Prof. Dr. Sinsi
|
Kanser Çeşitleri
KALINBARSAK KANSERİ TARAMASI NASIL YAPILIR ?
Kalınbarsak kanserin taranması; daha önceden bu hastalık nedeni ile tedavi olmamış, hastalıkla ilişkili olabilecek yakınmaları olan hastalarda yapılabilmektedir Böylece erken tanı ve daha başarılı bir tedavi uygulanabilmektedir Kalınbarsak kanserinin taraması için bir çok yöntem kullanılmaktadır
Makattan parmakla muayene: Hastanın makadı, hekim tarafından parmakla muayene edilir Bu işleme tıp dilinde rektal tuşe ismi verilmektedir Bu yöntem, prostat bezinin muayenesinde de kullanılmaktadır Dikkatle yapıldığında genellikle ağrı olmaz Bu yöntemle, makatta kitle olup olmadığı anlaşılabilir
Dışkıda gizli kan testi: Bu testle, dışkıda gözle görünmeyen miktarlarda kanama olup olmadığı araştırılır Kalınbarsak adenomu veya kanserinin yüzeyindeki damarlar, çabuk hasar görmeye eğilimlidirler ve bu yolla dışkıya kan karışabilir Bu kanamanın miktarına göre, dışkının rengi değişebilir Fakat sıklıkla, dışkıya az miktarda kanama olur ve bu da dışkının rengini değiştirmez Gizli kan testi ile böyle az miktardaki kanamalar saptanabilir Dışkıda gizli kan testi pozitif olanlarda, kanser açısından daha detaylı incelemeler başlatılır Testin pozitif olması, her zaman polip veya kanser olduğunu göstermez Divertikülit, hemoroid vs gibi diğer kanama nedenleri de görülebilir Et ürünlerinden alınan kan ve ağızdan demir preparatlarının kullanıldığı durumlarda, test yanlış pozitif çıkabilir Kalınbarsak kanseri taramasında, bu testin tek başına kullanılması önerilmemektedir
Sigmoidoskopi: Sigmoidoskop, parmak kalınlığında, silindir biçiminde, esnek, ışıklı, görüntü ileten bir tüptür Makattan sokularak kalınbarsakların son 30 cm’ lik kısmı incelenir Ayrıca, video bağlantısı ile görüntü daha da büyültülebilir Polipler, yavaş büyürler ve ileride kansere dönüşebilirler Bu test hasta için çok rahatsız edici olsa da yararlı ve ağrısızdır Uzunluğu 60 santimetre olması nedeni ile kalın barsağın sadece yarısı izlenebilmektedir
Kolonoskopi: Kolonoskopi de sigmoidoskopiye benzer yapıdadır, fakat daha uzundur Tetkik esnasında polip görülürse alınır Polipler, tanı anında kansere dönüşmemiş olabilir Fakat, ileride kanserleşme riski taşıması nedeni ile alınırlar Bu işleme polipektomi denmektedir Alınan polipler, mikroskopla incelenerek kanserleşme olup olmadığı değerlendirilir Eğer tetkik esnasında şüpheli bir kitle görülürse, buradan biyopsi alınarak patoloji laboratuarında tetkik edilir Böylece kitlenin kanser olup olmadığı anlaşılabilir Kesin tanı için biyopsi gereklidir Kolonoskopi de hasta için rahatsız edici bir işlemdir, fakat; ağrı genellikle hafiftir veya olmaz İşlem esnasında, hastayı rahtlatmak ve uyutmak için toplardamar içine ilaç uygulanmaktadır
Çift kontrastlı baryumlu kalınbarsak grafisi: Bu tetkik esnasında baryum ismi verilen madde kullanılmaktadır Bu madde, kalın barsağın yüzeyini kaplayarak ince bir tabak oluşturur Makattan uygulanır Kalın barsağın yaklaşık olarak yarısına kadar baryum doldurulur ve hasta röntgen makinesinin altında çevrilerek bu baryumun dağılması sağlanır Hava verilerek kalın barsakların genişlemesi ve daha iyi görüntü alınması sağlanır Hastalara, bir gece önceden ve sabahtan barsak temizliği yaptırılır
Amerika Kanser Cemiyeti’ nin, kolorektal kanserlerin taraması için yaptığı öneri:
* 50 yaşın üstündeki bütün sağlıklı erkek ve kadınlar için aşağıdaki üç yöntemden birisinin uygulanması önerilmektedir;
Yılda bir kez dışkıda gizli kan testi ve her 5 yılda bir sigmoidoskopi veya
Her 10 yılda bir kolonoskopi veya
Her 5-10 yılda bir çift kontrastlı baryumlu kalın barsak grafisi çekilmesi
Makattan parmakla muayene; sigmoidoskopi, kolonoskopi veya çift kontrastlı baryumlu grafiyle beraber yapılmalıdır
** Kalınbarsak kanseri için aşağıda belirtilen risk faktörlerinden birisi bulunan kişilerde, daha sık aralıklarla ve/veya daha erken yaşlarda taramalar yapılmalıdır:
Kalınbarsak kanserinin veya polipin güçlü aile hikayesi olanlar ( 60 yaşından genç birinci derecede akrabalardan birinde veya herhangibir yaşta birinci derecede akrabaların ikisinde bu hastalıkların olması )
Kalıtsal kalınbarsak kanseri sendromları olan aileler (ailesel adenomatöz polipozis ve herediter-kalıtsal non-polipozis kalınbarsak kanseri)
Kişide süregen iltihabi kalınbarsak hastalığının olması
KALINBARSAK KANSERİNİN BULGULARI NELERDİR ?
Aşağıdaki şikayetlerinden herhangibirisi olan hastalar, hekimlerine başvurmalıdır;
Birkaç günden daha uzun süren ishal, kabızlık veya hiç dışkılayamama gibi tuvalet alışkanlıklarında değişiklik olması
Makattan kanama veya dışkıda kan gözükmesi
Kramp tarzında veya sürekli karın ağrısı
İştahsızlık
Zayıflama ve yorgunluk
Sarılık ( ciltte ve gözün beyaz kısmında yeşil-sarı renk değişikliği )
Enfeksiyonlar, hemoroid ve iltihabi barsak hastalığı gibi diğer hastalıklarda da bu tür şikayetler olabilir Bu şikayetlerin neye bağlı olduğunu ancak doktor anlayabilir Bu bulgular, belki de hastalığın erken teşhisini ve tedavisini sağlayabilir Hasta, hekimiyle görüşerek yakınmalarını iletmelidir Fakat, bazen kalınbarsak kanseri, hiçbir şikayete neden olmaz Yakınmalar başladığında ise kanser, sıklıkla ileri evrede saptanır
KALINBARSAK KANSERİNİN TANISI NASIL KONMAKTADIR ?
Hastanın yakınmalarını dinleyen hekim, kalınbarsak veya rektum kanserinden şüphelenirse; hastanın geçmişini sorgular ve muayene eder Sonrasında tanı için, bazı tetkikler istenir
Hastanın hikayesi ve fizik muayenesi: Hastanın hikayesi ; hastanın yakınmalarının ve risk faktörlerinin sistemli bir şekilde doktor tarafından sorgulanmasıdır Fizik muayenede ise; rektal tuşe (makatın, parmakla muayenesi) dahil, karnın detaylı muayenesi (organ büyümesi veya kitle vs açısından) ve vücudun diğer önemli kısımlarının muayenesini kapsar
Kolonoskopi: Daha önceden hakkında bilgi verdiğimiz kolonoskopi, erken tanıda yardımcı olurken, kesin tanıya da yardımcı olur Kolonoskopik inceleme esnasında görülen kitlelerden veya şüpheli alanlardan alınan biyopsinin, mikroskop altında incelenmesi ile kesin tanı konabilmektedir Küçük polipler, bu işlem esnasında tamamen alınıp incelenebilmektedir Eğer kitle büyükse, sadece parça alınarak tanıya gidilebilir Bu işlem esnasında alınan biyopsiler, yaklaşık olarak 3 mm çapındadır
Çift kontrastlı baryumlu kalınbarsak grafisi: Bu radyolojik tetkikten daha önce ayrıntılı olarak bahsedilmiştir Bu film ile, kitle olup olmadığı, nerede yerleştiği ve özellikleri görülebilmektedir Fakat, kesin tanı için diğer tetkiklere ihtiyaç vardır
Ultrason: Transdüser isimli özel bir cihaz tarafından üretilen ses dalgalarının, yakında bulunan organlardan yansıması ile elde edilen görüntünün değerlendirilmesine dayalı radyolojik tetkiktir Ses dalgalarının yansıması, transdüser isimli cihaz tarafından alınır ve bilgisayar tarafından organ veya dokunun görünümü değerlendirilerek monitöre yansıtılır Normal ve kanserli bölgenin, ses dalgalarını yansıtma özelliği farklıdır Ultrasondan ayrıca, hastalığın sınırlı veya yayılmış olup olmadığını anlamada yararlanılır Kalınbarsak ve rektum kanserlerinin tanısında iki türlü ultrason kullanılmaktadır Endorektal ultrason denen yöntemde, bu işlem için özel bir transdüser doğrudan rektuma sokulur Bu tetkikle, rektum kanserinin barsak duvarını aşıp aşmadığı, çevre dokulara yayılıp yayılmadığı değerlendirilebilir İntraoperatif ultrason denen yöntemde, cerrah batını açıp içeri girdiğinde öncelikle karaciğer başta olmak üzere (kalınbarsak kanserli karaciğere çok sık olarak yayılım gösterir) batıniçi organların değerlendirilmesinde kullanılır
Bilgisayarlı Tomografi (BT): Bu radyolojik tetkikte, x ışınları ile vücut çeşitli açılardan, seri filmlerle değerlendirilir Alınan bu şekiller, bilgisayarla değerlendirilir ve monitöre aktarılır Daha net görüntülerin alınabilmesi için, sıklıkla toplaramar içine kontrast madde olarak isimlendirilen solüsyonlar verilir Kalınbarsak kanserinin en çok yayılım gösterdiği, karaciğer ve akciğer gibi organlar ile karın içine yayılım olup olmadığı BT ile değerlendirilebilir Portografili spiral BT denen yöntemde; karaciğeri besleyen damarlardan olan portal vene kontrast madde verilerek işlem yapılır Böylece, sık olarak kalınbarsak kanserinin yayılım gösterdiği karaciğer daha net olarak değerlendirilebilir Ayrıca, batın içindeki şüpheli kitlelerden BT eşliğinde iğne biyopsisi yapılabilir BT eşliğinde alınan biyopsi yaklaşık 13 mm uzunluğunda ve 3 mm çapındadır Alınan bu örnek, mikroskop altında değerlendirilir
Akciğer grafisi: Bu tetkikle, kalınbarsak kanserinin sık olarak yayıldığı akciğerler değerlendirilir
Manyetik rezonans görüntüleme (MRG): BT’ ye benzer şekilde, vücudun bir çok açıdan görüntülerini alır BT’ den farklı olarak radyasyon kullanılmaz Güçlü manyetik alan kullanılır Bu tetkikte, manyetik alan olması nedeni ile, vücudunda metal protez olanlar, kalp pili olanlarda tetkik yapılmaz Bu yöntem, çok çeşitli açılardan görüntü alabilmesi nedeni ile, metastazları saptamada BT ve akciğer grafisinden daha değerlidir
Pozitron emisyon tomografisi (PET): Bu tetkikte, radyoaktif atom içeren glükoz (şekerin kimyasal biçimi) kullanılır Bu maddeden, atomdan küçük olan pozitron isimli partiküller açığa çıkar Özel bir kamera ile vücut görüntülenerek bu pozitronların dağılımı izlenir Vücuttaki hücreler; bu radyoaktif şekeri değişik miktarlarda alırlar Bu miktardaki değişiklik, hücrelerin metabolizma hızları ile orantılıdır Bu nedenle PET; diğerlerinden farklı olarak, içyapıların şekli yanında onların metabolizmalarıyla ilgili bilgi verir Kanser hücrelerinin metabolizması, normal hücrelerden farklı olduğu için kitlelerin kanser olup olmadığı ve yayılım yapıp yapmadığı değerlendirilebilir Fakat günümüzde, PET rutin olarak kullanılmamaktadır PET, kalınbarsak kanserinde araştırma amaçlı kullanılmaktadır
Anjiografi: Bu tetkikte, damar içine ince bir kanül sokularak incelenecek bölgeye doğru çeşitli manevralarla ilerletilir İncelenecek bölgeye gelindiğinde, hızlıca kontrast madde verilir ve seri olarak röntgenleri çekilir İşlem sona erdiğinde, kanül damardan çekilir Anjiografi, kalınbarsak kanserinin tanısında ve tedavi planlanmasında nadiren kullanılır Daha çok karaciğer metastazı olan hastalarda, operasyonun daha az kan kaybıyla bitirilmesine yardımcı olabilmesi nedeni ile kullanılmaktadır Çıkarılamayan karaciğer kitlelerinde de, kanlanmayı sağlayan damarın belirlenmesinde, doğrudan kitleye ilaç uygulamasında yardımcı bir tetkiktir
Kan biyokimyası ve hemogram:Tam kan sayımı, hastanın kanındaki çeşitli hücrelerin miktarının saptanmasını sağlar Kan hücrelerinin azalması, kanserden kanamaya bağlı olarak görülebilir Bu kan kaybı nedeni ile demir eksikliği anemisi gelişebilir (kanamayla birlikte, kan hücrelerinin yanı sıra demir iyonu da kaybolur) Demir eksikliği anemisi, erişkinlerde sıklıkla kanamaya bağlıdır Kadınlarda, demir eksikliği özellikle ülkemiz başta olmak üzere sık görülmektedir Kadınlarda demir eksikliğinin daha sık görülmesi, doğumlar ve adet kanamaları ile olan kayıplara bağlıdır Fakat, doktorların demir eksikliğinin neye bağlı olduğunu iyice değerlendirmeleri gereklidir Gereğinde, kayıp bölgesi olarak mide-barsak sistemi değerlendirilmelidir Kemoterapi ile tedavi edilecek olan hastaların, düzenli olarak bu tetkiklerini yaptırmaları gereklidir (ilaçların kemik iliğini etkilemeleri nedeni ile) Kanserin karaciğer ve kemiğe yayılma riskinin olması nedeni ile oluşabilecek biyokimyasal bozuklukların saptanabilmesi için, düzenli olarak kan biyokimya tetkikleri yapılmalıdır
Karsinoembriyonik antijen testi (CEA): CEA, kalınbarsak ve rektum kanseri hücrelerinin çoğu tarafından üretilerek kan dolaşımına salınır CEA testi; kalınbarsak kanseri nedeni ile tedavi almış hastaların takibinde, diğer testlerle birlikte kullanılır CEA düzeyleri, hastalığı tekrarlayanlarda erken dönemde yükselebilir ve bu da erken tanı konmasını sağlayabilir CEA düzeylerinde yükselme olması; kalınbarsak kanseri dışında başka nedenlerle de olmaktadır Ülseratif kolit, barsakların kanser olmayan tümörleri, bazı karaciğer hastalıkları ve müzmin akciğer hastalıklarında da CEA yükselebilmektedir Sigara içilmesi de, CEA düzeyinde yükselmeye neden olmaktadır CEA’ nın kanser dışı nedenlerle de yükselebilmesi nedeni ile, insanların kanserli olup olmadığının araştırılmasında kullanılması uygun değildir CEA, kalınbarsak kanseri tanısı konmuş ve tedavi almış veya halen tedavi alan hastaların izlenmesinde çok yararlıdır
Renal Hücreli Kanser (Böbrek Kanseri)
• Renal Hücreli Kanser böbrek tübül hücrelerinden köken alır
• Sigara tüketimi ve ağrı kesicilerin yanlış kullanımı renal hücreli kanserin oluşumunda risk faktörüdür
• Renal Hücreli Kanserin olası bulguları idrarda kan görülmesi ve karında kitle
• Abdominal bölgeyi ve böbrek bölgesini değerlendiren tetkikler bu kanserin tanı ve tanımlanmasında kullanılır
• Belirgin faktörler prognozu ve tedavi seçeneklerini etkiler
-Renal Hücreli Kanser böbrek tübül hücrelerinden köken alır
Renal Hücreli Kanser(Böbrek Tümörü,Böbrek adenokanseri olarak da tanımlanır ) böbreğin tübüllerinde bulunan bir kanserdir
2 tane böbrek vardır, belin her iki boşluğunda yer alırlar,(göğüs kafesinin altında) Böbrekteki küçük tübüller filtrasyon yapar,kanı temizler ve artıkları atar ve idrarı oluşturur İdrar her böbrekten üreter yardımıyla mesaneye gider Mesane idrarı vücuttan atılıncaya kadar depo eder
Üreter ve renal pelvisten köken alan kanser reanl hücreli kanserden farklıdır
-Sigara alışkanlığı ve ağrı kesicilerin yanlış kullanımı renal hücreli kanserin oluşumunda risk faktörüdür
Risk Faktörleri:
• Sigara tüketimi
• Ağrı kesicilerin fazla ve yanlış kullanımı
• Genetik yatkınlığın olması (Von Hippel- Lindau hastalığı,Kalıtsal Papiller renal hücreli kanser varlığı)
-Renal Hücreli Kanserin olası bulguları idrarda kan görülmesi ve karında kitledir
Bu semptomlar renal hücreli kanser ve diğer durumlarda da görülebilir Erken dönemde hiçbir semptom görülmeyebilir Tümör büyüdükçe semptomlar ortaya çıkabilir Aşağıdaki problemlerden herhangi biri mevcutsa doktora başvurulmalıdır:
• İdrarda kan görülmesi
• Karında şişlik görülmesi
• Kenarda hiç geçmiyen ağrının olması
• İştahın kaybolması
• Nedeni belli olmayan kilo kaybı
• Anemi
-Abdominal bölgeyi ve böbrek bölgesini değerlendiren tetkikler bu kanserin tanı ve tanımlanmasında kullanılır
- Fizik muayene ve Hikaye :
Genel ve kapsamlı bir şekilde yapılan muayenede kitle yada anormal bir görünümün olması önemlidir Hastanın sağlıkla ilgili olarak alışkanlıkları, geçirilmiş hastalıklar ve tedaviler sorulmalıdır
- Kan biokimyasının değerlendirilmesi:
Organlar ve dokular tarafından kana salgılanan maddelerin kandaki miktarını değerlendirmek için kan örneği alınır Bir maddenin kandaki anormal değeri (yüksek/düşük) onu üreten organ yada dokunun hastalığını işaret edebilir
-İdrar analizi: idrarın rengi ve içeriği değerlendirilir (şeker,protein,kan,bakteri)
- Karaciğer fonksiyon testleri:
Kana karaciğer tarafından salgılanan enzimler değerlendirilir Bu enzimlerden herhangi birinin anormal miktarı hastalığın karaciğere yayıldığını gösteren bir işaret olabilir
- IVP:
Bu organlarda (böbrek,üreter,mesane)kanserin olup olmadığını belirlemek için yapılan seri görüntülemedir Kontrast madde damardan iğne ile verilir Bu kontrast madde böbrek,üreter,mesane den geçerken oluşabilecek engellenmeyi görüntülemek amacıyla seri filmler çekilir
- USG:
Bu tetkik yüksek enerjili ses dalgalarının dokulara gitmesi ve yansımalarının toplanması ile yapılan bir tetkiktir Bu yansımaların sonucunda oluşan resme sonogram denir
-Bilgisayarlı Tomografi:
-MRIMagnetik Rezonans Görüntüleme):
Vücuttaki organları magnetik yada radyo dalgaları kullanarak bilgisayar yardımıyla yapılan bir görüntüleme yöntemidir
- Biopsi:
Bu yöntemle alınan doku yada örnekler kanser teşhisi için mikroskop altında değerlendirilir Bu yönteme Nükleer MRI da denir
-Belirgin faktörler prognozu ve tedavi seçeneklerini etkiler
Safra Kesesi Kanseri
Safra kesesi kanseri, kanser hücrelerinin safra kesesi dokusundan kaynaklandığı bir hastalıktır
Bayan olmak Safra kesesi kanseri gelişme riskini etkileyebilir
Safra kesesi kanserinin olası belirtileri sarılık, ağrı ve ateştir
Safra kesesi kanserinin erken tanı ve tespiti zordur
Safra kesesi ve komşu organları incelemek için kullanılan testler tespit, tanı ve evreleme için kullanılır
Belirli faktörler prognoz (iyileşme şansı) ve tedavi seçeneklerini etkiler
Safra kesesi kanseri, kanser hücrelerinin safra kesesi dokusundan kaynaklandığı bir hastalıktır
Safra kesesi kanseri, kanser hücrelerinin safra kesesi dokusundan kaynaklandığı nadir görülen bir hastalıktır Safra kesesi armut şeklinde karnın üst tarafında karaciğerin hemen altında yerleşmiş bir organdır Safra kesesi, karaciğer tarafından yağların sindirilmesi için yapılan safrayı depolar Yiyecekler mide ve ince barsaklara geldiği zaman safra safra kesesinden ana safra kanalı adı verilen ve karaciğer ve safra kesesini ince barsakların ilk kısmına bağlayan tüp şeklinde yapıya salgılanır
Safra kesesinin duvarı 3 ana tabakadan oluşur
Mukoza (en iç tabaka)
Musküler (orta, kas) tabaka
Seroza (dış tabaka)
Bu tabakalar arasında destekleyici bağ dokusu bulunmaktadır Primer safra kesesi kanseri en iç tabakadan başlayıp, büyüdükçe dışa doğru yayılır
Bayan olmak Safra kesesi kanseri gelişme riskini etkileyebilir
Safra kesesi kanserinin olası belirtileri sarılık, ağrı ve ateştir
Bu ve diğer semptomlar safra kesesi kanserinden kaynaklanabilir Bazı diğer durumlarda aynı sempromlara neden olabilir Aşağıdakilerden herhangi birisinin varlığında Doktora başvurmalıdır
Sarılık (derinin ve gözün beyaz kısmının sararmasıdır)
Mide üzerinde ağrı
Ateş
Bulantı ve kusma
Şişkinlik
Karında kitleler
Safra kesesi kanserinin erken tanı ve tespiti zordur
Safra kesesi kanserinin erken evrelerinde farkedilebilir semptom ve bulgu yoktur
Safra kesesi kanserini bulgu verdiğinde, bu diğer bazı hastalıklarınkine benzer
Safra kesesi karaciğerin arkasında saklıdır
Safra kesesi kanseri, bazen safra kesesini başka nedenlerle çıkartıldığında farkedilir Safra kesesi taşı olanlarda nadiren Safra kesesi kanseri gelişir
Safra kesesi ve komşu organları incelemek için kullanılan testler tespit, tanı ve evreleme için kullanılır
Safra kesesinin ve çevre dokuların resmini oluşturan işlemler ile tanı ve hastalığın yayılımı hakkında fikir edinilir Kanser hücrelerinin safra kesesi içine ve dışına yayılımını değerlendirme işlemine evreleme denir
Tedavi planını belirlemek için, safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılıp çıkarılmayacağını bilmek önemlidir Safra kesesi kanserini tespit, teşhis ve evreleme için yapılan test ve işlemler genellikle aynı zamanda yapılır
Serviks Kanseri (Rahim Ağzı Kanseri)
SERVİKS KANSERİNİN BELİRTİ VE BULGULARI NELERDİR ?
Serviks kanserinin ilk başlangıç evrelerinde genellikle belirti ve bulgu görülmez
Çoğunlukla kanser yayıldıktan sonra belirti ve bulgular ortaya çıkmaktadır
Aylık adet kanamaları dışında vajinadan anormal akıntı gelmesi serviks kanserinin bir işareti olabilir
Cinsel ilişki sonrası kanama olması sık görülen bir belirti olup yine cinsel ilişki sırasında ağrı olması da serviks kanseri belirtisi olabilir
Ancak bütün bu belirtiler serviks kanseri dışında diğer hastalıklara bağlı da gelişebileceği unutulmamalıdır Örneğin iltihabi bir hastalık da ağrı yada kanamaya sebep olabilir Bu nedenle bu belirtiler olduğu zaman mutlaka bir hekimle görüşülmesinde yarar vardır Belirtilerin olmasını beklemeden düzenli olarak pap testi ve pelvik muayene yaptırmak daha akılcı bir yoldur
Serviks kanserinin risk faktörleri nelerdir?
çok sayıda erkekle cinsel ilişkide bulunma,
diğer üreme sistemi bölümlerinin kanserleri,
geçmişte squamöz intraepitelyal lezyon tanısı almış olma
ilk cinsel ilişkinin erken yaşta (16 yaş veya küçük) olması,
geçmişte insan papilloma virus (HPV) enfeksiyonu yada diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkları geçirmiş olma,
aktif yada pasif sigara içiciliği,
şimdiki ya da geçmişteki cinsel partnerlerin cinsel ilişki ile bulaşan hastalık riski taşıması,
immün eksiklik,
HIV (+) olma,
kötü beslenme
Serviks kanserinin gelişiminde en önemli faktörün insan papilloma virusunun (HPV) olduğu kabul görmektedir Cinsel yolla bulaşan diğer faktörler arasında bulunan HSV2 virusunun aynı şekilde etki gösterdiği düşünülmektedir Serviks kanser hücrelerinde bu virüsün genetik yapısının bulunması bu bulguyu desteklemektedir Günümüzde 70 den fazla HPV tipi belirlenmiş olup bunların yaklaşık 24 tanesinin insan üreme sisteminde hastalık etkeni olduğu saptanmıştır Bunlar arasında da tip 16 ve tip 18’ in serviks kanseri gelişiminde en önemli rol oynadığı saptanmıştır
HPV enfeksiyonunun önlenmesinde;
Doğum kontrol yöntemi olarak prezervatif gibi engelleyici yöntemlerin kullanılması,
Spermisid adı verilen kremlerle doğum kontrolü yapılması,
Tek eşliliğin tercih edilmesi yararlı olabilmektedir
Sigara içilmesi kadınlarda squamöz hücreli serviks kanseri riskini arttırır Bu risk sigara içiminin süresi, miktarı ve yoğun sigara dumanına maruz kalma ile daha da artar Hiç sigara içmeyen ve duman maruziyeti olmayan kadınlara göre bu kadınlarda risk 3 kat daha fazladır
Bazı vaka kontrollü çalışmalarda çeşitli gıdaların kanser riski üzerine etkileri araştırılmıştır Diyet içerikleri karoten, C vitamini, E vitamini ve folik asitten zengin olan kadınlarda serviks kanserinin daha az görüldüğü bildirilmiştir Yapılan çalışmalarda A vitamininin az alınmasının riski arttırdığı gösterilmiştir Yine benzer çalışmalarla beta-karoten düzeyinin serviks kanser oranı ile ters orantılı olduğu saptanmıştır Ancak ağız yoluyla folik asit verilen iki randomize çalışmada koruyucu etkinlik gösterilememiştir A vitamininin HPV ile ilişkili proliferasyonu önlediğini gösteren bazı deneysel çalışmalar mevcuttur
Çalışmalar henüz tamamlanmamıştır Bu nedenle rastgele vitamin kullanılmamalıdır Bu konuda hekiminizle görüşerek daha detaylı bilgi alabilirsiniz
Serviks kanseri erken tanınabilir mi ?
Serviks kanseri, düzenli pap testi ve jinekolojik muayeneler ile birlikte kanserin belirti ve bulgularına karşı uyanık olmakla erken yakalanabilir Erken tanı konması tedavinin başarı şansını arttırmaktadır
Serviks kanseri tanısı nasıl konur?
Tıbbi hikaye ve fizik muayene: Kişi doktora başvurduğunda kişisel ve aile ile bazı bilgiler sorulur Bu soruların amacı risk faktörlerinin belirlenmesi ve serviks kanserinin hastadaki belirtilerini ortaya koymaktır Ayrıntılı fizik muayene ile genel olarak sağlık durumu değerlendirilir Jinekolojik muayene ile değerlendirme tamamlanır
Sistoskopi, proktoskopi ve genel anestezi altında muayene: Sistoskopi işleminde, ışıklı, uzun ve dar bir tüp ile üretradan (idrar yollarının sonu) girilerek mesaneye ulaşılır Bu yöntemle üretra ve mesane kanser yayılımı açısından incelenir Şüpheli alanlardan milimetrik biyopsiler (parçalar) alınabilir Sistoskopi, bölgesel anestezi ile sadece girilecek olan bölge uyuşturularak ya da bazı hastalarda genel anestezi altında yapılır
Rektoskopi: Işıklı bir tüp ile rektumdan (kalın barsağın sonu) girilerek kanser varlığı araştırılır
Biyopsi: Eğer alınan biyopsi (parça) sonucunda serviks kanseri olduğunuz ortaya çıkmışsa, bu tip kanserlerin tedavisi ile uğraşan bir cerraha başvurmanız gerekir
Pap (smear) testi nedir?
Pap (smear) testi; servikste (rahimağzı) kansere dönüşebilecek hastalığı bulunan ya da serviks kanseri için yüksek risk taşıyan kadınları belirleyen bir tarama testidir Smear (pap) yönteminin güvenilirliği, örneğin alınma tekniğine ve sitolog tarafından yeterli incelenmesine bağlıdır Pap testinin invaziv kanserde kanseri atlama olasılığının % 50 olması nedeniyle pap testi negatif bile olsa, serviksde gözle görülür bir lezyon varlığında mutlaka biyopsi yapılmalıdır Serviks, muayenesinin rahatlıkla yapılabilmesi nedeni ile hastalığın ve tedaviye cevabın değerlendirilmesi konusunda hekime avantaj sağlar
Görüntüleme Testleri nelerdir?
Akciğer grafisi: Serviks kanserinin akciğerlere yayılıp yayılmadığı gösterilebilir
Bilgisayarlı Tomografi (BT): Serviks kanserinin pelvis ve para-aortik bölgede lenf düğümlerine yayılım durumu BT ile gösterilebilir Bu görüntüleme yönteminde, bir X-ışını demeti vücudun etrafında döndürülerek, çeşitli açılardan değişik görüntüler alınır Alınan görüntüler bir bilgisayar aracılığı ile biraraya getirilerek vücudumuzun içinin görüntüleri oluşturulur Ayrıntıları daha iyi gösterebilmek için damar yoluyla kontrast madde adı verilen özel bir boya kullanılır
Manyetik rezonans görüntüleme (MRG): Serviks kanserinin komşuluğundaki veya uzağındaki diğer organlara ya da lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığını gösteren bir diğer görüntüleme yöntemidir MRG’ da manyetik alan ve bilgisayar kullanılarak vücudun iç yapısının ayrıntılı görüntüleri elde edilir MRG’da X ışınları kullanılmaz MRG, serviks kanseri tanısında rutin olarak kullanılmamaktadır Çünkü BT hem daha ucuzdur hem de BT ile MRG’ dakine benzer görüntüler elde edilir
İntravenöz Urografi (IVU): IVU, damar yoluyla özel bir boya verildikten sonra, idrar yollarının X ışınları ile çekilen filmidir Bu boya kan dolaşımından böbrekler yoluyla atılır Böbreklerden üreterlere ve oradan mesaneye geçer Böbreklerden çıkan idrar yollarındaki anormallikleri gösterir Serviks kanseri pelvik lenf düğümlerine yayılıp, üreter adı verilen, mesane ile böbrekleri birleştiren idrar yollarına bası uygulayıp buranın tıkanmasına neden olabilir IVU ile tıkanıklık olup olmadığı anlaşılabilir
Testis Kanseri
Testis kanseri çoğunlukla, sperm üreten hücrelerde başlar Kanser ilk olarak testiste bezelye büyüklüğünde sert bir yumru olarak dikkat çeker Bu yumru genellikle dokunulduğu zaman acımaz Erken safhalarda başka belirti yoktur Birçok erkek tümörü kendisi keşfeder Ne kadar erken fark edilirse o kadar iyidir Genellikle kanser sadece tek testisi etkiler
Belirtiler
- Testiste yumru veya şişme;
- Muhtemelen bölgesel ağrı veya hassasiyet
- Testiste ağırlık hissi (bazen)
Testis kanseri genç erkeklerde, özellikle 15-35 yaşlarında ve siyah erkeklere kıyasla beyaz erkekler arasında daha çok görülür Eğer testislerin biri veya her ikisi doğumda inmemişse, ileride her iki testis için de kanser riski daha büyüktür Erken tespit edilerek tedavi edilirse, kanser genellikle iyileşebilir
Teşhis
Kendi kendini muayene ile skrotum içindeki tümör veya başka bir oluşumun varlığı fark edilebilir Böyle bir yumru fark ederseniz, acıyıp acımadığına bakmadan hemen doktora danışın Teşhisi doğrulamak için ultrasonografi yapılabilir
Testisteki bir tümör hemen her zaman habistir, ama tümörün varlığından emin olmak için doktor muayenesi gereklidir Testisleri ve skrotumu etkileyen başka şartlarda da benzer yumrular ortaya çıkabilir Epididimit, Hidrosel, Vanikosel ve Orşit gibi Bunların bir kısmı da zararsızdır
Testiste tümör varsa, ameliyatla çıkartılması şarttır Tümör habis ise, vücudun başka yerlerine dağılıp dağılmadığını anlamak için, kan testleri, röntgen ve başka testler gerekir
Testis kanseri teşhisi konulan erkeklerin yüzde 70 i tedaviden sonra 5 yıl veya daha fazla yaşarlar (5 yıl sağ kalma oranı) Ancak, bu geç safhada keşfedilmiş kanserleri de kapsamaktadır Testis kanserlerinin en çok görülen türü olan seminom erken teşhis ve tedavi edilirse, hemen hemen bütün vakalarda iyileşebilir
Tedavi-Ameliyat
Hasta testisin ameliyatla alınması gereklidir Bu erkekliğin kaybedileceği anl    gelmez, çünkü geride kalan sağlıklı testis vücudun normal cinsel ve hormon üretme işlevlerini yerine getirebilir İki testis de kaybedilirse, kısırlık meydana çıkar Ancak 3 haftada bir enjeksiyonla erkeklik hormonu verilerek gerekli olan normal cinsel işlev sağlanabilir
Diğer Tedaviler
Kanserlerin vücudun diğer kısımlarına yayılmasını önlemek veya yayılmışsa ona karşı mücadele edebilmek için radyoterapi veya kemoterapi kullanılır
|