Prof. Dr. Sinsi
|
Bolu Hakkında Bilgi
Bolu Genel Bilgi
Karadeniz ile İç Anadolu arasında, çok engebeli ve dağlık bir alanda yer alır Yüzey şekillerini Batı Karadeniz Dağlarının uzantıları ile bu yükseltiler arasında kalan çukur bölgeler belirler İl sınırları içerisinde, kıyıdan iç kesimlere doğru üç dağ sırası vardır Bu dağlardaki en yüksek nokta Kızıltepe'dir (1 486 m ) İkinci sırayı oluşturan Bolu Dağları daha yüksektir Yükseklik Çele Tepesi'nde 1 911 m ye ulaşır Üçüncü sıra dağı ise İlin güney ve doğusunu bütünüyle kaplayan, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu Köroğlu Dağlarıdır Bunların en yüksek noktası Köroğlu tepesi'dir (2 499 m ) Bu dağlık alanda çok sayıda yayla bulunmaktadır En önemlileri Bolu Dağlarındaki Mengen ve Bolu yaylaları, Köroğlu Dağlarındaki Gerede, Kıbrıscık, Seben, Mudurnu ve Göynük yaylalarıdır
Efteni Havzası, Efteni Gölü'ne dökülen Aksu, Asar Suyu ve Uğur Suyu ile gölün sularını Karadeniz'e boşaltan Büyük Melen'i kapsar Abant Gölü'nün ayağı olan Büyüksu (Bolu Suyu) ve Ulusu Filyos Havzası'nın sularıdır Sakarya Havzası'nın ise başlıca suları Mudurnu Çayı, Aladağ Suyu ve Göynük Suyu'dur Bolu'da bir çok da göl bulunmaktadır Abant ve Efteni gölleri dışında, Çağla Gölü, Çubuk, Sünnet, Yedigöller, Karagöl ve Karamurat Gölü bu göllerden başlıcalarıdır Ayrıca Mudurnu ve Büyüksu çayları üzerinde kurulmuş olan Gölköy Barajı ile, Küçük Melen Suyu üzerindeki Hasanlar Barajının oluşturduğu göller de önemlidir İl alanının %9'u ovadır Bu ovalardan en önemlisi ilin kuzeybatısındaki Düzce Ovasıdır Ayrıca Bolu, Gerede, Himmetoğlu ve Mudurnu ovaları da önem taşımaktadır Yüzölçümü 8 294 km2 olup, toplam nüfusu 270 654'dür
İstanbul ve Ankara'yı birbirine bağlayan karayolu üzerinde bulunuşu Bolu'nun sosyo-ekonomik yapısını olumlu yönde etkilemiştir Bolu'nun ekonomisi tarım, ormancılık, hayvancılık ve turizme dayalıdır tarımsal ürün olarak, baklagiller, sanayi bitkileri, buğday, arpa, mısır, fasulye, şeker pancarı, tütün, patates, fındık ve meyve üretilmektedir Bitkisel üretimden sonra ormancılık önemli bir ekonomik güçtür İl yüzölçümünün yarısını kaplayan ormanlarda karaçam, Ayrıca orman ürünlerini işleyen sanayi kuruluşları da bulunmaktadır hayvancılık güneydeki dağlık kesimde yaygındır Mera hayvancılığı yapılan ilde, en çok koyun, sığır, tiftik keçisi ve kıl keçisi beslenir Kümes hayvancılığında da büyük bir gelişim yakın zamanlarda başlamış ve bir çok tavuk çiftlikleri kurulmuştur Bolu Dağı'nın batı yamaçlarında arıcılık, ırmak ve göllerinde de balıkçılık yapılmaktadır Alabalık ve sazan ön plandadır
Bolu topraklarında linyit kömür yatakları oldukça zengindir Kalorisi yüksek olan Bolu linyitleri çeşitli kuruluşlar tarafından işletilmekte, kükürt oranının fazlalığı da sanayide kullanılmasına neden olmaktadır Ayrıca kahverengi ve siyah desenli mermerler, alçı taşı üretimi de ihraç malzemesidir
Abant Gölü ve Yedigöller yörenin turistik bölgeleridir Bu nedenle de Yedigölleri çevreleyen geniş bir alan ulusal park ilan edilmiştir Büyük ve küçük kaplıca, Efteni, Babas, Bağlum, Sarot kaplıcaları ile Dernin Hamamı bölgedeki termal kaynaklarıdır
Bolu ve çevresinde bulunan Eski Çağ kültürlerinin izleri, mimari kalıntılar, heykeller ve çok sayıda lahit ile kitabeler ilin tarihi ile ilgili yeterli bilgiyi vermektedir Buna göre; Bithynion ismi ile kurulan bir İlk Çağ kenti olarak kurulan Bolu'ya İmparator Cladius zamanında Onun isminden ötürü Cladiopolis denilmiştir
Eski Bolu'nun bugün Bolu Müzesinin bulunduğu tepe üstü alanda ya da, yöre halkının Eskihisar/Hisartepe dedikleri alanda yer aldığı kesinlik kazanamamıştır Yöre, Lydia Krallığının sınırları içerisinde kalmış, Anadolu'yu işgal eden Persler Büyük İskender'in Anadolu'ya gelişine kadar buraya egemen olmuşlardır Çevrede bulunan bazı kalıntılar Hititlerin de bu bölgeye kadar uzandıklarına işaret etmektedir
Nikomedes (İÖ 280-260) ya da Ziaela (İÖ 260-228) döneminde kurulduğu sanılmaktadır Bithynion’a yerleşen halk Bithynia’nın yerlisi değil, Yunanistan’da Arkadia bölgesindeki Mantineia kentinden gelme göçmenlerdir Bithynia kralları kendilerinden önceki karia kralı Mausolos’un yaptığı gibi, kendi ülkelerini Hellenleştirme politikasını izlemişlerdir Bithynhlerden sonra, yöre Romalıların egemenliğine geçmiştir Strabon, Bithynia’nın iç kısımlarında, Tieion’un üst tarafında kurulmuş olup, sığırlar için en mükemmel otlak olan ve Salanites peynirinin yapıldığı Salona etrafındaki toprakları da içine alan Bithynion ve aynı zamanda Bithynia’nın merkezi olan (Bithynion) ve çok geniş ve verimli olduğu halde, yazın sağlık için hiç de iyi olmayan bir ova tarafından çevrili bulunan Askania gölünün kenarında kurulmuş Nikeia'nın yer aldığından söz etmektedir
Antik Bithynion, Batısında Kieros/Prusias ad Hypium, doğusunda ise Paphlagonia yolu üzerindeki Krateia yer almaktadır MS I yüzyılda Bithynion ismi terk edildi İmparator Claudius (41-54) kendi adına aynı yerde yeni bir şehir kurdurmuştur Günümüze ulaşan kalıntılardan anlaşıldığına göre bu şehir Bithynion’un kalıntıları üzerinde kurulmuştur MS II yüzyılda Claudiopolis kenti, en ince ayrıntısına kadar bir Roma kenti özelliğini yansıtmaktadır Claudiopolis’in güneyinde Olympus Bithynicus, Ala Dağ eteğindeki sıcak su banyoları da Plinius ile Traianus arasındaki bir mektuba konu olmuş, bu kaplıcaların yapımında kullanılacak bir mimar istenmiştir
Claudiopolis, Roma’nın dörtlü idare zamanında da önemini korumuştur Nicomedia’nın doğu başkenti olarak seçilmesinin de bunda önemli rolü vardır Diocletianus zamanında Hıristiyanlık Bithynia’da kalıcı bir suretle yayılmaya başlamış, Romalılar bu din taraftarlarına eziyette bulunmuştur Buna rağmen paganizm Hristıyanlık karşısında tutunamamış, kısa zamanda Bithynia’nın bir çok yerine kiliseler yapılmıştır Claudiopolis, Heracleia ve Prusias ad Hypium gibi merkezlerde de büyük kiliseler yapılmış, ancak bunların hiç biri günümüze kadar gelememiştir
Bolu’da belirgin bir Roma dönemi yapılarına rastlanmamaktadır Kentin Osmanlılar döneminde kuruluşu sırasında, bunların büyük bir kısmının tahrip edildiği sanılmaktadır Yalnızca, temel kazılarından rastlantı sonucu Roma dönemine ait mimari yapı kalıntıları ile çeşitli buluntular çıkmaktadır
VII ve IX yüzyıllar arasında Anadolu içinde batıya yönelen Araplar, sarp dağlardan ötürü buraya ulaşamamıştır XII yüzyılda Anadolu Selçukları, ardından İlhanlılar bütün bu yöreyi ele geçirmişlerdir
Orhan Gazi tarafından Bolu ve yöresi ele geçirilmiş, Sultan Yıldırım Beyazıt tarafından şehir imar edilmiş, hanlar, hamamlar, yollar ve camiler yapılmıştır Timur'un Anadolu istilasından sonra Bolu yöresi, İsfendiyaroğullarının eline geçmiş, Sultan II Murat zamanında da Osmanlı egemenliği altına girmiştir Osmanlı- Çandaroğlu, sonra İsfendiyarlılar zamanında, sık sık bu bölgede egemenlik mücadeleleri olmuştur XVI yüzyılda yaşamış ve Bolu Beyi'ne baş kaldırmış halk ozanı ve destan kahramanı Köroğlu da Bolu'da yaşamıştır El-Ömerî ve İbn Batûta da Bolu ile ilgili bilgiler vermektedir İngiliz Gezgin Richard Pococke, Bolu'ya gelmiş, şehrin kurulduğu yerin topografyasını anlattıktan sonra bazı bilgiler vermiştir Şehrin kısmen bir tepenin batı ve güney yamaçlarında kurulu olduğunu belirttikten sonra tepede eski tarihlerden kalan duvar kalıntılarını, bir çok yazılı kaideyi gördüğünü belirtmiştir
Yapılan idari düzenleme sonunda 1867'de Kastamonu'nun bir sancağı olmuş, II Meşrutiyetten sonra Bolu-Viranşehir ismiyle yeniden sancak haline getirilmiştir Milli Mücadele sırasında çeşitli ayaklanmalara sahne olmuş, Cumhuriyetin ilanından sonra da İl haline getirilmiştir
Bolu'da günümüze gelebilen eserler arasında, İl merkezinde Bithynion'a ait olduğu sanılan bir çok kalıntı ile karşılaşılmıştır Ancak bunların üzerinde Osmanlı yerleşimi olduğundan yeterli bir araştırma yapılamamıştır Rastlantı sonucu bulunan Antik Çağlara ait eserler Bolu Müzesi'ndedir MS 130-138 arasında İmparator Hadrianus'un yaptırdığı Antionos Mabedi, Yıldırım Beyazıt'ın 1300'lerin sonlarına doğru yaptırdığı Yıldırım Beyazıt Külliyesi, Kadı Camisi (XVI yüzyıl), Saraçhane Camisi (1750), İmaret Camisi ve Medresesi (XVI yüzyıl), Karaköy Cuma Camisi (1562), Tabaklar Camisi (1897), Ilıca Camisi (1510-1511), Karaçayır Camisi (1571), Gölyüzü Türbesi, Aktaş Türbesi, Yozgat Kasım Dede Türbesi, Taşhan (1804), Tabaklar Hamamı (XVI yüzyıl), Orta Hamam (1388), Sultan Hamamı (XVI yüzyıl) İlin belli başlı tarihi yapılarıdır
|