Yalnız Mesajı Göster

Mersinde Bulunan Tarihi Yerler

Eski 08-11-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mersinde Bulunan Tarihi Yerler



Ovabaşı

Anamur'un batısında Ovabaşı köyü sınırlan içerisinde bulunan ören yerinde Geç Roma ve Bizans dönemlerine ait apsis'i belirgin bir bazilika, sarnıçlar ve nekropol alanı görülür

Ninfeum

Sarıdana köyü yakınlarında yer alan anıtsal çeşmenin sütunlu cephesinde ortası aslan ve medüsa başlarıyla dekore edilmiştir Yapı Roma dönemine aittir

Zavrak Taş

Anamur'un kuzey batısında Filir Kalesi yakınlarında yer alır Kalıntı yörenin gri renkli blok taşından yapılmıştır Taşın tam merkezinde apsis biçimindeki geniş açıklık nedeniyle zavrak (pencere) taş diye adlandırılmıştır

Ritüel amaçlı kullanıldığı sanılan anıt eser Hitit dönemine ait olmalıdır

Kudret Kalesi

Anamur'un yayla kesiminde Kaş yaylasının karşısında bir tepe üzerinde Roma dönemine ait kale surları ve diğer yapılara ait kalıntılar görülebilir

Cennet Koyu

Anamur-Gazipaşa yolunun 17kmsinde soldaki köy içerisinde apsisi zamanımıza gelebilmiş bir bazilika ile diğer yapı kalıntıları yer alır

Camiler, Kiliseler

Akdeniz

Eski Cami

Sultan Abdülmecit’in annesi Bezm-i Âlem Valide Sultan adına 1870 yılında yaptırılmıştır Dikdörtgen planlı, ahşap beşik çatılı, tek minareli cami 1901 yılında onarım görmüştür 2008 yılında da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden restore edilmiştir

Müftü Cami

Müftü deresinde Müftü köprüsünün yanındadır Mersin'in eski camilerindendir Müftü Emin Efendi tarafından 1884 yılında cami ve medrese olarak inşa edilmiştir 19 yüzyıl geç dönem tarzında süslemeli, tuğralı mihrabı vardır 2007 yılında da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden restore edilmiştir

Ulu Cami

1898 yılında Sultan IIAbdulhamit zamanında, Saydalı Abdulkadir Seydavi öncülüğünde halk tarafından yaptırılan eski Gümrük Meydanı'ndaki (Günümüzde Ulu Çarşı) Yeni Cami yıktırılmış, yerine büyük ve modern Ulu Cami inşa edilmiştir Cami üç katlıdır Zemin katta 2000 kişilik ibadet mekânı ve son cemaat yeri bulunmaktadır Ayrıca bodrum katında 400 kişilik konferans salonu olan caminin, iç yüzeyinde ilk defa bu camide uygulanan rumi ve hatai desenli Kütahya çinisi ile profilli ve oymalı ahşap malzeme kullanılmıştır İbadet mekânına giriş tavanında rumi desenli renkli malakari rölyef uygulanmıştır

Mihrabı çini ve ahşap karışımıdır Mukarnaslı alçıdan yapılmış olup, üst kavsarasının yüzeyi altın varak kaplanmıştır 2 şerefeli iki minaresi vardır

Avniye Cami

Minaresinin önceleri ahşap olması nedeniyle, Tahtalı Camii adıyla da bilinen yapı, Mahmut Şami-Sümen tarafından bağışlanan arsa üzerinde 1898 yılında inşa edilmiştir

İtalyan Katolik( Katedral) Kilisesi

Sultan Abdulmecit tarafından 1853 yılında verilen bir fermana dayanılarak kilise mekânının inşaatına başlanmış ve yönetimi Capucins Rahiplerine verilmiştir Günümüzde uray caddesi üzerinde bulunan saat kuleli kilise kompleksi, diğer birimleri ile 1898 yılında bitirilmiştir

Kesme kireç taşından avlulu anıtsal bir yapı olan İtalyan Katolik Kilisesi, Vatikan tarafından 1991 yılında İtalyan Katolik(Katedral) Kilisesi olarak değiştirilmiş ve güney, Güneydoğu Anadolu, Karadeniz Bölgesi, Suriye, Irak, İran ve Rusya'daki katolik kiliselerine bağlanmıştır Mersin ve yöresindeki Katolik cemaat için ibadete açıktır

Arap Ortodoks Kilisesi

Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Arap Ortodoks Kilisesi, Mersin'in ilk sakinlerinden, Dimitri ve Taunus Nadir tarafından bağışlanan arsa üzerine 1878 yılında inşa edilmiştir İbadete açıktır

Yenişehir

Hazreti Mikdat (Muğdat) Camii

Ankara Kocatepe Camii'nden sonra, Cumhuriyet döneminin ikinci büyük cami Muğdat Semti'ndedir Cemaat yeri, ana kubbe, son cemaat yeri ve mahfil katından ibaret olan ve klasik Osmanlı mimarisi tarzındaki yapı, toplam Üç'er şerefeli, 6 adet minaresi, konferans salonu, kütüphane, aşevi, sağlık ocağı ve diğer birimleriyle külliye özelliği taşır

Mut

Alahan Manastırı

Evliya Çelebi'nin "Ustasının elinden yeni çıkmış gibi duruyor" diye anlattığı Alahan Manastırı Karaman karayolu üzerinde, Mut'un 20 km kuzeyinde, orman ürünleri deposunun yanından sağa sapılan ve 4-5 km içeride Geçimli (Malya) köyü civarındadır 1000-1200 m yükseklikte ve Göksu Vadisine bakan dik bir yamaca oturtulmuştur

Hıristiyanlığın Kapadokya ve Likonya (Konya)' da yayılması sırasında bu yeni dini kabul edenlerin takibe uğraması, inanmayanlar tarafından öldürülme korkusu, Hz İsa'ya inananları dağlık bölgelerdeki mağara kaya oyuklarında ibadete zorlamıştır İsa'nın havarilerinden St Paul ve yine Tarsus'ta yaşamış Hıristiyan öncülerinden Barnabas 441 yılında Hıristiyanlığı yaymak için Konya-Kapadokya ve Antalya-Antakya'ya kadar maceralı yolculuklar yapmıştır

İşte bu iki Hıristiyan Aziz'in gezileri sırasında konakladıkları her yerde anılarına mabetler yapılmıştır Alahan Manastırı bunlardan biridir

440-442 yıllarında yapılmış olduğu tahmin edilen Alahan Manastır Külliyesi, Batı Kilisesi, Manastır, Doğu Kilisesi, kayalara oyulmuş keşiş odacıkları ve çevredeki mezarlardan oluşmaktadır Kilise binaları, Ayasofya Müzesi ile ortak mimari özellikleri taşımaktadır Süslemesinde usta bir taş oymacılığı görülür İlk kilise korint başlıkla iki dizi sütunla üç nefe ayrılmıştır Narteksten ana mekâna geçilen kapının atkı ve yan dikmeleri kabartmalarla süslüdür St Paul, St Pierre figürlerinden başka bir çelengi taşıyan altışar kanatlı Cebrail, Mikail'in simgesel yaratıkları ezişi, kükreyen aslan, kartal ve öküz sembolleri, İncil yazılarının tasvirleri, üzüm salkımları, asma yaprakları ve balık motifleri zengin bir şekilde tasvir edilmiştir

Kiliselerin doğusundaki geniş avlunun güneyinde dinsel törenlerin yapıldığı dehliz, 11 m uzunluğunda kemerli ve sütunlu bir galeri şeklindedir Galerinin ortasında kalabalık kabartma süsleme ile her yanı işli büyük bir niş bulunmaktadır Galeride apsisli vaftizhane ve karşısında Alahan Manastırının en görkemli yapısı olan mezarlar bulunmaktadır Bu mezarların kuzey duvarı kayaya yontulmuş, üst örtüsü yoktur Ana nefin ortası ilginçtir Burası paye ve sütunlara oturan dört kemerle örtülü kare planlı bir kule biçimindedir Kuli yukarıda sekizgene dönüştürülmüştür Kapı çerçevesi süslüdür

Dağpazarı Kilisesi (CorapİSsus)

Mut İlçesinin 35 km kuzey batısındadır Antik ismi Corapissus olan kentin antik yol üzerinde oluşu eski kente ayrı bir önem verildiğini göstermektedir Antik kentte hayat ağacının kollarına asılmış çok sayıda hayvan ve geometri desenlerle bezenmiş taban mozaiği göze çarpar 15x550 m ölçülerinde olan taban mozaiğinin hangi yapının taban döşemesi olduğu bilinmemektedir Antik kentte mozaiğin yanında 3 adet hereon tipi mezar oldukça yıpran- mıştır Bizans dönemine ait kilisenin İse apsisi ve bazı duvarları ayakta kalabilmiştir Köyün güneyindeki vadide İse kaya mezarlarının bulunduğu nectopol sahası bulunmaktadır Köylüler tarafından soğuk hava deposu olarak kullanılan sarnıçlar vardır

Kümbetler

Lalaağa Camisinin doğusunda iki türbe vardır Üzeri konik çatı ile örtülü olduğundan bunlara kümbet demek daha doğru olur Muntazam kesilmiş küfeki taşları ile yapılmış kümbetlerin birinde üç, diğerinde dört mezar vardır Bunlardan biri Karamanoğullarından Musa Bey'e (Lalaağa)' ya aittir

Lalaağa Camii

Karamanoğlu İbrahim Bey' in emirleri ile Lalaağa tarafından yaptırılmıştır Kare planlı ve tek kubbeli caminin son cemaat yeri, beş küçük kubbe ile örtülmüştür

Dağ Cami: Mut'un 2 km güneybatısındadır Selçuklular dönemine ait olduğu (11 yy sonları) sanılmaktadır Çevredeki devşirme taşlarla yapılmıştır

Kızıl Minare


Rengi nedeniyle bu adı almıştır Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Karamanoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Nure Sofi Türbesi

1228 yılında Selçuk Sultanı 1 Alaaddin Keykubat tarafından Ermenek Kalesi civarına yerleştirilen Karamanoğlu Beyliğinin ilk tarihi şahsiyeti Nure Sofi'dir Karaman adını verdiği oğluna beyliği devretmesinden sonra ömrünü Mut'ta geçirmiş ve ölümü üzerine Sinanlı nahiyesi Değirmenlik Yaylası (Yalnızcabağ köyü) 'ne gömülmüştür

Tarsus

Eshab-I Kehf Camii

Tarsus'un kuzeybatısında 14 km uzaklıkta Dedeler Köyündedir Kuran-ı Kerim'de Kehf Suresinde sözü edilen bu mağara Müslüman ve Hıristiyanlarca kutsal sayılır Mağaraya 15-20 merdivenle inilir

Eshab-ı Kehf Mağarasına ait bir efsane halk arasında anlatılır; "Mitolojik tanrılara inanışın, gücünü kaybettiği dönemlerde, tek Tanrıya inandıkları için eziyet edilmekten kaçan Hıristiyan dinine mensup Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş ve Kefeştetayuş adında yedi genç, Putperestliğe dönmeyi kabul etmediklerinden Rum Hükümdar Dakyanus'un huzuruna çıkarılmışlar Bu hükümdar, Putperestlik dinine bağlı kalmalarını, aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söyleyerek birkaç günlük zaman vermiş Köpekleri Kıtmir ile birlikte bu yedi genç ölümden kurtulmak için verilen süreden faydalanarak kaçmışlar ve bu mağaraya sığınmışlar Allah tarafından kendilerine 300 yıl süre bir uyku verilmiştir İlk uyanan, yiyecek almak için kente gider ama elinde bulunan zamanı geçmiş para yüzünden yakalanır Yakalayan parayı nerede bulduğunu ve oraya götürülmesini ister O da yalnız olmadığını yedi arkadaşıyla beraber mağarada kaldığını söyler Onunla birlikte mağaraya geldiğinde yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey görmemiştir Bu nedenle burası Yedi Uyurlar Mağarası diye de anılır"

Halk arasında ziyaret dağı olarak bilinen dağ, konik biçimi ve topografik görünümü itibariyle doğal bir özellik arz eder Mağara 300 m2 büyüklüğünde 10 m yüksekliğindedir Mağaranın içinde 3 tünel mevcuttur Eshab-ı Kehf Mağarasının yanına Osmanlı Padişahı Abdülaziz tarafından 1873 yılında bir mescit yaptırılmıştır

Eski Cami

Çarşıbaşı’ndaki Kilisenin 1102 yılında St Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenmektedir Roma sitilinde kalın ve yüksek duvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar, derin pencereleri ve kalın sütunları ile dikkat çekicidir 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilmiştir Bazı kaynaklarda Ortaçağın başlarına ait bir Ayasofya Kilisesinden söz edilir ve Papa'nın elçisi Mainz Piskoposu Konrad Von Witteısbach'ın 6 Ocak 1198'de burada, Ruppenlerden lLeon'u Ermeni Kralı olarak tanıdığı ve taç giydirmiş olduğu anlatılır1704'de Tarsus'a gelen PLucas'da burada bir Grek ve bir Ermeni Kilisesinden söz ederek Ermeni Kilisesinin Paulus'un kendisi tarafından inşa edildiğini belirtir 1851 yılında Tarsus'a gelen VLangloİS de bu kiliseyi ziyaret etmiştir Roma stilinde kalın ve yüksek duvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar, derin pencereleri ve kalın sütunları dikkat çekicidir

Kilisenin bahçesinebatı yönde bulunan ve cephesi oldukça süslü bir kapıdan girilirYapı bu bahçe içerisinde yaklaşık 460 m2lik bir alanı kapsamaktadırKesme taşlarla inşa edilen yapının dış uzun cephelerinde kör kemerler bulunmaktadırBatıdaki ana kapıdan girilen salonun genişliği 1930 m,uzunluğu 1750 mdirGirişin sağında ve solunda birer yarım plaster sütun ve bu sütunların hizasında salonu üç sahına (nef) ayıran,ikişerli iki sıra halinde dört serbest sütun yer alırKuzey ve güney duvarlarda da yine yarım sütunlar bulunmaktadırAslında bu sütunlar gri renkli granit olup,antik çağ yapılarına ait olmaları muhtemeldirOrta salonun genişliği 1260 m olup, üzeri tonozludur Tavanın merkezine rastlayan bölümde, ortada Hz İsa olmak üzere doğuda Yohannes ve Mattaios, batıda Marcos ve Lucas'ın freskleri bulunmaktadır Yapının kuzey-batı köşesinde İse bir çan kulesi yer almaktadır Yapı ve çevresi yıl içerisinde oldukça büyük bir restorasyon görmüş, çevre düzenlemesi ve istimlak ile düzenlenmiştir

Makam-ı Danyal Camii

Cami, İlçe merkezindeki Kubat Paşa Medresesi’nin kuzeybatısında yer almaktadır Tarsus Müzesi tarafından Makamı-ı Danyal Camii’nde yapılan kurtarma kazıları sonucunda camii içinde bulunan temsili mezarın altında, rivayetlerde anlatılan bir türbe yapısına ulaşılmıştır 1857 yılında yapılan camiinin adı o dönemde yerin kutsallığına inanılmasından dolayı Makam-ı Danyal Camii olarak adlandırılmıştır

Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanların saygı gösterdiği bir peygamber olan Danyal Peygamber’in yaşamıyla ilgili az yazılı kaynağın aksine, sözlü anlatım fazladır Yüzyıllardır süregelen bu sözlü anlatımlardan yola çıkılarak Danyal Peygamber’in Tarsus’ta gömüldüğü halk tarafından kabul edilir

Ulu Cami (Cami-İ Nur)

Cami-i Nur adıyla anılan ve bulunduğu semte de Cami-Nur ismini veren bu cami, Tarsus merkezinde yer alan Türk-İslam sanatının önde gelen eseridir1579 yılında Ramazanoğulları'ndan Piri Paşanın oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştırSelçuk-Osmanlı üslubunda tek şerefeli minaresi olan camii yapımında tümüyle kesme taş kullanılmıştır 47X13 m boyutlarında dikdörtgen plana sahip caminin iç avlusuna 10m yüksekliğinde, 720 m genişliğinde olup, doğu, kuzey ve batı bölümlerini kapsayan 14 mermer sütunun taşıdığı revak vardır Avlu taş levhalarla kaplı olup, ortada (H1323) tarihli onarım kitabesi bulunan bir şadırvanı mevcuttur Camiye kuzey yönünden abidevi portalla girilir Bu portal Memlük mimarı özelliklerini taşıyan siyah beyaz mermerlerle süslüdür Son cemaat yeri, doğu- batı doğrultusunda 14 adet baklava dilimli sütunların taşıdığı orijinal kiremitlerle örtülü 16 kubbeden revaklı ve 5 kapılı avlu yer alır Caminin iç mekân sütunları "İran Kemeri" adı verilen yarı sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır Caminin minber, mihrap ve müezzin mahfili mermerden yapılmıştır

Caminin doğu bölümünde ayrı mekânda Hazreti Şit ve Lokman peygamberlerin makamları ve Abbasi Halifesi olan ve Pozantı'da 833 (H218) yılında ölen Me'mun'un kabri bulunmaktadır

Cami Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 01111990 gün ve 696 sayılı kararı ile tescil edilmiştir 2008 yılında da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden restore edilmiştir

Kubad Paşa Medresesi

Tarsus İlçesi Merkezi Tabakhane Mahallesinde bulunmaktadır 1970 yılından bu yana Tarsus Müze binası olarak kullanılmaktadır Yapı Ramazanoğullarından Piri Paşa'nın kardeşi Kubad Paşa tarafından 1553 tarihinde medrese olarak inşa edilmiştir Medrese dikdörtgen planlı olup, ortada avlunun etrafında 16 oda sıralanmıştır Orijinalinde iki katlı, tek eyvanlı, açık avlulu medreseler grubundandır 1970 yılında yapılan onarımlarda orijinal şeklini büyük ölçüde kaybetmiştir Tamamen kesme taştan yapılan medresenin girişi batıdan görkemli, süslemeli, Selçuklu stilinde orijinal bir kapıdan sağlanmaktadır Medrese odalarının tavanları tonozlu olup, odalarda birer ocak bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla