Prof. Dr. Sinsi
|
Hz. Hatice ...
Hıra’daki Gizli Bekçi:
Eşi kırk yaşına gelip de, Mehmet Doğramacı kardeşimizin tabiriyle; “insan perhizine”, uzlete çekilmeye başlayınca O’na yemek taşımaya başladı O sıralarda ortalama elli- elli beş yaşlarındaydı ve Mekke’ye gidenler bilir, çıkılması yarım saat süren Hıra Dağı’na yemek götürmek maksadıyla çıkar, mağaranın önüne yemek kaplarını koyar daha sonra gidiyor gibi yapar ve koşup bir taşın ardına gizlenir, bazen iki bazen üç gün, aç susuz bir halde mağaranın ağzına doğru ona bir zarar gelmesin diye beklerdi Onu himaye etmeyi kendine görev edinmişti Bir gün Cebrail gelip “EY MUHAMMED HATİCE BURADA” dedi Peygamberimiz “EVET BİLİYORUM” deyince Cebrail (a s) “HAYIR O HEP BURADA HİÇ GİTMİYOR Kİ” şeklinde cevap verdi Belki eşinin yolunu beklerken dam üzerinde ya da bahçede O’na yaktığı türküleri ve şiirleri Peygamberimiz hiç duymadı, ama bu bekleyişi Allah O’na duyurdu
Allah’ın Selam Yolladığı Kadın:
Bu harika içtenliğin karşılığı olarak O’na selam yolladı Peygamberimiz gelip, “Cebrail (a s)’ın ve Allah’ın sana selamı var” dediğinde bu muhteşem sevgi öğretmeni aynı zamanda zekâsının ve konuşma kabiliyetinin doruğunda bir cevap verdi: “Cebrail’in selamını alıyorum, ama Rabb’im zaten Selam’dır, tüm selamlar zaten O’dur ” diyordu
Kıskanılan Ölü:
Hz Hatice annemizi bazen Resulullah’ ı dizlerinde teskin ederken, bazen gözyaşları içinde İslam davası için mücadele ederken bazen bir anne bazen bir sırdaş olarak görüyoruz ve anlıyoruz ki, bir kadın ya da erkek birbirlerine eş olmanın yanı sıra, aynı zamanda arkadaş, sırdaş, öğretici, yoldaş olduklarında o birliktelik anlam kazanır ve o birliktelik o zaman vazgeçilmez olur İşte Hatice annemiz bunu yaptığı için onun öldüğü yıla Peygamberimiz HÜZÜN YILI demiştir Aralarındaki bu sevgi o kadar büyüktür ki, eşi öldükten sonra dahi onun uzak akrabalarına bile hürmet ve ikram etmiş ve yeri geldiğinde hırkasını çıkarıp altlarına sermiştir Daha sonraki dönemlerde evlendiği Hz Aişe annemiz Hz Hatice’den ve Resul ile onların aşklarından bahsederken şöyle der: “Bir gün Hatice’nin bir akrabası geldi, içeri girmek için izin istediğinde onun sesini duyan Peygamber’in rengi birden değişti gözleri ışıldadı ve şöyle dedi ‘Sesin Hatice’ye o kadar çok benziyor ki’ ve bunu söylerken onu bir daha görememenin verdiği hüzünle öyle mahzunlaştı ki  Hz Hatice’ye olan sevgisini çok defa kıskandım Ben bir ölüyü kıskandım” demiştir Oysa sonraki eşleri daha güzel, daha genç olmasına rağmen, Hatice annemizi bu kadar özel yapan şey, gönle inen yolun bazı fiziksel özelliklerde değil, yürekte ve kişilikte olduğunu da bizlere öğretmiştir
Servetini Davasına Adayan Bir Eş:
Altmış üç yaşında olmasına rağmen Hatice annemiz Peygamberimize yedi –sekiz evlat vermiştir Bu da sevginin başka bir tezahürüdür Bahçede güneşin altında İslam’ın güncelleşmeye başladığı ilk günlerde eşi dışarıda iken oturan ve O’nu anlamaya çalışan, bugünkü değeriyle 450-500 milyarlık bir nakliye şirketinin sahibi iken, tüm servetini henüz yüz elli kişi bile olmayan Müslümanlara su ve yiyecek almak için gözünü kırpmadan harcayan, ne olacağı bilinmeyen bir mücadelenin içinde inancını ve azmini hiç yitirmeden eşine destek veren bir hanımefendi O mücadele elini kolunu bağlayıp durmayan, tüm ters giden olaylara rağmen umudunu hiç kaybetmeyen adeta bir şarj makinesi gibi Peygamberimizin o çileli günlerinde, hüzünlendiği her anda yanında olup onu adeta şarj eden bu mükemmel hanımefendiyi Resulullah daha sonraki zamanlarda tanımlarken şöyle diyordu: “HATİCE TÜM DERDİMİ VE HÜZNÜMÜ BİR ANDA ALAN BİR VAKUM GİBİYDİ’’ diye özetliyordu bu derin sevdayı Bu mükemmel sevgi öğretmeni bir gün şirketinin anahtarlarını alıp eşinin önüne koyar ve şöyle der: “Artık bunlar senin” Peygamberimizin cevabı ise şöyle olur: “Hayır ben senin şirketinde sadece bir müdürüm, beni sıkıntı altında bırakma ne olur anahtarları geri al” Bize burada evli bile olsa eşinin ticaretine, onun parasına müdahale etmeyen özerk bir birliktelikte yatmaktadır Bunun üzerine Hz Hatice’nin cevabı şöyle olur: “Ben seni tanımadan önce belki bunca malın bir anlamı vardı, ama seni ve İslam’ı tanıdıktan sonra dünya sadece hizmet için vardır, şimdi bu parayı ve anahtarları al ve Müslümanlar için bu dava için harca” Her şeyin anahtarını söküp Allah ve Resulü’nün önüne koymak, bu cesareti göstermek kimin harcı olabilir ki! 
İçine takılıp kaldığımız menfaatlerimizi, arzularımızı, emeğimizi hepsini toplayıp önüne koymak ve “İşte anahtarlar, artık bunlar sadece Allah ve Resulü’nün emrindedir!” demek, hangi babayiğidin harcı ki? Bunu yapabilmek, inancına aşkla bağlanmakla kabil olur O da bize bunu öğretti zaten
Dünyevi Değerlere Prim Vermeyen Bir Hanım:
İçinde bulunduğu statüsü, o zamanın en önemli mevkisi olan ve evlendikten sonrada Peygamber eşi olarak İslam toplumunda saygın ve sevilen bir yere oturan bu hanımefendi, hiçbir zaman dünyevi makam ve hırsların esiri olmamıştır Tevazu ve cömertliğini her mekânda göstermiştir Peygamberimizi ziyarete gelen Ebu Süfyan’ ın hizmetçisine baldan şerbet yapan ve eliyle ikram eden, içeriye girmeye utanan hizmetçi ve cariyelere “Madem siz bahçede bekleyeceksiniz Resulullah’ ı, o halde ben de bahçede sizlerle birlikte otururum” diyerek hiçbir sınıf ayrımcılığına gitmeyen kaç insan tanıyorsunuz? Günümüzde evinde temizliğe gelen gündelikçiye Ramazan ayında ya da lokantada bize hizmet eden garsona “Hadi önce sen aç orucunu, sonra ben açarım” diyen onu oturtup hizmet eden bir kardeş var mıdır acaba?  “Müslümanım” desek bile aşamadığımız onca etiketin ve sosyal sınıfın altında bunu yapacak kişi sayısı üç beştir belki de  
Fatıma’nın Annesi:
Zengin ve rahat bir hayatın ardından öldüğü zaman dört yaşındaki minicik kızına ufak bir çeyiz bile bırakamayacak kadar sıfıra inen bir maddi imkânsızlığa “önemi yok, ben onu Allah’a emanet ediyorum” diyecek kadar tevekkül sahibi bir hanımefendi Acaba kızlarına çeyiz düzme derdine düşerek sandıklara milyarlarca liralık bez parçalarını dolduran, bunun yanında İslam’ı, Allah’ın yasak ve emirlerini öğretmekten bîhaber şimdiki hanımlarımıza iyi bir ders vermiyor mu?
Çağdaş Haticeler Var mı? Bir eşi, bir Peygamberi, bir evladı, bir davayı nasıl seveceğimizi en güzel şekilde öğreten en güzel öğretmenlerden birini tanıdık   
şimdi var mı içinizden ‘’kim ne derse desin uğruna inandığım bu Allah ve Resulü’nün aşkı için tüm anahtarlarımı ,tüm çıkarlarımı alıp senin ve Resulü’nün önüne koyuyorum Ya rabbi!” diyecek, “Kim ne derse desin ben bu örtümü, namazımı, inancımı hepsine ve her şeye rağmen yaşayacağım” diyecek ve yola çıkacak sevdalı HATİCEler?!
|