Yalnız Mesajı Göster

Mersinde Bulunan Tarihi Yerler

Eski 08-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mersinde Bulunan Tarihi Yerler



Kanlıdivane (Kanytelleıs)

Erdemliye 17 km uzaklıktaki Yemişkumu mahallesinden kuzeye sapan 3 kmlik yolla ulaşılmaktadır Bu yolun sağ tarafında mezar anıtları vardır Sol tarafında devrilmiş halde silindir formlu büyük bir kitabe görülmektedir Şehir büyük bir obruğun etrafında ve kuzeyinde kurulmuştur Toroslarda çok rastlanan karst olayıyla meydana gelen doğal çukurların en büyüklerinden olan bu obruğun İlk Çağlardan beri kutsal görüldüğü anlaşılmaktadır Bu kutsallığın Hıristiyanlık döneminde de sürdüğü, Bizans dönemine ait kenarındaki dört kiliseden anlaşılmaktadır Obruğun içi yeşilliklerle ve bitkilerle kaplıdır Bazı kalıntılar yukarıdan düşmüştür Güney kenarındaki yolun sonunda yarısı yıkık, kare biçimli poligonal duvar örgü tekniğinde yapılmış Helenistik döneme tarihlenen bir kule vardır Obruğun kuzey dibinden tırmanan kayadan oyulmuş iki merdivenin varlığı görülmektedir Bu merdivenlerden batıdaki mağaraya çıkmakta ve orada bitmekte, öteki İse kısmen açıktan, kısmen tünel içinden ilerleyerek yerleşmenin en önemli yapısı olan IV numaralı kiliseye doğru uzanmaktadır Obruğun batı tarafında I ve II numaralı kiliselerin kalıntıları uzanmaktadır I numaralı kilise tam olarak obruğun güney batısındadır Doğu cephesi ayakta kalmıştır Sütun başlıkları korinth üslubundadır II numaralı kilise birinci kilisenin kuzeyindedir ve üst tarafında bir sarnıç vardır Obruğun kuzeybatı köşesindeki III numaralı kilisenin güney duvarları yıkılmıştır Üç kemerli nartheks önündeki mahzenin kemeri ve ağzı görülmektedir Batısı, avluya iki sütunlu üç kemerle açılmaktadır Etrafında atrium vardır Nartheksin üzerinde ahşap bir kat olduğu, kilisenin batı duvarında sıralanan bir sıra taş konsoldan anlaşılmaktadır Papylas adındaki bir kişinin bu kiliseyi bir adak borcunu ödemek için yaptırdığı, lentonun üzerindeki kitabede yazılıdır Burada bulunduğu belirtilen V numaralı kiliseden günümüze hiçbir iz kalmamıştır


Yedi Uyurlar(Eshab-I Kehf) Mağarası

Tarsus ilçesinin kuzey-batısında,14 km uzaklıkta yer alan Dedeler Köyündedir Eshabı Kehf mağarası, Hıristiyan ve Müslümanlarca kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul edilir Mağara dört köşe olarak kayadan oyulmuştur ve 1520 basamakla girilir Mağaranın üstünde 1873 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan camiye sonradan üç şerefeli bir de minare eklenmiştir Kuran-ı Kerim'de Kehf Suresinde sözü edilen mağara Müslüman ve Hıristiyanlarca kutsal sayılmaktadır

Tarsus, Romalılar döneminde önemli bir hadiseye sahne olmuştur Kuran-ı Kerim'de Eshab-ı Kehf olarak bilinen, yani yaşadıkları dönemde Rum Hükümdarlarından Dakyanus'un zulmüne maruz kalan ve Allaha olan inançlarının gereğini yapabilmek için Tarsus şehrinden kaçıp Bencülüs Dağındaki mağarada 309 yıl uyuyan ancak bir takip sonucu yine o mağarada sır olan 7 arkadaşın ve köpeklerinin hikâyesidir

Kuran-ı Kerimde geçen, fakat kesin tarihi bilinmemekle birlikte rivayetlerden ve tarihi olaylardan elde edilen bilgilere göre ms 250 yıllarında olduğu kabul edilen hadisenin olay yeri olan o zamanki Tarsus şehrinin Rum Hükümdarlarından Dakyanus, halkına zulüm yapmakla birlikte putlara tapınmaları için baskı yapıyordu Tek tanrıya tapmayı kabul eden bir gurup gence süre veren hükümdar putlara tapmazsanız kafalarınızı keserim diye tehditte bulunmuştu Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş ve Kefeştetayuş adındaki yedi genç hükümdarın öldürme korkusundan Bencülüs Dağındaki bu mağaraya kaçıp saklanmışlardır Ancak ayetlerde de belirtildiği gibi gençler bu mağarada 309 yıl boyunca uyuyakalmışlardır Daha sonra uyanan gençlerden biri şehre yiyecek almaya gitmiş, ancak elindeki zamanı geçmiş para yüzünden şehirden kaçarak tekrar mağaraya sığınmıştır Peşinden yakalamak için gelenler mağaraya girdiklerinde içeride kimseyi görememişlerdir Bugün Yedi Uyurlar Mağarası diye de anılan mağara duvarlarında yedi genci ve köpekleri Kıtmir'i temsil eden şekiller bulunmaktadır Mağara ve çevresinde çevre düzenlemesi yapılmış ve ibadete açık olarak bir camii inşa edilmiş olup yoğun ziyaretçi akınına uğramaktadır

Toroslar Ören Yerleri

Yumuktepe

Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biridir Sistemli arkeolojik kazılar İngiliz John Garstang başkanlığında 1936-1937 yıllarında yapılmıştır II Dünya Savaşı'nın başlaması nedeniyle ara verilen kazılar 1946'da yeniden başlanıp 1947'de sonuçlanmıştır 1992 yılında İstanbul Üniversitesi ve Roma Üniversitesi işbirliği ile hazırlanan "Yumuktepe Arkeolojik Kazısı" 1993 yılında uygulanmaya başlanmıştır Yaklaşık 15 yıl sürecek kazı çalışmaları yaz aylarında sürdürülmektedir

Yumuktepe'de ilk yerleşme Neolitik dönemde başlamış ve kesintisiz olarak kalkolitik, Tunç, Hitit, Bizans ve İslami devirlerde de devam etmiştir 33-25 katmanlar Neolitik döneme aittir Bu dönemde taş temelli evler, yün eğirmeye yarayan kirmenler, bakır oltalar, obsidyen ve akmak taşından yapılmış araçlar, taş mühür, ok uçları, dokumacılıkta kullanılan ağırsak, çanak, çömlekler bulunmuştur 29-13 katmanlar İse Kalkolitik dönemi kapsar Yapı tipleri taş temelli evler ile yuvarlak temelli silolardır Son Kalkolitik dönemde savunma duvarlarıyla çevrili köy tipi yerleşime geçilmiştir Askerlerin oturduğu sura bitişik evlerde fırın, yerel kaplar, temellerin altında seramik ve özel eşyalı mezarlar vardır Orta Tunç çağı İse 12-9 katmanları kapsar ve MÖ 2000-1500'e tarihlenir Bıçak, mızrak, mühür, kadın heykelciği, ayaklı kadeh ve gaga ağızlı testicikler bulunmuştur Hitit dönemi İse 7-5 Katmanlar arasında ve MÖ 1500-1200'e tarihlenir Sur duvarları testere biçimindedir Evler Sokaklar vardır En üst katlar Grik, Bizans ve İslami dönemi kapsar Grek katmanında Kıbrıs tipi seramik Bizans ve İslami katmanda İse sırlı seramik bulunmuştur

Höyüğün 2,5 m derinliğinde bulunan bir kale harabesi Boğazköy'de bulunan kale harabesinin küçük bir örneği olup, Poligonal tarzda inşa edilmiştir

2003 kazı sezonunda ortayla çıkarılan buluntular arasında Neolitik, Kalkolitik ve Ortaçağ dönemlerine tarihlenen kandiller, boncuk dizileri, kemik süs iğneleri, taş ağırşaklar, kemik aletler yer almaktadır Yumuktepe’den çıkarılan yüzlerce eser, Mersin Müzesinde sergilenmektedir


Mezitli Ören Yerleri

Solı - Viranşehir( Soloi- Pompeıpolıs )

Mersin'in 14 km batısında, deniz kenarında bulunan Soloi antik kenti, MÖ 7 Yüzyılda Rodoslu koloniciler tarafından kurulmuş, kente güneş anlamına gelen Soloi adı verilmiştir Darius( MÖ 521-485) zamanında, Klikyayı ele geçiren persler için Soloi önemli bir liman kenti olmuş ve adına sikke darp edilmiştir Pers- Yunan savaşları sırasında, MÖ 449 yılında Klikyayı bir süre işgal eden Atinalılar, Soloi'yi yönetim merkezi yapmışlarsa da, bir yıl sonra yapılan Kilyos Barışı ile burayı Perslere geri vermişlerdir MÖ 333 de Asya seferine çıkan Aleksander, Soloi yi Pers işgalinden kurtarmıştır Filozof Chrysippoz ile takımyıldızları ve Fenomenler hakkında öğretici şiirler yazan matematikçi ve astronom Aratos, MÖ 3 Yüzyılda Soloi'de yaşamışlardır

Soloi antik çağlarda Kıbrıs Adası ve Mısır'a yapılan ticaretle zenginleşti Kent Seleukos

Krallığı'nın son yıllarında Klikya korsanlarının denetiminde kaldı Roma yönetimi Akdeniz'deki korsan faaliyetlerine son vermek amacıyla, MÖ 64 yılında Pompeius'u görevlendirdi, İtalya'dan başlayarak Yunanistan ve Kilikya'ya kadar olan bölgelerde korsan faaliyetlerine son vererek Soloi'ye geldi Burayı da korsanlardan temizledi Yürüttüğü büyük operasyonun zaferi anısına, kenti yeniden imar ederek, adını Pompeipolis olarak değiştirdi

Bizans döneminde, Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinin ardından, Soloi, Piskoposluk merkezi yapıldı Kent 527 yılında meydana gelen büyük yer sarsıntısı ile tamamen harap oldu Yeniden inşa edilmeye çalışılsa da bu yüzyıldan sonra yoğunlaşan Sasani ve Müslüman Arap akınları nedeniyle yeniden eskisi gibi imar edilemedi ve terk edildi Bu nedenle ören yerine Viranşehir de denilmektedir

Pompeipolis kentinde liman, sütunlu cadde, tiyatro, Roma hamamı, kent duvarları, nekropol su kemeri gibi yapılar bulunmaktaydı Günümüzde dağ kapısından deniz kapısına kadar uzanan korint başlıklı 200 sütunlu yoldan, 41 adet sütun ayakta kalmıştır Bunlardan 33 tanesi başlıklı olup insan aslan ve kartal kabartmaları ile süslenmiştir Ayrıca liman, hamam kalıntıları, su kemeri bugüne kadar ulaşabilmiş kalıntılar arasındadır Mersin Müzesinde kente ait eserler sergilenmektedir Petersburg Hermitage Müzesinde, Bizans dönemine ait bir kiliseden götürüldüğü anlaşılan altın ve gümüş objeler bulunmaktadır

2003 yılı kazı sezonunda ortaya çıkarılan mermer Dionyzos, pan(satyr) ve leopar üçlü kompozisyon grup heykeli ve bir başka ikili heykel grubu ve bir başı olmayan bayan mermer heykeli bulunarak Mersin Müzesine nakledilmiştir


Akdeniz Ören Yerleri

Zephyrium

Mersin'in antik yerleşimi olarak kabul edilen Zephrium kentine ait bilgiler çok azdır Eski Halkevi(Günümüzdeki Kültür Merkezi) civarında yapılan temel kazılarında ve Çavuşlu Mahallesinde elde edilen bazı buluntular, eski Vilayet Konağı'nın ( Günümüzde Sağlık Müdürlüğü) yapımı sırasında ortaya çıkan horasan duvarlar, mermerden yapılmış sütun ve sütun başlıkları, Mersin Müzesi'nde bulunan mermer Aslan başı ile devşirilmiş bazı mimari yapı elemanları, antik Zephyrium kentine ait arkeolojik belgeleri oluştururlar Öte yandan 19 Yüzyılda Mersin'e gelen CTexier, WMLeake gibi gezginler, yayınlarında burada gördükleri Zephyrium kentine ait kalıntılardan söz ederler Örneğin VLangloİS, Pompeipolis’ten Mersin'e geldiğinde: "Deniz kenarında evler vardır ve bu evlerin olduğu yerde eski bir kent harabesi bulunmaktadır ki, burası eski Zephyrium kentidir

Anchıale( Karaduvar)

Kalıntıları Mersin kentinin doğusunda olan bu antik yerleşim yeri için Strabon, Aristobulos'u kaynak göstererek, Asur Kralı Sardanapal'ın Tarsus ile birlikte Anchiale'yi bir gün içinde inşa ettiğini yazar Gezgin Coğrafyacı bu abartılı bilgi nakline devamla:" Sardanapal'ın mezarının burada olduğunu ve sağ elinin parmaktlarını şaklatır durumda bir taş heykelinin bulunduğunu ve Asur dilinde yazılmış bir kitabede" Anakyndarakes oğlu Sardanapal, Anchiale’yi ve Tarsos'u bir günde kurdu Ye, iç, neşelen, çünkü diğer şeyler bundan daha değerli değildir" Şeklindeki metnin, parmakların anlamını açıkladığını söyler

Anchiale, MÖ333 tarihinde Pers Kralı 3Darıus ile yapmış olduğu İssos savaşından hemen önce Alexander tarafından alınmıştı Burada su kemerleri, yapı kalıntıları, bir höyük, Romalılardan kalma Mozaikli bir hamam kalıntısı vardır

Dikilitaş

Bekirde Köyünün güneyinde yüksekliği 15 metre, genişliği 4 metre, kalınlığı 2 metre olan bir dikilitaş vardır Üzeri işlenmiş bulunan bu taşın MO 7 Yüzyılda Yunanlıları yenen Asurluların bir zafer anıtı olduğu bilinmektedir

Aydıncık Ören Yerleri

Tiyatro

Günümüzde toprakla kaplı olan tiyatronun varlığı yapının moloz taşlarla örülen sırt duvarının oluşturduğu yarım daire biçimindeki kavisten anlaşılmaktadır

Anıt Mezar (Dört Ayak)

Kent merkezinde, büyük kesme kireç taşlarıyla yapılmış ve halk arasında "Dört Ayak" olarak bilinen anıt mezar, İlçenin en ilgi çeken antik yapısıdır Kare planlı ayak üzerine baldahinli olarak oluşturulmuş piramidal çatılı anıt mezar MS geç 2 veya 3 yybaşlarına tarihlenmektedir

Piramidal mimari yapısıyla, mausoleum mezar geleneğinin devam ettiğini göstermekte olup, oldukça iyi korunmuş durumdadır

Kentin yakın çevresinde görülebilen diğer yapılar, Aydıncık-Gülnar yolu üzerinde 15kmde orman içindeki kaynaktan kente su getiren kemerler ve kanallar günümüze kadar ulaşan yapılardır

Buluntular

Bilimsel kazı ve araştırmaların başlatılmasından önceki 1960’ lı ve 1970’ li yıllarda, özellikle antik kent mezarlığında yapılan kaçak kazılarla veya rastlantı olarak elde edilmiş çok sayıda eser bulunmaktadır Yurtdışına götürülen, sayısı ve nerede olduğu belirlenemeyenlerin dışındakiler, Adana, Mersin, Silifke, Anamur Müzelerinde bulunmaktadır Bunların büyük bir bölümü pişirilmiş kil vazolar ile küçük boyutlu, taş, altın, gümüş, cam eşyalar ve sikkelerdir MÖ3yyda darp edilen II Ptolemaios’a ait altın sikkeler ile MÖ 6 Ve 5yya ait drahmiler Kelenderis'e ait önemli nümizmatik buluntulardır

Arkeolog Levent Zoroğlu’na göre, Doğu Akdeniz Bölgesinde ele geçen ilk eserler olması bakımından Attik atölyelerinden gelmiş "Leythos" denilen seramik vazolar, Kelenderis”in en ilginç buluntularını oluştururlar Bunlar, beyaz zeminli " siyah figürlü "Haimon" grubu, Figürsüz siyah gövdeliler " grubu, "Bezekli Lekythoslar" gibi gruplara ayrılır

Alıntı Yaparak Cevapla