Yalnız Mesajı Göster

Kanser Çeşitleri

Eski 08-13-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kanser Çeşitleri




CİLT KANSERİ (Deri Kanseri)

Bütün dünyada deri kanseri en sık görülen kanser tipi olup, kanser nedeniyle meydana gelen ölümlerin % 2’sini oluşturur Başlıca üç tip deri kanseri bulunur Bunlar : Skuamöz hücreli karsinom (Melanoma olmayan deri kanseri de denir), bazal hücreli karsinom ve melanomadır

Bazal hücreli karsinom ve skuamöz hücreli karsinom deri kanserinin en sık görülen iki tipidir Genellikle iyi seyreden, kanserler içinde en yüz güldürücü sonuçların alındığı kanser tipleridir

Melanoma ise daha saldırgan seyirli bir deri kanseri olup, diğerlerine göre daha kötü huyludur

Ultraviyole (UV) ışını, radyasyona maruziyet yada derinin UV ışınına duyarlı olmasının deri kanseri için risk faktörü olduğu bilinmektedir Bununla beraber maruziyetin tipi (yüksek şiddette, bazen ya da sürekli) ve şekli (devamlı ya da aralıklı) deri kanserinin tipleri için değişik olabilir

Deri kanserine yatkınlığı olan (kanser öcüsü lezyonların olması, hassas deri tipi) kişilerde, derinin güneşe maruziyetinin azaltılması deri kanserinden korunmada esas temeli oluşturmaktadır

UV ya da radyasyon maruziyeti ile deri kanserinin önlenmesi konuları gözlem ve çalışmalara dayanmaktadır Bu çalışmalara göre melanoma olmayan deri kanserlerinde güneşe maruziyetin bir risk faktörü olduğu ortaya konmuştur Güneş ışınları ile derisi bronzlaşmayan ancak kolayca yanan kişilerin kanser riski yüksektir

Ancak koruyucu krem veya giysiler kullanılarak UV radyasyon maruziyetini veya maruziyet süresini azaltmanın melanoma olmayan deri kanserlerinde kanser oluşum sıklığını azaltıp azaltmadığı kesin olarak bilinmemektedir

Düzenli olarak güneş önleyici kremlerin kullanılmasıyla solar keratoz adı verilen ve skuamöz hücreli karsinomun öncülü olan lezyonların azaldığı ve varolan lezyonların gerilediği gösterilmiştir

UV radyasyon maruziyeti ile melanomanın ilişkisi net olarak bilinmemektedir Zaman içinde yavaş yavaş güneş maruziyetine kıyasla aralıklı olarak ani güneş maruziyetinin çok daha fazla hasar verici olduğu düşünülmektedir Özellikle çocukluk yada gençlikteki güneş ışığına ani maruziyetler çok daha tehlikelidir Güneş yanıklarına yönelik koruma amaçlı ürünlerin UV radyasyon nedeniyle meydana gelen melanomayı önlemediği saptanmıştır Yanmaya meyilli deriye sahip olma, fazla sayıda iyi huylu melanostik yada atipik benin olması gibi değiştirilemeyen faktörler de melanoma gelişimi için risk faktörü oluşturmaktadır

UV radyasyon maruziyetinin azaltılmasında ki en iyi silah; güneşten korunma konusunda eğitim yapılmasıdır Bu yolla kişiler bilinçlendirilmekte ve deri kanserlerinin gelişim riski azaltılabilmektedir

Melanoma ile ilişkili olarak kişinin kendi kendini muayenesinin, özellikle riskli kişilerde yararlı olduğunu öne sürmüşlerdir

Izotretinoin, beta-karoten gibi kimyasal olarak önleyici ajanların etkinliği, melanoma olmayan deri kanseri riski yüksek olan kişilerde değerlendirilmiştir Kseroderma pigmentozumlu hastalarda yüksek doz izotretinoin’in yeni kanserleri önlediği gösterilmiştir Ancak; önceden bazal hücreli karsinom nedeniyle tedavi almış olan kişilerde uzun dönem izotretinoin tedavisinin yeni bazal hücreli karsinomu önlemediği fakat ızotretinoin’in yan etkilerinin ortaya çıktığı gösterilmiştir Daha önceden melanoma olmayan deri kanseri nedeniyle tedavi edilmiş hastalarda uzun dönem beta-karoten kullanılmasının yeni deri kanseri gelişimini önlemede yararı olmadığı saptanmıştır

Günümüzde antikanserojen olarak popüler bir mineral olan selenyumun da uzun süreli kullanılmasının basal hücreli yada squamöz hücreli karsinomu önlemede ciddi bir etkisi olduğu gösterilememiştir

MELANOMA OLMAYAN DERİ KANSERLERİNİN TANISI VE BELİRTİLERİ



Melanoma olmayan deri kanserleri erken tanınabilir mi ?

Melanoma olmayan deri kanserleri erken tanınabilirler Deri kanserlerinin erken tanısında herkesin önemli bir rolü olabilir Amerikan Kanser Cemiyeti, kanser için yapılan kontrolleri 20-40 yaşları arasında 3 yılda bir, 40 yaş ve sonrasında her yıl olarak önermektedir

Aynı zamanda kendi cildinizi ayda bir kez muayene etmeniz de önemlidir Vücudunuzdaki ben, çil ve diğer lekelerin şekil, yapı ve renklerini bilmek, bu yapılarda oluşması olası değişiklikleri fark etmek açısından önemlidir Kendi kendine muayene en iyi bir boy aynası ile yapılır Görülmesi zor olan bölgeler için küçük bir el aynası kullanılabilir Bu muayenede sırtın alt bölümü yada uylukların arkası gibi zor görülen yerlerin görülmesinde bir başkası size yardımcı olabilir Avuç içleri, ayak tabanları, sırtın altı, bacakların arkası dahil bütün bölgeler muayene edilmelidir Değişiklik olduğunu düşündüğünüz bir bölgeyi doktorunuza göstermek faydalı olabilir Arkadaşlar veya aile üyeleride birbirlerinde gördükleri değişiklikleri birbirlerine söyleyebilirler

Melanoma olmayan deri kanserlerinin çeşitli belirtileri mevcuttur Deride yeni meydana gelen ve büyüyen bir oluşum, leke, noktacık yada çıkıntı veya 3 ay içinde düzelmeyen yanma hissi bu belirtilerden bazılarıdır

Bazal hücreli kanserler genellikle düz, sert ve soluk alanlar veya küçük, kabarık, pembe/kırmızı, şeffaf, parlak alanlar şeklinde küçük zedelenmeler sonrası kanayabilen oluşumlardır Bu oluşumların üzerinde gözle görülür düzensiz bir damar olabileceği gibi bunların merkezlerinde çökük bir alan olup bu alan mavi, kahverengi yada siyah bölgeler içerebilir Geniş bazal hücreli kanserler kaşıntılı olabilir ya da soyulmuş bölgeler içerebilir

Skuamöz hücreli kanserler büyüyen şişlikler şeklinde genellikle kaba yüzeyi olan yada yavaş büyüyen ve düz kırmızımtrak yamalar içeren oluşumlardır Sıklıkla ileri yaşta, güneşe maruz kalan bölgelerde iyileşmeyen yaralar şeklinde görülür

Her iki tip melanoma olmayan deri kanseri de normal deriden çok hafif değişiklikler içeren düzgün alanlar olarak başlayabilir


Dil ve Dudak Kanseri


Dudak, dil, ağız döşemesi, tükrük bezleri, yanak iç kısımları, diş etleri ve damağı etkileyen kötü huylu tümörler Tümörlerin % 90′ ı skuamöz hücre kanserlerdir ve kalanları lenfoma, melanoma,küçük tükrük bezlerinin kanserleri ve sarkomalardır Etkilenen sistemler: Sindirim sistemil Genetik:

• ilgisiz

Görünme sıkılığı:

• 12 /100000 (her yıl 30300 yeni olgu) Her yıl 5000 kişi bu hastalıktan ölür

• Ağız boşluğu tümörleri tüm kanserlerin, erkeklerde % 4′ ünü, kadınlarda % 2 ‘ sini meydana getirir

• Hurma, taze hurma yaprağı çiğneme alışkanlıkları, sigaranın yanan ucunu ağız içinde tutma alışkanlığına bağlı olarak, Asya’da ensidansı yüksektir

Yaş :

• 50 ve üzeri Fakat dumansız tütün kullanımı ile genç yaş grubunda artış görülmektedir

Cinsiyet:

• Erkek = Kadın


BELİRTİ VE BULGULAR

• Yutma güçlüğü

• Lokmaların burundan geri gelmesi

• Konuşma problemleri

• Tümöre bağlı nazofaringeal yetersizlik ve boğaz ağrısı yutulan gıdalrın hava yollarına kaçması

• Yansıyan ağrı nedeniyle tek taraflı kulak ağrısı

• Sıklıkla hassas ve infeksiyon ile karışan ağız boşluğunda kitle veya ülser Genellikle elle muayenede ülserin kendi sınırının ilerisine uzanın sert alana hissedilir

• Sert boyun kitlesi

• Boyunda elle gelen lenf bezleri

NEDENLERİ

• Tütün kullanımı (Dumanlı veya dumansız)

• Enfiye kullanımı

• Aşırı alkol tüketimi

• Dudak kanseri hallerinde ultraviole ışığa maruz kalma

• B12 vitamini veya demir eksikliği anemisi

TANI:

GÖRÜNTÜLEME

• Akciğere sıçramayı ekarte etmek için göğüs grafisi

• Kemiğe sıçramayı düşündüren kemik ağrısı varsa kemik scan görüntüsü

• Beyin veya karaciğere sıçrama düşündüren klinik varsa Bilgisayarlı tomografi veya MR

BİOPSİ

• Ayaktan yapılan transoral biopsi kesin tanı koydurur

TEDAVİ

UYGUN SIHHİ BAKIM

• Cerrahi girişim için hastanın yatırılması

• Tedavi lokalizasyona bağlı olarak değişir, örneğin, dil, yanak duvarı, farenks, damak, dudak

• Radyasyon (Şua -Işın)tedavisi ve / veya (İlaç) kemoterapi ile birlikte veya sadece kanserli bölgenin tamamen ameliyatla çıkarılması seçilen tedavidir

• Ameliyat edilemeyen lezyonlar radyasyon tedavisi ve / veya kemoterapi ile tedavi edilirler

• Cerrahi gereken hastalarda beslenme normal yara iyileşmesi için en önemli faktördür Ağızdan beslenme mümkün değilse mideye sonda sokularak ve / veya mideye dışardan delik açılarak beslenme gerekebilir

AKTİVİTE

• Hastanın fizik durumu tolere edebildiği kadar

DİYET

• Hastalığın yayılımına ve çiğneme veya yutma kabiliyetine bağlıdır

TAKIP

HASTANIN İZLENMESİ

• Üst hava yolu ve sindirim sisteminde olası odağın veya nükslerin tetkiki için rutin periyodik baş ve boyun muayenesi yapılmalıdır

ÖNLEM / KAÇINMA

• Tütün içilmesi veya dumansız tütün kullanılmasının önlenmesi

• Alkol kullanılmasının önlenmesi

BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ

Yeterli tedavi yapılan erken lezyonlarda % 80 ‘den fazla tedavi sağlanır


Ekstragonadal Germ Hücreli Tümörler



Ekstragonadal germ hücreli tümörler, gonadlardan vücudun diğer bölümlerine göç eden sperm veya yumurta hücresinden gelşirler

Yaş ve cinsiyet ekstragonadal germ hücreli tümör gelişimini etkileyebilir

Görüntüleme yöntemleri ve kan testleri Ekstragonadal germ hücreli tümörleri bulmak ve tanı koymak için kullanılır

Tedavi şeklini ve prognozu bazı faktörler etkiler


Ekstragonadal germ hücreli tümörler, gonadlardan vücudun diğer bölümlerine göç eden sperm veya yumurta hücresinden gelişirler


Ekstragonadal, gonad ( organları) dışı gelişim anl gelmektedirTestiste oluşan sperm hücresi veya overde oluşan yumurta hücresi vücudun başka bir yerine göç edip, orada germ hücreli tümör gelişimine neden olurBu tümörler vücutta herhangibir yerde gelişebileceği gibi sıklıkla beyinde hipofiz, mediasten veya karın boşluğunda gelişir

Ekstragonadal germ hücreli tümörler benign ( kanser olmayan, iyi huylu) veya malign ( kanser, kötü huylu) olabilir Benign ekstragonadal germ hücreli tümörler benign teratom olarak isimlendirilirBu tümörler malign ekstragonadal germ hücreli tümörlerden çok daha sıktır ve sıklıkla çok daha büyüktür

Malign ekstragonadal germ hücreli tümörler, non-seminom ve seminom olarak incelenirNon seminomlar seminomlardan çok daha hızlı büyüme ve yayılma eğilimindedir Genellikle daha büyük olurlar ve belirti verirler Tedavi edilmediklerinde malign ekstragonadal germ hücreli tümörler akciğer, lenf nodu, kemik, karaciğer veya vücudun diş kısımlarından gelişir

Yaş ve cinsiyet, ekstragonadal germ hücreli tümör gelişimini etkileyebilir

Malign ekstragonadal germ hücreli tümörlerde risk faktörleri:

• Erkek cinsiyet

• 20 yaş veya daha üstü olma

• Kleinfelter sendromlu olma


Ekstragonadal germ hücreli tümörde görülen olası semptomlar arasında göğüs ağrısı ve solunum problemleri de bulunmaktadır

Malign ekstragonadal germ hücreli tümörler yerleştikleri yerlere komşu alanlara bağlı değişikliklere neden olabilir Hastada eğer şu semptomlar varsa doktora başvurmalıdır:

• Gö?üs ağrısı

• Solunum problemleri

• Öksürük

• Ate?

• Başağrısı

• Barsak problemleri

• Yürüme zorluğu

• Görme ve göz hareketlerinde zorluk

Görüntüleme yöntemleri ve kan testleri ekstragonadal germ hücreli tümörleri bulmada kullanılır


ENDOMETRİUM KANSERİ (RAHİM KANSERİ)


Rahim kanseri , rahim ağzı kanserinin pap-smear’ le taramasının yapıldığı gelişmiş ülkelerde en sık görülen jinekolojik kanserdir


Görülme Sıklığı


Rahim kanseri sıklıkla menopoz sonrası dönemde görülen bir kanserdir Hastaların büyük çoğunluğu 65 yaşın üzerindedir Ancak ciddi risk faktörleri varlığında % 25 vakada menopoz öncesi dönemde de görülmektedir


Risk Faktörleri

- Şişmanlık

- Hiç doğum yapmamış olmak

- Geç menopoz yaşı

- Hipertansiyon

- Şeker hastalığı

- Erken ilk adet görme yaşı

- Dışarıdan östrojen verilmesi

- Kronik adet görmeme

- Meme kanseri nedeniyle tamoksifen kullanımı

Yukarıda sıralanan sebeplerin kansere eğilim yaratmasının sebebi fazla salgılanan östrojenin rahim kanseri oluşumunda etkili olması noktasında ortaklıkları vardır

Bu sebeple sigara kullanımı ve düşük sosyo-ekonomik düzeyinin yumurtalıkların işlevini bozarak rahim kanseri sıklığını azalttıkları düşünülmektedir

Rahim kanserinin endometrial hiperplazi adı verilen öncül oluşumunun zamanında tanı konup , tedavi edilmesi rahim kanserinden korunmada hayati öneme sahiptir Bu öncül lezyonun oluşum sebepleri ile rahim kanserinin oluşum sebepleri benzer sebeplerdir Anormal vaginal kanama nedeniyle tetkik edilen hastaların birçoğunda bu öncül lezyonlar saptanır Tanısında rahimden küretaj yolu ile alınan hücresel materyalin incelenmesi esastır Tedavisinde hormonal ilaçlar ya da eğer çocuk istemi yok ve 45 yaşından büyük bir olgu söz konusu ise rahimin ve yumurtalıkların çıkarılması yer alır


Akut Lenfoblastik Lösemisi



Akut lenfoblastik lösemi (ALL) olgunlaşmamış lenfosit öncüllerinin (lenfoblastlar) klonal

çoğalması ile karakterize bir hastalıktır Lenfoblastların çoğunluğu B lenfosit orijinli (%80-

85), geri kalanı ise T lenfosit orijinlidir Nadiren hücrelerin hangi seriye ait oldukları

belirlenemez

ALL tedavisi genellikle 3 aşamada yapılır İlk aşama remisyon indüksiyonu olup, remisyon

sağlandıktan sonra konsolidasyon (pekiştirme) ve idame tedavileri uygulanır Akut myeloblastik lösemiden farklı olarak, santral sinir sistemi (SSS) nüksleri sık görüldüğünden ayrıca SSS profilaksisi ygulanmaktadır

ALL prognozu son yıllarda uygulanan tedavi rejimleri ile gerek çocuklarda gerekse de yetişkinlerde düzelmiştir Hastalığın biyolojisinin anlaşılması, destekleyici tedavilerin gelişmesi ve yeni ilaçların kullanılması, prognozun düzelmesi üzerine etkisi olan faktörlerdir

Yetişkin hastalarda %60-90 oranında remisyon elde edilmesine rağmen, uzun süreli hastalıksız yaşam süresi ancak %30-40 hastada örülmektedir Bu oran kötü risk faktörü olan hastalarda %20 civarına düşmektedir

TEDAVİYE CEVABI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Hastalığın seyrini ve tedaviye cevabı etkileyen bazı faktörler tanımlanmıştır Bunlar; remisyonda kalma süreleri, yani relaps olana kadar geçen süre, nüksün lokalizasyonu, immünfenotipik karakterler, yaş, relaps sırasındaki toplam lökosit sayısı gibi faktörler sayılabilir

Bir çok merkez bunlar arasında en çok erken relapsı dikkate almaktadır Erken relaps olarak ilk iki yıl içinde ortaya çıkan relapslar dikkate alınmaktadır Yapılan çalışmalarda, ilk iki yıl içinde relaps olanların geç relaps olanlara göre daha kötü prognoza sahip olduğu görülmüştür

T hücreli ALL, 10 yaşından büyük olmak da kötü prognoz göstergesi sayılmaktadır Relapsın lokalizasyonu da önemlidir Ekstramedüller relapsın (genellikle santral sinir sistemi), kemik iliği relapsına göre daha iyi prognozlu olduğu bilinmektedir 35 yaşından büyük hastalar, yüksek lökosit sayısı, null veya ayırımı yapılamayan blastların olması, Philedelphia kromozomu (Ph+) pozitifliği ve remisyona geç ulaşılan hastalarda tüm tedavilere rağmen ALL seyri kötü gitmektedir Maalesef ALL hastalarının %60-70’nde tanı anında, bu kötü prognoz faktörleri bulunmaktadır Özellikle ilk remisyon süresi 18 aydan az olan hastalarda, uzun süreli yaşam şansı %5’in altına düşmektedir Salvage tedavi ile %40-60 oranlarında remisyon elde edilmesine rağmen hastalıksız yaşam süresi 2-7,5 ay arasında düşmektedir Tüm bu verilere rağmen hastaların hastalıksız yaşam süresini etkileyen üç faktör en önemli olarak bulunmuştur


a-Hastalık ve hastaların özellikleri:


Relaps riski; yaşlılarda, lökosit sayısı 30-50 X 109/l olanlarda, Ph kromozomu pozitif olan ve tam remisyona geç ulaşılan hastalarda en yüksektir


Philedelphia kromozomu (Ph+) yetişkin ALL hastalarında %20-30 oranında bulunmaktadır

Bu oran 50 yaş üzeri hastalarda %50 oranlarına ulaşmaktadır t(9;22), t(4;11) ve t(8;14) kromozom bozuklukları kötü riskli hastalarda tespit edilir Yukarıda sayılan faktörler dışında, hastalığın seyrini etkileyen faktörlerde bildirilmiştir Santral sinir sistemi tutulumu, blast

oranı, kemik iliği tutulumunun tipi, hemoglobin, trombosit, laktik dehidrogenaz yüksekliği ve organomegalilerde sayılmaktadır Bu risk faktörleri genellikle tedaviyle ilişkilidir

b-Remisyon süresi:





Birinci remisyon süresinin uzunluğu hastalığın seyrini etkilemektedir 18 aydan uzun süren remisyonlarda prognozun daha iyi seyrettiği bilinmektedir


c-Biyolojik özellikler:





Relaps sırasında karyotipik ve immünfenotipik değişikler


gözlenebilmektedir Çocukluk çağındaki relapslarda, farklı karyotipik blastların bulunması

%30 ile %96 arasında görülmektedir Tam olarak farklı blastların klonal farklılaşmadan ziyade sekonder lösemiyi akla getirmektedir






Alıntı Yaparak Cevapla