|
Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul'un Manevi Sahibi Şerifi Ebu Eyyüb Halid Bin Zeyd El–Ensarî
Anladık ki tehlike, cihadı bırakıp mallarımızla meşgul olmakta idi "
İşte bu inancın sevdalısı olan Ebu Eyyüb'ün bütün ömrü, Allah yolunda cihad ile geçmiştir O adeta Allah için cihada doyamayan bir gönlün sahibiydi Bu sebepledir ki, İstanbul kuşatması sırasında hastalığı ağırlaşınca, şöyle demişti:
"Eğer ölürsem, beni de yanınızda götürünüz Düşmana karşı saf tuttuğunuz yerde ayaklarınızın altına gömünüz "
Ebu Eyyüb'un bu dileği yerine getirildi ve o Kostantiniye yi kuşatan surlara en yakın bir yere defnedildi Orada Peygamber müjdesinin şanlı bir bayrağı olarak halâ dalgalanmaktadır
* * *
O tarihten sekiz asır sonra, 1453 yılında, Kostantiniyye son defa kuşatıldı 21 yaşındaki delikanlı kumandan, bir gün hocası Akşemseddin'e başvurup bu kutlu işaretin bulunmasını istedi
Zira askerin, coşkun bir fetih hamlesi için böyle bir manevi güce ve moral kaynağına ihtiyacı vardı Ak Şeyh, kalp gözüyle baktı, yalvarıp yakardı, ağladı, sızladı ve sonunda sekiz asır sonra Ebu Eyyüb’ün mezarını buldu
Bu haber, askeri heyecana getirdi Ebu Eyyub sanki yeniden dirilip askerin başına geçmiş ve Efendimiz in fetih müjdesini ilk ağızdan bir daha ilân etmişti
Kostantiniyye İstanbul olunca, mezarı yeniden düzenlenmiş ve padişahlar orada kılıç kuşandıktan sonra tahta çıkmışlardır
Günümüzde de, Eyyüb Sultan ziyaretçisi en çok olan mekândır
İstanbul da Efendimizin temsilcisi, fethin manevi mimarı ve şehrin hamisi, sahibi ve duacısıdır Bu gerçeği, Padişah Sultan Mahmud'un kızı Adile Sultan şöyle ifade etmiştir:
Yetmez mi bu şehrin halkına bu nimet–i Bari
Resul–ü Ekrem'in Yarı Eba Eyyübel Ensari
Ebu Eyyüb’de CİHAD VE İLİM AŞKI
Özellikle de, Efendimizden duyduğu bir hadisi doğru nakletmek uğruna nasıl bir zahmete katlandığını bilmek, insanı hayrete ve hayranlığa düşürüyor
Bir defasında, Medine'den kalkıp Mısır'da oturan Ukbe bin Amir'in yanına gitmiş ve ona sormuştu:
"Bir müminin ayıbını örtmekle ilgili Resulûllah’tan duyduğun hadis nasıldı?"
Ukbe bin Amir de, hadisi söyledi:
"Kim dünyada bir müminin gizli kalmış bir suçunu örterse, Allah da kıyamet günü onun suçunu örter "
Ebu Eyyub bu hadisi öğrenir öğrenmez, bineğine atladığı gibi Medine'nin yolunu tuttu ve öğrendiğini oradakilere de öğretti
* * *
Ebu Eyyüb radıyâllâhu anh peygamberimizin sağlığındaki Medineli beş hafızdan biriydi
Efendimizden de birçok hadis nakletmiştir Bunlardan bazıları şöyledir:
"Resûlûllah Mirac gecesi göğe yükselip dolaşırken, Hazreti İbrahim'in bulunduğu kata varmıştı
Hazreti İbrahim dedi ki:
"Ey Muhammed! Ümmetine emret de, çokça Cennet fidanı diksinler Çünkü oranın toprağı güzel, yeri geniştir "
Resûlûllah "Cennet fidanı nedir?" diye sordu
Hazreti İbrahim de, "Lâ hâvle velâ kuvvete illâ billâh sözüdür" dedi
* * *
Ebu Eyyüb hazretleri anlatıyor:
Bir adam, "El hamdü lillâhi hamden kesiren tayyiben mübareken fihi" –İçinde bereket bulunan iyi bir hamd ile Allah"a çok çok hamd olsun– dedi
Resûlûllah, bu sözü kimin söylediğini sordu Sözü söyleyen kişi, yanlış konuştuğunu sanarak korkup sustu
Efendimiz "O kimdi; doğruyu söylemişti" buyurdu
Bunun üzerine, sözün sahibi, "Bendim ey Allah’ın Elçisi! Hayırlı olacağını düşünerek söylemiştim" dedi
Peygamberimiz de, şu cevabı ile o kişiyi sevindirdi:
"Ruhumu kudret elinde tutan Allah"a and olsun ki, on üç melek gördüm Hepsi de senin bu sözlerine doğru koşuyorlardı O sözleri, hangisi Allah katına yükseltecek diye yarışıyorlardı "
* * *
Ebu Eyyüb hazretleri der ki; "Ne zaman Efendimizin arkasında namaz kıldımsa, onun namazdan sonra şu duayı yaptığını işittim:
"Allah’ım! Bütün hata ve günahlarımı affet
Allah'ım, beni yükselt, eksiklerimi gider, beni güzel amellere ve güzel ahlâka eriştir
Onların güzel olanlarına rehberlik edip, kötü olanlarından koruyacak olan ancak Sen'sin"
NAMAZ
Ebu Eyyüb hazretleri, evinde namaz kılarken, aile fertlerinin sessiz olmalarını istemezdi Derdi ki, "Ben zaten namazda iken, sizin söylediklerinizi işitmiyorum "
Hatta bir defasında, o namaz kılarken mescidin duvarı yıkılmıştı da, mübarek Zat'ın bundan haberi bile olmamıştı
|