedilir ne tv ne de bilgisayar olduğundan
minderle ya da kolonya sisesi ile konuşulan
anlardır
bir bayram sabahı, ailece yaşayan karşı
komşunuzun sizin yalnızlığınıza çare olsun diye
'istersen gel beraber kahvaltı yapalım' çağrısını
duyduğunuz an
hastayken, nane-limon yapacak, atesinize bakacak,
uzerinizi ortecek ve sefkat gosterecek kimsenin
olmadigi anlar
heves edip aldığınız tüm yiyeceklerin en küçük
boy olmalarına rağmen bitmeden bayatlayıp atıldığı
anlardır
yiyeceği çöpe dökerken başınızı kaldırıp
gözlerinizi kısıp, dersiniz: işte bu an o an,
anladım 
pink floyd - wish you were here ı uzaklara dalıp
dinlerkenki zaman dilimi
evinizde müzik dinlerken sevdiginiz bir sarkinin
ciktigi bir anda, gaza gelip bagira bagira sarkiyi
soylediginiz ve igrenc sesiniz yuzunden kimseden
firca yemeyeceginizi anlayip kedere boguldugunuz
andir
güzel bir yemek yaparsın tek başına yerken halıya
bir parça dökülür eğilip sorarsın "nasıl güzel
olmuş mu?" işte yalnızlığını anladığın an o andır
televizyondaki sipiker sunumunu bitirip iyi
akşamlar dediğinde "sanada" diye karşılık verme
ihtiyacı duyduğun an
yılbaşı akşamı eve gelirken sokaklardaki neşeli
kalabalığı izlemek sonrasında boş evde yapacak
birşey bulamamak  
aziz nesin sesler adlı şiirinde bu anları cok
güzel anlatmıstır şiiri okudugunuzda yalnız
oldugunuz kafanıza cok güzel dank eder
gecenin bir zamanı evine gelince
kilitte duyuyorsan anahtarın sesini
anla ki yalnızsın
elektrik düğmesini çevirince
çıt diye bir ses duyuyorsan
anla ki yalnızsın      
  alıntı  
|
|
|