Prof. Dr. Sinsi
|
Mersinde Bulunan Tarihi Yerler
Bilal-i Habeş Makamı Ve Mescidi
Bilal-i Habeşi Makamı ve Mescidi, Ulu Caminin güneybatı tarafında bulunmaktadır Peygamberimiz Hz Muhammed (S A V )' in müezzini olan Bilal-i Habeşi'nin Hz Ömer zamanında feth edilen yerleri ziyareti esnasında Tarsus'a geldiği, Kırkkaşık denilen yerde, yani şimdiki makamı ve mescidi bulunan yerde ezan okuyup, namaz kıldırdığı için 7 Yüzyılda makamı, 16 yüzyılda da mescidi inşa edilmiştir Mescit kara planlı olup, üstü büyük bir kubbeyle örtülüdür Üç bölümlü, üç kubbeli son cemaat mahalli mevcuttur İçeride Bilal-i Habeşi'ye ait makam kısmı vardır Ayrıca mescidin yanına bir de kuyu inşa ettirilmiştir Osmanlı arşiv belgelerinde, 1519 tarihinde Bilal-i Habeşi makamı adına bir vakfın kurulduğu anlaşılmaktadır
Mencek Baba Türbesi
Tarsus İlçesi Merkezi, Tekke Mahallesinde bulunmaktadır Nakşibendî Şeyhlerinden Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır Halk tarafından Mencek Baba diye adlandırılan türbeye ait kitabe, güneydeki giriş kapısının üzerinde yer alır
Osmanlı Devleti arşiv belgelerinde Mencek Zaviyesi (Küçük Tekke) olarak kayıtlara giren yapının, vakfiyesinden anlaşıldığına göre İmam Kuseyrizade Şeyh Abdullah Mencek tarafından inşa edilmiştir Yine aynı zat tarafından H 781 (M 1379)' da vakfiyesi de tanzim edilmiştir Vakfiyesinden Orta Asya'dan ve Doğu Türkistan'dan Anadolu'ya gelen ve gelecek Türklerin uğramaları ve konaklamaları için kurulmuş olduğu ifade edilmektedir İçeride bir mezar sanduka yer almaktadır Güney tarafında bir mihrabı bulunan yapının kubbesinde dekoratif anlamda renkli süslemeler görülmektedir
Duatepe Türbesi
Tarsus İlçesi Merkezi, Kleopatra kapısının kuzeydoğusunda, Gözlükule Höyüğünün batı eteğinde Karamehmetler İlköğretim okulunun bahçesinde bulunmaktadır Osmanlı Devleti zamanında yapıldığı tahmin edilen türbe, taş yığma avlu içerisinde yer almaktadır Yapı kare planlar ve kubbelerden oluşmuş olup, bugünkü durumu bakımsız ve harap bir vaziyettedir
Mehmet Felah Türbesi
Tarsus İlçesi Merkezi, Adana Caddesi üzerinde bulunan Demirkapı Camiinin içerisinde yer almaktadır Türbe Tarsus'u Ermenilerden alan Halep Saltanat Naibi Harzemli Seyfettin Timur'un şehit düşen kumandanı Felahoğlu Nureddin adına Osmanlı Padişahı II Abdulhamit tarafından (1903 yılında) yaptırılmıştır
Anamur
Mamure Camii
Mamure Kalesinin batı avlusunda halen ibadete açık, onarım görmüş tek minareli tarihi bir cami bulunmaktadır İki bölümden oluşan kalede, iç içe iki sur ve surlar üzerinde kaleyi bütünüyle dolaşan ve bir taraftan bir tarafa geçişi sağlayan burçlar arasında bir yol vardır Bu yıl üzerinde 35 normal, 4 büyük olmak üzere 39 kule bulunmaktadır
Ak Cami
Karamanoğulları döneminde 1326 da yapılan cami, daha sonra yapılan yivli minaresi ile ilgi çekicidir Karşısında Karamanoğullarından kalma bir han ve bir köprü bulunmaktadır
Akarca mahallesinde merkezi planlı tamamen kesme taştan kubbeli bir camidir
Camiye batı yönünde basık kemerli taş kapıdan girilir Girişin tam karşısında fazla derinliği olmayan taş mihrap sağda orijinal olmayan ahşap minber yer alır
Yapıda köşelerde ve yan duvarlar üzerinde sağır sivri kemerli açıklıklarda duvar içine gömülmüş yuvarlak iç dolgu ile geleneksel Türk mimarisinde pek görülmeyen tarzda kubbeye geçiş sağlanmıştır Sağır kemerlerin ayakları üçgenimsi payandalarla desteklenmiştir
Girişin solunda zamanında ahşap olan güdük minaresinin yerinde yivli tek şerefeli minaresi kaide üzerinde yükselir
Giriş kapısının hemen üzerinde yer alan altı satırlık yazıda 1326 H tarihi okunmakla birlikte yazıt orijinal değildir
Silifke
Alaaddin Camisi
Roma köprüsünün karşısında bulunan cami, Selçuklu sultanlarından Alaaddin Keykubat döneminde yapıldığı için Alaaddin Camii adını almıştır Şehrin tam merkezinde olduğu için Merkez Camisi olarak ta bilinir
Reşadiye Camisi
Padişah Sultan Mehmet Reşat zamanında, Nüzhet Paşa tarafından 1912 yılında yaptırılan caminin doğu ve batısında bulunan sundurmaları, başlık ve tabanlıkları Korint tarzında sütunlarla desteklenmiştir Mermer ve kireçtaşından yontulmuş bu sütunlar Silifke yöresindeki eski kalıntılardan devşirilmiştir
Tevekkül Sultan Türbesi
Taşköprünün hemen yanındaki türbe hakkında yazılı herhangi bir kaynak bulunmamaktadır Selçuklu hanedanlarından birine ait olduğu rivayet edilen mezarın üzerindeki çatı daha sonradan ilave edilmiştir
Cambazlı Kilisesi
Adamkayalar’dan sonra Hüseyinler Köyü’nden geçilip Cambazlı Köyü’ne varılır Cambazlının helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim merkezi olduğu Uzuncaburç (Diocaesarea) ve Ura (Olba) ile Kızkalesi (Corycus)’ne döşeme antik bir yolla bağlantılı olmasından ve günümüze kadar gelebilmiş zengin kalıntılarından anlaşılmaktadır Burada, kaya mezarlarının yanı sıra birer küçük mabedi andıran anıtmezarlar, lahitler, sarnıç ve özellikle köyün girişinde bulunan kilise görülmeye değer tarihi kalıntılardır
Cambazlı Kilisesi, benzerleri arasında orijinal özelliklerini korumuş en iyi durumdaki örneklerden biridir Kuzey cephesi tamamen kapalı olan yapının içindeki iki sütun dizisinden sağdaki Korint başlıklı bütün sütunlarla bunların üstünde sıralanan galeri sütunları ayaktadır V yüzyıla ait 20 m X 13 m ölçülerindeki kilisenin apsisi ve tüm duvarları sağlamdır
Aya Thekla Yeraltı Kilisesi (Meryemlik)
Taşucu yolu üzerinde 4 Kilometreden sağa dönülüp bir km gidildiğinde Hıristiyanlığın en eski ve en önemli merkezlerinden biri olan Meryemlik’e varılır Meryemlik’in tarihi Azize Thekla’nın buraya gelişi ile başlar
İSa Peygamber’in havarilerinden St Paul’ün vaazlarından etkilenen 17 yaşındaki Thekla kendini Hıristiyanlık dinine adar St Paul’ün bu değerli öğrencisi Konya ve Yalvaç’ta Hıristiyanlığı yaymak için propaganda yaparken paganların baskılarına maruz kalıp, öldürüleceğini öğrenince kaçıp Seleucia’ya gelir ve sonradan kiliseye çevrilen bir mağarada saklanır Sığındığı mağaradan yöredeki insanlara çok tanrılı dine karşı Hıristiyanlık inancını yayarken mucizeler yaratarak hastaları da iyileştirir Yine öldürüleceği bir sırada bu mağarada kaybolduğuna inanılır
Aya Thekla’nın içinde yaşadığı mağara onun kayboluşundan sonra Hıristiyanlarca kutsal sayılmış; ta ki bu din İ S 312 yılında serbest bırakılıncaya kadar gizli bir ibadet yeri olarak kullanılmıştır Bu mağara daha sonra IV yy da kiliseye dönüştürülmüştür
Hıristiyanlığın resmen kabulünden sonraki dönemlerde birçok yapı ile bezenen Meryemlik’te Mağara Kilisesinden başka, bu mağaranın üzerinde bugün sadece apsisinin bir bölümü ayakta kalan Azize Thekla Kilisesi; imparator Zenon tarafından Aya Thekla’ya itafen yaptırılan kilise ile Kuzey Kilise; hamam, birçok sarnıç, mezarlıklar ve şehir suru kalıntıları günümüze kadar gelmiştir
Erdemli
Paşa Türbesi
Ayaş- Korykos yolu üzerinde olan bir Selçuklu eseridir Türbe 1220 yılında Aktaşoğlu Sinan Bey tarafından yaptırılmıştır
Gülnar
Zeyne Türbesi
Gülnar'dan Mut'a giderken 26 km de Zeyne (Sütlüce) Kasabasındadır Geniş bir bahçe içerisinde inşa edilen ahşap çatı örtülü ve ahşap direkli ana geçit kısmına, zaman zaman mezar odalarına ilavesi ile meydana gelmiştir
Bahçede İse mezarlar bulunmaktadır Zeyne Türbesi olarak bilinen Şeyh Ali Semerkandi Türbesi, Beylikler dönemi eseridir
Bir küllüye olması gereken yapı gruplarından sadece türbe ayakta kalabilmiştir Görünüşte psikolojik rahatsızlığı olan hastaların ziyaret ettikleri ve kurban kestikleri türbenin, külliyenin bir parçası olduğuna dair yazılı bir kaynak bulunamamıştır
Ali Semerkandi ile ilgili bir efsane anlatılır Çobanlıkta yapmış olan Semerkandi öğle sıcağında hayvanları susuzluktan yanmış vaziyette iken, yoldan geçen bir Türkmenin sert sözleri ile karşılaşır Buna çok üzülen Semerkandi dua ederek elindeki sopasını kayaların ortasına vurur ve su fışkırır Hayvanlarını sulayarak susuzluktan kurtarır Bu yer halen mesire yeri olarak kullanılmaktadır
Şeyh Ömer Türbesi
Gülnar İlçesi'ne bağlı Şeyh Ömer Köyündedir Türbede Bahru'l-Ulum adlı Kur-an tefsirinin yazarı yatmaktadır Türbe sekizgen planlı olup, düzgün kesme taşlarla örülmüştür Üzerindeki büyük kubbe betonla tamir edildiğinden eski özelliği hakkında tam olarak bilgi alınamamıştır
Atatürk Anıtı
Kültür Merkezinin önündeki alanda bulunan bronz anıt, 1944 yılında Heykeltıraş Kenan Yontuç tarafından yapılmıştır
Refah Şehitleri Anıtı
İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’ye sipariş edilen dört Muhrip, dört Denizaltı, 12 Çıkarma Gemisi, Dört Uçak Filosunu getirmek üzerede Benjamen Benzilay isimli Şirkete ait REFAH GEMİSİ ile Subay, Astsubay, Er ve öğrenciden oluşan 199 kişilik personel 23 06 1941 günü saat 17 30'da Mersin’den Port-Sait’e hareket etmiştir
Beş saat süren bir yolculuktan sonra Karpat Burnu yakınında Gemi torpillenmiş ve kısa bir süre sonra da batmıştır
Faciadan sadece dört deniz, beş hava subayı, 15 Astsubay, beş Er, üç gemi personeli kurtulabilmiştir 167 kişi şehit olmuştur
Bu Anıt, Ordumuzun en seçme kahraman şehitlerinin anısına faciadan 31 yıl sonra 1972 yılında Atatürk Parkı’na konulmuştur
Faciaya sebep olan ülke hala meçhuldür Almanlar İngilizleri, İngilizler Almanları suçlamışlar, bu arada Fransa’da suçlanmıştır
Ancak bir İtalyan Denizaltı Kumandanı bir gemi batırdığını üstlerine rapor etmiştir Verdiği raporda belirttiği gün ve saat Refahın battığı zamana uymakta İse de bu da kesinlik kazanmamıştır
Japonya’da “Türk Şehitleri” Anıtı
Japonya’nın Kushimoto kentinde Türk şehitleri için dikilmiş bir anıt vardır Bu anıtın kardeşi de Mersin’deki “Refah Şehitleri” anıtıdır
Anıtın hikâyesi şöyledir: 2 Abdülhamit, Japonya ile diplomatik ilişkileri geliştirmek için Amiral Osman Paşa kumandasındaki “Ertuğrul” harp gemisini Japonya’ya ziyarete göndermişti Ziyaret gayet olumlu geçmiş ve gemi İstanbul’a dönmek üzere hareket ettiğinde 16 9 1890 günü öğleden sonra çıkan ani bir tayfun sonucu kayalara çarparak batmıştır
581 Türk gemicisi şehit olmuştur Japon İmparatoru Show’a olayın vuku bulduğu mahalde bir anıt yapılmasını emretmiş ve 1937 yılında da bu anıt dikilmiştir
Mut
Karacaoğlan Heykeli
Çınaraltı Parkında Belediyenin girişimi ile Mut'lu Heykeltıraş Hüseyin Gezer tarafından ücretsiz yapılan Pleglas heykel, Mut şenlikleri sırasında 8 Haziran 1973 günü yapılan törenle açılmıştır Büyük bir halk şairi olan Karacaoğlan'ın hayatı üzerine yapılan araştırmalarda kesin bir bilgi yoktur Son yıllarda yapılan araştırmalarda ve şiirlerinde yapılan incelemelerden onun 1606 da doğmuş 1670 yılında ölmüş olduğu tahmin edilmektedir Her ne kadar doğduğu yer bilinmiyorsa da öldüğü ve mezarının bulunduğu yer bellidir Kendisinin Güney Anadolu'da yaşayan Türkmen aşiretinden olduğu daha doğrusu Mersin'li olduğu muhakkaktır Şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla kendisi pek çok yer gezmiş, aşkı ve tabiat sevgisini yaşadığı hayatı, çağının konuşma dili ile öz Türkçe olarak işlemiş ve anlatmış bir halk şairidir
Silifke
Kıbrıs Barış Harekâtı Şehitleri Hatıra Ormanı
Konya Yönünde
Kıbrıs Barış Harekâtı’nda şehit düşen 454 subay, astsubay, erbaş ve erimizin anısına Silifke - Gülnar yolunun 5 kilometresinde, Çamdüzü mevkiinde bir Hatıra Ormanı oluşturulmuştur
1976 yılında tamamlanan ve 9 hektarlık bir alanı kaplayan Şehitlikte, Atatürk Anıtı ve tören alanı ile çevresinde şehitlerimizin sembol mezarları vardır Her mezar yanına bir de ağaç dikilmiştir Şehitlikte ayrıca, 220 Kıbrıs Türk Mücahidi Şehitleri anısına bir de abide bulunmaktadır 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda ele geçen Rum tank, top, zırhlı araç ve silahların bir kısmı burada sergilenmektedir
Frederik Barbarossa Anıtı
Roma - Germen İmparatoru Frederik Barbarossa, III Haçlı Seferi’nde ordusu ile Filistin’e giderken 10 Haziran 1190 günü Ekşiler Köyü yakınlarında Göksu Irmağı’nda boğulmuştur
1971 yılında Alman Büyükelçiliği tarafından Frederik Barbarossa’nın boğulduğu yere taptırılan anıttaş Silifke - Konya karayolunun 9 kilometresinde yolun hemen sağ kenarındadır
Tarsus
Tarsus Şehitler Abidesi
Tarsus İlçe Merkezi, Cumhuriyet Caddesi üzerindedir Tarsus'un kurtuluşunda şehit düşenlerin anısına, 1955 yılında yaptırılmıştır Kurtuluş Savaşında Tarsus'un çeşitli yerlerinde şehit olanların naaşları alınıp, bu anıtın altındaki katakampa konulmuştur Adana Koruma Kurulunca tescil edilerek koruma altına alınmıştır
Çamalan Türk Şehitliği
Tarsus-Ankara E-5 karayolunun 47 Km sindeki Çamalan Kasabasında şehit düşen bir subay ve 29 ere aittir Adana Koruma Kurulunca tescil edilerek koruma altına alınmıştır
Eshab-I Kehf Şehitliği
Tarsus Çamlıyayla karayolunun 20 Km sinde yolun sol tarafındadır Ulaş Köyü sınırları içerisindedir İçerİSinde 4 adet mezar bulunmaktadır Şehitlik Sadi AKŞAHİN isimli bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır Burada yatan şehitlerin Tozkoparan Müfrezesine mensup oldukları söylenmektedir
Bedestenler
Tarsus
Kırkkaşık Bedesteni
Her dönem hareketli bir ticari ve siyasi merkez olan ve kültürlerin kesişme noktasında bulunan Tarsus’un en önemli tarihi yapılarından biri de Kırkkaşık Bedesteni’dir
Ramazanoğulları Beyliğinden Piri Paşa’nın oğlu İbrahim Bey tarafından 1579’da yaptırılmış olan Kırkkaşık Bedesteni, ilk dönemlerde imarethane (Aşevi) ve medrese olarak kullanılmışsa da, cumhuriyetten sonra kapalı çarşı olarak işlev görmüştür Geçmişte Beyaz Çarşı olarak da bilinen Kırkkaşık Bedesteni, dikdörtgen plana sahiptir Bedesten adını, yapının dış cephesinde bulunan kaşık süslemelerinden almaktadır Kesme taştan inşa edilen binaya batı ve doğu yönündeki iki kapıdan girilebilmektedir İçerisinde 21 oda bulunan yapı 7 kubbeden oluşmaktadır Ayrıca, içerden iki merdivenle çıkılan iki kule oda ve batı yönünde dış cephedeki iki oda ile birlikte oda sayısı 25’tir
Mülkiyeti, Vakıflar Bölge Müdürlüğüne ait olan Kırkkaşık Bedesteni, Tarsus Belediyesi tarafından kiralanarak 2004 yılında restore ettirilmiştir Kırkkaşık Bedesteni, 2005 yılında Tarihi Kentler Birliği “Proje Yarışma Ödülü” almıştır
Tarsus Belediyesi, 2006 yılında, turizm alanında gelişme çabası içinde olan kentin hem tanıtımında hem de sosyo-ekonomik ve kültürel alanlarda katkı sağlaması hedefi doğrultusunda bedestenin dükkânlarını işletmecilere kiralamıştır Bedesten 7 Mart 2007’de yapılan açılış töreni ile yeniden faaliyete geçmiştir
Bedesten içerisinde yer alan dükkân ve bürolarda, başta yöresel el sanatlarına ait seramik, ahşap, bakır, gümüş, deri, dokuma turistik hediyelik ürünler olmak üzere, yöresel damak tatlarının sunulduğu yiyecek ve içecekler ile kent tarihini, toplumsal ve kültürel yaşamının anlatıldığı çeşitli yayınlar sergilenmekte ve satılmaktadır
Anamur
Tol Kervansarayı
Tol Kervansarayı Alanya karayolunun 22 kilometresinde, Demirören köyünde yer alır
Yörenin sert kırmızı ve sarı renkli kayan ve moloz taşları ile inşa edilmiş yapı, güney kuzey yönünde iki sahınlı olup yuvarlak tonoz örtülüdür
Yapılış tarihini belirten herhangi bir yazıt bulunmamakla birlikte 14-15 yüzyıllara ait olmalıdır
Akarca Hanı
Akarca mahallesinde Ak caminin karşısında yer alan yapı moloz ve kayan taşından inşa edilmiş olup, tek sahınlı ve tonoz örtülü bir yapıdır
Altı Kapı Hanı
Anamur-Antalya karayolunda “Kharadrus”un kuzey batısındaki yaklaşık 800 m 'lik bir yolu izleyerek Altı Kapı Hanına ulaşılır
Yörenin siyah ve sarı renkli taşı ile kayan taşından araları Horasan harçlı olarak inşa edilmiş Altı Kapı Hanında doğu - batı yönünde yuvarlak kemerli altı giriş kapısı birbirine bitişik altı yuvarlak tonozlu mekâna açılır Bu mekânların önünde yine yuvarlak tonozlu payandalarla taşınan revak yer alır
Yapı 14 - 1 5 yüzyıllara ait olmalıdır
Mut
Sartavul hanları
Karaman karayolunun Toros dağlarını aştığı en yüksek nokta olan Sartavulbeli'nin Mut tarafındadır Mut' a 38 km uzaklıktadır
Yolcuların sıkıntılarını ve ölümle sonuçlanan kazaları önlemek için Sartavul Beli'nin Mut ve Karaman tarafında 5' er km arayla Tonoz örtülü birer han yapılmıştır
Halen; köylüler arasında kış günleri gidiş-gelişlerde ve herhangi bir arızaya uğrayan otobüs yolcuları bu hanlarda bulunmaktadır
Çeşmeler
Bezm-İ Alem Valide Sultan Çeşmesi
Mersin kentinin en eski İslami yapısıdır Eski Cami'nin güney batı köşesindedir Üzerinde Sultan Abdulaziz'in tuğrası bulunan mermer kitabesine göre, Sultan Abdulaziz tarafından Sultan Abdulmecit'in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan adına 1861 yılında deniz kenarında yapılmıştır Üçgen alınlığı ve payeleri ile antik görünümde yöreye özgü ilginç bir mimari sentezdir 1964 yılında onarılmıştır
Kaleler ve Hisarlar
Mersin merkez
Hebilli kalesi
Mersin’in yaklaşık 18 km kuzeydoğusundaki Hebilli Köyündedir Ortaçağ dönemine tarihlenen kalenin uzunluğu 20 m genişliği 14 m dir Komutan Kalah Habellieh tarafından yaptırılmıştır Dışı kesme kalker taş kaplama, içi moloz taşlarla örülmüştür Yer yer ağaç hatıl izleri bulunmaktadır Tavanı tonozlu, köşeleri yuvarlak kuleli ve iki katlıdır Eteğinde sarnıç ve kilise kalıntısı vardır Köyün girişinde şapel olabilecek tonozlu küçük bir yapı kalıntısı da bulunmaktadır
Gözne Kalesi
Mersin’in yaklaşık 29 km kuzeyindeki Gözne beldesinden, 500 m ’lik stabilize bir yolla ulaşılan kale, 1085 m yükseklikte sarp kayalıklar üzerinde yer alan iki yapıdan oluşmaktadır
Doğudaki yapı, üçü güneyde, biri doğuda olmak üzere dört burçlu ve dikdörtgen formludur Giriş, batıdaki tek kapıdandır Kapı eşiği toprak seviyesinden 1 m kadar yüksektedir Yapı sivri kemerli tonozla örtülü olup, içi üç kemerle dört kısma ayrılmıştır İkisi kuzey, üçü güney duvarlarda olmak üzere 5 ışık ve havalandırma deliği vardır
Batıdaki yapı üç pencereli, iki kapılı, altıgen formlu kule tiplidir Yapının üstünde güney, batı ve kuzey yanlarında olmak üzere 15 sundurma bulunmaktadır Tavan, yerden çatıyı saran bir kemerle ikiye bölünmüştür Kemerin batı tarafındaki tavan üç ayrı üçgen yüze sahiptir Doğu kısmı sivri uçlu tonoz tekniğinde yapılan kale, Ortaçağ dönemine tarihlenmektedir
Sinap Kalesi
Mersin’in yaklaşık 29 km kuzeyinde yer alan Gözne beldesinin 5 km kuzeyinde, Ayvagediği yaylasına girmeden sağa dönülen ve Çandır Kalesi’ne doğru giden yol güzergâhındadır Bu önemli yol Sinap’ı konaklama yeri haline getirmiştir Belki de bir garnizon olabilecek bu yerin Ortaçağ’daki adı bilinmemektedir
Kale, köşelerinde dört kulesi olan dikdörtgen planlıdır Topoğrafik yapıya göre çukurda kalan kalenin duvarları kısmen çökmüş ve içyapısı tamamen yok olmuştur
Dış duvarlarda bosajlı duvar örgü sistemi uygulanırken, duvar aralarındaki kırık moloz taşlar İse dolgu malzemesini oluşturmaktadır İç duvarlar İse düz kesme taştan yapılmıştır Kuleler kuzeydoğudaki hariç birbirinin aynıdır Üst kata çıkan merdiven basamağı izleri yer yer gözlenebilmektedir Giriş muhtemelen doğu duvarı içinde olmalıdır Kalenin ikinci katında altı adet gözetleme deliği bulunmaktadır
Çandır (Paperon) Kalesi
Ortaçağ Ermeni Kalesi olan Çandır, önemli bir coğrafi konumdadır ( Paperon/Barbaron ) Mersin’in 40 km kuzeyinde, Çandır Köyü’ nün kuzeybatısında, oldukça yüksek yöreye hakim bir platonun tüm zirvesini kaplamaktadır İç Anadolu’ya ulaşan iki önemli yol bu kalenin tam kuzeyinde birleşmektedir Çandır’ın güneyindeki yol Sinap, Gözne ve Belenkeşlik Kaleleri tarafından korunmaktadır Köyün doğusunda Kızlar kalesine giden bir yol daha vardır Kalede her zamanki gibi su kaynağı olarak sarnıçlar kullanılmıştır
Burada yerleşim Ermeni göçmenlerden önce başlamıştır Ermeni Gezgin Alişhan’a göre Çandır Bizans kalesi olan Papirion veya Papurion’dur İmparator Zeno devrinde en parlak günlerini yaşamıştır Zeno tahtı terk ettikten sonra orada gömülmüştür Stilit Joshua’ya göre imparator Zeno, kaleyi arkadaşı Illius’a teslim etmiştir Illius burada acil durumlarda kullanılacak hazineler biriktirmiştir 479 yılında Veria’nın en küçük üvey oğlu Prens Marcinus kaleye sürgün edilmiş ve beş yıl sonra Illius geri getirilerek idam edilmiştir Gottwald’a göre Çandır’ın Papirion olması imkânsızdır Eski tarihçiler kaleyi Kilikia, Kapadokya ve Isauria arasında olarak tanımlarlar Oysa Papirion her zaman Kilikia bağlantılı olmamıştır
Çevresindeki uçurumlar savunmada önemli bir doğal set oluşturmaktadır Bu nedenledir ki kule inşa edilmemiştir Zirvenin ucundaki duvar İse heyelana karşı yapılmış olmalıdır Kaleye çıkışı sağlayan 63 basamaklı merdiven, güneye doğru 59 basamakla devam etmektedir Kale içinde kilise kalıntısı ve iki katlı yapı kompleksi bulunmaktadır Büyük odalar arasında kemerli geçiş kapıları, sağlam durumda olan diğer odalardaki süsleme unsurları ve boya izleri hala görülebilmektedir Üst kat odalarına küçük bir merdivenle çıkılmaktadır Kalenin güneydoğu kesiminde sivil halkın ikamet ettiği bazı yapı kalıntıları ve tahrip olmuş kilise kalıntısı vardır Bir adet lahit (sarkopaj) bulunmuştur
Kızlar Kalesi-Manastır
Çandır Kalesi’nin ve köyünün doğu-güneydoğusundadır Yer yer asfalt ve çoğunlukla stabilize bir yolla ulaşılmaktadır Çandır kalesi yolundan geri döndükten sonra Sinap kalesine sapan yola değil Ayvagediği yolunada sapmadan sola ayrılan stabilize yoldan dere kenarına indikten sonra tekrar sola dönerek ve dere takip edilerek ulaşılmaktadır Araba ile bir yere kadar varılabilen bu yere geri kalan yol yürüyerek, dere içine inilerek ve tırmanılarak çıkılmaktadır Bu nedenle ulaşımı zordur Yapılan incelemede halk arasında kale denilen bu yerin aslında bir manastır olduğu anlaşılmıştır Yüksek bir tepenin eteklerinde yer alan burunda kurulmuştur Mimari kalıntıların çok azı ayakta kalmıştır Ana kaya önüne çekilen set duvarından hiçbir iz kalmamıştır Ancak üzerinde 18 satırlık Ermenice yazıtın bulunduğu duvar hala sağlamdır
|