Konu: Sahâbe
Yalnız Mesajı Göster

Sahâbe

Eski 08-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sahâbe



58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhıri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ev ebnâehum ev ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hızbullâh(hızbullâhi), e lâ inne hızballâhi humul muflihûn(muflihûne)

Allah’a ve âhiret gününe (ölmeden önce Allah’a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir) Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır Allah, onlardan razı oldu Ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razı oldular İşte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır Gerçekten Allah’ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?



“O sahâbeyi Allah’ın Resûl'üne karşı gelenlerle sevişir bulamazsınız Onlar kendi kabilelerinden de olsa, akrabası da olsa, anne babaları da olsa, kardeşleri de olsa; peygamberimize kötü davrananlarla onları sevişir bulamazsın

Dikkat edin! Kim Peygamber Efendimiz (SAV)’e tâbî olmamışsa, o aileden biri ikisi mutlaka tâbî olanlardı O zaman ailenin fertleri birbirlerine karşı ayrı cephelerdeydiler Allahû Tealâ burada çok özel bir durumdan bahsetmektedir Sahâbe kendilerine karşı bir kötü davranış olduğunda ona mukabele etmezlerdi Selâm verip geçerlerdi, tahammül ederlerdi ve onları gene sevmekte devam ederlerdi Ama ne zaman ki, Peygamber Efendimiz (SAV)’e karşı bir saldırı, bir hakaret, bir kötü davranış biçimi olursa, o zaman sahâbe onların karşısındaydı ve çok sert müdahalelerde bulunurlardı Nitekim bunun en tabiî olanı savaştır Bütün sahâbe kendi akrabalarına karşı savaş verdiler ve galip geldiler

Sahâbe öyle insanlardı ki; kendisinden başka olan sahâbe, o sahâbe için kendisinden üstündü Öyle kabul ederlerdi Kendilerini başkalarından öne geçirmezlerdi Başkalarını kendilerinden öne geçirirlerdi Başkalarını, diğer sahâbeyi daima kendilerinden daha değerli tutarlardı

Savaştan sonra şehit olmak üzere olanlar arasında Hazreti Ömer, elindeki su kabıyla dolaşır ve bir sahâbe: “Ya Ömer su!” der Artık şehit olmak üzeredir Hemen Hazreti Ömer, koşup suyu uzatır Tam o sahâbe suyu alırken başka bir sahâbe seslenir: “Ya Ömer su!” der Birinci sahâbe: “ Ya Ömer, onun benden daha fazla o suya ihtiyacı var, o suyu ona götür!” der Hazreti Ömer bunu şehit olmak üzere olan bir sahâbenin vasiyeti olarak değerlendirir ve derhal ikinciye koşar İkinciye matarayı ulaştırdığı zaman, bir üçüncü sahâbe: “Ya Ömer su!” der İkinci sahâbe de der ki: “Ya Ömer, onun benden daha fazla ihtiyacı var Suyu ona götür!” Hazreti Ömer bunu da emir telâkki eder ve üçüncü sahâbeye matarayı uzatır Üçüncü sahâbe, o suyu içemeden şehit olur Diğerleri zaten şehit olmuşlardır Hazreti Ömer suyu yetiştireyim diye ikinciye koşar, o da şehit olmuştur Birinciye koşar, o da şehit olmuştur

Sahâbenin başkalarını kendilerinden ne kadar önde tuttuklarını anlıyor musunuz? Onlar sahâbeydi Sahâbenin en belirgin özellikleri Kur’ân’ı yaşamalarıdır O belirgin özellikleri sebebiyle çağımızın dîni yaşadıklarını zanneden kesiminden bütün boyutlarıyla farklı bir ortamda yaşadılar Farklı insanlar oldular, üstün insanlar oldular Çünkü onlar Allah’ın yaşamamızı emrettiği Kur’ân-ı Kerim’deki 7 safhayı da, İslâm’ın 7 safhasını da yaşadılar Kâinatın tek dîninin, daha evvel bütün peygamberler zamanında yaşanan 7 safhasını yaşadılar

Bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilediler mi? 1 safha Evet, bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilediler Taguta kul olmaktan kurtuldular ve Allah’a kul oldular Allahû Tealâ bütün sahâbenin İslâm’ın 1 safhasını yaşadığını kesinleştirmektedir


-39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi)

Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar) Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler) Onlara müjdeler vardır Öyleyse kullarımı müjdele!



Sahâbe kendilerini taguta kul olmaktan kurtardılar, nasıl? Allah’a ulaşmayı dileyerek, Allah’a yönelerek Allah’a ulaşmayı dileyerek Allahû Tealâ: “Onlar Allah’a yöneldiler, Allah’a ulaşmayı dilediler ve taguta kul olmaktan kendilerini kurtardılar Onlara müjdeler vardır Kullarımı müjdele” diyor Ne müjdesi? Hem cennet müjdesi hem de dünya müjdesi Onun için “müjde” demiyor, “müjdeler” diyor

Neden? Çünkü Allahû Tealâ’nın sözü var Kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah’a yönelirse, Allahû Tealâ o kişiyi mutlaka Kendi Zat’ına ulaştıracaktır Kendi Zat’ına ulaştırdığı zaman o kişi 3 kat cennetin sahibidir ve dünya saadetinin de yarısına sahiptir Nefsinin kalbindeki afetlerden yarısı yok olur, temizlenmiş olur

İşte o zaman Allahû Tealâ’nın dizaynı apaçık bir hüviyette ortaya çıkmaktadır Bu muhtevada kesin bir olguyla karşı karşıyayız Bütün sahâbe şeytana kul olmaktan kurtulmuşlar ve Allah’a kul olmuşlardır Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyen herkes için 22 basamağa kadar olan kesimi garanti etmiştir


-42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu)

(Allah) dînde, onunla Hz Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın” diye Hz İbrâhîm’e, Hz Musa’ya ve Hz İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır)



“Allah dilediğini Kendisine seçer ve dilediklerinden kim Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah’a yönelirse Allah onları mutlaka Kendisine ulaştırır

Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyen kişiyi mutlaka Kendisine ulaştıracağı için orada müjdeyi vermektedir; dünya ve cennet müjdesi Allahû Tealâ bir başka âyet-i kerimeyle de bu hususu kesinleştirmiştir


-10/YÛNUS-62: E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)

Muhakkak ki Allah’ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi?


-10/YÛNUS-63: Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne)

Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır



İşte bu iki grup âyet-i kerime birbirini tamamlamaktadır Müjdenin hem cennet müjdesi hem dünya müjdesi olduğu burada kesinleşmektedir

Madde1: Bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilemişlerdir Peygamber Efendimiz (SAV)’e tâbî olan bütün sahâbenin, tâbî olmadan evvel ilk yaptıkları şey, Allah’a yönelmek, Allah’a ulaşmayı dilemek olmuştur Allah’a ulaşmayı dilemeyen, küfürdedir, dalâlettedir, mutlaka cehenneme gidecektir, hüsrandadır Allah’ın âyetlerinden gâfildir, vs, vs Bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilemekle, bu belâların hepsinden birden kendilerini kurtardılar Zamanımızda artık Allah’a ulaşmayı dilemek diye öğretim sisteminin içinde bir kavram mevcut değildir

Allah’a yönelmek, Allah’a ulaşmayı dilemek, âmenû olmak, mü’min olmak olarak adlandırılmaktadır Bugün mü’min olmanın ne olduğu bilinmiyor “Allah’a inanan mü’mindir” inancı bütün dünyayı sarmış durumdadır Ancak bu insan, kurtuluşa ulaşacak olan hak mü’min değildir Bir insan Allah’a ulaşmayı dilemeden hak mü’min olamaz

Allah’a ulaşmayı dileyen sahâbe, İslâm’ın 2 safhasına ulaştılar 2 safhada ne vardır? İrşad makamına ulaşıp, ihsanla tâbiiyet Bütün sahâbe Allahû Tealâ’dan 12 tane ihsan alarak Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (SAV)’e teslim oldular, tâbî oldular Allahû Tealâ diyor ki:


-48/FETİH-10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen)

Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür) Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir)



“Habibim Sana tâbî olmak Allah’a tâbî olmaktır Sana tâbî oldukları zaman onların ellerinin üzerinde Allah’ın eli vardı

Alıntı Yaparak Cevapla