Yalnız Mesajı Göster

Kütahyada Bulunan Tarihi Yerler

Eski 08-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kütahyada Bulunan Tarihi Yerler



Özbek Camii

Hamidiye mahallesindedir Külahlı şişkin taş minaresi ile dikkati çeker 1699' da Müderris yaylası sırtlarında çadır kuran Özbek aşiretinden İbrahim Ağa tarafından bir çeşme ve sonradan da mescit olarak yapıldığı bilinmektedir 1946' da onarım görmüştür 1974' de mihrabı Vedat Çinicioğlu imalatı çinilerle kaplanmıştır Bugünkü durumunu 18yy sonlarındaki onarımdan sonra almıştır

Ali (Alo) Paşa Camii

Cumhuriyet caddesi üzerinde, Gazi Kemal (Eski Şehreküstü) mahallesinde bulunmaktadır Kagir, ahşap çatılı, kiremit örtülü, külliye halinde yapılmış olan yapının bugün medrese, sübyan mektebi ile eski şadırvanı ortada yokturAhşap olduğu anlaşılan bu bölümler, yandıktan sonra bir daha ele alınmamış sadece camii bölümü yenilenmiştir Kareye yakın dikdörtgen plan ile buna batıdan bitişen ahşap eklerden meydana gelmektedir Seyyit Süleymanağaoğlu Anadolu valisi Ali Paşa 1796' da yaptırmıştır Kitabesi yoktur Caminin çinilerle süslü mavi-beyaz kandil motifli orijinal bir mihrabı vardır Bugünkü şekli Şeyh Hacı Ömer Efendi' nin öncülüğü ile halkın yardımları ile yüz sene kadar önce yapılmıştır

Mollabey Camii Ve Külliyesi

Kütahya' da 19yy ortalarında yaptırılan en önemli külliye olarak ele alınabilir Medrese, camii ve kütüphaneden müteşekkildir Sadettin camii gibi fevkani (üst katı olan) bir yapıdır Kütahya müftüsü Andız Köylü Abdurrahman Efendinin oğlu olan ve babasından dolayı ''Müftüzade Molla Bey'' olarak tanınan İbrahim Ethem Bey tarafından 1855-1856 tarihinde tamamlanan yapı halen Molla Bey Kur'an kursu ve camii olarak kullanılmaktadır Kütahya' da külliye yaptırma geleneğinin son halkalarındandır İbrahim Ethem Bey üç yıl kadar Kütahya kaymakamlığı yapmış, külliyenin minaresini annesi Fadik Hanım adına yaptırmıştır

Ahırardı Camii (Dilsizoğlu Hacı İbrahim Camii)

Onarım görmüş olmasına (1965) karşın, karakterini korumuş yapılarındandır İlk şekli ile 1876 öncesinde Osmanoğlu Dilsizoğlu Hacı İbrahim tarafından yaptırılmıştır 1965 onarımında mihrabı, vaaz kürsüsü ve mihrap duvarı Kütahya çinileriyle kaplanmıştır

Çinili Camii

1973 yılı yapımı olan camii, iki katlı olup içi ve dışı tamamen çinilerle kaplıdır Orta Asya Türk Mimarisi örnek alınarak yapılan camii, tek kubbeli ve sekizgen biçimli yapısı ile dikkat çekicidir Kubbenin içi hat sanatı örnekleriyle süslenmiştir Dünyada ve Türkiye' de bir benzeri olmayan camii, şehrimize pek çok hizmeti geçmiş meşhur Kütahyalı Ressam Ahmet Yakupoğlu'nun şehrimizin kültür ve sanat koleksiyonuna kattığı orijinal ve müstesna bir eserdir Atalarımızın bizlere bıraktığı zengin tarihi ve kültürel mirası, bizim de sonraki nesillere ulaştırabilmemiz için, bir yandan da bu örnekte görüldüğü gibi yeni, ancak geçmişin zevk süzgecinden geçmiş şaheser niteliğinde eserler yapılması gereklidir

Bu kabil eserlerin çoğalması en büyük temennimizdir

Ulu Camii

Gazi Kemal mahallesinde Vacidiye medresesi (bugünkü Kütahya Müzesi) ile II Yakup Çelebi İmaret Mescidi (Eski Vahitpaşa İl Halk Kütüphanesi) arasında yer alır 45*25 metrelik bir alanı kaplar Kütahya' nın en geniş iç hacmine sahip tarihi yapısıdır Avlusuzdur Tamamen kesme taştan yapılmıştır İki tam kubbe ve 6 yarım kubbe ile desteklenmektedir Dikdörtgen biçimlidir Minaresinin kaidesi kesme taş, gövde kısmı tuğladandır Yapının bugünkü halinde doğu, batı ve kuzeyden olmak üzere üç girişi vardır Beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır Batı tarafındaki bir bölüm 19yüzyılda örülerek "Vahitpaşa Kütüphanesi" olarak kullanılmıştır Dikkat çekici keçeli, saraçlı kapı örtüsü vardır Kapılardan girildiğinde iç mekân ayrımı geniş, aydınlık ve ferah bir etkiye sahiptir Yüksek kaideler üzerine yerleştirilmiş, hafif yivli, antik altı büyük sütun geniş mekânı görmeyecek şekilde iki kubbe ile altı yarım kubbeyi taşımaktadır Sütun başlıkları sade, üstleri ise yastıklıdır Kemerler ise koyu kırmızı ve gri olmak üzere iki renkli işlenmiştir İki tam, altı yarım kubbe yanı sıra köşelerde de dört küçük kubbesi vardır

Caminin ortasında bir şadırvan vardır Şadırvan üzerine altı küçük sütuna oturtulmuş ahşap tavanlı bir müezzin mahfili vardır İç mekânın arka kısmının üstü boydan boya mahfilidir Cami iç mekânında bütün yazı ve istif levhaları ile kalem işleri yoğun bir şekilde kullanılmış olmasına rağmen dağılışları göze batmayan dengeli bir süsleme oluşturmaktadır Yapının bugünkü sahip olduğu mekân ferahlığı yanında kalem işleri 19yüzyıl sonunda gerçekleştirilen en başarılı yapılardan biri olarak tanımlanmaktadır Ancak çiniler diyarının bu muhteşem eserinde mihrabın sağında dört kareden meydana gelmiş Kabe tasvirli çini kompozisyonu dışında çini bulunmaması dikkat çekicidir

Karagöz Ahmet Paşa Camii Ve Medresesi

Cumhuriyet Caddesi üzerinde küçük çarşı denilen semttedir Camii, medrese ve sübyan mektebi ile imaret bir arada planlanmıştır Beylerbeyi ve Anadolu valisi Karagöz Ahmet Paşa 1509 yılında kurduğu vakıfla burada yaptırmaya başladığı camii, medrese, mektep ve imaret bitmeden Şah Kulu isyanında asiler tarafından şehit edilmiştir (1511) Vasiyeti üzerine hanımı, yarım kalan camii, medrese ve mektebi tamamlamış, imaret bitirilememiştir

Tamamen kesme taş kaplamalı büyük, tek kubbeli, revaklı son cemaat yeri bulunan, minare gövdesi tuğladan bir yapıdır Eskiden kiremit çatılı iken sonradan çatı kaldırılarak (1970) onarımda kubbe ortaya çıkarılmış ve kurşunla kaplanmıştır

Küpecik Camii

Hamidiye mahallesi üzerinde taş köprü civarında, müderris yolu üzerindedir 1911-1912 yapımı, iki katlı, alt katının eskiden sübyan mektebi olduğu bilinen bir yapıdır Minarenin kaide kısmında tek çini üstünde Sultan Mehmet Reşat Tuğrası, caminin tavan göbeğinde sekizgen çerçeve içine alınmış dört parçadan meydana gelen çini levha dikkati çeker

Sultan Bağı Mescidi

Gediz Caddesi üzerinde, ara sokak başındadır 19yyın ilk yarısında yapıldığı tahmin edilen yapı, son yıllarda onarım görmüş ve birde taş minare eklenmiştir

Şengül Camii (Celal Efendi Mescidi)

Börekçiler mahallesinde Şengül Hamamının arkasındadır Bitişiğinde bir çeşme ve çamaşırlık vardır Camii girişindeki sundurmada bir sübyan mektebi olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır

Yeşil Camii

Eski hükümet caddesi üzerinde Cumartesi pazarının girişindedir Kare planlı, tek kubbeli, iki sütuna oturtulmuş kubbeli bir girişi bulunan yapı, kesme taştan onikigen gövdeli, köşklü minaresi ile dikkati çeker Minare bu şekli ile Kütahya' da tektir Ana mekânın içi, kubbe kilidinden zemine kadar adeta boş yüzey bırakılmadan ağır bir süsleme ile bezenmiştir Alçı sıva üzerine kalem işi, yağlıboya, temperra, alçı kabartma malakari, altın yaldız, duvardan gelişen ve çok kollu kristal aplik ve avizeler, mahfilde kasetli, kakmalı bir tavan bulunmaktadır Önceleri Recep Ağa Mescidi olarak bilinen bu yapının yerine Yahya Paşa genişletip yenileyerek ahşap fevkani bir yapı yaptırmıştır Bu yapı yanınca 1858' de ahşap olarak tekrar yaptırılmış, sonunda Kütahya Mutasarrıfı Fuat Paşanın önderliği ve ilgisi ile 1905 yılında bugünkü şekli ile yapılmıştır

Kaditler Camii

Lala Hüseyin Paşa Caddesi üzerinde, hasır pazarı olarak bilinen bölgede çarşı içinde, üst katı tamamen kâgir ve ahşap tavanlı olarak yapılmıştır Yapının kuzeyinde su tesisleri özelliklerinden olan küçük bir sakahenesi bulunması dikkati çeken geleneksel yapı unsurlarındandır

Bülbül Mescidi (Yakup Çavuş Mescidi)

Mecidiye mahallesinden Hamidiye mahallesinden geçişte yer almaktadır Son yıllarda taş bir minare eklenen yapının kitabesi yoktur 19yy başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir

Deve Yatağı Mescidi

Hamidiye mahallesi Deve Yatağı sokağındadır Son onarımlarla eski karakterini tamamen kaybetmiş, sonradan yeni bir minare eklenmiş, mihrabı ve duvarların bir kısmı karo çinilerle kaplanmıştır 19yy başlarında yapıldığı sanılmaktadır

Cedid Mescidi (Yeni Mahalle Mescidi)

Nallı medrese karşısında yer almaktadır Bugün harap bir haldedir 1571'de yapıldığı bilinmekle birlikte 19yy başlarında yeniden ele alınıp onarılmıştır

Karadonlu Mescidi (Pirler Mahallesi Mescidi)

Pirler mahallesi, karadonlu sokağı köşesinde Şükrü Şeker evi ile Karadonlu Canbaba türbelerinin karşısındadır 16yy sonralarında aynı yerdeki başka bir mescidin yerine yapılmıştır 1980'de tamamen onarım görmüş, ahşap Ezan Köşkü yerine betondan yenisi yapılmıştır

Ahi Evren Mescidi (Hacı Evren Mescidi)

Ahi Evren Mahallesi cennet sokağındadır 16yy sonlarında yapılan mescit 1917' de yenilenmiş 1956-1957'de onarılarak minare eklenmiştir Mihrabı eski özelliğini korumuş olup karşı sokakta da bir zikir yeri bulunan Ahi Evren Türbe ve Tekkesi vardır

Molla Halil Mescidi (Kazasker Mescidi)

16 yy başlarında yapılan medrese bugün ayak- ta değildir Sadettin cami köşesinden balıklıya giden yolda, Muvakkithane'nin arkasındaki boşlukta, Pamuk Hanı'nın doğusunda kalmaktaydı Yeri 20 yıl öncesine kadar Kütahya Müftülüğü idi Halili diye meşhur olan Halil Bin Mahmut Germiyani, İstanbul'da müderrislik yaptıktan sonra Kütahya'ya gelmiş, burada kurduğu Medreseye hamamını da vakıf etmiştir Yapının durumu hakkında da kayıtlarda bilgi yoksa da, avlulu bir medrese olması gerekmektedir

Mevlevihane Dönenler Camii (Ergun Çelebi Zaviyesi)

Eskiden 'Eski Kapan Altı' denilen yerde Ulu caminin doğusunda; Eydemir hamamı yanındadır Bu gün Dönenler Camii adıyla anılan Semahane bölümü 1959 yılında vakıflar tarafından onarılarak ibadete açılmıştır Mevlevihane Asitane olarak bilinirdi

Hezar Dinari Mescidi çekirdek baz alınarak etrafına semahane, dede hücreleri, meşruta ve kütüphane bina edilmiştir Semahane, sonradan mescit olarak da kullanılmaya başlanınca Hezar Dinari Mescidi türbe haline getirilmiştir Türbe de Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin torunu Ergun Çelebi ve yakınlarının sandukaları bulunmaktadır Kütahya, Konya ve Afyon'dan sonra mevlevilik tarikatının üçüncü büyük merkezi olarak bilinir Mevlana'nın torunu Ergun Çelebi' den başka oğlu Sultan Veled' de Kütahya' yı şereflendiren ve Kütahya'yı gerçekten seven beğenen meşhurlar arasındadır


Hamamlar


Saray Hamamı

Saray mahallesinde bugünkü Çarşı Polis Karakolunun karşısındadır Çukurda kalmış basık ve çimento kaplı kubbeleri ile dışarıdan pek seçilmeyen bir hamamdır

Yapım tarihi hakkında hiç bir kayda rastlanmayan bu hamamın Germiyanoğlu II Yakup Bey 'in vakıfları arasında geçen hamamlardan Bey Hamamı olması ihtimali vardır

Küçük Hamam

Bir kısmı 15yy başlarında Germiyanoğlu II Yakup Beyin subaşısı ve kader arkadaşı olan Hisar Bey tarafından yaptırılmış, ondan oğluna miras kalmış, oğlu da Osmanlı Hükümdarı IIBeyazid' in izni ile hamama küçük bir kadınlar bölümü ilave ettirilmiştir

Hamam son şeklini bu ilave ile 1848' de almıştır Zaman zaman çeşitli onarımlar geçiren ve başka amaçlarla da kullanılan hamam halen erkekler hamamı olarak kullanılmaktadır

Eydemir Hamamı (Elvan Bey Hamamı)

Cumhuriyet caddesinin sonunda, mevlevihanenin güneydoğusundadır Ahi Erbasan Caddesi ile Eydemir sokakları köşesinde yer alır 15yy ortalarından kalmadır Eski adı Elvan Bey Hamamı olarak geçen hamamı yaptıran Elvan Bey' den kaynaklar Çaşnıgir Başı olarak bahseder Kitabesi ve hakkında daha kesin malumat alabileceğimiz bir belge henüz yoktur Son yıllardaki onarımların hamamın eski şeklinde fazla değişiklik yapmadığı sanılmaktadır

Yeni Mahalle Hamamı (Cedid Mahellesi Hamamı)

19yy sonunda yapıldığı tahmin edilen hamam harap durumdadır Fatma Ana Türbesine yakındır Yapıldığından beri iyi şekilde çalıştırılamamıştır

Balıklı Hamamı (Rüstem Paşa Hamamı)

1549 yılında Kütahya'da Anadolu Beylerbeyliği yapmış, daha sonra Sadrazamlık makamına getirilmiş olan Rüstem Paşa tarafından bu dönemde yaptırılmıştır Hem erkekler hem kadınlar kısmı bulunan bir çifte hamamdır Harap hale geldiğinden, Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından esaslı bir şekilde onarılıp halkın hizmetine sunulmuştur

Lala Hüseyin Paşa Hamamı

Lala Hüseyin Paşa, Sultan II Selim' in Lalasıdır Anadolu Beylerbeyliği sırasında yaptırdığı bu hamam (1568-1570) küçük kare planlı tek bir hamamdır Hamamın önünde tek bir sıra dükkan yer alır Son zamanlarda onarım görmüş olup kullanıma açıktır

Kemer Hamamı

Maruf mahallesi kuzeyinde, Lala Hüseyin Paşa caddesi üzerinde, Kaditler Camiini geçtikten sonra yolun güneyindedir 1950'deki yol genişletme çalışmasında soyunmalık kısmi kesilmiş bir çifte hamamdır 16yy da yapıldığı tahmin edilen hamam özel mülkiyettedir

Şengül Hamamı

Börekçiler mahallesinde, kapan çayı kenarında (üzeri kapatılmış olduğundan bugün dere görünmez) Şengül Camii önündedir Birçok değişikliğe uğramış, bazı bölümleri yıkılmış bulunmakla birlikte diğer kısımları halen hamam olarak çalışmaktadır Dört yanı yolla çevrili tek hamamdır 16yy sonralarında yapıldığı tahmin edilmektedir


Konak


Hükümet Konağı

1907 yılı yapımı, son devir Osmanlı mimarisinin dikkate değer sivil yapılarındandır Binanın cephesi düz karo çiniler süslemektedir Hükümet konağının Kütahya yapıları içinde ilgi çekici bir yanı da, tamamen çini kaplı bir mescide sahip oluşudur Bugünkü yapı, çağdaş bir Hükümet Konağı anlayışına uygun olarak 1893-1908 yılları arasında Kütahya valisi olan Giritli Ahmet Fuat Paşa tarafından yaptırılmıştır 1908 meşrutiyetine kadar Kütahya'da görev yapıp, sonra ayrılmış olan Ahmet Fuat Paşa' nın Hükümet Konağı önünde bir büstü vardır Alttaki cadde onun adını taşır Yeşil Camii' de yaptırmış ve Ulu Camii tamir ettirmiştir


Kütahya Evleri -Geleneksel Mimari


(Sivil Mimari Örnekleri)

Kentsel dokuyu oluşturan en önemli yapı birimi evlerdir Kütahya, konut mimarisi bakımından Anadolu'nun ahşap bölgesi içinde kalmaktadır Balıkesir-Uşak-Antalya çizgisinde tanımlanan Batı Anadolu Türk Evleri grubunda yer alır Kütahya Evleri; cihannümaları, ahşap payandalı çıkmaları, oda düzeni, çok katlılığı, iki veya dört eğimli çatıları, ahşap çatkı arası dolgu veya bağdadi yapım sistemleri, 18 yüzyıla kadar açık dış, daha sonra orta iç sofalı yapılarıyla tipik Türk evinin tüm özelliklerini gösterir On yedinci yüzyıldan kalmış en eski ev Macar bağımsızlık savaşı önderi Lajos Kossuth'un konuk edilmiş olduğu Hamdi Aydın Evidir Sultanbağı mahallesinde Defterdar Konağı, Kurşunlu mahallesinde Hacı İsmail Efendi Evi, Gazi Kemal mahallesinde Bandımzade Evi, Pirler mahallesinde Germiyan Konağı, gibi kentin eski çekirdek mahallelerinde pek çok eski Kütahya evleri yaşamaktadır Sivil Mimarlık örnekleri içinde açık sofalılar (17 - 18 yy) Kütahya'nın en karakteristik evleridir Dıştan süslemesi olmayan yalın görünüşüne karşılık iç mekânlarda gömme dolaplar, tavanlar, kapılar, ocak davlumbazları, merdiven korkulukları gibi iç mekân ayrıntıları ahşap oymacılığının en güzel örneklerini ortaya koyan motiflerle bezelidir Karakteristik Kütahya Evi genellikle bahçeli ve büyüktür Halk tipi ev ile konakta plan tipi aynıdır Zenginlik, oda kıyılarında ve süslemelerde kendini gösterir Son yıllarda arazinin miras yoluyla çok bölünmesi, bitişik nizamlı daha küçük Kütahya evlerinin yapılması ve büyük konakların bölünmesi sonucunu doğurmuştur Çıkmaz sokak, sokak, cadde olmak üzere mahallelerden genişleyerek ana merkez Ulu Cami'ye ve yönlenen yollar kentin dini ve ticari aktivitesi ile ve yaşamını birbirine bağlar Bu sistem içinde sosyal yaşama katılan diğer binalar yer alırlar Büyük camiler, mahalle camileri, hanlar, bedestenler, arastalar, Pazaryeri, çarşı, medrese hamam, tekke ve zaviyeler, çeşmeler, türbeler vs pek çok mimari eser kent dokusunu bütünlemektedir Kütahya kalesinin yer aldığı arkeolojik alan ile karşısındaki Hıdırlık tepeleri güneydeki yükseltilerdir Kuzeyde tarıma elverişli ova yayılır Eski kent; dağlarla ova arakesitinde yamaca yaslanmıştır

Germiyan Sokağında bulunan konaklar


- Germiyan Konağı

- Vakıf Konağı

- İrvasa Konağı

- Seyhan Konağı

- Şapçı Konağı

- Karaca Konağı

- Kurular Evi

- Yılmazlar Evi

- Şekerci Konağı


Germiyan sokağından başka, farklı yerlerde onarımı biten ve devam eden Kurtuluş Konağı, Defterdar Konağı, Kütahya Konağı gibi konaklar da vardır Kütahya Evleri, kendine has iki ve üç katlı mimarileri, ahşap payandalı çıkmaları, pencere düzeni ve geniş saçaklarıyla genelde güneye bakacak şekilde yerleştirilmişlerdir Giriş katları, mutfak, kiler, depo ve tarım araçları için taşlık olarak düzenlenmiş, oturma, yatma, yemek yeme ve yıkanma işlerinin yapılabildiği odalar üst katlara konmuştur Yaygın plan tipi iç sofalıda ikiyüzlü, dış sofalıda üç taraflıdır Tavan çıtakari, dolap, davlumbaz, sergen ve kapılar oyma işçiliklidir Kütahya evleri birbirinin aynı değildir Her birinin kendine mahsus bir karakteri vardır

Frig Vadisi

Kütahya-Eskişehir karayolunun 26 kmsindeki Sabuncupınar'dan başlayıp Ovacık Köyüne kadar, İlin doğusu boyunca uzanan ve büyük bölümü çam ormanları arasında kalan alana "Frig Vadisi" denilmektedir

Frig Vadisi iki ana bölümde incelenebilir Birinci bölüm; Sabuncupınar, Fındık, İncik, İnli, Söğüt mağaralarının bulunduğu kuzey bölümüdür İkinci bölüm ise, daha güneydeki Ovacık Köyü, İnlice mahallesi ve çevresidir

Kütahya'nın doğusunda, eski bir yanardağ olan Türkmen Dağı'nın tüfleri ile örtülü olan Frig yaylaları, eski çağlardan beri çeşitli kavimler tarafından iskân edilmiştir Volkan tüfünün kolay işlenebilir bir kaya çeşidi olması, bölgenin en eski halklarından biri olan Frigler'in, bunları oyma ve yontma yoluyla çeşitli amaçlar için kullanmalarını sağlamıştır Frigler'in ana tanrıçası Kibele’ye adanmış açık hava tapınakları ile savunma amaçlı yapılar, en çok göze çarpan eserler arasındadır Bunların yanında Roma devrinde kayaları oymak suretiyle meydana getirilmiş çeşitli barınaklar, mezar odaları, ağıl ve ahır olarak kullanılan mekânlar, sarnıçlar ve ambarlar da bulunmaktadır Erken ve Geç Bizans devirlerinde ise bunlara ilaveten kilise ve şapeller de inşa edilmiştir

Frig Vadisi'nin ikinci bölümü ise Kütahya'ya 55 km uzaklıkta bulunan Ovacık Köyü'nün İnlice Mahallesi'nin doğusunda başlayan çam ormanları arasındadır Bölgenin bilinen tarihi MÖ 900-600 yıllarında Frigler, daha sonra Romalılar ve Bizanslılar tarafından kullanıldığı şeklindedir Frig Vadisi'nde kayalara elle oyulmuş kaya mezarlar, kiliseler ve sığınma-barınma amacıyla kullanılmış yüzlerce mağara bulunmaktadır

Aizanoi Antik Kenti

Aizanoi antik kenti, Kütahya'ya 57 km uzaklıktaki Çavdarhisar İlçesindedir Efes ile çağdaş olan kent Penkalas ırmağının iki yakasına kurulmuştur Kentin ismi Su Perisi Erato ile efsanevi kral Arkas'ın birleşmesinden ortaya çıkan Azan isimli mitoloji kahramanından kaynaklanmaktadır Aizanoi antik kenti Frigya'ya bağlı yaşayan Aizanitislerin ana yerleşmeleriydi

Kent alanı MÖ3000 yıllarından itibaren yerleşmeye sahne olmuştur Helenistik dönemde Bergama Krallığı ile Bithinya arasında el değiştirmiştir MÖ 133'de Roma egemenliğine girmiştir Erken Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olan Aizanoi 7yyda önemini yitirmiştir Ortaçağ'da (13yy) Çavdar Tatarları'nın üssü olan kent daha sonraları Çavdarhisar ismini almıştır Antik kentte; Zeus Tapınağı, Antik Borsa, Stadyum ve Anfi Tiyatro ile Mozaikli Hamam, Antik Köprüler ve Sütunlu Yol görülmeye değerdir

Zeus Tapınağı

Dünyadaki en sağlam kalan Zeus Tapınağının yapımına MS II yüzyılda İmparator Hadrian zamanında başlanmıştır Tapınakta kısa yanları her birinde 8'er,uzun yanların her birinde 15'er İon sütunu yer alır 53x35 m ölçülerinde bir podyumun üzerinde yer alan tapınağın altında tonozlarla örtülü bir mekân yer almaktadır ki; bu plan Anadolu'da Roma mimari sanatında pek alışılmamış bir uygulamadır ve benzerine rastlanılmamıştır Bu mekân muhtemelen kehanet yeri veya tapınağa ait depo olarak işlev görmüştür

Borsa Binası

Dünyanın ilk borsası Aizanoi Antik Kentindedir MS 2yüzyılın 2 yarısında tahıl pazarı olarak kullanılmıştır 1971 yılında kazısı yapılan borsa binasının kısmen onarılan duvarlarında MS 4yüzyılın başlarında İmparator Diocletian'ın 304 yılında enflasyonla mücadele için yaptığı ücret tespitlerinin bir kopyası vardır Bu yazıtta imparatorluk pazarlarında satılan tüm malların fiyatları yer almaktadır Örneğin; kuvvetli bir köle iki eşeğin fiyatına, bir at ise üç köle fiyatına eşittir

Stadyum Ve Tiyatro

Aizanoi'deki Stadyum - Tiyatro kombinasyonunun dünyada benzeri yoktur Yapımına MS I yüzyılda başlanmış ve aralıklarla III yüzyıla kadar sürmüştür Stadyumun oturma grupları hafif çokgen biçimli olduğu için yapı orta kısımda genişlemektedir Stadyum ile tiyatroyu ayıran duvarın stadyum cephesi mermerlerle kaplı olup tiyatronun sahne kısmı ise zengin mermer bezemelerle kaplıydı Bu bezemeler depremler sonucu oturma basamaklarının ortasına yıkılmışlardır

Antik Köprüler

Penkalas denilen Koca Çayın üzerindedir Antik çağda iki yakayı bir birine bağlayan beş köprü mevcuttu Bunlardan birisi yayalar için yapılmış olan ahşap bir köprü, diğer dördü ise kemerli taş köprüleridir Günümüze bunlardan sadece iki tanesi ulaşmıştır

Sütunlu Yol

1992 -1995 yılları arasında yapılan kazılarda ortaya çıkartıldı MS 400 yıllara tarihlenmektedir Restore edilerek ayağa kaldırılan cadde kenarlarındaki sütunlar erken antik yapılardan sökülmüştür Dükkân kapıları bu sütunlu yola açılmakta olup yakınında onunla ilişkili borsa yapısı bulunuyordu

Alıntı Yaparak Cevapla