08-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Cennetlik Bir Kadin, Ümmü Züfer
Ve bir gün Allah Rasulü (s a v) Atâ bin Rebah’a (r a) şöyle diyordu: “Ey Atâ! Sana cennetlik bir hanımı göstereyim mi?” “Gösterin ey Allah'ın Rasulü, kimdir o?” Allah Rasulü (s a v) Ümmü Züfer’i (r anha) gösteriyordu
Yolunun tozu, gülünün dikeni…
Hiç ayrılır mıyım tozlu diye, hiç gül kokulardan geçer miyim dikenli diye?
Senin içindir senden gelene sabrım,
Senden gelene şükrüm
Sen razı olasın diyedir
Sen razı olduktan sonra…
Ümmü Züfer (r anha) Habeşli, siyahî, iri yarı, uzun boylu bir hanımdı Müslüman olmuş kimsesi olmadığı için de Allah Rasulü’ne (s a v) sığınmıştı Hz Hatice’nin (r anha) saç bakımını yapar böylelikle zaman zaman Rasulullah’ın (s a v) evinde olur, O’nun farklı hallerini görür, bilirdi
O’nun sabrını bilirdi
Şükrünü bilirdi
Vefasını bilirdi
Hz Hatice vefat ettikten sonra ne vakit Allah Rasulü’ne (s a v) gelse hoş karşılanırdı Allah Rasulü (s a v) kendisine ikram eder, “O, Hatice hayattayken bize gelirdi” derdi
Çünkü Peygamber (s a v) Hatice’ye (r anha) vefalıydı Vefasını onun dostuna dostluk ederek gösteriyordu
Dosta vefa dostun dostuna vefaydı
Sen şimdi sabret!
Ümmü Züfer (r anha) sara hastalığına tutulmuştu Zaman zaman nöbet gelir, kendinden geçer, ne yaptığını bilmez olurdu
Bir gün Allah Rasulü’ne (s a v) gelerek iyileşmek için dua istedi Allah Rasulü (s a v) tercih sundu: “İstersen dua edeyim iyileş Fakat sabredersen senin için cennet vardır ”
Sabrederdi Nasıl etmesin? Bilirdi ki Peygamber (s a v) ne hastalıklar geçirir şikayet etmez, razı olurdu halinden
“Hoştur bana senden gelen/
Ya gonca gül yahut diken”
Hanımı Hz Aişe (r anha) bir gün demişti ki; “Rasulullah’dan ziyade hastalığı şiddetli olan bir kimseyi görmedim ”
“Sabrederim ey Allah’ın Rasulü, lakin nöbet geldiğinde ne yaptığımı bilmez oluyor, açılıp saçılıyorum Bu halim utandırıyor Dua edin açılıp saçılmayayım ”
Allah Rasulü (s a v) de bu halinden kurtulması için dua etti
Teslimdi Ümmü Züfer (r a) ve de bilinçliydi Ne istemesi gerektiğini biliyordu O hali için hayâ duyuyordu “O’ndan geleni yaşarım ancak şu halim olmasa ”
Allah Rasulü (s a v) en merhametlisiydi insanların Üzülüyordu arkadaşının acı çekiyor olmasına ama “İyileşmen için dua edeyim” demedi “Merhamet ederim lakin Allah’ın rahmeti sonsuz Rahmete sığın”
Bu alemde sabret Sabırdır rahmetin kapısı Sabırla çal o kapıyı Açılacak bir gün sonuna kadar,
Zira Allah’ın vaadi haktır ”
“…sabredenlere, mükafatları elbette hesapsız verilecektir” (Zümer, 10)
Sen şimdi sabret
Gideceğin bir günlük yoldur
Aldırma yolun tozuna yürü
Yol kenarında güller var, yaban gülleri
Aldırma dikenine topla
Yarın divanda gülleri sunarsın yaralı ellerin, tozlu elbiselerinle…
Şahittir şimdi
Ve bir gün Allah Rasulü (s a v) Atâ bin Rebah’a (r a) şöyle diyordu:
- Ey Atâ! Sana cennetlik bir hanımı göstereyim mi?
- Gösterin ey Allah'ın Rasulü, kimdir o?
Allah Rasulü (s a v) Ümmü Züfer’i (r anha) gösteriyordu
En güzelden duymak en güzel müjdeyi
“Sen kurtulanlardansın
Senden Rabbin razı
Zira sen sabredenlerden oldun
Razı oldun O’ndan gelene ”
Sabrına Rasulullah (s a v) şahittir şimdi
O’nun mübarek dudaklarından dökülür cümleler,
Toprak şahit olur, gök şahit olur
Hurma ağaçları dal dal, yaprak yaprak şahit olur
Zaman şahit olur
Bizler şahit oluruz
Allah şahit olur
Elvida ÜNLÜ
|
|
|