Konu: Hz.Vahşi
Yalnız Mesajı Göster

Hz.Vahşi

Eski 08-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Vahşi



'O'NUN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEYİN'


Vahşi b Harb, bu ayeti kerimede kendisinin affedileceğine dair kesin bir işaret bulunmadığını ifade ederek, “Allahu Tealâ dilerse affedecek deniliyor, ya dilemezse?”diye şüphesini dile getiren, dolayısıyla müslümanlığa güç yetiremeyeceğini söyleyen bir mektup yazdı


Bunun üzerine Rasulullah AS Efendimiz Vahşi b Harb’e üçüncü bir mektup gönderdi Bu mektupta ise şu ayeti kerime yazılı idi:


“De ki : Ey nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir” (Zümer/53)


Vahşi b Harb bu mektubu aldıktan sonra “şimdi tamam” dedi Ve Medine’ye Peygamberimiz’in huzuruna geldi Efendimiz AS sordular:


“Anlat, Hamza’yı nasıl öldürdün?”


Vahşi b, Harb, Uhud Harbi sırasında olanları bütünüyle anlattı Nihayet sözlerini bitirip Peygamberimiz’e biat etti Ancak Rahmet Peygamberi’nin kendisinden bir isteği vardı:


“Mümkünse bana fazla görünmemeye çalış! Çünkü seni her gördükçe Hamza’yı hatırlar ve sana gereken şefkati bir insan olarak gösteremeyebilirim Böylece sen talihsizliğe itilmiş, ben de vazifemi tam yapamamış olurum!


Vahşi zaten yeterince kırmıştı Kainatın Efendisi’ni Ama ondan uzakta kalmak da kolay değildi elbette Bir tebessüme hasret kalmanın ne demek olduğunu, o bütün varlığı ile yaşamış, gönülden bırakıvermişti ellerini nur-u muhammedîye Artık sahabi sıfatını aldıktan sonra, kalp bu sevgiliden asla ayrılamazdı, ayrılmadı da


Mescidi Nebi’de, Gönüller Sultanı’nın çok defa sadece sesini duyabilmiş, nice günler kendi kendine, “bir gün Allah Rasulü artık görünebilirsin der mi acaba?” diye o muştulu haberi ne kadar da beklemişti


“O kimsenin gülüşü ne mübarektir ki, ağzını açınca can hokkasından inci görünür gibi kalbi gözükür Sen kaya da olsan, mermer de bulunsan, bir kâmil veliye kavuşunca cevher haline gelirsin O velinin muhabbetini kalbine yerleştir


Ariflerin sevgisinden başka şeye gönül verme Ümitsizlik tarafına ise hiç gitme Günaha yönelme Zira güneşler hâlâ parlıyor Gönül seni kalp ehlinin semtine doğru çeker Aklını başına al da, bir gönül erinin sohbetiyle kalbine gıda ver O kalbin sahibinden bir ikbal dile” diyen Hz Mevlâna’nın sözü, sanki esasını bu hadiseden almış gibiydi


Ve bir gün Vahşi b Harb, duyduğu acı haber karşısında iyice yıkıldı:


Kainatın Efendisi AS ahirete irtihal etmişti


Yıllar var ki, doyasıya koklayamamıştı o nurlu elleri Oysa bir tek rahmet nazarı kendisine yetecekti, inanmıştı buna Ama ilâhî irade


Anlaşılan o ki, bütün hadiselere yön veren Allah Tealâ kendisinden istikamet istiyordu Bu istikamet, sevgiliye verilen sözde gizlenmişti Günahına keffaret olmak üzere sahip olduğu her şeyini feda edecekti, buna canı da dahildi Hz Hamza’yı şehit eden mızrağını yeniden eline aldı Esasen onu belki de bu gün için saklamıştı


SAKLANAN MIZRAK


Hz Ebubekir RA’ın hilafet zamanıydı Müseylime adında bir sahtekâr peygamberlik iddiasında bulunuyordu Hz Ebubekir RA da Halid b Velid RA komutasında bir ordunun hazırlanmasını istedi Hz Vahşi RA’ın aradığı fırsat nihayet ortaya çıkmıştı Bu ordunun arasında bir nefer olarak ver aldı


Savaş günlerce devam etti Müseylime ve ordusu ölüm-kalım savaşı veriyordu Bir ara Müseylime kaleden çıkıp kaçmak isterken, nöbet bekleyen bir sahabi “işte Allah’ın düşmanı kaçıyor!” diye seslendi


Vahşi RA bu sözü işitince, elindeki mızrağı Müseylime’nin göğsüne indirdi Onu öldürdüğünü anlayınca da şükür secdesine kapandı İhtimal, Allah Rasulü AS’ın ruhaniyetine “ey Allah’ın Rasulü! Artık gelebilir miyim?” der gibiydi


Hz Mevlâna: “Her ne olursan ol, yine de gel! İster Mecusi, ister Putperest Tevbeni bin kere bozmuş olsan da yine gel! Burası ümitsizlik kapısı değil” derken, Şems-i Tebrizî Hazretleri’nde böylesi nice güzelliklere ulaşmıştı demek abartı olmasa gerek İşte bu gönül eri Mesnevi’de şöyle diyor:


“Bir kandil, mumdan alıp da yandı mı, onu gören mumu görmüş olur Bu parlaklık yüz kandile de nakledilse, sonuncusunun aydınlığını görmek, en evvelinin nurunu görmek gibidir


İstersen aradığın hidayet nurunu sonuncu kandilden, dilersen bizzat can ışığından al! Aralarında fark yoktur İstersen o hidayet nurunu sonraki kandillerde, yani hayatta olan mürşidlerde; istersen gelmiş-geçmiş velilerin ruhlarında gör Bir nefes gelir, seni görür gider Ve bu nefes her kimi dilerse ona da hayat verir


Neden olmasın?!


Bir bahar mevsiminde güller arasında dolaşanlar gibi Bahar kokulu çiçeklerden bir nefes alanlar gibi

Alıntı Yaparak Cevapla